• Sonuç bulunamadı

Mülkiyet Hakkının Normatif Gelişimi

A) MÜLKİYET HAKKI

3) Mülkiyet Hakkının Normatif Gelişimi

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin hem Anayasanın yeni m. 90/5 hükmü hem de yukarıda yer verilen gerekçe metnini ve sonuçlarını dikkate alarak mülkiyet hakkının tanımı ve kapsamı sorununu yeniden ele almasının elzem olduğu söylenmelidir.

Hürriyete bile tanım getiren 1924 Anayasasının mülkiyete ilişkin tanım getirmemiş olması ancak onu tabii hak olarak nitelemesinin bir sonucu olarak kabul edilebilir. Bu durumda mülkiyetin içeriğinin tespitinde dikkate alınacak temel yaklaşımın tabii hak anlayışı olacağı Anayasanın bir gereği olarak kabul edilmelidir248.

1924 Anayasasının hükümleri birlikte değerlendirildiğinde mülkiyet hakkının kutsal ve dokunulmaz bir tabii hak olarak bireye tanındığı, yine tabii hak anlayışına uygun biçimde sınırının belirlendiği ve hakkın bireyi devlet karşısında korumak amacıyla Anayasaya derc edildiğini söylemek gerekir. Nitekim Anayasanın 68 inci maddesi, takip eden maddelerde hürriyet olarak düzenlenen her bir talep için hürriyet olmanın ne anlama geldiğini belirledikten sonra sınırın (uygulamada) kanun tarafından tespit edileceğini hükme bağlamıştır. Kamu hürriyetleri için genel bir sınır getiren ve bu çerçevede kanuna yetki veren Anayasa, mülkiyet hakkı için bir adım öteye geçmiş ve mülkiyete müdahalenin özel sınırlarını da tespit ederek onu beraber düzenlediği diğer haklardan bir ölçüde ayırmıştır249.

b) 1961 Anayasasıyla 1924 Anayasasındaki tabii hak anlayışı terkedilmiş ve mülkiyetin kullanılmasını toplum yararına bağlayan anlayış hakim olmuştur250. Gerçekten de 1961 Anayasası mülkiyet hakkını “Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler” bölümü altında dört maddede (36–39) düzenlemiştir. Anayasa

“mülkiyet hakkı” genel başlığı altında genel kural(m.36), toprak mülkiyeti(m.37), kamulaştırma(m.38) ve devletleştirme(m.39) hükümlerini birlikte düzenlemiştir.

Anayasa 36 ncı maddesinde mülkiyet hakkına ilişkin genel kuralı;

(f.1)Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

tediyesi sureti, mahsus kanunlara tayin olunur” şeklindeki hüküm ikinci fıkra olarak maddeye eklenmiştir. Bkz.: Aynı yer.

248 TANÖR, 1999: 308; GÖREN, 2006: 55.

249 ÖRÜCÜ, 1975: 23.

250 ÖRÜCÜ, 1975: 25. Gerçekten de madde gerekçesinde yer verilen “mülkiyet hudutsuz şekilde ve toplum menfaatini hesaba katmadan ferdin kullanabileceği bir hak değildir. Sosyal karaktere sahip bir hak niteliği taşımaktadır. Mülkiyet hakkının sosyal ve ekonomik haklar arasıda yer almış bulunması bu görüşü doğrulamaktadır.” ifadesi 1921 Yugoslav Anayasasının 37 inci maddesine benzer şekilde kaleme alınan metin (ÖRÜCÜ, 1975: 24) tercihinin arka planını beslemektedir.

(f.2) Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

(f.3) Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

şeklinde öngörmüştür.

Örücü bu düzenlemeyi, “mülkiyet hakkının Anayasa ve kanun koyucu tarafından verildiği kadar var olan bir hak sayılması gerektiği”251 şeklinde yorumlamaktadır. Böylece yazar 1961 Anayasası bakımından mülkiyet hakkına ilişkin düzenlemeyi Daintith’in sınıflandırmasında dördüncü basamağa yerleştirmektedir.

Bu noktada 1961 Anayasasının 1924 Anayasasından bir kopuşu simgelediği söylenebilir. Gerçekten de 1924 Anayasası mülkiyeti bir tabii hak olarak bireyi muhatap alıp düzenlerken 1961 Anayasası hakkın toplumsal işlevini öne çıkarmaya yönelik bir düzenleme yapmıştır.

c) 1982 Anayasası mülkiyet hakkını 35 inci maddesinde düzenlenmiştir.

Mevcut madde metni, Anayasadaki yerinin “Kişinin Hak ve Ödevleri”

arasında olması dışında, 1961 Anayasası metninin aynısıdır.

Anayasanın hazırlanması aşamasında üzerinde en çok durulan maddelerden biri olan mülkiyet hakkı maddesi252 Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu (DMAK) Taslak Metninde ve Danışma Meclisi Taslak Metninde 1961 Anayasasına paralel

251 ÖRÜCÜ, 1975: 29.

252 Madde metni DMAK tarafından “(f.1)Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar diğer temel haklar gibi Anayasanın güvencesi altındadır. (f.2)Mülkiyet ve miras hakları ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir. (f.3)Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.

(f.4)Kamu hizmeti ve kamu yararı amacıyla dahi mirasçıların saklı payları azaltılamaz” şeklinde Danışma Meclisine (DM) sunulmuş DM tarafından son fıkrası hariç olmak üzere aynen kabul edilerek Milli Güvenlik Konseyine (MGK) gönderilmiştir. Mülkiyet hakkı MGK Anayasa Komisyonu (MGKAK) tarafından “(f.1)Herkes mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. (f.2) Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir. (f.3)Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” biçimine getirilerek ‘Ekonomik v Sosyal Hak ve Ödevler’ bölümünden alınarak ‘Kişinin Hak ve Ödevleri’ bölümüne taşınmak suretiyle kabul edilmiştir. Madde metinleri için DM Anayasa Komisyonu metni: S Sayısı 166’ya 1 inci Ek; DM Tutanak Dergisi (DMTD), C.7, TBMM Basımevi, Ankara, 1982, s.109. DM metni ve MGK Anayasa Komisyonu metni için: S Sayısı 450: MGK Tutanak Dergisi (MGKTD), C. 7, TBMM Basımevi, 1983, s. 114 ve 111.

olarak “Sosyal ve Ekonomik Hak ve Ödevler” arasında sınıflandırılmıştı(m.43).

DMAK, gerekçesinde mülkiyet hakkının devletten önce var olan bir gerçeklik olduğunu, hükümle özel mülkiyetin inkarının/ilgasının engellendiğinin altını çizmiştir. Bu kapsamda DMAK “mülkiyeti anayasa teminatı altına alan bu maddenin doğrudan devlete hitabet”tiğini, “mülkiyetin korunması(nın) hürriyeti de güvence altına aldığını” ve mülkiyet teminatının hukuk devletinin bir gereği olduğunu vurgulamıştır253. DMAK’nin bu yaklaşımının 1961 Anayasasında mülkiyetten beklenen toplumsal işlevin sürdürülmesi isteği olduğu söylenebilir. Nitekim bu husus dönemin Anayasa Komisyonu başkanı Aldıkaçtı254 tarafından; “bizim patrimuanımızda fert hak ve hürriyetleri patrimuanımız da, sosyal hakların içeriğiyle birlikte daha zenginleşmiş ve daha çoğalmıştır. Ancak bu sosyal hakları bugün şöyle bir tasnif yapmak istersek, üç bölümde aşağı yukarı inceleyebiliriz. Birincisi bütün vatandaşlara ortak olan sosyal haklar, ... . İkincisi, … . …ve nihayet mülkiyet hakkı;

ama biz, bunu sosyal haklar bölümüne koyduk, 1982 Anayasasında daha başka bir yere getirdiler; ama bunun hiçbir önemi yoktur, esprisi birdir ve aynı ilkelerle gelişmektedir”şeklinde ifade edilmiştir.

Madde gerekçesinde mülkiyetin niteliğine ilişkin klasik liberal haklardan olduğunun ikrarına rağmen neden sosyal ve ekonomik haklar arasında düzenlendiğine ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiş sadece Komisyonun tercihi olarak takdim edilmiştir. İlaveten madde metnini az da olsa değiştirerek redaksiyona tabi tutan ve Anayasa içindeki yerini dahi (ve dolayısıyla tabi olduğu rejimi bir ölçüde) değiştiren MGKAK da bu değişikliğinin gerekçesi hakkında bir izahata yer vermemiştir255.

Bugünkü şekline MGKAK tarafından getirilen mülkiyet hakkının mevcut düzenlemesi, hakkın konusunu ve muhatabını tespit etmekte norm alanında, içerik güvencesine yer vermemektedir. Diğer taraftan aşağıda çalışma hürriyetine ilişkin

253 Gerekçe metni için: S Sayısı 166’ya 1 inci Ek; DMTD, C.7, 26–27.

254 Orhan ALDIKAÇTI, “Sosyal Devlet”, Anayasa Yargısı, C. 14, Ankara, 1997, ss. 79–85, s. 84 (ALDIKAÇTI, 1997).

255 Ancak bu değişikliğin gerekçesinin DMAK’nun madde gerekçesinde yer verilen hakkın niteliğine ilişkin açıklamaları olduğu düşünülmelidir. MGKAK Değişiklik gerekçeleri için bkz.: S Sayısı 450:

MGKTD, C.7, 70.

açıklamalarda görüleceği üzere çalışma ve sözleşme hürriyetlerine, hakkın sınırlandırılması ilkesi bakımından tanınan norm alanı içerik güvencesi, mülkiyet hakkı için tanınmamak bir yana madde metninde bir adet özel sınırlama sebebine de yer verilmiştir. Nitekim bu durum Anayasanın ilk şeklinde düşünüldüğünde Tanör’ün ‘katmerli sınırlama’ tabirini hak ettiğini ikrar etmek gerekir. Buna göre mülkiyet hakkı “kamu yararı” gerekçesiyle kanunla sınırlandırılabileceği gibi Aayasanın 13. maddesinde yer verilen 9 adet genel sınırlama sebebiyle de sınırlandırılabilmekteydi. 2001 yılı değişiklikleri sürecinde Anayasa Koyucu madde metnine ‘kamu yararı’na ilaveten yeni bir sınırlama nedeni koymamış böylece mülkiyet hakkı, Anayasanın 13 üncü maddesi hükmü gereği sadece bu nedene dayalı olarak sınırlanabilir bir hak olarak tanınmıştır.

1982 Anayasası’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı şu şekilde düzenlenmiştir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

Mülkiyet hakkı 1961 Anayasası’nda da tamamen aynı ifadelerle düzenleme konusu yapılmıştır. Bununla birlikte; benimsedikleri yaklaşım biçimleri bakımından iki Anayasa arasında bazı farklılıklar bulunduğu söylenebilir256. İlk olarak, yukarıda da belirlendiği üzere hakkın anayasal sistematik içindeki yerinin farklılığı göze çarpmaktadır. 1961 Anayasası’nda “Sosyal ve İktisadî Haklar ve Ödevler” başlığı altında (m.36) düzenlenmiş olan mülkiyet hakkı 1982 Anayasası’nda “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlıklı üçüncü bölümde (m.35) yer almıştır. Bu farklılığın hakkın sınırlandırılması rejimi bakımından taşıdığı önem iki Anayasa arasındaki ayrımın en belirgin göstergesi sayılabilir. İkinci olarak 1982 Anayasası’nın benimsediği sistematik yaklaşım ilgili madde metninde sosyal içerikli bir hak olarak düzenlenmiş olmasına rağmen, mülkiyet hakkının esasen bir negatif statü hakkı olduğunu vurgular niteliktedir. Mülkiyet hakkının zamanla kazandığı “sosyal” işlev nedeniyle 1961 Anayasası’nın düzenleme sistematiğini daha isabetli bulan bazı

256 KABOĞLU, 2001: 110–111; KABOĞLU, 2002: 451.

görüşler257 bulunmakla birlikte biz bu görüşlere katılamıyoruz. Sosyal işlevine rağmen mülkiyet hakkının klasik niteliği bireyin devlet iktidarı karşısında korunmasını sağlayıcı niteliktedir. Bu nedenle mülkiyet hakkı “Sosyal ve İktisadî Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmemesi gereken bir hak olarak kabul edilmelidir.