• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MEDYA ENDÜSTRİSİNDE İŞGÜCÜ PİYASASI DURUMU VE FREELANCE GAZETECİLER

1.1 Medya ve Medya Endüstrisi Kavramı

1.1.2. Medya Endüstrisi Kavramı

Dolayısıyla kitle iletişim araçlarıyla gönderilen mesaj sadece bir kişiye ya da belirli bir bölgede yaşayan kişilere yönelik değildir. Bir kimlik belirleyeni olmayan, sınırları ve tanımlaması belirsiz bir kitleye yöneliktir. Böyle olunca medya; telefon, ses kaseti ve CD, teyp ve müzik seti, fotoğraf makineleri, pikap ve plak, VCD ve DVD’yi de içermekte, bunun dışında işitsel bir araç olan radyoyu, işitsel-görsel bir araç olan televizyon, video, film ve müzik endüstrisini ve interaktif ortam olan interneti de kapsamaktadır (Nalçaoğlu, 2003:45).

1.1.2. Medya Endüstrisi Kavramı

Yazılı basın ile başlayan medya kavramı, bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak zaman içerisinde geniş bir alanı kapsar hale gelmiştir. Özellikle iletişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, medyanın bir endüstri haline gelmesine önemli katkı sağlamıştır. Çeşitli alt sektörlerden oluşan medya, pek çok ticari işletmelerin bir araya geldiği bir endüstri ve bu özelliği ile ciddi bir ekonomik aktör olarak görülmektedir. Bilginin üretilmesi ve dağıtımından sorumlu olan medya endüstrisi, tek bir bilgi ürününü, piyasadaki çok sayıda insanın tüketmesiyle diğer endüstrilerden ayrılmaktadır. Diğer bir ifadeyle, medya endüstrisinde bilgi, potansiyel bir kitleye dağıtılmaktadır. Bilginin temel alındığı faaliyetleri içeren medya, kitle iletşiminin gerçekleştiği bir endüstriyi karakterize etmektedir. Bir örnek verirsek; hem radyo yayıncılığı hem de sabit hatlı telefon görüşmeleri sesli iletim ile ilgilidir; ancak sabit hatlı telefonlar bire bir ya da tekli değişime örnektir. Dolayısıyla medya endüstrisinün dışında kalmaktadır. Radyo istasyonlarında ise bilgi, toplu bir kitleye açıktır ve medya endüstrisi kapsamına girmektedir. Bir diğer önemli unsur, medya ile halka açık konuşmalar ya da tiyatro gösterileri gibi doğrudan bire bir gerçekleştirilen iletişim biçimleri arasındaki sınırdır. Medyanın "iletişim aracı" olarak tanımlanması kabul edildiğinde, yalnızca birçok alıcıya bilgi sağlanmasının gerekliliği değil, aynı zamanda bu bilgiyi taşıyacak bir tür araç olması gerektiği de vurgulanmaktadır. Örneğin; kitap, gazete, radyo, televizyon veya internet gibi iletişim araçlarının varlığı gerekmektedir. Bu nedenle, genellikle bilginin kendisi ve kullanılan dağıtım yöntemleri arasında, doğru bir ayrım yapmak gerekmektedir. Bir müzik parçasının belirli bir kaydı, bir bilgi ürünü ya da medya içeriğidir.

15

Fakat aynı kayıt fiziksel olarak bir CD veya ses bandı olarak internet veya radyo istasyonlarından dağıtıldığında farklı bir niteliğe bürünmektedir. Kısaca medya bir araçtır ve bilginin dağıtılmasında rol oynamaktadır (European Economics, 2002:7).

Medyada, televizyonlar, gazeteler, dergiler ve radyo gibi çok sayıda iletişim aracıyla kitlelere ulaşılmaktadır . Böylece, medya endüstrisi, bir çok temelde bilgi üretilmesi ve dağıtımı ile ilgilenmektedir. Varian (1999:10)’a göre, "bilgi ürünleri" prensipte dijital olan her şeyi kapsamaktadır. Tüm basılı, sesli, görsel veya görsel-işitsel içeriğin bilgi ürünleri ve dolayısıyla medya endüstrisinin bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Medya endüstrisinin özelliklerinden biri sabit maliyetlerin diğer endüstrilere kıyasla yüksek olmasıdır. Bunun sebebi yatırımların sermaye yoğun bir nitelik taşımasıdır. Bir medya ürünü olarak gazete üretmek için bile kişinin bir matbaa kurması ve diğer üretim araçlarına sahip olması gerekmektedir. Haber üretimi için ayrıca diğer araç gereç malzemeye ve bunu kullanacak işücüne ihtiyacı vardır. Aynı zamanda, piyasaya giriş maliyetleri de oldukça fazladır. Özellikle gazetelerde ilk kopya için katlanılan maliyet yüksektir. Fakat, ilave kopya maliyetleri oldukça düşüktür. İşletmeler, piyasaya giriş açısından ilk kopya maliyetlerinin yüksek olması dolayısıyla önemli ölçüde bir finansman desteğine ihtiyaç duymaktadır. Benzer durum televizyon ve sinema filmlerinin yapım maliyetlerinin oldukça yüksek düzeyde gerçekleşmesiyle görsel ve işitsel medyada da görülmektedir (Söylemez, 1997:217 ). Bu durum medya sektöründe farklı iç dinamikler oluşturarak sektöre giriş şartlarını daha çok büyük sermayeye sahip olan işletmeler lehine çevirmektedir (Sayılgan, 2010:80).

Medya endüstrisinin kendine has diğer özellikleri şöyle açıklanmaktadır:

- Medya endüstrisi, maliyet yapısı açısından bakıldığında, önemli ölçek ekonomilerine sahiptir. Bu durum hem medya içeriğinin niteliğinden, hem de dağıtım düzeyinden kaynaklanmaktadır. Medya içeriği, rekabetçi olmayan mallar olarak tanımlanmaktadır. Çünkü bir kez yaratıldıktan sonra bilgi ürününün kendisi, sıfır marjinal üretim maliyetinde çok kişi tarafından tüketilebilmektedir. Bu, medya endüstrisinün temel ekonomik özelliğidir. Bir şarkı kaydedildikten sonra, bir film çekimi veya bir yazı yazıldıktan sonra, ek bir harcama veya çaba harcamadan bir çok kişi tarafından dinlenebilmekte, görülebilmekte veya okunabilmektedir. Bir kişinin bir bilgi ürününü tüketmesi, bir başkasının da aynı ürünün tüketmesini engellememektedir.

16

- Medya endüstrisi genellikle bir takım üretim aşamalarını içeren karmaşık tedarik zincirleri ile karakterize edilmektedir.

Örneğin, futbol maçlarının yayınlanması tipik olarak çekim süreci; video içeriğinin paketlenmesi (canlı maçlar, öne çıkanlar, vb.); bu paketler için televizyon kanallarına satış; dağıtım için uydu veya kablo ağlarına erişim vb. faaliyetleri gerekli kılmaktadır. - Medya endüstrisindeki pazarların birçoğu hızlı değişim yaşamaktadır. Değişiklik, pazarın büyüklüğü, piyasa katılımcılarının kimliği ve tercihleri, inovasyon ile yeni ürünlerin ve hizmetlerin tanıtılması yoluyla gerçekleşmektedir. Medya endüstrisindeki inovasyon, içeriğin kendisinin oluşturulmasından ziyade içeriği dağıtma yöntemlerinde daha geniş kapsamlı olmaktadır. Örneğin internet, müzik içeriğinin doğrudan MP3 dosyaları olarak tüketicilerin evlerine dağıtılmasına, haber içeriğinin bir WAP mobil cihazından okunmasına olanak tanımaktadır.

- Medya endüstrisindeki birçok firma birbiriyle ilişkili birçok pazarda faaliyet göstermektedir. Örneğin, bir gazete okuyucuya ve reklam verene hizmet etmekte ve reklamın değeri gazetenin okuyucuları cezbetme kabiliyetine bağlı olmaktadır (European Economics, 2002:7-9).

Bu özellik, medyada üretilen ürünün ikili yapısıyla ilgili olmaktadır. Nitekim, medya işletmeleri tüketicilere satmak için çeşitli medya ürünleri (TV programları, Gazeteler) üretmektedir. İlgili faaliyette iki farklı ürün, iki farklı tüketici tarafından satın alınmaktadır. Tüketicilerden biri medya ürünü satın alan kişidir. Diğeri ise reklamcıdır. Üretilen medya ürünü ne kadar çok alıcıya ulaşırsa reklamcıya o kadar fazla sayıda tüketici (medya ürününü satın alan) satılmaktadır. Önemli olan medya işletmesinin ürettiği medya ürününü çok sayıda kişiye ulaştırabilmesidir (Sayılgan, 2010:4).

Medya endüstrisinin sahiplik konusunda ise iki önemli özelliği bulunmaktadır. Birincisi, genellikle medyada yoğunlaşma söz konusudur. Medyada yoğunlaşma, basit olarak medya sahipliğinin bir veya bir kaç şirket elinde toplanması şeklinde tanımlanmaktadır(Avşar, 2004:89). İkincisi, gazeteler, dergiler ve ticari televizyon kanalları gibi medya şirketleri, iki alt pazarda aynı anda faaliyet göstermektedir. Ürünlerini sadece okuyuculara, izleyicilere ya da dinleyicilere satmamakta, aynı zamanda firmalara reklam alanı da satmaktadırlar (Ray, 1951:444; Häckner ve Nyberg, 2000:1).

17

Picard'a göre (1989: 59); medya sektöründe dört farklı grubun ihtiyaç ve isteklerini karşılanmaktadır.

Diğer bir ifadeyle medyada 4 farklı aktör bulunmaktadır: 1. Medya sahipleri bireyler veya pay sahipleri,

2. İzleyici ve/ veya okurlar, 3. Reklamcılar,

4.Medya firmalarında çalışanlar(Söylemez, 1997:214). 1.2 Medyanın Tarihi Gelişimi

Bu bölümde dünyada ve Türkiye’de medyanın tarihi gelişimi açıklanmaktadır. 1.2.1. Dünyada Medya Endüstrisinin Gelişimi

15. yüzılda matbaanın icadı, iletişim tarihinin başlangıcı olarak düşünülmektedir. Oysa iletişim tarihi çok daha eskilere dayanmaktadır. Yaklaşık MÖ 50.000’den 10.000’e kadar süren prehistorik çağ, hem iletişim hem iletişim araçları açısından önemli kanıtlar sunmaktadır. Alexander Marshack, “Buz Çağı İnsanının Sanatı ve Simgeleri”adlı makalesinde Avrupa’da bulunmuş kemikten yapılmış aletleri ve duvar yazılarının bir sanat eserinden ziyade bilgileri kaydetmek amacıyla yapıldığını ileri sürmektedir (Crowley ve Heyer, 2011:18).

İletişim araçları, ihtiyaçlar doğrultusunda ortaya çıkmış ve zaman içerisinde değişen ihtiyaçlara bağlı olarak değişmiştir. İnsanların birbirleriyle haberleşmek için kullandığı işaret tekniklerinin bazı durumlarda yetersiz kalması, insanları farklı arayışlara itmiş ve yeni haberleşme teknikleri ortaya çıkmıştır. Özellikle yazı, insanlık tarihinin en büyük buluşları arasında yer almaktadır. Konuşma yoluyla bilgilerin aktarıldığı sözlü kültürlerden, yazının kullanıldığı yazılı ve basılı kültürlere geçişle beraber düşünce sistemlerinde de değişimler ortaya çıkmıştır (Öztürk, 2017:319). En eski mısır yazısı örneği, MÖ 2500, Girit yazısı için MÖ 1900, Çin yazısı için MÖ 1200, Orta Amerika yazısı için ise MÖ 600 yılıdır. Basım fikrinin Çin’den Avrupa’ya ulaşması 600 yıl sürerken, kağıt fikrinin ulaşması daha da uzun sürmüştür (Crowley ve Heyer, 2011:7).

18

Bazı tarihçiler Baskı Devrimini, ‘erken modern’ olarak adlandırmaktadır. Bu, 1450 yılından yaklaşık 1789 yılına kadar olan dönemi kapsamaktadır. Matbaanın buluşundan Fransız ve Endüstri Devrimlerine kadarki dönemi kapsamaktadır (Burke ve Briggs, 2005).

Avrupa’da 1450'lerin başında ortaya çıkan hızlı kültürel değişim, yazılı belgelerin hızlı ve ucuz üretimine yönelik ihtiyacı tetiklemiştir. Güney Almanya'daki madencilik kasabası Mainz'de bir kuyumcu ve işadamı olan Johannes Gutenberg, bu ciddi ekonomik tıkanıklığı giderebilecek bir teknoloji geliştirmek için bir baskı makinesi yapmış ve iki yıl sonra 42 satırlık bir İncil'i basmıştır. Bu gelişme, gazetelerin, dergilerin ve kitapların seri üretimine öncülük etmiştir. 12. yüzyılda ilk olarak Avrupa'da başlayarak, yazılı iletişim için standart araç-gereç olarak kullanılan hayvan derisi ve parşömen yerine kağıt kullanılmaya başlanmıştır(Dittmar, 2009:1-2). Baskı ile, toplumun birçok katmanına bilgi yayılımı olanaklı hale gelmiştir. Baskı, büyük siyasi, dini, ekonomik, değişimlere yol açmıştır. Bu değişiklikler, Reformasyon, Rönesans, Hümanizm olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla baskı tekniğinin gelişimi, modern dünyanın başlangıcı olmuştur (Fang, 1997:vii).

Kitaplar, M.Ö. 1400 yıllarında Mısır'da yazılan ilk bilinen kitapla birlikte, medyanın en eskisi olarak kabul edilmektedir. Fakat kitaplar, 1456'da matbaanın buluşuna kadar kitleler için çoğaltılmamıştır. Aksi takdirde gazeteler en eski kitle medyası olarak düşünülürdü. Roma’da haber tabakaları, M.Ö. 100 gibi erken bir saatte ortaya çıkmıştır. Ancak, ilk düzenli gazeteler 1600'lü yıllara kadar piyasaya çıkmamıştır. Dergi gelişimi de yavaş gelişmiştir (Lee, 2009:159).

Yazının buluşu, ilk devrim (Chirografik devrim), matbaanın buluşu, ikinci devrim (Gutenberg devrimi) olarak görülürken üçüncü devrim telgraf, radyo, televizyon gibi kitle iletişimin ortaya çıkması olarak kabul edilmektedir (Baldini, 2000:5). Kitle iletişim devrimi, 19. yüzyılın ortasında, Batı Avrupa'da ve Doğu Amerika Birleşik Devletleri'nde, kağıt üretiminde ve baskıda ilerleme kaydedilmesi ve bilginin iletilme biçimini değiştiren telgrafın icadı ile başlamıştır. Telgrafın icadı ve telgraf ağının büyümesi aslında bir patlama olarak görülmektedir. En hızlı yayılma Birleşik Devletler’de gerçekleşmiş ve telgraf sistemi, dünyanın herhangi bir yerindeki benzerlerinden daha büyük çaplı hale getirilmiştir.

19

1846 yılında Morse’un Washington ve Baltimore arasında kurduğu 40 mil uzunluğundaki deney hattı, iki yıl sonra 2000 mil uzunluğa ulaşmıştır (Crowley ve Heyer, 2011:200). Telgraf, İngiltere Başbakanı tarafından garip ve büyüleyici bir keşif’ olarak tanımlanmıştır (Burke ve Briggs, 2005:159).

Kitle toplumuna geçiş 1920 ‘lerde radyo yayınının doğuşuyla birlikte daha da hızlanmıştır. Radyo yayınının doğuşu Marconi tarafından icat edilmiş olan telsiz telgrafın doğal bir sonucu olarak görülmektedir. Bu teknolojiler insanların uzakta olup biten olayları, gerçekleştikleri anda deneyimlemesine olanak sağlamıştır (Crowley ve Heyer, 2011:302).

Hangi aracın hangi ülkede hangi dönemde ortaya çıktığı önemli değildir. Bütün kitle iletişim araçlarının varlık nedeni görülmeyen bir kitleye bilgi sunmak olmuştur (Burke ve Briggs, 2005:245).

Kitle iletişim tarihçesi ise, dünya tarihi açısından nispeten kısadır. Her ne kadar gazetelerin ortaya çıkışı milattan önce 100. yıllar olarak görülse de, çok sayıda insana ulaşan bir çok iletişim şekli, ancak son 500 yılda gelişmiştir. Uluslar, tarımdan endüstriyel kökenli topluluklara doğru ilerledikçe, ortaya çıkan muazzam toplumsal değişimler, kitle iletişim araçlarının gelişimini de etkilemiştir. Sanayi Devrimi sırasında eğitim ve ulaşım alanlarındaki gelişmelerin yanı sıra, boş zaman ve kentleşmede yaşanan artışlar, okuyucu talebinin artmasına ve dolayısıyla gazetelerin, kitapların ve dergilerin büyümesine yardımcı olmuştur. Kamuoyunun bilgi ve eğlence için duyduğu iştah arttıkça, teknolojik yenilikler yirminci yüzyılın elektronik kitle iletişim araçlarının oluşturulmasına ön ayak olmuştur(Lee, 2009:158).

Oxford İngilizce Sözlüğü’ne göre ‘Medya’ sözcüğünün kullanılması 1920‘lerde başlamasına rağmen‘ iletişim devrimi’ 1950’lerde gerçekleşmiştir. Çünkü 1950’ler televizyon çağının başlangıcı olmuş ve medyanın kuramsal açıdan multidisipliner alanda ele alınmasına öncülük etmiştir (Burke ve Briggs, 2005:7-8). Televizyonun icadı, ani bir buluş ya da anlık bir ilham dürtüsüyle gerçekleşmemiştir. Daha önceki keşif ve gelişmeler televizyonun icadına öncülük etmiştir.

Aslında elektronik televizyon, ilk olarak 7 Eylül 1927'de San Francisco'da başarıyla sergilenmiştir.

20

Sistem, 14 yaşında oluncaya kadar elektriksiz bir evde yaşamış olan 21 yaşındaki bir mucit olan Philo Taylor Farnsworth tarafından tasarlanmıştır. Farnsworth, hareketli görüntüleri radyo dalgalarına kodlanabilecek bir biçimde yakalayabilen ve daha sonra bir ekranda bir resme dönüştürülebilen bir sistem düşünmeye başlamıştır. Farnsworth'un icadı modern televizyonun doğrudan atası olarak kabul edilmektedir. İki NBC ağı ile Amerika Birleşik Devletleri'nde radyo sektörüne hükmeden şirket olan RCA, elektronik televizyonun geliştirilmesine 50 milyon dolar yatırım yapmıştır. Ancak 1947'ye kadar Amerika Birleşik Devletleri'nde tam anlamıyla ticari televizyon yayını başlamamıştır (Stephens, 1999).

İnternetin gelişiyle birlikte, artık sadece eski kitle iletişim araçlarından daha hızlı değil, aynı zamanda geniş bir yelpazeye sahip olan ileri teknoloji ile donanımlı bir yeni medya mecrası oluşmuştur. İnternet ilk olarak 1968/69 yıllarında ABD hükümetinin Savunma Araştırma Projeleri biriminde (ARPA) kullanılmış; fakat internet hamlesi, Eylül 1993 ile Mart 1994 yılları arasında gerçekleşmiş ve aynı yıllarda halka açık bir yazılım olan MOZAİK, New York Times gazetesinde ‘siber uzaya açılan ilk pencere’ olarak tanımlanmıştır (Burke ve Briggs, 2005:331).