• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MEDYA ENDÜSTRİSİNDE İŞGÜCÜ PİYASASI DURUMU VE FREELANCE GAZETECİLER

1.8 Değişen Gazetecilik Kimliği ve Yetenekleri

1.8.7 Freelance Gazetecilerin Yaşamı ve Motivasyonu

1.8.7.1 Özerklik ve Kontrol İlişkisi

Üretimin en önemli özelliği, her zaman bir devinim halinde olmasıdır. Üretim biçimi ve emek sürecinin değişmesi tümüyle toplumsal düzenin de değişmesine yol açmaktadır. Bir taraftan yeni çalışma yöntemleriyle işçilerin beceri ve yetenekleri sürekli geliştirilmeye çalışılırken, diğer taraftan emek sürecinin bütün öğeleri denetimi altına alınıp çalışanların emek süreci üzerindeki kontrolleri ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Bunun için kapitalizmin gelişim tarihi boyunca farklı üretim biçimleri, emek süreci üzerinde farklı kontrol mekanizmaları üretmiştir (Aydoğanoğlu, 2011:8).

2007 yılında belirtilerini gösteren ve günümüzde şiddetinin arttırarak devam eden kapitalist kriz, diğer sektörlerde olduğu gibi medyada etkisini göstermekte ve birçok medya organının kapanmasına ya da bütçede kesintilerine uğramasına neden olmaktadır. Haber kuruluşları bu krizden çıkmak ve varlığını sürdürmek amacıyla yeni iş modelleri bulmak için mücadele etmekte ve bu sayede daha az gazeteci daha az kaynak ile çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Her kriz döneminde kapitalizm, emek sermaye ilişkilerinde, sermaye lehine emek üzerinde bir denetim mekanizması oluşturarak kendini yeniden üretmektedir.

76

Son yıllarda “girişimcilik” kisvesi altında yeni esnek çalışma biçimleri, özerklik, özgürlük kavramları ile süslenerek cazip hale getirilmektedir. Freelance çalışma biçimi de bunlardan biridir. Literatürde incelenen çalışmalarda, bireyi freelance çalışmaya çeken unsurlar olarak özerklik, bağımsızlık, çalışma koşulları üzerinde control gibi kavramların çok sık vurgulandığı görülürken, bazı çalışmalarda zorunlu olarak freelance çalışmaya iten faktörün ise işsizlik olduğu ifade edilmektedir (Mallon, 1998; Cohen ve Mallon, 1999; Stanworth ve Stanworth, 1995; Clinton, Totterdell ve Wood ,2006).

Deuze, (2005:448-49) özerkliği, gazetecilerin yaptıkları işe meşruiyet ve güvenilirlik veren "gazetecilik ideolojisinin parçası olan ideal-tip değerlerden" biri olarak kabul edildiğini ifade etmektedir. Gazeteciler, sansür özgürlüğünü, reklamverenlerin ve pazarların etkisini bir dereceye kadar engelleyen ve editörlerin kaprislerini yadsıyan

'editörel özerklik, özgürlük ve bağımsızlılık' arzu etmektedir.

Aslında gazeteciler hem medya kuruluşlarından hem de kendilerine fon sağlayanlardan özerk olarak çalışmalarını gerçekleştirmeyi arzulamaktadır. Medya açısından özerklik iki alt başlık altında ele alınmaktadır: Bunlar; (1) gazeteciler finansal açıdan bağımsız kalmak istemektedirler ve (2) medyanın yeterince rapor etmediğini düşündükleri hikayeleri pazarlayamayacaklarına ilişkin kaygı duymaktadırlar. Fon sağlayanlardan gelen özerklik açısından ise üç alt kategori vardır: (1) editoryal kontrol ile ilgili bir endişe, (2) fon sağlayıcılara karşı bir sorumluluk hissi ve (3) fon sağlayanlarla bağlarını sürekli kılma isteğidir. Bu kaygılar gazetecilerin özerklik algılarında kırılmalara yol açmaktadır (Hunter, 2015:277).

Literatürde özerklik algısına yönelik farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Portföy çalışma ile ilgili daha önce yapılan bazı araştırmalarda çalışanların yüksek özerkliklik duygusana sahip olduğu bulunurken (Cohen ve Mallon, 1999; Fraser ve Gold, 2001; Gold ve Fraser, 2002; Mallon, 1998), bazı araştırmalarda özerkliğin sadece göstermelik bir olgu olduğu, aslında portföy çalışanların müşterilerin/işverenlerin talimatları doğrultusunda çalışmak zorunda kaldıklarını vurgulamaktadır (Stanworth ve Stanworth, 1995).

Hunter'ın (2015:279) gerçekleştirdiği çalışmada, gazetecilerin tümü de özerklik konusunda benzer bir görüşe sahiptir ve ürettikleri içerik üzerinde nihai olarak kontrol sahibi olmadıkları görüşündedirler. Ayrıca, fon sağlayıcıların şartı olduğunda gazeteciler, raporlarını herhangi bir şekilde ona uygun düzenlemek veya değiştirmek zorunda kalacaklarını ifade etmişlerdir.

77

Clinton, Totterdell ve Wood (2006:189)’un yaptıkları çalışmada çeşitli mesleklerde görüşme yapılan portföy çalışanlar ise, çalışma yaşamlarının farklı yönleri üzerinde yüksek kontrol seviyesine sahip olduğunu ifade etmişlerdir. Birincisi, portföy çalışanlar işlerini yaparken olağanüstü durumlar hariç müşterilerin talimatlarından bağımsız olarak iş üzerinde bütün kontrole sahip olduklarını belirtmişlerdir. İkincisi, görüşme yapılan kişilerin neredeyse tamamı çalışma saatleri üzerinde kontrole sahip olduklarını ifade etmiştir. Çalışmaya ne zaman başlayacağı ve çalışmayı ne zaman bitireceği konusunda kontrol portföy çalışandadır. Üçüncüsü, bütün görüşme yapılanlar çalışmama kararı verme özgürlüğüne sahiptir. Dördüncü olarak da kendi kariyer yolları üzerinde kendi kontrollerinin olmasıdır. Görüşülen kişiler genel olarak kariyerlerinin gidiş yönünden memnun olmaktadır ve gerektiğinde yön değiştirme iradesine de sahip olmaktadır. Aynı zamanda çalışanlar kendi başarısızlıklarından kendilerini sorumlu tutmakta ve başarısız olmaları halinde yeni bir müşteri bulamayacaklarını düşünmektedirler. Böylelikle inisiyatifi almakta ve bu durum bireyleri daha aktif kılmaktadır (Clinton, Totterdell ve Wood, 2006:188).

Fraser ve Gold (2001), freelance çevirmenlerin işgücü piyasası karakteristikleri dolayısıyla daha fazla özerk çalışmaktan hoşlandıkları ve kendi çalışma koşulları üzerinde kontrole sahip olduklarını bulmuştur. Çevirmenler için freelance çalışma, bir kariyer şansı olarak görülmektedir. Dolayısıyla freelance çalışmaya yönelik algıları farklıdır. Freelance çalışmaya yönelten motivasyonun ne olduğu sorusuna verilen en popüler yanıtlar “ kendi işimin patronu olmak” ve “ evde çalışmak” olmuştur. “Bir fırsat verilse bir işverene bağımlı çalışmak ister misiniz” sorusuna katılımcıların %70’i hayır yanıtını vermiştir. Dolayısıyla tercümanlar genellikle freelance çalışan olmayı gönüllü olarak tercih etmektedir. Fakat yapılan çalışmada portföy çalışma deneyimine ilişkin sorulara yaş dağılımına göre verilen yanıtlar farklı bir gerçeği de ortaya koymaktadır. Zira 25-34 yaş aralığındaki çevirmenler bir işverene bağlı daimi bir iş bulamamaları dolayısıyla freelance çalışmaya yöneldiklerini ifade ederken, 35-44 yaş aralığındaki çevirmenler ise iki kat daha fazla sürekli freelance çalışmayı düşündüklerini ifade etmiştir. Bunda 1980 yılından sonra daimi işlerdeki azalmaya bağlı olarak 25-34 yaş aralığındaki yaş grubundaki çevirmenlerin hiçbir zaman bir daimi bir iş bulamayacakları yönündeki algıları dolayısıyla freelance çalışmayı bir norm olarak görmeleri önemli bir etkendir (Fraser ve Gold 2001:686-91).

78

Bunun yanında örgütsel çalışmadan portföy çalışmaya geçiş süreci, endişeli bir dönem ile başlamaktadır. Çünkü portföy kariyere geçişle birlikte kariyer başarısının yeniden tanımlanması gerekmektedir. Portföy kariyerde farklı işverenler için yapılan farklı işlerin hepsi kişinin kariyerine bir başarı katması dolayısıyla mesleki ağların geliştirilmesi ve finansal destek sağlayacak ‘güvenlik ağı’nın oluşturulması gerekmektedir (Clinton, Peter ve Wood, 2006:182).

Fakat bu süreçler bütün freelance çalışanlar için aynı biçimde yaşanmamaktadır. Örneğin Stanworth ve Stanworth (1995) tarafından freelance editörler ile gerçekleştirdikleri araştırma ise Fraser ve Gold’un çevirmenler için yaptığı çalışma ile çelişmektedir. Çevirmenlerde freelance çalışmaya yönelik istek ve şevk olmasına karşın, freelance editörlerin zorunlu olarak bu çalışmaya yöneldikleri görülmektedir. Bu çelişkinin oluşmasındaki en önemli etken her iki meslek grubunun freelance çalışmaya ilişkin algılarının farklı olması ve işgücü piyasası koşullarıdır. Zira çalışmadan elde edilen bulgularda editörlerin çoğu freelance çalışmayı ilk tercih olarak görmemiştir, piyasa koşulları dolayısıyla zorunlu olarak seçmişlerdir. Sektörde şirket birleşmeleri, yer değiştirmeler ve göçmen sayısının artması gibi nedenlerden dolayısıyla işgücü arzı fazlalığı ortaya çıkmış ve bir çok editör alternatif olarak freelance çalışmak zorunda kalmıştır (Stanworth ve Stanworth, 1995:227).

Kontrol, portföy çalışanlar için çok büyük öneme sahiptir. Oysa freelance editörler teoride var olan kontrol ve özerkliğin uygulamada olmadığı ve bu durumun kötüye kullanıldığını savunmaktadır. Oysa çevirmenler en az 10 kişi ile çalıştıkları için gelirleri küçük parçalar halinde paylara bölünmekte ve bir müşterinin gitmesi halinde gelirde büyük bir kayıp oluşmamaktadır. Oysa freelance editörler çevirmenlere kıyasla daha az sayıda müşteri ile çalışmakta ve gelirleri bu kişilere bağımlı olmaktadır. Bu nedenle freelance editörler gelir kaybı yaşamamak için müşterilerinin istedikleri koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadır (Fraser ve Gold 2001:689).

Cohen ve Mallon (1999) ve Mallon (1998) portföy çalışma deneyimi ve kariyer süreçlerini meslek danışmanlığı yapmak için çalıştığı örgütten ayrılan kendi hesabına çalışanlarla yapılan bir dizi röportaj yoluyla araştırmıştır. Portföy çalışmanın olumlu sonuçlarının özgürlük, bağımsızlık ve bireysel kontrol, çeşitlenen işler ve artan yaşam kalitesi olduğu görülmüştür.

79

Bunların yanında bir de portföy çalışmanın olumsuz sonuçlarının olduğu kabul edilmektedir. Bunlar kısa ve uzun dönemli finansal güvencesizlik, düzensiz çalışma pratikleri, düşük sosyal statü ve sosyal etkileşimsizliktir (Cohen ve Mallon, 1999:41). 1.8.7.2 Girişimci Emek Ruhu ve Gig Ekonomisi

Post-Fordizm, genel olarak ekonomik küreselleşme ve bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle sağlanan esnek üretim yöntemlerine geçiş ile karakterize edilmektedir. Bu süreçler pazarları, bireysel özgürlükleri artıran devlet düzenlemelerini ve sosyal korumaları daraltmayı ve özelleştirmeyi teşvik eden bir neoliberal ideoloji tarafından desteklenmektedir (Harvey, 2005:2). Post-Fordist dönüşümün önemli bir yönü, işverenin binalarında sürekli tek bir işveren için tam zamanlı olarak çalışmaya dayanan cinsiyete dayalı bir istihdam modeli olan standart istihdam ilişkisinin azalması olmuştur (Vosko, 2010:1). Standart istihdam ilişkisi, geçici, yarı zamanlı, freelance ve belirli süreli çalışma gibi daha güvencesiz istihdam biçimleriyle değiştirildiğinde, işe uygun yeni işgücü ve deneyimler gerekli hale gelmektedir (Vosko, 2006:5). Özellikle kendi hesabına çalışma olgusu ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde girişimciliğin öneminin artmasıyla önemli hale gelmiştir.

Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere dünya genelinde yaşanan mali kriz ve yeni teknolojilerin gelişmesi paralelinde işgücü ile ikamesi sorunsalı beraberinde işsizlik oranlarında ciddi bir artış meydana gelmiş ve bu bağlamda girişimcilik ve kendi hesabına çalışma olguları istihdamın arttırılması sürecinde önemli unsurlar olarak görülmüştür. Örneğin İngiltere’de kendi hesabına çalışma işgücünün büyük ve büyüyen bir bileşenidir. Beş milyon insan- çalışanların%15'i - kendi hesabına çalışmaktadır. Yeni teknoloji, birçok sektörde işin niteliğini değiştirmeye devam etmenin yanı sıra çok sayıda olumlu gelişme ve fırsat yaratan "Gig ekonomisi2" nin büyümesini kolaylaştırmaktadır (Mellows-Facer vd., 2017:1).

2 Akademik yazında, gig ekonomisi çalışmalarının geleneksel geçici iş düzenlemelerinden farklılık gösterdikleri alanları tartışmaktadırlar. Çoğu araştırmacı (Burtch,2016;Graham , Hjorth, 2017;Brown, 2009;Friedman, 2014) tarafından vurgulanan temel ayrım, bu tür firmaların dijital bileşenin olduğudur. Bu tür bileşenler, geçici çalışanların ve müşterilerin işlem maliyetlerini önemli ölçüde düşürmektedir.

80

Son birkaç on yılda, esnek ve güvencesiz istihdamın yaygınlaşması, kendi hesabına çalışanların sayısındaki artış ve uzaktan çalışma teknoloji kapasitesi, bir dizi araştırmacı ve yazarın yeni çalışma koşullarının geçmişle radikal bir kopuşa yol açtığına yönelik iddialarını güçlendirmektedir. Değişime hoş geldiniz diyenler, Gig ekonomisi olarak tanımladıkları yeni sistemde, kendine güvenen, risk alma cesaretine ve girişimci vizyona sahip ve sınırların ötesinde bir kariyer yolculuğuna çıkabilen yeni işgücü profiline ihtiyaç duyulduğunu ifade etmektedir (McRobbie, 2002: 98; Brown, 2009).

“Gig ekonomisi" terimi, geniş bir yelpazede farklı tür ve iş modellerini belirtmek için kullanılmaktadır. Bunların çoğunun ortak özelliği, çalışanlar ile müşterileri birbirine bağlayan aracı dijital platformlara veya uygulamalara dayanmaktadır. Gig ekonomisi şirketleri genellikle tarihsel olarak kendi hesabına çalışan işgücüne dayanan endüstrilerde faaliyet göstermektedir (Mellows-Facer vd., 2017:2).

Belirli bir mekana sıkışmış, patronun egemenliği altında çalışan bir çok kişi, muhtemelen hepsini geride bırakmayı ve yalnız başına çalışmayı hayal etmektedir. Kurumsal hayatın yoğunlaşan talepleri, bu seçeneği dünyadaki milyonlarca işçi için daha cazip hale getirmektedir. Günümüzde, Airbnb, Uber ve Upwork gibi potansiyel olarak dönüştürücü yeni dijital platformlar, freelance çalışanları ve alıcıları buluşturmak için daha büyük, daha şeffaf ve daha verimli pazar alanları yaratmaktadır. Dolayısıyla bağımsız çalışmayı tercih eden çalışanlar, özerk olmakta ve müşterileri ile arasında kısa vadeli bir iş ilişki kurmaktadır. “Bağımsız çalışma", bireylerin geleneksel uzun vadeli

işçi-işveren ilişkisi dışında gelir elde eden geniş bir yelpazede olan çalışan grupları tanımlamaktadır. Bağımsız işgücü kapsamı içinde, kendi hesabına çalışanlar, bağımsız müteahhitler, freelance çalışanlar, bazı küçük işletme sahipleri de dahil olmak üzere birçok geçici işçi yer almaktadır (Manyika vd., 2016:4,20). Gig ekonomisi, geçici pozisyonların yaygın olduğu ve örgütlerin kısa süreli dönemler için bağımsız işçilerle sözleşme yaptığı bir ortamdır. Sürekli işlere karşıt olarak, kısa vadeli sözleşmeler ya da çalışmanın yaygınlığı ile karakterize edilen bir işgücü piyasası"nı tanımlamaktadır. Çalışma saatleri açısından esneklik sağlayan çalışma ortamı ya da çok az işyeri korumasına sahip bir çalışma biçimidir (Rouse, 2016). Özellikle Birleşik Krallık hükümetinin, gig ekonomisi’ne özel bir ilgi gösterdiği görülmektedir. Bu, geleneksel iş modelinin - ki insanlar genellikle kariyer ilerlemesine ve hayat boyu işe sahip olduğu

81

fikrine sahiptir – yeni iş modelleri ile yer değiştirdiği gerçeğini gözler önüne sermektedir. Kendi hesabına çalışan işçilere daha fazla özgürlük sağlayan bu sistem aynı zamanda geleneksel çalışma biçiminin yararlarını ve koruyucu düzenlemelerini reddetmektedir. Gig ekonomisinde para kazanan insanlar, risklerin yoğun olduğu bir dünyaya adım atmaktadır. Bağımsızlıkları vardır; ancak faturalarını düzenli ödemek için yeterli paraya sahip oldukları söylenemez (Tawny, 2017).

Son birkaç yıldır medya endüstrisinde de bir dizi organizasyonel ve iş değişikliği gerçekleşmektedir. Bu süre zarfında, tam zamanlı çalışmadan freelance ve sözleşmeli çalışmaya kayda değer bir geçiş olduğu görülmektedir. Medya, haber üretimi ve yayın gibi bazı sektörlerde, işçilerin çoğunluğu artık freelance çalışmaktadır. Kısacası freelance çalışma, büyük ilgi gören bir çalışma biçimi haline dönüşmektedir (Ursell, 2000:806; Baines, 1999:18).

Kültürel ve medya ile ilgili mesleklerde endüstriyel parçalanma, freelance çalışanların, kendi hesabına çalışanlar, ortaklıkların ve diğer mal sahibi işletmelerin hızla büyümesine neden olmaktadır(Pratt, 1997:1954; Scase, 2003:570). Parçalanan üretimle birlikte çoğu zaman tek kişilik işletmeler de dahil olmak üzere küçük firmaların yer aldığı birbiriyle bağlantılı birimler ortaya çıkmaktadır. Freelance çalışma, tabii ki, gazetecilik mesleğinde yeni değildir. Bununla birlikte, 1980'lerde gazetecilerin sadece sekizde bir tanesi freelance olarak çalışıyorken, bugün bu oranın dörtte bir olduğu tahmin edilmektedir (Baines, 1999:19).

“Girişimci ruh”un, bireylerin, işletmelerin ve bölgelerin güçlü girişimci kültürler kurma, küresel rekabet avantajı sağlama ve ekonomik büyümeyi teşvik etme konusunda vazgeçilmez rolü olduğu fikri, yaygın bir şekilde kabul görmektedir.

Gişimci ruh teriminin bir birey, bir firma, bir firmanın çalışanları, firma grupları, bölgeler, ekonomiler, uluslar ve kıtalar ile ilişkili olduğu ve sözü edilen birimlerin, büyük firmalardan küçük firmalara, okullara, devlet dairelerine, vakıflara, kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ve hayır kurumlarına kadar her şeyi kapsadığı görülmektedir. Açıkçası, girişimci ruh kavramı, insanlığın kendisinin temelidir.

82

Abdnor'a (1988) göre, “girişimci ruh”; dünya çapında ülkelerde iş ve yenilik yaratan, toplumsal engelleri ortadan kaldıran ve binlerce erkek ve kadın için yukarı doğru hareket etme fırsatı yaratan ruhu ifade etmektedir (Thyil ve Durden, 2006:3-4). Özellikle son yıllarda gençlerin başını çektiği yeni eğilim, kendi yaşamlarını yönetmek ve geliştirmek için kendi hesabına çalışmadır. Dünya genelinde genç işsizlik oranlarının yüksek olması ve istihdam olanaklarının düşük olması nedeniyle bireylerin doğrudan ekonomiye katılımını sağlamaya teşvik etmeye yönelik programlar gerçekleştirilmektedir. İlköğretimden itibaren girişim ve girişimcilik dersleri verilirek, öğrencilerin inovatif ve yaratıcı düşünceye sevk edecek bir takım beceriler kazanması sağlanmaktadır. Özgüven, benlik saygısı, hedeflerini gerçekleştirmek için motivasyon gibi konularda kazanımlar sağlayarak karşılaştıkları fırsatları değerlendirebilme kabiliyetine sahip olmaları amaçlanmaktadır (UNESCO ve ILO, 2006: v). “Girişim” söylemi yeni çalışanların kendi başarısı ve başarısızlığından sorumlu konumda olmalarını sağlamaktadır. Özellikle freelance çalışanları kendi becerilerini ve ilişkili niteliklerini rekabetçi pazara uygun bir şekilde geliştiren sorumlu aktörler olarak konumlandırmayı amaçlamaktadır (Cohen ve Mallon, 1999:339).

Özellikle medya endüstrilerinde örgütsel yapılar ve istihdam uygulamalarında meydana gelen değişiklikler gazetecilerin kendi hesabına çalışanlar haline gelmelerinde önemli faktörler olarak görülürken ideolojik ve yapısal baskılar, işçileri girişimin mantığını ve zorunluluklarını kabul etmeye teşvik etmektedir . Sektörde alternatif çalışma biçimleri ve ilişkilerinin gerekçesini meşrulaştıran merkezi bir paradigma olarak “ girişimci ben “ anlayışı yerleştirilmekte ve böylelikle freelance çalışmanın ideolojik zemini de oluşturulmaktadır.

Örgütün ya da örgütsel istihdam uygulamalarının ve ilişkilerinin girişimci formları veya mantıkları, çalışanlar üzerindeki baskı yönetimi ile yakından ilişkilidir. Böylelikle çalışanlar, girişimi öz kimliklerinin önemli bir unsuru olarak kabul etmektedir (Storey vd., 2005:1033).