• Sonuç bulunamadı

Freelance Çalışmanın 4857 Sayılı İş Kanunun’da Yer alan Diğer Esnek Çalışma Türleri ile İlişkisi

GÜVENCESİZ İSTİHDAM ve FREELANCE ÇALIŞMANIN ANALİZİ

2.3 Esnek Bir Çalışma Türü olarak Freelance Çalışmanın Analizi

2.3.4 Freelance Çalışmanın 4857 Sayılı İş Kanunun’da Yer alan Diğer Esnek Çalışma Türleri ile İlişkisi

Freelance çalışma kavramı, öncelikle, basın ve film endüstrisi de dahil olmak üzere medya sektörünün kurulu bir özelliğidir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin (BİT) büyümesi ile freelance çalışma kavramı, grafik tasarım, web tabanlı girişimler ve eğlence sektörü gibi etkinliklere de yayılmıştır (Pedersini ve Coletto, 2010:1).

Kavram, doğası gereği girişim fikrinin gelişmesiyle paralel yaygınlaşmaktadır (Cohen ve Mallon, 1999:330). Kavramın doğasında özgürlük ve özerk olma anlayışı yatmaktadır (Clinton vd., 2006:181). Freelance çalışma kavramına ilişkin standart bir söylem ve uygulama bulunmamaktadır. Heterojenik bir özelliğe sahiptir. Ülkeler düzeyinde olduğu gibi aynı ülkede çeşitli sektörlerde farklı uygulamalara sahiptir. Nitekim, freelance çalışma durumunun yorumları, ülkelerin sosyal, bireysel ve ekonomik dinamiklerine göre değişmektedir (Cohen ve Mallon, 1999). Örneğin, gelişmiş ülkelerde girişimcilik veya girişim gibi olumlu değerlendirmeler yapma eğilimi, çağdaş söylemin baskınlığının doğrudan bir sonucudur (Du Gay vd., 1996:268). Dolayısıyla freelance çalışma kavramı, bünyesinde diğer esnek çalışma biçimlerinden farklı olarak girişimcilik ruhunu ve girişimciliğin özelliklerini barındırdığı iddia edilmektedir.

163

Genel olarak, freelance çalışanlar, iş hayatlarında kurumsaldan arınarak, bağımsızlık ve özerkliğin temel niteliklerine yönelme eğiliminde olmaktadır ve bu özelliklerin etkileri konusunda da olumlu olmaktadır (Storey vd., 2005:1050). Oysa, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında yer alan esnek çalışma biçimlerinin ortak özellikleri, iş sözleşmesine dayalı bir bağımlılık (Kuzgun, 2004:17) koşulunu sağlamalarıdır. Dolayısıyla diğer atipik iş ilişkileri genellikle tek bir işveren ile kurulurken, freelance çalışmada aynı anda birden fazla müşteri (Platman, 2004:577) ile çalışmak kavramın genel doğasını yansıtmaktadır. Nitekim freelance çalışma, kendi hesabına çalışmanın bir türü olarak görülmektedir (Nies ve Pedersini, 2003:8). Kendi hesabına çalışanlar, özerklik, esneklik ve diğer çalışma koşullarından daha fazla faydalanmaya çalışan bağımsız girişimci kategorisine uymakta ve iş piyasasında içeridekiler olarak değerlendirilmektedir (Conen vd., 2016:7).

Diğer atipik çalışanlar, emek gücünü, iş sözleşmelerinde belirledikleri süre kapsamında bir işverene kiralamaktadır. Oysa freelance çalışanlar, müşterileri ile emek hizmetleri için sözleşme yapmaktadır. Müşerilerle yapılan iş anlaşması, üretilen çıktı üzerinden gerçekleşmektedir. Dolayısıyla müşteriler, işgörenlerin emek gücünü kiralamamakta, ortaya koydukları ürüne ya da hizmete ödeme yapmaktadırlar.

Diğer atipik çalışanlar hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalışırken, freelance çalışanın emek hizmeti için sözleşme yaptığı kabul edilmektedir (Fudge, 2003:36).

Diğer atipik çalışanların işverenleriyle kurdukları bireysel itaate dayalı iş ilişkisi, freelance çalışanlar için bir gereklilik değildir. Freelance çalışanlar, ekonomik olarak bir işverene bağımlı olmadıkları gibi emek süreci üzerinde bireysel kontrole de sahip olmaktadırlar. Guy Davidov, (2012:172)’e göre freelance çalışanların herhangi bir organizasyonel yükümlülüğü yoktur ve herhangi bir disiplin kuralına veya işverene itaat etmek zorunluluğu bulunmamaktadır.

Freelance çalışma, son yıllarda farklı sektörlerdeki bir dizi kitle kaynak kullanımı olarak tanımlanan çalışma biçimlerinde de görülmektedir (Schoukens ve Barrio, 2011:317). 2.4 Kendi Hesabına Çalışmanın Yükselen Trendi ve Yeni İşgücü

Kendi hesabına çalışma, farklı etkinliklerden oluşan geniş bir alanı kapsayan işgücü statülerinden biridir. Bireyler çeşitli nedenlerden dolayı kendi hesabına çalışmaya yönelmektedir.

164

Dolayısıyla kendi hesabına çalışanlar, bir grup olarak oldukça heterojen yapıdadır. Yelpazenin bir ucunda kendi hesabına çalışan girişimciler yer almaktadır. Bireyleri, girişimci kendi hesabına çalışan olmaya yönelten bir takım temel motivasyonlar vardır. Bunlar arasında, örneğin kendini ifade etme, bağımsızlık, statü veya maddi avantaj gibi pozitif unsurlar yer almaktadır. Yelpazenin diğer ucunda mevcut işgücü piyasası koşulları altında uygun ücretli istihdam bulamayan bireylerin isteksizce seçtiği bir kendi hesabına çalışma statüsü yer almaktadır. Mesela, esnek çalışma saatlerinde çalışmak isteyen kişiler, yeterli esneklik sunan ücretli bir iş imkanı bulamadıkları takdirde kendi hesabına çalışmaktadırlar. Bazı kendi hesabına çalışanlar ise işsizliğe tek alternatif olarak kendi hesabına çalışmayı görmektedir. Nitekim, birçok gelişmekte olan ekonomide kendi hesabına çalışma, bir tür kayıt dışı istihdam etkinliği olarak görülebilmektedir (Dawson, Henley ve Latreille, 2009:1;Stanworth ve Stanworth, 1995). Bireyleri kendi hesabına çalışmaya yönelten sebeplere yönelik araştırmalar iki farklı yaklaşımı esas almaktadır. Birinci yaklaşıma göre kendi hesabına çalışanlar, bağımsızlık, özerklik, iş doyumu ve daha yüksek kazanç gibi nedenlerle gönüllü olarak kendi hesabına çalışmaktadır.

Diğer yaklaşıma göre ise kendi hesabına çalışanlar işgücü piyasasında başka çekici bir alternatif bulunmadığı için kendi hesabına çalışmak zorunda kalmaktadır (Clark ve Drinkwater, 2000:604; OECD, 2013).

Kendi hesabına çalışma kavramına yönelik farklı bakış açıların ve tanımlamaların olması; aynı zamanda kendi hesabına çalışmanın da kendi içinde alt kategorilere ayrılması dolayısıyla kendi hesabına çalışma statüsüne yönelik farklı konumlandırmalar da gerçekleşmektedir. Örneğin kendi hesabına çalışmanın yasal statüsü, ücretli bir çalışana sahip olup olmadığına, ya da faaliyette bulunduğu sektöre (örn. tarım endüstrisi) göre farklılık göstermektedir. Farklı ekonomik sektörlerde kendi hesabına çalışmanın görünümü de farklılaşabilmektedir. Örneğin Fransa’da kendi hesabına çalışma daha çok tarım endüstrisinde görülmekle birlikte inşaat ve yerel hizmetlerde de kendi hesabına çalışma oldukça fazladır. Almanya’da ise hizmet endüstrisinde kendi hesabına çalışma oranı daha yüksektir. Hatta İtalya, Almanya gibi bazı ülkeler tek bir işverene bağımlı olarak çalışan bağımlı kendi hesabına çalışan ile kendi adına çalışan arasında da yasal anlamda belli farklılıklar oluşturmaktadır (Hawley vd., 2010:6-7).

165

Bu ülkelerde bağımlı kendi hesabına çalışmaya yönelik yasal statüsü oluşmasına karşın bu çalışma şekline yönelik herhangi bir düzenleme bulunmayan ülkelerde "bogus" ya da "false" kendi hesabına çalışma, işgücü piyasasında son yıllarda yeni bir fenomen olarak yaygınlaşmaya başlamıştır. Birçok çalışan, yasal işçi tanımlamasındaki şartları taşımasına ve aynı işleri yapmasına karşın kendi hesabına çalışan olarak muamele görmektedir. Özellikle son yıllarda işverenlerin bu yönde işçi çalıştırma eğilimlerinde artış görülmektedir. Tabii ki bunun sayısını ölçmek oldukça güçtür (Hatfield, 2015:32). Kendi hesabına çalışmaya yönelik standart bir tanımlamanın ya da statünün olmaması ve farklı alt kategorilerden oluşması dolayısıyla kendi hesabına çalışmaya yönelik eğilimi tek bir bakış açısıyla yorumlamak da olanaklı olmamaktadır.Kendi hesabına çalışanlara yönelik araştırmaların sayısı 1980’lerde belirgin bir artış göstermiştir. 1981 ve 1991 yılları arasında sayı 1,1 milyondan 3,3 milyona artmıştır. Bu oran 1990’lar boyunca istikrarını korumuştur. Kendi hesabına çalışanların toplam işgücü içindeki oranı 1979 yılında %7,7‘den 1988 yılında kadar %12’ye yükselmiş ve 1997 yılında %13 olarak sabit kalmıştır. Bu trend 1980’lerde yükselme eğilimine girmiş ve yapılan araştırmalar kendi hesabına çalışmanın makro ekonomik boyutlarına odaklanmıştır. Bu yönde yapılan bazı araştırmalar artışın nedenlerine odaklanırken, bazı çalışmalar ise artan işsizlik ve ekonomik durgunluktan ziyade toplumda artan girişimcilik duygusunun bir yansıması olduğuna ilişkin tartışmaları merkeze almıştır (Fraser ve Gold, 2001:680). Kendi hesabına çalışmaya ilişkin araştırmaların özellikle son 10 yılda artış göstermesi şüphesiz çalışma şeklinin yaygınlaşması sonucunda gerçekleşmektedir. Kendi hesabına çalışma, yeni meslek kategorilerinin bu kapsama dahil olmasıyla hem daha kompleks hem de heterojenik çalışma koşullarına sahip olmuştur (Kuhn ve Schuetze, 2001:761). Ekonomik büyümeyi ve istihdamı artırmaya dönük politikalarda, girişimcilik ve kendi hesabına çalışma konusu daha da önemli hale gelmektedir. Sanayileşmiş ülkelerdeki tarım dışı kendi hesabına çalışanların sayısındaki artış, durgun ekonomileri yeniden canlandırma aracı olarak istihdamın artırılması yönünde kullanılmaktadır. Örneğin İngiltere’de kendi hesabına çalışmadaki artışın özellikle işgücü piyasasında gerçekleşen iyileşmeye katkısı oldukça büyük olmuştur. Aslında İngiltere’de 2010 yılının ikinci çeyreğinden beri istihdamdaki %40 ‘lık büyüme, kendi hesabına çalışanların sayısındaki artıştan kaynaklanmaktadır. 2010 yılında kendi hesabına çalışanların oranının sadece

166

%13 olduğunu göz önüne aldığımızda bu gerçekten şaşırtıcı bir artıştır. Fakat İngiltere’deki durumun böyle olması, Avrupa ülkelerinde de durumun buna benzer olduğu anlamına gelmemektedir. Her ülkenin kendi iç dinamikleri ve yapısı farklıdır. Örneğin Hollanda ve Belçika’da da kendi hesabına çalışanların sayısında artış görülmesine rağmen, toplam istihdamdaki etkisi büyük olmamıştır. Almanya’da ise istihdam 1,6 milyon kişi artmıştır; fakat bu, yeni işlerin yaratılmasıyla gerçekleşmiştir. 2010 yılının ikinci çeyreği ile 2014 yılının ikinci çeyreği arasında kendi hesabına çalışanların sayısında bir düşüş gerçekleşmiştir. İngiltere bu bağlamda bir anomalidir (Hatfield, 2015:6). İngiltere’de 1981 ile 1991 yılları arasında ekstra 1 milyon kendi hesabına çalışan ortaya çıkmıştır. Bunların 1 milyonu, herhangi bir çalışanı olmayan kendi adına çalışanlardan oluşmaktadır. 1991 yılına kadar toplam kendi hesabına çalışanların %69’u kendi adına çalışan kişilerden oluşmaktaydı. 1997 yılında ise bu oran toplam kendi hesabına çalışanların %74 ‘üne ulaşmıştır. Gerçekten de 1990’larda yapılan araştırmaların daha çok bu grubun üzerine odaklandığı görülmektedir. Bunun nedeni kompleks fakat özellikle İngiltere’de kişilerin kendi hesabına çalışmaya yönelik artan ilgilerinin de önemli bir etken olduğu vurgulanmaktadır. Özelleştirme, artan rekabet ve örgütsel yeniden yapılanmaların sonucu olarak çalışanların çalışma koşulları üzerinde kendi kontrollerini almaya yönelik seçenek arayışını girdikleri ifade edilmektedir. Handy (1990), kendi hesabına çalışmadaki bu ilgiyi portföy çalışma’daki büyümeye gönderme yaparak kavramsallaştırmaktadır (Fraser ve Gold, 2001:681). Kendi hesabına çalışmada Doğu ve Güney Avrupa ülkeleri en fazla paya sahiptir. Özellikle Yunanistan’da işçilerin %30’u kendi hesabına çalışmaktadır. Yunanistan, İtalya, Polonya ve İspanya'da tarımsal, hizmet tabanlı ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlığı nedeniyle, geleneksel olarak kendi hesabına çalışan işçilerin oranı fazladır. Kendi hesabına çalışma zayıf işgücü piyasası koşullarına sahip ülkelerde işsizliğe alternatif bir yol olarak görülmektedir. Norveç, Estonya, Danimarka, İsveç gibi Kuzey Batı Avrupa ülkelerinde kendi hesabına çalışan sayısı daha düşüktür. Bunun nedeni olarak da aktif işgücü piyasası politikalarına önem vermeleri ve düşük kayıt dışı çalışmadır. Sadece İngiltere, Holldanda ve İrlanda’da kendi hesabına çalışma oranı, Avrupa ortalamasının üstündedir. Ekonomik durgunluktan beri İngiltere ve Hollanda’da kendi hesabına çalışma oranı giderek artmaktadır. Hollanda'da kendi hesabına çalışma oranı, 2014’de

167

resesyon öncesi %12'den %15'in üzerine çıkmıştır. İngiltere'de kendi hesabına çalışma oranı da 2007'den beri istikrarlı bir şekilde artmıştır. Şu an için İngiltere'de 4 milyon kendi hesabına çalışan bulunmaktadır ve kendi hesabına çalışma son dört yılda 1,3 puan artmıştır. Almanya’da İngiltere’nin aksine kendi hesabına çalışma oranında 2010 yılından itibaren düşüş eğilimi görülmektedir. Bunun sebebi olarak da Almanya’nın derin bir ekonomik durgunluk yaşamaması ve işletmelerini yeniden yapılandırarak ücretli iş yaratmasıdır (Hatfield, 2015:8).