• Sonuç bulunamadı

Genel Olarak Medya Endüstrisinin İşgücü Piyasası Analizi

GÜVENCESİZ İSTİHDAM ve FREELANCE ÇALIŞMANIN ANALİZİ

BÖLÜM 3: FREELANCE GAZETECİLERİN İŞGÜCÜ PİYASASI ANALİZİ

3.1 Genel Olarak Medya Endüstrisinin İşgücü Piyasası Analizi

Bu bölümde medya endüstrisi işgücü piyasası özellikleri ve işgücü piyasasına yönelik yasal düzenlemeler ele alınmıştır.

3.1.1 Medya Endüstrisi İşgücü Piyasasının Özellikleri

Son yıllarda medya endüstrisinde, tam zamanlı çalışanların sayısındaki düşüşe paralel olarak freelance çalışanların sayısında hızlı bir artış olduğu görülmektedir (ILO, 2014:1). Teknoloji, medya şirketlerinin çalışanlarını sabit tam zamanlı bir çalışmadan ziyade freelance olarak yönetmelerini ve özellikle işgücü maliyetlerinin yüksek olduğu ülkelerde işçileri sadece ihtiyaç duydukları anda işe almalarını kolaylaştırmaktadır (White, 2012:16) Bu durum, meslek kavramını da kısa bir cümleyle ifade edilemeyecek duruma getirmektedir. Freelance çalışanlar, kendilerini tek bir mesleğin sınırları içine hapsetmemekte ve birbirine yakın farklı meslekleri kendileri için tanımlamaktadır. Örneğin yayıncılık alt endüstrisinde çalışan bir freelance çalışan, kendini freelance yönetmen, bir iletişim danışmanı, bir editör koordinatörü, bir gelişim yöneticisi, bir öğretim görevlisi, bir eğitim danışmanı ve bir yönetici olarak da tanımlamaktadır. Meslekler arasındaki geçişgenlik ise bireyin daha nitelikli ve daha profesyonel olmasını gerekli kılmaktadır (Platman, 2004:582). Bütün sektörlerde işler sürekli değişmektedir. Bilim ve teknolojideki gelişmeler, her yıl yeni işler, yeni meslekler ortaya çıkarmakta, bir kısım meslekler ise tarih sahnesinden ayrılmaktadır. Geleneksel meslekler varlığını sürdürse bile kullanılan araç ve yöntemler değişmekte ve çeşitlenmektedir (Burke vd., 2008:94).

Özellikle değişim basılı medya sektöründe daha derin hissedilmektedir. Birçok Avrupa ülkesinde, basılı medya sektörü, örgütlü işçi hareketinin ön saflarında yer almıştır. Sendikalar güçlenmiş ve uygun bir sosyal diyalog ortamı yaratılmıştır. Fakat zamanla diğer endüstrilerde olduğu gibi medya sektörü de zamanla değişmiştir ve bu değişim işgücü piyasası dinamiklerini de dönüştürmüştür. Bu sektörde çalışanların sayısının azaltılması ve atipik işlerin büyümesi, diğer ana eğilimlere paralel olarak ilerlemektedir.

171

Büyük şirketler, iş sürecinin büyük bir bölümünü dışarıdan temin etmektedir. Ancak, bu çalışanlar genellikle diğer çalışanlarınkinden daha düşük bir sosyal koruma düzeyi ile karşı karşıya kalmaktadır. Buna ek olarak, bu durum çalışanların daha az temsil edilmesinden dolayı sektördeki tüm mevcut taraflar için sosyal diyaloğu engellemektedir (Lafoucriere, 2006:1). Türkiye’de çalışanlar, medya sektöründe yaşanan değişimlerle güvenceli çalışma ortamından uzaklaşmaktadır. 212 Sayılı Kanunun uygulamasından kaçınmak için gazetecilerin büyük bir kısmı 4857 sayılı kanun kapsamına dahil edilerek taşeron gazeteci olarak çalıştırılmaktadır ya da freelance çalışanlara iş verilmektedir (Dişbudak ve Bozkulak, 2010:107; Atılgan, 2001:86) Ülkemizde de özellikle 1980’lerden itibaren basın çalışanları için zor bir dönem başlamıştır. Kadrosuz ve sigortasız çalıştırılan basın çalışanları haklarından mahrul edilmek için sendikasız çalıştırılmaya zorlanmakta ve aksi halde işten çıkarılma tehdidi ile karşılaşmaktadır (Karahisar, 2008:81). 2000 yılı ve sonrası medya sektöründe ciddi değişimlerin yaşandığı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Yabancı sermayenin piyasaya girişiyle birlikte çalışanlar açısından çok daha olumsuz çalışma koşulları oluşmaya başlamıştır .Özellikle teknolojik gelişmeler neticesinde medyada yer alan tecrübeli ve yaşı ilerlemiş birçok çalışan işsiz kalmıştır. Telifle gazeteci çalıştırmanın cazibesi artmış, bu da gazetecilerin örgütlenmesinde ciddi sorunlar ortaya çıkarmıştır. Medya şirketleri tam zamanlı çalışan gazetecisine bile maaşının yarısını bordroda göstermiş, kalanı ise telif ücreti adı altında ödemiştir. Bordro ücreti üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı işten ayrılan gazetecilere düşük ödenmiştir (Seçkin, 2010: 72).

Medya endüstrisinde freelance çalışma, tüm dünyada, 1920 ve 1930’larda gazetecilerin bir çalışma biçimi olarak kurulmuştur. Medya alt sektörleri ve işverenler arasındaki hareketlilik yüksek olmasına rağmen 1980’lere kadar sektörde var olan beklenti sürekli istihdama yönelik olmuştur. Bununla birlikte, 1980'lerin ortalarından itibaren bir dizi köklü değişim gerçekleşmeye başlamıştır. 1990'ların ortalarına gelindiğinde ise, bir zamanlar kalıcı olan pek çok iş artık freelance çalışanlar tarafından yapılmaya başlanmıştır. Örneğin, yayıncılık alt endüstrisinde freelance çalışanlar 1989'da toplam iş gücünün %39'undan 1994 ‘te %54'e yükselmiştir. Bu eğilimler yalnızca televizyonda, film ve video alt sektörlerinde değil, aynı zamanda kitap yayıncılığı ve dergi yayıncılığı alanında da benzer gelişmeler görülmektedir (Platman, 2004:578).

172

Küçülme ve yeni iş ilişkilerinin yaygınlaşmasını kapsayan bu süreç, belirsiz süreli sözleşmelere dayanmamakta, daha az maliyetli ve piyasa dalgalanmalarına daha kolay adapte olan, kısa vadeli ya da bağımsız iş sözleşmelerine dayanmaktadır (Nies ve Pedersini, 2003:7).

Birçok merkez ve doğu Avrupa ülkesinde freelance çalışma, özellikle gazetecilik endüstrisinde yaygın bir çalışma biçimi haline gelmiştir (Nies ve Pedersini, 2003:2). Medyada atipik çalışma, freelance çalışma, girişimci gazeteci, kısa süreli veya kısmi zamanlı çalışma ve hatta ajans çalışması gibi çok çeşitli durumları kapsamaktadır (Drobinski-Weiss, 2017:9).

IFJ ve EFJ’nin sektördeki freelance gazetecilere yönelik girişimlerinin olduğu ve yaygınlaşan güvencesiz çalışma koşullarına çözüm bulmaya ilişkin faaliyetlerde bulundukları görülmekte ve bu yönde Avrupa sosyal politika yapıcılarını, profesyonel gazetecileri, işçi ve işveren örgütlerini insanca çalışma koşullarını ve temel sosyal güvenlik imkanlarını sağlama konusunda bir araya getirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Çünkü sadece profesyonel gazetecilik mesleği değil aynı zamanda bilgi güvenliği de risk altında görülmektedir. Hem politikacıları hem de sivil toplumu sektördeki muhtemel tehlike ve tehditlere karşı uyarmaktadırlar (Nies ve Pedersini, 2003:2).

Medya endüstrisinde freelance çalışanlar, işverenler tarafından özellikle 3 amaçla kullanılmaktadır. Bunlar, esneklik, ekonomiklik ve anlık bilgi elde etmedir. İlk olarak sektörde geniş bir freelance çalışan havuzunun var olması yaratıcı ve profesyonel çalışanların çeşitli şekillerde tedarik edilmesine imkan sağlamaktadır. Bu kişilerle, uzun ve maliyetli işe alım süreçlerine gerek olmaksızın hızlı bir şekilde iş anlaşması yapılabilmektedir. İkinci olarak işverenler/müşteriler için ekonomiklik sağlamaktadır. Çünkü işverenler freelance çalışanlarla bir anlaşma yaptıklarında freelance çalışanların kendi ekipmanlarını kullanmaları neticesinde genel giderlerinde önemli ölçüde tasarruf sağlamaktadır. Aynı zamanda freelance çalışanlar hastalık ödemelerini, emeklilik primlerini kendileri ödemek zorundadır. Eğitim ve kariyer gelişim harcamalarını da kendileri üstlenmektedir. Bu da işverenlerin işgücü maliyetlerini azaltmaktadır.

173

Üçüncü olarak da işverenler/müşterilerin talep ettiği değişime anında adapte olabilecek, en son beceri ve teknolojilerle donatılmış ve işverenin çekirdek kadrosuna yeni bir bakış açısı ve uzmanlık sağlayacak emek ihtiyacını anında sağlayabilmektedir (Platman, 2004:580-81).

3.1.2 Medya Endüstrisi İşgücü Piyasasına Yönelik Mevzuat

Bu bölümde medya endüstrisinde çalışanlara yönelik uygulanan mevzuatlar ele alınmıştır. Bunlar Borçlar Kanunu, Basın İş Kanunu ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’dur.

3.1.2.1 Borçlar Kanunu

Freelance gazeteciler, bir kurum ya da kuruluşa bağlı olmadan çalıştıkları için 4857 sayılı İş Kanunu ve 5953 Sayılı Basın İş Kanunu kapsamına girmemektedir. İş Yasası’nın kapsamı dışında kalan ve Deniz İş Yasası ile Basın İş Yasası gibi özel yasaların uygulama alanına girmeyen işlerde; söz konusu işlerin görüldüğü işyerleri ile buralarda çalışan işçilere ve bunların işverenlerine, Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmesine ilişkin hükümleri ile genel hükümleri uygulanmaktadır (Tunçomağ ve Centel, 2008:48).

Böylece, bağımsız çalışmaları nedeniyle söz konusu kanunların kapsamına girmeyen freelance gazeteciler, eski 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun ‘neşir mukavelesi’ (md.372) ‘istisna akdi’ (md.355) veya ‘vekalet akdi’ (md.386) hükümlerine göre çalışmakta ve eserlerini çeşitli müşterilere satabilmekteydi7. 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda bu sözleşme ile ilgili düzenleme, “Yayım Sözleşmesi” adı altında md. 487- 501 arasında 15 madde olarak yer almaktadır8. Yayın sözleşmesi, esasen 05.12.1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (FSEK) düzenlenen telif hakları konusu ile de alakalıdır. Bu nedenle Borçlar Kanunu içerisinde özel bir durum arz etmektedir.

7 Resmi Gazete: T: 29/4/1926 , S:359.

8 11/01/2011 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 12/01/2011 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun 4 Şubat 2011 Cuma, 27836 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

174

3.1.2.2 Basın İş Kanunu

Basın İş Yasası olarak ifade edilen 1952 tarihli ve 5953 sayılı “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Yasa”, basın işlerinde çalışan gazeteciler ile bunların işverenleri arasındaki iş ilişkilerini düzenleyen ilk yasadır ve halen günümüzde yürürlüktedir9.İlgili yasa 27 Mayıs 1960 tarihinde 212 sayılı yasa ile yeniden düzenlenmiş ve geliştirilmiştir.

212 Sayılı Yasa olarak bilinen düzenleme, gazeteciler açısından ileri haklar sağlamıştır. 212 Sayılı Kanun’un 1. maddesi; bu kanunun Türkiye’de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunu’ndaki ‘işçi’ tanımı kapsamı dışında kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanacağını ifade etmektedir (Şakar, 2002:45).

3.1.2.3 Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

Türkiye’de telif hakları konusunda yapılan ilk düzenleme 1951 yılında yürürlüğe giren 5846 sayılı “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu” dur10. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, esasen eser sahibinin ve üçüncü kişilerin eserlerini korumamaktadır. Bu kişilerin eserden kaynaklanan maddi ve manevi haklarını korumaktadır. Dolayısıyla telif hakları terimi ile fikir ve sanat eseri sahiplerinin kendi eserleri üzerindeki hakları güvence altına alınmaktadır (Çetinkaya, 2012:79).

Medya ve Kültür sektörlerinde, telif hakları meselesi, özellikle yeni teknolojilerin gelişmesiyle yoğun bir şekilde ele alınmaktadır. Dijital korsanlık, medya ve kültür endüstrileri için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Aynı zamanda, medya ve kültür çalışanları için, fikri mülkiyet hakları, emeklerinin nasıl ücretlendirildiği konusundaki görüşmelerde de önemlidir. İçeriğin kalitesi, entelektüel ve sanatsal başarıların bir sonucudur ve istihdam veya sözleşme ilişkilerinde meydana gelen değişiklikler, bireysel içerik sağlayıcılar ile işlerini ticarileştiren işletmeler arasındaki dengeyi etkilemektedir. Bazı ülkelerde çalışanlar, iş sözleşmesine bağlı olarak ekonomik haklarından vazgeçmiş sayılmakta ve fikri mülkiyet hakları işverene geçmektedir.

9 Resmi Gazete: Tarih : 20/6/1952 Sayı : 8140 10 Resmi Gazete: 13/12/1951 Sayı : 7981

175

Bununla birlikte, durumun böyle olmadığı Fransa, Almanya ve İsveç gibi ülkelerde telif hakkı sorunları toplu pazarlık ve sosyal diyalog için temel olmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde film endüstrisindeki haklar, üretim şirketleri ve sendikalar arasında müzakere edilen toplu sözleşmelerde ele alınmaktadır (ILO, 2014:19).

Çoğu sanatçının, yazarın ve sanatçının, kısa süreli sözleşmelerle çalıştığı veya kendi hesabına çalışanlar olduğu düşünüldüğünde sanatçıların, yazarların gazetecilerin vb diğer medya çalışanlarının ürettikleri içeriklerin korunması konusunun öneminin büyük olduğu anlaşılmaktadır.

Son 50 yılda fikri mülkiyet hakları büyük ölçüde artmıştır; ancak bireysel sanatçı ve yazarların korunması ve ücretlendirilmesi dünya çapında yetersiz kalmaktadır (Rottwilm, 2014:72).