• Sonuç bulunamadı

GÜVENCESİZ İSTİHDAM ve FREELANCE ÇALIŞMANIN ANALİZİ

2.1 İşgücü Piyasasında Esnekleşme ve Esnek Çalışma Biçimleri

2.1.3 Esnek Çalışma Türleri

2.1.3.2 Diğer Esnek Çalışma Türleri

Toplumsal ve ekonomik gelişmeler, hem işverenlerin hem de işçilerin esnekliğini arttırarak yeni istihdam biçimlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler, işveren ve işçi arasındaki geleneksel ilişkiyi de değiştirmektedir. Yeni iş modelleri ve işyerleri aynı zamanda çalışma biçimlerinin yasal statüsünde de belirsizlikler yaratmaktadır (Eurofound, 2015). Bu bölümde; yeni istihdam biçimleri olarak gündelik çalışma, kendi hesabına çalışma, bağımlı kendi hesabına çalışma, potrföy çalışma, sıfır süreli sözleşmeler, bağımsız yükleniciler, freelance çalışma ve tek kullanımlılık çalışma kavramları ele alınmaktadır.

- Gündelik (Casual) Çalışma

Gündelik çalışma, işçileri kısa sürede hızlı bir şekilde istihdam etmek için kullanılan bir esnek istihdam biçimidir. İşverenler sıklıkla istihdam büroları aracılığıyla gündelik işçileri kullanmaktadırlar (Eurofound, 2015:47).

118

Avrupa Parlamentosu, gündelik çalışmayı düzensiz ya da sürekli istihdam beklentisi taşımayan çalışma olarak tanımlamaktadır. İşçilerin böyle bir iş bulma ihtimalleri işverenlerin iş yükündeki dalgalanmalara bağlı olmaktadır. Gündelik işçiler, kısa süreli bir istihdam sözleşmesi ile çalışmaktadır. Bu kısa sürenin ne kadar olacağı ülkelerin kendi işgücü piyasası koşullarına göre belirlenmektedir. Örneğin İspanya, İrlanda, Avusturya ve Birleşik Krallık'ta gündelik işler, "sürekli istihdam beklentisi olmaksızın,

düzensiz ya da aralıklı olan işler” şeklinde tanımlanmaktadır. Diğer yandan geçici

çalışma, belirli süreli çalışma ve gündelik çalışma arasında yakın ilişki vardır. Geçici çalışma, iş gücü piyasasının daha istikrarlı ve düzenli bir kısmı için kullanılırken, gündelik çalışma genellikle daha az düzenli ve kısmen de yasa kapsamı dışında olan bir çalışmayı ifade etmektedir. Bu çalışma türünde istihdam durumu, istikrarlı ve sürekli değildir (European Parliament, 2000:103). Dolayısıyla gündelik çalışma, standart kısmi zamanlı veya standart belirli süreli işlerle eş anlama sahip değildir; fakat her ikisinin de unsurlarını kapsamaktadır (Eurofound, 2015:46).

ILO tarafında yapılan tanımlamaya göre gündelik çalışma, günlük ya da periyodik bir iş sözleşmesinin koşulları çerçevesinde belirlenen bir ücret karşılığında, çalışanların zaman zaman ve aralıklarla, belirli saat, gün ya da hafta kapsamında istihdam edilmesidir (ILO,2015d:2). Gündelik istihdam, gelişmekte olan ülkelerde emek piyasalarının öne çıkan bir özelliği iken son yıllarda sanayileşmiş ülkelerde de önem kazanmıştır. Bangladeş'te ve Hindistan'da, ücretli istihdamın neredeyse üçte ikisi gündelik çalışmaktadır; Mali ve Zimbabwe'de ise çalışanların üçte biri gündeliktir. Avustralya'da ise, dört çalışandan birisi gündeliktir (ILO, 2016c:68).

- Kendi Hesabına Çalışma ( Self-Employment)

İstihdam, farklı çalışma biçimlerinin yasal sınırlarını ve ekonomik güvenlik düzeylerini belirleyen son derece önemli bir kavramdır. Nitekim istihdam; ticari ilişkilerin, girişimcilik ve rekabetin yer aldığı bir ekonomik alan ile emek koruma düzenlemelerinin arasındaki sınırı tayin etmektedir (Tucker vd., 2002,1).

ILO ICSE (Uluslararası İstihdam Durumu Sınıflaması) 1993’e göre istihdam durumu, ücret, maaş ve yevmiye ile çalışanlar ve kendi hesabına çalışanları kapsamaktadır.

119

Bu yaklaşım, 15. Uluslararası Çalışma İstatistikçileri Konferansı (ICLS)’nda da benimsenerek çalışanların istihdam durumu, ücretli ve kendi hesabına çalışanlar olarak iki şekilde sınıflandırılmıştır. Kendi hesabına çalışma statüsü kapsamında işverenler, kendi adına ve hesabına çalışanlar, ücretsiz aile işçileri, üretim kooperatifleri üyeleri ve durumu nedeniyle sınıflandırılamayan çalışanlar yer almaktadır. ILO’nun kendi hesabına çalışma tanımında ise, işverenler ve kendi adına çalışanlar (own account worker) üzerinde durulmaktadır.

İşveren, bir ya da birden çok işçi çalıştıran, kendi girişimini ya da işyerini profesyonelce yöneten kişi olarak tanımlanırken, kendi adına çalışan ise girişimini ya da işyerini profesyonelce yöneten ve bu süreçte işçi çalıştırmayan kişi olarak tanımlanmaktadır (ILO, 2013a). Kendi hesabına çalışma ve bağımlı çalışma arasındaki en büyük farklılıklardan biri, kendi hesabına çalışmanın bünyesinde daha fazla risk ve özerklik barındırmasıdır. Diğer önemli bir farklılık ise kendi hesabına çalışanların diğer işçileri istihdam edip etmeyecekleri konusudur. Kendi hesabına çalışan, işçi istihdam edebileceği gibi tek başına da çalışabilmektedir (Fudge, 2003:38).

Kendi hesabına çalışanlar ile ilgili bütün ülkeleri kapsayacak net bir tanımlama yapmak zor olsa da OECD, TÜİK ve Eurostat tarafından yapılan tanımlamalarda ICLS’nin yaklaşımının sürdürüldüğü görülmektedir. Bununla birlikte Türkiye’de çalışan kavramı, farklı yasalarda kendi hesabına çalışan, esnaf, tüccar veya tacir gibi kavramlarla da ifade edilmektedir.

Ülkeler düzeyinde standart bir tanımlama, ulusal şartların ve yasal düzenlemelerin farklılıkları dolayısıyla yapılamamaktadır. Standart bir tanımlama ile ilgili asıl problem, istihdam ilişkilerinde son dönemlerde yaşanan değişimlerden kaynaklanmaktadır (Pedersini ve Coletto, 2010:1). İş gücü anketlerinde ve vergi, sosyal güvenlik ve iş hukukunda tanımlanan kendi hesabına çalışma kavramının belirsizliklerinin nedenlerinden biri de kendi hesabına çalışan küçük ölçekli firmalar ile herhangi bir işçi istihdam etmeden kendi adına çalışanlar arasındaki temel ayrımdır(Fraser ve Gold, 2001,681). Bu yüzden kendi hesabına çalışma için kurumsal bir çerçeve çizmek ve buna uygun hak ve koruma sistemleri kurmak zordur. Tek tip kendi hesabına çalışma biçimi yoktur ve çeşitli kendi hesabına çalışma biçimleri arasında farklılıklar mevcuttur.

120

Kendi hesabına çalışma, tarım, ormancılık, balıkçılık, perakende satış, zanaat işleri gibi geleneksel sektörlerde her zaman yaygın olmuştur.

Özellikle inşaat, yapı ve ulaşım endüstrisinde oldukça fazladır. Fakat son yıllarda bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde kendi hesabına çalışma, diğer mesleklerde de “yeni kendi hesabına çalışanlar” olarak yaygınlaşmaktır. Örneğin; grafik tasarım, müzik, bilgi teknolojileri uzmanlığı gibi web temelli ortamlarda artış görülmektedir (Pedersini ve Coletto, 2010:7).

Farklı kendi hesabına çalışma biçimleri olmasına karşın literatürde sıklıkla kullanılan temel kategoriler şunlardır:

(1) Girişimci – İşlerini yaparken diğer işçilerden faydalanmaktadır. (2) Geleneksel meslek çalışanları

(3) Zanaatkarlar, tacirler ve çiftçiler

(4) “Yeni profesyoneller” olarak tanımlanan nitelikli fakat düzensiz işlerde çalışan kendi hesabına çalışanlar

(5) Niteliksiz kendi hesabına çalışanlar. Her hangi bir başka işçiden yardım almamaktadırlar. Bazen aile üyeleri yardımcı olmaktadır (Pedersini ve Coletto 2010:14).

Herhangi bir işçi istihdam etmeden salt kendisi için çalışan kendi hesabına çalışanlar, bir tarafta işçi kavramının diğer tarafta işveren kavramının özelliklerini taşımaktadır. Hem işçi hem de işveren ile kesişme alanlarına sahiptir. Son yıllarda ortaya çıkan sosyal ve ekonomik değişimler bu kesişim alanlarını etkilemiştir.

Kaynak: Pedersini, R., Coletto, D (2010). Self-employed Workers: Industrial Relations And Working

Conditions. Dublin. s.16

Çalışan Kendi Hesabına

Çalışan Işveren

Şekil 1:

121

1970 ve 1980’lerin endüstriyel yeniden yapılanma sürecini takiben “yeni kendi hesabına çalışma biçimleri”nin ortaya çıkışıyla kendi hesabına çalışanlar daha karmaşık bir grubu temsil eder hale gelmiştir.

Geleneksel profesyoneller, ticaret ve işveren kuruluşları tarafından temsil edilen zanaatkarlar ve küçük girişimciler, freelance çalışanlar ve sahne sanatları çalışanları, sendikal temsilden yoksun ve mesleki kimliği belirsiz “yeni kendi hesabına çalışanlar” bu kapsamda değerlendirilmektedir (Pedersini ve Coletto, 2010:39).

Kendi hesabına çalışma, kendini yanlışlıkla kendi hesabına çalışan olarak etiketleyen franchise sahiplerini, bağımsız profesyonelleri, vasıflı zanaatkarları ve iştirak sahiplerini de kapsamaktadır. Fakat ideal kendi hesabına çalışma tipi, insanların potansiyellerini fark etmelerine imkan verecek biçimde özerklik sağlayan, en kötü tip ise marjinalleşen kendi hesabına çalışanlardır (Stanworth ve Stanworth, 1995:221). Kendi hesabına çalışmaya yönelik farklı kanunlarda farklı tanımlamalar olması dolayısıyla ortaya çıkan karmaşa, belirli bir alandaki tanımlamanın diğer alanlarda da yaygınlaşması ile hafifletilmektedir. Örneğin İsveç'te, kendi hesabına çalışanlar ile işçiler arasındaki ayırımın yasal dayanağı, İşveç vergi kanunlarında bulunmaktadır. İspanya'da, İspanyol sosyal güvenlik yasasında tanımlanan kendi hesabına çalışma kavramı, diğer alanlarda da hakim tanımlama olarak kabul edilmektedir. Belçika'da, kendi hesabına çalışmanın yasal tanımları, sosyal ve mali açıdan bir takım kriterlere dayalıdır. Sosyal kritere göre, kendi hesabına çalışan bir kişinin, işçi ya da devlet memuru statüsünde olmayan mesleki bir faaliyeti gerçekleştirmesi gerekirken; mali kriter ise kişinin gelirinin vergilendirilme biçimini esas almaktadır (Pedersini ve Coletto 2010:16).

- Bağımlı Kendi Hesabına Çalışma

Tüm dünyadaki yasal sistemlerin büyük bir çoğunluğunda, istihdam ile kendi hesabına çalışma arasında "ikili bir ayrım" vardır ve "istihdam" iş yasasının temelini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, bazı tarafların hak ve yükümlülükleri net olmadığında veya yasada "gri alanlar" olduğunda, bazı istihdam ilişkileri belirsiz olabilmektedir.

122

Bağımlı kendi hesabına çalışmada da bu gri alanlardan biridir. Bağımlı kendi hesabına çalışmada işçi, bir iş sözleşmesinden farklı bir sözleşme uyarınca hizmet vermekte ancak geliri bir yada birkaç işverene bağımlı olmakta ve tek bir işverenden talimat almaktadır (ILO, 2016c:17) Kendi işlerini yürüten ve ürünlerini ve hizmetlerini müşterilere ihale eden kişiler, kendi hesabına çalışan olarak tanımlanırken bir işverene bağımlı olan, tam zamanlı sürekli olarak çalışan kişiler ise ücretli çalışan olarak tanımlanmaktadır. Oysa son yıllarda bu iki kavram siyah ve beyaz gibi net değildir. Bu ikisi arasında gri bir alan oluşmaya başlamıştır. Özellikle son yıllarda üretim, taşeronluk ve dış kaynak kullanımı gibi uygulamalardan güçlü biçimde etkilenmiştir (Kansikas, 2007:49).

Kendi hesabına çalışanlar çoğunlukla hiyerarşik olarak boyunduruk altına girmeden çok sayıda işveren için çalışmaktadırlar. Girişimci risklerini taşımakla birlikte aynı zamanda girişimcilik fırsatlarından da faydalanmaktadırlar. Bununla birlikte, kendi hesabına çalışan kişi, yalnızca bir işverene (kısmen) bir bağlılık durumunda çalışıyorsa, girişimci riskin bir kısmı işçiye aktarılmakta ve aynı zamanda girişimci fırsatları da kısıtlanmaktadır. Böyle durumlarda kendi hesabına çalışan ile işveren arasındaki iş ilişkisi, fiili olarak ücretli istihdam ilişkisine daha çok benzer hale gelmektedir.(European Parliament, 2008:26).

Daha önce de ifade edildiği gibi kendi hesabına çalışma heterojen bir yapıdadır. Kendi hesabına çalışma kavramı içinde gerçek girişimciler yer alırken, aynı zamanda düşük ücretli ve düşük statülü ve bir işverene bağımlı (dependent contractor) ya da birkaç işverene bağımlı kendi hesabına çalışanlar ( independent contractor) da yer almaktadır. Bu kişiler ortak bir mekan ya da coğrafi alandan bağımsız olarak kısa vadeli sözleşmelere dayalı olarak çalışmaktadırlar. İş yasalarında tanımlanan “işçi” kavramı dışında yer almaları nedeniyle temel asgari emek koruma standartlarından yoksun olmakta ve toplu pazarlık mekanizması kapsamı dışında yer almaktadırlar. Bu durum onları diğer çalışanlara kıyasla dezavantajlı kılmaktadır (McCrystal, 2014:667).

Son yıllarda, dış kaynak kullanımı ve taşeronluk gibi uygulamalar, bağımlı istihdam ve kendi hesabına çalışma arasındaki sınırları giderek bulanıklaştırmıştır. Resmen 'kendi hesabına çalışıyor' olan; aynı zamanda bağımlı çalışanların bazı özelliklerine de sahip yeni bir işçi grubu ortaya çıkmaktadır.

123

Ekonomik olarak bağımlı çalışanlar (Böheim ve Muehlberger, 2006:2) olarak etiketlenen bu tür çalışanlar, genellikle bir iş sözleşmesinden ziyade ticari bir sözleşmeye veya hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalışmaktadır. Ekonomik yönden tek bir işverene bağımlı olmaları ve işlerini yaparken kendi hesabına çalışmanın önemli karakteristiklerinden biri olan özerkliğin derecesinin düşük olması gibi faktörler nedeniyle bu kişileri bağımlı çalışanlardan ayırmak oldukça güçtür (Oostveen vd., 2013:1).

Aynı zamanda bağımlı kendi hesabına çalışanların çalışma koşullarını, bağımlı çalışan işçilerden ayırmak da kolay değildir. Fakat bağımlı kendi hesabına çalışanlar, çalışma saatleri konusunda daha fazla istismara uğrayabilmekte ve görev tanımları konusunda daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalabilmektedir. İşveren açısından ise bağımlı kendi hesabına çalışma , sıklıkla iş yasaları ve sosyal koruma hükümlerinin yaptırımlarından kurtulmak için tercih edilmektedir (European Parliament, 2008:9; Eichhorst vd., 2008). Çünkü bağımlı kendi hesabına çalışanlar, iş kanunları kapsamının dışında kalmaları dolayısıyla yasal haklarını kaybetmekte, sosyal güvenlik korumasından daha az avantaj elde etmektedir. Aynı zamanda sendikal temsil ve toplu pazarlık dışında kalmaktadır (Böheim ve Muehlberger, 2006:3).

OECD (2000:6), kendi hesabına çalışma ile ücretli veya maaşlı istihdam arasındaki sınırların belirsizleştiğini, tek bir işverenle bağımlı ilişkisi olduğu ve standart bir çalışandan daha fazla özerk olmadığı halde kendilerini kendi hesabına çalışan olarak tanımlayan kişilerin sayısının arttığını vurgulamaktadır.

Kaynak: Pedersini, R., & Coletto, D (2010). Self-employed Workers: Industrial Relations And Working Conditions. Dublin. s.27

Çalışan Hesabına Çalışan Bağımlı Kendi Kendi Hesabına Çalışan

Şekil 2:

124

Bağımlı kendi hesabına çalışanlar “resmi olarak kendi hesabına çalışan ; fakat gelirleri

bir işverene bağlı olan kişiler”dir. Avrupa Endüstriyel İlişkiler Gözlemevi (EIRO)’nin

yaptığı bir çalışmaya göre “ekonomik olarak bağımlı kendi hesabına çalışma” statüsü, hem tipik bağımlı çalışan ve hem de kendi hesabına çalışanın aşağıdaki karakteristik özelliklerine sahiptir. Bunlar:

(1) Resmi olarak kendi hesabına çalışmaktadırlar. (Çünkü hizmet sözleşmesi ile çalışırlar.)

(2) Ekonomik olarak bir işverene bağımlıdırlar. Başka bir açıdan da bazı durumlarda ekonomik olarak bağımlı kendi hesabına çalışanlar tipik bağımlı çalışanlar ile benzer özelliklere sahiptir :

 Örgütsel ayrılık belirgin değildir. işverenlerin talimatları doğrultusunda çalışır ve işverenin ekipmanını kullanırlar.

 Görev ayrımı net değildir. Daimi çalışanlar ile aynı ya da benzer görevleri icra ederler ya da daha önce kendi çalışanları tarafından yürütülen işler sonradan bu kişilere ihale edilir. Bu kişilerin işverenlere sattığı hizmet “profesyonel hizmet” kapsamında değildir. Görevleri basittir, spesifik nitelik ya da yeterlilik gerektirmemektedir (Nies ve Pedersini, 2003:4).

Kavram farklı çalışmalarda çeşitli terim ve tanımlara sahiptir. Bazı çalışmalarda “ekonomik olarak bağımlı kendi hesabına çalışan” terimi kullanılmakta ve bu tanımlama çalışanın büyük ölçüde ekonomik olarak bağımlılığına ilişkin bir algıyı yansıtmaktadır. “Bağımlı kendi hesabına çalışma “terimi ise işverenin aynı zamanda yönetimsel olarak kişi ve iş üzerinde kontrol işlevine atıfta bulunmaktadır (European Parliament, 2008:25). Dolayısıyla bağımlı kendi hesabına çalışma ile bağımlı istihdam arasındaki benzerlik özellikle iki tür bağımlılık ilişkisinden kaynaklanmaktadır: Bunlardan birincisi ekonomik bağımlılıktır. Bağımlı kendi hesabına çalışanların gelirlerinin tamamı ya da büyük bir kısmı tek bir işverene bağımlıdır. Dolayısıyla firmanın ekonomik durumuna ilişkin riskleri, kendi hesabına çalışan da taşımaktadır. İşveren/firma/müşterinin ekonomik durumu aynı zamanda kendi hesabına çalışan kişiyi de etkilemektedir. Zira firmanın ticari kayba uğraması ya da iflas etmesi halinde kendi hesabına çalışan da bu durumdan büyük zarara uğrayacak, dolayısıyla gelirini kaybedecektir.

125

Aslında bağımlı kendi hesabına çalışan açıkça girişimci riski altındadır Bağımlılığın ikinci biçimi ise zaman, yer ve işin içeriğiyle ile ilgilidir. Zira bağımlı kendi hesabına çalışanın bağımsız bir kendi hesabına çalışana mı yoksa bağımlı çalışana mı daha fazla benzediğini bu iki bağımlılık biçiminin derecesi belirlemektedir. Bağımlı kendi hesabına çalışma, hem örgütsel sınırların hem de istihdam ile kendi hesabına çalışma arasındaki sınırların bulanık hale gelmesi ve sosyal güvenlik haklarından yoksun kalması anlamına gelmektedir (Böheim ve Muehlberger, 2006:3; European Parliament, 2008:26).

AB-27 ülkelerinde yapılan çalışma sonucuna göre, bağımlı kendi hesabına çalışanlar çalışma saatleri konusunda kendi hesabına çalışanlar gibi uzun saatler çalışmamaktadır; aksine bağımlı çalışanlara yakın çalışma saatlerine sahiptirler. Çalışma saatlerini belirleme konusunda bağımlı çalışanlardan daha esnektirler ve bu durum iş yaşam dengesini kurmada avantaj sağlamaktadır. Bağımlı kendi hesabına çalışanlar, işyerinde sağlık ve güvenlik konularında risklere maruz kalma noktasında bağımlı çalışanlar ile kendi hesabına çalışanlar arasında ortada bir yerdedir. İşle ilgili özerklik düzeyi açısından da, ekonomik açıdan bağımlı işçiler, bağımlı çalışanlar ve kendi hesabına çalışanlar arasında yer almaktadır (Oostveen vd., 2013:6).

- Portföy Çalışma

Portföy çalışmaya yönelik önemli araştırmalar yapan Handy (1995:175), portföy çalışmayı farklı müşteriler için çeşitli sayıda işler yapmak şeklinde tanımlamaktadır. Ona göre portföy çalışma, bireylere kendi işlerini ve kariyerlerini organize etmek için yeni bir yol sunmaktadır. Handy, ilk olarak portföy kariyer kavramını tartışmakta ve kariyer sürecine bireyin ücretli, ücretsiz , gönüllü çalışmalar ve iş dışı aktivitelerini de dahil etmektedir. Ona göre bir kişinin kariyerini salt ücretli çalışmalar oluşturmamaktadır. Kişinin kariyer portföyünde iş dışı aktiviteleri, gönüllü ya da ücretsiz çalışmaları da yer almaktadır. Dolayısıyla kişinin ücretli çalışmaları ile birlikte diğer bütün aktiviteleri de kariyer sürecine dahil edilmektedir. Günümüzde artık kişiler hayatları boyunca tek bir örgütte ve bir işverene bağımlı olarak çalışmamakta, bir çok alanda farklı müşterilerle ve işverenlerle çalışmaktadır ve farklı işler gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla bireyin kariyeri, hem örgüt sınırları içindeki hem de örgüt dışındaki aktivelerinin birleşiminden oluşmaktadır (Clinton ve Totterdell, 2006:180).

126

Geleneksel tam zamanlı ve uzun süreli işlerin yerini kısa vadeli ve geçici süreli işlerin almaya başladığı, hiyerarşik örgüt yapılarından yatay örgüt yapılarına kaymanın yaşandığı günümüz çalışma hayatında kariyer süreci sadece bir örgütle sınırla kalmamaktadır. Bireyleri kendi kariyerlerini yönetmeye ve özellikle de herhangi bir örgüt/işverenden bağımsız olarak kendi istihdam edilebilirliklerini geliştirmeye imkan sağlayan alternatif modeller ortaya çıkmaktadır. Hiyerarşik bir örgüt yapısında yönetimsel bir pozisyona sahip olma anlayışından daha az yapılandırılmış ve bürokratik süreçlerden arınmış farklı alanlarda çeşitli çalışma biçimlerinden inşaa edilen daha fazla belirsiz bir kariyer anlayışına doğru bir geçiş olduğu görülmektedir (Cohen ve Mallon , 1999:329).

Bu süreç ‘portföy kariyer’ olarak adlandırılmaktadır. Portföy kariyerin tanımlayıcı özelliklerinden biri herhangi bir işverenden bağımsız olarak çalışması ve kişinin kendi niteliklerini farklı işverenler için özgür bir biçimde kullanması ve pazarlamasıdır. Handy’e göre “giderek daha fazla insan profesyoneller gibi davranmaktadır. Bir maaş

karşılığında değil, bir ücret karşılığında iş yapmaktadırlar. Zamanla bu kişiler ‘portföy’ olduklarının farkına varmaktadırlar. Portföy olmak, bağımsız ve özgür olmak için tam zamanlı istihdamdan feragat etmek anlamına gelmektedir. Portföy, farklı müşteriler için farklı işlerin toplamından oluşmaktadır. İş kavramı artık “müşteri” anlamına gelmektedir” (Mallon, 1998:2).’

Portföy çalışma, freelance çalışma ve kendi hesabına çalışma kavramları bir çok ortak