• Sonuç bulunamadı

3. Osmanlı Devleti’nde İskân İşiyle İlgilenen Komisyon Ve Kuruluşlar

1.3 Mübadele İle Türkiye’ye Gelenler Ve İskân Uygulamaları

1.3.2 Mübadillerin Yerleşim Yerlerinin Tespit Edilmesi

Türkiye Cumhuriyeti kurtuluş mücadelesinden sonra, nüfusu homojenleştirme ve Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklarda zulme uğrayan kendi soyundan, insan kitlelerinin nakli, iaşelerinin sağlanması, barındırılması ve üretici haline getirilerek kalıcı iskânlarını sağlamakla yükümlü olmuştur. Bunun için iyi planlanmış bir iskân politikasına ihtiyaç vardır. Geçmişte de iskân konusunda deneyimler yaşanmış, fakat bazı yanlış uygulamalardan dolayı hezimetle sonuçlanabilmiştir.

İskân ve Teâvün Cemiyeti adı altında, insanî ve sosyal bir amaçla, mübadele işleri için, hükümete yardımcı olmak üzere kurulan bir cemiyetin, genel kongresinde,

134

Hakimiyet-i Milliye, 5 Şubat 1924. 135

Arı, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu”, s. 46. 136

Kemal Arı, “İlk Mübadil Kafilesi İçin İki Gazete Haberi”, Mübadele Dergisi, S.1, Samsun, Kasım 2003, s. 15.

cemiyet, mübadele ve iskânın başarılı olması için, şehirlerden köylere kadar, genel bir teşkilatın olması gerektiğini savunmuştur137.

Cemiyetin ifadelerine göre; “93 Harbi ve Balkan Savaşları’ndan sonra gelen, iki milyon Müslüman nüfus, iklim ve zirai şartlara bağlı olarak yerleştirilemediği için yüzde seksenini helak olmuş, iskân şartlarının uygun olduğu yerlerde de yerleştirilen muhacirler, yerli halkla sorunlar yaşamış, muhacirler için 15 milyon lira tahsisat verildiği halde, Edirne’de iki köyden başka hiçbir şey yapılmamıştır138.

Mübadele konusunda, hükümetin kararına göre, gelecek muhacirlerin daha ziyade köylerde, iskân ve refahlarını sağlamak düşünülürken, Anadolu’da emvâl-i metrûkenin yüzde sekseni, şehirlerde ve aksine Rumeli’de de aynı nispette köylerdedir. Yani Rumların yüzde sekseni, şehirlerden gitmişken, Müslüman muhacirlerin yüzde sekseni, köylerden geleceklerdir. Bu durumda, köylülerin şehirlerde iskân edilmesine mecbur kalınacaktır. Cemiyetin bu konudaki düşüncesi ise, şehirlerdeki emval-i metrukenin bir kısmıyla, Müslümanlara ait çiftliklerin kendi rızalarıyla mübadelesini yaparak, bu arazilerin gelecek köylü muhacirlere tahsis edilmesidir139. Bu durum, İktisat Kongresi’nde, “memleketimize gelmiş ve gelecek muhacirlerin muntazam bir usul ile idaresi ve geldikleri memleketin iklim ve arazisi ve ziraat usulleri ve mahsulâtının nevileri nazar-ı dikkate alınarak, ona göre iskânları ve bilhassa hali arazisi müsait olan Türk köylerine tevzileri” kabul edilmiştir140. Mübadeleyle gelenlerin çoğunun çiftçi olduğunu düşünülürse, bunlara uygun yerlerde yani köylerde arazi verilmesi zaruridir. Arazi temininin yanı sıra, mübadillerin, Türk köylerine dağıtılmaları, sosyal ve kültürel açıdan da olumlu bulunmuştur.

İskân meselesinde en önemli üç şey, iklim, ziraî şartlar ve yerli halka sorun çıkarmamaktır. Eğer iklim şartları uygun olmazsa, yapılan emekler heba olacaktır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Urla ve Çeşme havalisine yerleştirilen, Bosna muhacirleri bağları ve zeytinlikleri yakmışlar, sonra da hastalığa tutularak kırılmışlardır. Aynı zamanda, Drama ve Kavala’dan gelen tütüncüler, zeytin çıkaran Edremit ve

137

Hakkında mazbatadan başka bir bilgi yoktur. İskân ve Teavün Cemiyeti, Umumi Kongre Mübadele Encümeni Mazbatası, 24 Eylül 1339 (1923), s.1

138

İskân ve Teavün Cemiyeti, s. 1. 139

İskân ve Teavün Cemiyeti, s.5 140

Ayvalık civarına iskân edilmişlerdir. Böyle bir durumda ne kendileri, buralardan faydalanabilmiş, ne de devlete bir faydaları olmuştur141.

Rumeli’den ve adalardan gelecek muhacirler başlıca iki sınıftır. Birinci sınıf; şehirliler ve kasabalılar, ikinci sınıf ise köylüler ve çiftçiler olarak ayrılmışlardır.

Birinci sınıf- eşraf, Tüccar, ikinci sınıf, muhtelif şekillerde ziraatla ve ağnamcılıkla uğraşmaktadır.

Rumeli’den ve adalardan önemli miktarda gelen dülgerler, duvarcılar, marangoz ve taşçılar, genellikle, ülkenin kurtarılmış yerlerine yerleştirilir ve inşaatlarda çalıştırılırsa, hem yerli halkın faydasına olacağı ve hem de bu işlerde çalışanların, alacakları yevmiye ile geçimlerini sağlayabilecekleri ve harabelerin onarılmasına hizmet edecekleri ifade edilmiştir.

Edirne vilayetinde, Müslüman nüfusun artması ve memlekete askeri ve siyasi menfaat sağlayacak olan Drama ve Siroz’dan gelmesi beklenen 170.000 nüfustan kırk bini tütün çıkan Edirne tehcir mıntıkalarına; 60.000’i Samsun ve Bafra havalisine; 70.000’i, Manisa, Akhisar, Muğla, Milas, Kuşada, Değirmendere, Torbalı, Söke, Ödemiş ve diğer tütün çıkan İzmir vilayeti havalisinde iskânlarının daha iyi olacağını ifade etmiştir. Ayrıca Selanik vilayeti dâhilinden gelecek olan 130.000 ahalinin 40.000’i Bursa vilayeti tehcir mıntıkalarına; 50.000’i İzmir, Menemen, Bergama, Alaşehir, Salihli, Nazilli, Isparta, Burdur sancak ve kazalarına ve 40.000’i İzmit, Çatalca sancaklarıyla İstanbul’a iskânları, iklim ve ziraate göre çok uygun olacaktır. Manastır vilayetinden gelenler için de Amasya ve Tokat vilayetlerinin uygun olduğu ileri sürülmüştür.

Selanik ahalisinin bir kısmı, Kavala, Siroz, Drama, Yanya, Hanya, Kandiye, Midilli, Limni kasabaları halkından bir kısmının önceden beri ticaretle uğraştıkları için, bu tüccarların İstanbul, İzmir, Bursa, vesair ticaret şehri ve kasabalarında ikamet etmeleri, hem Rum ve Ermenilerin bıraktığı ticaret boşluğunu doldurması açısından, hem de memleketin iktisadi hayatına hizmet etmesi açısından oldukça önemli görülmüştür.

Girit, Midilli, Sakız, Limni ve diğer adalarla Preveze, Kesendire, Katrin ahalisi zeytincilik, bağ ve bahçecilik konusunda iyi oldukları için, bunların Edremit, Ayvalık,

141

Çeşme, Karaburun, Urla, Kuşada ve havalisine iskânları da uygun görülmüştür. Rumeli ve adalar halkının Adana, Silifke, Antalya, Sivas menâtıkına tevzi ve iskânı kesinlikle olmadığını ileri süren cemiyet, bu görüşünün gerekçesini; “Buraların şerait-i ekalimiyesi geleceklerin sıhhat ve selametini tehlikeye düşürür. Sivas tamamen yayla, diğer yerler de çok sıcaktır. Bu bölgeye zaruretle gelen muhacirler nüfusça zayiat vererek başka başka yerlere yerleştikleri tecrübelerle anlaşılmıştır” şeklinde açıklamıştır.

Yapılan hesaplarda, Selanik’ten 280.000, Manastır’dan 140.000, Yanya’dan 6.000 ve diğer adalardan 50.000 bin olmak üzere yaklaşık 500.000 Müslüman nüfusun mübadeleye tabi olacağı ve Anadolu’ya geçeceği düşünülmüştür. Edirne ve diğer vilayetlerde, Anadolu’dan mübadeleye ve tehcire tabi olan Rum ve Ermeni nüfus miktarı, 420.000 Rum ve 50.000 kadar da Ermeni’dir. Rumeli Adalardan gelecek nüfus- ı islamiyeyi beş yüz bin kabul idersek mübadeleye göre seksen bir İslam nüfus fazla çıkar, şeklinde ifade edilmiştir142. Aslında bu hesaba göre, emval-i metrûkeler, gelecekler için yeterliydi. Fakat kimin, nerede iskân edileceğinin tespiti oldukça zor olmuştur.

Mübadiller geldikten hemen sonra çalışmalara başlanmış, daha önce yaşanan kötü tecrübelerin yaşanmaması, iskânın yerli yerince yapılması için gerekli hazırlıklar yapılmıştır. Mustafa Kemal, 1 Mart 1924 yılında mecliste yaptığı konuşmada, “Uhuvvet icabından olan mübadele-i ahali icraatı devam etmektedir. Hükümeti Cumhuriyet birçok müşkülat ile beraber mevsimin de şedaidiyle mücadele etmek mecburiyetinde kaldı. Buna rağmen memleket dâhilindeki nakil ve iskân işleri mebzul vesaitin israfına mal olan geçmiş senelere nispetle kıyas kabul etmeyecek derecede hüsnü cereyan etmektedir. Yani vatandaşlarımızdan bir kısmı mühimini daha şimdiden maişetlerini bizzat tedarik edebilecek vaziyete getirilmişlerdir. Mübadele işlerinde daha iktiham etmek mecburiyetinde olduğumuz müşkülat büyüktür. Bu mesele ile Milletimiz cidden ve

yakından alâkadardır”143 demiştir.

Yerleşim yerlerini belirlemek, görünürde gerek göç eden nüfus, gerek aile ve gerekse tahsis edilecek hanelerin sayılarının tespit edilmesiyle kolayca çözülebilecek bir işti. Ayrıca, Rumlardan kalan mallar da, giden nüfusun gelen nüfusa oranıyla, iskân işi

142

İskân ve Teavün Cemiyeti, s.6 vd. 143

Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, TBMM III. Dönem, 1927 – 1931, C.II, TBMM Vakfı Yayınları, Nu. 9, s. 1014.

için yeterli sayıda görünmekteydi. Fakat, hükümetin tek sorunu, mübadil göçmenler değildi. Bunların yanında, önceden gelip yerleşmiş, harikzedeler, Balkan muhacirleri, vilayat-ı şarkiye mültecileri de vardı. Üstelik mübadele işine hazırlıklar tamamlanmadan başlandığı için, yerleşim yerlerinin belirlenmesi, ivedilik arz ettiğinden fevren belirlenmişti144.

17 Temmuz 1923 tarihinde İcra Vekilleri Heyeti tarafından tasdik edilen kararnamede, yerleşim alanları belirlendikten sonra gelecek olan mübâdillerin sayıları ve geldikleri yerlere göre 8 iskân bölgesi, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti tarafından belirlenmiştir. Bu dönemde henüz Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti kurulmamıştır. Mübadiller geldikleri yöreye göre tütüncü, çiftçi, bağcı ve zeytinci olarak gruplandırılmıştır. Buna göre;

1. Drama ve Kavala’dan gelen 30.000 tütüncü, Samsun ve çevresine,

2. Serez’den gelen 20.000 tütüncü, 15.000 çiftçi ve bağcı ile 5.000 Zeytinci, Adana ve çevresine,

3. Kozana, Grebene, Nasliç ve Kesriye ahalisinden 2.500 tütüncü, 15.000 çiftçi ve bağcı ile 5.000 zeytinci, Malatya ve çevresine,

4. Kayalar, Karaferye, Vodine, Katerin, Alasonya, Langaza, Demirhisar, Gevgilinin’in bazı köyleri, Yenice, Vardar ve Karacaabat ahalisinden 3.000 tütüncü, 25.000 çiftçi ve bağcı ile 15.000 zeytinci, Amasya, Tokat ve Sivas’a, 5. Zeytüncü, Drama, Kavala, Selanik ve ahalisinden 4.000 tütüncü, 20.000 çiftçi ve

bağcı ile 40.000 zeytinci, Manisa, İzmir, Menteşe, Denizli ve çevresine,

6. Kesendire, Poliroz, Sarışaban, Avrethisar, Nevrekop ve ahalisinden 20.000 tütüncü, 55.000 çiftçi ve bağcı, 15.000 zeytincinin Çatalca, Tekirdağ, Karaman, Niğde ve çevresine,

7. Preveze ve Yanya ahalisinden 15.000 zeytinci, 40.000 çiftçi ve bağcı, Antalya ve Silifke çevresine,

8. Midilli, Girit ve adalar ahalisinden 30.000 çiftçi ve bağcı ile 20.000 Zeytincinin, Ayvalık, Edremit ve Mersin çevresine yerleştirilmesi planlanmıştır145.

144

İskân Tarihçesi, Hamit Matbaası, 1932, s. 16. 145

Daha sonra, Meclis’te yapılan görüşmeler ve Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’nin çalışmaları sonucunda Türkiye, ihtiyaç dolayısıyla, on iskân bölgesine ayrılarak, bölgelerin sınırları belirlenmiştir. Buna göre146;

Birinci Bölge: Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Amasya, Tokat Çorum

İkinci Bölge: Edirne, Tekfurdağı, Gelibolu, Kırkkilise, Çanakkale. Üçüncü Bölge: Balıkesir vilâyeti.

Dördüncü Bölge: İzmir, Manisa, Aydın, Menteşe, Afyon. Beşinci Bölge: Bursa.

Altıncı Bölge: İstanbul, Çatalca, Zonguldak.

Yedinci Bölge: İzmit, Bolu, Bilecik, Eskişehir, Kütahya. Sekizinci Bölge: Antalya, Isparta, Burdur.

Dokuzuncu Bölge: Konya, Niğde, Kayseri, Aksaray, Kırşehir. Onuncu Bölge: Adana, Mersin, Silifke, Kozan, Ayıntab, Maraş.

Bu bölgelerin oluşturulmasında daha çok verimli ve boş bölgeler etkili olmuştur. Bu bölgeler arasında olmayan vilayetlere de iskân yapılmış, fakat genellikle iskân bölgeleri adı geçen vilayetler olmuştur.