• Sonuç bulunamadı

3. Osmanlı Devleti’nde İskân İşiyle İlgilenen Komisyon Ve Kuruluşlar

1.3 Mübadele İle Türkiye’ye Gelenler Ve İskân Uygulamaları

1.3.1 Mübadillerin Nakledilmesi İşi

Mübadele anlaşması yapılmadan önce dahi Balkanlar’dan göç devam etmiş, bölgedeki sorunlardan kaçan halk, gerek yürüyerek gerekse vasıtalarla yola çıkmışlardır. Bindirme iskelelerine gelinceye kadar, kilometrelerce yol binbir zorluklarla yaya olarak aşılmıştır. Öyle ki, Kayalar, Kozana, Karacaova gibi yerlerden hareket eden göçmenler, Karaferye İstasyonu’na kadar, 40–65 kilometrelik yolu yaya olarak yürümüşlerdir120. Zaten mübadele başlamadan önce yaklaşık bir milyon Rum Yunanistan’a gitmiş, buralarda henüz evlerinden ayrılmamış Türk evlerine yerleştirilmiştir. Evlerinden çıkarmak için yapılan tahriklere dayanamayan Türkler, soluğu limanlarda almıştır. Bu tahriklerin yoğun olduğu Drama ve Kavala’dan göçmenlerin getirilmesi konusunda İcra Vekilleri Heyeti tarafından, Tevfik Rüşdü Bey’e yazılan bir yazıda, bu yerler halkının öncelikli olarak tercih edilmesi istenmiştir121.

Muhtelit (Karma) Mübadele Komisyonu’nun oluşturduğu Selanik, Kavala, Drama, Hanya ve Kandiye’deki tali komisyonlar, hem göçmenlerin mallarını, hem de hangi yörede, ne ile uğraştıklarını belirleme işini üstlenmiştir. Bu iki görevi de mübadillerin iskânları için çok önem teşkil etmektedir. Gerek göçmenlere ait olan malların, gerekse mesleklerinin tespiti ile daha kolay ve yerli yerince iskân

120

Kemal Arı, İzmir’den Bakışla Türk Ticaret-i Bahriyesi ve Mübadele Gemileri, Lozan’dan Kabotaja, Deniz Ticaret Odası Yayınları, İzmir, 2008, s.113.

121

yapılabilecekti. Fakat çalışmaların tam anlamıyla ve zamanında yapılamaması dolayısıyla, daha doğru bir ifadeyle göçmenlerin de bu işler için zaman bırakmayıp limanlara yığılmasıyla, hem taşınma, hem de iskân konusunda zaman zaman sorunlar çıkmıştır. Öncelikle 14.358 nüfus Ayvalık’a gelmiş, bunlardan 7011 nüfus dağınık bir halde, Mübadele Komisyonu’nun göreve başlamasından sonra Türkiye’ye giriş yapmıştır. Mübadele işlerinin tam olarak başlamadığı zaman, sevkiyat dağınık halde yapılmıştır. Türkiye’ye gelenlerin mallarının kıymetini belirleyen beyannameler verilmediği gibi, mübadillerin yanlarına almak istedikleri mallara da, Rumlar tarafından el konulmuştur122.

İnsanların limanlara yığılması, nakliye işinin deniz yoluyla yapılacağının açık bir göstergesi olmuştur. Bu işi denizyoluyla yapmak, hem ucuz hem de pratik olacaktır. Çünkü, denizyolu daha kestirme bir yol, dolayısıyla daha masrafsız ve taşımayı kolaylaştıran özelliklere sahipti. Taşıma işi ise vapurlarla yapılacaktı. Bu nedenle, vapur şirketlerine, Sevkiyat Müdüriyeti tarafından bir ihale açılmış, “Münakaza şeraiti” adıyla, ihale konusundaki yükümlülükleri açıklamıştır. Bu yükümlülükler arasında, Yunanistan’dan gelecek olan Müslüman göçmenlerin Selanik’ten Tekfurdağı’na, Kalikratya’dan İstanbul ve Mudanya’ya; Kavala’dan gelenlerin İstanbul, Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, İzmit, Tekfurdağı, Gelibolu, Bandırma ve Burhaniye’ye; Girit ve Kandiye’den Mersin, Silifke, Marmaris, Bodrum, Gökabad, Göllük, Ayvalık, Çanakkale ve Erdek iskelelerine boşaltılması söz konusu olmuştur. Taşıma ücretleri için herhangi bir tahsisat ayrılmadığından ücret veremeyecek fakir göçmenlerin dışında, taşıma ücretlerini göçmenlerin kendileri verecektir. İnsan, hayvan ve eşya için ayrı tutarlarda ücret alınacak, nüfus başına 100 kg. eşya ücretsiz taşınacak, 8 yaşına kadar olan çocuklardan ücret alınmayacak, taşınma esnasında halkın dinlenmesi sağlanacak ve vapurlara tatlı su depoları konulacaktır. Taşınma işinden elde edilen gelirlerin yüzde 20’si Hilal-i Ahmer’e bağışlanacak, hükümet hiçbir vergiyi kabul etmeyecektir. Açılan ihaleye İtalyan, Yunan, Ermeni ve Türk vapur birlikleri katılmış, ilk olarak İtalyan Lloyd Triestino Vapur Kumpanyası ihaleyi kazanmıştır. Fakat henüz işgalden çıkmışken, Türk yerine yabancı bir kumpanyaya bu ihaleyi vermek, dolayısıyla bu yolla, ulusal sermaye birikiminin ülke dışına aktarılacağı konusu, tepki toplamış, çeşitli girişimler sonunda İtalyan şirketinin kazanmış olduğu ihale iptal edilmiştir. İhale, Seyr-i

122

Sefain İdaresi ile Türk Vapurcular Birliğine verilmiştir. Bu idarenin, tonajı 2000 den fazla olan 6 vapuru mevcuttur. Diğer vapurlarının tonajı ise, çok küçüktür123.

Limanlara yığılan insanların, mal bildirim işlerini tamamlamadan taşınma işlerine başlamışlardır. Şehir ve kasabalardan gelen göçmenler, liman kentlerine demiryolları vasıtasıyla gelmişlerdir. Fakat kırsal kesimden gelen çiftçilerin, liman kentlerine ulaşabilmesi zorluklarla olmuştur. Çünkü bu çiftçi göçmenler, yanlarında hayvan, tarım araç ve gereçlerini de beraberlerinde getirmek istemiş, dolayısıyla eşek, at veya öküz arabalarıyla ailelerini ve eşyalarını taşımışlardır. Selanik, Kavala liman kentleri Makedonya bölgesi için, Kandiye, Hanya ve Resmo liman kentleri ise Girit için irkap( indirme, bindirme, yükleme) iskelesi olarak kullanılmıştır124.

İrkâp iskelelerinde işleri yoluna koymak üzere, Muhtelit Mübadele Komisyonu ve Türk hükümeti tarafından ara komisyonlar oluşturulmuştur. Aç ve perişan halde umulmadık bir kalabalıkla yola çıkan göçmenler için nakliye işleri henüz düzenlenmemiştir. Bu durumda, Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yardımlarına ihtiyaç duyulmuş ve cemiyetle yapılan anlaşma gereğince, ihraç iskelelerinde ve vapurlarda, cemiyette görevli olan doktorlar çalışmaya başlamış, vapur ve iskelelerdeki doktorlar, gelen mübadillere, bulaşıcı hastalıklara karşı bir önlem mahiyetinde aşı yapmışlar, göç bölgelerine giden seyyar doktorlar da bölgedeki halkın aşılanmasının yanında, iaşelerini de karşılamışlardır125. Aşılama işi ise göçmenler, henüz Yunanistan’da iken indirilecekleri iskeleler göz önüne alınarak yapılmış, limanlarda kalan göçmenlere gıda, giyim, ilaç, odun ve kömür yardımı yapılmıştır126.

Nakliye işi, 1923 Kasım ayından itibaren başlamış, mübadele, çoğunlukla deniz yoluyla yapılmıştır. Taşıma işini üstlenen kuruluşun elinde bulunan ve mübadeleyle Türkiye’ye göçmen taşıyan vapurlar; Gülcemal, Akdeniz, Reşit Paşa, Kızılırmak, Şam, Giresun, Ümit, Gülnihal, daha küçük çapta olanlar ise, Bahrıcedit, Altay, Gelibolu, Bandırma, İnebolu, Nimet, Canik, Millet ve Ereğli’diydi127. Kırzâde, Arslan ve Kartal vapurları da mübadeleyle görevli vapurlar arasındaydı128. Vapurlar oldukça eski ve

123

Arı, Büyük Mübadele, s. 37 v.d. 124 Mustafa Hatipler, s. 70. 125 Erdal, Mübadele, s.128. 126 Hatipler, s. 70. 127 BCA, 030.18.01.01 8.43.12. 128

aslında bu iş için çok da uygun olmamasına rağmen Türkiye’ye aittir. Bu vapurlardan durumu en iyi olan Gülcemal vapurudur.

Selanik’te limana yakın bir yerde kurulan çadırlarda bulunan halk, vapur sıralarının kendilerine gelmesini günlerce bekledikleri olmuş, iaşeleri karşılanmaya çalışılmışsa da yeterli olmamış, bazı hastalıklar da zuhur etmiştir. Nihayetinde, gerekli kontroller yapıldıktan sonra vapur sırası gelenler, Türkiye’ye doğru hareket etmiş, hükümet vapurların durumunu takip etmiştir.

Çetin kış şartlarından dolayı, komisyon tarafından, göçmenlerin bir an önce nakillerinin yapılmasına karar verilmiş ve mübadelenin resmen 10 Kasım 1923 tarihinde başlayacağı belirtilmiştir. Yola çıkan göçmenler, her türlü taşınabilir mallarını yanına alabilmektedir. Yunanistan’da bırakılan taşınmaz malların değerini ise, Muhtelit Mübadele Komisyonu’na bağlı talî komisyonlar belirleyecektir129. Mübadillerin terk edeceği ya da yanlarında götürebileceği mallar ile ilgili kurallar ve bu malların tasfiyesi ve kıymetlerinin belirlenmesine dair esaslar, “Mübadele Sözleşmesi” ile belirlenmiştir. Buna göre: mübadiller her çeşit taşınır mallarını beraberlerinde götürmekte veya naklettirmekte serbest olacaklar ve bu sebeple kendilerinden herhangi bir vergi alınmayacaktır. Ancak “emval-i menkûlelerinin tamamını veya bir kısmını beraberinde götürmeye kudretyab olamayacak olan muhacirîn” bunları mahallerinde bırakabilecek, bu halde bırakılacak olan malın bir envanteri çıkarılarak değeri, mal sahibi mübadilin gözü önünde belirlenerek bir zabıt varakası düzenlenecektir. Dört nüsha olarak düzenlenecek olan bu belgenin bir tanesi, “memurin-i mahalliye nezdinde”kalacak, biri tasfiye işlerini yürütecek olan “Muhtelit Komisyon’a”, diğeri mübadilin “hicret ettiği memleketin hükümetine”, ve sonuncusu da “muhacire” verilecektir. Bu belge, mübadillerin Türkiye’ye getirmeleri gereken en önemli belge niteliğini taşımaktadır. Komisyonun görevinin, ilgili mal sahibine, bulunduğu ülkenin hükümeti emrine bıraktığı mallara karşılık borç tutarını gösteren bir belge vermesi ve mübadilin, gittiği ülkede, elindeki belgede gösterilen miktarda, mal alma hakkına sahip olması kabul edilmiş olmasına rağmen, taşınmaz malların tasfiyesi ve bu malların kıymetlendirilmesi işi, Türkiye’de uygulamaya geçince, karmaşık bir durum ortaya çıkmıştır130.

129

Arı, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu”, s. 32. 130

Ercan Çelebi, “Mübadillerin Yunanistan’daki Mal Kayıtları ve Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye Talepnameleri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.5, S.12, İzmir, 2006, s. 37 vd.

Göçmenler için Yunanistan’da yapılan işlemlerden birçoğu uygulanamamıştır. Gidecekleri iskân yeri belli olan göçmenlerin, vapurlara nereden binip, nerede ineceği belirlenmiştir. Bunu da Selanik, Kavala ve Girit’te oluşturulan beşer kişilik bir heyet yürütmüştür. Fakat göçmenlerden bazıları gidecekleri iskân mıntıkasını beğenmeyip, başka yerlere de gitmeye kalkınca, bir iç iskân problemi baş göstermiştir. Bütün bu sorunlarla, 1923 yılının sonuna kadar, Girit, Kavala, Drama ve Selanik’ten toplam 60.318 göçmen Türkiye’ye getirilmiştir131.

Kışın şiddeti, göçmenleri zor durumda bırakmış ve yapılacak işleri sekteye uğratmıştır. Hilal-i Ahmer, Selanik’te çok şiddetli bir kış olduğu için, oradaki göçmenlere İmdad-ı sıhhi ve sevk heyetleri tarafından odun ve kömür dağıtılması için tahsisat verilmesini, Hilal-i Ahmer depolarında mevcut 40 bin kilo kömürü dağıtmak için Hilal-i Ahmer kongresinden izin talep edileceğini bildirilmiştir132. Bu arada, Selanik’teki şiddetli soğuklardan dolayı göçmenlerin telef olduğu söylentilerine karşılık, Muhtelit Mübadele Komisyonu Türk Heyet-i Murahhası, bir telgraf göndererek bu konudaki haberlerin doğru olmadığını ve Selanik Müslümanları arasında soğuktan dolayı hiçbir telefat olmadığını, Hilal-i Ahmer’in sıcak çorba ve elbise dağıttığını ifade etmiştir133.

Mübadele İmar ve İskân Vekili Necati Bey, Selanik, Kavala, Girit, irkab heyetleri aracılığıyla gönderilen mübadeleye tabii göçmenlerin 1924 yılının Ocak ayında 29096 nüfus olduğunu, Mübadeleye tabii olmadığı halde 867 nüfusun da Türkiye’ye geldiğini ifade etmiştir. Yani toplam 29963 kişi Türkiye’ye giriş yapmıştır. Göçmenlerin bir kısmı, Türk vapurlarıyla, bir kısmı da trenle naklolunmuştur. 1077 nüfus Samsun’a, 6619 nüfus Trakya’ya, 1952 nüfus Karesi’ye, 7363 nüfus İzmir’e, 5478 nüfus Bursa’ya, 2245 nüfus İstanbul’a, 2321 nüfus İzmit’e, 2439 nüfus Konya’ya, 343 nüfus Sivas’a ve 126 nüfus Kastamonu’ya sevk edilerek iskân edilmişlerdir. Bunlarla beraber, büyük ve küçükbaş 20990 adet hayvan da naklolunmuştur. Göçmenlerin vapurlarla nakilleri esnasında imkânların elverdiği ölçüde istirahatları sağlanmış, ihtiyarlar, hastalar ve loğusalar için kamaralar tahsis ettirilmiş, sağlıklarına özen gösterilmiştir. Göçmenlerin, soğuktan korunması için harcanmak üzere tahsisat ayrılmış ve göçmen tespitine göre mıntıkalarına dağıtılmıştır. Göçmenler ihraç

131

Arı, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu”, s. 34 vd. 132

Hakimiyet-i Milliye, 29 Kanun-ı Sani 1924. 133

iskelelerine vardıkları zaman, hemen misafirhanelere nakledilmiş, istirahat ve sıhhatleri temin edilmeye çalışılmıştır. İskân mahallerinde yardıma muhtaç 22804 nüfus iaşe edilmiş, ve talimat gereğince misafirhanelerde gerekli işlemleri yapıldıktan sonra iskân mahallerine sevk edilerek iskânları yapılmaktadır. Bunların müstahsil hale girebilmelerini temin eden çift hayvanâtı ve alat-ı ziraiye ait talimatnâmeler hazırlanarak mıntıkalara gönderilmiş, bu tertibatı görmek ve tamamlamak vazifesiyle Merkez İaşe Şubesi Müdürü, Ragıp Bey mıntıkalara memur edilmiştir134.

Sonuçta, Yunanistan’dan Türkiye’ye taşınan göçmenler, gerek Seyr-i Sefain İdaresi’ne ait vapurlarla, gerekse Şark Şimendifer Kumpanyası’na ait trenlerle gelmiş, 1924 yılının sonuna kadar nakliye işi bitmiştir135.

Mübadil kafilelerinin Türkiye gelmeye başlamaları, milli duygularla ve heyecanla karşılanmıştır. Öyle ki, 28 Teşrin-i Sani 1923 tarihli Ahenk gazetesi, bu olayı, “Artık geliyorlar. Kurtularak, kurtarılarak geliyorlar. Her şeylerini, henüz babalarının, henüz toprağa kalbolmayan şehitlerinin kanlı cesetlerini terk ederek geliyorlar. Onları, hürmetle, muhabbetle, şefkatle karşılayalım. Bağrımıza basalım. Çok acı görmüş ruhlarına teselli olalım. Zalim ve den’i düşmanın kahırlarıyla harab olanların ruhlarına teselli olmak en büyük saadettir. Gelenler din, ırk kardeşlerimizdir” diyerek dile getirmiştir136.