• Sonuç bulunamadı

3. Osmanlı Devleti’nde İskân İşiyle İlgilenen Komisyon Ve Kuruluşlar

2.2. Bulgaristan İle İlişkiler Ve Göç

Bulgaristan’la ilişkiler, daha önce de bahsedildiği üzere, Bulgarların, Türkleri bölgelerinden çıkarmak ve göçe zorlamak amacıyla her türlü yola başvurdukları bir şekildedir. 18 Ekim 1925’te Türkiye, Bulgaristan’la bir protokol imzalamış, buna göre, 18 Ekim 1912 tarihinden sonra, protokol tarihine kadar, gerek Bulgaristan’a göç etmiş Bulgarların ve gerekse Türkiye’ye göç etmiş olan Müslümanların mallarına, arazisinde bulundukları devlet tarafından el konulmuştur327. Ayrıca sözleşme ile her ne kadar Bulgaristan’daki Türklerin hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın, Anadolu’ya serbestçe göç etmeleri kararlaştırılmışsa da, Türkiye Hükümeti almış olduğu bir kararla,

326

Müstecib H. Fazıl, Dobruca ve Türkler, s.245. 327

Yugoslavya’dan gelen göçmenler gibi Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin de, beraberinde belli miktarda bir para bulundurmasını istemiştir328.

Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin Bulgaristan’daki mallarına karşılık, mal verebilmek için 28 Mayıs 1928 tarihinde yayınlanan 1341 numaralı kanunla, gayrimenkul malları Bulgar hükümetine geçmiş olan Türk tebaasının adi iskânlarını ve bundan fazla hak sahibi olanlara, hakları derecesinde mal verilmesi kabul edilmiştir. Verilecek malların şartları ve oranları ise İcra Vekillerinin takdirine bırakılmıştır. Bu konuda kararname düzenlenmediği için, Bulgaristan göçmenlerinin malları hakkında mübadele uygulaması yapılamamıştır329.

1930’lu yıllarda artarak devam eden olaylarla birlikte, Bulgar hükümeti, Türkiye’ye gelmek isteyen Türklerin, mallarını orada satarak, parasını Türkiye’ye getirmelerine izin vermemiştir. Öyle ki, Bulgaristan’dan gelen Türkler “Biz Razgrad’ın Kemalli kazası ile Şumlu’dan Pravadi’den ve Deliorman’dan geliyoruz. Hepimiz rençperiz. Bulgaristan’a ziyanımız değil faydamız dokunduğu halde, bize yapmadıklarını bırakmadılar. İsmin Ahmet veya Mehmet mi? Dayağa müstahaksın, parasız gezmeye mahkûmsun, seni süründürmek sevaptır. Buraya gelirken, hepimizin, az çok beş on kuruşu vardı. Evimiz, tarlamız, çiftimiz, çubuğumuz vardı. Fakat pasaportu aldın mı, cebinde on beş liradan fazla bulunamaz diyorlar” diyerek durumlarını özetlemişlerdir330. Bu yüzden, Türklerden bir kısmı orada sattıkları emval ve emlakın bedeli ile şeker vesaire satın alarak İstanbul’a getirmişlerdir. Bunlar da Türkiye’de çeşitli zorluklarla karşılaşmış, uzunca bir süre gümrük ambarlarında kalmış, hükümet, daha sonraları, büyük bir miktara ulaşan bu eşyanın ithaline müsaade etmiştir331.

Özellikle 1934 yılında Bulgar komitacılarının Türklere yaptığı baskılarla, Türkiye’ye göç yoğunlaşmıştır. 1934 yılının yerel basınında, Türklere karşı Bulgaristan’da tazyiğin her geçen gün arttığı ifade edilmiştir. Köylerde, kahvelere “her yerde Bulgarca konuşulacak” şeklinde levhalar asıldığı bildirilmiştir332. Bulgaristan Türklerinin durumları hakkında, Sofya’dan gelen bir mektupta, Bulgaristan Türklerinin

328

Önder Duman, “Atatürk Döneminde Balkan Göçmenlerinin İskân Çalışmaları (1923–1938)”, Atatürk Yolu Dergisi, S.43, Ankara, Bahar 2009, s. 476.

329

İskân Tarihçesi, s.7. 330

Cumhuriyet, 28 Eylül 1934. 331

Cumhuriyet, 13 Teşrin-i Sani 1933. 332

büyük bir tazyik altında inlediği, bunu yapanların birkaç serseri olmadığı, Bulgar matbuatının teşviki ile hareket eden kimseler olduğunu yazmıştır. Bu dönemde Bulgar gazeteleri, Türkiye hakkında hiç de dostça sayılmayacak yazılar yazmış, Türkiye’nin Trakya da bir umumi müfettişlik kurarak buraya daha büyük bir önem vermesini şaşkınca bir hareket addetmişler ve tahrik edici yayınlarda bulunmuşlardır. Bunun yanında resmi memurlar da onlardan geri kalmamış, birçok köylerde Türk ağaları karakola davet edilmiş ve kendilerinden bir daha haber alınamamıştır. Birçok kişi dövülmüş ve hapsedilmiş, hatta birçok Türk tebaası sınır dışına çıkarılmıştır. Canından ve malından korkan Türkler şehirlere gelmedikleri için ticaret yapılamamış, Bulgar hükümeti borcu olan Türklerin eşyasını haczederek, hemen satışa çıkarmıştır. Hemen her sokak başında faşistlik alameti olan kırık salip üzerinde ayağa kalkmış bir aslan resmi görülmüştür333. Bulgaristan’da Türklere karşı yapılan tazyikler yüzünden iltica olayları başlamış, bazı Türkler, Yunanistan’a iltica etmiş, Bulgaristan’ın kuzeyindeki Türkler de Romanya’ya iltica etmeye başlamışlardır. Bulgar gazeteleri bu olayları yalanlamışsa da, Bulgar komitacıları tarafından bir köyde Türk evleri taşa tutulmuş, birçok kapı ve camlar kırılmıştır. Köy camisine hücum edilerek halılar, kilimler, seccadeler parçalanmış, kapının önüne de “Türkleri daha burada tutacak mısınız?” diye bir mektup bırakılmıştır334. Özellikle Bulgaristan Türklerinin kültür cemiyeti olan, Turan Cemiyeti üyeleri işkenceye tabi tutulmuştur. Bu durumda, Bulgaristan’daki Türklerde, Türkiye’ye göç giderek fazlalaşmıştır. Aynı tarihlerde Balkanlardaki diğer bölgelerdeki Türklerin durumu da farklı olmamıştır. Adeta kaçarcasına gelen Filibe’den 30 kişilik bir kafile Edirne’ye iltica etmiş, bunlar, Bulgar hükümeti tarafından tehdit edilmişlerdir. Daha sonra 28 kişilik bir köylü kafile de köylerinde dövülerek kovuldukları için Kırklareli’ne iltica etmiştir. Bu durumda devlet, kendi sorumluluğu altında, bu göçmenleri kabul etmek zorunda kalmıştır335. 1935 senesi başından itibaren, Bulgar hükümeti, Bulgaristan’daki bütün şirketlerde ve dairelerde çalışan Türk memur ve müstahdemlerinin görevlerine son verilerek, bir daha, gerek resmi, gerek özel işlerde, Türklerden hiç kimseyi çalıştırmamaya karar vermişlerdir. Türk ameleye, arabacılara, sanatkâr ve tüccarlara hiç iş verilmemiştir336. Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen göçler bir ara kesilmiş, bunun da Bulgar hükümetinin gösterdiği zorluklardan ileri geldiği 333 Akşam, 7 Ağustos 1934. 334 Akşam, 20 Ağustos 1934. 335 Cumhuriyet, 1 Ağustos 1934. 336

bildirilmiştir. Göçün önüne geçmek için kanunsuz zorluklar çıkaran Bulgar hükümeti, asıl alınması gereken tedbirleri almamış ve Bulgaristan Türklerini tehcir etmek suretiyle mal ve mülklerine konmak isteyen bir takım çapulcu unsurları cezalandırmaya bir türlü yanaşmamıştır.

1936 yılına gelindiğinde de Türklere karşı tavır pek de farklı olmamıştır. Bulgar hükümeti, bu defa Bulgaristan’daki müftüleri kullanarak, halkı irticaya sürüklemiş ve Türkiye’ye karşı bağlılık gösterenleri tehdit etmişlerdir337. Bulgaristan, politikası gereği kurak sahalarda oturan Bulgarların Kocabalkan, Karacaali, Varna ve havalisi gibi çok mahsul veren ve sulak yerlere nakledilmesi hakkında bir kanun çıkarmıştır. Adı geçen bölgelerdeki halkın %70’ni Türkler oluşturmaktadır. Bu mecburi göçe tabi tutulacak Bulgarların, oradaki Müslüman ve Türk emlâkına yerleştirilmeleri ihtimaline karşı, Türkiye’den bu duruma ilgi göstermesi istenilmiştir338. Ayrıca, Türkiye’ye göç etmek isteyenlerin pasaportlarına vize verilmediği için, hazırlıklarını tamamlamış olan Türklerin çoğu da, ilk yazı beklemek zorunda kalmıştır339. Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin çoğu Yenipazar, Şumnu, Pravadi ve Razgrad köylerinden bir kısmı göçmen kaydıyla pasaportlu, bir kısmı mülteci, bir kısmı gezi pasaportuyla, bir kısmı da vizesiz gelmişlerdir. Göçmen kaydını taşıyanlar, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde iskân edilmek şartıyla, iskân kanununun kendilerine verdiği haklardan istifade edebileceklerdir. Gezi pasaportuyla gelenler ise tamamen yabancı muamelesi görmüş, yani kendilerine hükümet tarafından bir yardım gösterilmediği gibi, bunların eşyaları da gümrük resmine tabi tutulmuştur. Vizesiz gelenler, geri gönderilmek gibi bir sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Bu dönemde, göç etmek amacıyla, bir sene öncesinden memleketleriyle ilgilerini kesen çok olmuş, fakat bir ara göçün durması üzerine pasaportlarını o zaman çıkartmaya gerek görmeyerek, bu işi, gelecekleri zamana bırakan göçmenler vize alamamışlardır. Vizesiz gelenler, ilk etapta geri gönderilmemiş, fakat Mayıs 1936 tarihinden sonra gelecekler için, kanun gereği, Türkiye’ye girmeleri yasaklanmıştır340.

Türkiye’ye göçler devam ederken, bu arada bir mübadele daha yapılmış, Kurfallı Bulgarları ile Bulgaristan’daki Köyören halkının mübadelesi için Kurfallı’ya

337

Cumhuriyet, 3 İkinci Kanun 1936. 338

Cumhuriyet, 10 Nisan 1936. 339

Cumhuriyet, 3 İkinci Kanun 1936. 340

memurlar gönderilmiştir. Mübadele için, her iki tarafın da trenle hareket edeceği bildirilmiştir341.

Göç bölgelerindeki en büyük sorun, Türkiye’ye göçe hazırlananların bir an önce mallarını satıp, göç hazırlığı yapmaları olmuştur. Hem Romanya’da, hem Bulgaristan’da olan olaylar yüzünden, halk kendini her ne şekilde olursa olsun Türkiye’ye gitmek zorunda hissetmiş, mallarını elden çıkarmışlardır. Özellikle pasaportlara verilen paralarla ellerinde avuçlarında bir şey kalmayan Türk halkına, yine devlet ve Kızılay yardım etmiştir. Göçmenlere dağıtılmak üzere, Kızılay ve Türk hükümeti tarafından, büyükelçiliklere para gönderilmiştir342.