• Sonuç bulunamadı

3. Osmanlı Devleti’nde İskân İşiyle İlgilenen Komisyon Ve Kuruluşlar

1.3 Mübadele İle Türkiye’ye Gelenler Ve İskân Uygulamaları

1.3.5. Emval-i Metruke Sorunu ve Mübadillere Verilecek Evler, Köy İnşaları

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşanan birçok olay, gerek Osmanlı-Rus harbi, gerek Kırım Savaşı ve ardından gelen Balkan Savaşları ve nihayet I. Dünya Savaşı, birçok insanın yurtlarından ayrılmasına neden olmuştur. Balkanlar’daki devletlerde başlayan ulus-devlet olma süreci, hem bu bölgedeki Türk ve Müslüman unsurlara yapılan tahriklere ve bunların Anadolu’ya doğru harekete geçmesine ve hem de Anadolu’ya yerleşmiş olan Rum ve Ermenilerin de Anadolu’dan göç etmesine neden olmuştur. Lozan Antlaşması’ndan sonra Yunanistan’la yapılan antlaşma gereğince, Müslüman Türk halk, zorunlu göçe tabii olmuştur. Bütün bu sebeplerden dolayı, savaştan sonra, yeni Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, yakılıp yıkılan ve dolayısıyla boşalan köy ve evler, konut açığına sebep olmuştur. Mesela, Rumların yoğun olarak

227

BCA, 272.11 19.92.19. 228

Hâkimiyet-i Milliye, 29 Kanun-ı Sani 1924. 229

Hâkimiyet-i Milliye, 7 Şubat 1924. 230

BCA, 272.12 60.169.4. 231

bulunduğu İzmir’de büyük bir yangın çıkmış, bu yangında 2600 dönümlük alan kül olmuş, kentin dörtte üçü kül olmuştur. Günlerce süren yangın sonunda şehir, simsiyah ve korkunç bir harabe haline gelmiştir. Bu yangın ve Rumların hemen her şeyi talan ederek, Yunanistan’a göç ettikleri yıllarda şehrin hemen hemen tamamı yanmış, nüfus ise yarı yarıya azalmıştır232. Erzurum, Ağrı, Kars ve çevreleri; Kocaeli, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Kütahya, Afyon, Uşak, Denizli, Manisa ilçe ve köyleriyle yakılmış, binaların büyük bölümü oturulamaz hale gelmiştir. 830 köy tamamen, 930 köy de kısmen yanmıştır. Yanan bina sayısı 114.408, hasar gören bina sayısı ise 11.404’tü. Uşak’ın üçte biri yok olmuş, Alaşehir tamamen yanmıştır. Manisa’da ise 18.000 yapıdan sadece 500’ü kalmıştı. Sadece ülkenin batısı değil, doğusu da aynı durumdadır233. Balkanlar’dan gelecek olan göçmenler için de konut açığını kapatmak şart olmuştur. Bu dönemde, Yunan baskılarından kaçan Türk mülteciler ve daha sonra zorunlu olarak gelecek olan mübadillerden başka, savaş ve çete olaylarından dolayı, iç göç de fazla olduğu için konutların gelişigüzel işgal edildiği bir durum söz konusu olmuştur.

Balkan Savaşları’ndan sonra başlayan göçlerden sonra, yerleşim yerleri için bazı köylerin kurulması, bu köylerin de ana yollara, istasyon ve iskelelere yakın yerlere kurulması veya yeni yapılması planlanan yollar boyunca teşkili düşünülmüştür. Aslında yerleşim yeri tespit edilirken, yerin, akarsu ve dere yatağında olup olmadığı, erozyon, heyelan ve taban su seviyesi, ayrıca, bataklık, deprem sahası olup olmadığı gibi konuların, göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bazı köylerin oluşumunda, bu esaslara uyulurken, bazılarında ise bu esaslar göz ardı edilmiştir. Bu esasları gerçekleştirmek için, karayolları güzergâhı üzerindeki miri araziler, iskâna açılmıştır234. 1923’te imzalanan protokolle, Rumlardan arta kalan terk edilmiş mallar, Yunanistan’dan gelecek mübadil Türklerin, Türklerin bıraktığı terk edilmiş mallar da, Yunanistan’dan kaçan ve gidecek olan Rumların ellerinde bulundurdukları tasarruf belgelerine göre, kolay ve hızlı yerleştirilebilmeleri için el altında hazır bir kaynak olarak görülmüştür. Cemiyet-i Akvam tarafından seçilen ve başında üç bağımsız üyenin bulunduğu Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun bir görevi de, mübadele işlerini yürütürken, malların tasfiyesi işini üstlenmek ve bu malların sayı ve niteliğini, mübadele edilecek göçmenler için göz önünde tutmaktır. Aslında bu malların tasarrufu,

232

Tülay Alim Baran, “1923–1938 Yılları Arasında İzmir’in İmarı”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.1, S.3, İzmir, 1993, s. 284.

233

Metin Aydoğan, Türkiye Üzerine Notlar 1923–2005, Umay yayınları, İzmir, 2005, s.71. 234

hükümetlerin elinde bulunuyordu, ama işin daha başından beri düşünülen şey, mübadil göçmenlerin yerleştirilmelerinde, üretici duruma getirilmelerinde bu mal-mülkten yararlanmaktır. Yani mübadiller için ayrılan konut, terk edilmiş Rum evlerinden sağlanacaktır235. Görünüşte, mübadiller için hazır Rum evleri vardı. Fakat buralar, evleri yakılıp yıkılan halk tarafından işgal edilmiştir. Hükümet, henüz 1923 yılının ilk aylarında, özellikle şark ve garb mültecilerinin iaşe ve iskânlarına yardım etmiş, düşman tarafından yakılan köy ve şehirlerdeki yardıma muhtaç olan halkın evlerini tamir için gerekli parayı azami ölçüde tahsis etmiştir, fakat yeterli olmamıştır236. Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti tarafından, vilayetlerdeki İskân ve İmar Mıntıka Müdürlükleri’ne gönderilen yazılarla fuzulî işgallerin ortaya çıkarılması için komisyonlar oluşturulması istenmiş, zabıta, asker ve memurlardan oluşan tahrir heyetlerinin mahalle mahalle gezerek, emval-i metruke sayısı tespit ettirilmiştir. Bütün bunlara rağmen gerçekçi sayılara ulaşılamamışsa da, tespit edilenlerin tahliye edilmesine çalışılmıştır. Fuzulî işgal altındaki bazı evlerin, yerli halk tarafından akrabalarına ucuz fiyatlarla kiraya verilmesi de görülmüş, bunlar için ceza uygulanmıştır237. Daha sonraki yıllarda da emval-i metruke sorunu yaşanmıştır. Çünkü sadece, farklı sıfatlarla fuzulî işgal yapanlar değil, aynı ailelerin farklı farklı evlere yerleşmeleri de fuzulî işgalden sayılmıştır. Çok sayıda göçmenin yerleştirildiği Adana’da özellikle Kozan’a gidecek olan göçmenlerin, iskân yerlerine gitmemeleri ve mübadeleye tabi olmayanlardan, aile oldukları halde, bunlara ayrı ayrı hane tahsis edilmesi de mesken buhranı yaratmıştır. Bu bölgedeki bir sorun da, daha önceden Fizan mültecilerinin bu bölgeye sevk edilmeleri ve iskânlarının henüz belli olmamasıdır. Hatta bu yüzden, Kozan’a bir müddet göçmen alınmaması kararlaştırılmıştır. Adana’da bulunan birinci fırka kumandanı Osman Şevket Paşa, ordu zabitanının açıkta kaldığını veya fahiş fiyatlarla kira bedeli ödeyerek, elîm bir durumda olduklarını, Dâhiliye Vekâleti’ne bildirmiş, buna karşılık Dâhiliye Vekâleti, geldikleri memleketlerde evlerini bırakan mübadillere ancak bir hane ve diğer emvali için de dükkân vesaire gibi mal verilmesi gerekirken, gerek gayr-ı mübadil, gerekse şark ve diğer memleketlerden gelen mültecilerin bir evde ikamet edebilecek durumdayken, ayrı ayrı ev tahsis edilmesi ve verilmesi, ayrıca, nakil veya tayin olan memurun, işgal etmiş oldukları evlerinde, ailesini veya akrabasını bırakması ve bunların aynı yerde

235

Kemal Arı, “Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de “Emval-i Metruke”ve “Fuzuli İşgal”Sorunu”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 15, Cilt V, Temmuz 1989.

236

Kazım Öztürk, Atatürk’ün TBMM Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları, C.II, Ankara, 1990, s. 945.

237

ikametlerinin uygun olmaması ve dolayısıyla fuzulî işgallere son verilmesi, yerlilerle göçmenlerin aralarının bulunarak kira bedelinin uygun bir hale getirilmesi istenmiştir238.

Kabaca hesaplamalara göre, mübadiller, harikzedeler, şark ve garp vilayetlerinden gelenler ile Suriye, Rusya ve mübadele dışı mültecilerin toplamı bir milyonu aşmış, diğer evsizlerle birlikte, bir buçuk milyon kişi evsiz kalmıştır. Devletin, bu dönemdeki ekonomisi göz önüne alındığında, bu rakamlara konut sağlamak oldukça güçtür. 13 Ekim 1923 tarihinde Mübadele İmar ve İskân Vekâleti kuruluncaya kadar, göçmenlerin yerleştirilmesi, üretici duruma getirilmesi işiyle, Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâleti’ne bağlı İskân Müdüriyeti uğraşmış, “emvâl-i metruke”işlerini de Maliye Vekâleti yürütmüştür. Söz konusu müdüriyet ve vekâletin bu işlerin altından kalkamadığı, üstelik mübadil göçmenlerin gelmesiyle sorunların daha da artacağı düşüncesiyle, söz konusu tarihte Mübadele İmar ve İskân Vekâleti kurulmuş, “emvâl-i metruke”işleriyle uğraşma görevi de, bu vekâlete bırakılmıştır239. Bu vekâlet, çıkardığı üç talimatname ile bu sorunların üstesinden gelmeyi planlamıştır. Bu talimatnamelerden birincisi, “Harikzedegana Vuku Bulacak Muavenet Hakkında Talimatname’dir. İstila dolayısıyla haneleri yanmış veya tahrip edilmiş olan yardıma muhtaç halka, hanelerini yapabilmeleri için, her aileye üç yüz liradan fazla olmamak üzere para verilmesi uygun görülmüştür. “Harb Dolayısıyla İhrak ve Tahrib Edilen Meskenlerin Tamir ve İnşası Hakkında Talimat”ile de tamamen meskensiz kalmış fakir halka yardım edilmesi öngörülmüştür240. Bununla birlikte, 11 Kasım 1923 tarihinde “Mübadeleye Tabi Kesanın İskân Edilecekleri Mıntıkalardaki Emval-i Metrukede Yapılacak Müstacel Ta’mirat-ı Cüz’iyyeye Aid Talimatname”çıkarılarak, imar ve iskân komisyonları, Rumların terk ettikleri emlaklardan yıkılmaya yüz tutmuş olanların yıkılması, çatı aktarması, kapı ve pencere tamiri gibi daha az masraf ve emek isteyen bir tamir ile iskân olunabilecek Rum emval-i metrukesine ait bina ve meskenlerin tamir edilerek kullanıma hazır hale gelmesi görevini üstlenmişlerdir. Bu talimatnameye göre, yıkılacak olan binalardan, tamirat için kullanılabilecek malzeme ayrılarak, binaların enkazının komisyonlar tarafından satılmasına karar verilmiştir. Komisyonlara, bu binaların enkazlarının satışlarından kalan parayla, gerekli görülen inşa malzemelerini almak ve işçi ücretlerini ödemek konusunda yetki verilmiştir. Ayrıca Rumlara ait terk edilmiş

238

BCA, 272.14 77.41.03. 239

Arı, “Yunan İşgalinden Sonra İzmir’de “Emval-i Metruke”ve “Fuzuli İşgal”Sorunu”, s. 55. 240

Ali Cengizkan, Mübadele Konut ve Yerleşimleri, Çağa Yerleşmek, Ankara, 2004, s. 22. İskân evleri yapım ve tamiratı ile ilgili talimatname ve genelgeler için bkz. BCA, 272. 80 3.8.6.

malların kıymet takdirini Muhtelit Mübadele Komisyonu yapacağı için, binalarla ilgili tüm masrafların kayıt altına alınması, ayrıca, boş binalar için bekçiler tutularak, korunmaları sağlanmıştır241.

İmar ve İskân Vekâleti, mesken sorununu bir an önce halledilmesi gereken bir sorun olarak görmüştür. Zaten giden Rumlar’dan kalan emval-i metruke, mübadiller için kullanılacaktır. Fakat bunlardan başka mübadeleye tabi olmayan göçmenler için de barınma ihtiyacını karşılamak gerekmektedir. Bunun için de, bütçeye ve muhacirlerin gönderileceği yerlere göre, daha çabuk ve daha ucuz olabilecek meskenler düşünülmüştür. Böylelikle, Anadolu’nun iklimi daha sıcak yörelerinde kullanılmak üzere huğ adı verilen kamıştan barakalar yapılmıştır. Adana’nın Kozan kazasının Tılan mevkisinde yapılan barakalar, bu tarz barakalar olmuştur. Kozan İmar ve İskân Komisyon Reisi ve müteahhit Çamurdanzade Hilmi arasında yapılan anlaşmada, Kozan’ın Tılan mevkiinde dört odalı ve her odaya bir kapı ile cam ve çerçeve konulacağı, her huğun yüz on sekiz liradan satın alınacağı ve bu şekilde sekiz adet huğ yapılacağı yazılmıştır242. Ayrıca yine Adana mıntıkasında, emvâl-i metrûkeden bir kısmının işgal zamanında tahrip edildiği ve bir kısmının da, malzemesi kullanılamaz olduğundan, buraya sevk edilen muhacirlerden çoğunun iskânın gerçekleşemediği ve bazı çiftliklerde iskân olunan çiftçi muhacirler için de, mesken inşaatına gerek görülmüş ve huğ tabir edilen meskenlerden 820 âdetinin inşa edileceği uzun zaman önce ilan edildiği halde, talep olmaması ve bir kısmının kıymeti, toplamda bin liraya mâl olduğundan, bu huğların kısım kısım ve pazarlık suretiyle yaptırılması kararlaştırılmıştır243. Adana’da, 4–5 nüfustan oluşan mübadil ailelerin kimisine, iki odalı kimisine ise 5–6 odalı evler dağıtılmıştır. 1927 yılında, daha önce dağıtılan bu hanelerin bazılarının, ailelerin nüfus ve sosyal hayatlarına uygun olmadığı gerekçesiyle, uygun hanelerle değiştirilmesine de izin verilmiştir244. Bunun yanında, dönemin arşiv belgelerinde adı sıkça geçen, “iktisadi hane”ler yaptırılarak mesken sorunu çözülmeye çalışılmıştır. İktisadi evler, hem tek olarak, hem de numune köylerin oluşumunda kullanılmıştır. Tek çatı altında, ikişer odadan ibaret dört konut biriminden oluşmaktadır. 4.00x 4.50 ve 3.00x 4.00 m. olan iki oda, dış kapıya açılan bir giriş bölümü ile bağlanmaktadır. İkişer olarak yan yana dizilen evlerin içerisinde tuvalet, banyo ve 241 İskân Tarihçesi, s. 23. 242 BCA, 272.0.0.80 3.7.24 243 BCA, 030.18.1.1 10.42.16 244 BCA, 272.12 54.131.23.

mutfak yoktur. Baca taştan, evlerin arası ise kerpiçten yapılmaktadır. Bu evler, Samsun, Amasya ve Çorum’da denenmiş, daha sonra İzmit, İzmir, Manisa, Bilecik, Adana, Silifke, Ordu, Sivas, Burdur, Isparta, Antalya ve Bursa’da da denenmesi gündeme gelmiştir245. Haneler, ya bizzat göçmenler tarafından yaptırılmış, ya da devlet, bu haneleri ihale usulüyle yaptırmıştır. Bazı durumlarda, bu haneler, emanet usulüyle de yaptırılabilmiştir. Böyle bir durum, Kocaeli vilayetinde yaşanmış, gerekli malzemeleri hazır olduğu halde inşaata başlanılmamış veya kısmen başlanıp tamamlanamamış iktisadi hanelerin inşası ihaleye verilmiş, fakat ihaleye tâlip çıkmadığı için, bir an önce yaptırılması gereken iktisadi hanelerin emaneten yaptırılmasına karar verilmiştir246. Mahalli özelliklere göre kerpiç, ahşap veya kargir olarak inşa edilmiştir. Devletin yaptırdığı evlerde, bölge farklılıkları ile göçmenlerin sosyal ve kültürel farklılıkları dikkate alınmamıştı. Göçmenler, daha sonraki yıllarda ihtiyaçlarına ve sosyal şartlarına göre, bu evlerde değişiklik yapmışlardır. Kafkas göçmenleri, yapı malzemesi olarak taş, kerpiç, saz ve ot, buna karşılık Romanya ve Kırım göçmenleri, kerpiç, saz, toprak veya kiremit kullanmışlardır247.

Kurtuluş Savaşı esnasında yanan ve yıkılan köylerin de tekrar kurulması, ayrıca yeni oluşturulacak köyler için, daha planlı “numune köy” yapılması gündeme gelmiştir. Nafia mühendisleri, numune köyleri, köylerin ortasına köy meydanı olarak bir arazi bırakılarak, çevresine de cami, mektep, dükkân, pazar yeri, misafirhane ve çeşme konulmak suretiyle tasarlamışlardır. Meydanın çevresinde kuzey-güney ve doğu-batı istikametinde yerleştirilen sokaklarla parsellenen köylerde, köyün büyüklüğüne göre, harman yeri, mera alanı, mezarlık alanı bırakılmakta ve ormana yakın olan köylerde, köylünün yakacak ihtiyacını karşılamak üzere baltalık verilmektedir248. İskân mıntıkalarında yeniden yaptırılacak köylerin plan ve projeleri ve eksiltme usulüyle ilgili şartname ve mukavelenameler kısa sürede tamamlanarak iskân mıntıkalarına gönderilmiştir. Mersin’de Yuvanaki çiftliği, Antalya’da Çirkinoba, İzmir’e bağlı Kıyas, Manisa’da Çobanisa, Bursa’da İkizce ve Karacaoba, Bilecik’te Pelitözü gibi yerlerde yeniden köylerin yapılması planlanmıştır. İzmit ve Bursa mıntıkalarında kendi

245

Cengizkan, Mübadele Konut ve Yerleşimleri, s. 34 . 246

BCA, 030.18.01.01 26.56.01 247

İpek, “Göçmen Köylerine Dair”, s. 20 248

masraflarıyla köy inşa etmek isteyen göçmenlerin yaptıracakları köylerin plan ve projeleri, iskân mahallerine gönderilmiştir249.

1924 yılının Mart ayına kadar İmar ve İskân Vekâleti’nce, emval-i metrukeden 5.000 evin tamir edilmiş olduğu, Türkiye genelinde 27, Pontus eşkıyası tarafından tamamen tahrip edilmiş olan Samsun’da da 15 numune köy inşa edileceği ifade edilmiştir250. 1924 Mayıs ayı içinde 14 hane Samsun, 659 Trakya, 1097 Karesi, 1326 İzmir, 576 Bursa, 406 İstanbul, 116 Kocaeli, 11 Konya, 13 Adana ve 494 hane Antalya mıntıkalarındaki toplam 5258 hane tamir edilmiş ve iskân olunabilir bir hale getirilmiştir251. Numune köy kurulması konusunda, planlanan olmamış, Samsun’da 7, İzmir’de 2, Bursa’da 2, Adana, İzmit ve Antalya’da birer köy olmak üzere toplam 14 numune köy inşa edilebilmiş, bu köylerden her biri, 50 meskenlik olup, bu köylere, bir okul, bir de cami yaptırılmıştır252.

1928 yılında da numune köy yapımına devam edilmiş, Yahşihan’dan Eskişehir’e kadar olan saha dâhilindeki boş arazide, köylerin yapılması İcra Vekilleri Heyeti tarafından kabul edilmiştir. Bu kararnameye göre, göçmenlerin iskânı, ülkenin ziraat ve iktisadının gelişmesinde önemli bir etken olacağı için, inşaatı yıllara bölünerek yapılmak üzere hat güzergâhında yer yer numune köyleri tesis etmek için araştırma yapılması ve bu sahada hazineye ait bulunan arazinin iskân için ayrılması ve şahısların elinde bulunan arazinin de istimlâk veya pazarlık suretiyle satın alınması kabul edilmiştir253.

1923–1933 yılları arasında yani on yıllık süre içerisinde göçmenler için toplam 103.586 hane, 1934 yılında 989, 1935 yılında 5943, 1936 yılında 5465, 1937 yılında 5886, 1938 yılında ise 1848 hane yaptırılmıştır254. Bu bilgilere göre, 1934–1938 yıllarını kapsayan zaman diliminde toplam 20.131 göçmen evi yapılmış olması gerekirken, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili Dr. Hulusi Alataş, 1934 yılından 1938 yılına kadar Bulgaristan, Romanya ve diğer memleketlerden gelen 138.428 göçmen için, 17.016 hane inşa edildiğini ifade etmiştir255.

249

Hâkimiyet-i Milliye, 19 Haziran 1924. 250

Öztürk, Türk Parlamento tarihi, s. 371 251

Hâkimiyet-i Milliye, 19 Haziran 1924. 252

İpek, “Göçmen Köylerine Dair”, s. 19 253

BCA, 030.18.1.1 28.29.12. 254

Geray, Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler, s. 49. 255

Tahrip olan yerlerin tamiri ve yeniden yapılan evler, elbette Türkiye ekonomisine büyük bir yük getirmiştir. 1927 yılında Meclis’te konuşan Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik Bey, işgal esnasında ülkenin en mamur yerlerinin tahrip edildiğini, eğer tahrip edilmeselerdi, o gün alınan gelirlerden yüzde 5–10 daha fazla gelir alınabileceğini ifade etmiştir. Yüz binlerce ev tahrip edildiğinden, bunların musakkafat (bina) vergisinin de alınmaması, bunları yeniden yapmak için ayrılan mesai de hükümetin gelirlerini azaltmıştır256. 1932 yılına kadar tamir ettirilen terk edilmiş hanelerin sayısı 19.279’dur. Ayrıca, 4567 adet yeni iktisadi hane ve Antalya, Samsun, İzmir, Bilecik, Cebeli Bereket, Mersin, Ankara ve Manisa illerinde 69 adet de numûne köy inşa edilmiştir. Bütün bu işler için ise, 1.786.684 lira harcama yapılmıştır257. Dönemin ekonomisi göz önünde bulundurulduğunda, bu miktar azımsanmayacak bir miktar olmuştur.

Her ne kadar bütün emval-i metrukelerin tespit edildiği ve kullanıldığı ve fuzuli işgallerden kurtarıldığı araştırılmış ise de, özellikle İstanbul’daki emlak-ı metruke hakkında zaman zaman bazı ihbarlar alınması şüphe uyandırmıştır. Hükümet, yeniden emlak-ı metruke bulunur ümidiyle ikramiyeler vaat etmiş yinede sonuç çıkmamıştır. Yine de duyulan şüphe üzerine birkaç kişilik komisyon maliye tahsil şubelerinde araştırma yaparak “etabli” vesikası almış olanların emlak ve akarlarının mevcudunu tespit etmiş, arsa, dükkân, emlak olmak üzere altı bine yakın metruk emlaki meydana çıkarmış ve bunların maliyeye devrini yapmıştır258.