• Sonuç bulunamadı

KAMULAŞTIRMADAN SONRA ALINAN TAPU KAYDININ İPTALİ DAVASI DAVAS

I ACELE KAMULAŞTIRMA DAVASI A DAVANIN AÇILMAS

D. DAVANIN AÇILAMAYACAĞI HALLER

III. KAMULAŞTIRMADAN SONRA ALINAN TAPU KAYDININ İPTALİ DAVASI DAVAS

A. DAVANIN AÇILMASI

Kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması ile kamulaştırma konusu taşınmazın mülkiyeti idareye geçer. Mülkiyetin idareye geçmesi, 4650 sayılı Kanunla değişikten önceki 2942 sayılı Kanun uyarınca, kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesiyle502, 16. madde uyarınca açılan acele el koyma ve tescil davasında verilen tescil hükmü veya tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar için 19. madde uyarınca verilen tescil kararı ile gerçekleşmekte idi. Değişiklik sonrasında ise, mahkemece verilen tescil kararı ile mülkiyet kamulaştırma yapan idareye geçmektedir503. Taşınmaz malikinin idareye tapuda ferağ vermesi durumunda ise, mülkiyet doğrudan doğruya ferağ ile idareye geçecektir504.

Tescil kararının verilmesi veya ferağ ile tapu kütüğünde gereken işlemler yapılarak taşınmazın kamulaştıran idare adına tescili gerçekleştirilir. Kamulaştırma konusu taşınmazın tapu kütüğüne idare adına tescili sağlandıktan sonra, söz konusu taşınmazın gerçek veya tüzel kişi adına yeniden tapuya tescili mümkün değildir. Buna rağmen bir tescil işlemi yapılmış ise, bu sonraki tescil işlemi hukuken geçerli değildir505.

Zira tescil işleminin kendisinden beklenen sonucu sağlayabilmesi için, tescile dayanak olan geçerli bir hukuki sebep mevcut olmalı ve yetkili kişi tarafından tescil

501 “Kamulaştırma Kanununun 30. maddesi uyarınca yapılan devir işlemi, kamulaştırma niteliğinde değildir. Bu husus madde metninde açıkça belirtilmiştir. Hal böyle olunca, kamulaştırılan taşınmazlar için uygulama alanı bulunan Kamulaştırma Kanununun 23. maddesinin olayda tatbik yeri yoktur. Açıklanan nedenle mahkemece yasal dayanağı olmayan davanın reddine karar verilmesi doğrudur”. Y5HD, E. 2000/10990, K. 2000/11625, KT. 23.06.2000. KY.

502 "mülkiyetin idareye geçmesi, bu Kanundaki özel hükümler dışında kamulaştırma işleminin idari yargı yönünden kesinleşmesi ile olur". 2942 sayılı Kanun, m. 25.

503

4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kanun, m. 25. 504 Tutar – Pulak, c. 2, s. 2029, 2030.

talebinde bulunulmalıdır. Tescile esas olacak bir hukuki sebep hiç yoksa veya mevcut hukuki sebep geçerli değilse, yapılan tescil de geçersiz olur506.

Mükerrer olarak yapılan tescil işlemi hukuken geçerli olmamakla birlikte tapu sicil memuru kendiliğinden harekete geçerek bu mükerrer kaydı iptal edemez507. Ancak lehine yolsuz tescil yapılmış olan kişi, yolsuz tescilin düzeltilmesini kabul ederse, tarafların yazılı anlaşmaları ile gerekli düzeltme yapılır. Fakat lehine yolsuz tescil yapılmış olan kişi düzeltme talebini kabul etmezse, tapu kaydının dava yoluyla düzeltilmesi gerekir. Gerçek hak durumuna uygun düşmeyen, yolsuz tapu sicili kayıtlarının düzeltilmesi amacıyla açılabilecek "tapu sicilini düzeltme davası"508 Türk Medeni Kanunu'un 1025. ve 1027. maddelerinde düzenlenmiştir509.

Sonuç olarak, tapu memurunun düzeltme işlemini yapabilmesi için, idare tarafından açılan dava sonucu mahkeme tarafından bu hususta bir karar verilmesi gerekir. 2942 sayılı Kanun510, kamulaştırmayı yapan idarenin haklarını korumak için, kamulaştırmadan sonra alınan tapu kaydının iptalini ayrıca özel olarak 36. maddesinde düzenlemiştir511.

2942 sayılı Kanunda 36. maddenin yer alması madde gerekçesinde şu ifadelerle açıklanmıştır512: "bugüne kadar yapılan uygulamalarda idarenin geçmiş yıllarda kamu yararı kararı alıp bunun dışındaki kamulaştırma işlemlerini tekemmül ettirmediği fakat kamulaştırma kanunlarının göz önünde tuttuğu maksatlara fiilen tahsis ettiği taşınmaz mallara rastlandığı ..., kamulaştırma yapan idarelerin kamulaştırma işlemlerini zamanında tekemmül ettirememesinden yararlanmak isteyen bazı ilgililerin bilahare bu gibi taşınmazlara dolaylı yollardan tapu çıkardıkları ve idarelere müracaatla günün şartlarına uygun bedel talebinde bulundukları ve konunun mahkemelere intikal ettiği ...

506 Ayan, Mehmet, Eşya Hukuku I, Zilyedlik ve Tapu Sicili, Mimoza Yayınları, Konya 2001, s. 272- 292. Bkz. EMK, m. 924; TMK, m. 1022.

507 "Tapu kütüğüne bir tescil işleminin yapılabilmesi için, kural olarak ilgililerin bu yönde talepte bulunmalarına ihtiyaç vardır. İlgililer tarafından istenmedikçe tapu memurunun kendiliğinden tescil işlemini yapması mümkün değildir". Ayan, s. 277; TMK, m. 1013; "ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir... Tapu memuru basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca resen düzeltir". TMK, m. 1027.

508 Uygulamada "tapu iptali ve tescil davası" terimi kullanılmaktadır. 509 Ayan, s. 319, 320.

510

4650 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanunun 36. maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. 511 Yıldız, s. 138; Tutar – Pulak, c. 2, s. 2030.

açıklanan hususlarda idareleri rahatlatmak ve aynı zamanda mükerrer ödemelere mani olmak ve uygulamada görülen aksaklıkları gidermek üzere 36. madde ... düzenlenmiştir". Ancak maddenin gerekçesi ile metni birbiri ile örtüşmemektedir. Zira madde gerekçesinde, kamulaştırma işlemlerinin tamamlanamamasından dolayı kamulaştırma konusu taşınmazlara bazı ilgililerin dolaylı yollardan tapu çıkarıldığı ifade edilmektedir. Madde metninde ise, kamulaştırma işlemleri tamamlanıp tapuda kayıtlı olanların idare adına intikallerinin yapılmasından, tapuda kayıtlı olmayanların tescillerinin sağlanmasından sonra, kamulaştırılan yer için herhangi bir nedenle gerçek veya tüzel kişiler adına yeniden tapu tesis edilmesi düzenleme konusu yapılmıştır513. Asıl olan madde metni olduğundan, öncelikle idare adına tapu kaydının olması şarttır. İdare, kamulaştırma yolu ile mülkiyetini kazandığı ve adına tescil ettirdiği taşınmazın başka kişiler adına tapuda kayıtlı olduğunu tespit ederse, mükerrer tapu kaydının iptali için dava yoluna başvurmalıdır514.

Özellikle 4650 sayılı Kanun öncesi tapuya kayıtlı olmayan taşınmazların kamulaştırılmasında idarece açılan dava sonucunda mahkemece verilen tescil kararlarının ve tapu müdürlüğünde işlendiği zilyedlik zaptının, kadastro çalışmaları esnasında dikkate alınmayarak eski zilyedler adına tapu siciline kayıt yapılması ve bu durumun idarelerce kontrolünün yapılmayarak kadastro tespitlerinin kesinleşmesi neticesinde, 2942 sayılı Kanunun 36. maddesinin kapsamına giren yolsuz tesciller ortaya çıkmaktadır515.

Yargıtay bu ve benzeri durumlarda açılan davalarda, iptal gerekçesinin kamulaştırma konusu olan taşınmazın tapusuz olması sebebiyle daha önce 2942 sayılı Kanunun 19. maddesine göre oluşturulan sicil ve kesinleşmiş kamulaştırma olduğunu belirtmektedir516.

3204 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi517 uyarınca, tapuya kayıtlı bir taşınmaz, herhangi bir sebeple kadastro sırasında gerçek maliki dışında bir kişi adına

513 Yıldırım – Başsorgun, s. 857. 514 Yıldırım – Başsorgun, s. 857.

515 Uygulamada açılan kamulaştırmadan sonra alınan tapu kaydının iptali davalarının çoğunluğu bu niteliktedir.

516

Y18HD, E. 1998/13980, K. 1998/14530, KT. 17.12.1998. KY.

517 “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz”.

tapuya kaydedilir ve kadastro tutanağı kesinleştikten sonra 10 yıl geçerse, artık eski malikin önceki tapu kaydına dayanarak hak iddia etmesi ve kadastro tapusunun iptali için dava açması mümkün değildir518. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 3204 sayılı Kadastro Kanununun tasfiye kanunu niteliğinde olduğunu kabul etmekte ve “kamulaştırma sonucu idare adına tapuya kaydedilen bir taşınmazın, daha sonra, kadastro sırasında üçüncü bir kişi adına tespit edilip tutanağın kesinleşmesinden itibaren 10 yılda geçmişse, kamulaştırma nedeni ile bile olsa idarenin, yeni malike karşı tapu iptali davası açamayacağı görüşünü benimsemiş ve böyle bir durumda kamulaştırma sonucunda idare adına oluşan tapu kaydına değil, kadastro neticesinde oluşan yeni tapu kaydına itibar edileceği yönünde kararlar vermektedir” 519.

Kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçmeden, kamulaştırma yolu ile taşınmazı adına tapuya tescil ettiren idare, 2942 sayılı Kanunun 36. maddesi uyarınca kadastro malikine karşı dava açarsa, ikinci tapuyu iptal ettirir. Kamulaştırma yapılmasına rağmen idare adına tapu kaydı bulunmuyorsa, idare taşınmazın kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedelinin ödendiğini, kamulaştırma işleminin kesinleştiğini, TMK’nun 705. maddesi520 uyarınca, kamulaştırma yolu ile mülkiyeti tescilden önce kazandığını ileri sürerek kadastro malikine karşı dava açarsa, ikinci tapuyu iptal ettirir521.

Kamulaştırma sonucu kamulaştırma konusu taşınmaz, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B522 ve C523 bentleri kapsamına giren nitelikte kamu malına dönüşürse,

518 Yıldırım – Başsorgun, s. 858.

519 Yıldırım – Başsorgun, s. 858. “Dava kamulaştırılan taşınmazın Karayolları Genel Müdürlüğü adına tescilinden sonra yapılan kadastro tespiti sırasında Hazine adına tescil edilip, bilahare de davalılara satıldığı iddiasına dayanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Mahkemece, kadastro tespitinden itibaren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açılan tapu iptal ve tescil davasının reddine karar verilmiş, hüküm Karayolları Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmiştir. Kadastro tespiti sonucu oluşan tapu kaydının tescilinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği dosya içeriğine uygun olarak mahkemece kabul ve takdir edilmiştir. Kamulaştırma Kanununun 36. maddesi de Kadastro Kanunundaki hak düşürücü süreyi bertaraf edici nitelikte değildir. Davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir”. Y5HD, E. 2002/10363, K. 2002/14167, KT. 20.06.2002. KY.

520

“Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır”.

521 Yıldırım – Başsorgun, s. 858, 559.

522 “B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi

idare bu yeri kamulaştırdığını ileri sürerek 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki hak düşürücü süreye tabi olmadan her zaman tapu iptal davası açabilir524. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D525 bendine konu ormanlar için, ormanların kadastro işlemi 6831 sayılı Orman Kanunu'un 11. maddesi uyarınca özel komisyonlarca yapıldığından, idare bu yeri kamulaştırdığını ileri sürerek 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki hak düşürücü süreye tabi olmadan her zaman tapu iptal davası açabilir526.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A527 maddesinde belirtilen, kamu hizmet malları için ise, bir görüşe göre, “kamulaştırma v.s. nedenlerden dolayı kadastrodan önce tapu siciline idare adına kaydedilebilen bu mallar, kadastro çalışmaları sonunda bedel ödenmediği v.s. gibi nedenlerle kamulaştırmanın kesinleşmediği gerekçesi ile veya kamulaştırma kesinleşse bile hataen üçüncü özel kişiler adına tespit edilir ve tutanağı kesinleşerek tapuya tescil edilirse, idarece kadastro maliklerine karşı 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmalıdır. Aksi takdirde kadastro öncesi idare kamulaştırma yaparak bu malları tapuya tescil ettirmiş olsa bile, kadastro tespitinden sonra hak düşürücü süre içinde dava açılmazsa

veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır. Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler. Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir”.

523

“C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır”.

524

“Mahkemece yapılan inceleme sonucunda; dava konusu yerin daha önce kesinleşmiş kamulaştırma sahasında kaldığı anlaşılmış olup, kamulaştırma sonrası geçen kadastro çalışmaları sonucu davalı adına tapuya tescil edilmiş ise de; kamuya ait yollar sonradan 3. kişi adına tapuya tescil edilse bile, burada 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinin uygulama olanağı bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmesinde ... bir isabetsizlik görülmemiştir”. Y5HD, E. 2003/3937, K. 2003/5286, KT. 14.04.2003. KY. Aynı yönde bkz. Y5HD, E. 2003/4523, K. 2003/6077, KT. 28.04.2003. KY; Y5HD, E. 2003/8383, K. 2003/10493, KT. 25.09.2003. KY; Y5HD, E. 2004/2710, K. 2004/4432, KT. 09.04.2004. KY; Y5HD, E. 2004/4678, K. 2004/6150, KT. 28.05.2004. KY. “Kamuya ait tren yolları sonradan 3. kişi adına tapuya tescil edilse bile, burada 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinin uygulama olanağı bulunmadığından davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir”. Y5HD, E. 2004/6160, K. 2004/7567, KT. 01.07.2004. KY.

525 “D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir”.

526 Yıldırım – Başsorgun, s. 559, 560.

527 “A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur”.

üçüncü kişinin mülkiyet hakkına artık bir itiraz edilemez. Bu durum Kadastro Kanununun bir tasfiye kanunu olması özelliğinden kaynaklanmakta olup, burada 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 36. maddesi de uygulanmaz. Böyle bir durumda, bu taşınmaza idarenin ihtiyacı varsa, taşınmazı yeniden kamulaştırmak zorundadır. Aksi halde yeni kadastro maliki, idare aleyhine kamulaştırmasız el koyma nedeni ile el atmanın önlenmesi veya fiili duruma razı olması halinde taşınmazın bedelinin tahsili davasını açabilir”528.

1. Görevli ve Yetkili Mahkeme

Kamulaştırmadan sonra alınan tapu kaydının iptali davası da, 2942 sayılı Kanunun 24. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, adli yargının görev alanındadır. Görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesidir.

2. Davanın Tarafları

2942 sayılı Kanunun 36. maddesi uyarınca açılacak tapu iptali davasında, davacı taraf dava konusu taşınmazı kamulaştıran idaredir529. Taşınmazı sonradan adına tapuya tescil ettiren gerçek kişi veya kişiler veya tüzel kişiler ise davalı konumndadır530.

2942 sayılı Kanunda, davanın hasım gösterilerek açılması hakkında bir hüküm bulunmamakla birlikte, mahkemece verilecek kararın niteliği de dikkate alındığında bu davanın hasım gösterilerek açılması gerekir. Nitekim Yargıtay kararlarından da bu sonuca ulaşılmaktadır: "Davada, Kamulaştırma Yasası uyarınca gerekli işlemler tamamlanıp kamlaştırmayı yapan idare adına tescil edilen 310 parsel sayılı taşınmazın 17.08 metrekarelik kısmının davalı şirket adına yeniden tapuya tescil edildiği savı ile 2942 sayılı Yasanın 36. maddesi hükmü uyarınca dava konusu yerin tapu kaydının iptali istenmiştir. Dava tapu kayıt maliki Petrol Ofisi A.Ş.'yi temsilen Petrol Ofisi İskenderun Bölge Müdürlüğüne yöneltilmiş dava dilekçesi de adı geçen bölge müdürlüğüne tebliğ olunmuştur. ... Bölge Müdürlüğünün adı geçen anonim şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Saptanan bu durum karşısında dava dilekçesinin tapu

528 Yıldırım – Başsorgun, s. 560-562. 529 Özkan, s. 2185.

kayıt maliki Petrol Ofisi A.Ş.'ne yöntemince tebliğ edilip, taraf teşkili sağlandıktan sonra oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekir"531.

2942 sayılı Kanunun 14. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, tespit olunan malike karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmazın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur. Bu hüküm bu davada da geçerlidir. Yargıtay'ın bir kararında, "Dosyada toplanan bilgi ve belgelerden, özellikle aile nüfus kaydı içeriğinden davalının bu dava açılmadan önce 23.04.2005 tarihinde ölmüş olduğu ve bu kişinin dava konusu edilen taşınmazın tapu kayıt maliki bulunduğu anlaşılmaktadır. 2942 sayılı Yasanın 4650 sayılı Yasayla değişik 14. maddesinin 5. fıkrası hükmü uyarınca, idare tarafından bu yasa hükümlerine göre tespit olunan malike karşı açılan davaların görülmesi sırasında taşınmaz malın tapu malikinin daha önce öldüğü saptandığında miraçılarının dahil edilmesi suretiyle davaya devam olunacağı gözetilmeden mahkemece yerinde olmayan gerekçeyle davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir"532.

3. Davanın Süresi

Medeni Kanun hükümlerine göre açılan tapu iptali ve tescil davasında olduğu gibi, kamulaştırmadan sonra alınan tapu kaydının iptali davası da mülkiyet veya bir irtifak hakkından kaynaklandığından ayni nitelik taşımaktadır. Bu nedenle dava için hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi yoktur. Ayrıca dava bir tespit davası niteliğindedir. Mahkemenin vereceği karar kurucu olmayıp, bildirici niteliktedir533.

B. DAVANIN ŞARTLARI

Kamulaştırmadan sonra alınan tapu kaydının iptali davasının açılabilmesi için, kamulaştırılan taşınmaz için herhangi bir nedenle gerçek veya tüzel kişiler adına kamulaştırmadan sonra tesis edilen yolsuz bir tescil bulunmalıdır.

531

Y18HD, E. 2005/4322, K. 2005/5778, KT. 02.06.2005. KY.

532 "Dava, 2942 sayılı Kanunun 36. maddsinden kaynaklanan tapu iptali ve tescili isteminden ibarettir. Aynı Kanunun 14/6. maddesine göre, ölü kişi aleyhine kamulaştırma nedeniyle açılan davalarda, dava reddedilmeyip, mirasçılar davaya dahil edilerek, deam edilip karar verilmelidir". Y18HD, E. 2006/2370, K. 2006/4214, KT. 22.05.2006. KY. Aynı yönde bkz. Y5HD, E. 1996/10570, K. 1996/11859, KT. 16.09.1996. KY.

Hakim evrak üzerinde veya gerekli gördüğü takdirde yerinde inceleme yaparak sonraki kaydın iptali hakkında bir karar verir. 2942 sayılı Kanun burada hakime inceleme şekli hususunda takdir yetkisi tanımıştır. Hakim, keşif kararı alarak, taşınmazın niteliğine göre bilirkişi kurulu oluşturabilir. Bilirkişi olarak kadastro fen memurunun alınması yeterli olabilir. Mahkeme tapuların zemine uygulanması yönünden keşif yaparak, uzman bilirkişilerden rapor alır ve tapuların kamulaştırılan taşınmaza ait olup olmadığını tespit eder534. Bir davada Yargıtay, "mahkemece kamulaştırma krokisi ve civar tapular getirtilmek sureti ile mahallinde uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak kamulaştırmaya konu yerin tamamının davalıya ait olup yol olarak terkini gereken parsel kapsamında olduğu tespit edilmeden parselin tamamı için terkin kararı verilmesi doğru görülmemiştir"535 şeklinde karar vermiştir.

Mahkeme yaptığı inceleme ve araştırma sonucu, dava konusu taşınmazın idare adına olan tescilinin kamulaştırma sebebine dayalı olup olmadığını ve bu kayıt ile sonraki kaydın nitelik ve kapsamını tespit eder. İdare adına yapılmış tescil kamulaştırma sebebine dayanıyorsa ve sonraki tescil aynı arz parçasını kapsıyorsa, sonraki kaydın iptaline karar verir. Tapu kayıtları farklı arz parçalarına ilişkin ise dava reddedilir. Sonraki tapu kaydı kamulaştırılan yerden daha fazla yeri kapsamakta ise sadece idare adına tescilli yer kadarı iptal edilecektir536. Nitekim Yargıtay'a göre, "davacı idare dava dilekçesinde, davalı yanın 2202 parsel sayılı taşınmazının 420 metrekarelik kısmının tapusunun iptali ile kendi adına tescilini istemiş bulunmasına ve dava konusu edilen 2202 parselin yüzölçümünün tapu kaydında 484 metrekare olmasına karşın mahkemece HUMK'nun 74. maddesi hükmüne aykırı olarak istem aşılmak suretiyle, 420 metrekare yerine 514.83 metrekarelik kısmın tapusunun iptaliyle idare adına tesciline hükmedilmesi doğru görülmemiştir"537.

C. TEMYİZ VE YARGILAMA GİDERLERİ

Mahkemece verilecek karar için temyiz yolu açıktır. Karar, dava hasım gösterilmeden bile açılmış olsa, sonraki kayıt malikine tebliğ edilmesi gerekir. Davaya katılıp, karşı çıkmadıkça sonraki kayıt malikine yargılama gideri ve vekalet ücreti

534 Özkan, s. 2186; Yıldız, s. 138. 535

Y18HD, E. 1995/8425, K. 1995/10007, KT. 12.10.1995. KY. 536 Tutar – Pulak, c. 2, s. 2030; Yıldız, s. 138.

yükletilemez538. Bununla birlikte Yargıtay bir kararında, "Dava, Kamulaştırma Kanununun 36. maddesi uyarınca kamulaştırmadan sonra alınan tapu kaydının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davalı usulüne uygun davetiyeye rağmen duruşmaya gelmemiş, cevap da vermemiştir. Mahkemece yapılan inceleme sonucunda; dava konusu yerin daha önce kesinleşmiş kamulaştırma sahasında kaldığı anlaşılmış olup, kamulaştırma sonrası geçen kadastro çalışmaları sonucu davalı adına tapuya tescil edilmiş ise de; kamuya ait yollar sonradan 3. kişi adına tapuya tescil edilse bile, burada 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinin uygulama olanağı bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmesinde ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir"539 şeklinde hüküm vermiştir.

Ayrıca açılacak bu dava 36. maddenin son cümlesinde ifade edildiği üzere, harca