• Sonuç bulunamadı

B. KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ 1 Tebligat ve İlanların Yapılması

3. Keşif ve Bilirkişi İncelemes

Mahkemece belirlenen ilk duruşmada taraflar arasında kamulaştırma bedeli üzerinde uzlaşma sağlanamadığı takdirde hakim, en geç 10 gün sonrası için bir keşif günü110 ile en geç 30 gün sonrası için yeni duruşma günü belirler. Bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda kamulaştırılacak taşınmazın bedelinin tespiti için mahallinde keşif yapılır. Keşifte hazır bulunması için taşınmazın bulunduğu yerin bağlı olduğu köy veya mahalle muhtarına da davetiye çıkartılır, keşifte muhtarın beyanı da alınır111. Muhtarın, davanın tarafı, tanığı veya bilirkişisi olması durumunda davetiye azalardan birine çıkarılmalı ve onun beyanı alınmalıdır112. Muhtar veya taraflardan biri, yapılan tebligata rağmen keşifte hazır bulunmazlarsa yine de keşif gerçekleştirilir. Ertelenmesi söz konusu değildir, gelmeyenlerin yokluğunda devam edilir113. Ancak mahkemece oluşturulan bilirkişi kurulundan birisinin dahi keşifte hazır bulunmaması halinde keşif gerçekleştirilemez114.

109 Tutar – Pulak, c. 1, s. 222. 110

“tatbikatta bu kadar kısa süre içerisinde özellikle büyük yerlerde keşif hazırlığını tamamlamak hemem hemen imkansızdır. Zira keşiften önce, kamulaştırılan taşınmaz arazi ise o yerde bulunan il ve ilçe tarım müdürlüklerinden taşınmazda mutat olarak ekilen münavebe ürünlerinin verim miktarları, üretim masrafları ve ortalama toptan kilogram satış fiyatları sorulup cevapları alınmalı gerektiğinde bu ürünlerin satış fiyatlarının Toprak Mahsulleri Ofisi, hal müdürlükler veya o yerde bulunan ürün borsalarından sorulmalıdır. Taşınmaz arsa ise bu kez de emsal taşınmazların satışlarına ilişkin tapu kayıtları, krokileri, kamulaştırılan taşınmaza ve şehir merkezine, resmi kurumlara olan uzaklıklarını gösterir paftaları getirilmeden keşif yapılması mümkün değildir. Tüm bu bilgi ve belgeler getirtilmelidir ki bilirkişi kurulu, bu resmi belgelere göre taşınmazın değerini tespit etsin. Her şeye rağmen tarafların anlaşamadıkları belli olunca, hakim yasanın ruhuna uygun bir şekilde diğer davalardan önce kamulaştırma davalarına öncelik vererek bu belgeleri getirtmeli ve en kısa süre içerisinde keşif kararı vermelidir”. Yıldırım – Başsorgun, s. 149. “Türkiye'de mahkemelerin çözümlemek zorunda oldukları dava sayısı ve iş yoğunluğu dikkate alınırsa, özetlenmeye çalışılan bu kısa süreli ve karışık yöntemin nasıl çalışabileceği, doğrusu merak konusudur”. Akgüner – Erman, s. 9.

111

2942 sayılı Kanun, m. 10/6. 112 Tutar – Pulak, c. 1, s. 224.

113 Akar, s. 34; Yıldırım – Başsorgun, s. 150. 114 Yıldırım – Başsorgun, s. 150.

Uygulamada keşif masrafı davacı tarafça yatırılmadığı takdirde keşif yapılmamakta ve verilen kesin sürede de masraf yatırılmadığı takdirde dava reddedilmektedir115.

Hakim keşif zaptına kamulaştırılacak taşınmazın ilk bakışta görülebilen genel özelliklerini, çevredeki diğer taşınmazların durumlarını, gözlemlerini yazdırmalıdır. Kamulaştırılan taşınmazın arsa ya da arazi niteliği, tarla ya da kapama bağ-bahçe, sulu ya da susuz tarım arazisi olduğu gibi hususlarda taraflar ya da taraflarla bilirkişiler arasında ortaya çıkabilecek olan uyuşmazlıkların çözümünde ve ilk derece mahkemesince verilecek kararın Yargıtay tarafından denetiminde116, keşif zaptındaki bu tür gözlemler dikkate alınabilecektir. Zira taşınmazda ekili olabilecek ürünlerin cinsleri, ağaçların türleri ve tahmini yaşları, yapı var ise kullanım amacı ve durumu, çevrede akarsu, sulama kanalı, kuyu, yol, yerleşim yeri bulunup bulunmadığı, taşınmazın ve çevresinin belediyeler tarafından getirilmekte olan yol, su, elektrik, sokak aydınlatması, kanalizasyon, çöp toplama gibi hizmetlerden yararlanıp yararlanmadığı gibi nitelik ve nicelik belirleyici unsurlar kamulaştırma bedelinin tespitinde önem arzetmektedir. Taşınmazın ve çevresinin fotoğraflarının çektirilmesi de yararlı olacaktır117.

Bununla birlikte uygulamada keşif tutanakları oldukça yetersiz düzenlenmektedir. Kamulaştırma işlemi genellikle birden çok taşınmaz için yapılmakta ve mahkeme aynı günde birden çok dosya için keşif kararı vermektedir. Genellikle taşınmazların nitelikleri keşif tutanağına yazılmamakta, bilirkişilerin raporlarında bu hususları belirtmeleri istenmektedir. Bu şekilde yapılan bir keşif ise, amaca elverişli ve usule uygun değildir. Hakim, keşif yerindeki gözlemlerini ve edindiği kanaati keşif tutanağına yazdırmalıdır118.

115 "Mahkemece belirlenen kamulaştırma bedelinin taşınmaz maliki adına yatırılması için verilen mehillere rağmen yatırılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı idare tarafından temyiz edilmiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir". Y5HD, E. 2003/12728, K. 2004/1981, KT. 01.03.2004, YKD, c. 32, Mart 2006, sy. 3, s. 381.

116 “Bu gözlem ve taşınmazların konumlarının belirlenmesine yönelik çalışmalar bir çok ihtilafı tamamen ortadan kaldırdığı gibi Yargıtay denetiminde de çok önemlidir. Yargıtay incelemesi sırasında bu hususlar dosyadan açıkça anlaşılmıyor ise mahkeme kararı araştırmaya yönelik olarak bozulmakta, bu da davaların gereksiz yere uzamasına neden olmaktadır”. Yıldırım – Başsorgun, s. 151. Yargıtay bilirkişi raporlarını bu tespitlere dayanarak incelemektedir. Bkz. Y18HD, E. 2005/3973, K. 2005/6494, KT. 20.06.2005. KY.

117 Tutar – Pulak, s. 224; Yıldırım – Başsorgun, s. 150; Hayta, s. 123.

118 Yıldırım – Başsorgun, s. 150. Ayrıca davaların seri ve hızlı bir şekilde yürümesi için hakimin belirleyeceği, örneğin birlikte kamulaştırmalarda keşif tutanaklarındaki kimlik tespitine ve tüm

Bilirkişilerce değerlendirme yapılmadan önce, tarafların mahkemeye sunduğu emsal satışlar ve bilirkişilerin resen aldığı emsal satışlara ilişkin kayıtlar mahkemece getirtilir119. Yargıtay'ın bir kararında, "mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın kamulaştırma bedeli konusunda tarafları öncelikle anlaşmaya davet edip, anlaşamamaları halinde bedelin tespiti için keşif yapılmasına karar vermelidir. ... taşınmaz malın bedelinin tespiti için gerekli olan bilgi ve belgeler de toplanmadan tensiple doğrudan keşif kararı verilip mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, ... taşınmaz malın bulunduğu yerin bağlı olduğu köy muhtarının davetiye ile çağrılıp keşifte hazır bulunması temin edilerek beyanının alınması yolun gidilmesi, doğru görülmemiştir"120.

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11. maddedeki kamulaştırma bedelinin tespiti esasları doğrultusunda121 taşınmazın değerini belirten

taşınmazlar için ortak söylenebilecek bölümlerin aynen yazılarak her bir dosya için çoğaltılması ve ayrıca imzalanarak dosyaya konulması gibi bazı yöntemlerin uygulanmasının da mümkün olduğu ifade edilmiştir. Yıldırım – Başsorgun, s. 150.

119 Böke, s. 170. "Bilirkişi kurulunca da dava konusu taşınmazın emsalden 10 kat daha değerli olduğu kabul edildiğine göre, emsal olarak kabulü mümkün olmayacağı açıktır. Bu durumda, taşınmazın bulunduğu şehrin en gelişmiş ticaret ve iş merkezinden emsal göstermeleri için taraf vekillerine imkan tanınıp emsaller celp edildikten, gerektiğinde resen emsal de celp edildikten sonra mahallinde yeniden keşif yapılıp rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden geçersiz olan rapora göre hüküm kurulması, doğru görülmemiştir". Y18HD, E. 2004/1163, K. 2004/1972, KT. 01.03.2004, YKD, c. 31, Haziran 2005, sy. 6, s. 858, 859. Aynı yönde bkz. Y18HD, E. 2004/10989, K. 2005/764, KT. 07.02.2005, YKD, c. 31, Haziran 2005, sy. 6, s. 861, 862. "Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesi uyarınca arsalara kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan serbest alım satımı yapılan arsa niteliğindeki emsal satışlara göre değer biçilmesi gerekir. Bilirkişi kurulunca emsal karşılaştırılması yapılmadan dava konusu taşınmazın kendi satışı mukayese yapılmak suretiyle değer biçildiği gibi emsal olarak alınan taşınmaz satış tarihinde arazi niteliğindedir. Bu nedenle dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeden benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihine yakın zamanlarda yapılan emsal satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir". Y5HD, E. 2006/2350, K. 2006/5349, KT. 01.05.2006, YKD, c. 32, Ekim 2006, sy. 10, s. 1591, 1592; “Mahkemece bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar geçersizdir. Şöyle ki; Bilirkişi kurullarınca somut emsal olarak anılan taşınmazın alıcı ve satıcısı ticari şirket olup, emsalin üzerinde de satış tarihinde benzin istasyonu ve müştemilatı mevcuttur. Bu satış alıcı ve satıcısının iştigal alanı nedeni ile özel amaçlı satış olduğu sabit olup, emsal olarak alınamaz. Bu sebeple taraflara yeniden yakın zaman ve yerlerde ticari olmayan emsal bildirmeleri için mehil verilmesi gerektiğinde re’sen emsallerin celbinden sonra oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği ...”. Y5HD, E. 2003/20533, K. 2003/2032, KT. 25.02.2003, YKD, c. 30, Mayıs 2004, sy. 5, s. 693-695

120

Y18HD, E. 2004/6663, K. 2004/8365, KT. 08.11.2004. KY.

121 Bilirkişilerin kamulaştırma bedelini nasıl tespit edecekleri, bu konuya ilişkin yöntem ve usuller çalışma konumuzun kapsamı dışında tutulduğundan inceleme konusu yapılmamıştır. Bu konu için bkz. Akın, Yılmaz, Kamulaştırmada Bilirkişilik, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Ankara 1991;

Tanrıvermiş, Harun – Gündoğmuş, Erdemir – Birinci, Avni – Ceyhan, Vedat, Türkiyede Tarım

Arazilerinin Kamulaştırma Bedellerinin Tespitinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Yolları, Türkiye V. Tarım Ekonomisi Kongresi, Erzurum 18-20 Eylül 2002, s. 111-123; Mülayim, Gökalp –

raporlarını 15 gün içinde mahkemeye verirler122. Mahkeme duruşma günü beklenmeksizin raporu taraflara tebliğ eder123. Ancak duruşma gününe kadar olan sürenin kısalığı bu tebligatın yapılmasını çoğu zaman engellemektedir. Bu nedenle

Tanrıvermiş, Harun, Türkiye’de Kamulaştırma, Değerleme ve Birikişilik: Deneyim ve Gelişim

Süreçleri, ANKÜSEM, Kamulaştırma, Değerleme ve Bilirkişilik Eğitim Programı Ders Notları, Ankara 2004; Tanrıvermiş, Harun – Gündoğmuş, Erdemir – Demirci, Rasih, Tarım Arazilerinin Kamulaştırma Bedellerinin Takdirinde Kullanılabilecek Kapitalizasyon Faiz Oranları, Arazi Gelirleri ve Birim Arazi Değerleri, Eduser Danışmanlık ve Uzmanlık Hizmetleri Ltd. Şti., Ankara 2004;

Tanrıvermiş, Harun, Tarım Arazilerinin Değerlerinin Belirlenmesinde Kullanılabilecek

Kapitalizasyon Faiz Oranlarının Tespiti ve Türkiye’deki Uygulamaları, Üçüncü Sektör Kooperatifçilik, Ankara 1998, sy. 129. Konuya ilişkin pek çok Yargıtay kararı da bulunmaktadır. Bkz. Y18HD, E. 2003/3237, K. 2003/5457, KT. 23.06.2003, YKD, c. 29, Eylül 2003, sy. 9, s. 1413, 1414; Y5HD, E. 2003/6064, K. 2003/10391, KT. 23.09.2003, YKD, c. 29, Aralık 2003, sy. 12, s. 1834, 1835; Y5HD, E. 2003/18246, K. 2003/592, KT. 03.02.2003, YKD, c. 29, Temmuz 2003, sy. 7, s. 1048, 1049; Y5HD, E. 2003/13964, K. 2004/1613, KT. 24.02.2004, YKD, c. 31, Ocak 2005, sy. 1, s. 31, 32; Y5HD, E. 2003/19047, K. 2003/4047, KT. 24.03.2003, YKD, c. 30, Ocak 2004, sy. 1, s. 49, 50; Y5HD, E. 2003/11795, K. 2004/399, KT. 26.01.2004, YKD, c. 30, Ağustos 2004, sy. 8, s. 1209, 1210; Y5HD, E. 2004/11821, K. 2005/1157, KT. 14.02.2005, YKD, c. 31, Ekim 2005, sy. 10, s. 1542, 1543. Özellikle kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında 2942 sayılı Kanunun değer biçmeye ilişkin hükümlerinin kıyasen uygulanması nedeniyle bu davalara ilişkin içtihatlar bedel tespiti ve tescili davaları için emsal karar niteliğindedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Şahiniz, Salih, Teoride ve Uygulamada Kamulaştırmasız El Koyma, Seçkin Yayınevi, Ankara 2006, s. 147-214;

Kaya, Tayfun, Kamulaştırmasız El Koyma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2001; Ulusoy, Yasin, İdarenin Kamulaştımsız El Atması, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Denizli

2002. Örnek kararlar için bkz. Y5HD, E. 2004/466, K. 2004/2049, KT. 01.03.2004, YKD, Şubat 2006, c. 32, sy. 2, s. 220, 221; Y5HD, E. 2005/2845, K. 2005/2814, KT. 17.03.2005, YKD, c. 31, Temmuz 2005, sy. 7, s. 1010, 1011; Y5HD, E. 2004/802, K. 2004/2230, KT. 04.03.2004, YKD, c. 31, Ağustos 2005, sy. 8, s. 1204, 1205; Y5HD, E. 2004/629, K. 2004/2334, KT. 05.03.2004, YKD, c. 31, Nisan 2005, sy. 4, s. 525, 526; Y5HD, E. 2005/14477, K. 2006/444, KT. 26.01.2006, YKD, c. 32, Temmuz 2006, sy. 7, s. 1063, 1064; Y5HD, E. 2005/4313, K. 2005/5098, KT. 28.04.2005, YKD, c. 32, Mayıs 2006, sy. 5, s. 728, 729; Y5HD, E. 2003/10331, K. 2003/14274, KT. 12.12.2003, YKD, c. 30, Haziran 2004, sy. 6, s. 861, 862; Y5HD, E. 2003/12427, K. 2004/288, KT. 22.01.2004, YKD, c. 30, Ağustos 2004, sy. 8, s. 1205-1207; Y5HD, E. 2003/13035, K. 2004/949, KT. 12.02.2004, YKD, c. 30, Kasım 2004, sy. 11, s. 1679, 1680; Y5HD, E. 2001/15427, K. 2001/17250, KT. 24.09.2001, YKD, c. 28, Ocak 2002, sy. 1, s. 36, 37; Y5HD, E. 2001/20277, K. 2001/2605, KT. 12.02.2001, YKD, c. 28, Şubat 2002, sy. 2, s. 199, 200; Y5HD, E. 2001/17803, K. 2001/20293, KT. 16.10.2001, YKD, c. 28, Nisan 2002, sy. 4, s. 551, 552. Yargıtay’ın bedel artırım ve indirim davalarına ilişkin değer biçme hakkındaki emsal kararları için bkz. YHGK, E. 2002/5-121, K. 2002/106, KT. 27.02.2002, YKD, c. 28, Eylül 2002, sy. 9, s. 1309-1311; Y5HD, E. 2002/3180, K. 2002/6388, KT. 25.03.2002, YKD, c. 28, Ağustos 2002, sy. 8, s. 1173, 1174; Y5HD, E. 2005/11372, K. 2005/492, KT. 31.01.2005, YKD, c. 31, Mayıs 2005, sy. 5, s. 688, 689; Y5HD, E. 2003/7469, K. 2003/9971, KT. 18.09.2003, YKD, c. 30, Ocak 2004, sy. 1, s. 51, 52; Y5HD, E. 1999/18108, K. 1999/921, KT. 02.02.1999. YKD, c. 25, Mayıs 1999, sy. 5, s. 621, 622; Y5HD, E. 1999/4149, K. 1999/5281, KT. 06.04.1999, YKD, c. 25, Haziran 1999, sy. 6, s. 775, 776; Y5HD, E. 1997/11798, K. 1997/15116, KT. 13.10.1997. YKD, c. 25, Mart 1999, sy. 3, s. 331; Y5HD, E. 1998/19345, K. 1999/453, KT. 28.01.1999, YKD, c. 25, Mart 1999, sy. 3, s. 332; Y5HD, E. 1997/9089, K. 1997/10262, KT. 23.06.1997, YKD, c. 25, Şubat 1999, sy. 2, s. 179, 180; Y5HD, E. 1997/11578, K. 1997/15312, KT. 16.10.1997, YKD, c. 25, Şubat 1999, sy. 2, s. 180, 181.

122 “Bilirkişiler bu konuda duyarsız davranırsalar mahkeme hakimi, bilirkişileri ihtar ederek gerektiğinde zorlayıcı tedbirlere de başvurmalıdır. Hatta şartları oluşursa görevini zamanında yerine getirmeyen bilirkişiler hakkında adli görevi ihmal suçundan Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmalıdır”. Yıldırım – Başsorgun, s. 151.

çoğunlukla duruşma sırasında elden tebligat yoluyla da tebligat gerçekleştirilmektedir124.

Hakim taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri duruşmaya çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır125.

Tarafların bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmamaları veya bir diyecekleri olmadığını söylemeleri söz konusu raporu kabul ettikleri anlamına gelmemekte, raporun düzenlenmesine bir itirazları olmadığı anlamına gelmektedir. Raporun kabulü halinde ise, bedelin de kabul edildiğini belirten beyan imza altına alınır126.

2942 sayılı Kanunun 10. maddesinin yedinci fıkrasındaki, “Yapılacak

duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır” ifadesi tebligat çıkarmak anlamına gelmemektedir. Zira bir önceki duruşmada hazır bulunmuş ve keşif günü ile birlikte yeni duruşma gününü de öğrenmiş bulunan davanın taraflarına yeni bir tebligat çıkarılmasına gerek yoktur. Hakim ilk duruşmada keşif ve ikinci duruşma gününü belirledikten sonra, taraflara sonraki duruşmada bilirkişi raporuna karşı varsa itirazlarının dinleneceğini ve duruşmada hazır bulunacak bilirkişilerden bu itirazlara karşı beyan alınacağını hatırlatır127.

Yeni kamulaştırma usulünde, bilirkişiler raporlara karşı olabilecek itirazlar nedeniyle veya mahkeme tarafından tespit edilen konularda beyanları alınmak üzere duruşmada hazır bulunmak zorundadırlar. Fakat 2942 sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca128 en az beş kişiden oluşan bilirkişi kurulunun duruşmalara gelmesi usulü uygulamada yerine getirilmemektedir129.

Bilirkişilerin hazır bulunması öngörülen bu duruşma, raporun mahkemeye ibrazından sonra yapılan duruşmadır. Söz konusu bu duruşmanın tarihi, yapılmış olan keşif gününün de tayin edildiği bir önceki duruşmada belirlenmiştir. Bu nedenle bilirkişi

124 Tutar – Pulak, c. 1, s. 230, 231; Böke, s. 171. 125

2942 sayılı Kanun, m. 10/7. 126 Yıldırım – Başsorgun, s. 151. 127 Tutar – Pulak, c. 1, s. 230. 128

"Bilirkişi kurulu; kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre, üçü odalar listesinden, ikisi de idare kurulu listesinden seçilmek suretiyle beş kişiden oluşur". 2942 sayılı Kanun, m. 15/4. 129 Böke, s. 171. Bu yeni düzenlemenin uygulaması nadiren gerçekleşmektedir. Aynı yönde bkz. Hayta,

kuruluna keşif sırasında duruşma gününün kendilerine bildirilmesi ve hazır bulunmalarının ihtar edilmesi yeterlidir. Ayrıca tebligat yapılmasına gerek yoktur130.

Daha önce de belirttiğimiz üzere, 2942 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca; kamulaştırma davalarında basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Basit yargılama usulü yalnızca kanunlarda sayılan dava ve işler hakkında uygulanmaktadır ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen bir yargılama usulüdür131. Basit yargılama usulü uyarınca, 2942 sayılı Kanunun öngördüğü sürelere mümkün olduğunca uyulmalı, davanın gereksiz yere uzamasına meydan verilmemelidir. Bilirkişi raporlarının da taraflara tebliğinde ve rapora karşı itirazların dinlenip karşılanmasında, kanunun açıkça belirlediği sürelere uyulmalıdır. Kanunkoyucu bu işlemlerin olabildiğince seri yapılmasını öngörmüştür132. Fakat mahkemelerce 2942 sayılı Kanunun öngördüğü sürelere tam olarak uyulmadığından kamulaştırma davaları uzamaktadır. Sürelerin bağlayıcılığı da tartışma konusu olabilmektedir.

Mahkemelerin iş yoğunluğu nedeniyle bu sürelere uymalarının zor hatta imkansız olduğu, kanunkoyucunun maddede “iş durumu gözönünde tutularak” ibaresine yer vermesinin daha uygun olacağı da ifade edilmiştir133. Fakat böyle bir fiili gerekçeyle, bu şekilde bir düzenlemenin yapılmasının davaların uzamasına meşru bir zemin hazırlamaktan başka bir faydası olmayacaktır.

Yapılacak duruşmada bilirkişi raporuna yapılan itirazlara karşı, bilirkişilerin sözlü beyanları alınıp duruşma tutanağına yazılır. Zira gerek görüldüğü takdirde yapılacak olan yeni bilirkişi incelemesi 15 günlük süre ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca raporda hakim tarafından tespit edilen eksiklikler ve hatalar hususunda da bilirkişilerin beyanları alınır.

Bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanların sunulması için ek süre verilmesi, bir sonraki duruşma gününe kadar süre tanınması tartışılması gereken önemli bir husustur. Rapor duruşmadan önce taraflara tebliğ edilmişse ve raporun incelenebilmesi için yeterli süre varsa ek bir itiraz süresi vermek doğru değildir. Fakat uygulamada

130 Tutar – Pulak, c. 1, s. 230.

131 Kuru, Baki – Arslan, Ramazan – Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2007, s. 696-705.

132 Yıldırım – Başsorgun, s. 152. 133 Akar, s. 31, 32, 35.

genellikle olduğu gibi, taraflara henüz duruşmada raporlar elden tebliğ edilmişse, taraflara raporları inceleyip beyanda bulunmak üzere makul bir itiraz süresinin verilmesi uygun olacaktır134.

Bilirkişilerden ek rapor alınıp alınamayacağı hususu da tartışılması gereken, uygulamada tereddütlere yol açan bir başka konudur. 2942 sayılı Kanunun

“bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır” ifadesi, itirazlar konusunda

bilirkişilerin sözlü beyanlarının alınıp tutanağa geçirilmesiyle yetinilmesi gerektiği, bilirkişilerden ek rapor düzenlemelerinin istenemeyeceği şeklinde yorumlanmaktadır. İkinci bilirkişi incelemesinin 15 günlük süre ile sınırlandırılmış olmasının ek rapor alınmasını güçleştireceği, ek rapor düzenlenmesinin belirli süreyi gerektirdiği, kanunda bilirkişilere ek rapor için verilecek süre ile ilgili olarak bir hüküm bulunmadığı, yeterli zamanın da olmadığı, kanunun gerekçesi ve taslağında ek raporla ilgili olarak yer almış olan hükümlerin yürürlükteki kanunda bulunmayışı, ek rapor ifadesi yerine beyanlar ifadesinin kullanılmış olması gerekçeleriyle kanunkoyucunun bilirkişilerin duruşmada tutanağa geçirilen beyan ve açıklamalarını ek rapor niteliğinde kabul ettiği ifade edilmiştir135.

Bilirkişi kurulunun kapsamlı raporuna karşı yapılacak itirazların sadece beyan alınarak karşılanması ve hükme esas olacak bir sonuca ulaşılması mümkün gözükmemektedir. Hakim tarafından gerekli görüldüğü takdirde bilirkişilerden ek rapor alınabilir. Bununla birlikte davanın gereksiz yere uzamasını önlemek amacıyla, hakimin taraflara tanıyacağı rapora itiraz süresi ve bilirkişilere vereceği ek rapor düzenleme süresi mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır. Zira 2942 sayılı Kanunun 10. maddesinin gerekçesinde de “mahkemece taşınmaz malın gerçek değerinin tespiti amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemelerinin, konunun uzmanı ve ehli, beş kişilik bir kurul marifetiyle yaptırılması, bilirkişi kurulunun raporlarına karşı taraflarca itiraz üzerine de, yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmak yerine ve bir defaya mahsus olmak üzere, aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınması yoluna gidilmesi” gerektiği ifade edilmektedir. Uygulamada ise, genellikle raporlar duruşmada elden tebliğ edilmekte, bilirkişi heyeti duruşmada hazır bulunmamakta, ek rapor düzenlenmesi bile bir sonraki duruşmada karara bağlanmaktadır. Mahkemelerin iş yükü ve duruşma gününde dava

134 Böke, s. 171.

başına ayrılan süre de göz önünde bulundurulduğunda, uygulama, kanunun öngördüğü şekilde geçekleşmemektedir.

İlk keşif yapılıp, bilirkişi kurulunun raporlarını mahkemeye sunmasından sonra, belirlenen bedel de esas alınarak tarafların anlaşma imkanları bulunmaktadır. Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından 15 gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir. İkinci keşfin yapılması, raporların mahkemeye sunulması, taraflara tebliği, itrazların dinlenmesi ve karşılanması bu 15 günlük süre içinde gerçekleşmelidir136.

Burada üzerinde durulması gereken nokta; hangi hallerde ikinci bilirkişi incelemesinin yapılacağıdır. 2942 sayılı Kanunun 10. maddesinde ve diğer maddelerinde bu konuda bir hüküm bulunmamaktadır. 10. maddenin sekizinci fıkrasındaki " ... gerektiğinde hakim tarafından ... yeni bir bilirkişi kurulu tayin edilir" ibaresinden hareket edecek olursak, ikinci bilirkişi incelemesinin gerekli olup olmadığına karar vermenin hakimin takdirinde olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Yargıtay’a göre de, “ilk bilirkişi kurulu üzerine dinlenen tarafların bedelde anlaşamamaları durumunda gerekiyorsa hakim tarafından yöntemince yeni bir bilirkişi kurulu atanıp bu kuruldan da rapor alınmasının ya da gerekçesi de gösterilmek suretiyle yeniden bilirkişi incelemesine gerek olmadığına karar verilmesinin takdiri hakime verilmiş olduğu halde yasanın bu hükmüne uygun düşmeyecek şekilde 'davanın konusu gereği yeniden bilirkişi incelemesi yapılamayacaktır' gerekçesine dayalı olarak yeni keşif isteminin reddedilmesi, ... doğru görülmemiştir”137. Yine bir kararında Yargıtay, “Kamulaştırma Yasasına göre asıl olan, oluşturulacak üç kişilik ilk bilirkişi kurulu ile yapılacak keşif sonucu yöntemince düzenlenecek geçerli rapora göre hüküm kurulmasıdır. Şu kadar ki, anılan yasanın 15. maddesinin 11. fıkrası hükmüne göre