• Sonuç bulunamadı

İSLAM HUKUKUNDA RÜŞVET

İslamiyet'ten önce Arap Yarımadası’nda örgütlü bir devlet düzeni söz konusu değildi. Bu sebeple kabileler arasında rüşvetin olup olmadığı var ise hangi ölçüde olduğu bilinmemektedir. Hatta İslamiyet'in ilk yıllarında da esaslı bir devlet örgütlenmesinden tam olarak söz edilemez. Dört halife döneminden itibaren devlet örgütlenmesi tam anlamıyla yerleşmeye başlamıştır. İşte devlet örgütlenmesinin gerçekleşmesi ve memurların atanması ile birlikte rüşvet kavramının da ortaya çıktığı söylenebilir227.

İslam Hukuku esas itibarıyla dört ana kaynak bulunmaktadır. Bunlar: Kitap (Kur’an-ı Kerim), Sünnet, İcma ve de Kıyas'tır228.

İslam şeriatından ve bu şeriatın usul hükümlerinden bahseden ilme fıkıh ilmi denir229. İlk zamanlar Kur'an ve Hadis'i bilmek anlamına gelen fıkıh, giderek İslamiyet'in her türlü kuralını araştıran, sistemleştiren, diğer bir deyişle "şeriatın bilimini yapan" büyük bir uğraş alanı 224 MUMCU, s.42-43. 225 MUMCU, s.43. 226

ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2008, s. 899-900, MUMCU, s.43.

227

PEAN Pıerre, (1990), Dünyada ve Türkiye’de Rüşvet ve Azgelişmişlik, (Çev. SOYSAL İhami), Altın

Kitaplar, 1. Bası, İstanbul 1990, s.228-230.

228

ÜÇOK Coşkun/MUMCU Ahmet/BOZKURT Gülnihal, Türk Hukuk Tarihi, 12. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara 2007, s.61 vd., CİN Halil/AKYILMAZ Gül, Türk Hukuk Tarihi, Sayram Yayınları, Konya 2003, s.57 vd, HİCKS Stephen C., "Fukaha ve İslam Hukuku", Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, (Çev. ŞAHİN Kemal), 2013, C.19, S.3 s.39.

229

GÖKCEN Ahmet, Tanzimat Dönemi Osmanlı Ceza Kanunları ve Bu Kanunlardaki Ceza Müeyyideleri, İstanbul 1989, s.3.

54 olmuştur. Günümüzde hukuk ile eş anlamlı kullanılan fıkıh, hukuk ile birlikte her türlü dinsel kuralı ve olayı inceler. Fıkıh içerisinde hukuk bağımsız bir bölüm olarak ayrılmış değildir. Fıkıh, ibadet, muamelat ve ukubat ana başlıklarıyla incelenmiştir. Şeriatın ibadet ile ilgili kuralları (namaz, oruç vs.) ibadet adıyla anılırken, aile, miras hukuku gibi hukuk dalları muamelat içerisinde değerlendirmiş, ceza hukuku ile ilgili kurallar ise ukubat başlığı altında incelenmiştir230.

Şeriat hükümlerine göre rüşvetin sözlük anlamı; bir şahsa, bir iş karşılığında verilen ücret, bir maksadı temin eden vasıtadır231. Rüşvet alana "mürteşi"; rüşvet verene "raşi"; rüşvet isteyene ise "müsterşi" denir232.

İslam Hukuku'na göre suçlar; Allah'ın haklarına yönelik suçlar (had suçları), kulun haklarına yönelik suçlar (kısas-diyet) ve taziren cezalandırılan suçlar olmak üzere üçe ayrılır233. Kısas ve had suçları naslarla belirlenmiş olup sınırlı sayıdadır234. Tazir suçları ise, naslarla suç olarak tespit edilmemiş ve toplum için zarar teşkil ettiği görülürse yetkili yasama organının suç olarak belirleme yetkisi olan fiillerle, yaptırımı belirlenmeden yasaklanan ve/veya günah olduğu bildirilen fiillere denir. Bunlara uygulanacak yaptırıma da tazir türü yaptırımlar denir235.

İslam Hukuku'nda rüşvet suçlarının had, kısas - diyet ve tazir suçları ayrımında hangi gruba girdiğinin tespitinin yapılması gerekmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, Kur'an'da rüşvet suçunu tüm yönleri ile açıklayan ayet bulunmamaktadır. Bakara Suresi'nin 188'inci ayeti konu ile ilgili olarak en belirgin hüküm olarak gösterilmektedir. Ancak ayetin çevrisi yönünde fikir birliği olduğundan söz edilemez.

230

ÜÇOK/MUMCU/BOZKURT, s.59-60.

231

ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2008, s. 900.

232

ÜMÜTLİ Mehmet, İslam Hukukunda Rüşvet Suçu Ve Hukuki Sonuçları, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, http://tez2.yok.gov.tr, Ankara 2006, s.15 (ERİŞİM TARİHİ: 07.09.2014).

233

AVCI Mustafa, Osmanlı Ceza Hukuku, Mimoza Yayınları, Konya 2014, s.17, SONGUR Haluk, "İslam Ceza Hukuku Üzerine -Genel Kısım Özel Kısım Ayrımı ve Belirlenmiş Suçlar Bakımından Cezaların Taksimi", İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2003, S. 1, s.190 vd., http://www.islamhukuku.com (ERİŞİM TARİHİ: 01/07/2015), CİN/AKYILMAZ, s.218 vd, GÖKCEN, s.3,

ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2008, s. 900.

234

Her ne kadar had ve kısas suçları naslar ile belirlenmiş olsa da aralarında çok önemli farklar bulunmaktadır. Şöyle ki; af, ibra, şikayetten vazgeçme (sulh) veya yaptırımın başka cezaya çevrilmesi kısas suçlarında mümkün, had suçlarında caiz değildir; cezanın infazı kısas suçlarında mağdurun yakınlarına bırakılabilir, had cezalarını sadece devletin yetkili organları infaz edebilir; kısas suçlarında, suçların içtimaı kuralı cereyan etmez, suç sayısınca yaptırım uygulanır, başka deyişle gerçek içtima sistemi caridir, had suçlarında şartları varsa içtima mümkündür, yani cezalandırılmamış birden çok suça tek suçun cezası verilerek yetinilir; kısas diyet suçlarında failin köle olması cezayı etkilemez, had suçlarında ise hür faillere verilen cezanın yarısı verilir; kısas suçlarında mağdur açısından tevarüs hükümleri cereyan eder, had suçlarında şikayet hakkı mirasçılara geçmez; had suçlarında ikrardan dönülebilir, kısas suçlarında rücu bir anlam ifade etmez. Bkz. AVCI Mustafa, Osmanlı Hukukunda Suçlar ve Cezalar, Gökkubbe Yayınları, İstanbul 2004, s.27-28.

235

55 Ayetin ‘’mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere ve mahkeme hakimlerine) vermeyin’’ şeklinde anlaşılması gerektiği belirtildiği gibi236, "aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüşvet olarak vermeyin" şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtenler237 de vardır.

Yine Maide Suresi'nin 62 ve 63'üncü ayetleri de konu ile ilgili olarak gösterilmektedir238. Surenin 62'nci ayetine göre, "onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!" 63'üncü ayete göre, "gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!239"

Hz. Muhammed’in rüşvet ile ilgili bazı önemli hadisleri vardır. Fıkıh kitaplarında en çok zikredilen ve rüşvetin hukuken yasaklandığına genel bir kanıt olarak gösterilen ‘’rüşvet verene de, alana da, ikisi arasında vasıta olanlara da Allah lanet etsin’’ hadisidir. Yine ‘’rüşvetten gelişen her cesede en layık şey ateştir’’ ve "rüşvet alan ve veren nardadır" hadisleri de bu arada belirtilebilir240.

Anlaşılacağı üzere gerek Kur'an- Kerim'de gerekse Sünnet'te rüşvet suçunun unsurları veya işlenmesi durumunda uygulanacak yaptırım belirlenmemiştir. Bu sebeple rüşvet suçunun had suçları içerisinde yer almadığı söylenebilir. Zira Kur'an ve sünnet tarafından yasaklanmakla (haram kılınmakla) birlikte cezası belirtilmeyen fiiller tazir suçları içerisinde değerlendirilmektedir241. Hiç kuşkusuz hadislerde rüşvetin hukuki mahiyetini belirlemese de, rüşvetin lanetlenmesi ile, Peygamber zamanında rüşvetin tanındığı söylenebilir242.

İslam Hukukunda rüşvet vasıtasıyla verilen kararlar, yapılan akitler sahih sayılmaz243. İslam Hukuku'nda daha çok adli rüşvet üzerinde durulmuştur. Ancak adli rüşvet için kabul edilen prensipler, adli rüşvet dışındaki rüşvet türleri için de kabul edilmiştir. Kadı'nın rüşvet alması, görevine ilişkin bir suç olarak kabul edilmiştir. Rüşvet alan kadı, sonu küfr olan haram eylem ika etmiş sayılmıştır244.

236

KARAMAN Hayrettin/ ÖZEK Ali/ DÖNMEZ İbrahim Kafi/ ÇAĞRICI Mustafa/ GÜMÜŞ

Sadrettin/TURGUT Ali, Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara

2009,s. 29.

237

YAZIR Muhammed Hamdi, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali, Nuh Yayınları, Baskı Yeri ve Tarihsiz, s.28.

238

MUMCU, s.182.

239

Çeviriler için bkz. YAZIR, s.117.

240

MUMCU, s.184.

241

CİN/AKYILMAZ, s.201.

242

AVCI, Osmanlı Ceza Hukuku, s.419, MUMCU, s.184-185.

243

ARTUK/GÖKCEN/YENİDÜNYA, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2008, s. 900.

244

56 İslam Hukuku’nda kadı olabilmek için verilen rüşvetin kesinlikle yasaklandığı söylenebilir. Kadı olmak için rüşvet verilmesi durumunda bu hem alan için hem de veren için haramdır. Kadı olmak için verilen rüşvet, kadının hükmünü ihdas ederken rüşvet alacağına karine sayılmıştır. Rüşvet vermek suretiyle kendisini kadı yaptırmış olan kişinin, ataması geçerli değildir. Kadılığı batıldır. Bu şekilde tayini yapılan kadıların verdikleri hükümler de batıldır245.

İslam Hukukunda kadıdan lehte karar almak için kadıya verilen her şey rüşvet sayılmış ve haram kılınmıştır. Rüşvet yoluyla verilen hüküm batıl sayılmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, buradaki butlan rüşvete konu hüküm ile ilgilidir. Bir başka deyişle kadının normal şekilde vermiş olduğu diğer kararlar yürürlüktedir. Rüşvetle kadılık makamına gelen kadının tüm kararları batılken, adil şekilde kadılık makamına gelen ve verdiği hükümlerde rüşvet alan kadıların sadece bu kararları batıl olmaktaydı. Kadının halktan sürekli rüşvet alarak hüküm verdiği tespit edilecek olursa, bu kadının da vereceği tüm hükümler batıl kabul ediliyordu. İslam Hukukunda hukuka uygun karar almak için rüşvet verilmesi ve kadının şeriata uygun karar vermesi durumunda hükmün batıl olup olmayacağı tartışılmış ancak ağırlıklı olarak bu durumda da kararın batıl olacağı kabul edilmiştir. Zira kadı rüşvetsiz verilebilecek bir hüküm için haram yoluna sapmıştır. Bu sebeple verdiği hükmün bir değeri yoktur. Ancak kadının taraf tutmaksızın bilgisizlik sebebi ile verdiği kararlarda durum farklıdır. Bu şekilde verilen kararlar batıldır ve fakat kadının sorumluluğu bulunmamaktadır246.

Lehine hüküm tesis edilmesi için rüşvet veren kişinin işlediği suç ile, onun rüşvetini alan arasında fark bulunmamaktadır. Rüşvet veren de tıpkı alan gibi aynı derecede ağır bir haram fiili gerçekleştirmiştir. Bu sebeple günahın büyüklüğü aynı kabul edilmiştir247. Ancak bu kuralın istisnası bulunmaktadır. Şöyle ki, haklı olduğu bir hükme erişebilmek için rüşvet verenin bu eylemi haram kabul edilmemekteydi. Rüşvet veren için getirilen bu istisnanın hüküm için geçerli olmadığını belirtmek gerekir. Yani hüküm her şekilde batıldır. Haklı bir iş için rüşvet verilerek hüküm tesis edilse bile hükmün muteber olma ihtimali yoktur248.

Rüşveti kadıya götüren aracı da aynen rüşvet alan ve veren gibi günah işlemiştir. Ancak bir kimse haklı bir işi için rüşveti aracı ile kadıya iletirse aracı günah işlemiş olmaz249.

245

KÖSE Saffet, "İslam Hukukuna Göre Rüşvet Suçu ve Cezası", İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Nisan 2008, S. 11, s.154-155, http://www.islamhukuku.com (ERİŞİM TARİHİ: 07/07/2015), MUMCU, s.190- 191. 246 MUMCU, s.193-197. 247 KÖSE, s.151-152, MUMCU, s.199-201. 248 MUMCU, s.199-201. 249 MUMCU, s.201.

57 Anlaşılacağı üzere bu durumda aracı, rüşvet veren gibi değerlendirilmiş ve günah işlemediği kabul edilmiştir.

İslam Usul Hukukunda en önemli delil tanıktır. Yalan yere tanıklık edenlerin ifadelerine dayanılarak verilen hükümler batıl sayılmıştır. Yalancı tanıklara, yaptıkları yalan tanıklık için para verilmişse, tanık kamu görevlisi olmasa dahi, bu rüşvet sayılmıştır250.

İslam Hukuku’nda rüşvet vasıtası olarak genellikle para ve mal üzerinde durulmuştur. Diğer menfaatlerin rüşvete konu olamayacağı kabul edilmiştir251.

İslam Hukuku’nda rüşvet verene, modern hukuktan farklı olarak rüşvet verdiği şeyleri alabilmek için özel hukuk açısından dava hakkı tanımıştır252.

Rüşvet fiili neticesinde kadı, rüşvet alana ya da verene, ihtar vermekle yetinebilir veya en ağır tazir cezası olan 79 değnek ile cezalandırabilir. Siyaset yetkisine sahip yöneticiler, rüşvet alan birisini, kadı tarafından bu şekilde cezalandırılsa bile, devletin selametini tehlikeye düşürdüğü için idam253 dahi ettirebilir. Yine rüşvet alan görevinden azledilir. Mutlak kural olmamakla birlikte Fer’i ceza olarak sürgün cezası da verilebilir254.