• Sonuç bulunamadı

Özel Ceza Yasaları Açısından Kamu Görevlisi

D. CEZA HUKUKU AÇISINDAN

4. Özel Ceza Yasaları Açısından Kamu Görevlisi

765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemlerde bazı özel ceza yasaları ile ceza içeren yasalarda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 279'uncu maddesine göre memur sıfatına haiz olmayan kimselerin, "memur sayılacaklarına" veya "memur gibi cezalandırılacaklarına" ilişkin hükümler bulunmaktaydı.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesinde, "Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır" hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme karşısında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde aslında memur olmadıkları halde özel ceza yasaları ile ceza içeren yasalar tarafından, memur sayılanlar veya memur gibi cezalandırılacakları öngörülenlerin durumu tartışmalı hale gelmiştir. Nitekim 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un geçici 1'inci maddesinde, “Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır” hükmüne yer verilerek yasa koyucuya gerekli düzenlemeleri yapması için süre verilmiştir. Yasa koyucu 23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde memur kavramına atıf yapan hükümleri kamu görevlisi kavramına uyarlamıştır.

23.01.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasa ile; "1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 151'inci maddesi, noterler, geçici yetkili noter yardımcıları, noter vekilleri ile noter kâtipleri ve kâtip adayları noterlikteki görevleri, Türkiye Noterler Birliği organlarında görev alan noterler ise ayrıca bu görevleri ile bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza Kanununun uygulanması bakımından, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 60'ıncı maddesi, görevleri ile ilgili olarak suç işleyen kurul başkan ve üyeleri ile personeli ceza sorumluluğu bakımından, 4634 sayılı Şeker Kanunu'nun 9'uncu maddesi, kurulun başkan ve zimmet olarak kabulü gerekirken yazılı şekilde güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyete karar verilmesi... Yargıtay 5. CD'nin 29.04.2009 tarih ve 2009/1476 E.- 2009/5017 K. sayılı kararı, karar için bkz. YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2010, s.122.

120

27 üyeleri ile diğer personeli görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlar ile bunlara karşı işlenen suçlardan dolayı sorumluluk bağlamında Türk Ceza Kanununun uygulamasında, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 52'nci maddesine göre bu kanunun tatbikinde vazifeli bulunan memur ve hizmetliler ile mahalle, köy muhtar ve ihtiyar heyeti ve meclisi azaları işledikleri suçlar ile kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı kamu görevlisi sayılır" şeklinde düzenlenmiştir121.

Yine 5728 sayılı Yasa ile "3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde, Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel teşebbüslerin Devletleştirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Kanunu'nun 12'nci maddesi, bu kanuna göre görevlendirilenlerden suç işleyenler, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 62'nci maddesi, yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden ve özellikle kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak, rapor ve başka evrak, defter ve belgeleri üzerinde işledikleri suçlardan dolayı, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'un 23'üncü maddesi, özel güvenlik görevlileri, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu'nun 76'ncı maddesi odalar, borsalar ve birliğin organ üyeleri ile personeli, görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden, bu kuruluşların paralarıyla para hükmündeki evrak, senet ve sair varlıkları ile muhasebe ve muamelata ilişkin her çeşit defter ve evrak ile ilgili olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiştir122.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bir kimsenin "kamu görevlisi sayılması" ile "kamu görevlisi gibi cezalandırılması" farklı anlamlara gelmektedir. Eğer bir kimse özel ceza yasaları veya ceza içeren yasalarda kamu görevlisi sayılmışsa, hem kendisinin işlediği suçlarda hem de kendisine karşı işlenen suçlarda kamu görevlisi sıfatının varlığı kabul edilecektir. Yasa koyucunun bir kimseyi kamu görevlisi saydıktan sonra, bu kişiye karşı işlenen suçlar açısından, kamu görevlisi sıfatının dikkate alınacağını belirtmesine gerek yoktur123. Özel ceza yasaları ile ceza içeren yasalarda bir kimsenin kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı belirtilmişse, bu kişi kamu görevlisi sıfatını kazanamayacaktır. Bir başka deyişle yasa koyucunun ceza siyaseti açısından işledikleri suçlar açısından kamu görevlisi gibi cezalandırılmasını arzu ettiği bu kişilere karşı işlenen suçlarda kamu görevlisi sıfatının varlığı kabul edilmeyecektir124. 121 AYDIN, s.124-125. 122 AYDIN, s.125-126. 123 AYDIN, s.125. 124 AYDIN, s.126.

28 Kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı kabul edilen bir kimseye karşı işlenen suçların kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılması için yine açık yasa hükmüne ihtiyaç vardır. Nitekim 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'un 23'üncü maddesinde ilk olarak, özel güvenlik görevlilerinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı kabul edilmiş; daha sonra "özel güvenlik görevlilerine karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenler kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılır" denilmek suretiyle özel güvenlik görevlilerine karşı işlenen suçlar açısından da aynı prensibi kabul etmiştir125.

Belirtmek gerekir ki yasa koyucu, 5728 sayılı yasa ile, özel ceza yasaları ile ceza içeren özel yasalar bakımından 765 sayılı mülga TCK dönemindeki tutumunu 5237 sayılı TCK döneminde de devam ettirmektedir126. Ancak 5237 sayılı TCK ile öngörülen kamu görevlisi tanımı sayesinde özel yasalarda kamu görevlisi sayılan veya kamu görevlisi gibi cezalandırılacağı öngörülen birçok kişinin zaten kamu görevlisi olduğu belirtilerek yasa koyucunun bu tutumu eleştirilmektedir127.

5728 sayılı Yasa ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde özel ceza yasalarında veya ceza içeren yasalarda memur sayılan veya memur gibi cezalandırılacağı öngörülen kimselerin tümünün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'na uyarlandığı söylenemez. Nitekim 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 6'ncı maddesinde aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarının, görevleriyle ilgili ya da görevleri başında işledikleri veya kendilerine karşı işlenen suçlarda Devlet memurları gibi kabul edileceği, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 53'üncü maddesinde kurul üyeleri ve kurum personelinin, görevleri nedeniyle işledikleri ve kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından Devlet memuru sayılacağı, 57 sayılı Anadolu Ajansının Malları ve Personeli Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde Anadolu Ajansı personelinin Türk Ceza Kanunu’nun tatbikatında memur sayılacağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 227'nci maddesinde iflas idaresini teşkil edenlerin Türk Ceza Kanununun uygulanmasında memur sayılacağı, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un Ek 1'inci maddesinde kamu hizmeti olarak yapılan gençlik ve spor organizasyonlarında görevlendirilen geçici görevlilerin, ceza kanunlarının uygulanması bakımından, bunların işledikleri suçlarla, bunlara karşı işlenen suçlarda devlet memurlarına

125

Yasa koyucu, 02.07.1941 tarih ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun'un 23'üncü maddesinde benzer bir düzenleme yoluna gitmiştir. Maddeye göre; "Bu Kanun ile vazifedar olanların vazifeleri dolayısıyla işledikleri suçlarla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun kamu görevlilerine ilişkin hükümleri tatbik olunur. Bu gibilerin ifa ettikleri vazifeden dolayı kendilerine karşı görevleriyle bağlantılı olarak işlenen suçlar kamu görevlileri aleyhine işlenmiş sayılır".

126

ÖZEN/TOZMAN, s.48.

127

29 ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu'nun 8'inci maddesinde seçimler sırasında sandık kurulu başkan ve üyelerine karşı işlenen suçlarda devlet memurlarına karşı işlenmiş gibi cezalandırılacağı, 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu'nun 42'nci maddesinde kurumun personelinin görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlarda Devlet memuru sayılacağı belirtilmiş ve fakat 5728 sayılı yasa ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda yer alan kamu görevlisi kavramına uyarlanmamıştır.

765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde özel kanunlarda memur sayılan veya memur gibi cezalandırılacağı kabul edilen ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde kamu görevlisine uyarlanmayan kimselerin hukuki statülerinin ne olacağı öğretide tartışmalıdır. Savunulan bir görüşe göre, özel kanunlarda yer alan ve memur sayılacağı veya memur gibi cezalandırılacağı kabul edilen kişilerin mülga TCK anlamında memur, 5237 sayılı TCK anlamında kamu görevlisi olmadığı açıktır. Fakat özel kanunlarda bu kişilerin memur gibi cezalandırılacaklarına dair hüküm göz önünde tutularak 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekilleri Hakkında Kanun’un 3/1. maddesinin “mevzuatta yürürlükten kaldırılan Türk Ceza Kanunu’na yapılan yollamalar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış sayılır” şeklindeki hükmü ile 5237 sayılı kanunun 6'ncı maddesinin 1'inci fıkrasının c bendi gerekçesi birlikte dikkate alındığında bu kimselerin kamu görevlisi gibi işledikleri fiilden sorumlu tutulması gerekir. Ayrıca özel kanunlarda “memur sayılırlar” veya “memur gibi cezalandırılırlar” şeklindeki bu hükümlerin yeni 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6'ncı maddesindeki kamu görevlisi tanımıyla çeliştiği de söylenemez. Zira bu özel kanunlarda memur (kamu görevlisi) kavramlarının tanımlanmasıyla ilgili bir hüküm yoktur. Bu hükümler sadece, bazı personelin “memur gibi cezalandırılması” veya “ceza hukuku uygulamasında memur sayılması” anlamındaki hükümlerdir128.

Diğer bir görüşe göre, özel kanunlarda yer alan ve kapsama giren personelin memur sayılacağı veya memur gibi cezalandırılacağını belirten atıflar, artık 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesi gereği geçersiz hale gelecektir. Konu açısından bakılması gereken, bu kimselerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6'ncı maddesi anlamında kamu görevlisi sayılıp sayılmayacağıdır129. Bir başka deyişle her somut olayda bu kimselerin kamusal faaliyetin yürütülmesine katılıp katılmadıklarının tespitinin yapılması gerekir. Zira Türk Ceza

128

ÖZEN/TOZMAN, s. 47.

129

OKUYUCU-ERGÜN Güneş, "Görevi Kötüye Kullanma Suçu", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2009, S.82, s.4, TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel Hukuku, 2008, s.738.

30 Kanunu'nun 6'ncı maddesinde bulunan kamu görevlisi tanımı ne kadar geniş yorumlanırsa yorumlansın, özel kanunlarda memur sayılan veya memur gibi cezalandırılacağı kabul edilen personelin her zaman kamu görevlisi kapsamına girdiğini söylemek mümkün değildir. Ancak, özel kanunlarda söz konusu kişilere belirli suçlar bakımından açıkça faillik sıfatı tanınmışsa (örneğin "zimmet suçundan sorumlu tutulur" denilmesi gibi), bu kişilerin söz konusu suçtan sorumlu tutulması mümkündür130.

Yargıtay'ın özel kanunlarda memur sayılan veya memur gibi cezalandırılacağı belirtilen kimseleri kamu görevlisi statüsünde görerek, bu çerçevede cezalandırılacağını kabul ettiği söylenebilir. Nitekim Yargıtay yakın tarihli bir kararında131 aynen şu ifadelere yer vermiştir:

Sanığın kursta görev yapmayan diğer eğitimcileri kurslara katılmış gibi göstermek, onlar adına ders ücreti ve harcırah tahakkuk ettirmek amacıyla gerçeğe aykırı eğitici ücret bordroları ve geçici görev yolluğu bildiriminde bulunmak ayrıca Reyhan Vurkıroğlu ve Gülay Özen isimli kişileri kurslara iştirak etmedikleri halde sınav kağıdı vererek sınavı kazananlar listesinde göstermek suretiyle sahtecilik suçunu işlediğinin iddia olunması karşısında; Tenis Federasyonu Merkez Hakem Komitesi başkanı olup Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün aday hakem yetiştirme kursunda eğitimci olarak görevlendirilen sanığın 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Ek Madde 1 deki “Kamu hizmeti olarak yapılan gençlik ve spor organizasyonlarında görevlendirilen geçici görevliler, o organizasyonla ilgili görevlerini fiili olarak yürüttükleri süre içinde veya bu görevi ile ilgili ilişkileri sırasında kamu görevlisi sayılır. Ceza kanunlarının uygulanması bakımından, bunların işledikleri suçlarla, bunlara karşı işlenen suçlarda Devlet memurlarına ilişkin hükümler uygulanır” hükmü uyarınca yüklenen sahtecilik eylemlerinin sübutu halinde "memurun resmi belgede sahteciliği" suçunu oluşturacağı gözetilerek yargılamaya devamla sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken özel belge olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmesi...

765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde özel ceza yasalarında veya ceza içeren yasalarda memur sayılan veya memur gibi cezalandırılacağı öngörülen kimselerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu açısından kamu görevlisi gibi sorumluluklarını belirlemek gerekir. Zira özel ceza yasalarında veya ceza içeren yasalarda memur sayılan veya memur gibi cezalandırılacağı öngörülen bu kimseler için ayrı bir memur (kamu görevlisi) kavramı tanımlanmamıştır. Bu sebeple 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesine aykırı oldukları da söylenemez.

130

TEZCAN/ERDEM/ÖNOK, Ceza Özel Hukuku, 2008, s.738-739.

131

Yargıtay 11. CD'nin 22.03.2012 tarih ve 2012/1069 E.- 2012/4059 K. sayılı kararı, karar UYAP bilişim sisteminden temin edilmiştir, ERİŞİM TARİHİ: 30.10.2014

31 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekilleri Hakkında Kanun’un 3/1'inci maddesi dikkate alınarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde yapılan bu atıfların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 6'ncı maddesinde tanımlanmış olan kamu görevlisi kavramına yapıldığı kabul edilmelidir.

Ayrıca yasa koyucu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra yasalaştırdığı 5706 sayılı İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Kanun'un 17'nci maddesinde ajans personelinin bu kanun kapsamında yaptıkları işlemlerde Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılacağını, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nun 9'uncu maddesinde kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticilerin, görevleri sırasında suç işlemeleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı kamu görevlisi sayılacağını kabul etmiştir. Bu düzenlemelerde de sadece atıf yapılmakta ayrıca bir kamu görevlisi tanımına yer verilmemektedir. Bu sebeple 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde yapılan ve yapılacak bu atıfların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesine aykırı olduğu söylenemez.

Yasa koyucunun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, özel ceza yasaları ile ceza içeren yasalarda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile kabul edilen kamu görevlisi tanımına aykırı kamu görevlisi tanımlaması yapması durumunda konunun nasıl çözümleneceği üzerinde durmak gerekir.

Yasa koyucu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesiyle özel ceza yasalarında ve ceza içeren yasalarda suç ve yaptırım teorilerine aykırı olarak getirilen hükümleri bertaraf edip; hukuk uygulamasında disiplini ve hukuk güvenliğini sağlamak amacıyla hareket etmiştir132.

Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasada normlar hiyerarşisinde kanundan önce temel kanun kategorisine yer verilmediği için, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun bu hükmünün, kanunun yürürlüğe girmiş olduğu tarih olan 1 Haziran 2005’ten sonra çıkarılmış ve çıkarılacak kanunlar açısından, mevzuat disiplini ve hukuk güvenliğini sağlayamayacağı

132

Yasa koyucu bu amacını madde gerekçesinde açıkça dile getirmiştir. Buna göre, “Özel ceza kanunlarında ve ceza içeren kanunlarda suç tanımlarına yer verilmesinin yanı sıra, çoğu zaman örneğin teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda da bu Kanunda benimsenen ilkelerle çelişen hükümlere yer verilmektedir. Böylece, ceza kanununda benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların yolu açılmakta ve temel ilkeler dolanılmaktadır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek bakımından, ayrıca hukuk uygulamasında birliği sağlamak ve hukuk güvenliğini sağlamak için; diğer kanunlarda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve bu suçlarla ilgili yaptırımların belirlenmesi ile yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak bu kanunda belirlenen genel ilkelerin, özel kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da uygulanmasının temin edilmesi gerekmektedir. Aksi yöndeki düzenlemelerin hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırılık oluştur- ması nedeniyle Hükûmet Tasarısındaki madde metni değiştirilmiştir”.

32 söylenebilir133 134. Bir başka deyişle 1 Haziran 2005'ten sonra özel ceza yasaları ile ceza içeren yasalarda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümler içerisinde tanımlanmış olan kamu görevlisi tanımından farklı bir kamu görevlisi tanımına yer vermesi durumunda, özel yasa ile getirilen bu yeni kamu görevlisi kavramının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesine aykırı olacağından bahisle iptali mümkün olmayacaktır.

Her ne kadar çıkartılan özel ceza yasaları ile Türk Ceza Kanunu arasında hiyerarşik bir ilişki olmasa da getirilen özel düzenlemelerin hiç denetlenemeyeceği de söylenemez. Çünkü genel hükümlerden sapma anlamına gelen bu tip düzenlemeler, çoğu zaman Anayasa’mızda da tanınmış olan hukukun temel ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Zaten yasa koyucu da 5'inci maddenin gerekçesinde özel yasalar ile genel hükümlerden farklı düzenlemeler yapılması durumunda hukuk devleti135 ve eşitlik136 ilkelerine aykırılık olabileceğini vurgulamıştır. Özetle yasa koyucu tarafından özel yasalarında, Türk Ceza Kanunu'nda tanımlanmış olan kamu görevlisi tanımından farklı bir kamu görevlisi tanımı yapılması durumunda, Anayasa Mahkemesi'nce, başta hukuk devleti ve eşitlik ilkeleri olmak üzere hukukun temel ilkeleri üzerinden değerlendirme yapılarak öngörülen düzenlemenin iptaline karar verilebilecektir.

133

TÜRAY Aras, "5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5. Maddesine İlişkin Bir İnceleme", Marmara

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Prof. Dr. Nur Centel'e Armağan (Özel Sayı), 2013, C.19, S.2 s.1734-1736, ÖZGENÇ, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi (Genel Hükümler), s.94, TANER

Fahri Gökçen, "TCK'nın 5. Maddesinin Yürürlüğe Girmesi Karşısında TCK Dışındaki Kanunlarda Yer

Alan Dava ve Ceza Zamanaşımını Durduran Nedenlerin Yürürlük Durumu", Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2009, S.83, s.142, nitekim öğretide bazı yazarlar, Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesinin özel ceza kanunları ile ceza normu içeren kanunların uygulama yeknesaklığı bakımından Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerinin esas alınması noktasında bir "temenni normu" olmanın ötesine geçemediğini belirtmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZBEK/KANBUR/DOĞAN/BACAKSIZ/TEPE, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2015, s.986.

134

Nitekim yasa koyucu 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un 11'inci maddesine 10.12.2011 tarih ve 6259 sayılı Yasa ile 9'uncu fıkra olarak, "bu madde kapsamına giren suçlarla ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231 inci maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez; verilen hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez" hükmünü ekleyerek, erteleme ve seçenek yaptırımlara çevirme kurumları açısından Türk Ceza Kanunu'nun genel hükümlerine aykırı düzenleme yapmıştır.

135

Hukuk devleti, kişilerin hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemdir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere hukuk devleti ilkesinin gerekleri; devlet organlarının hukuka bağlı kalması, devlet organlarının hukuka bağlı kalacağı mekanizmaların oluşturulması ve bireylerin hukuki güvenlik içerisinde bulunmasıdır. Tanım ve ayrıntılı bilgi için bkz.

ÖZBUDUN Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 8. Baskı, Ankara 2005, s.113 vd.

136

1982 Anayasası'nın 10'uncu maddesine göre, "herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir".

Öğretide eşitlik ilkesi ikili ayrım ile ifade edilmektedir. Bu ayrıma göre: şekli ya da yatay eşitlik, kanunların genel ve soyut nitelikte olmasını, herkese eşit uygulanmasını ifade ederken; maddi veya dikey eşitlik, farklı statüde olanlara farklı hükümlerin uygulanmasını ifade eder. Ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZBUDUN, s.137- 138, ATAR Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Konya 2005, s.105.

Gözler ise içerik olarak farklılık olmamakla birlikte, eşitlik ilkesinin yatay veya dikey eşitlik olarak tanımlanmasını yanlış bulmaktadır. bkz. GÖZLER Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Onikinci Baskıdan Tıpkı Ek Baskı, Bursa 2012, s.99.

33

5. Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Kanunu