• Sonuç bulunamadı

İskenderiye’deki Bilimsel Kurumlar

Belgede BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ (sayfa 46-49)

İskender’in kendisinin kurduğu ya da onun anısına kurulmuş, onun adını taşıyan onsekiz şehir bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi olan ve dünyanın en çok bilinen kentlerin-den birisi olan İskenderiye, M.Ö. 331’de Nil’in deltası üzerine kurulmuştur. İskender’in adını taşıyan kentlerden birisi de Antakya ilimizin ilçelerinden birisi olan İskenderun’dur.

İskenderiye’nin İskender’in kendisi tarafından inşa edildiği söylenirse de, kent İskender’in emriyle, Ptolemy Soter tarafından kurulmuştur. İskenderiye başlangıçta çok küçük bir şe-hir olduğu için yeniden inşa edilmesine karar verilmiş ve inşaat sürerken, Ptolemeus kral-lığının başkenti Memphis olmuştur. İskender öldükten sonra cenazesinin İskenderiye’de Sema tapınağına defnedildiği söylenir. Bu anıt mezarın bugün nerede olduğu bilinme-mektedir. Yunan kentleri, mükemmel bir şehircilik mimarisine göre inşa edilirdi. İskende-riye, kenti Rodos’lu mimar Deinocrates tarafından inşa edilmiştir. Şehirde, doğudan ba-tıya ve kuzeyden güneye birbirini dik olarak kesen ve kesişme yerinde şehrin merkezinin yer aldığı iki bulvar bulunuyordu. Sema tapınağı, müze, kütüphane ve imparatorluk sarayı gibi önemli yapılar şehir merkezinde idi. İskenderiye’deki önemli yapılardan biri de II.

Ptolemaios’un Knidos’lu mimar Sostratos’a, liman yakınındaki Pharos adasına yaptırdığı ve İskenderiye’nin zenginliğini sembolize eden İskenderiye feneridir. Bu fener dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmiştir. Ardarda gelen depremler sonucu ondör-düncü yüzyılda yıkılan bu fenerin kalıntılarından yararlanılarak yeniden inşa edilmesi konusundaki Unesco projesi sürmektedir.

İskenderiye’deki bilimsel kurum niteliğindeki iki önemli yapı müze ve kütüphanedir.

Ptolemeus ailesi, krallığın tarım ve ticaretin yanı sıra Helen kültürünün bu topraklarda sürmesi düşüncelerini gerçekleştirmek istiyorlardı. Bu nedenle, Tanrı Zeus’un, edebiyat, tarih ve astronomiyi sembolize eden kızları olan Musae’ler için bir tapınak inşa edildi.

Sonraları, çeşitli bilimsel araştırmaların yürütüldüğü bir bilim kurumuna dönüşen bu ku-rum, bugün müze olarak adlandırılan kurumların atası olarak tarihe geçti. Bu kuku-rum, astronomi gözlemlerinin yapıldığı bir oda ile biyoloji araştırmalarının yapıldığı bir her-baryum (botanik bahçesi) ve bir faunayı (hayvanat bahçesi) bünyesinde barındırıyordu.

Dönemin bir çok önemli bilim adamları Müze’de çalışmışlardır. M.S. beşinci yüzyıla kadar varlığını sürdüren bu kurum, ilk bilim şehiti olan bayan matematikçi olan Hypatia’nın öldürülmesini izleyen yıllarda kapanmıştır.

Bilimsel araştırmaların yapıldığı müzenin yanısıra, bir kütüphanene de kurulmalıydı.

Papirus yazma tomarlarının raflara yerleştirilmesi ile oluşturulan kütüphane müdürlük-lerine o zamanın meşhur bilim adamları olan Aristarkos ve Eratostenes’de getirilmişlerdi.

400.000 den fazla tomarın bulunduğu bu kütüphanedeki tomarların oluşumunda, İsken-deriye limanına gelen yolcu ya da yük gemilerine geçici olarak el koyarak buradaki tomar-ların, katipler tarafından kopyalaması yolu izlenmişti. M.Ö. 48 yılında Roma imparatoru Julius Sezar tarafından, kütüphane yakınında bulunan Mısır donanması yok edilirken, kütüphanenin de büyük ölçüde zarar gördüğü söylenir.

Şimdi Helenistik çağda yaşamış önemli bilim insanlarından birkaçını tanıyalım.

Euclides

Euclides’in (Öklid), yaklaşık olarak M.Ö. 325 ile M.Ö. 265 yılları arasında yaşadığı ve Lübnan’ın Sur kentinde doğduğu bilinmektedir. İskenderiye’deki müzede büyük bir mate-matik okulu kurmuş ve asıl ününü 40 yaşında kaleme aldığı Stoikheia (Elementler) isim-li geometri kitabını yazmakla kazanmıştır. Bu kitap, Yunan Geometrisi’nin, düzenli bir sentezi olup, yakın zamana kadar, birçok ülkedeki geometri eğitiminin temelini oluşturmuştur.

Aksiyom, postüla, teorem ve ispatlara dayalı çalışma yöntemi-ne dayalı olan bu kitabın, Batı düşüncesi üzerinde, İncil dışın-da kalan tüm kitaplardışın-dan dışın-daha etkili olduğu söylenmektedir.

Gençliğinde Atina’daki Platon’un ünlü Akademia’sına de-vam ederken, Euclides, astronomi, matematik alanlarına ilgi duymuştur. Yunanlıların bilime bakışının “bilim bilim yapmak için önemlidir” olduğunu yansıtan, Euclides’e ait bir anekdot şöyledir: Birgün bir geometri dersi alan bir öğrencisi Euclides’e

“bu konuları öğrenince ne kazanacağını” sormuş. Euclides de cebinden bir miktar para çıkartarak, çocuğa uzatmış ve “sana bu parayı vermemin nedeni, öğrendiğin şeylerden bir şeyler kazanacağını ummandır” demiş.

Euclides’in Elementler (Stoikheia) isimli eseri onüç ciltten oluşuyordu:

i. Benzerlik (üçgenlerde benzerlik, pergel-cetvelle çizilen geometrik şekiller, üçgen-de açılar ve kenarlarla ilgili eşitsizlikler), paralel doğruların özellikleri ve paralelke-narlar, Pytagoras teoremi

ii. Geometrik cebir, alanlar iii. Daire ve açı ölçümleri

iv. Dairenin içine ve dışına çokgen çizimleri

v. Geometrik olarak incelenen orantı, kesirli cebirsel denklemlerin geometrik çözümü vi. Çokgenlerde benzerlik

Euclides (Oxford Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi)

Şekil 2.18

vii. Aritmetik viii. Orantısızlık ix. Uzay geometri

x. Uzay geometrinin devamı xi. Üç boyutlu cisimler

xii. Üç boyutlu cisimlerin devamı xiii. Üç boyutlu cisimlerin sonu

Elementler kitabının giriş bölümünde, aksiyomlar (Doğruluğu apaçık kabul edilen fakat ispatlanmasına gerek duyulmayan temel önermeler olup, bütün bilimler için geçer-lidirler.), postülalar (Doğruluğuna apaçık şekilde ve ispata gerek duyulmadan inanılan temel önermeler olup, belli bir bilim dalına ilişkindirler), çeşitli tanımlar verilmiştir, diğer bölümlerde ise yukarıda konuları sıralanan teoremler ve bunların verilen aksiyom ve pos-tülalara dayanarak ispatları bulunmaktadır. Kitabın baş tarafında nokta, çizgi, yüzey, açı gibi geometrik kavramlar tanımlanmıştır. Tanımlara birkaç örnek verirsek: nokta (parçası olmayan), doğru (genişliksiz uzunluk).

Elementler kitabında, tanımlardan sonra, beş aksiyom sıralanır:

1. Aynı şeye eşit olan şeyler birbirine eşittir.

2. Eşit miktarlara eşit nicelikler eklenirse, elde edilenler de eşit olur.

3. Eşit miktarlardan eşit nicelikler çıkartılırsa, elde edilenler eşit olur.

4. Birbirine çakışan şeyler birbirine eşittir.

5. Bütün parçalarından büyüktür.

Bunların yanısıra geometriye ait beş tane de postula bulunur:

1. İki noktayı birleştiren en kısa yol, doğrudur.

2. Doğru, doğru olarak sonsuza kadar uzatılabilir.

3. Bir noktaya eşit uzaklıkta bulunan noktaların geometrik yeri, bu noktayı merkez kabul eden bir çemberdir.

4. Bütün dik açılar birbirine eşittir.

5. İki doğru, bir üçüncü doğru tarafından kesilirse, içte meydana gelen açıların top-lamının 180o den küçük olduğu tarafta doğrular, birbirlerini keserler.

Bu önermelerden sonra, Euclides’in uzayla ilgili üç özelliğinin de olduğu ortaya çık-maktadır:

1. Uzay üç boyutludur.

2. Uzay sonsuzdur.

3. Uzay homojendir.

Euclides’in beşinci postulası olarak bilinen “paralellik postülası” matematikçiler tara-fından apaçık şekilde kabul edilmeyerek, teorem gibi de ispatlanmıştır: M.S. birinci yüzyı-la kadar, postuyüzyı-lanın ispatı veya basit bir postuyüzyı-layyüzyı-la yerdeğiştirmesi için çaba sarfedilmiştir.

Bunlardan bir kaçı bilinen postulalar şunlardır:

1. Üçgenin iç açıları toplamı 180o dir.

2. Bir doğruya dışındaki noktadan bir tek paralel çizilebilir.

Elementler isimli eserde sözü edilen geometri, bir düzlem üzerinde geçerli olup, bu geometriye “düzlem geometri” ya da “Euclides geometrisi” adı verilmiştir. 19. Yüzyılda ise diğer postulalar üzerine kurulan başka geometriler de ortaya atılmıştır. Bu geometrilerin genelleştirilmiş adı, “euclidien olmayan geometriler” dir. Örneğin Nicolai Lobatchevski (1792-1856) tarafından kurulan ve Bernard Riemann (1826-1866) tarafından geliştirilen küre yüzeyleri üzerinde tanımlanan geometriye “küresel geometri” adı verilmiştir. Küre-sel geometride ele alınan küreKüre-sel bir yüzeyde, bir noktadan dışındaki bir doğruya paralel çizilemez.

Belgede BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ (sayfa 46-49)