• Sonuç bulunamadı

İSKENDERİYE MEKANİK OKULU

Belgede BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ (sayfa 52-58)

Helenistik dönem içerisindeki teknolojik gelişmeler, üç ünlü bilim adamı olan İskenderiye’li Ctesibios, İskenderiye’li Heron ve Bizans’lı Philon tarafından oluşturulmuş olan İskende-riye Mekanik Okulu’nda meydana gelmiştir. Sözünü ettiğimiz üç önemli bilim adamını tanımaya başlayalım:

Ctesibios

M.Ö. 285 ile M.Ö. 222 yılları arasında yaşamış olan İskenderiye Mekanik Okulu kurucusu Ctesibios,bilim tarihindeki ilk mekanik kitabını yazmıştır. Bu kitap kayıp olup, öğrencile-rinden elde edilen bilgilerden varlığı hakkında bilgi edinilmiştir. Ctesibios’un en önemli buluşları, basma tulumba, Şekil 2.28’deki su saati ve Şekil 2.29’da görülen su orgudur.

Basma tulumbalarda silindir, piston ve valf gibi üç parça kullanılmıştır. Hidrolik adı da verilen Şekil 2.29’daki su orgu, tulumbalara ait bir uygulama olarak tasarlanmıştır. Farklı su yüksekliklerine sahip birbirinden bağımsız su dolu borulara, kanatçıklardan

yararla-Şekil 2.26 Eratostenes’in Yaptığı Deney

Alexadria

Syene

Şekil 2.27 (1) Syene

(2) İskenderiye’deki Deney

(1) (2)

8

nılarak üflenen hava borulardan farklı seslerin çıkmasına yol açacaktır. Şekil 2.28’deki su saati ise, birim zamanda akan su miktarı (debi) biliniyorsa, akan su miktarı da bilinecek olursa, ölçülen zaman aralığının kaç birim olduğu konusunda bilgi verecektir.

Heron

M.S. 10 ile M.S.70 yılları arasında yaşamış olan İskenderiye’li Heron, İskenderiye Mekanik Okulu’nun temsilcisi olan bilim adamlarından biridir. Mechanica (Mekanik) ve Pneuma-tica (Pnömatik) isimli iki önemli kitabı bulunur. PneumaPneuma-tica’da, hava, su ve ateşi itici güç

olarak kullanan makinaların (örneğin, Şekil 2.30’daki buhar gücü ile dönen küreler, açılıp kapanan kapılar ve gök saatleri) yapılabilmesini önermiştir.

Optikle ilgili ve ışığın yansıması konusundaki araştırmala-rını yayınladığı Catoptrics (yansıma) isimli kitabında, küresel, düz aynalardaki görüntüleri incelemiş, gelme açısı ile yansıma açısının birbirine eşit olduğu şeklindeki ışığın yansıma yasası-nı geometrik olarak ispatlamıştır.

Heron’a göre, gözden çıkan ışık ışınları, parlak bir nesneye çarpıp, tıpkı bir taşın duvara çarpıp geri dönmesi gibi yansırlar ve böylece cisimlerin görülmesi işlemi gerçekleştirilmiş olur.

Gözden çıkan ışınlar, doğrusal yolla giderler, çünkü ışık en kısa yoldan gitmek ister. Heron’un belirlediği bu sonuç, daha sonra en kısa yol ilkesi (ya da Fermat ilkesi) olarak, Fransız bilim adamı Fermat tarafından ifade edilmiştir.

H

J F

E A

B C

D G

I Ctesibios’un Su Saati

Şekil 2.28 Şekil 2.29

Ctesibios’un Su Orgu

Heron’un Buhar Gücü

Şekil 2.30

Philon

M.S. ikinci yüzyılda yaşamış olan Bizanslı Philon, ya-şamının büyük bir kısmını İskenderiye ve Roma’da ge-çirmiş askeri bir mühendistir. Sekiz ciltlik Mekanika Syntaxis isimli eseri savaş sırasında mekaniğin uygula-maları konusunda yazılmış ilk eserdir. Eserin içinde şu bölümler yer alır:

1. Kaldıraçların kullanılması, 2. Liman inşaatı,

3. Balistik araç yapımı, 4. Pnömatik,

5. Sur ve kale duvarlarının inşaatı, 6. Surların savunulması,

7. Kuşatma tekniği.

Bu bölümler içerisinde en önemli bölüm, pnömatik olup, Arapça’ya çevrilerek, İslam dünyasında çok ilgi uyandırmıştır.

Pnömatik isimli bölümde, havanın bir cisim olduğu ve her yeri kapladığını ispatlayan deneylerden söz edilir. Boşluğun olmadığı ifade edilmiştir. Bir kaba su konabilmesi için kaptaki havanın, kabı terketmesi gerekir. Kaptaki hava kabı terkederken su da onu izler.

Su havayı izlerken, bazan da beklenenin tersine, yukarı çıkar. Bu gözlem sonucu, çeşitli su sifonlarının yapımında kullanılan bir bilgidir.

Bir kaba bir miktar su, suyun üzerine de bir mantar parçası ve mantarın üzerine de yanan bir mum konarak, üzeri de bir cam fanusla kapatılırsa, bir sure sonra mum söner ve fanusun içerisindeki su fanusun içerisinde bir miktar yükselir. Philon bu olayı şöyle yorumlamıştır: Ateş havayı yokeder ve yok olan havanın yerine su yükselerek, aynı hacmı doldurur.

İskenderiye Mekanik Okulu’nda geliştirilen düşünceleri kendinden önceki bilim adamlarınınkilerle karşılaştıralım: Aristoteles’e göre boşluk yoktur. Atomik evren kura-mını savunanlara göre ise, boşluk vardır ve atomlar da bu boşluğun içerisinde hareket etmektedirler. İskenderiye mekanik Okulu temsilcileri ise, büyük ölçekli boşluk olmayıp, atomların etrafında küçük ölçekli boşluklar bulunduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir. Phi-lon bu görüşü termoskop adını verdiği bir cihazla kanıtlamıştır:

Şekil 2.31’de şematik olarak gösterilen termoskop sisteminde, sol tarafta bulunan kurşundan yapılmış ve ağzı mantarla sıkıca kapatılmış küresel bir kaba, kabın dibine ka-dar uzanan kıvrık bir sifon, hava geçirmeyecek şekilde sokulur. Sifonun diğer ucu ise sağ taraftaki bir kavanozun içindeki suya daldırılır. Kurşun kap güneş veya ateş ile ısıtılırsa bir miktar hava sifondan dışarı çıkar ve kavanozdaki suda baloncuklar oluşur. Kap tekrar soğutulduğunda ise kavanozdan bir miktar su çeker. Çekilen su, kurşun kabın sıcaklığına göre sifonda ileri ya da geri hareket eder. Philon’a göre bu durum, ateşin ve havanın kendi doğalarında ortak noktalarının olduğunu ve havanın ateş (ısı) tarafından çekildiğini gös-terir. Ama bu doğada hiç boşluğun olmamasından da kaynaklanır, eğer hava herhangi bir yerden çekilirse boşluğu başka miktarlar doldurur.

Şekil 2.31 Philon’un Termoskopu

Bilim tarihinin batı kültürü üzerinde belki de en etkili olan dö-nemi bu bölümde ele alınacak olan Antik Yunan ve Helenistik Dönem’dir. Bu dönemden önceki dönemde insanlar doğadaki olayları akıl yoluyla irdelemeksizin yalnızca doğada olup bi-tenleri gözleyip, bir yere kaydetmekle yetinmişlerdir. Bu ne-denle, Antik Yunan Dönemi öncesi döneme, yalnızca gözlem verilerinin kaydedildiği fakat yorumlanmadığı dönem anlamı-na gelen, Amprik Dönem adı verilmiştir. Antik Yuanlamı-nan ve Hele-nistik Dönem’de ise, doğadaki olayların nedenleri ve niçinleri üzerinde durularak, Mezopotamya ve Mısır dönemlerinde ol-duğu gibi, doğa dışı nedenlere dayandırılarak açıklanmamıştır.

Thales, mitolojik düşünceden, rasyonel yani akılcı düşünceye geçişi simgeler. Thales ile ilgili bilgilere, yetiştirdiği öğrenci-lerin bıraktığı belgelerden yararlanılarak ulaşılmıştır. Tha-les, matematik, astronomi ve doğa felsefesiyle uğraşmıştır.

Thales’in bilime olan katkıları şunlardır:

i. Evrende olan bitenleri, doğaüstü mitolojik güçlere dayandırarak açıklamaya son vermiştir.

ii. Geometriye ispat kavramını sokarak, matematik dü-şünceyi amprik işlemlerle sınırlamaktan kurtarmıştır.

iii. Evrendeki nesneleri tek bir maddeye indirgeyerek, olup bitenleri evrensel bir ilkeye dayanarak açıkla-mak yolunu açmıştır.

Thales’in öğrencisi olan Anaximander’e göre, evrenin temel yapı taşı, “sınırsız” ya da “sonsuz” adını verdiği soyut yani maddesel olmayan bir kavramdır. Maddesel olmayan bu kavramın, evrensel, bitmeyen, değişmeyen ve görünmeyen olmak gibi özellikleri vardır. Evrendeki bütün nesneler, ta-nımladığı bu kavramdan değişik özellikler taşıyarak oluş-muşlardır. Sınırsız adı verilen bu kaynaktan, karşıt nitelikte şeyler, hareket sonucu oluşmuştur. Önce soğuk ve sıcak, dışı ateş (yani sıcak), içi soğuk (yani ıslak) ve su, ortalarında yer küre olacak şekilde halkalar şeklinde ayrılmışlardır. Yer ya da toprak başlangıçta ıslaktı, sonra sıcak etkisiyle kuruyarak dört halka meydana getirdi: İçten dışa doğru sıralanırsa, sı-cak (ateş), soğuk (hava), ıslak (su), kuru (toprak). Thales’in ilgi alanlarından birisi olan “doğa felsefesi”nin temel sorunla-rı olan varoluş ve yokoluştur. Bu iki zamansal nokta arasında, değişme, meydana gelme, bozulma, yaşam, ölüm, hareket, üreme gibi süreçler vardır.

Thales’in diğer öğrencisi olan Anaximanes, Anaximander ta-rafından tanımlanan sınırsız kavramını gözlenebilir nitelikte olmadığı yani somut olmadığından dolayı reddederek, bunun yerine hava veya buharı evrenin temel yapı taşı olarak öner-miştir. Bu düşünceye göre, hava seyreltilirse ısınır, ateşe dönü-şür, sıkıştırılan hava ise soğur. Bu dönüşüm (hava → rüzgar → bulut → su → toprak ya da taş) şeklinde ifade edilmiştir. Hava, sürekli hareket halinde olduğu için, değişimi simgelemektedir.

Hekataios’a göre, Thales, Anaximander ve Anaximanes’in ev-renin yapısıyla ilgili tartışmaları boşuna idi. Evev-renin yapısını

araştırmadan önce, yerin gezilmesi ve bilgi toplanması gerek-tiğini düşünmekteydi.

Pytagoras’a göre “Evreni matematik yasaları idare eder”. Ev-renin temel maddesinden çok, varlığın ve değişmenin gerçek niteliği sorununa önem verilmelidir. Bu açıdan düşüncele-rini matematik üzerine yoğunlaştırmıştır. Pytagoras’çılara göre, sayı evrenin temel yapı taşıdır. Bütün doğal sayılar, 1 sayısından türemiştir, yani 1 sayısı, evrenin yapısını açıklayan bir kavramdır. 1 sayısı “nokta”yı, 2 sayısı “doğru parçası”nı, 3 sayısı “üçgen”i, 4 sayısı”piramit”i simgelemekteydi. Bunun yanısıra, sayılar arasındaki orantı kavramı ile de ilgilenildi.

Pytagoras’ın öğrencisi olan Herakleitos, gerçeğin özünün sa-yılar değil, değişme süreci olduğunu ifade etmiştir. Her şey sürekli değişim içerisindedir. Duyularımızla algıladığımız her şey algılama anında vardır. Bir ırmakta aynı suyla iki kez yüzümüzü yıkayamayız.

Pytagoras’ın diğer öğrencisi Parmenides, Herakleitos’un tersine, hareket ve değişmenin duyguların aldanmasından başka bir şey olmadığını ileri sürmüştür. Asıl gerçeğin “olma” adını verdiği, değişmeyen, bitmeyen ve hareketsizlik özelliklerini taşıyan so-yut bir kavram olduğunu ifade etmiştir. İnsan aklının olma kav-ramının karşıtı olan “olmama”yı kavrayamadığını savunmuştur.

Pytagoras’çılar içinde en ilginç görüşe sahip olan Philolaos’a göre, diğer gezegenler gibi yerküre de bir yörünge etrafında dönmektedir. Bu evren modelinde, merkezde, yerküre de-ğil, hareket etmeyen “merkezi bir ateş”in olduğu ve Yer, Ay, Güneş, o zamanlar bilinen beş gezegenin onun çevresindeki yörüngelerde döndükleri düşünülüyordu.

Evrenin yapısını anlamaya çalışan Empedocles, herşeyin te-melinde ateş, hava, su, toprak şeklinde dört öge bulunduğu-nu ve bunlar arasında sevgi (yakınlaştırıcı ya da çekici) ve nefret (uzaklaştırıcı ya da itici) etkileşmelerinin olduğuna inanmıştır. Bu dört ögenin sevgisel etkileşmesiyle evrende varolan bütün varlıkların meydana geldiğini ifade etmiştir.

Trakya’lı Democritos’a göre, evrende herşey, fiziksel ola-rak bölünemeyen atomlardan oluşmuştur. “Atom” Yunanca

“bölünemeyen” anlamına gelen bir sözcüktür. Democritos’a göre, evren atomlarla dolu olan bölge ile bunun dışında kalan boşluktan oluşmuştur.

Bodrum yakınlarındaki Halikarnas’ta doğan ve yaşamış olan, ömrü boyunca yaptığı seyahatlarda gördüklerini ve duydukla-rını Tarih isimli kitabında kaleme alan Heredotos, tarihçilerin babası kabul edilir. Heredotos’un Tarih isimli eserinde, siyasi ve askeri olayların yanısıra, gezilen görülen yerlerin fiziki ve sosyal açıdan değerlendirmelerinin de bulunduğu görülebilir.

Socrates’in amacı “gerçeği aramak” olarak özetlenebilir. Bu-nun yanısıra hedefi, “doğayla değil insanla ilgilenmek”ti. Baş-lıca amacı ise “iyi, akıllı, adil insan yetiştirmek”ti. Yöntemi, öğrencilere yönelttiği sorularla onları düşünmeye sevketmek ve doğruyu onların bizzat kendilerinin bulmasını

sağlamak-Özet

tı. Atina’nın en seçkin ailelerinin çocukları onunla tartışmak veya tartışmalarını izlemekten büyük keyif alırlardı.

Hipocrates “Bir insanın bedeni ve ruh yapısını bilmek ister-sek, önce doğayı bilmemiz gerekir” düşüncesini ileriye sür-müştür. Anatomiyle ilgili oldukça ilkel bilgilere sahip olan Hipocrates’in, kemikler hakkında doyurucu bilgisi olmasına karşın, iç organlarla ilgili bilgisi yoktu ve damarlar, sinirler, kaslar hakkındaki bilgisi ise oldukça yüzeyseldi. Bu neden-le, bu dönem içerisinde, çeşitli düşünceleri yansıtan teoriler üretmekten başka bir gelişmeden söz edilemez. Hipocrates’in en ünlü eseri, Kutsal Hastalık’tır. Bugün sara veya epilepsi olarak bildiğimiz dengesizlik durumu, bu kitaba adını veren kutsal hastalıktır. Hipocrates’e göre, bu hastalık beyinden kaynaklanmaktadır ve beyinden gelenbalgamın kandaki ha-vanın hareketini engellediği için ortaya çıkmaktadır.

Platon’un bilime katkısı yalnızca yöntem açısından olmuştur.

Doğru kabul edilen birkaç önermeden yola çıkarak, geriye kalan tüm önermeleri mantıksal olarak çıkarmayı hedefleyen tümdengelimsel yöntemi geliştirmiştir. Ona gore bilim, yal-nızca Matematik ve de özellikle Geometri’dir.

Eudoxus’un yermerkezli evren teorisine gore, gök cisimleri dünyadan eşit uzaklıkta hareket etmektedir. Bundan dolayı, bir gök cismi dünyadan eşit parlaklık ve büyüklükte gözlen-melidir. İlk yapılan gözlemlerde Venüs ve Mars’ın parlaklık ve büyüklüklerinin farklı oldukları farkedildi. Parlaklık ve büyüklük değişmesi, dünyaya uzaklıkların değişmesinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanısıra, güneş tutulmaları bazan halkalı bazan da tam tutulma oluyordu. Güneş ve ayın dün-yaya olan uzaklıklarının değişmesinin sonucudur.

Aristoteles’e göre, evren bir küre biçimindedir. Kürenin mer-kezinde yerküre bulunur. Bütün gezegenler, hareketsiz duran yerin etrafında dolanırlar. Evren ayüstü ve ayaltı olarak iki bölgeye ayrılır. Ayüstü evren ve dolayısıyla burada bulu-nan bütün gök cisimleri ether’den oluşmuştur. Ether (esir), gözle görülmeyen ve kütlesi farkedilemeyen ve de boşluğu dolduran bir maddesel varlıktır. Ayüstü evrende hiçbir deği-şim yoktur ve mükemmel bir evrendir. Ayaltı evren ise, her türlü değişimin olduğu ve mükemmel olmayan bir evrendir.

Merkezden dışarıya doğru ağırlıklarına göre sıralanan dört temel öge, toprak, su, hava, ateş bulunur. Bu ögelerin sırasıyla kuru, yaş, soğuk, sıcak niteliklerini simgeledikleri söylenmiş-tir. Aristoteles’e göre, canlı doğanın parçasıdır. Dört ögeden oluşmuştur: Kan, balgam, kara safra, sarı safra. Bunların birleşim oranları, canlının özelliklerini oluşturur. Canlıyı cansızdan ayıran en önemli fark, ruhu olmasıdır. Aristoteles, çok iyi bir gözlemci ve iyi bir sistematikçidir. Hayvanların sınıflandırılması, kendinden sonraki çalışmaların temelini oluşturmuştur. Evrime inanmaz. Canlının cansızdan meyda-na geldiğini, yani kendiliğinden üremeyi savunur. Fakat bu tür kendiliğinden üreme, basit hayvanlarda vardır.

İskender’in ölümünden sonra, Roma imparatorluğu’nun ya-yılmasına kadar olan dönemde Helen özelliği yitirildiği için,

bu yeni uygarlık “Helenistik Çağ” adını almıştır. Ptolemeus krallığının başkenti olan İskenderiye, Helenistik çağın da başkenti olacaktır. İskenderiye’deki bilimsel kurum niteliğin-deki iki önemli yapı müze ve kütüphanedir.

Euclides, İskenderiye’deki müzede büyük bir matematik oku-lu kurmuş ve asıl ününü 40 yaşında kaleme aldığı Stoikheia (Elementler) isimli geometri kitabını yazmakla kazanmıştır.

Bu kitap, Yunan Geometrisi’nin, düzenli bir sentezi olup, ya-kın zamana kadar, birçok ülkedeki geometri eğitiminin te-melini oluşturmuştur. Aksiyom, postüla, teorem ve ispatlara dayalı çalışma yöntemine dayalı olan bu kitabın, Batı düşün-cesi üzerinde, İncil dışında kalan tüm kitaplardan daha etkili olduğu söylenmektedir.

Appolonius, Antalya yakınındaki Perge şehrinde doğmuş olup, İskenderiye’deki matematik okulunda yetiştikten sonra, tekrar Perge’ye dönerek, “Konikler Hakkında” isimli geometri kitabını kaleme aldığı için “Büyük Geometrici” ünvanıyla anılmıştır.

Denge prensiplerini ilk olarak ifade eden bilim adamı da Archimedes’tir. Bu prensipler şunlardır:

1. Tam ortasından bir destek üzerine yerleştirilmiş bir çubuğun uçlarına asılmış eşit ağırlıklar dengede kalır.

2. Ortasından farklı bir yere yerleştirilmiş desteğe otur-tulan çubuğun uçlarına sırasıyla F1 ve F2 ağırlıklı cisimler takılırsa, uç noktalarının desteğe olan uzak-lıkları sırasıyla a ve b ise, denge halinde F1.a = F2.b eşitliği gerçeklenir.

Bu denge prensipleri ile tanımlanan “ağırlıklar, destek ve dayanıklı çubuktan oluşan system”e “kaldıraç” adı verilir.

Archimedes’in ünlü sözü olan “Bana bir destek verin, dünya-yı yerinden oynatadünya-yım”, bir bilim adamının ne kadar yüksek bir hayal gücüne sahip olduğuna bir örnek oluşturur. Archi-medes ilkesine göre, “Bir sıvıya bırakılan ve dengedeki cisme uygulanan kaldırma kuvveti, cismin ağırlığına eşittir”.

Eratostenes, İskenderiye kütüphanesi müdürlerinden biridir ve ünlü bir coğrafyacıdır. Coğrafyadaki en önemli çalışması, yerin çevresini hesaplamasıdır.

Helenistik dönem içerisindeki teknolojik gelişmeler, üç ünlü bilim adamı olan İskenderiye’li Ctesibios, İskenderiye’li He-ron ve Bizans’lı Philon tarafından oluşturulmuş olan İsken-deriye Mekanik Okulu’nda meydana gelmiştir. İskenİsken-deriye Mekanik Okulu kurucusu Ctesibios,bilim tarihindeki ilk mekanik kitabını yazmıştır. Bu kitap kayıp olup, öğrencile-rinden elde edilen bilgilerden varlığı hakkında bilgi edinil-miştir. Ctesibios’un en önemli buluşları, basma tulumba, su orgu ve su saatidir. İskenderiye’li Heron, İskenderiye Meka-nik Okulu’nun temsilcisi olan bilim adamlarından biridir.

Mechanica (Mekanik) ve Pneumatica (Pnömatik) isimli iki önemli kitabı bulunur.

M.S. ikinci yüzyılda yaşamış olan Bizanslı Philon, yaşamının büyük bir kısmını İskenderiye ve Roma’da geçirmiş askeri bir mühendistir. Sekiz ciltlik Mekanika Syntaxis isimli eseri savaş sı-rasında mekaniğin uygulamaları konusunda yazılmış ilk eserdir.

Kendimizi Sınayalım

1. Aşağıdaki önermelerden hangisi Aristarkhos’un “Gü-neş ve Ayın Uzaklıkları” isimli eserindeki postülalardan biri değildir?

a. Ay, ışığını Güneş’ten almaktadır.

b. Yer, Ay’ın yörüngesinin merkezindedir.

c. Yer’in yörüngesinin merkezinde Güneş bulunur.

d. Ayın çapını göze birleştiren doğrultular arasında 2o açı bulunur.

e. Venüs’ün yörüngesinin merkezinde Yer bulunur.

2. Anaximanes, evrenin oluşumunda aşağıdakilerden han-gi dönüşümün olduğunu ileri sürmüştür?

a. Bulut Rüzgar Su Toprak ve taş b. Toprak ve taş Rüzgar Su Bulut c. Ateş Bulut Rüzgar Su d. Rüzgar Bulut Su Toprak ve taş e. Su Toprak ve taş Bulut Rüzgar

3. Aşağıdakilerden hangisi, Thales’in bilime katkıları ara-sında yer almaz?

a. Geometriye ispat düşüncesini sokmak

b. Üçgenler arasındaki benzerlik ilişkilerini kurmak c. Evrendeki nesneleri tek bir maddeye indirgemek d. Evrende olup bitenleri doğa üstü mitolojik güçlere

dayandırmak

e. İkizkenar üçgenin taban açılarının eşit olduğunu ispatlamak

4. Empedocles’in nicel dünya görüşü aşağıdakilerden hangisidir?

a. Evrende herşey, fiziksel olarak, bölünmeyen atomlar-dan oluşur.

b. Atomlar, rastlantı sonucu hareket ederek birleşirler.

c. Bir dik üçgenin hipotenüsüyle irrasyonel sayılar gösterilebilir.

d. Her şey sürekli değişim içindedir.

e. Tüm varlıklar, dört temel elementin (ateş, hava, su, toprak) değişik oranlarda birleşmesinden oluşur.

5. Sokrates’in karşı çıktığı sofistlerin savundukları görüş, aşağıdakilerden hangisidir?

a. Geometri bilmeyen Akademia’ya giremez.

b. Geometri, yalnızca akıl yürütmeye dayanır.

c. Her türlü değer görelidir.

d. Tümdengelim yöntemiyle bilim yapmak e. Zaman, ve mekan matematikte değişmez.

6. “Gök cisimlerini taşıyan küreler, ortak merkezleri olan yer küre çevresinde dönerler” düşüncesini aşağıdaki düşü-nürlerden hangisi savunmuştur?

7. Aşağıdakilerden hangisi, Aristoteles’in savunduğu gö-rüşlerden değildir?

a. Kuvvet uygulanmazsa, hareket olmaz.

b. Canlılar, dört ögeden (kan, balgam, sarı safra, kara safra) oluşur.

c. İnsandaki ruh, düşünceyi sağlar.

d. Evrime inanmaz.

e. Canlılar, yine canlılardan meydana gelir.

8. “Bir nesne, evrenin merkezinden ne kadar uzaklaşırsa, o kadar mükemmelleşir.” düşüncesi, aşağıdaki bilim adamla-rından hangisi tarafından savunulmuştur?

9. Helenistik çağda, astronomi gözlemlerinin yapıldığı biro da, bitki araştırmalarının ve hayvanlar üzerine çalışmaların yapıldığı bilimsel kurum aşağıdakilerden hangisidir?

a. İskenderiye Feneri b. Kütüphane c. Müze

d. İskender’in Mezarı e. Kraliyet Sarayı

10. Euclides’in Elementler isimli kitabında, aşağıdakilerden hangisi bulunmaz?

a. Aksiyom ve postülalar

b. Nokta, çizgi, yüzey, açı kavramları

c. “Eşit miktarlardan eşit miktarlar çıkartılırsa, eşit şeyş-ler elde edilir.” önermesi

d. “İki noktayı birleştiren en kısa yol, doğru parçasıdır.”

önermesi

e. “Bir doğruya dışındaki bir noktadan parallel çizilei-mez.” önermesi

Belgede BİLİM VE TEKNOLOJİ TARİHİ (sayfa 52-58)