• Sonuç bulunamadı

İfade Almada Sorgu Usulü ve Sorguda Yasak Usuller

Belgede Polisin görev ve yetkileri (sayfa 158-166)

D. POLİSİN İFADE ALMAK İÇİN DAVET VE İFADE ALMA YETKİSİ

3. İfade Almada Sorgu Usulü ve Sorguda Yasak Usuller

a. İfade Almada Sorgu Usulü

Ceza muhakemesinin en önemli süjesi şüpheli ve sanıktır. Zira olay hak- kında doğrudan doğruya bilgisi olan şüpheli veya sanığın olaya ilişkin açıklamala- rı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından en önemli beyan delilidir317.

Olayı en iyi bilen kişi şüpheli veya sanık olduğundan açıklamaları olduk- ça önemlidir. Kovuşturma evresinde sanığın doğru söyleyip söylemediğini takdir yetkisi hakime aittir. Sanığın sorgusu sırasındaki beyanı, delil olarak değerlendiri- lir. Sanığı sorguya çekme yetkisi ise hakime aittir. Soruşturma sırasında henüz sanık sıfatını almadan şüphelinin savcı veya kolluk tarafından dinlenmesi sorgu değil, ifade almadır318.(CMK md. 2/g-h)

CMK md.147 İfade ve Sorgunun Tarzı belirtilmiştir. Bunlar;

316 PARLAR, Ali- HATİPOĞLU, Muzaffer- YÜKSEL,Erol Güngör, Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller Çapraz Sorgu ve İspat,Yayın Mat.,Ankara,2008,s. 57.

317PARLAR- HATİPOĞLU- YÜKSEL, s. 57.

1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilme- sinde aşağıdaki hususlara uyulur319;

a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, CMK 147/1- a maddesince kimliğine ilişkin sorulan doğru olarak cevaplandırmakla yükümlü- dür. Kimliği hakkında beyanda bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyan- da bulunması Kabahatler Kanunun 40. maddesi uyarınca idari yaptırım gerekir. Bu durumda, şüpheli veya sanığın şahıs olarak kim olduğunun belirlenmesi bakımın- dan CMK 81. maddesinde belirtilen “fiziki kimliğin tespiti” ile ilgili hükümlerden yaralanabilinir. Zira CMK 170/3-a bendine göre şüphelinin kimliğinin iddianamede yer alması gerekmektedir. Başkasına ait kimlik bilgilerini vermesi unsurlarının var- lığı halinde TCK 268. maddesine uyan iftira suçunu özel işleniş biçimini oluştu- rur320.

b) Kendisine yüklenen suç anlatılır. Hukukta bu hakka “haklarını ve suç- lamayı öğrenme hakkı” denir. CMK 90/4, 147/1-b, 170/3-h, 176 ve 191/3-b maddele- ri bu hakkı açıkça düzenlemiştir. Şüpheli yakalandığında, sebebi ve hakkında ki iddi- alar derhal bildirilecektir(Yön 6/4. md.)

c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararla- nabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.

AİHM kararları göz önünde bulundurularak ceza hukuku çerçevesinde avu- kat temini hakkında AİHM hassasiyetleri ne bakıldığında; Kişinin avukat ücretini ödeme gücünün olup olmadığı ve bunun belgelenmesi durumu hakimin takdirine bırakılmıştır. AİHM ücretsiz avukat tayinin teorik ve hayali değil, gerçek ve etkili olarak sağlanmasını aramaktadır321.

Müdafi Seçme Hakkı; şüphelinin ve sanığın hem soruşturmada ve hem de kovuşturmanın her safhasında bir veya birden fazla müdafiinin yardımından yarala- nabilir, kanuni temsilcisi varsa, o da şüphelinin veya sanığın müdafiini seçebilir. So-

319YAŞAR, Osman, Uygulamalı ve Yorumlu Ceza Muhakemesi Kanunu, Cem Web Ofset, Ankara, 2005, s. 562.

320 ÖZBEK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 243–244.

321 ALTINPARMAK, Cüneyd, AİHS ve İç Hukukumuz Çerçevesinde Müdafilik Kurumumuz, İstan- bul Barosu Dergisi, C.80, S. 2006/1, s. 79–80.

ruşturma evresinde, yani yetkili mercice suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianame- nin kabulüne kadar geçen evrede, ifade almada en çok üç avukat hazır bulunabilir. Soruşturmanın ve kovuşturmanın evrelerinin her aşamasında müdafiin, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma ve sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engelleneme, kısıtlanamaz(CMK 149. md). Şüpheli ve sanık ile mü- dafiin yaptığı görüşmeleri başkalarının duyamayacağı ortamlarda yapmaları sağla- nır(CMK 154 md)322.

d) Yakalanan kişinin yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir. e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı ol- duğu söylenir. Susma Hakkı da dediğimiz bu hakkının şüpheli ve sanığa tanıma- sının ana nedeni, İnsanlık Onuruna Saygı İlkesidir. Sanığa ve şüpheliye susma hakkı veya ifade vermeme özgürlüğünün tanınmasının amacı, öncelikle şüpheli ve sanığın kendisine ve yakınlarını yükümlülük altına sokmadan yani suçlamadan korumadır. Sanığın mahkemenin yürüyüşüne, hızlandırmasına ve kendi mahkû- miyetine aktif olarak katkıda bulunma zorunluluğu yoktur. Susma hakkını tama- men kullanabileceği gibi kısmen yani bir kısım sorulara cevap vermeme şeklinde de kullanabilir. Sanığın susma hakkını kullanması suçluluğunun kanıtı sayılmaz. Ancak sanığın görünüş, boy, jest, mimik gibi halleri maddi ispat vasıtası olabilir. Susma hakkını kullanması şüpheli ve sanığa keşif ve muayeneye tabi olmama izni vermez323. Ancak susma hakkı isnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmama- yı kapsamaktadır. Sorguya davet edilen ve ancak susma hakkını kullanan sanığın sorgusu yapılmış sayılır324.

AİHM, bir mahkûmiyetinde sadece ve asıl olarak sanığın susmasına da- yandırılması halinde susmasından dolayı sanık aleyhinde sonuçlar çıkarmanın suçsuzluk karinesini ve kendini suçlamama hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir325.

Bu hak, insan haklarının bir parçasıdır.

322ALPER-HATİPOĞLU-YÜKSEL, s. 59.

323DEMİRBAŞ, Timur, Sanığın Hazırlık Soruşturmasında İfadesinin Alınması, DEÜHF Yay. , İzmir, 1996,

s. 246.

324 MALKOÇ, İsmail- YÜKSEKTEPE Mert, Açıklamalar ve Yorumlarla 5271 sayılı Yeni Ceza Mu- hakemesi, Kanunu, Malkoç Kitabevi Ankara,2005, s.147.

325Wyngaert/Gane/Künhe/Mcauley, Adil Yargılanma Hakkı, Uluslararası Af Örgütü Yayını, çev. TAMER, Ahmet Fadıl/KAPLAN, Erol, s. 187–188.

Sanığın susma hakkına sahip olması ve kendi mahkûmiyetine yardımcı olmama hakkının varlığı AİHM tarafından da açıklanmıştır326.

AİHM 25.2.1993 tarihli Funke/Fransa kararında, kaçakçılık suçundan kovuşturulan bir kişinin, gümrük mevzuatı uyarınca yetkililere suç kanıtı niteli- ğindeki bazı belgeleri teslim etme zorunluluğuna uymaması nedeniyle hapis ceza- sına çaptırılmasını, Sözleşmenin 6/1 maddesi hükmünün ihlali olduğu kararı ver- miştir. Susma hakkı ve kendi mahkûmiyetine yardımcı olmama hakkı adil yargı- lanma ilkesi içerisinde kabul edilerek Sözleşme ile koruma altına alınmıştır. Gö- rüldüğü üzere bu hak AİHS 3. maddesinde hem de 6. maddesinde koruma altın- dadır327.

CMK 147/1-e maddesi uyarınca, şüpheli ve sanığın ifadesini alan kolluk veya C. Savcısı, sorgusunu yapan hâkim, onun ne ile suçlandığını bildirdikten sonra, kendisine bu konuda açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğunu anlatacaktır. Şüpheli ve sanığın yüklenen suçu işlediği başkaca kanıtlarla ispat edilmediği sürece susma hakkını kullanması suçu kabul ettiği şeklinde anlaşıla- maz ve sanığın susma aleyhine delil olarak kullanamaz328.

f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır. Şüpheli ve sanığın savunma hak- kı Any. 36/1 ve AİHS 6/3 maddeleri ile güvence altına alınmıştır.

g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hak- kında bilgi alınır.

h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır. CMK 147/1-h bendinde, ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik im- kânlardan yararlanır hükmüne yer vermiştir. Ancak bunun için teknik alt yapının oluşturulması gerekmektedir. İfade ve sorgu işlemlerinin yetkisiz olarak kayda alınması ( ses veya görüntü kaydı yapılması) TCK 286. maddesinde Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi veya kişilerin fiillerini suç olarak tanımlamıştı. Hâkim veya savcı tara-

326GÖLCÜKLÜ/GÖZÜBÜYÜK, s. 293–294.

327DÖNMEZ, B. Dermen, Ceza Muhakemesi Hukukunda Çapraz Sorgu, Seçkin Yay., Ankara, 2007,s.54.

fından uygun görülmesi durumunda, kayıt alma işleminin yapılmasının suç oluştur- mayacağı muhakkaktır. Bu nedenle, madde metninde bu kayıt ve nakletme işlemleri- nin “yetkisiz olarak” yapılmasının, söz konusu suçu oluşturacağı kabul edilmiştir. Bu suç tanımıyla korunmak istenen hukuksal yarar, adliyenin ve kişilik haklarının korunması ve adli yargılamanın sağlanmasıdır329.

ı) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır.

Bu tutanakta; İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih, ifade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfat- ları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği, ifade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu iş- lemler yerine getirilmemiş ise nedenleri ile tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı ve imzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri yer alır.

İfade ya da sorgunun bir tutanakla saptanması gerekir. CMK 169/2. mad- desinde her soruşturma işleminin tutanağa bağlanacağını belirtmiştir. Tutanaklar, yargılamanın vazgeçilmez parçası konumundadır. İfade ve sorgu işlemlerinin tu- tanakla saptanması işleminde daktilo, steno, bilgisayar gibi teknik olanaklardan yararlanılır. Bunun önemli bir yararı vardır. Bu şekilde kayıt altına alınan bir sor- gu veya ifade hem şüpheli veya sanığa ileride iddialarını engelleyecek ve hem de buradaki ifadeleri ret etme olasılığı ortadan kalkacaktır330.

b. İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller

CMK 148. maddesinde 5 fıkra halinde düzenlenmiştir. Aşağıda sırasıyla incelenecektir.

1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engel- leyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.

Kötü davranma; şüpheli veya sanığa bedensel ve ruhsal acı çektirilmesi- dir. Amaç şüpheli veya sanığın serbest iradesini ve direnme gücünü kırmaktır331.

329PARLAR/HATİPOĞLU, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara,2007,Cl. 2, s.1918–1921 330 DONAY, s. 197.

Kötü davranmaya örnek olarak şüpheli veya sanığın tekmelenmesi, itilip kakılma- sı, saçının çekilmesi, tokat atılması gösterilebilir. Ancak kötü davranışların tek tek sayılması olanaklı olmayıp özgür iradeye etki yapan sözlü veya eylemsel olduğu kuşkusuzdur332.

İşkence, bir kimseye, kendisinden veya üçüncü bir kişiden bilgi veya bir iti- raf sağlamak, kendisinin veya üçüncü bir kişinin işlediği veya işlediğinden kuşku duyulan bir eylemden ötürü onu cezalandırmak, kendisine veya üçüncü bir kişiye gözdağı vermek veya onları zorlamak amacıyla veya herhangi bir ayrımcılığa dayalı bir nedenle, bir resmi görevli veya resmi sıfatla davranan bir başkası tarafından veya onun kışkırtması veya açık veya zımni onayıyla, bilerek, maddi veya manevi ağır acı vermek veya eziyette bulunmaktır333. Örneğin kişiyi aşağılayıcı sözlere maruz bıra- kılması manevi işkence ve sürekli soğuk su altında tutulması da maddi işkence olarak kabul edilebilir334.

İlaç verme; ifadesi alınan ya da sorgulanan kişinin bedeni veya ruhi duru- muna etki yapan ve serbest iradesini ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlü madde- dir335.

Aldatma; Hileli yöntemlerle kişinin iradesinin sakatlanmasıdır. Aldatma bi- linçli bir yalanı ifade eder. Dolayısıyla şüpheli ya da sanığın yanılgısından yararlanı- labilir. Yine bazı gerçeklerin saklanması da aldatma olarak kabul edilemez. Buna karşılık diğer şeriğin suçunu itiraf ettiği, şüpheliyi olay yerinde gördüğünü söyleyen bir tanığın bulunduğu gibi yalanlar aldatmadır. Ancak neyin aldatma olarak kabul edildiğini belirlemek çok kolay değildir.Yine susarsa en ağır ceza ile cezalandırılaca- ğını söylenmesi de aldatma sayılmalıdır336.

Bunların yapılması veya dikkat edilmemesi sonucu suç oluşur. Kanun ko- yucu da TCK 94. maddesi işkenceyi 95. maddesi ise, netice sebebiyle ağırlaştırılmış işkence suçunu düzenlemiştir. TCK’ da, işkence suçunda sahiplere yer vermemiştir. İşkence suçu, özgü bir suç olup sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Kamu

332TAŞDEMİR-ÖZKEPİR, s. 589.

333ÖZDEK, Yasemin, Avrupa İnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, TODAİE Yay., Ankara, 2004, s. 160.

334 MALKOÇ-YÜKSEKTEPE, s.430. 335 DEMİRBAŞ, s..285.

görevlisi olmayan bir kişinin işkence suçunun unsurlarını içeren davranışları gerçek- leştirme ile 96. maddedeki eziyet suçu oluşur337.

AİHM, sözleşmenin 3. maddesindeki mutlak işkence yasağı kuralını, İşken- ceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi olarak adlandırılan, işkence ve diğer za- limce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde yer alan İşkence, bir kimseye, kendisinden veya üçüncü bir kişiden bilgi veya bir itiraf sağlamak, kendisinin veya üçüncü bir kişinin işlediği veya işledi- ğinden kuşku duyulan bir eylemden ötürü ona cezalandırmak, kendisine veya üçüncü bir kişiye gözdağı vermek veya onları zorlamak amacıyla veya herhangi bir ayrımcı- lığa dayalı bir nedenle, bir resmi görevli veya resmi sıfatla davranan bir başkası tara- fından veya onun kışkırtması veya açık veya zımni onayıyla, bilerek, maddi veya manevi ağır acı vermek veya eziyet etmek tanımı göz önünde bulundurarak yorum- lamaktadır338.

Yeni AİHM Sözleşme 3. maddesini uygularken bazı yeni ölçütlere başvur- duğu da gözlenmektedir. Önemli bir yenilik, işkence kavramının içeriğini belirleme- de Birleşmiş Milletler ve Diğer İnsanlık dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşmenin 1. maddesindeki işkence tanımının esas alınmaya başlamasıdır. Mahkeme, kimi yeni kararlarında bu tanımın unsurlarını dava konusu olaylara uygu- lamıştır. Bu yaklaşımın Mahkeme içtihadına getirdiği en önemli sonuç ise, itiraf ya da bilgi almak, cezalandırmak, gözdağı vermek ya da zorlamak amaçlarıyla, devlet görevlilerince kasti olarak işlenen bulunmaktır şeklindeki ve maddi ya da manevi ağır acı veren ya da eziyette bulunan muamelelerin işkence olarak kabul edilmesi- dir339.

İfade alma ve sorguda yasak usuller, CMK 148 maddesinde örnekseme yolu ile gösterilmiştir. Ancak, yasak usuller bu sayılardan ibaret değildir.Zira 148/1.fıkra “…. Bedensel veya ruhi müdahaleler yapılamaz.” İfadesiyle söz konu- su düzenlemenin sayılanlarla sınırlı olmadığı belirtilmiştir. O halde, bu sayılanlar dışında kalmakla birlikte, şüpheli ve sanığın özgür iradesine tesir eden diğer yön-

337YIRTIMCI, Kaan, Yeni TCK ile 765 Sayılı TCK Karşılaştırılmalı Olarak İncelenmesi, Hukuk Gündemi, Ankara, 2005, s. 18.

338ÖZCAN, s. 1. 339 ÖZCAN, s. 1.

temlerde yasaktır. Şüpheli aç bırakılması, sustuğu sürece gözetim altında tutula- cağının söylenmesi örnek olarak gösterilebilir340.

2)Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.

Yasak usullerden biride kanuna aykırı bir yarar vaadinde bulunmaktır. Yararın kanuna aykırı olmasından maksat, vaat edilen hususun kanunen yasak veya vaatte bulunan tarafından yerine getirilmesinin hukuken mümkün olmama- sıdır. Bir ifadenin verilmesinin veya ifadenin belirli bir içreciğinin karşılığı olarak menfaatlerin söz verilmesi halinde, kanuna aykırı menfaat vaadi söz konusu olur.Ancak daha az ceza verilmesini veya cezadan bağışıklığı öngören hususlarda şüpheli veya sanığın aydınlatılması ve bir itirafın cezayı azaltıcı sonuçlarına işa- ret edilmesinin bu kapsamda yasak ifade alma ve sorgu usulü sayılmaması gere- kir. Örneğin pişmanlık yasasından yararlanma koşullarının hatırlatılması gibi341.

Buna karşılık sanığın suçunu itiraf etmesi halinde serbest bırakılacağı vaadi, sorguyu yapanın iktidarında olsun olmasın kanuna aykırıdır. Esasen sorgu- yu yapanın gerçekleştirme iktidarında olmadığı menfaat vaadinde bulunması, ör- neğin kolluk görevlisinin suçunu itiraf etmesi halinde tutukluğu kaldırma sözü vermesi, kanuna aykırı menfaat vaat etme kavramı kapsamında bir yasak sorgu sayılabileceği gibi, aynı zamanda aldatma teşkil eder ve dolayısıyla bu şekilde alınan ifadeler hukuka aykırı olur342.

3)Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.

CMK148/3. fıkrası yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş ol- sa da delil olarak değerlendirilemez şeklinde, mutlak bir değerlendirme yasağı getirmiştir. Bu değerlendirme yasağı, soruşturma ve kovuşturma makamları( kol- luk, C.Savcısı, sulh hâkimi ve mahkeme) tarafından uygulanan veya sebebiyet verilen yasak yöntemlere dayanan tüm ifadeler için geçerlidir. Yasak sorgu yön- temleri insan haysiyetini ihlal ettiğimden yasa koyucu, rıza ile verilmiş olması halinde bile bu yöntemlerle alınan ifadelerin delil olarak değerlendirilemeyeceğini öngörmüştür. Çünkü insanlık omuru vazgeçilemez bir temel hak olduğundan, in-

340CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yay., İstanbul, 2006, s. 226. 341 ŞAHİN, Cumhur, Sanığın Kolluk Tarafından Sorgulanması, Ankara, 1994, s. 216.

342 CİHAN, Erol, Ceza Muhakemesi Hukukunda İkaz, İhtar, Hukuka Aykırı Vaat ile Telkin Kavramı, İHFM, 1970, s.130–131.

san olarak şüpheli veya sanık, kendi onuruna saygı gösterilmemesi konusunda izin veremez343.

4)Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.

Müdafi hazır bulunuyorsa kollukça onun varlığında alınan ifade hakim ve- ya mahkeme huzurunda şüpheli tarafından doğrulmansa, inkar edilse dahi hükme esas alınabilir344.

5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak C. Savcısı tarafından yapılabilir. Kanaatimizce yasa koyucu bu düzenleme ile şüpheliye savunma hakkı bakımından bir güvence getiril- miş, soruşturma evresinde ifade alma işleminin tümüyle kolluğun inisiyatifine bıra- kılmasının doğurabileceği sakıncaların önlenmesini amaçlamıştır345.

4. Şüpheli veya Sanığın Müdafi Seçimi, Görevlendirilmesi, Görev ve

Belgede Polisin görev ve yetkileri (sayfa 158-166)