• Sonuç bulunamadı

Şüpheli veya Sanığın Müdafi Seçimi, Görevlendirilmesi, Görev ve Yetkileri

Belgede Polisin görev ve yetkileri (sayfa 166-185)

D. POLİSİN İFADE ALMAK İÇİN DAVET VE İFADE ALMA YETKİSİ

4. Şüpheli veya Sanığın Müdafi Seçimi, Görevlendirilmesi, Görev ve Yetkileri

a.Şüpheli veya Sanığın Müdafi Seçimi

CMK 149. maddesin de 3 fıkra halinde düzenlenmiştir.

1)Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.

2) Soruşturma evresinde, ifade almada en çok üç, kovuşturma evresinde de sayısız avukat hazır bulunabilir.

4) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüp- heli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.

Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Ve bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz.

343 DEMİRBAŞ, s. 246.

344 ÖZBEK, 2005, s. 657.

b. Müdafiin Görevlendirilmesi

Ceza muhakemesinde bir insan hakkı olan savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesi için müdafi gibi teknik hukuk bilgisi ile donatılmış bir yardımcıya ihtiyaç vardır. İddia, savunma ve yargılama faaliyetlerinden oluşan ceza muhake- mesinde iddia makamını C. savcılığı, yargılama makamını da hâkimler temsil et- mektedir. Her makamın temsilcileri de iyi hukuk bilgisine sahip kişilerden oluş- maktadır. Savunma makamının teknik hukuk bilgisinden mahrum kişiler tarafın- dan temsil edilmesi doğru olmayıp, bu makamda aynı eğitimi almış avukatlar tara- fından temsil edilmektedir346.

CMK 150 maddesinde 3 fıkra halinde düzenlenmiştir.

1) Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi görevlendirilir.

2) Şüpheli veya sanık 18 yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

3) Üst sının en az 5 yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada 2. fıkra hükmü uygulanır.

CMK 150. madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmek- ten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturu- mun ertelenmesine de karar verebilir. Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.

CMK149–150. maddelerine göre seçilen veya görevlendirilen ve TCK 220 ve 314. maddelerinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir.

C. Savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hak- kında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar

346 ÖZTÜRK, Bahri-ERDEM, Mustafa Ruhan-ÖZBEK, Veli Özer, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara, 2000, s.311.

verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir, itiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasakla- ma kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.

Bu düzenleme sanık için önemli bir teminattır. Zira uygulamada soruş- turma aşamasında görevlendirilen müdafi değişik sebeplerle kovuşturma aşama- sında görev almak istememekte bu da savunma hakkı için ciddi bir tehlike oluş- turmaktadır. Bununla birlikte hükmün daha çok kovuşturma evresine yönelik ol- duğu söylenmeli ve fakat soruşturma evresinde benzer bir durumla karşılaşıldığın- da ne şekilde hareket edileceği konusunda yasada bir düzenleme bulunmamakta- dır347.

Görevden yasaklama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi gö- revlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Müdafi veya vekil görevden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliği- ni veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde ziyaret edemez.

c. Müdafiin Dosyayı İnceleme Yetkisi

Müdafi yardımından yararlanma hakkının kapsamı içinde, dosyayı ince- leme ve örnek alma (CMK md.153), mahkemede hazır bulunma, mahkemede soru sorma, çapraz sorguya katılma, sanığı temsil ve nihayet denetim muhakemesine başvurma yetkilerinin girdiği söylenebilir348.

CMK 153 maddesinde müdafiinin dosya incelemesi hakkı düzenlenmiştir. Buna göre;

Müdafi, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde dosya içeriğini inceleyebi- lir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.

347 ÖZBEK,2005, s. 667.

Eğer inceleme veya belgelerden örnek alma, soruşturmanın amacını tehli- keye düşürebilecek ise, C. Savcısının istemi üzerine, sulh ceza hâkiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir.

Soruşturmanın amacı maddi gerçeğin belirlenmesi, suç işleyen kişinin ceza- landırılması ve suç işlenmesi ile bozulan toplumsal barışın yeniden tesisidir. Bu amacın tehlikeye düşmesi ise dosyadaki bilgi ve belgeleri öğrenen şüphelilerin yargı mercilerini yanıltmaları, delil elde edilmesini önlemeleri, delilleri gizleme ve ya da değiştirme yoluna başvurmaları gibi hallerdir. Bu nedenle soruşturma aşamasına mahsus olmak üzere müdafi bazı hallerde dosyayı inceleme ve belge alma hakkı bu- lunmamakla ya da sınırlı olarak kullanılabilmektedir349.

Özellikle bazı tedbirlerden şüphelinin haberdar olması bu tedbirin sonuçsuz kalmasına neden olacaktır. Örneğin iletişimin dinlenmesine karar verilen şüphelinin bu karardan haberdar olmaması gerekir. Yine teknik araçlarla izleme ve gizli görevli atanması hallerinde hakkında tedbir uygulanan kişilerin bilmemesi gerekir. Öğren- meleri halinde davranış ve konuşmalarını buna göre ayarlayacaklar ve belge alma hakkı bulunmamakla ya da sınırlı olarak kullanılabilmektedir350.

Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi ra- porları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.

Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır. Sanığın kanunî temsilcisine duruşma gün ve saati bildirilir ve duruşmaya kabul edilerek istemi üzerine dinlenebilir. Sanığın eşi hakkında da tebligat yapıl- maksızın birinci fıkra hükmü uygulanır.

CMK 156 maddesinde müdafiin görevlendirilmesinde usul düzenlenmiştir. CMK 150. madde de yazılı olan hâllerde, müdafi; İfade İçin Çağırma (Da- vet Etme) ve İfade Alma Yetkisi Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine, Kovuşturma evresinde de mahkemenin istemi üzerine, Baro tarafından görevlendirilir.

349 ÇOLAK, Haluk - TAŞKIN, Mustafa, Açıklamalı-Karşılaştırmalı-Uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 532.

Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruşturmanın veya kovuşturmanın ya- pıldığı yer barosunca görevlendirilir. Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan mü- dafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.

5. Temel Hak ve Hürriyetler Çerçevesinde İfade Alma

Sanıkların ve tanıkların ifadeleri esas itibariyle resmi bir mekânda gerçek- leştirilmelidir. Uygun tedbirler alınarak, rahatsızlıklar önlenmelidir.

Bayanların ifadesi alınırken, şayet ifadeyi alan memur bir bayan değilse, ifade alma işlemi mutlaka iki memur tarafından gerçekleştirilmelidir.

İfadesi alınacak şahsın, sanık statüsünde orada bulunması, ifade alınma iş- leminden önce kendisine hak ve görevlerinin anlatılmasını gerektirmektedir.

Şayet sanık kendisine hak ve görevlerinin anlatılmasından sonra, ifade vermek istemediğini açıklıyorsa ve vermemeye direnirse, ifadeyi alan memur ken- disine ifade alma işleminin hedefini, konunun tüm suçlayıcı ve tüm suçu hafifletici açıklamaların su yüzüne çıkarılması olduğunu ileri sürerek, açıklayabilir

Sanık, gerçeğe uygun ifade vermek yükümlülüğünü taşımaz. Ama yalan söyleme hakkı da yoktur. Bu nedenle sanığı doğru söylemesine ilişkin uyarmak meşrudur. Şayet doğruyu söylemezse veya çelişkilere sürüklenirse, kendisinin itiraf ettiği takdirde ceza indiriminden faydalanabileceğine dair dikkati çekilebilir.

Hazırlık tahkikatı yazılı bir uygulamadır. Bütün deliller, ilgili gözlemler ve alınan ifadeler dosyalandırılmalıdır.

Kayıtların hazırlanmasından sonra ifadesi alınan kişiye yazılanları okumak veya ona okumasını isteyip istemediği sorulur. Her halükarda ifadesi alınan kişiye orijinal metin okuyabilmesi için verilir.

Yazılanların okunması ve bu esnada ifadesi alınan kişiye gerekli düzeltme- leri ve değişiklikleri şahsen el yazısı ile yapmasını talep etmek önemli ve esaslı bir kontrol aracıdır. İfadesi alınan kişi istediği değişiklikleri şahsen el yazısı ile yaz- malı veya şayet uzun cümleler olacak ise ayrı bir kâğıda yazmalıdır. Her düzeltme paraflanmalıdır (ifadesi alınanın imzası).

Tanık dava sırasında bir delil niteliğindedir ve yaşadığı veya algıladığı gerçekler üzerine ifade vermesi gerekmektedir. Tanık olmak için tek ön koşul soru sorulan kişi olarak gerçeği bulmaya yönelik yardımcı olması ve karşı tarafa ken- dini ifade edebilmesidir.

Tanıkların polise gelme ve ifade verme yükümlülükleri yoktur. Mecbur oldukları tek şey, kimlik bilgilerini bildirmektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, kişilerin akrabalarını suçlayabilecek ifadeleri vermelerinin gerekmemesi ve yasalara göre de verme yükümlülüklerinin olmamasıdır.

Bu durumlarda da tanıkların (mağdur aynı zamanda tanık olacaktır) ifade- sinin alınmasının kuralları geçerlidir. Özellikle bu kişilerin duygularına dikkat edilmelidir Müdafiin ceza muhakemesi usulü açısından müvekkili ile ilişkisinin hu- kuksal boyutunun bir başka yönü de hukuksal olarak müvekkil – vekil ilişkisinin doğmuş olduğu zamandan itibaren tebligatların şüpheli müvekkilin kendisine ve ve- kili yani avukata yapılması kabul edilmektedir351.

Bu durumda, kanun hazırlık soruşturmasında vekâletname aramadığına ve bununla birlikte müdafi ile şüpheli arasındaki vekâletnamesiz yetkilendirmeyi de yeterli gördüğüne göre, poliste yapılan işlemlerde şüpheliye yapılacak tebligatın mü- dafiine de yapılması kanaatimizce doğru olanıdır352.

351KUNTER – YENİSEY, s 424. 352DERDİMAN, s. 211.

SONUÇ

Toplumumuzun en önemli gereksinimlerinin başında Güvenlik gelmektedir. Bu nedenle yaşamın her alanında Polise ihtiyaç duyulmaktadır. Türk Polisi, Devleti- mizin ve Milletimizin bölünmez bütünlüğü ile vatandaşın can, mal ve namusunu ko- rumayı kendisine vazife edinmiş, Anayasa ve yasalardan aldığı yetkiler ile halkın desteği ve sevgisini de yanına alarak, onu en iyi ve en doğru şekilde kullanarak göre- vini başarı ile yerine getirmeye çalışmaktadır. Polisi daha da ileriye götürmek, verim- liliği artırmak, hizmet kalitesini en üst düzeye çıkarmak, başarıyı ve mücadeleyi sü- rekli kılmak ve gelişen suç çeşitleri ile mücadelede devamlılığını sağlamak için başa- rıların artarak devam mecburiyeti vardır.

Kamu kuruluşlarının tümünün kuruluş amacında halka hizmet yatar. Bir kamu kurumu olan Emniyet Teşkilatının da genel amacı, kanunların kendisine ver- diği görevleri yerine getirerek, halkın güven, huzur ve mutluluğu noktasında halka hizmet etmektir. Kamu kuruluşlarındaki halkla ilişkiler çalışmalarında olduğu gibi polis-halk ilişkilerinde de kazanç amacı düşünülmez.

Polisin, toplumun desteğini ve yardımını alması için halka verdiği hizmetin kalitesini artırmasını ve bunu yaparken de toplumla uyumlu ilişkiler geliştirmesi ge- rekmektedir. Bu yüzden Emniyet teşkilatının kendini her türlü toplum kesimine ta- nıtmaya ve onlarla iletişim kurmaya ihtiyacı vardır. Pilot illerde uygulanan Toplum Destekli Polisliğin de amacı budur ve de her ilde kurularak Avrupa’daki gibi yaygın- laştırılması gerekmektedir.

Mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve davranışları kazanamayan her polis, yapacağı bireysel hatalarla polis teşkilatına itibarını kaybettirecektir. Kamuoyu bi- reysel hataları emniyet teşkilatının geneline mal edebilmektedir. Bu nedenle polis eğitimlerinde her polise aynı davranışı kazandırma zorunluluğu vardır. Polis eğitim- lerinin ihtiyaca uygun hale getirilmesi için eğitim uzmanlarından yararlanılması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Çağımız uzmanlık çağıdır ve herkes her şeyi bilmek zorunda değildir. Bunun için polis eğitim programlarının hazırlanmasından, kalitesi- nin ölçülmesine kadar olan süreçte uzman görüşlerinden yararlanılmasına ihtiyaç vardır. Emniyet teşkilatının başarılı hizmetler üretebilmesi, personelin nitelikli eğitim programlarından yetişmiş olmaları ile doğru orantılı olacaktır. Bu durumun gerçek- leşmesinde, eğitimlere süreklilik kazandırılmasının önemli katkıları olacaktır.

Bu bağlamda, Polis eğitimine önem veren İçişleri Bakanlığı Polis Okulları- nı iki yıla çıkartarak Polis Meslek Yüksek Okuluna dönüştürmüştür. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Anadolu Üniversitesi arasında protokol yapılarak, ön lisans programı ile daha önceden lise mezunu olan polislerimiz yüksek okul mezunu yapılarak perso- nelin birinci dereceye kadar yükselmesi sağlanıp, hem çalışırken hem de emekli ol- duktan sonra ücretlerinde iyileştirmeler sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu yüzden Em- niyet Teşkilatı, bütçe, personel ve teknoloji yönünden sürekli desteklenerek güçlendi- rilip; personelin mali ve sosyal haklarında görevleri ile orantılı iyileştirmeler İçişleri Bakanlığınca temel hedefleri arasında olması gerekmektedir. Çünkü polisin en önem- li sorunları çalışma koşulları ve maaş durumlarıdır. Özellikle ek görevle ilgili sıkıntı hat safhadadır. Çünkü yoğun ve stresli ve riskli görev yapan polis bir de bunun üze- rine ek göreve gidince sosyal yönünü geliştirme veya yeterli dinlene bilme olanağı bulamamakta ve ailesine yeterli vakit ayıramamaktadır. Bundan dolayı polisin üze- rindeki fazla yükü kaldırmak için 5188 Sayılı Özel Güvenlik Görevlilerine Dair Ka- nunu işletilmeye ve alanını genişletmeye gerek vardır. Bu kanun sayesinde istihdam- da artacak ve birçok kişiye yeni iş imkânları doğacaktır.

Günümüzde insan hakları, hukukun üstünlüğü ve özgürlük kavramları sık gündeme gelmekte ve medyada boy göstermektedir. Böyle bir ortamda polisin çalış- malarında başarılı olabilmesi için, özellikle teknolojik imkânlardan en üst seviyede yararlanması ve halk ile etkili bir iletişim kurması gerekmektedir. Polis ne kadar tek- nik imkânlarla donatılırsa donatılsın, halkın işbirliği olmadan yürüttüğü faaliyetlerde başarı yakalaması mümkün değildir. Polisin suç sonrası görevinden ziyade, suç önce- si önleyici görevi daha önemlidir ve bu görevde halkla ilişkilerin rolü çok fazladır.

Etkili bir polis hizmetinin birincil hedefi suçun önlenmesi, ikincil hedefi ise, eğer suç işlenmiş ise suçlunun yakalanması ve cezalandırılmasıdır. Halkın huzurunun sağlanması, can ve malının korunması, suçun olmaması, polisin başarısını gösterir. Ancak, bu amaçların gerçekleşmesi sanıldığı gibi kolay olmamaktadır.

Kamu düzeni koruma ve devamını sağlama görevi polise çok geniş sorum- luluklar yüklemektedir. Polis, gerek kamu düzenin sağlanması, gerekse bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması gibi çok önemli bir hizmeti sunmaktadır. Bu gö- revler topluma kesintisiz olarak sunulmak zorundadır.

Polis, bütün faaliyetlerinde hukuka saygılı davranmalı ve hukuk dışına çık- mamalı ve bu konuda gereken tüm önlemleri alıp uygulayabilmelidir. Polis, kesinlik- le hissi davranmamalı kin, hırs ve intikama dayalı girişimlere izin vermemeli ve arka çıkmamalıdır.

Polisin önceliği, demokrasi ve insan hakları olmalı, hizmet eylem planları bunların daha iyi işlemesine ve kullanmasına imkân verecek şekilde düzenlenmelidir. Demokrasiyi ve onun doğal bir sonucu olan insanın temel hak ve özgürlüklerini göz ardı ederek bunları görmezlikten gelmek suretiyle suçlara ve suçlulara yönelmek kabul edilemez.

Demokratik hukuk devletinde kamu düzeni, devletin keyfi tasarruflarına de- ğil, insan haklarından yola çıkan bir hukuk anlayışına sahiptir. Demokratik hukuk devletinde; kamu otoritesinin vatandaşa uyguladığı kurallara bütün kurumları ve çalı- şanlarıyla beraber öncelikle kendisinin uyması, vatandaşlar arasında ideolojik ayrım yapmaması söz konusudur. Polis tedbir alırken kişilerin anayasa teminatı altında bu- lunan haklarını, yasa uygun olarak sınırlandırabilir.

Kolluğun önleme yetkisinin amacı ileriye yöneliktir. Polisin önleme görevi; hükümet emirlerine, hukuk normlarına ve kamu düzenine uygun olmayan hareketle- rin işlenmesinden önce önünü almak şeklinde tanımlanmıştır. Önleme görevi suç işleninceye kadar olan safhalardan oluşur. Polisin önleme görevlerinin bir kısmı doğ- rudan doğruya konusu suç teşkil eden fiil ve hareketlere karşı tedbirlerden oluşurken, diğer kısmı ise, konusu suç teşkil etmediği halde, kamu düzenini ve asayişi temine yönelik tedbirlerdir. Bu görevler sürekli olabildikleri gibi, belli zamanlarda ifa edilen görevler de olabilirler.

Suç işlendikten sonra Polisin adli görevi başlar. Aynı polis memuru suç işlenmeden önce önleme göreviyle hareket ettiği halde, suç işlendikten sonra yaptığı işlemlerde adli polis sıfatıyla hareket eder. Adli Polis, acele hallerde işin ay- dınlatılması, suçluların aranması ile görevli olup, acele hallerde kendiliğinden, yani savcı tarafından görevlendirilmeden harekete geçebilir. Suç ile ilgili araştırmalar savcı adına yapılır.

Polis, görevli bulunduğu mülki sınırlar içinde, hizmet branşı, yeri ve zama- nına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça elkoymak, önlemek, şüpheli şahıs ve suç delillerini tespit, muhafaza ve yetkili zabıtaya teslim etmekle görevli ve yetki-

lidir. Birde bir suça müdahale eden polise karşı işlenen suçlar görevli memura karşı işlenmiş, müdahalede bulunan polisin işlediği suçlar ise görevli memurun işlediği suç sayılır.

Polis sadece tehlikeyi önlemek bakımından yeterli olan tedbirleri alabilir. Başka bir ifade ile kamu düzeninin korunması için yeterli olan tedbirler açısından yetkilidir. Zor kullanmadan amaca ulaşmak mümkünse, daha hafif tedbirlerin uygu- lanması gerekir.

Türkiye, taraf olduğu milletlerarası sözleşmeler konusunda taahhüt altına girmiştir.

Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 tari- hinde ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme, 10 Şubat 1984 tarihli İşken- ceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile 26 Kasım 1987 tarihli İşkencenin ve Gayriinsanî ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesini onaylamıştır.

Bu milletlerarası yükümlülüklere paralel olarak Anayasada da bu sözleşme- lerdeki hak ve özgürlüklere paralel düzenlemeler yaparak, Türk Ceza Kanunun da bu özgürlük ve hakların anayasada güvence altına alınması doğrultusunda ihlal edilme- sini engellemek ve ihlal edenlerle ilgili ceza öngörerek kendi içinde içselleştirmiştir.

Kolluk görevlileri kendilerine yetki veren yasalar çerçevesinde, görevlerinin gereği olarak bazı koşullar oluştuğunda kişilere karşı zor kullanabilirler. Kolluk gö- revlileri hem adli hem de idari görevleri sırasında zor kullanma yaptığında, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde Türk Ceza Kanunu uyarınca suç işlemiş sayılırlar.

Türk Ceza Kanunu, kamu görevlileriyle ilgili suçlar konusunda bazı suçları sadece Kamu görevlilerinin işleyebileceği suçlar arasında sayarken, bazı suçları da, kamu görevlisi olsun veya olmasın, herkes tarafından işlenmesi mümkün olmasına karşın, kamu görevlilerince işlenmesi halinde, suçun nitelikli hale dönüşeceğini ön- görmüştür. Bunun yanında, kamu görevlilerince işlenen bazı suçlarda, suçun işleniş biçimi de, suçun nitelikli hali olarak kabulü sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yasa bu hallerde, nitelikli hal kavramını kabul ederek, suç için öngörülen cezanın ağırlaştı-

rılmasını öngörmüştür. Bu yüzden Hizmet İçi Eğitimler de Hukuk bilgisinin artırıl- ması ve devamlılığının sağlanması ve Hukuk Fakültelerinden olmadığı yerlerde de Adliyeden yeterli derecede yararlanılması gerekmektedir.

KAYNAKLAR

AKBULUT, Ömer Faruk, Olay Yeri İncelemesi, Halkla İlişkiler, Yönetimi Geliştirme ve Oryantasyon Eğitimi Bölgesel Seminer Notları, EGM, Ankara, 2000.

AKILLIOĞLU, Tekin, Genel Olarak İnsan Hakları, İnsan Hakları Uygula- maları, APK Dairesi Başkanlığı Yay. Ankara, 2000.

AKYAZAN, Ahmet Emrah, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Ye- ni Müesseseler; Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme, Türkiye Barolar Bir- liği Dergisi,Ocak/Şubat 2006.

ALDERSON, J., İnsan Hakları ve Polis, Çev. İhsan Kuntbay, TODAİE Yay., Ankara, 1989.

ALPER, Ali - HATİPOĞLU, Muzaffer- YÜKSEL, Erol Güngör, Açıklama- lı-İçtihatlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller Çapraz Sorgu ve İspat, Yay., An- kara, 2008.

ALİKÂŞİFOĞLU, Kemalettin-DOĞU, Engin, TCK, CMUK ve Polis Mev-

Belgede Polisin görev ve yetkileri (sayfa 166-185)