• Sonuç bulunamadı

A. İŞSİZLİK OLGUSUNUN TANIMI: İŞSİZLİK SORUNUNUN ÖNEMLİ

1. İşsizliğin Ekonomik Açıdan Anlamı

a. Üretim Kapasitesinin Düşmesi

İktisadi mantık çerçevesinde, her işletmenin nihai amacı, üretilen ürünün piyasa fiyatı ile maliyeti arasındaki farkı en çoklaştırmak, yani maksimum kara ulaşabilmektir. Bu nedenle her işletme, üretimini, marjinal maliyetlerin, kara eşit olduğu noktaya kadar

106

Rudiger DORNBUSCH ve Stanley FISCHER, Makro Ekonomi, (Çeviren: S.Ak, M. Fisunoğlu, E. Yıldırım, R. Yıldırım), Mc Graw Hill-Akademi Yayınevi, İstanbul, 587 s., Mart 1998, s. 522.

107

William H. BEVERIDGE, Full Employment in a Free Society, Allen and Unwin, London, 1945, s. 13-14

arttırmaktadır. İşletmeler ancak bu takdirde mevcut fiyat seviyesi ile maliyet yapısı arasında, en yüksek karı sağlayabilecektir.

Üretim faaliyetini gerçekleştiren en önemli piyasa aktörü olan işletmeler, stokların çoğalması ve pazarlama kanallarında yaşana problem nedeniyle, üretimlerini sınırlama yoluna gitmektedirler. Üretimin sınırlanması nedeniyle oluşan kapasite düşüklüğü, işletmenin, sabit maliyetlerden istifade edilemez duruma gelmesini sağlamaktadır. Çünkü, işletme bünyesi küçülmüş, verimlilik azalmış ve ortalama maliyet yükselmiştir. Üretim sınırlaması, yüksek maliyet ile çalışan işletmeleri ortadan kalkmasına ve düşük maliyetle çalışan işletmelerin de fiyatlarını indirmelerine neden olmaktadır.

Piyasa fiyatlarında meydana gelen düşüşler, işletmelerin yönetim stratejilerinde değişikliğe neden olmaktadır. Bu aşamada, karar alma birimlerinin ilk başvurdukları politika, kadrolarda daralmaya gitmek, yani işçi çıkarmaktır. Ancak, işsiz kalan bu fertler, gelir azalması nedeniyle toplumsal talepte azalma yaratacak ve firma ürününde talep azalması (dolayısıyla ürünün fiyatının düşmesi) kaçınılmaz bir hal alacaktır. Çünkü, -fiyatın, arz ve talep miktarına göre belirlendiği göz önüne alınarak- bir ekonomide, belli bir dönemde, herhangi bir malın, ceteris paribus, arz miktarı sabitken, ilgili malın talep edilen miktarının azalması, fiyatlarda düşüşe neden olmaktadır. Sonuç olarak, üretim kapasitesinin düşüşü ve işsizlik arasında, kar-maliyet bazında, kısır bir döngü oluşmaktadır.

b. Satın Alma Gücünün Düşmesi

Tüketicilerin satın alma güçlerinin azalması, piyasadaki işletmelerin üretimlerini kısmasına ve dolayısıyla işsizliğin oluşmasına neden olmaktadır. Satın alma gücü; zaruri ihtiyaçlar üzerinde, lüks ihtiyaçlara oranla daha fazla etki yaratmaktadır. Lüks ve bu mahiyetteki ihtiyaçları tatmin eden malların üretiminde, şiddetli gerilemeler oluşturmaktadır.

İşsizlik sonucunda, toplam ücret haddi düşmekte ve ücretleri düşen işsizler gelir, satın alma gücü üzerinde olumsuz etki yaratarak, onu aşağı doğu inişe zorlar.

c. İşlemenin İnsan Kaynakları Politikasının Değişmesi

İşletmeler, fayda-maliyet analizleri çerçevesinde, belirli dönemlerde, işçi politikalarında değişiklik yapabilmektedirler. Bu durum, karın artış trendine girdiği dönemlerde, yeni istihdam olanaklarının yaratılması şeklinde -işçi açısından olumlu yönde- tezahür edebileceği gibi, finansal yeterliliğin gerekli olduğu konjonktürel kriz aşamalarında, işçi maliyetlerinde daralmaya gitme şeklinde de oluşabilmektedir. Şöyle ki, işletmenin işgücü emniyeti açısından, işe alışmış işçinin işten çıkarılmasının oluşturacağı kayıpların yanı sıra, işlerin genişlemesi aşamasında -istihdam artışından kaynaklanan- yeni işgücü alımının yaratacağı, eğitim ve işe adaptasyon maliyetlerinin yüksekliği, işletme için kar dejenerasyonuna neden olmaktadır.

İşçiler faaliyetlerinden alıkonulacakları korkusu ile iş konsantrasyonlarında kayıplar oluşabilmektedir.108 Bu aşamada, marjinal (en son işe alınan) işçi olmayı

108

Bu çerçevede, işçilerin işten çıkarılabilme korkularının yaşamaları, işverenler tarafından iş kazanımı (işteki konsantrasyonlarını arttırma) olarak düşünülebilir. Ancak yapılan çalışmalar -çok net bir biçimde- gösteriyor ki bu durum, iş kayıplarını hızlandırmakta ve işverenin beklediği üretim potansiyeline ulaşılamamaktadır. Bilakis, işçilerin verimlilik düzeylerinin yükseltilebilmesi için, olumlu yönde motive edilmeleri gerekmektedir ki, Victor H.VROOM geliştirdiği “Beklentiler Teorisi” ile bu konunun önemine vurgu yapmaktadır. Vroom’un beklentiler teorisi, motivasyon alanındaki en önemli çalışma olarak kabul edilmektedir. Beklenti teorisine göre; iş ve görev başarısı - büyük ölçüde- ödüllendirilmiş bir davranışın fonksiyonudur. Konunun detaylandırılması bakımından teorinin, varsayımları ve temel kavramları çerçevesinde genel özelliklerini incelemek gerekmektedir. Vroom teoriye bağlı olarak örgütsel davranışların nedenleri hakkında çeşitli bilimsel varsayımlar geliştirmektedir:

1. Davranışın ortaya çıkmasına neden olan etmenler bireyin kendi kişisel özellikleri ve çevresel koşulların etkisi ile birlikte belirlenir ve yönlendirilir.

2. Her birey farklı amaç, arzu ve ihtiyaçlara sahiptir. Bu nedenle her bireyin arzuladığı ödüllerde farklı olabilir.

3.Bireyler kendilerini arzuladıkları ödüllere ulaştıracak alternatif davranış biçimleri arasından algılarına göre seçim yaparlar.

Vroom’un belirlediği temel kavramlar ve özellikleri göre, “beklenti süreci”, çalışanın tercih ettiği bir davranış biçiminin kendisini birinci dereceden amaca ulaştırma olasılığı hakkındaki sübjektif beklenti aşamasıdır. Örneğin, bir işçi daha çok çaba sarf etmesi sonucunda, daha yüksek bir üretim miktarına ulaşabilecektir. “Birinci dereceden amaç”; çalışanın, seçtiği davranış şeklini başarıyla uyguladığı takdirde gerçekleşeceğini umduğu amaçtır. Örneğin, işçi, daha yüksek bir üretim sonucunda, daha fazla gelir elde edileceğini beklenmektedir. “İkinci dereceden amaç”, kişinin birinci dereceden amaca ulaşması sonucunda gerçekleşeceğini umduğu amaçtır. Örneğin, işçinin çok çalışması sonucunda gelir düzeyi yükseleceği için, yeni bir televizyon alma imkanının doğması

arzulamayan işçi çalışma azmini arttırma gayreti içine girecek, bu durumlarına karşılık işletmeler de, işletme stratejilerine olumlu katkı yapan işçileri muhafaza etme zorunluluğunda olacaklardır. Nitekim, işverenler, istihdam daraltma politikasına karar verdikleri aşamada, ilk önce -kalifiye işçileri korumakta- marjinal işçilere başvurmaktadırlar.