• Sonuç bulunamadı

İşsizlik, tüm dünya ülkelerinin çözmeye çalıştığı temel ekonomik problemlerinden biridir. İktisadi literatürde emek piyasası; teorik olarak belirlenen iktisadi politikaları uygulamaya dönüştürmesi, geniş ölçekte veri elde edebilme ve bu verilerin tutarlı analizi ile ilgili üzerinde en çok tartışılan alanların başındadır. İşsizlik bir oranın ifadesidir. Bu açıdan, ekonomik ve politik karşılaştırmaların temel konusunu oluşturan işsizlik oranı, işsizlikle ilgili tartışmaların odağında yer alan bir kavram olmaktadır.

Emek piyasası değişkenlerinin ve özellikle işsizlik oranlarının ölçümü ve doğruluğu konusunda ortaya çıkan sorunların ana kaynağı, yapılan ölçümlerin farklı amaçlar için kullanılması ve işsizlik oranının belirlenmesinde evrensel bir standardın getirilememiş olması noktasında düğümlenmektedir.

İşsizlik düzeyi, ülkenin ekonomik durumu ile de yakında ilgilidir. Eğer bir ülkeye, başka ülkelerden gelen mallar, o ülkenin o daldaki üretimini geriletiyorsa ya da o alanda fabrikaların kurulmasını engelliyorsa, bu durum işsizlik yaratır.234 Bugün artık dünyanın tek bir pazar haline dönüşmesi ile birlikte, ülkelerin ekonomileri ve çalışma yaşamları birbirine bağımlı hale gelmekte ve dünyanın her hangi bir ülkesinde görülen bir ekonomik dar boğaz -sirayet etkisiyle- öbür ülkeleri de etkileyerek (çeşitli ekonomik sorunlara ve özellikle) işsizliğe neden olmaktadır. Bu yönü ile işsizlik oranı evrensel bir gelişmişlik düzeyi göstergesi ve ekonomik problemlerin en önemli kaynağı olarak ciddi bir önem kazanmaktadır.

Ekonomik, siyasi ve sosyolojik tartışma ve politikaların ana konusunu oluşturan işsizlik oranı, ekonomi literatüründe temel gelişmişlik göstergelerine haiz olması

234

Temel Britannica Temel Eğitim ve Kültür Ansiklopedisi, Beşinci Basım, Ana Yayıncılık, Cilt: 4, İstanbul, 334 s., 1993, s. 230.

nedeniyle önem arz etmektedir. İşsizlik oranlarından endişe duyulmasının nedenleri, bu oranın taşıdığı anlamlardandır:235

1. İşsizlik Oranı Ekonomik (Konjonktürel) Performansın Bir Göstergesidir

İşsizlik oranı, işi olmayan ve iş arayan işgücünün oranını vermektedir. İşsizlik oranı ekonominin refah ve genişleme dönemlerinde düşerken, daralma ve kriz dönemlerinde yükselmektedir ki bu durum, işsizlik oranının ekonomik konjonktürün bir yansıması olduğu şeklinde yorumlanabilir. Ekonomide işlerin sayısı, üretim ve harcama yapısı ile ilgili olduğundan, işsizlik oranlarındaki bir düşüş, ekonomide üretim ve satış düzeylerinin yükseldiğinin göstergesi olurken, ters açıdan bu oranın yükselmesi üretim ve satışların azaldığının göstergesidir. Bun göre işsizlik oranı; düşüyorsa, ekonomide yeterince açık işsiz bulunmakta ve ekonomi genişleme döneminde iken, yükseliyorsa, firmaların talep düşüşü paralelinde istihdam olanaklarını azalttıklarını (tabi bu noktada işsizliğe neden olan genel işgücü artışı, firmaların işçi çıkarmaları vb. mikro-makro sorunların yükselmesini de göz önüne alarak) ve ekonominin resesyon sürecine girdiği belirlenebilir.

2. İşsizlik Oranı Ekonomik Etkinliğin Bir Göstergesidir

Her ekonomik sistemin temel amacı mal ve hizmet üretimini maksimize etmek için emek, sermaye, toprak gibi kıt üretim faktörlerini en iyi/verimli/etkin şekilde kullanmaktır. Bu faktörlerin yeterince kullanıl(a)maması, ülke kaynaklarının atıl kaldığını göstermektedir. Çünkü, bu durumda, ülke daha fazla üretebilme olanaklarına sahip olduğu halde (emek gücünün bir kısmının kullanılmayarak daha az üretim yapılması anlamında) bunu değerlendirememektedir.

İşsizlik ile üretim kaybı (dolayısıyla büyüme) arasındaki ilişki Amerikalı İktisatçı Arthur OKUN236

tarafından tartışılmış ve ekonomik literatürde “Okun Yasası”

235

BİÇERLİ, Çalışma Ekonomisi, s. 419-422.

236

Arthur M. OKUN (1928-1980), eğitimini Columbia Üniversitesi’nde tamamlamış, Ekonomik Danışmalar Konseyi’nde (Council of Economic Advisers) görev almış ve Brookings Instution’da baş

olarak kabul edilmiştir. Okun Yasası’na göre, ülkedeki mevcut işsizlik oranıyla gerçekleşen Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) ile tam istihdam GSMH’sına oranı arasında ters yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu çerçevede, Amerikan ekonomisine ilişkin büyüme ile işsizlik rakamlarını inceleyen OKUN, reel büyüme oranının yüksek olduğu yıllarda işsizlik oranının düştüğünü, aksine reel büyüme oranının düşük düzeyde kaldığı hatta negatif olduğu yıllarda, işsizlik oranının arttığını saptamıştır. Okun Yasası, reel büyüme hızının %2,25’in üzerine çıktığı yıllarda, reel gelirin %2,25 oranının üzerindeki her %1’lik artışının, işsizlik oranında %0,5’lik bir azalma sağladığı şeklindedir. Örneğin milli gelirde %5,25’lik bir artış olduğu bir yılda, işsizlik oranı %1,5 oranında azalmaktadır.(%5,25 - %2,25 = %3 ve %3/2 = %1,5) Okun Yasası olarak ifade edilen bu ilişkinin, yıllık nüfus artış hızının %1 civarında olduğu ABD için geçerli olduğunu belirtmek gerekmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde de bu oransal ilişkiyi saptamak mümkün olmakla birlikte, bu grup ilkelerde nüfus artış hızı fazla olduğundan, reel büyüme hızından çıkarılması gereken %2,25’lik oranın bu orandan daha yüksek ve her ilave %1’lik reel büyüme hızı nedeniyle işsizlik oranındaki azalma da %0,5’ten az olacaktır.237 Sonuç olarak Okun Yasası, reel GSMH’de trend oranının üzerinde bir yıl sürdürülen her %1’lik büyümeye karşılık, işsizlik oranının %0,5 puan azaldığını belirtmektedir.238

3. İşsizlik Oranı Bir Sıkıntı Göstergesidir

İşsizlik, sürenin uzamasına bağlı olarak hem işsiz birey ve ailesi hem de toplum üzerinde sıkıntılı bir sürecin yaşanmasına neden olacaktır. İşsizliğin sıkıntı göstergesi olması, yüklediği maliyetler ile ilgilidir. İşsizlik maliyetlerinin en başında bireyin çalış(a)maması nedeniyle gelirden yoksun kalması gelmektedir ki, parasal sıkıntı, işsizliğin tüm olumsuz etkilerini desteklemektedir. Diğer bir maliyet, bireylerin mesleki becerilerinin körelmesi olarak değerlendirilebilir. Özellikle uzun süre işsiz kalan birey, tekrar eski bilgi, beceri ve verimlilik düzeyini yakalayabilmek için yoğun çaba araştırmacı olarak çalışmıştır. The Political Economy of Prosperity(1970), Prices and Quantities: A Macroeconomic Analysis(1981) en önemli eserleri kabul edilmektedir.

237

VİKİPEDİ Özgür Ansiklopedi, “Okun Yasası”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Okun_yasas%C4%B1, Erişim Tarihi: 12.02.2008.

238

harcamaktadır. Yine yapılan araştırmalar sonucu, işsizlik ile suç ekonomisine giriş (gasp, hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı vb.) ve toplumsal bozuklukların yaşanması (intihar, boşanma, alkol/uyuşturucu bağımlılığı vb.) arasında doğru bir korelasyon ilişkisinin bulunduğu tespit edilmektedir.239

4. İşsizlik Oranı Makroekonomik Politika İçin Bir Göstergedir

Bir (demokrasiyle yönetilen) ülkedeki makroekonomik politikaları belirleme ve uygulama görevi -genel olarak- yürütme organı(hükümet) tarafından gerçekleştirilmektedir. Hükümetler, para ve maliye politikaları oluşturarak, ülke ekonomisinin -belirlenen önceliklere göre- istikrarlı bir seyir izlemesini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu politikaların oluşturulabilmesi aşamasında -makroekonominin temel değişkenleri kabul edilen- işsizlik, enflasyon, faiz ve büyüme oranları, önemli birer “denge unsuru” ve “politika yapıcısı” olarak önem kazanmaktadır.240