• Sonuç bulunamadı

İşgücü Esnekliğinin Artışına Etkisi

BÖLÜM 2. EĞİTİMİN, EKONOMİK BÜYÜME VE GELİR DAĞILIMINA ETKİLERİ DAĞILIMINA ETKİLERİ

2.1. Eğitimin, Ekonomik Büyüme ve Gelir Dağılımına Doğrudan Etkileri

2.1.2. Gelir ve Gelir Dağılımı Üzerinde Ortaya Çıkardığı Etkiler

2.1.2.1. Kişisel/Bireysel Gelir Artışına Etkisi

2.1.2.1.4. İşgücü Esnekliğinin Artışına Etkisi

Eğitimin üretime pozitif yansımasının bir başka yolu da, eğitimli kişilerin gerek coğrafi gerekse, mesleki alanlarda diğerlerine göre daha hareketli olmalarıdır (Karagül, 2002: 36). Çünkü eğitim nitelikli işgücü oluşumunu beraberinde getirmektedir. Nitelikli işgücü ise daha fazla esnekliğe, mobiliteye ve girişimcilik özelliğine sahip olmaktadır. Bu ise nitelikli işgücünün yeni iş alanlarında istihdam edilebilmelerine ve daha kısa süre işsiz kalmalarına yol açan bir unsurdur.(Çakmak ve Gümüş, 2004: 61) Bunun yanı sıra eğitilmiş insanlar çevresel faktörleri daha iyi gözlemleyebildikleri için, başka alternatiflere karşı daha duyarlı davranabilmektedirler. Söz konusu bu hareketlilik üretim faktörlerinden özellikle emeğin daha etkin dağılımına imkân vermektedir.(Karagül, 2002: 36)

121 2.1.2.1.5. Bireysel Geliri Diğer Etkileme Kanalları

Tüm bunların yanında eğitim uygun iş fırsatları yaratarak yeni iş türleri oluşturmakta böylece dünyadaki ekonomik dönüşüme uygun olarak istihdamda sektörel kaymalara da neden olarak (Çakmak ve Gümüş, 2004: 61,62) kişilerin gelirlerinin artmasına etki etmektedir. Ayrıca eğitim düzeyi, bireylerin yeteneklerini de artırarak hem piyasa dışı etkinliğini hem de piyasa fırsatlarını da artırmaktadır (Psacharopoulos ve Woodhall, 1985: 295).

Eğitim bireyin yaşam boyunca elde edeceği geliri belirlemenin yanı sıra, yaşam standartlarını da etkilemektedir. Bu çerçevede, daha fazla eğitimin daha iyi iş olanakları, daha yüksek gelir ve daha iyi yaşam standardı sağlaması, bireyleri daha fazla eğitim almaya motive eden temel faktörlerden biri olmuştur.(Öztürk, 2005: 9) Kişilerin gelirleri arasındaki bu farklılıkta eğitimin önemi oldukça büyük olmasına rağmen, bu farklılıkların tamamının eğitime dayandırılması yanlıştır. Eğitim haricinde aile, sosyoekonomik durum, kişinin zekâ, yetenek ve kişilik özellikleri gibi karakteristik özellikleri, devlet politikaları, uluslararası ekonomide ortaya çıkan gelişmeler vb. unsurlar kişisel gelir farklılığını etkileyebilen etkenler arasında değerlendirilebilir. 2.1.2.2. Gelir Dağılımının Düzeltilmesine Etkisi

Uzun dönemde beşeri sermaye birikimi ve beşeri sermaye dağılımı gelir dağılımını belirleyen en önemli faktörlerden biridir (Tanzi, 1998: 21). Guthrie (1980) eğitimin başlıca amacının gelirin eşit olarak yeniden dağıtılmasını sağlamak olduğunu belirtirken, Levin (1980), gelir dağılımında eşitliğin sağlanması için kamu müdahalesinin gerekliliğini vurgulamaktadır (Lott, 1987: 488). Kısaca devletin eğitimi yaygınlaştırıcı politikalar uygulaması bir taraftan ulusal geliri [milli geliri] artırırken, diğer taraftan gelir dağılımının düzelmesine de katkıda bulunmaktadır. Eğitim hizmetlerinin toplumdaki dağılım miktarına ve biçimine bağlı olarak, ülkelerin gelir dağılımları bozulabilmekte veya düzelebilmektedir.90(Türkmen, 2002: 50)

90

Her ne kadar eğitim gelir dağılımının düzelmesinde önemli bir işlev görse de sadece eğitime yapılan yatırımlar artırılarak gelir dağılımındaki eşitsizlikler ortadan kaldırılamaz (Baş, 1997: 146). Gelir dağılımının düzeltilebilmesi için eğitim harcamalarının artırılmasının yanı sıra diğer bazı sosyal politikaların da uygulanması gerekmektedir.

122

Devletler ve hükümetler beşeri sermayenin miktarının ve kalitesinin artırılması ile gelir dağılımı anlamında daha alt seviyede olan bireylerin resmi eğitimle birlikte diğer eğitim hizmetlerine ulaşması ve faydalanması konusunda çaba sarf ederler (Tanzi, 1998: 21) ve eğitim harcamalarını finanse ederler. Eğitim harcamalarının büyük bir kısmının devlet tarafından finanse edilmesi durumunda, eğitim harcamaları önemli bir yeniden dağıtıcı görevi görmektedir.(Tavares ve Wacziarg, 2001: 1346)

Beşeri sermaye yatırımlarına yüksek düzeyde başlayan bir ülkenin, gelecekte düşük seviyede bir gelir eşitsizliği ile karşılaşma ihtimalinin yüksek olduğu ve bu yüzden okur-yazarlık ve yaşam boyu öğrenmeyi bir kültür haline getiren toplumların [ağır] gelir dağılımı eşitsizliği problemi ile karşılaşmasının diğer ülkelere nazaran daha düşük bir ihtimal olduğu belirtilebilir. Bunda kamu eğitim harcamalarının önemli bir rolü vardır ve eğitim zaman içinde eşitsizliğin düşmesine pozitif katkı sağlamaktadır.(Viaene ve Zilcha, 2001: 22)

Ayrıca eğitim, toplumda sınıflar arası mobiliteyi artırıcı bir unsurdur (Erdoğdu, 2001: 8). Bu bağlamda eğitim, alt gelir gruplarındaki sosyal katmanları üst gelir düzeylerine yükseltmek suretiyle91

ulusal gelirin dağılımında dengeleyici bir rol oynamaktadır (Türkmen, 2002: 51). Devletin gelir dağılımı anlamında daha çok gelir düzeyi düşük ailelerin faydalanabileceği şekilde eğitim harcamalarını ayarlaması önemlidir. Bu ise kamu eğitim harcamaları vasıtasıyla gelir dağılımının düzeltilmesinde önemli bir faktördür.(Zhang, 2002: 7-8)

Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler üzerinde yapılan birçok çalışma92, çalışan nüfusun eğitim seviyesinin artırılmasının gelirin eşit dağılımına katkı sağladığını göstermektedir. Marin ve Psacharopoulos (1976) Meksika’da ilköğretimin % 10 artırılmasının gelir eşitsizliğini % 5 oranında düşüreceğini belirtirken, Blaug ve diğ.

91

Fakat eğitimden yararlananlar eğer fakir ailelerin çocuklarından ziyade yüksek gelir gurubunda bulunan ailelerin çocukları ise bu durumda eğitimin gelir eşitsizliğini azaltmaktan ziyade artırması da söz konusu olabilir. ABD ile ilgili yapılan, Kaliforniya eyaletinde kamu yükseköğretiminin finansman, maliyet ve faydalarını inceleyen, bir çalışmada bu eyaletteki yükseköğretim için kamu desteğinin genel etkisinin gelir eşitsizliklerini azaltmaktan çok arttırdığı sonucuna varılmış ve bunun nedeni olarak yükseköğretimden yararlananların çoğunluğunun yüksek gelir grubundaki ailelerin çocukları olduğu gösterilmiştir. Göreli vergi yükü ve yaşam boyu kazanç farklılaşmalarına ilişkin verileri analiz eden yazarlar, yükseköğretime sağlanan kamu desteğinin düşük gelirli ailelerden daha yüksek gelirli ailelere doğru vergi yükünün artırılması dolayısıyla bir gelir transferi içerdiğini belirtmektedirler.(Woodhall, 1987a: 3).

92 Bu çalışmaların ayrıntılı bir sunumu için bakınız; Bölüm 3: Uygulamalı Çalışmalar Bağlamında Eğitim, Ekonomik Büyüme Gelir Dağılımı İlişkisi.

123

(1972) İngiltere ile ilgili bir çalışmada, eğitimin 1 yıl artırılmasının, diğer şartlar değişmezken, kişisel gelir dağılımı eşitsizliğini gelecekte % 12 ile % 15 arasında düşürebileceğini söylemektedir.(Pscacharaopulos, 1984: 347)

Eğitim gelir dağılımı üzerinde etkili olmasının yanı sıra gelir dağılımı ile de ilişkili olan yoksulluğun azaltılmasında da etkili bir unsurdur. Günümüzde eğitim, gelir seviyesini artırmak, gelir dağılımını iyileştirmek ve yoksullukla mücadele etmek için oluşturulan politikaların en önemli aracı haline gelmiştir. Dünya Bankası, yoksullukla mücadelede en önemli stratejilerinden birisi olarak, yoksul fertlerin eğitim fırsatlarından faydalanma olanaklarının artırılması gerekliliği üzerinde durmaktadır.(Sarı, 2002: 368) Glomm ve Ravikumar (1992: 820) tarafından yapılan çalışmada kamu eğitim harcamalarının gelecekte kişi başına gelirin artmasına daha fazla katkı sağlayacağı, öğrencilerin okulu bırakma oranlarının (özellikle lise) düşmesinin ve okula devamlarının sağlanmasının da yoksulluğun düşmesine katkı sağlayacağı vurgulanmaktadır (Levin, 2006: 9). ABD’de yüksek eğitime bireylerin daha rahat ulaşabilmelerinin birçok eyalette eşitsizlik oranlarını düşürdüğü belirtilmektedir (McMahon, 2010: 267). ABD’de yapılan bir diğer çalışmada 2008 yılında 4 yıllık fakülte ve üzeri mezunlar arasında yoksulluk oranının % 4, lise mezunları arasında ise % 12, lise seviyesi altında bir mezuniyet derecesine sahip olanlarda ise % 28’lere çıktığı bulunmuştur (Baum vd. 2010: 25). Türkiye’de TÜİK (2009) tarafından yapılan yoksulluk çalışmasında, hane halkı fertlerinin eğitim düzeyi arttıkça yoksulluk oranlarının azaldığı, yoksulluk oranı ile eğitim düzeyi arasında ters yönlü bir ilişkinin olduğu belirtilmektedir. Eğitim durumlarına göre yoksulluk oranları incelendiğinde bu oranların 2009 yılında okur-yazar olmayan veya bir okul bitirmeyenlerde % 29,84, ilkokul mezunlarında % 15,34, lise ve dengi meslek okulları mezunlarında % 5,34, yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyete sahip fertlerde % 0,71 olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmaya göre ilköğretime başlamamış olan 6 yaşından küçük çocukların yoksulluk riski ise % 24,04’tür.

Eğitim fonksiyonel, kişisel, sektörel ve bölgesel gelir dağılımının düzeltilmesi üzerinde de olumlu etkiler ortaya çıkarabilmektedir. Bu etkiler kısaca aşağıdaki şekilde belirtilebilir.

124