• Sonuç bulunamadı

NUR İÇÖZÜ’NÜN DÖNEMEÇ ADLI ROMANI ÖRNEĞİNDE OLUŞUM ROMAN

1. Giriş

Değişim olgusunu hem toplumlarda hem de doğada gözlemleyebilme olasılığı vardır. Varlıkların değişime uğraması kaçınılmaz bir gerçektir. Değişime direnmek veya değişimi reddetmek sosyal bir varlık olarak insan açısından neredeyse imkânsızdır. Çünkü sosyal ortamın dışında yaşayamayacak olan insan, bulunduğu ortamın ekonomisine, kültürüne ve zamanın teknolojik gelişimine muhakkak uyum sağlamalıdır. Aksi durumda kendisini var olan toplumdan soyutlamış yalnız kalmış sayabilir. Değişim çoğu zaman gelişimi ve olgunlaşmayı da kendisi ile beraber getirir. Ancak gelişim ve olgunlaşma bireyin içinde bulunduğu çevreye ve bu çevredeki faktörlere bağlı kalır. Sosyal, ekonomik ve teknolojik imkânları dezavantajlı bölgede yaşayan bir bireyin söz konusu bu imkânları çok daha rahat ve kolay elde edebilen ve kullanabilen bireye oranla elbette eksik kalacaktır. İrdeleyeceğimiz eserimizde farklı manevi ve maddi geçmişleri olan gençlerin yaşadıkları ortamlarda başlarına gelen kimi olumlu, ama çoğunlukla olumsuz olaylar çerçevesinde kendi aralarında oluşturdukları ve uzun yıllar sürdüğünü gördüğümüz sevgi, dostluk, güven ve arkadaşlık değerlerinin dışa vurumu izlenebilecektir. Günümüz pedagojik bağlamında ele alınan çocuk ve gençlik yazını, genel olarak gençlerin karşılaşabileceği sorunları irdelemek koşulu ile herkesin başına gelebilecek olayları güncel yaşam örnekleri ile göz önüne serer. Bu sorunları anlatmanın yanı sıra, bu sorunlardan da nasıl kurtulunabileceğini, yaşanılan ortamdaki kusurlardan nasıl arınılabileceğini yol gösterici çözümlerle de aktarır. Dolayısıyla da her çocuk ve gençlik yazını olmasa da çoğunluk içerisinde kalan eserler gençlere adeta birer rol model olma özelliği taşımaktadır. Bu bağlamda taşra kesiminde hayatını sürdüren bir gencin makûs talihinden kurtulmak ve daha iyi yaşam şartlarını var saydığı büyük şehire gelmek koşulu ile nasıl bir hayat döngüsünün olduğunu ele aldığımız çalışmamızda özellikle oluşum romanının izleri irdelenecektir. 2. Eserin Olay Örgüsü

Eserimizin ana karakterini dört genç oluşturmaktadır. Bunlardan ikisi Van şehrinden, ikisi ise İstanbul’dandır. Karakterlerimiz, Melih, Zeynep, Çetin ve Serdar’dır. Melih ve Zeynep daha iyi bir gelecek elde etme umudu ile Van’dan ayrılıp Istanbul’a göçmüşlerdir. Gerçi asıl göç eden Zeynep ve ailesidir. Melih ise Zeynep’e aşık olduğundan o da kendi ailesinden habersiz tek başına Zeynep’in ardından Istanbul’a ayak basmıştır. Fakat Istanbul beklediği kadar küçük bir yer değildir elbette. Zeynep’i arayıp bulmak ümidi ile İstanbul’u dolaşan Melih çok farklı bir kader ile karşılaşacaktır. Eserimizin diğer iki ana karakteri ise daha sonradan öğrenip bileceğimiz Zeynep’in sınıf arkadaşı Çetin ile Melih’in sınıf arkadaşı Serdar’dır. Çetin ve Serdar karakterleri yerine göre asosyal, tembel ve okul ile neredeyse alakaları olmayan tiplerdir. Zaman zaman kimlik krizine girerler. Okul ve okumak yani gelecekte bir meslek sahibi olmak onların pek de umursadıkları konular değildir. Onlara karşı düalist olanlar ise Melih ve Zeynep’tir. Diğerleri her ne kadar okul ortamı ile ilgili değilse bile Melih ve Zeynep okumak için bir o kadar gayret gösterirler.

Lise çağında olan adı geçen karakterler aynı zamanda da adolesan yani genç erişkinlik dönemi içerisindedirler. Budak (2009: s. 308) bu evreyi kişinin kendi ihtiyaçlarına yönelik ilginin kaybolmasına rağmen, başkalarıyla yakın ilişki kurma ve sorumluluk alma ihtiyacının ve

becerisinin geliştiği evre olarak tanımlar. Dolayısıyla adı geçen karakterler kendilerine toplumsal nitelik kazanmak istedikleri bir dönemdedirler. Kime veya neye ve de nasıl değer vereceklerini, duygusal ilgilere nasıl cevap bulmaları gerektiğinin bunalımını yaşarlar zaman zaman. Eserimizin olay örgüsünü karakterlerimizin analizini yaparak ve karakterlerin yaşam şartlarını belirli gerekçelerle aydınlatarak sürdürmek isteriz. Ancak bu aşamadan önce kısaca oluşum romanının özelliklerine değineceğiz.

3. Oluşum Romanının (Bildungsroman) Genel Özellikleri

Gallmeister; oluşum romanını genç bir bireyin gerçeklikle karşılaşması, dünya ile başa çıkması ve başarısı sayesinde gelişmesi olarak tanımlar (Knörrich 1981:s. 38). Genç birey farklı sorunsallıkları değişik gerçeklik anlamlarıyla konulaştırır, ideal ve gerçeklik arasındaki gerilime vurgu yapar. Oluşum romanında kahramanın veya okurun gelişimi ve eğitimi ereklenir. Ayrıca Alman edebiyatında bir roman çeşidi olan Bildungsroman, Türkçeye, Oluşum Romanı olarak da çevrilebilmektedir.

Aytaç (2014: s. 155) Bildungsroman yani oluşum romanını, Ortaçağ edebiyatında Wolfram von Eschenbach’ın Parzifal eserine daha sonra ise Klasik akım döneminde Johann von Goethe’nin Wilhelm Meisters Lehrjahre (Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları) (1795) adlı eserinde en önde gelen özelliklerini koruduğunu belirtir. Gallmeister’in yinelediği gibi; oluşum romanının kahramanları dış dünyanın etkilerine dayanan ve eğitime yatkın kişiler olup, zor gelişim süreçlerine maruz kalırlar. (Knörrich 1981: s. 41). Oluşum romanında beklentiler kahramanın eğitim vasıtayla kendini geliştirmesi, iyi bir meslek sahibi olması ve bu sürecini sağlıklı bir evlilikle noktalamasıdır. 4. Karakter analizi

4.1. Melih

Artık İstanbul’a adım atmış olan Melih bir gün tesadüfen yolda kendisinden yaşça büyük bir bayana alış veriş poşetlerini yardım etmesi ile eserimizin anlatımı başlamış olur. Yardı edilen Bayan R onun hayat hikâyesini öğrenir. Delikanlı sevdiği kız için lise 2. Sınıfı bırakıp İstanbul’a gelmiştir. Anlık bir öfke ve duygu karmaşası içinde bir anda otobüse atlamış ve İstanbul’da bulmuştur kendisini. Eser kahramanımız sevdiğinin semtini bulsa bile sevdiğini bulamamıştır oralarda. İşte yukarıda da belirtmiş olduğumuz adolesan dönemi gençliğine burada kolaylıkla bir örnek verebiliriz. Gençler buna benzer durumlarda gelecekte neler olabilir plan ve programını yapmadan ani duygu devinimi sonucunda beklenmedik kararlar alabilir ve bu kararları da rahatlıkla uygulayabilme imkânına sahip olabilirler.

Parklarda geceler, açlık sınırına gelir, bu devasa şehrin adeta kendisini yuttuğunu yok ettiğini hisseder. Yabancılık duygusu, kızgınlık, şaşkınlık gibi karmaşık duygular yaşar. Ümit gitgide tükenmektedir. Melih sadece yeni bir şehirde olmanın yabancılığını değil, aynı zamanda kendisine karşı da yabancılaşma hisseder. Dolayısıyla sosyolojinin önemli konularından biri olan yabancılaşma olgusu, bireyin hem “çevreye” hem de “kendine yabancılaşma” olarak adlandırılabilmektedir.

“Yabancılaşma kavramının Karl Marx’ın yazılarında da belirtildiği gibi felsefi, sosyolojik ve

psikolojik boyutları vardır. Felsefi bir kavram olarak yabancılaşma, kapitalizmde bir nevi ekonomik olarak sömürülmek olarak tanımlanabilmektedir. Psikolojik boyutunda ise güçsüzlük, anlamsızlık, tecrit olma, normsuzluk ve kendinden soğuma denilebilir. Sosyolojik yabancılaşmada da öz ve yabancı kavramları ile verilebilmekte, yeni varılan yerde diğeri tarafından dışlanmışlık olarak aktarılır”. (Marshall 2003: s. 788-

789)

Melih çaresizlik içerisinde kendisine şu soruyu sorar:

Dönmeli miyim? - Hayır- Çünkü kendisinin okumasına bu denli fedakârlık yapmış olan ebeveynlerine utançtan karşılarında duramaz. “Artık geri dönemem. Varını yoğunu ortaya koyup

beni okutmaya çalışan anama babama karşı yüzüm yok” (İçözü 2012: s. 12) diyerek direnmeye

devam eder.

Yabancılaşma veya bir ortama yabancı olma kendisi ile beraber korkuları da dile getirir. Melih İstanbul’un sıkıntıları ile karşılaşır ve Van’daki hayatına, özellikle de oradaki saf ve temiz ortama hiç de uymadığını görür.

“İstanbul’un kirli yüzü ile karşılaşmıştım. Korkuyordum. O gece sabaha dek dolaştım durdum.

Sanki bir yere oturup uyuyakalırsam kentin çamuru her yanıma bulaşacakmış gibi hissediyordum“ (İçözü

2012: s. 14)

İstanbul’un kirli olduğuna inanır. Hata yaptığına inanır. Büyük hata…” Kimse için okulu bırakmaya evden kaçmaya değmeyeceğine inanç getirmiştir artık (İçözü 2012: s. 16)

Çocuk ve gençlik yazını zamanla açık veya örtük mesajlar da verebilir okura. Melih’in bu düşünceleri çocuk ve gençlik yazınında bizlere belki de şu örtük mesajı verebilmektedir. Bu mesaj “bilmediğin yere tek başına gitme” olabilir. Melih ilginç bir tesadüf eseri, bir eğitim bursuna başvurmuştur ve bu bursu alabilmesini değerlendirenlerden biri de kendisinin aylar önce poşetlerini taşımasına yardım ettiği Bayan R dir. İşte Melih’in hayatındaki dönüm noktası asıl şimdi başlar. Çalışmamızı oluşum romanı ekseni etrafında değerlendirip irdelemek istersek kısaca oluşum romanının aşamaları doğrultusunda karakterlerimizi analiz etmemiz gerekir. İşte eserimizdeki ana kahramanlardan biri olan Melih’in de eğitim bursuna başvurması, burada kabul edilmesi ve eğitimini tamamlayarak meslek sahibi olması oluşum romanının içeriğini yansıtacaktır bizlere.

Dilthey bu kavramı genişletir ve 1906’da “Das Erlerbnis und die Dichtung” (yaşantı ve yazma) adlı eserinde oluşum romanının genç bir insanı konu edindiğini, buna bağlı olarak arkadaşlık ve sevginin öğrenildiğini, gerçek yaşamın sorunsallığı ile karşılaşıldığını, yaşam deneyimi ve tecrübelerin biriktirildiğini sonunda ise bireyin kendi özü ve dünyanın kendisine verdiği görevlerin farkına vardığını betimler (Knörrich 1981: s. 38)

Melih kabul edilir. İstanbul’da tek başına kaldığı dönem içerisinde açlık, yaşamda kalma mücadelesi onun büyük bir akıntıya karşı yüzdüğünün gücünü göstermiştir aslında. Oysa şimdi içi içine sığmamakta okumanın değerini anlamış ve kendine güvenen insanlar tarafından bir fırsat bir el verilmiştir. Eğitimden geçecek ve başarılı bir geleceğe yol alacaktır. Ve yine bu amaçta “kendisine güvenenlere karşı mahcup olmamak” duygusu baskındır (İçözü 2012: s. 27)

Melih vakfın yurduna yerleştirilir. Yurt binasının baş sorumlu ve görevlisi Osman Baba’dır. Kendisini bekçi, bahçıvan, kâtip olarak tanımlayan bu kişi her şeyden sorumludur. Ona yurt ve yurttaki burs imkanı ile okuyacak olan çocuklar emanet edilir. Melih ve Osman Baba son derece iyi anlaşırlar ve hatta başkalarının sorunlarına da yardımcı olurlar. Davranış kazandırma konusunda Osman Baba’nın etkisi Reyhan Vakfındaki bütün öğrencilerdeki değişimleri açısından gözlemlenebilmektedir. Gençlere yapılan bu yardım sadece yurt binası ile sınırlı tutulmamış, Melih’in sınıf arkadaşı Serdar’ı da toplumsal bir bataklıktan çıkarmaya da yaramıştır. Melih’in ailesi ile yazışmasının sonucunda ne denli mutlu olduğu artık okula devam ettiği ve onların yüzünü kara çıkarmayacağını söylemesi üzerine annesi de Melih’in evden ayrılışını affetmiş ve ona güvenip sonuna kadar desteklediğini göstermiştir.

4.2. Zeynep

Eserimizin ikinci ana kahramanı Zeynep’tir. Ailesi ile birlikte Van’dan kopup gelen Zeynep iyi bir yaşamın düşüncesi ile okuluna gider ve her alanda başarılı olabilmek için elinden gelenin fazlasını yapar. Okul ortamındaki sosyal faaliyetlere de katılan Zeynep babasından her açıdan güven ve destek görürken halasının onu okumak konusunda engellemesine anlam veremez. Püsküllüoğlu (1997: s. 465) güven kavramını “Bir şeyden umulan, beklenen niteliğe inanıp ona

göre davranma” şeklinde ifade eder.

Melih Van’dan Zeynep için İstanbul’a kadar gelmiş ancak Zeynep sınıf arkadaşı olan Çetin’in aşk ekseninde yer almıştır. Zeynep’in ailesi İstanbul’da maddi sıkıntılar içerisinde yaşar

ama Zeynep’in annesi tüm bunlara rağmen mutludur çünkü kızını okutabilmenin gururunu yaşar. Zeynep liseler arası tiyatro yarışmasına dâhil olur. Halası dar görüşlüdür, çevreye güven duymaz. Kız çocuklarının okutulmaması gerektiği zihniyetin temsilcisidir. Ancak halaya rağmen Zeynep’in babası her türlü desteği sağlamaktadır.

Konu gece boyunca evde de tartışıldı. Zeynep’in okula gitmesine uzun süre karşı çıkan halası hemen söylenmeye başlamıştı tabii:” Ben demedim mi? İstanbul’da kız çocuk okutmak akıl işi değil. Okula gittiği yetmezmiş gibi bir de tiyatro sardı başımıza. Benim aklım ermez. Kız kısmı biraz evinde oturmalı. …Çok yüz veriyorsunuz, çok. Bu gidişle başınızı taştan taşa vurursunuz siz. Babası sonunda öfkelenerek kardeşini susturdu. Saçmalıyorsun... Kötü her yerde var. … Bu işin Zeynep’in tahsiliyle, okulun tiyatro çalışmasına katılmasıyla hiç ilgisi yok…Hava erkenden kararıyor. Zeynep’i bir süre okul çıkışında beklerim, eve birlikte döneriz. (İçözü 2012: s. 83-84) 4.3. Serdar

Gençlerin çoğu günümüzde tüketim toplumunun en üst seviyesinde yaşamakta, aileleri tarafından da her tür istekleri çoğu zaman karşılanmaktadır. Her istedikleri neredeyse sorgusuz sualsizce yerine getirilen gençlerin tüketim toplumunu oluşturmaları kolaylaşmakta başka insanlarla sosyalleşmede zorluk çekmektedirler. Sosyal ortamlardan uzak, içine kapanık birey haline gelen gençler bir şeyleri başarmanın hazzına eremedikleri için mutsuzlukları katlanarak büyümektedir. İşte Serdar karakteri de bu bağlamda tüketici bir birey olarak karşımıza çıkar. Anne ve babası ayrılmış, kendisi ise uyuşturucunun tuzağına düşmüş bir gençtir.

Serdar Melih’in sınıfta kendini toplum ve topluluktan soyutlayan sorunlu sınıf arkadaşıdır. Bunun da en önemli gerekçesi aile bireylerinin ayrı yaşamaları ve annenin Serdar’a yeterince ilgi göstermemesidir. Özellikle annenin ilgi göstermemesi sonucunda “Deprivasyon” yani sevgi yitimi meydana gelmektedir. Fromm (2013: s. 51) bu konuda çocukların ve gençlerin sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyduklarını, annenin çocuklarını koşulsuz sevmesi gerektiğini söylemektedir. Yaşamın sağlıklı sürebilmesi iki evreye bağlıdır. Birinci evre annenin çocuğun bakımı ve sorumluluğunu taşıması, ikinci evre ise çocuğa yaşam sevinci aşılamasıdır.

Serdar’ın annesi sıkıntısına çare olabilecek biri varsa o da Melih’tir düşüncesiyle sorununu ona anlatır. Melih’e gösterilen bu inanç ona daha çok sorumluluk yükler. Serdar aile yakınlığı görmediğinden asosyal bir yaşantı içindedir ancak Melih’in bu konudaki şansı Reyhan Vakfı’nın kendisine sunmuş olduğu olanak ve Osman Baba gibi birisinin onların her türlü sıkıntılarında destek sağlamasıdır. Serdar’ın parçalanmış aile yapısı, baba sevgisinden uzak ve annenin de yeterince ilgi gösterememesi onu farklı bir duruma iter. Bu ilgisizlik ve kendine yabancılaşma onu uyuşturucunun batağına düşmüştür. Melih Serdar ile iletişim kürara ve onunla arkadaş olmak için elinden geleni yapar. Tek başına da yaşamla başa çıkabilirsin. Ben sana gel birlikte ders çalışalım diyorum. İki yıldır İstanbul’da tek başınayım, anam babam bir arada ben yanlarında değilim. Senden bir farkım var mı? Var tabii!! Ben yaşama asılıyorum…İstersen seninle de paylaşacak konularımız olabilir. Örneğin şu İngilizce meselesi… Ne olur yani bana yardımcı olsan? Bir yanın mı eksilir? (İçözü 2012: s. 107). Melih’in bu çıkışlarının amacı arkadaşını yüreklendirmek ona cesaret vermektir. Serdar’ın iyileşmesine artık yurttaki Osman Baba da katılmıştır. Serdar’ın girdiği bir uyuşturucu komasında Melih yanındadır, anında Osman babayı arar, Reyhan yurdunda telefonu Osman baba kaldırdığında korkunç bir şekilde rahatlar. “Hele şükür… Sonunda o gür, kendine güvenen sesi duymuştu bile” (İçözü 2012: s. 131). Osman Baba gelir Serdar’ı hastaneye kaldırırlar ve bir karar verirler. “Bu kan emicilerin kökünü kazıyacaklardır” (İçözü 2012: s. 134) Bu inançla plan yaparlar. Ve Serdar’ı bu bataklığa sürenleri düzenlenmiş bir oyunla polise teslim ederler.

4.4. Çetin

Eserimizin son kahramanı Çetin’dir. Zeynep’in sınıf arkadaşı olan Çetin, Kirmanzadelerin tek erkek torunudur. (İçözü 2012: s. 157) Dedesi onu okumaya teşvik edendir. Burada da dede “ hazıra dağ dayanmaz” öğüdü ile torununu çalışmaya ve okumaya inanması gerektiğini, bireyin

yaşamda başka bir güvencesinin olamayacağı nasihatini dolaylı yönden vermiştir. Dedesinin kaybeden Çetin okulu bırakmak ister ama Zeynep’e âşık olmuş olmasından ve Zeynep’in onu tekrar okumaya teşvik etmesinden ötürü azimle üniversite sınavlarına hazırlanır. Artık üniversite sınavına odaklanan gençler bu yaşam döngüsünde kararlı olmaya yönelik yerlerini almışlardır.

Eserin sonunda Melih’in üniversiteyi kazanıp başarılı olduğunu zaman döngüsünde 10 yıl sonrasında anlamaktayız. Melih kaymakam olmuştur. Herkese teşekkür etme vakti gelmiştir. Vilayet evinde tüm sevdikleri ve ona destek olanlar için bir yemek düzenler. Yaşam süreci boyunca ona destek vermiş olan herkes oradadır. Bunların arasında Melih’e maddi manevi güvence, iş ve oda vermiş olan Mehmet amca ve çiçekleri, ona bohçada aile resimlerini göndermiş ve manen arkasında olduklarının güven duygusunu yansıtmış olan anne ve babası, yurttaki Osman baba, Vakıf yöneticisi Bayan R. Yazarımız, “Hangi yaşta olursa olsun insanlara güvenmek, yardım isteyenleri boş çevirmemek gerektiğini gördüm”(İçözü 2012: s. 215) ifadesiyle dayanışma, güven ve inancın başarıya olan katkısını vurgular.

Bu arada Zeynep ünlü bir tiyatrocu olmuş ve Çetinle evlenmiştir. Serdar Amerika’da mastır yapmış, Çetin ise dedesinin arzusu üzerine işletmeyi bitirip aile işlerini yürütmeye başlamıştır. Yemek masası etrafındaki toplantı esnasında artık Melih’e hayırlı bir kısmet bulmak yine Bayan R’ye kalmıştır.

5. Sonuç

Genç bireyler, hem sosyal bir varlık olarak insan sıfatıyla hem de özellikle adolesan dönemlerinde kişiliklerini oluşturmaya gayret gösterirken yetişkinlerin yardımına muhtaçtırlar. Bu dönemde onlara toplumun değer yargılarını doğru aktarabilecek yetişkinlerle bir araya gelmeleri son derce önemlidir. Adolesan dönemde hem eğitim hem de öğretim genç bireylerin farklı yönlerden gelişimlerini ve olgunlaşmalarını da sağlayacaktır. Davranışların değiştiği, kendilerini toplumda bir varlık ve bir kişilik olarak gördükleri bu dönemde artık kendi yaşam yollarını çizmeye başladıkları, sosyalleştikleri ve toplumsallaştıkları görülmektedir. Oluşum romanı ekseninde ele alınabilecek olan romanımız, tıpkı bu roman türünün özelliklerini taşıyarak genç bireylerin eğitim alarak meslek sahibi olduklarını ve daha sonra evlendiklerini de bizlere göstermektedir. Çocuk ve gençlik eseri bağlamında yazılmış olan eserde azim, sebat ve dürüstlüğün her daim yerine getirilmesi gereken bir erdem olduğu aktarılmaya çalışılıp başarının elde edilebileceği vurgulanmak istenir.

6. Kaynakça

Aytaç, G. (2014). Edebiyat Yazıları I. Ankara: Ürün Budak, S. (2009). Psikoloji sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Fromm, E. (2013). Sevme sanatı. İzmir: İlya

İçözü, N. (2012). Dönemeç. İstanbul: Altın Kitaplar

Knörrich, O. (1981). Formen der Literatur. Stuttgart: Alfred Kröner

Marshall, G. (2003). Sosyoloji Sözlüğü, Çev. Osman, A., Derya, K. Ankara: Bilim ve Sanat Püsküllüoğlu, A. (1997). Arkadaş Türkçe Sözlük. İstanbul: Arkadaş

Coşkun DOĞAN

7

KÜLTÜREL OLGULARIN MASALLARDA AKTARIMI VE ÇEVİRİNİN