• Sonuç bulunamadı

I. KİRA SÖZLEŞMESİNDE KİRA BEDELİ

1. Genel Kira Sözleşmesinde Kira Bedelinin Kararlaştırılması

Kira sözleşmesi ivazlı, karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmedir ve kiralananın kullanımı bir bedel karşılığında kiracıya verilir. Bu ivaz unsuru dolayısıyla da kira sözleşmeleri tüketim ödüncünden (karz) ve kullanım ödüncünden (ariyet)214

ayrılır215

.

Türk Borçlar Kanunu’nda kira bedelinin kira sözleşmesinin bir unsuru olduğu 299’uncu ve 313’üncü maddede yer almıştır. Madde başlığında “kira bedelini ödeme borcu” kiracının borcu olarak belirtilmiştir216

. Dolayısıyla bir kira sözleşmesinin var olabilmesi için kira sözleşmesinin taraflarının sözleşme özgürlüğünün sınırları içerisinde bir kira bedeli kararlaştırmaları gerekir. Sözleşme özgürlüğünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 26217

-27218 ve 28219’inci maddeleri çerçevesinde taraflar, kira bedelini kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu

214 Bir arabanın otoparka bırakılması örneğinde bu işlemin bir kiralama mı yoksa tevdi (ödünç) olarak

mı kabul edileceği şüphelidir (BGE 76 II 156 ff). Kirasız tevdi, toplu bir garaja bir otomobilin alınmasında söz konusu olur. Bu karara göre bir kira sözleşmesi sadece, bir aracın kilitlenebilir bir garaj bölümüne alınmasında söz konusu olur. Aradaki fark garajın kilitlenebilir olup olmaması değil, park yerinin süreli bir şekilde kiralanıp kiralanmaması ya da sadece istisnai bir durum için (nur für den Einzelfall) olup olmamasıdır. Bu soru mala gelecek zarar veya hırsızlık halinde, malı saklayan (emanetçi) OR 472’ye göre güvenli bir şekilde saklama yükümlülüğüne aykırı hareket etmiş olacağı için büyük önem ifade eder. Kiralayanın buna karşılık herhangi bir yükümlülüğü yoktur. HONSELL, s. 210-211.

215 TANDOĞAN, s. 14; HONSELL, s. 210; ARAL/AYRANCI, s. 212. 216 YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 184.

217

TBK m.26 (mülga BK m. 19/I) uyarınca “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içerisinde özgürce belirleyebilirler.”

218 TMK m. 27 uyarınca “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine kişilik haklarına

aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür (f.1). Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur (f.2).

219 TMK m. 28, “Bie sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık,

zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir (f.1). Mülga BK m. 21’den farklı olarak TMK m. 28’de aşırı yararlanma durumunda zarar görene, sözleşmeyle bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini isteme yanında, sözleşmeyle bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı da tanınmıştır.

düzenine kişilik haklarına aykırı veya imkansız olmaması koşuluyla serbestçe belirleyebilirler220.

Kural olarak sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, kira sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi esas unsur olduğu için bedele ilişkin anlaşmanın hükümsüz olması kira sözleşmesini de hükümsüz kılacaktır.

Mülga Borçlar Kanunu 248’inci maddesinde, kira sözleşmesinin tanımında kiraya verenin “ücret” mukabilinde bir şeyin kullanımını kiracıya bırakacağı belirtilmişti. Buna karşılık Türk Borçlar Kanunu’nun kira sözleşmesinin tanımını yaptığı 299’uncu maddesinde kiracının asli edimini ifade etmek için “ücret” yerine “kira bedeli” terimi kullanılmıştır. Böylece belli bir miktardaki parayı ifade eden ücret terimi yerine mehaz İsviçre Borçlar Kanunu’nda ifade edilen kira bedeline (Mietzins) uygun olarak “bedel” terimine yer verilerek, kiracının asıl borcunun paradan başka bir şey de olabileceği dikkate alınmıştır221

.

Kira bedeli olarak bir miktar para belirlenebileceği gibi misli veya misli olmayan eşya da kira bedeli olarak kararlaştırılabilir222

. Para olarak kararlaştırıldığı durumda, altın gibi bir değer kaydı223

ile veya yabancı para224 üzerinden de belirlenebilir225.

220 ZEVKLİLİER/GÖKYAYLA, s. 213; TBK m. 343’de kira sözleşmelerinde kira bedelinin

belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine değişiklik yapılamayacağı belirtilmiştir. Konut ve çatılı iş yeri kiralarında tarafların başlangıçta serbestçe kira bedelini belirleyebileceği fakat bunun kiracı aleyhine değişiklik yapma yasağına tabi olmayacağı belirtilmiştir. YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 185.

221 BURCUOĞLU, Tasarı, s. 20; GÜMÜŞ, Kira, s. 26. 222

TANDOĞAN, s. 14; ZEVKLİLİER/GÖKYAYLA, s. 213; GÜMÜŞ, Kira, s. 26.

223 Örneğin aylık kiranın 5 cumhuriyet altını olarak kararlaştırılması halinde, vade tarihinde söz

konusu altının karşılığı ne kadar para tutuyorsa o miktar para kira bedeli olarak ödenecektir. Ancak, altınla ifa şartı kararlaştırılmışsa, bu durum farklıdır ve bu durumda kira bedeli para olarak altın ödenir ve borcun konusunu da para değil bir mal teşkil eder. Bkz. OĞUZMAN/ÖZ, C.I, s. 304.

224 Yabancı para üzerinden kararlaştırıldığı durumda TBK m. 99 hükmü uygulanır. TBK m.99/f.2’ye

göre, “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir.” 2’nci fıkraya göre ise, “Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.”

225

ZEVKLİLER/HAVUTÇU, s. 183; GÜMÜŞ, kira, S. 26-27; YHGK, 15.04.1988, 6-267/274, bkz. UYGUR Turgut, Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu, C. 5, 213-298, 2.B, Ankara 2003 (V), s. 5737.

Kira bedelinin bağımlı veya bağımsız olarak bir iş veya hizmetin görülmesi226 veya bir eser meydana getirmek suretiyle227 ödenmesi gerektiği de kararlaştırılabilir228. Bu durumda yalın bir kira sözleşmesi varlığını kaybederek yerini bir çifte tipli karma sözleşmeye bırakır229

.

Bütün kira sözleşmeleri için geçerli olmak kaydıyla kira bedelinin para olarak kararlaştırıldığı durumlarda Türk Borçlar Kanunu’nun 99’uncu maddesi uyarınca, kira bedelini ödeme borcu, Ülke parasıyla tam olarak zamanında ifa edilir230. Ülke

parasından ne anlaşılacağına ilişkin kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Ülke parası yerine, “cari para” ya da “tediye parası” kavramları da kullanılmaktadır231

. 5083 sayılı Kanun232’un Merkez Bankasına verdiği yetki uyarınca, Merkez Bankası

da, Türk Lirası adıyla para basarak tedavüle çıkarmaktadır. Dolayısıyla Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesinin ifade ettiği Ülke parası, 5083 sayılı Kanun’da belirtilen “Türk Lirası”dır.

Kira bedeli kira sözleşmesinin türüne bakılmaksızın Türk Lirası olarak kararlaştırılabileceği gibi başka bir para birimiyle ödeme yapılacağı da kararlaştırılabilir. Yabancı para birimiyle ödemenin yapılacağının kararlaştırıldığı durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesinin ikinci fıkrası, kiracıya iki seçimlik yetki vermektedir. Buna göre, kiracı dilerse yabancı para ile dilerse Türk parası ile ödeme yapabilir233. Fakat kira sözleşmesinde yabancı paranın aynen

226 Bir çay ocağının kira bedelinin, bir miktar para ve çay ocağının bulunduğu pasajın bazı katlarının

bakım ve temizliği ile karşılanabileceğine dair bkz. Yarg. 6.HD. 23.05.1980, E.1980/683, K. 1980/5353, YKD 1981, S.1, s.40-42, BURCUOĞLU, Tahliye, s. 9

227 ZEVKLİLER/HAVUTÇU, s. 183; GÜMÜŞ, Kira, s. 27.

228 Mülga BK’da ve mülga 6570 Sayılı Kanun’da yer verilmeyen ve TBK’da kira sözleşmesi

hükümleri arasında konut ve çatılı işyeri ikinci ayrımında m. 340’da “Bağlantılı Sözleşme” düzenlenmiştir. Buna göre, “Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin kurulması ya da sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın, kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan bir borç altına girmesine bağlanmışsa, kirayla bağlantılı sözleşme geçersizdir.”

229

TANDOĞAN, s. 17; BURCUOĞLU, Tahliye, s. 10; ARAL/AYRANCI, s. 213; ARPACI, s. 18; TUNÇOMAĞ, s. 442.

230 TANDOĞAN, s. 168; ERDOĞAN, s. 206.

231 Bkz. OĞUZMAN/ÖZ, s. 296; Von/TUHR/PETER, §9, I, s. 58; LARENZ, Allgemeiner Teil, s.

151; EREN, s. 974-975.

232 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun, RG 31.01.2004, S.

25363.

233 Bu halde esas alınacak kur hakkında tartışmalar ve ayrıntılı bilgi için bkz. OĞUZMAN/ÖZ, s. 301;

BARLAS, s. 101; Ayrıca, yabancı para kurunun değişmesi nedeniyle oluşan munzam zarar ve tazmini hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. PEKCANITEZ Hakan, Yabancı Para Alacaklarının Tahsili, Yetkin, 3. Bsk., Ankara, 1998, s.119 vd.

(efektif olarak) ödeneceği belirtilmişse bu durumda kiracı seçim yetkisine sahip olmayacak ve kira bedelini kira sözleşmesinde kararlaştırılan yabancı para ile ödeyecektir. Bununla birlikte, kira bedelinin ödenmesi için bir vadenin kararlaştırıldığı hallerde234, kiracının vadeyi geçirerek temerrüde düştüğü durumda

Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, kiraya veren, kira bedelinin, dilerse ödemenin yapılacağı günün rayici üzerinden ödenmesini isteyebilecektir235.

Kira bedelinin, kira sözleşmesinin varlığı için belirlenebilir olması yeterlidir236

. Kira sözleşmesiyle kiralananın kullanımı karşılığında kira bedelinin ödeneceği kural olarak kabul edilmiş fakat ne kadar ödeneceği belirlenmemiş olsa bile, belirlenebilir olduğu takdirde kira sözleşmesi geçerli bir şekilde kurulmuş sayılır237

. Bu durumda kira sözleşmesinin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için kira bedelinin kesin bir şekilde sözleşmede belirlenmiş olması şart değildir238239

. Objektif olarak ya da dürüstlük kuralı çerçevesinde subjektif olarak belirlenebilir olması sözleşmenin kurulması için yeterlidir240. Örneğin kira bedelinin belirlenmesi kira sözleşmesiyle

taraflardan birine veya bir üçüncü kişiye bırakılabilir241. Buna karşılık, kira bedeli sözleşmeyle belirlenmemiş ise, ya da belirlenebilir olmasına ilişkin herhangi bir

234 Kira sözleşmesinde taraflar kira bedelinin ne zaman ödeneceğini kararlaştırmamışlarsa, yedek

hukuk kuralı olarak, ifa zamanına ilişkin TBK m. 314 uygulama alanı bulacaktır.

235

Bkz. OĞUZMAN/ÖZ, s. 299-300.

236 HONSELL, s. 210-211; ; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 185.

237 TANDOĞAN, s. 14; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 185; GÜMÜŞ, Kira, s. 27.

238 Konut ve çatılı iş yeri kiraları açısından kira bedelinin belirlenebilir olmasının kiracıyı koruyucu

hükümlerin uygulanmasını zedeleyeceği, dolayısıyla kira bedelinin miktarının belirlenmesi gerektiği düşünülse de, objektif kıstaslara bağlanmış belirlenebilir kira bedelinin konut ve çatılı iş yeri kiraları açısından kiracının korunması düşüncesiyle çelişmeyeceği yönünde bkz. YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 185.

239

Alman Hukukunda da kira bedeli taraflarca kararlaştırılmamışsa, sözleşme geçerli olacak ve BGB § 558 uyarınca, kira hukuku uygulamasındaki güncel, rayiç kira bedeli uygulanacaktır. Fakat, böyle bir rayiç kira bedelinin olmaması halinde ve taraflar da bu konuda uyuşamazlarsa, tarafların sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde anlaşamadıkları kabul edilerek yapılan kira sözleşmesi geçersiz olacaktır. Bkz. GRAMLICH Bernhard, Mietrecht Kommentar, Beck, 11. Auflage, München 2011, N. 8, s. 13; Kira bedeli, sözleşmenin esaslı unsurudur, belirlenebilir olması yeterlidir. Tereddüt halinde, başka bir ifadeyle net olarak belirlenemdiği durumda kira sözleşmesi kurulmamış sayılır. Bkz. HAZT/KÄÄB/RIECKE/SCHMID, Handbuch des Fachanwalt Miet- und Wohnungs- eigentumsrecht, Luchterhand, 3. Auflage, 2011, s. 246.

240 GÜMÜŞ, Kira, s. 27.

241 Yarg. 6.HD. 22.01.2007, 11947/94,”Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede boş iş yerinin

mağaza olarak kullanılmak üzere kiraya verildiği, bir demirbaş devrinin söz konusu olmadığı, işletme ruhsatıyla kiralanmadığı anlaşılmaktadır. Sözleşmede kira parasının aylık cironun bir bölümü olarak kararlaştırılması, taraflar arasındaki ilişkinin hasılat kirası olduğunu göstermez.”YKD, C.33, s.3, 461; GÜMÜŞ, Kira, s. 27.

kayıt yoksa kira sözleşmesi “yok”242

hükmündedir243. Zira kira bedeli kira sözleşmesinin objektif esaslı unsurlarından biridir.

Taraflar kira bedelinin miktarını kararlaştırmadan kiralananın devredileceği konusunda anlaşmaya varmışlar ve fakat daha sonra bu miktarı belirleyememişlerse İsviçre hukukuna göre dürüstlük kuralı çerçevesinde kira bedelini hakim kararlaştırır244. Federal mahkemenin doldurduğu bu boşluk (richterliche

vertragsergaenzung) sadece önceden gerçekleşen kullanımda geçerlidir245

. Burada da kira sözleşmesiyle kira bedeli kararlaştırılmamışsa ya da bedel herhangi bir şekilde belirlenebilir nitelikte de değilse ve buna rağmen kira sözleşmesi yürürlüğe konduysa, kira sözleşmesi yine de kurulmamış sayılır246.

Bu karar çerçevesinde öğretideki bir görüşe göre, kira sözleşmesi geçerli bir şekilde

kurulmasa da kiralananın fiilen kullanılması karşılığında, kullanılan döneme ilişkin olarak, hakim dürüstlük kuralı uyarınca kira bedelini belirleyebilecektir247. Bizim de katıldığımız diğer bir görüşe göre248, kiralananın kiracıya kira sözleşmesi geçerli bir

şekilde kurulmadan teslim edilmesi durumunda kiracının elde ettiği kullanma çıkarı, kiraya veren tarafından gerçekleşmeyen sebebe dayalı bir edim zenginleşmesi (condictio ob causam futuram)249 olarak, kişisel nitelikli bir sebepsiz zenginleşme talebi ile istenebilir.

242 Bir hukuki işlemin kurucu unsurlarının olmaması halinde, söz konusu hukuki muamele varlık

kazanamaz, hukuki ilişki kurulmaz, ortada bir hukuki muamele “yok” sayılır. Bir hukuki muamelenin yokluğu ilgili herkes tarafından, her zaman ileri sürülebilir. Hukuki muamelenin hükümsüz olması için herhangi bir beyanda bulunulması veya bir dava açılması gerekli değildir. Zira işlem zaten hiç olmamıştır, hukuk aleminde “yok”tur. Açılmış bir davada da, hakim bu durumu görevinden ötürü re’sen nazara almak zorundadır. OĞUZMAN/BARLAS, s. 208-209; EREN, s. 331; Örneğin, kira bedelinin ödenmesi için açılan davada, kira sözleşmesi ile bir kira bedeli kararlaştırılmamışsa ya da kira bedeli belirlenebilir nitelikte değilse, ortada bir kira sözleşmesi olmadığını, taraflar ileri sürmese bile hakim kendiliğinden nazara alacaktır.

243 GÜMÜŞ, Kira, s. 27; GRAMLICH, N.8, s. 13; ELZER/RIECKE, Mietrechtskommentar,

Luchterhand, Köln 2009, § 535 N. 125, s. 60

244 BGE 108 II 113. 245 HONSELL, s. 209.

246 BGE 119 II 347 f. Pra 1994 Nr. 193. 247

WEBER, s. 1292; HONSELL, s. 209; ARAL, s. 210; ARAL/AYRANCI, s. 213.

248 GÜMÜŞ, Kira, s. 27.

249 Kazandırma yapılırken ortada bir hukuki sebep bulunmamakla birlikte, ileride gerçekleşecek bir

sebep göz önünde tutulmuşsa, bunun gerçekleşmemesi üzerine “gerçekleşmeyen sebebe dayanan zenginleşme” söz konusu olur. Alman hukukunda bu tür sebepsiz zenginleşmeler“condictio ob rem” şeklinde ifade edilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. ÖZ Turgut, Öğreti ve Uygulamada Sebepsiz Zenginleşme Borçlar Kanunu 61 – 66. Maddelerine İlişkin İçtihatlar İle, Kazancı, İstanbul 1990

Taraflarca kira bedelinin kararlaştırılmış olmasına rağmen, kiracı, sözleşmede kararlaştırılan kira bedelinden daha az miktarda kira bedeli ödüyor ve bu ödemeyi de kiraya veren ihtirazi kayıt ileri sürmeden kabul ediyorsa, sözleşmede belirlenen değil, kiracının ödediği ve kiraya verenin de kabul ettiği kira bedeli esas alınır. Buna göre, kiraya verenin, sözleşmede belirlenen kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle daha sonra dava açması dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur250.

Taraflar, kira sözleşmesinin kurulma aşamasında, kira bedelini, Türk Borçlar Kanunu’nun 26’ncı maddesi uyarınca, sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde, diledikleri gibi kararlaştırabilirler251. Bundan dolayı, kiracı, kararlaştırdıkları kira

bedeline itiraz edemez ve kira süresi boyunca, bu bedeli ödemekle yükümlü olur. Bu durumda, ilk kararlaştırılan bedele ilişkin sınırlama, ancak genel hükümler çerçevesinde Türk Borçlar Kanunu’nun 28’inci maddesi çerçevesinde aşırı yararlanma (gabin)252, 39’uncu madde çerçevesinde irade sakatlıkları253 ve 20 ile

(Bundan sonra “ÖZ, Sebepsiz Zenginleşme” şeklinde anılacaktır.), s. 97 vd; ULUSAN İlhan, İyi niyetli Sebepsiz Zenginleşenin İade Borcunun Sınırlanması Sorunu, İstanbul, 1984.

250 Bkz. Yarg. 6. HD 05.02.2013, E. 2012/17803, K. 2013/1614, “Dava, kira farklarının tahsiline

yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı, kiralananın tahliyesi ve icra inkar tazminatına ilişkindir.Taraflar arasında 11.9.2001 tarihinde yapılan ek kira sözleşmesi ile yıllık kira parasının 31.000 Dolar olarak belirlenmesine rağmen davalı tarafından 2002- 2010 yılları arasında kira parası 28.000 Dolar ödenmiş, kiralayan tarafından da iki yıl hariç ihtirazı kayıt ileri sürülmeden tahsil edilmiştir. Kira paralarının uzun süredir eksik ödenmesine karşın, davacılar takip tarihine kadar yasal bir girişimde bulunmamışlar, eksik kiraların ödenmesini ya da bu nedenle kiralananın tahliyesini istememişlerdir.Davacılar tarafından keşide edilen 5.12.2009 tarihli ihtarnamede de yıllık kira parasının 28.000 Dolar olduğu açıkça kabul ve ikrar edilmiştir.Bu durumda, önceki dönemlerde de ek kira sözleşmesindeki kira miktarının uygulanmadığı, davalının yaptığı eksik kira ödemelerinin davacı tarafça kabul edildiği ve ek kira sözleşme hükmünün fiilen tadil edildiği kabul edilmelidir.Davacı yanca keşide edilen ve yukarıda sözü geçen ihtarname de bu hususu doğrulamaktadır.Davacı tarafın uzun süre eksik ödenen kira paralarına sessiz kalıp, sözleşmeye uygun ödeme yapılmasını istememesi, peşi sıra da ek sözleşmede kararlaştırılan 31.000 Dolar üzerinden ödeme yapılmadığından söz ederek icra takibi başlatması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Davada temerrüt koşulları gerçekleşmediğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.” www.kazanci.com

251 TBK’nun 346. maddesiyle, kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında, başka ödeme yükümü

getirilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir.

252 Sözleşmede bir tarafın edimi ile diğer tarafın edimi arasında açık bir oransızlık bulunması ve bu

oransızlık, bir tarafın zor durumda (müzayaka halinde) olmasını, düşüncesizliğini (hiffetini) veya deneyimsizliğini (tecrübesizliğini) diğer tarafın kötüye kullanması sonucu gerçekleşmişse, aşırı yararlanma dolayısıyla sözleşmedeki edimler arasındaki oransızlık giderilebilir ya da bu nedenle sözleşme hükümsüz kılınabilir. Ayrıntılı bil için bkz. OĞUZMAN/ÖZ, C.I, s. 136 vd; EREN, s. 418 vd; HATEMİ/GÖKYAYLA, s. 98 vd; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 458 vd.

253 TBK’nun 30, 36 ve 37.maddeleri çerçevesinde, bir sözleşme yapılırken esaslı yanılmaya düşen,

aldatma veya korkutmaya maruz kalan taraf o sözleşme ile bağlı değildir. TBK’nun 39’uncu maddesine göre de yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin geçtiği andan başlayarak bir yıl

25’inci maddeler arasında düzenlenen genel işlem koşullarına254

getirilen sınırlamalar yararlanılarak yapılabilir255

.

Kanaatimizce, önceden, birçok kişiyle sözleşme yapmak üzere hazırlanmış genel işlem koşulları içeren kira sözleşmelerinde, kira bedelini içeren hüküm genel işlem koşulu niteliğine haiz olursa, bu hüküm, bir takım sınırlamalara tabi tutulabileceği gibi, şartların gerçekleşmesi halinde yazılmamış başka bir ifadeyle geçersiz dahi sayılabilecektir. Örneğin, sözleşmenin bu hükmünün kiracının aleyhine olması durumunda, Türk Borçlar Kanunu’nun 21’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, karşı tarafa açıkça ve özel olarak bilgilendirme yapılıp buna göre kabul etmiş olmadıkça, bu hüküm yazılmamış sayılır. Aynı şekilde, kiracının aleyhine olan bu hüküm, her ne kadar kiracı tarafından bilgilendirilip kabul edilmesine rağmen, Türk Borçlar Kanunu’nun 21’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine aykırı nitelikteyse yine yazılmamış sayılacaktır. Bunun haricinde, Türk Borçlar Kanunu’nun 25’inci maddesi uyarınca, kira bedeline ilişkin genel işlem koşulu niteliğindeki hüküm, dürüstlük kuralına aykırı olarak, kiracının aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikteyse bu da geçersiz sayılacaktır.

içinde sözleşmeyle bağlı olmadığını belirtebilir. Ayrıntılı bil için bkz. OĞUZMAN/ÖZ, C.I, s. 92 vd; EREN, s. 375 vd; HATEMİ/GÖKYAYLA, s. 93 vd; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 425 vd.

254 Sözleşmenin taraflarından birinin, ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak üzere, önceden

tek başına hazırlayıp, düzenleyerek, sözleşmenin yapılmasında diğer tarafa sunduğu standartlaştırılmış sözleşme hükümlerine genel işlem koşulları denir. Tek taraflı olarak düzenlenen, genel ve soyut nitelik arz eden, çok sayıda sözleşme için önceden düzenlenen ve taraflarca, görüşme ve pazarlık yapılmadan, taraflardan biri tarafından sözleşmenin içeri haline getirilmesi istenen sözleşme koşulları olarak da ifade edilen genel işlem koşulları, hukukumuza ilk defa, güçlü olan taraf karşısında güçsüz olan tarafı korumak amacıyla 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 2003 yılında eklenen 6. maddeyle “Sözleşmedeki Haksız Şartlar” başlığı ile girmiştir. Daha sonra sadece tüketicilerin taraf olduğu sözleşmeler de değil, tarafının bir tüketicinin oluşturmadığı sözleşmelerde de geçerli olmak üzere 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda da 20 ile 25. maddeler arasında düzenlenerek yer almıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. ATAMER M. Yeşim, Sözleşme Özgürlüğünün Sınırlandırılması Sorunu Çerçevesinde Genel İşlem Şartlarının Denetlenmesi, İstanbul, 1999, s. 70 vd; HAVUTÇU Ayşe, Açık İçerik Denetimi Yoluyla Tüketicinin Genel İşlem Şartlarına Karşı Korunması, Güncel Hukuk Yayınları, İzmir, 2003, s. 71 vd; EREN, s. 215; ULUSAN İlhan, Genel İşlem Şartlarında ve Özellikle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Haksız Şartlara İlişkin İçerik Denetimi, İstanbul Kültür Üniversitesi