• Sonuç bulunamadı

Gökyüzü, Doğa Olayları ve Astronomiyle İlgili Halk İnanışları

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. GELENEKSEL HALK BİLGİSİ

3.2. Halk İnanışları

3.2.3. Gökyüzü, Doğa Olayları ve Astronomiyle İlgili Halk İnanışları

Trabzon’un kırsal bölgelerinde rastlanılan inanmaların çoğunluğu takvimsel nitelikler taşımaktadır. Ay ve güneş hareketlerine göre geçmişte zamanı biçimlendiren ve hayatlarını buna göre idame ettiren insanlar; bugün bazı konularda, teknolojik gelişmelere rağmen geçmişten gelen mevcut inanç sistemine göre hareket edebilmektedir. Bunlardan en belirginlerinden ay hareketlerine bakıldığında, yeni ayın doğuşunun aydınlık ve bereket getirdiği inancı görülmektedir. Engebeli Doğu Karadeniz coğrafyasında geçmişte aydınlatma araçlarının bu derece yaygın olmaması ve arazi şartlarından ötürü evlerin birbirinden uzak oluşu insanı tabiata bağımlı bir yapıya zorunlu olarak sevk etmiştir. Buna göre ayın aydınlattığı aydınlık geceler diğerlerinden daha uğurlu sayılmaktadır. Ayrıca ayın döngüsel hareketlerine bağlı olarak da birtakım işler sıraya konmaktadır. Buna göre yeni ay başlangıcı uğurlu sayıldığından bir işe başlanacağı zaman genellikle hilalin çıkacağı günler tercih edilmektedir. Ay hilale geçmeden tarlaya tohum ekilmez, tarladan ekin biçilmez, mahsul toplanmaz, yayla yolculuklarına çıkılmaz ve yayladan dönüş de yapılmaz. Ayrıca bu zaman diliminde ağaç kesilmez, tavuklar kuluçkaya basılmaz. Ayın hilale geçip yeni ayın başlamasından önceki süre ay

63

kesimi olarak adlandırılmaktadır. Sonu ve bitişi simgelediğinden bu tarihlerde üretimsel anlamdaki faaliyetlerden kaçınılır (YA, 1984: 7252).27

Gece ay tutulduğu zaman silahlarla ateş edilir. Ay tutulması süresince ezan ve salâ okunur. Böylece tutulan ayın kurtulacağına inanılır.

İlkbaharda ilk işitilen gök gürültüsünde herkes eline geçirdiği bir demir ya da metal parçasını hafifçe ısırır. Böylece gök gürültüsünün tehlikeli olmayacağı ve yıldırım düşmeyeceğine inanılır.

“İlk göğ gürleduğu zaman aluruk bi demir ayaklarumuza sureruk, başumuza sureruk, dişleruk oni. Ağuran yerlerumuz geya geçecek ağrilari, dişlerumuz kayim olacak. Doğudan gürlerse o sene eyi geçecek yazumuz, batudan gürlerse yazumuz eyi geçmeyecek.” (K.K. Fadime Eraydın, Akçaabat)

“Yağmur yağiykan güneş açarsa derlerdi ki çakallar düğun ediyi.” (K.K. Vedat Aydın, Tonya)

“Yağmuru durdurmak için bir çare de kırk bir kel adamı birer birer sayarak bir ipi kırk bir defa düğümleyip kıble duvarına asmakmış” “Ateşe kına dökülürse yağmur durur” (Şevket, 1930: 11; Tan, 1975: 7347). “Dokuz taş oynanırsa yağmur yağmaz” “Yağmuru durdurmak için suya kısrak başı konur ve kızgın sac kapıya atılır” (Çelik, 1998: 35). “Yaylanın veya obanın gençleri akşamleyin toplanır, kuçkuçura töreni için iş birliği yaparlar. Gece çıra veya feneri tutan çırakmancı kemençeci toplanarak yiyeceklerin konacağı kapları veya kazanı taşıyanlar, horoncular ve diğer katılanlardan kapları veya kazanı taşıyanlar, horoncular ve diğer katılanlardan tören topluluğu oluşurdu. Katılanlar, kemençe eşliğinde türkü söyleyerek, horon oynayarak obanın veya yaylanın evlerini teker teker ziyaret ederler, evlerin kapısında yere çömelerek kuçkuçura törenlerinde söylenmesi gelenek haline gelen tekerleme türküleri söylerlerdi:

“Kuçkuçura ne istersin Yağ isterim bal isterim Allah’tan güneş isterim Verisan ver gidelim Vermesan kov gidelim Verenin teknesine bereket

Vermeyeninkine de başım kadar bi pospol (sıçan)” (Canalioğlu, 1997: 71-72).

27 Türk mitolojisinde kutsal olarak kabul edilen ve hakkında birçok inanış ve uygulamanın var olduğu ayın, tedavi edici bir özelliğinin olduğuna inanıldığı görülmektedir. Türk mitolojisinde ve halk inanışları içerisinde ay ile ilgili inanış ve uygulamalar için bk. (Kalafat, 1996b: 133-137).

64

Trabzon’da yaz yağmurunun yaylalarda sıkıntı yaratması sebebiyle, güneş duasının bir kalıntısı olan gusgustera geleneği uygulanır. “Toplanan gençler ev ev dolaşarak tekerlemeler söylerler ve ev sahiplerinden yiyecek isterler. Tekerlemeler güneş açması ve bereketle ilgili istekler, yiyecek verenlere dualar, vermeyenlere tehditler içerir. Toplanan yiyecekler daha sonra topluca yenilir.

Gusgustera ne istersin Yağ ilen bal isterim Allah’tan gineş isterim Laistera gusgustera Vincas olsun yineğiniz Dökülsün kileğiniz

Laistera Maçka Rumcasında “koşarsın çalkarsın”, gusgustera “çömelirsin” demektir. Trabzon’da yaygın olan gelenek “kuçkura”, “guza guza” adlarıyla da bilinir (Emiroğlu, 1989: 114-115). Akçaabat’ta ilkbaharda, Nisan ayının ilk yağmurlarının şifalı olduğuna inanıldığı için toplanıp yıkanılır, ayrıca bu yağmurlarda ıslanmanın sağlık getireceğine inanılır (Kobya, 2014: 381). Of/Doğançay’da yağmur yağması için mezarlıktan alınan herhangi bir taş, köyün köprüsüne atılır (Tursun, 1998: 94). Ayrıca bu bölgede, yağmur yağarken evden dışarıya maşa, sacayağı vb. demir parçaları atılarak yağmurun dineceğine inanılır. Eğer yağış dolu şeklinde olursa tarladaki mahsullere zarar vermemesi için Kur’an okunmaktadır. Ayrıca şiddetli yağmurları durdurmak için suya kısrak başı konduğu da kayıtlarda yer almaktadır (Çelik, 1998: 35). “Çocuklar ellerine bir değnek alıp onun ortasına süpürge bağlar ve ona bir elbise giydirip kadın (kukla) sureti verirler. Bu değneği iki başından iki çocuk tutup kapı kapı gezer, şarkı söylerler” (Kobya, 2014: 280). Çaykara’da “Yazın sobayı yakarken soba dumanı geri verirse ertesi gün hava bozar, yağmur yağar” (Çelik, 2005: 246). Şalpazarı’nda kuraklık olduğu dönemlerde “dereye bir kâfire ait kafatasının yağmur yağacağına, yağmur çok yağar, devamlı olursa, o zaman da dereye bir “piç” in atılacağına inanılır” (Erata, 1975: 7417). İlçede yağmur duasının yapılacağı zaman, önceden civar köylere bildirilir. Dua günü köylerden gelen halk, dereden birlikte taş toplar. “Toplanan 70 bin tane taş sayılır, taşları sayan hocalar taşı o çukura atarlar. Bu törenlerde kadın yoktur. 70 bin taş oldu mu o taşlar alınır bir iki çuvala doldurulur. Derenin kenarına fazla derine gitmeden koyulur” (Çelik, 1999: 453).

“Taşları, dua bilenler okur ve dilleri ile yalayıp, sayar bir çuval veya telis içine doldururlar. Ağzını sıkıca bağlayıp dereye su içine koyarlar. Yağmurlar yağıncaya kadar suda kalır. Eğer yağmur fazla yağarsa, suya bir taşlardan karıştığını iddia ederler. Yalnız kurbanın etini köye getirmezler. Eğer yağmur dinmezse, etten köye geldiğinden şüphelenilir. Yeniden bir kurban daha kesilir” (Erata, 1975: 7417). Şalpazarı’nda yağmur yağmasıyla ilgili “mızrak gurdar” inanışı da bulunmaktadır. “Eskiden burada mızrak gurdar varmış. Onu gurdar gurdamaz bir yağmur, bir kar” (Çelik, 1999: 452).

65

3.2.4. Ay ve Günlerle İlgili Halk İnanışları