• Sonuç bulunamadı

IV. KONU İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.3. ŞER‘Î HÜKÜMLER KARŞISINDA DEVLETİN KONUMU

2.1.1. Bireyin Devlete İtaati

2.1.3.2. Fasık Devlet Başkanına İtaat

Mâverdî, fıskı iki grup içinde değerlendirir: Şehevi arzulara uymaktan kaynaklanan fısk, diğeri şüpheli işlerin işlenmesinden (inanca ilişen veya hak olana aykırı bir yorum ile hareket etme) kaynaklanan fısktır. Ona göre arzu ve şehvete dayalı yasaklananların işlenmesine dayalı fısk hem göreve gelmeye hem de görevde kalmaya engeldir. Yasak fiilleri işlemekle fasık olan devlet başkanı görevden düşmüş olur ve adalet vasfını kazanması sonucu tekrar göreve gelmesi ancak yeni bir biat akdi ile mümkün olur. Fıskın diğer hali ise inanca dayalı şüpheli eylemlerdir. Söz konusu şüpheler hakka aykırı bir şekilde yorumlandığında bu yorumun devlet başkanını görevden düşürüp düşürmediği hakkında iki görüş bulunmaktadır. Bir grup âlime göre bu durum hem göreve gelmeye hem de görevde kalmayaengeldir. Basra âlimlerine göre ise bu, kâdı görevlendirmesi ve şahitliğe engel olmadığı gibi devlet

719 Mâverdî, el-Hâvi’l-Kebîr, VIII, s.474. 720

153

başkanlığı görevine gelme ve görevde kalmaya da engel değildir.721

Mâverdî, inançla alakalı fıskı gerektiren eylemlerin devlet başkanından sadır olması durumuyla alakalı görüşleri aktarmakla yetinip kendi görüşünün ne olduğunu belirtmemektedir. Ancak onun adaleti zedeleyen yasaklı eylemlere dayalı fıskın hem devlet başkanlığı görevine gelmeye hem de görevde kalmaya engel olduğu fikrinde olduğu ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Cüveynî fıskın devlet başkanını kendiliğinden düşürüp düşürmeyeceği hakkında görüş ayrılıklarının olduğunu belirtmektedir. Onun aktardığına göre kimi fakih ve usulcülere göre fısk devlet başkanının (imamın) görevden düşme sebebi, kimisine göre ise fısk kendiliğinden ortaya çıktığı an itibariyle devlet başkanını görevden düşürmemekte ancak ehlü’l-hal ve’l-‘akdin kararı gerekmektedir. Kendisi ise konuyu imamın masumiyeti ve maslahat ile mefsedet açısından ele almaktadır. Ona göre insanlar masum varlıklar değillerdir. İnsanın tabiatı günah işlemeye meyillidir. Devlet başkanı kendi özel hayatında günahlardan korunmuş olmayınca devlet başkanının yerine getirdiği görev itibariyle masum kalmasını düşünmek uzak bir ihtimal olur. Bundan ötürü fıskın mutlak anlamda devlet başkanını görevden düşürmesi veya görevden alınmasına gerekçe sayılmasını imametin gerçekleştirmek istediği maksatlara uygun olmayacağını belirterek doğru bulmaz.722

Cüveynî, fıskı nadiren işlenen günahlar ile toplumu etkileyen alanen işlenen günahlar olmak üzere iki kısımda değerlendirir. Onun nadiren işlenen günahlardan kastettiği bireyin kendisini bağlayan, toplum ve devlet hayatını olumsuz etkilemeyip açığa çıkmayan günahlardır. Cüveynî’ye göre takvayı devlet başkanlığında devam şartı olarak görmek, işlenen günahlarla devlet başkanının görevden düşeceği hükmü, insanlar arasında gruplaşmalara sebebiyet verir ve onları bir kişinin egemenliğinde/itaati altında toplanmaya engel olur. Çünkü içinde yaşanılan asırda fıskı gerektiren günahlardan arınmış bir kişi bulmak imkânsızdır.723

Cüveynî, fıskın devlet başkanını görevden düşürecek bir sebep olabilmesi için belli şartların olgunlaşması gerektiğini belirtir. Ona göre fısk isyana, hıyanete,

721 Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultâniyye, s.42-43. 722 Cüveynî, el-Ğiyâsî, s.271-274.

723

154

düşmanlığın yayılmasına, fesadın ortaya çıkmasına, hakların iptaline, hadlerin işlenmez olmasına, mazlumların kendi hakları için başvuracağı kapı kalmamasına ve düzensizliğin büyük sorun olmasına sebebiyet veriyorsa hüküm farklılık arz eder. Cüveynî’ye göre devlet başkanlığının varoluş amacı yukarıdaki olumsuzlukların önüne geçmektir. Eğer devlet başkanının hal ve hareketleri bu olumsuzlukların sebebi olacaksa insanların başıboş bırakılmaları zalime yardımcı ve haksızlıklara destek veren birinin hükmü altında yaşamaya terk etmekten daha iyidir.724

Dolayısıyla Cüveynî, kusur, küçük ve devamlı olmayan büyük günahların hal‘ veya inhila‘ı (görevden düşmeyi) gerektirmediğini ancak fıskta devamlılığın yukarıdaki olumsuzluklara sebebiyet verip akıl ve düşünceyi bozacak dereceye varması durumunda hal‘ ve inhila‘ı gerektireceğini söyler.725

O, ara sıra işlenen büyük günahların azle sebep olmayacağını belirtmekle kendisinden önceki bazı mezhep âlimlerinden (yukarıda aktardığımız gibi Mâverdî bu âlimlerdendir) görüş olarak ayrıldığını kendisinin ifadelerinden anlamaktayız. Cüveynî bu şekilde fıskın mutlak olarak devlet başkanının azli için bir gerekçe olarak görülmemesi gerektiğini, azle sebep olabilmesi için bazı şartları iktiza ettiğini belirterek devletin maslahatı için yaşanılan asrın da durumuna göre bir çözüm üretmiştir. Böylelikle Cüveynî’nin, kusur ve küçük günahlara dayalı fıskın devlet başkanına itaatin gerekliliğine mani olmadığı, imametin maksatlarına aykırı olumsuz şartlara sebebiyet veren fıskın ise itaate engel olduğu görüşünü ileri sürdüğünü söyleyebiliriz.

Nevevî ise fısk sebebi ile devlet başkanının görevden düşmeyeceği hususunda ehli sünnetin icmasının olduğunu belirtir. Şâfiî mezhebi içerisindeki görevden alınacağına yönelik aktarımları icmaya muhalif yanlış görüş olarak görür. Nevevî’nin bu sonuca varmasındaki gerekçe mefsedettir. Ona göre böyle bir devlet başkanının görevden düşmesi veya alınması daha fazla kan ve fesada yol açacaktır.726 Ensâri de devlet başkanının (imamın) fısık sebebiyle görevden düşmeyeceğini belirtir.727

Şâfiî Mezhebi içinde fıskın azli gerektirip gerektirmediğine yönelik görüşlerin farklı zamanlarda farklı bir hüviyet kazandığını görmekteyiz. Mâverdî

724 Cüveynî, el-Ğiyâsî, s.275-276. 725 Cüveynî, el-Ğiyâsî, s.276.

726 Nevevî, Minhâc Şerhu Sahîhi’l-Müslim, XII, s.229. 727

155

eylemlere dönük fıskın (arzu ve şehvete dayalı günahların), devlet başkanını kendiliğinden görevden düşürdüğünü söylemiştir (fiilin işlenmesi ile görevden düşmesi için ayrıca ehlü’l-hal ve’l-‘akdin toplanıp karar almasına gerek yoktur). Cüveynî, böylesi bir mutlak hükmün, yaşadığı dönemdeki toplumun gerçekleriyle beraber düşünüldüğünde mefsedete yol açıp, imamet ile gerçekleştirilmek istenen maksada hizmet etmediği gerekçesiyle konunun iki kısımda ele alınıp fıskın devam etmesi ve devlet ile topluma zarar verecek düzeye gelmesi gibi şartların oluşması durumunda azil sebebi sayılması gerektiğini belirtmiştir. Böylelikle fıskın azil sebebi olması şeklindeki mutlak hükmü şartlara bağlayarak yumuşatmıştır. Nevevî dönemine gelindiğinde ise mevcut şartların etkisiyle artık fısk azil sebebi olmaktan çıkarılmıştır. Fasık devlet başkanına itaat edileceği konusu da böylesi bir devlet başkanın görevde kalıp kalmamasıyla paralellik arz etmektedir.