• Sonuç bulunamadı

IV. KONU İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.3. ŞER‘Î HÜKÜMLER KARŞISINDA DEVLETİN KONUMU

2.1.2. Bireyin Devlete İtaatsizliği

Devlet birey ilişkisinde ele alınması gereken bir diğer husus itaatsizlik ve ayaklanmadır. Devlete itaatin asıl olmasının yanında bu itaatin sınırsız olmadığını yukarıda belirtmiştik. Dolayısıyla bireyin itaat edemeyeceği / etmemesi gereken durumlardaki tavrının belirlenmesi konunun bir diğer yönünü oluşturmaktadır. İtaatsizlik ile ayaklanma aynı anlamda değerlendirilmemelidir. İtaatsizlik ayaklanmaya nazaran daha genel bir anlama sahiptir. İtaatsizliğin içinde ayaklanma olduğu gibi sivil itaatsizlik gibi pasif direnişlerde bulunmaktadır. Biz bu kısımda fıkhın bir konusunu teşkil eden bağiy ve hükümlerine değinmeyeceğiz. Sadece devlet başkanına itaatsizlik ve ayaklanmanın imkân ve şartlarının Şâfiî mezhebi içerisinde nasıl değerlendirildiğine dair tespit edebildiğimiz verileri aktaracağız.

İtaatsizliğin hükmü devlet başkanın adil, zalim, fasık ve kâfir olarak vasıflandırılması durumlarına göre değişmektedir. Adil devlet başkanına itaatin farz kapsamda değerlendirildiğini aktarmıştık.734Adil bir devlet başkanına karşı itaatsizlik

söz konusu olmayıp ayaklanma veya başkaldırı (belli şartları taşıması şartıyla) suç (bağiy suçu) sayılmıştır. Kâfir devlet başkanına karşı ayaklanma ise yukarıda Askalânî’den aktardığımız gibi gücü yetenler için vucubiyet hükmü taşımakta, güç yetiremeyenler ise hicret etmeleri gerekmektedir.735

Cüveynî zalim devlet başkanına başkaldırı hakkında şu cümleleri sarf etmektedir: “İmametle çarpışma hususunda, (imamın) cinayetleri arttığında,

kabahatleri çoğaldığında, zulüm ve keyfi yönetimi yayıldığında, ayıpları ortaya çıktığında, sık sık tökezlediğinde, toprakları kaybetmeye sebep olacağı korkusu oluştuğunda, İslam’ın dayanakları bölündüğünde ve bağilerin hakkından geleceği gibi onun hakkından da gelebilecek bir imam atayamadığımızda ülkedeki bireyleri ayaklanma için harekete geçme noktasında serbest bırakamayız (ayaklanma serbestliğine sahip değildir). (Zira) bu şekilde davrandıklarında zulmetmiş, daha fazla zorluğa ve fitneye sebep olmuş olurlar.”736

734 Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultâniyye, s.16. 735 Askalânî, Fethü’l-Bârî, XIII, s.123. 736

157

Yukarıda Cüveynî’den yaptığımız alıntı iktidara karşı yapılacak hamlenin imkânı ve zamanı hususunda bazı bilgiler içermektedir. Ona göre kendisinin zikrettiği şartların oluşması durumunda ilke olarak böyle bir yol (ayaklanma) seçmek hakkı vardır. Cüveynî’nin düşüncesinin merkezinde toplumsal birlik ve huzurun sağlanması önceliğinin yattığını görüyoruz. Ümmeti etrafında toplayan ve harekâtı başarıyla sonuçlandıracak alternatif bir imamın varlığını ayaklanma şartları içerisinde zikretmesi bunun işaretidir. Başarısız bir harekâtın sonucunda oluşacak tablo, değiştirilmesi istenen resimden daha kötü olacağından bireylerin kendi başlarına harekâta geçmelerini istememesi yine toplumsal birlik ve huzuru olabildiğince sağlamaya yöneliktir. Cüveynî, iyiliği emredip kötülüğe engel olacak, kendisine itaat edilen ve insanların kendisine tabi olduğu bir kişinin olması durumunda737 bireylere kapadığı ayaklanma kapısını açmaktadır. Liderliği toplum tarafından kabul görmüş, elinde güç bulunduran bir kişinin öncülüğünü şart koşması hareketin başarı oranını yükseltme ve devrilen iktidardan sonra oluşacak iktidar boşluğunun önüne geçmek istemesindendir. Cüveynî’nin, tek tek bireylerin güçlerinin kanalize edilmeden girişecekleri bir hamleden onları alıkoymasının sebebi, onların başvurduğu bu yolun başarı ihtimalinin düşük olması ve başarılı olsalar bile imameti belirleme konusunda oluşacak kaosu engellemek istemesidir. Bu görüşleriyle O, sorumluğunun şuurunda olan bir âlimin taşıması gereken hassasiyet ve dikkati taşımaktadır.

Cüveynî’nin ifadelerinde geçen bir diğer husus “itaat”in aynı zamanda meşruiyyet’in gerekçesi olarak görülmesidir. Yukarıdaki pasajda geçen “bağilerin

hakkından geleceği gibi onun hakkkından gelebilecek bir imam atayamadığımızda”738

cümlesinden, devlet başkanının yapıp ettiklerinden dolayı baği konumuna düştüğü görülmektedir. Diğer yandan toplumu birleştirerek, halen de görevde olan devlet başkanına ayaklanacak kişi (yeni imam) için “itaat edilen

adam”739 nitelemesi yapmaktadır. Bu nitelemelerle Cüveynî, her ne kadar makamı işgal etse de devlet başkanını, yapıp ettikleriyle itaat edilecek bir kişi olarak değil, cezalandırılması gereken bir bağiy olarak görmektedir. İtaat edilmeyecek bir konuma

737 Cüveynî, el-Ğiyâsî, s.283. 738 Cüveynî, el-Ğiyâsî, s.282. 739

158

düşmesi onun meşruiyyetini yitirdiği anlamına geldiğine göre yapılan ayaklanma da “ulu’l-emre itat ediniz”740

ayeti kapsamında değerlendirilmeyerek, devlet başkanına itaatsizlik ve isyan olarak görülmeyecektir. Cüveynî’nin bu şekildeki görüşü kendisinin zalim ve fasık devlet başkanının azli hakkındaki görüşleriyle uyumluluk arz edip bu konudaki görüşlerinin devamı niteliğini taşımaktadır. Nitekim o yukarıda açıkladığımız üzere fasık devlet başkanının azlini belirli şartlara bağlamıştır. Söz konusu şartlar aynı şekilde bireylerin kendisine karşı girişecekleri bir hamlenin de şartlarıdır.

Müteahirin Şâfiî fakihlerinin fasık ve zalim devlet başkanına itaat edilmesi gerektiğine yönelik görüşlerinin mefhumu muhalifinden onların itaatsizliğe veya ayaklanmaya cevaz vermediklerini söyleyebiliriz.741 Nitekim Nevevî, adil veya zalim devlet başkanın şer‘e uygun emir ve nehiylerine uyulması gerektiğine dair görüşünden742

de anlaşılacağı üzere zulüm, itaatsizlik veya ayaklanma için gerekçe olarak gösterilmemektedir. Benzer sonuca fıskın azil sebebi sayılıp sayılmayacağı hakkında yukarıda yer verdiğimiz Nevevî’nin görüşlerinden de varılmaktadır. Ona göre fısık devlet başkanını görevden düşürmeye veya almaya sebep değildir. Çünkü fıskın buna sebep olarak gösterilmesi, içinde yaşanılan durumdan daha fena ve kötü durumların yaşanmasına, daha fazla kanın akıtılmasına sebebiyet verecektir.743

Cüveynî ile Nevevî’yi bu konuda aynı zeminde buluşturan mefsedettir. Cüveynî’nin başkaldırıyı gerektiren şartların oluşmasından sonra bile ayaklanmayı belli şartlara bağlaması, var olan durumdan daha kötü sonuçların önüne geçmek istemesindendir. Aynı gerekçeye dayanarak Nevevî şart ileri sürmeksizin başkaldırıyı caiz görmemektedir.

Askalânî biat edilen imama karşı isyan etmeyi zalim ve fasık olmasına rağmen uygun görmemekle beraber744

zalim devlet başkanının kişinin can, mal ve

740 en-Nisa 4/59.

741 Bk. Nevevî, Ravda, II, s.62; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, I, s.607. 742 Nevevî, Ravda, VII, s.267.

743 Nevevî, Şerhu Sahîhi’l-Müslim, XII, s.229. 744

159

ailesine kastetmesi durumunda kişinin gücü yettiği kadarıyla bunları koruma hakkı bulunup itaatsizlik edebileceğini belirtir.745