• Sonuç bulunamadı

Devlet İdaresinin Sahip olduğu Yetkinin Özelikleri

IV. KONU İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.2. DEVLET İDARESİNİN OLUŞUM VE MEŞRUİYYETİNDE BİREY

1.2.2. Devlet İdaresinin Yetki ve Özellikleri

1.2.2.2. Devlet İdaresinin Sahip olduğu Yetkinin Özelikleri

Hükümet yetkilerinin özelliklerini bireyle alakalı oluşuna göre ele alacağız. Bireyle bağlantılı olması açısından yetkinin özelliği emredici ve bağlayıcı olmasıdır. Burada yetki derken her yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tümünü kast etmekteyiz.

275 Özet olarak Beyâtî, en-Nizamü’s-Siyâsî, s.163.

276 konuyla yapılmış çalışma için bk. Mevlüt Uyanık, İslam Siyaset Felsefesinde Sivil İtaatsizlik

Kavramı -Hasan el-Basrî Örneği-, Otorite Yayınları, Üçüncü Baskı, Antalya 2014.

277

63

1.2.2.2.1. Emredicilik

Emretmenin biri amir diğeri memur olmak üzere iki tarafı olması gerekir. Hükümet amir, bireyler de memur konumundadırlar. Hükümet yetkisi itaat makamı olmasından da kaynaklı olarak emredicidir. Hükümetin kendi işleyişinde üst kademeden alt kademeye doğru emredici bir ilişki olduğu gibi hükümetten bireylere yönelen bir yön de bulunmaktadır. Bireyler hükümete itaatten ötürü meşru emirlere uymakla mükelleftirler.

Devlet başkanı yetkisinin emredici özelliği, makamının itaat makamı olmasından kaynaklanmaktadır. Devlet başkanının yetkisinin emredici olmasını sağlayan Şârî’dir. Şârî‘in devlet başkanı makamını itaat edilmesi gereken bir makam olarak belirlemesi ona bu özelliği kazandırmaktadır. Diğer bir deyişle devletin bireyler üzerinde emredici bir yetkiye sahip olması devletin bireylerin naibi olmasından kaynaklanmamaktadır. Nitekim Gazzâlî, hâkimin (hüküm koyucu) Allah olduğunu belirtirken, Peygamber, devlet başkanı (sultan), efendi, baba ve kocanın bir şeyi emredip vacip kılmalarıyla o şeyin vacip hale gelmediğini belirtir. Ona göre bunların yetki alanındakiler üzerinde emirlerinin vacip oluşu ancak Allah’ın bunlara itaati vacip kılmasıyla vacip (bağlayıcı) olur.278

Bu görüşüyle o, devlet başkanının emretme yetkisinin kaynağının ümmet olmadığını, Şârî olduğunu belirtmektedir.

1.2.2.2.2. Bağlayıcılık

Hükümet yetkisinin emredici olması zorunlu olarak emredilen tarafı bağlayan bir yönünün olması sonucunu doğurmaktadır. İtaat edilen ve emredici yetkiye sahip olan hükümetin kararları bireyleri bağlamaktadır. Ancak kararlarının bağlayıcılığı mutlak değildir. Kararlar ancak hukuka uygun olduğunda bireyi bağlamaktadır. Bağlayıcı oluşunun da biri dünyevi (zahiri) diğeri uhrevi (batınî) iki yönü bulunmaktadır. Devletin verdiği kararların bağlayıcı oluşuna dair şu örnekleri verebiliriz:

Sahipsiz çocuk (lakît): Bir kimse sahipsiz bir çocuğu malıyla beraber bulursa

onu kâdıya götürmelidir. Çocuğu bulan kişi güvenilir biriyse çocuğa malından

278

64

iyilikle nafaka da bulunması için kâdı çocuğu bulana verir. Çocuğun malı yoksa devlet (vali) çocuğa bakana nafaka vermelidir. Devlet (vali) bunu yapmaz veya yapamazsa çocuğu bulan kişi kadıya gidip kendisinin çocuğa nafaka vermesi için - çocuk büyüdüğünde kendisine ödeyebilsin diye- karar çıkarmasını isteyebilir. Böyle yapmazsa çocuğa gönüllü olarak bakmış olur.279

Dolayısıyla ileride çocuktan hak talebinde bulunabilmesi ve çocuğun borç altına girebilmesi için kâdı kararı gerekmektedir. Kâdının verdiği karar ise çocuk aleyhine hüküm niteliği taşıyıp bağlayıcıdır.280

Tahkim: Bu meseleye göre bireyler aralarındaki anlaşmazlıkları yargıya

götürmeden bilgisine güvendikleri kâdılık şartlarını taşıyan birisine iletebilirler. Hâkim de tarafların rızasına binaen karar verebilir. Ancak tahkim ile verilen kararın bireyleri bağlayan bir yönü bulunmamaktadır.281

Aksine kâdı’nın (devletin resmi görevlisinin) kararı tarafların rızasından bağımsız olarak onları bağlamaktadır.

Olağanüstü durumlarda devletin icbarı: Devlet zor zamanlarda bireylere

müdahale edebilmektedir. Örneğin devlet, herkesin muhtaç olduğu bir zamanda malı olandan malını malının ihtiyaç fazlasını alma, bilgisizliğin yaygın olduğu bir zamanda kadılık vasfı taşıyana zorla kâdılık görevi verme yetkisi bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda ilgili bireylerindevletin kendilerini bağlayan böyle bir kararına itiraz etme hakları bulunmamaktadır.282

Zalim devlet başkanına zekât verilmesi: Şirbînî’ye göre devlet başkanı

“zahir malları devlete vereceksiniz.” dediğinde zalim bile olsa bireyin devlete itaat etme zorunluluğundan ötürü zekâtını devlete vermek zorundadır. Aksi takdirde ben kendim ödeyeceğim dese bile devlet kendisinden zorla alabilir.283

279 Şâfî, el-Ümm,VII, s.612.

280 Kayıp veya kiralanan hayvanın bakımı konusunda hayvan sahibinin kayıp olması durumunda

hayvanı bulan veya kiralayan hayvan için yaptığı harcamaları hayvanın sahibinden ancak hâkimin kararından sonra sahibinden alabilir. Hakim kararı olmadan yaptıkları gönüllü olarak yaptığı kısma girer ve hukuki bir talep söz konusu olmaz. bk. Şâfiî, el-Ümm, V, s.70; V, s.143; IV, s.430; V, s.294-295.

281 Bk. Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, IV, s.507. 282 Bk. Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, IV, s.499. 283

65

Bu örnekler hükümet yetkisinin bireyler üzerinde bağlayıcı kararlar alma özelliğine sahip olduğunu göstermeye kâfidir. Hükümet yetkisinin mahiyet itibariyle bağlayıcılığı hakkında İmam Şâfiî konuyla alakalı şu cümleleri sarf eder: “Hâkimin

hükmü doğru ihtimali olduğunda caiz görürüz. Hatalı olduğunda caiz görmeyiz…Vali de aynı şekilde gerekli incelemeyi yaparak bir iş yaptığında uygun görürüz. Ama velayeti altındaki birinin malı hakkında inceleme yapmadan iş yaptığında red ederiz”.284

İmam Şâfiî, ifadelerinde biri yargı diğeri yürütmeden olmak üzere iki organı zikretmekte ve onların verdiği kararları yargısal ve idari kararlar ayrımı yapmaksızın isabeti hakkında aynı hükmü vermiştir. Onun verilen kararın isabetli olmadığını vurgulayan “red ederiz” ifadesinden her ne kadar devlet tarafından bir karar sadır olmuşsa da bu kararın uhrevi sorumluluğu kaldırmadığını sırf devletten sadır olmasının onu doğrulamadığını kastettiği anlaşılmaktadır. Nitekim İmam Şâfiî başka ifadelerinde hâkimin zahire göre hüküm verdiğini, hükmün gerçeğe aykırı olması durumunda sorumluluğun lehine karar verilen şahsa aitt olduğunu belirtmektedir.285

Bu ifadelerinden aleyhine karar verilen şahsın karara uyma yükümlülüğünün ise zahirî anlamda devam ettiğini anlıyoruz.