• Sonuç bulunamadı

Farklı İdeolojik Eğilimler Karşısında Hür Sendikacılığı Koruma Çabası

II. BÖLÜM

2. AVRUPA SENDİKALAR KONFEDERASYONU’NUN KURULUŞ SÜRECİNDE

2.2. Farklı İdeolojik Eğilimler Karşısında Hür Sendikacılığı Koruma Çabası

Önceki başlıklarda da değinildiği gibi, ideolojik farklılıklar sendikal anlamda Avrupa düzeyinde büyük bir işbirliği için ciddi engeller oluşturmuştur. Konunun uluslararası sendikal hareket boyutunun ele alındığı aşamada yüzeysel olarak değinilen uluslararası sendikal yapılar arasındaki ideolojik farklılıklar, ortak bir Avrupa emek örgütü kurulmasının önündeki en önemli engeller arasında yer almıştır. Bu dönemde faaliyet gösteren üç farklı uluslararası örgütün, Avrupa bütünleşme sürecine

yaklaşımının birbirinden farklı olması, bölgesel düzeyde tamamen ortak hareket edilmesini ve kurulacak olan yeni sendikal yapının herhangi bir ayrım gözetilmeksizin Avrupalı tüm işçileri temsil etmesini önlemiştir. ICFTU ve WCL, her ne kadar en başından beri Avrupa bütünleşme sürecine ilişkin pozitif bir yaklaşıma sahip olmuşlarsa da iki örgüt arasında yöntem ve ideoloji açısından önemli bir ayrışma yaşanmış, bu durum tamamen ortak bir hareket alanının önüne geçmiştir. Daha önce de üzerinde durulduğu gibi hür sendikalar ile Hristiyan sendikalar arasında kimi zaman artan çabalara rağmen iletişim son derece zayıf kalmış, ortak mutabakat tam olarak sağlanamamıştır. WFTU etkisindeki sendikalar ise Sovyetler Birliği’nin tutumuyla da örtüşen bir şekilde Avrupa bütünleşme sürecine karşı çıkmış dolayısıyla ICFTU’nun ve WCL’nin konuyla ilgili tutumunu eleştirmişlerdir. Bu sendikalar Anti-bütünleşmeci bir anlayışla 1957 yılında Tekellerin Avrupası adında bir eylem komitesi oluşturmuşlardır (Cajo, 1993: 17).

1960’lı yılların sonu ve 1970’li yılların başı itibariyle özellikle Hristiyan sendikal hareketi içerisinde gözlemlenen sekülerleşmeye paralel olarak ICFTU ve WCL arasındaki ideolojik çekişme yerini uzlaşma ve diyalog çabalarına bırakmıştır. Yıllar içerisinde Hristiyan sendikaların görüşleri sosyal demokrat sendikalara yakın hale gelmiştir. Benzer şekilde bazı WFTU üyesi sendikaların Avrupa bütünleşme sürecine yaklaşımlarında da bir yumuşama yaşanmış, bu dönüşüme paralel olarak WFTU etkisindeki bazı sendikalar da Avrupa Komisyonu tarafından tanınmışlardır. Bunun üzerine Fransa’dan CGT ve İtalya’dan CGIL, Brüksel’deki irtibat bürolarını kurarak Topluluk düzeyinde faaliyetler gerçekleştirmeyi hedeflemişlerdir. 1960’ların sonunda Avrupa düzeyinde birçok sendikanın Brüksel’de kendi irtibat büroları kurulmuştur (European Communities, 1984: 3; Cajo, 1993: 15; Gabaglio, 2003: 31-32).

Özellikle Hristiyan eğilimli sendikalarda yaşanan dönüşüm, sosyal demokrat ve Hristiyan sendikaları kapsayan bir Avrupa örgütünün oluşturulabileceğine dair umutları arttırmıştır. Hristiyan sendikalar arasında Avrupalı bir konfederasyon planı 5-6 Şubat 1972 tarihleri arasında Lahey’de düzenlenen bir toplantıda gündeme alınmıştır. Gizli olan bu toplantı yeni bir Avrupa emek örgütüne dair birçok tartışmanın filizlenmesine de öncülük etmiştir. Bu toplantıda ICFTU ve WCL arasında daha önce gerçekleştirilen görüşmelerin uyumlaştırılması ve somutlaştırılması adına bir niyet beyanı da ortaya konulmuş, kurulacak olan yeni Avrupa örgütü hakkında prensipte anlaşmaya varılmıştır.

Hristiyan sendikalar ilk etapta bu oluşumun bir parçası olmak için istekli davranmış ancak özellikle ILO’da temsil üzerine yaşanan çatışmalar bu ilerlemenin önünü kesmiştir (Dgryse ve Tilly, 2013: 19).

Hristiyan sendikaların yeni kurulacak olan Avrupa örgütüne doğrudan dâhil olmasına dair çekinceler sadece WCL’nin tutumu doğrultusunda değil, ICFTU içerisindeki sendikaların dile getirdiği kaygılar nedeniyle de gerçekleşmiştir. Sosyal demokrat sendikalar için Hristiyan sendikalar her ne kadar WFTU etkisindeki sendikalara oranla daha kabul edilebilir olsalar da Hristiyan eğilimli sendikaların yeni kurulacak Avrupa örgütüne dâhil edilmemesi konusunda bazı ICFTU üyeleri ısrarcı davranmışlardır. ICFTU bünyesindeki bazı sendika liderleri yeni örgütün Hristiyanlara açılmasının WFTU etkisindeki sendikalar için de bir yeşil ışık anlamına geleceğini belirtmiş ve ideolojik anlamda verilecek bir tavizin önünün alınamamasından korkmuşlardır. Böylesi erken bir açılımın örgütün etkin işleyişi için vazgeçilmez olan içsel uyuma engel teşkil edeceğini iddia etmişlerdir. Dolayısıyla, her şeyden önce yeni kurulacak olan örgütün yapısal anlamda güçlü bir temele dayandırılması gerektiği ve üzerine tartışılacak konuların da bu doğrultuda belirlenmesinin yerinde olacağı dile getirilmiştir (Barnouin, 1986: 19; Degryse ve Tilly, 2013: 19- 20).

Süreç içerisinde belirtilen yöndeki endişelerin yersiz olmadığı anlaşılmış, Doğu Bloğu ülkeleri ve sendikalarıyla ilişkiler gündeme gelmiştir. Özellikle TUC, oluşturulacak olan yeni örgütte daha geniş bir anlayışın hâkim olması gerektiğini savunurken, Hristiyan eğilimli ve WFTU etkisindeki sendikaların dışlanmadığı bir yapının savunucusu olduğunu belirtmiştir. Avrupa’daki en büyük işçi sendikası olması nedeniyle TUC’un bu tutumu yeni kurulacak örgütün coğrafi ve ideolojik anlamda genişlemesinde etkili olmuştur (Jacobs, 1973: 124; Gabaglio, 2003: 32). Böyle bir tartışmanın başlamasının ardından WFTU etkisindeki sendikaların yeni kurulacak örgüt içerisinde yer almak istedikleri daha açık bir şekilde görülmeye başlamıştır.

Yeni örgütün kuruluş aşamasında ideolojik farklılıkların etki ettiği başka bir tartışma da kurulacak olan örgütün ismi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Süreç ilerledikçe yeni örgüte verilmesi muhtemel isim üzerinde tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışma aslında örgütün rolüyle birlikte bir dizi farklı politik ve ideolojik tartışmayı da simgelemiştir. Tartışma, hür (free) kelimesinin yeni örgüt ismine eklenip eklenmeyeceği sorusu etrafında odaklanmıştır (Barnouin, 1986: 19). Alman, Fransız,

Avusturya ve İsviçre sendikaları, ICFTU’nun bugüne kadar Avrupa politikalarına yönelik gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlerin sürekliliğini yansıtması ve yeni kurulacak örgütle WFTU etkisindeki sendikalar arasındaki mesafenin belirlenmesi açısından hür ifadesinin yeni örgütün ismi içerisinde yer alması gerektiğini savunmuşlar. Bu tutum az da olsa Hristiyan sendikaların geleneksel ayrılığını da temsil etmiştir. Kısaca hür kelimesinin kullanılması örgütün Hristiyan eğilimli ve WFTU etkisindeki işçi konfederasyonlarına açılmasından kaçınmak için doğrudan bir niyetin altını çizmiştir (Barnouin, 1986: 19). Örgütün oluşumu aşamasında yeni kuruluşun isminde ICFTU ile bir bağ olması ve hür ifadesinin kullanılması DGB’nin öncelikleri arasında yer almıştır (Degryse ve Tilly, 2013: 21).

Belirtmek gerekir ki yeni kurulacak örgütte Hristiyanların yer alması kısmen kabul edilebilirken, WFTU etkisindeki sendikaların kurulacak olan örgütte yer alma ihtimalleri çözümü zor çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur. WFTU etkisindeki sendikaların, Avrupa bütünleşmesi doğrultusunda oluşturulan kuruluşları Soğuk Savaş’ın bir yansıması ve ABD’nin Batı Avrupa üzerindeki etkisini daha da genişletmek için kullandıkları bir araç olarak görmeleri sendikalar arasındaki politik ayrımı oldukça sert bir noktaya taşımıştır. Ancak WFTU üyesi tüm örgütler aynı görüşü paylaşmamış, bazı sendikaların ETUC’a kabul edilmek için erken bir aşamada tutumlarını değiştirdikleri görülmüştür. Ancak Avrupa konusunda ETUC ile uyumlu bir çizgiyi kabul eden WFTU etkisindeki sendikalara dâhi yeni örgütün kuruluş sürecinde sıcak bakılmamış, komünizmle uyumlu politikaların örgütün içine sızmasından endişe edilmiştir.

2.3. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Sınırlı Kalmayan Bir Avrupa Örgütü Talebi