• Sonuç bulunamadı

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun Avrupa Düzeyinde Toplu Pazarlık

IV. BÖLÜM

1.1. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun Avrupa Düzeyinde Toplu Pazarlık

Sendikaların ekonomik bütünleşmenin, sosyal bütünleşmeyle bir bütün olarak görülmesi yönündeki talepleri Avrupa düzeyinde toplu pazarlık beklentilerini de kaçınılmaz kılmıştır. Bu doğrultuda Avrupa’da toplu pazarlığın ulusötesi koordinasyonunun altında yatan mantığı anlamak için, Avrupa bütünleşme sürecinin ve anlamının önemine dikkat çekilmiştir. Valeria Pulignano, konuyla ilgili tartışmalara

“bütünleşme”nin kelime anlamı üzerinden yaklaşmıştır. Bu doğrultuda parçalardan tek bir bütün oluşturmak, bütünleşme sürecinin kilit özelliği olarak belirtilmiştir.

Dolayısıyla Pulignano, bütüncül bir işgücü piyasasını, dış sınırları olan ancak iç sınırları olmayan, engelsiz bir işgücü piyasası olarak tarif etmiştir. Avrupa Birliği’nin ekonomik bütünleşmesinde ise ekonomik piyasaların ve uygulamaların coğrafi sınırlarını kaybederek “tek bir ekonomik alan” olarak işlev görmesine dikkat çekmiştir (2010:

574-575). Ayrıca bütünleşmiş bir Birlik ekonomisi yanında bütünleşmiş bir sosyal alanın gerekliliği üzerinde durulmuştur. Dolayısıyla Birlik içerisinde toplu pazarlık mekanizmasının Avrupalılaşması ve ortak bir toplu pazarlık sistemi doğal bir beklentiyi temsil etmiştir.

Kurulduğu ilk yıllardan itibaren ETUC, sosyal taraflara karar alma süreçlerinde meşru taraflar olarak içsel bir rol verilmesi gerektiğine dair taleplerini dile getirmiş, bu yöndeki faaliyetler üzerine yoğun çaba harcamıştır. ETUC, sosyal diyaloğa ilişkin vizyonunu, Topluluk sosyal politikaları üzerindeki etkisi bağlamında Avrupa düzeyinde toplu pazarlık adına önemli bir platform olarak değerlendirmiştir. Dolayısıyla ETUC, Topluluğun geleneksel karar alma süreçlerinin ötesinde bağımsız bir yapı oluşturulması

ve sosyal tarafların sosyal politikalar üzerinde daha fazla etki sahibi olmaları gerektiğini savunmuştur. Kısaca Avrupa düzeyinde toplu pazarlığı, sosyal politikalar üzerinde tam bir kontrol şansı tanıyan politik bir strateji olarak değerlendirmiştir. Böylece ETUC, Topluluk politikaları üzerinde baskı unsuru olmanın ötesinde, politika belirleme işlevinin açık bir aktörü olmayı hedeflemiştir (Kinnock, 1993: 16).

ETUC’un Topluluk düzeyinde standartların oluşturulması yönündeki hedefinin hangi yöntemler aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışıldığı sıklıkla tartışılan konular arasında yer almıştır. Belirtilen anlamda ilk olarak doğrudan toplu sözleşmeler yoluyla bir pazarlık şansının mümkün olup olmadığı sorgulanmıştır. Bu doğrultuda yeterli sayıda işverenin sosyal taraflar arasındaki etkileşim yoluyla toplu sözleşme yapmaya ikna edilmesi amacıyla gerçekleştirilebilecek müzakerelere dikkat çekilmiştir. Diğer bir yaklaşımda ise dolaylı olarak karar mekanizmalarını ve politikaları etkilemek yoluyla bir standart geliştirme çabası ön plana çıkmıştır. Bu yaklaşım altında Topluluk mevzuatı aracılığıyla talep edilen düzenlenmelerin oluşturulması hedeflenmiştir. ETUC, özellikle dolaylı yaklaşım yoluyla Topluluk düzeyinde bir standart oluşturma hedefine öncelik vermiştir. ETUC’un bu çabaları belirli dönemlerde Komisyon tarafından dikkate alınmış, belirli alanlarda çeşitli düzenleme girişimlerinin ortaya çıktığı görülmüştür (Cajo, 1993: 41).

ETUC’un Avrupa düzeyinde ortak bir pazarlık stratejisi geliştirme çabası zor ve yorucu bir süreci temsil etmiştir. Birçok faktör hem Topluluk üzerinde ortak bir pazarlık kurumu oluşturmayı zorlaştırmış hem de ETUC içerisinde üyeler arasında konuya ilişkin mutabakat sağlanmasını engellemiştir. ETUC’un çoğulcu bir üye tabanına sahip olması ve ETUC içerisindeki üyelerin birçok farklı ülkeden ve çeşitli sendikal geleneklerden gelmesi belirtilen sorunların temelini oluşturmuştur. ETUC üyelerinin farklı ülkelerden olması, farklı ulusal mevzuatları ve uygulamaları örgüt stratejileri üzerinde etkili hale getirmiştir. Ülkeler arasında iş kanunlarına yönelik farklı uygulamalar, ülke mevzuatlarının işletmeler tarafından uygulanması aşamasındaki çeşitlilik, birbirinden farklı kaynakların ve tutumların varlığı da tek bir standart geliştirme noktasında engel oluşturmuştur. Ayrıca sendikal hak ve özgürlüklerin ülkeler arasında farklı seviyelerde tanınması, toplu pazarlık kurumunun farklı ülkelerde farklı şekillerde işletilmesi de Topluluk seviyesinde ortak pazarlık stratejileri geliştirilmesi aşamasında sorun haline gelmiştir (Cajo, 1993: 40-41).

Buna karşın ETUC yukarıda tartışılan sorunları, ortak toplu pazarlık stratejilerinin geliştirilmesini gerekli hale getiren nedenler olarak da görmüştür. ETUC üyesi sendikal yapıların faaliyet gösterdiği farklı ülkelerdeki endüstri ilişkileri ve toplu pazarlık sistemlerinin değişen doğası, her ülkede temel sosyal hakların korunması ve geliştirilmesinin ötesinde ulusal ve uluslararası toplu pazarlık politikalarının birbirine yakınlaştırılmasını da gerektirmiştir. ETUC, ulusal toplu sözleşmelerde, sorunların Avrupa boyutunun dikkate alınmasının önemine değinmiştir. Kısaca Avrupa düzeyinde bir toplu pazarlık mekanizması oluşturma çabasının ötesinde, Avrupa’daki ulusal toplu pazarlıkların ortak sorunları gündemine alması ve ortak bir toplu pazarlık dili geliştirilmesi de ETUC tarafından önemsenen konular arasında yer almıştır. Böylece sektörel ve ulusal düzeyde ETUC çatısı altında faaliyet gösteren örgütlerin ortak bir toplu pazarlık hedefi oluşturması hedeflenmiştir (ETUC, 1993c)

1980’li yılların ortalarından sonra ETUC’un Avrupa düzeyinde toplu pazarlık beklentilerinin arttığı görülmüştür. 1985 yılında Tek Pazara ilişkin Beyaz Kitap’ın yayınlanmasından sonra ve 1986 yılında Tek Avrupa Senedi’nin imzalanması, Topluluğun ilgisini rekabet edebilirliğin artırılması ve mali koşulları tek tip bir pazar adına seferber etmeye yöneltmiştir. Böylece Avrupa sendikalarının Topluluğun az gelişmiş sosyal mevzuatına yönelik çabalarının da arttığı görülmüştür. ETUC, Topluluk düzeyinde temel hakların ve işçi haklarının güvence altına alınmasını sağlayan yasal düzenlemelerin oluşturulması adına faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Dolayısıyla toplu pazarlığın Topluluk düzeyinde yeni bir seviyeye ulaştırılması ETUC’un temel kaygıları arasında yer almıştır. Bu doğrultuda ETUC ve üyesi sendikal merkezler, çalışma ilişkilerine ilişkin olarak ortak Avrupa standartlarının oluşturulması yoluyla Avrupa düzeyinde toplu pazarlık adına ortak bir kurallar dizisi oluşturma çabası içerisine girmişlerdir (ETUC, 1993c). Ancak önceki bölümlerdeki tartışmalar dikkate alındığında ETUC’un belirtilen dönemdeki çabalarının somut kazanımlarla sonuçlanmadığı görülmüştür. ETUC’un belirli oranda etikileyebildiği Topluluk düzenlemelerinin ise yaptırımdan uzak niyet beyanları olarak şekillendiği dikkat çekmiştir. Dolayısıyla belirtilen dönemde Topluluk düzeyinde etkili bir standardın oluşturulması pek mümkün olmamıştır.

AB Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Avrupa düzeyinde toplu pazarlık tartışmalarının ve sendikalar tarafından sürece ilişkin geliştirilen politikaların arttığı

görülmüştür. ETUC, 4 Mart 1993 tarihli Yönetim Kurulu toplantısı sonucunda Avrupa Toplu Pazarlığı ETUC Stratejisi isimli bir karar yayınlamıştır. Bu karar aracılığıyla ETUC, toplu pazarlığı Avrupa düzeyinde kurgulamıştır. İç pazarın sosyal boyutu ve Para Birliği’nin başarısı üzerinde durulan kararda, hem ulusal hem de Avrupa düzeyinde toplu pazarlığın önemi vurgulanmıştır. ETUC bu kararında, sendikaların pazarlık pozisyonunun güçlendirilmesi ve pazarlığın Avrupa düzeyinde koordine edilmesi gerektiği üzerinde durmuştur. Yayınlanan strateji belgesinde ETUC, Avrupa düzeyinde toplu pazarlık hedefinin iki yönüne işaret etmiştir. Avrupa düzeyinde bilgi akışı ve koordinasyonun etkinleştirilmesi yoluyla sendikaların ulusal pazarlık mekanizmaları içindeki konumlarının güçlendirilmesi birinci unsuru oluştururken, işçilerin ve sendikaların hak ve çıkarlarının ulus ötesi seviyede korunmasını sağlayacak şekilde sürecin Avrupa düzeyinde pazarlık ile desteklenmesi ikinci unsur olmuştur. Belgede Avrupa düzeyinde toplu pazarlık, bir amaç olarak değil ulusal düzeyde çıkmaza giren sorunların çözümü adına bir araç olarak işaret edilmiştir. ETUC ilgili strateji belgesinde sosyal diyaloğu, sosyal taraflar arasında pazarlık yolunu açması gereken tartışmalar için bir forum olarak değerlendirmiştir. Belgede pazarlık prosedürlerinin uygulanması ve belirlenmesi adına ETUC tarafından bir çalışma grubunun oluşturulacağı ifade edilmiştir (ETUC, 1993c). ETUC, tarafından yayınlanan toplu pazarlık stratejisinin temel önermelerinden biri de konfederasyon içerisinde karar alma prosedürlerinin açıklığa kavuşturulması ve Konfederasyon tüzüğünün pazarlık kriterleri anlamında yapılandırılması noktasında olmuştur.

ETUC’un Avrupa toplu pazarlığı noktasında kurumsal olarak donanımlı hale gelme çabaları 1990’lı yılların ikinci yarısı itibariyle hız kazanmıştır. ETUC, 1993 yılında yayınladığı Avrupa düzeyinde toplu pazarlık stratejisinde, Avrupalı işverenlerle sektörlerarası somut istişareler gerçekleştirebilmek adına üyelerinden müzakere yetkisi talep etmiştir. Böylece Topluluk düzeyinde istişarelerin daha etkin şekilde yürütülmesi hedeflenmiştir. Ayrıca bu noktada Birlik düzeyinde sektörlerarası ve sektörel anlaşmaların imzalanması sürecine de dikkat çekilmiştir (ETUC, 1993c). 1995 yılında Konfederasyon, ETUC’un pazarlık kapasitesini daha etkin kılmak amacıyla Konfederasyon tüzüğünü gözden geçirmiştir (Kurczewska, 2013: 83). 1995 yılında oluşturulan çalışma grubu ve kongre hazırlık komitesi aracılığıyla konuya ilişkin yoğun tartışmalar yürütülmüştür. ETUC tüzüğünde konuya ilişkin düzenlemelerle ilgili

önerilere Yönetim Kurulu kararları aracılığıyla da yer verilmiştir. Bu doğrultuda 20 Nisan 1995 tarihli Yönetim Kurulu’nda Konfederasyon tüzüğü, Yönetim Kurulu’nun Avrupa işveren örgütleri ve Avrupa kurumları karşısında temsil gücüne sahip olması ve bağlı sendikal yapıların taleplerini ve sözleşme politikalarını Avrupa düzeyinde yakınlaştırması yönünde yetkilendirilmesi adına gözden geçirilmiştir. İlgili düzenleme ile Yönetim Kurulu’nun Avrupalı işveren örgütleri ile müzakere edecek delegasyonun yapısını ve görevlerini belirlemekle yetkili organ haline gelmesi önerilmiştir. Böylece Yönetim Kurulu’nun, müzakere durumunda uyulması gereken iç prosedürleri belirlemesi öngörülmüştür. Sekreterya’nın ise pazarlık heyetini denetlemesi ve Yönetim Kurulu’na devam eden pazarlık süreçleriyle ilgili ilerleme raporları vermesi önerilmiştir. Ayrıca EIF’ler tarafından yürütülen sektörel pazarlıklarda Yönetim Kurulu’na düzenli raporların verilmesi de sektörel pazarlıkların ETUC politikasına uyumunun sağlanması açısından dile getirilen öneriler arasında yer almıştır (Dolvik, 1997a: 58-59). Gerçekleştirilen tartışmalar sonucunda özellikle EIF’lerin sektörel pazarlık süreçlerinde ETUC himayesine girme yönündeki kaygıları tüzük değişikliği anlamında mutabakatı zorlaştırmıştır. 12-15 Mayıs 1995 tarihleri arasında Brüksel’de gerçekleştirilen ETUC Kongresi de konuyla ilgili tartışmalara tanıklık etmiştir. Kongre sonrasında Sekreterya, Yönetim Kurulu’na “usul kurallarını” önermiş, ancak bu öneri EIF’lerin belirtilen kaygıları nedeniyle reddedilmiştir. 9 Ekim 1996 tarihinde ETUC Pazarlık Emri Yönetim Kurulu tarafından oybirliğiyle kabul edilmiştir (Dolvik, 1997a:

64). Sağlanan uzlaşmaya rağmen, EIF’ler ve ETUC arasında çıkar çatışmalarının ortaya çıktığı görülmüştür. EIF’ler ve ETUC arasında ortaya çıkan bölünmeler Avrupa sendikal hareketinin ve müzakerelerinin nasıl yürütüleceği noktasındaki tartışmaları da kuvvetlendirmiştir. 1990’lı yıllarda ETUC’un Avrupa düzeyinde toplu pazarlık söyleminin daha çok sosyal diyalog çevresinde şekillendiği görülmüştür.

1 Ocak 1999 tarihinde Para Birliği’ne geçişle birlikte ücret düzeyleri arasındaki farklılıklar çok daha kolay karşılaştırılabilir hale gelmiştir. Para Birliği’ne geçilmesi sonrasında ücret düzeylerinin düşmesiyle sendikalar, toplu pazarlık stratejilerini sektörel ve sektörlerarası düzeyde uyumlaştırma çabası içerisine girmişlerdir (Coldrick, 1998:

24; Uçkan, 2006: 18). ETUC ve ulusal sendikalar, ücretler üzerindeki rekabetçi baskıları önlemek, dinamik ücret artışını ve işçilerin satın alma gücünü korumak için ücret pazarlığı koordinasyonuna eşgüdümlü bir yaklaşım benimsemeye başlamışlardır.