• Sonuç bulunamadı

Tek Avrupa Senedi: Belirli Alanlarda Nitelikli Oy Çokluğu ve Sınırlı Sosyal

III. BÖLÜM

2.1. Akdeniz Genişlemesi, Doğu Bloğu’nun Çöküşü ve Sosyal Avrupa’ya Dair İlk

2.2.4. Tek Avrupa Senedi: Belirli Alanlarda Nitelikli Oy Çokluğu ve Sınırlı Sosyal

süregelen Avrupa bütünleşme sürecini savunduğu ve bu tutumdan herhangi bir endişe duyulmadığı belirtilirken, Beyaz Kitapla ilgili kaygılara dikkat çekilmiştir. Ardından 12-13 Aralık 1985 tarihinde gerçekleştirilen Yönetim Kurulu sonucunda, iç pazar ve Avrupa Sosyal boyutuna ilişkin daha net bir karar alınmıştır. Bu kararda Komisyon tarafından yayınlanan Beyaz Kitap’ın işsizlikle mücadele ve yaşam standartlarının yükseltilmesi açısından yetersiz olduğuna değinilmiş, gerekli tedbirler alınmaksızın Beyaz Kitap’ın uygulanması halinde işsizliğin ve bölgeler arası eşitsizliğin artacağına dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla ETUC, Topluluğun istihdam ve ekonomiye olumlu yansıyacak koordineli ekonomik politikalar benimsemesi gerektiğine vurgu yapmıştır.

Ayrıca ETUC, Topluluğun koordine edilmiş sanayi politikaları benimseyerek malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımındaki engelleri kaldırmanın ötesinde bir tutum sergilemesi noktasında ısrarcı hareket etmiştir. Sadece piyasa mekanizmasına güvenmenin yeterli olmadığı, aktif sanayi politikaları ile Topluluğun yalnızca uluslararası alanda rekabet etmekle kalmayıp aynı zamanda insanların ihtiyaçlarını karşılayan ve iş yaratan bir endüstriyel yapının geliştirilmesini sağlayacağı ETUC’un üzerinde durduğu konular arasında yer almıştır. İlgili tartışmalar kapsamında ETUC, İç pazarın tamamlanmasının çalışanların zararına haksız rekabet doğurmayacağından emin olmak adına, Avrupa düzeyinde ortak kurallar getirilmesini talep etmiştir. ETUC, iç pazarla birlikte, istihdam, eğitim, çalışma koşulları ve işin organizasyonu, hijyen, güvenlik ve sağlık, çalışma süresi, gelir ve sosyal koruma, sektörel politika gibi alanları kapsayan bir Avrupa sosyal boyutunun oluşturulması gerektiğini savunmuştur (ETUC, 1985l; ETUC, 1985m). ETUC tarafından ortaya konulan bu kriterler ve öneriler, Tek Avrupa Senedi’nin sosyal boyutunun anlaşılması ve değerlendirilmesi açısından önemli görülmüştür. ETUC tarafından dile getirilen kaygılar her ne kadar Tek Senet içerisinde doğrudan karşılık bulmasa da belirli bir alt yapının ortaya konulması anlamında etkili olmuştur.

2.2.4. Tek Avrupa Senedi: Belirli Alanlarda Nitelikli Oy Çokluğu ve Sınırlı Sosyal

karar vermişlerdir. Roma Antlaşması’na yönelik ilk sınırlı reform niteliğini taşıyan Tek Avrupa Senedi, 28 Şubat 1986 tarihinde imzalanmış32 ve 1 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece Avrupa bütünleşme süreci bir aşama daha tamamlamıştır.

İngiltere ve Danimarka gibi ülkeler iç pazarda kaydedilen ilerlemeyi memnuniyetle karşılamış, özellikle güneydeki ülkeler ekonomik ve sosyal uyumu amaçlayan politikaların güçlendirilmesini onaylamış, diğerleri ise çevre, araştırma ve teknolojik yenilikler konusunda yeni politikaların ortaya çıkmasından memnuniyet duymuşlardır.

Tek Avrupa Senedi uyarınca, sosyal ilerleme vurgusu da yapılmış, gelecekte tek pazar içindeki ekonomik ve sosyal uyum ile gelişmiş çalışma koşulları hedefine dikkat çekilmiştir. Tek Senetle birlikte politika oluşturma ve karar alma süreci yeni bir aşamaya gelmiş, Avrupa Parlamentosu’nun rolü arttırılmış, sosyal konularda oy birliği kural olmayı sürdürmekle birlikte, belirli (kısıtlı) alanlarda nitelikli oy çokluğu sistemi getirilmesi önerilmiştir. Avrupa sosyal diyaloğunu düzenleyen yeni hükümler de Tek Senet ile birlikte öngörülmüştür. Böylece sosyal politikanın önü belirli oranda açılırken, sendikal hareket içerisinde yeni tartışmalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Çokuluslu şirketlerin artan ekonomik egemenliği, ortaya çıkabilecek sosyal sorunları ele alabilecek yeni kurum ve yapıları oluşturmayı her zamankinden daha gerekli kılmıştır (Degryse ve Tilly, 2013: 39; Gülmez, 2008: 194; Çelik, 2014: 122). Tek Avrupa Senedi ile sosyal alanda gerçekleştirilen önemli gelişmelerden biri de işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda nitelikli oy çokluğu yöntemiyle direktifler çıkarmanın mümkün hale gelmesi olmuştur. Ayrıca Tek Senet ile birlikte sosyal tarafların Avrupa düzeyinde ve diledikleri halde sözleşme özelliği kazanabilecek belgeler oluşturmasına imkân tanıyan bir diyalog zemini mümkün hale gelmiştir. Tek Avrupa Senedi ile birlikte Komisyon’a sosyal diyaloğu geliştirme rolü tanınmış, böylece Avrupa düzeyinde sosyal diyalog kurumsallaşmıştır (Gülmez, 2008: 198-199).

ETUC, 17-18 Nisan 1986 tarihli Yönetim Kurulu toplantısı sonucunda Tek Avrupa Senedi’ne ilişkin tutumunu açıklamıştır. ETUC bu tutum belgesinde, Avrupa Konseyi'nin kurumsallaşmasını asla savunmadığını, Konsey’in kurumsallaşmasının

32 Danimarka, Tek Avrupa Senedi’nin ulusal egemenliğe zarar verebileceğini düşünmüş, dolayısıyla taslak metni imzalamamıştır. Diğer devletlerin taslak metin üzerinde ısrarcı olmasının ardından ise Danimarka Antlaşmayı referanduma götürmüştür. Referandum 1986 yılı Şubat ayında gerçekleştirilmiş, katılanların %56,2 Antlaşmanın lehine oy kullanmışlardır. İrlanda’da da Antlaşma konusunda bazı sorunlar yaşanmış, 1987 yılı Mayıs ayında gerçekleştirilen referandumda halkın büyük çoğunluğu Tek Senet lehine oy kullanmıştır. Bu devlette Antlaşma 1987 yılı Temmuz ayında yürürlüğe girmiştir (McCormick, 2015: 113-114).

karar alma süreçlerini olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Dolayısıyla Tek Senedin, Konseyi, Topluluğun resmi organı olarak tanıyan düzenlemesini eleştirmiştir.

Parlamento ile ilgili düzenlemeler noktasında da ETUC, özellikle Topluluk politikası altındaki ve ulusal parlamentoların kontrol edemediği alanlarda Avrupa Parlamentosu’na daha fazla güç verilmesi çağrısında bulunduğunu hatırlatmıştır. Ayrıca ETUC, mevzuat oluşturulması ve anlaşmalar yoluyla sosyal politika ve işçi haklarına yönelik düzenlemelerin yapıldığı bir iç pazar fikrini desteklediğini savunmuştur.

İşyerinde hijyen, sağlık ve güvenlik alanında, ETUC oybirliği kuralının kaldırılmasından yana olduğunu, konuyla ilgili Avrupa düzeyinde asgari standartların oluşturulması gerektiği ve oluşturulan bu standartlara uyulması yönünde gerekli tedbirlerin alınması noktasında tutumunu ortaya koymuştur. Uyumlaştırma sürecinde iç pazarın sorunsuz çalışması için gerekli olan ve çalışanlara gerçek etki yaratma fırsatı verecek üçlü bir “standardizasyon kurumu” oluşturulması ETUC tarafından talep edilmiştir. ETUC, somut sonuçlara yol açması şartıyla her zaman sosyal diyaloğu desteklediğini, Avrupa toplu sözleşmelerine ilişkin olarak, sosyal diyaloğun her şeyden önce sektörel düzeyde de kurulması gerektiğini belirtmiştir (ETUC, 1986e).

Delors, 23-24 Nisan 1987 tarihli ETUC Yönetim Kurulu toplantısına katılmış ve burada yaptığı konuşmasında özellikle Tek Senet ve Tek Pazar tartışmalarında ortaya çıkan sosyal alana yönelik kaygılara değinmiştir. Bu doğrultuda bazı önemli kaygıların ortaya çıktığını belirtmiştir. Bu kaygılardan ilkinin, büyük bir pazarın yaratılmasının elde edilmiş olan sosyal kazanımları azaltacağı üzerine olduğuna dikkat çekmiştir. Bu korkunun özellikle Tek Senedin hazırlanması sırasında Almanya ve Danimarka hükümetleri tarafından dile getirildiğini belirtirken, Belçika ve Hollanda hükümetlerinin aynı konuda bazı çekincelerini ortaya koyduğunu ifade etmiştir. Bir diğer önemli kaygı olarak sosyal dampinge işaret etmiştir. Delors, bu noktada Komisyon’un sosyal konularla ilgili hassasiyetine dikkat çekmiş ve ekonomik alanla sosyal alan arasındaki uyumun önemine değinmiştir. Bu kaygıların bir kısmını kendilerinin de yaşadığını vurgulayan Delors, bu kaygıların öncelikle birlikte tartışarak ve çözüm üreterek aşılabileceğini ifade etmiştir. Bu noktada araştırmaya açık olmakla birlikte üç seçeneğin varlığına değinmiştir. Bu seçeneklerden ilkinin Val Duchesse ile başlatılan diyalog sürecinin devamı olabileceğini belirtmiş, başka bir deyişle işçi ve işverenlerin formalitenin ötesine geçerek somut sonuçlar üretip üretemeyeceklerini sorgulamıştır. Bu

anlamda Val Duchesse sürecinin tam olarak istenilen sonuçları vermediğine dikkat çekmiş ancak daha etkin bir diyaloğun mümkün hale gelmesi adına tartışmaya açık olduklarını göstermiştir. Delors, ikinci seçenek olarak mevzuat oluşturma konusunu gündeme getirmiştir. Bu noktada sosyal taraflarla temas halinde bir çalışma yapılması gerekliliğini vurgulamıştır. İşverenlerin diyalog sürecini terk etmeleri riski nedeniyle Val Duchesse sürecinde yasal bir düzenlemeye gitmediklerini paylaşmıştır. Dolayısıyla taraflar arasında diyaloğa devam edilmesi ve Topluluk kapsamında sosyal alana ilişkin yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtmiştir. Bu anlamda neler yapılabileceği noktasında ETUC’u işaret ederek, ETUC’un Avrupa’da lider bir role sahip olduğunu dolayısıyla kenarda oturamayacağını, sürece doğrudan katkı sağlamasının beklendiğini dile getirmiştir. Diğer bir çözüm önerisi olarak da Topluluk tarafından uzun süreli işsizlik, gençlerin istihdam piyasasına erişimi gibi konularda eylem planlarının gerçekleştirilmesini işaret etmiştir (ETUC, 1987b).

ETUC, 23-24 Nisan 1987 tarihli Yönetim Kurulu toplantısı sonucunda da Tek Senet ve Delors planına yönelik tutumunu açıklamıştır. Bu belgede ETUC, Delors Planı’nın, Avrupa sosyal boyutu, makro ekonomik politikalar sonucunda istihdam ve büyümenin sağlanması ve endüstri politikaları aracılığıyla yapısal sorunların aşılması gibi alanlarda işbirliği yapma noktasında yeterli kaygıyı taşımadığını açıklamıştır. İç pazarın mevcut eğilim doğrultusunda uygulanması halinde bölgeler arası eşitsizliklerin ortaya çıkacağı üzerinde durulmuştur. ETUC, sosyal diyaloğun özellikle sektörel düzeyde geliştirilmesi için Topluluğun temel girişimler başlattığını, Tek Senet’in madde 118a ile çalışanların istihdamla, çalışma koşullarıyla ve Topluluktaki sosyal güvenlik sistemleriyle ilgili haklarında daha fazla uyumlaştırmanın teşvik edilmesi amacıyla Topluluk mevzuatının geliştirilmesinin destekleneceğine dair düzenlemesine dikkat çekilmiştir. ETUC, bu noktada toplumsal cinsiyet eşitliğine de dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Tek Senet’in Topluluğa iç pazar, ekonomik ve sosyal uyum, bilim ve teknoloji, Avrupa Para Sistemi, Topluluk sosyal boyutu, çevre gibi alanlarda yeni ve geniş yetkiler verdiği, üye devletlerin Topluluk kurumlarına bu yetkileri kullanabilmeleri için fırsat vermeleri gerektiği ETUC’un üzerinde durduğu konular arasında yer almıştır. Yapısal fonların reformunun, gerçekten Topluluk politikalarının, amaçlarının ve önceliklerinin daha da artırılmasını sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesi ve bu fonların özellikle tam istihdam için mücadele adına etkin hale getirilmesi talep

edilmiştir. ETUC, üyesi olan örgütlere, Topluluk politikalarına uyulması amacıyla hükümetlerine baskı yapmaları noktasında çağrıda bulunmuştur (ETUC, 1987a).

2.2.5. Avrupa Sendikal Hareketinin Topluluk Sosyal Şartını Etkileme Çabası