• Sonuç bulunamadı

7. Batı Ortaçağı

7.4. Trinity

7.4.1. Consolatio Philosophie

“İşte gözlerinin önüne serdiğim insanın mutluluğunun tam biçimi bu! Zenginlik, yüksek mevki, yetke, şöhret ve zevk!” (Boethius, 2006: 157). Bunların her biri, insanın mutluluğa ulaşmasında gereklidir ama hakiki mutluluğu sağlayacak olan bu parçalar, insanları hataya sürükleyebilirler. Tamamlayıcı olarak iş gören bu parça parça mutlulukların herhangi birine ulaşmaya çalışırken insan, yoldan saparsa iyinin yanlışa dönüşmesine, yanlış bir iyiye dönüşmesine neden olur (Cennet, 2008: 64). İyinin tabiatının bozulması bir insanın başına gelebilecek en büyük felakettir. Çünkü iyi, tüm insanların peşinden koştukları şeydir. Onların amacıdır:

130

1. Aldatıcı iyiden gelen, mükemmel olmayan bir mutluluk vardır.

2. Eğer mükemmel olmayan bir mutluluk varsa mükemmel olan da var demektir.

3. O halde mükemmel mutluluk vardır.

4. Eğer a, b’den daha mükemmelse, a, b’den üstün demektir.

5. Her şeyin yöneticisi (princeps omnium) kendisinden başka her şeyden üstündür.

6. Eğer mükemmel iyi Tanrı’da değilse, o halde, mükemmel iyinin başka bir kaynağı olması gerekir.

7. Eğer bir şey Tanrı’dan daha mükemmelse Tanrı’dan üstün demektir.

8. Eğer Tanrı’dan daha üstün olan bir şey varsa Tanrı evrenin hükümdarı değildir.

9. Yani eğer mükemmel iyi Tanrı’da değilse Tanrı evrenin yöneticisi değildir.

10. Tanrı evrenin yöneticisidir, aksi takdirde evrende sonsuz bir gerileme söz konusu olurdu.

11. Mükemmel iyi Tanrı’dadır (Marenbon, 2003: 108-109).

“Ölümlü yaratıkların tek bir endişesi vardır. Bunun için olağanüstü gayret sarf edip türlü türlü işlerin peşine düşer, farklı yollardan ilerler ama yine de mutluluğun yegâne amacına ulaşmak içindir tek çabaları. Bu iyinin kendisidir ve bir kez elde edildi mi başka hiçbir şey istenmez. Gerçekten bu bütün iyilerin üstünde bir iyidir ve iyi olan ne varsa içinde barındırır. Eğer bir tek iyi bile onun dışında kalmış olsaydı arzu edilecek bir şey dışarıda kaldığı için o en yüce iyi olmaktan çıkardı. O halde, mutluluk bütün iyilerin bir araya gelmesinden oluşan bir mükemmeliyet durumudur.” (Boethius, 2006: 153-155). İnsanlar, hayatta sadece iyilerle karşılaşmazlar. Kimi zaman istemedikleri şeylerle de karşılaşabilirler. Boethius da bunun en iyi örneğidir. Hayatında hiç beklemediği, ummadığı şeylerle karşılaşır. Hak

131

etmediği şeylerden ötürü suçlanır, yargılanır. Kendisi gibi, bu olumsuzluklara neden olabilecek türden her hangi bir eylem içerisinde bulunmayan insanlar, hapislerde çeşitli cefalara maruz kalırken başka insanların iyiliklerini düşünmeyen, onların haklarını gözetmeyen, insanların arkalarından türlü türlü kötülükler tasarlayan insanlar dışarıda, hür bir şekilde dolaşmakta, insanlardan övgülere layık görülmektedirler. Bu kötülüklerin kaynağı nereden gelmektedir? Yoksa dünyada, bahsettiğimiz, yerine göre de kendimizi teselli ettiğimiz Tanrı kavramının ontolojik bir gerçekliği bulunmamakta mıdır? Varsa kötülük niye olmaktadır?

Boethius, biraz da içinde bulunduğu durumdan ötürü (hapishanede olması, çeşitli işkencelere maruz kalması) kötünün ne olduğunu, onun nereden kaynaklandığını araştırır: “Tanrı varsa, kötülük nereden kaynaklanıyor? Tanrı yoksa, iyilik nereden?” (Boethius, 2006: 67). Tanrı’nın gücü, her şeye yeter. Onun gücünün yetmediği, bilgisinin kavramadığı bir şey düşünülemez. O zaman kötülük bizatihi Tanrı’nın eseridir. Çünkü her şey onun eseri ise kötülük de onun eseridir. Kötülük de bir şeydir ve “her şey” olarak ifade edilen en genel kategorizasyonun içerisine girer.

Var olan şeyler, sadece iyilerden oluşmamaktadır. Aynı zamanda, kötülerden, çirkinliklerden, çirkefliklerden ve daha sayamayacağımız birçok şeyden de oluşur. Zaten bundan dolayı en genel kapsama da sahiptir. O zaman kötünün varlığının da bu kategorinin altına gireceği kesindir. Akıl yürütmemiz bu şekilde doğru gibi görünse de gerçekte çok sakıncalıdır. Çünkü “her şeye gücü yetmeklik”, Tanrı hakkında ifade edilebilecek, ona yüklenebilecek vasıflardan sadece birisini ifade eder. O’na “ezeli- ebedi”, “yaratıcı” türünden daha nice sıfatlar da yüklenebilir. Belki de en önemlisi, Tanrı’ya “iyi” sıfatını yüklemektir. İyi, Tanrı’dan ayrı düşünülemeyecek bir şeydir. Tanrı’nın olmaması durumunda, evrende tek bir iyiden bile bahsetmek mümkün değildir. Tanrı, iyinin teminatıdır. Akıl yürütmemize bu son faktörü de ekleyip devam edecek olursak bu sefer sonucun şu olduğunu görürüz: Tanrı özü itibariyle iyiyse her şey de Tanrı’nın eseriyse o zaman, kötü Tanrı’nın bir yaratımı olamaz. Tanrı her şeyin de nedeniyse o zaman, kötü de var olamaz. Kötülüğün, evrende, bir gerçekliği olamaz. “Her şeye gücü yeten bir varlığın yapamayacağı hiçbir şey de yoktur. Hiçbir şey yoktur, dedim. O halde Tanrı kötülük yapabilir mi? Hayır, dedim.

132

Öyleyse, yapamayacağı hiçbir şey olmayan Tanrı kötülük yapamıyorsa kötülük yoktur.” (Boethius, 2006: 229).

Kötülüğün ontolojik anlamda olmayışını A. Thomas da savunmuştur: Kötülük kavramsal bir varlıktır; gerçek olan bir varlık değildir (Thomas, 2003: 62). Kötülük diye bir şeyin varlığı söz konusu değildir. O sadece iyiliğin belli orandaki eksikliğidir (Thomas, 2003: 105). Çünkü evrende iyilik hâkimdir. Var olan her şey, Tanrı’nın yaratımı sonucunda meydana gelmiştir. Bu tür yüce ve kutsal, iyi bir gücün elinden çıkan şeylerin kötü olduğu söylenemez. Kötü olarak bildiğimiz şeyler, iyiliğin eksik oluşudur.

Dünyada kötülügün bulunması ve her seyi yaratan mükemmel bir Tanrı’nın varlığı bir çelişki olarak görünür fakat Aquinoslu Thomas’a göre, ikisi arasında herhangi bir çelişki söz konusu değildir. Çünkü böyle bir Tanrı her şeyi iyi olarak yaratmıştır. Yani kötülük aynı şekilde iyilik gibi bir “varlık”a sahip değildir. Kötülük ancak iyiliğin eksikliğinden meydana gelir (Buğday, 2008: III). Varlıklar evreninde aslolan iyiliktir. İyiliğin temel olarak var olmasından sonra kötülük ancak iyiliğin eksik olması durumunda burada kendisine yer edinebilir. İyiliğin olması gereken yerde olmaması kötülüğe yol açabilir (Buğday, 2008: 10). Ancak Thomas’ta ilk günah kavramı, diğerlerinden daha farklı bir biçime bürünür. Ona göre, fiziksel ve ahlaki olmak üzere iki tür kötülük vardır. Ahlaki kötülük, iradenin zevkli şeyin boyunduruğu altına girmesiyle olur (Thomas, 2003: 71). Bu kötülüğün nedeni, insan iradesinin kendisidir. İrademizin, bir seçenekle karşılaştığında, iyiyi mi, kötüyü mü seçtiğine bağlı olarak değişir. Onun verdiği karar, Tanrı’ya yaklaşmamıza ya da uzaklaşmamıza neden olur. Bu açıklama, esasında Augustinusçu bir yoruma dayanır.

Augustinus da, “iradenin yolundan sapması” ile ilk günahın nedenini ortaya koymayı amaçlamıştı. Bu anlamda, onda ilk günah ile “iradenin yolundan sapması” iç içe geçmiş, birisi diğerinin nedeni olmuştur. Thomas’ta ise ilk günah kavramı ile iradi anlamdaki sapma ayrılır, onlar birbirlerinden farklı konumlandırılır. İradenin yoldan çıkması, ahlaki kötülüğün nedeni iken ilk günah, fiziki kötülüğün nedenidir. “Katolik inancının gereği olarak hastalıkları orijinal günahın cezası olarak sunmaya

133

ihtiyaç duyarız” (Thomas, 2003: 243) Âdem’in işlemiş olduğu günahın cezasını beden çekmektedir (Thomas, 2003: 247).