• Sonuç bulunamadı

4. İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK KÜLTÜRÜ

6.1. Asya Hun Devleti

Hunların ataları Çin'in kuzeyinde ve kuzey batısında yaşamıştır. Ancak o zamanki Çin sınırları bugünkü kadar kuzeye ve batıya yayılmamıştır. Sarıırmak ve Ordos'un güneyinde yer alan Çin’in o dönem batı sınırları da bugünkü Kansu eyaletine kadar ancak uzanmıştır. Sarıırmak'ın kuzeyinde, Ordos'ta ve Kansu'da, doğudan batıya doğru Tunguz ve Moğolların, Hunların ve diğer Türk kavimlerinin, Tibetlilerin ataları yaşamıştır.

Eski Çin yıllıklarında geçen Hsien-yün, Jung, Ti, Hu gibi deyimler Çinli olmayan kavimleri anlatan genel deyimler olmakla birlikte, Çin'in kuzey ve kuzey batısındaki kavimler bu deyimlerle anlatıldığı zaman çoğunlukla, Hunların ve diğer Türklerin ataları anlaşılmalıdır (Taşağıl, 1995, 5–12).

Eski Çin kaynaklarına göre Hunların atası, Hsia hanedanının son hükümdarının oğludur. Hunların başlangıcı M.Ö. 17. yüzyıla kadar gitmektedir. Başka bir Çin kaynağına göre daha önce de kuzeyde Dağ Jungları, Hsien-yünler ve Hun-cular göçebe hayat yaşamaktadırlar. Çin kaynaklarına göre, adları Honu, Hunok, Hunyok şeklinde de söylenen Hsien-yün ve Hun-cu'lar, Hunların atalarıdır (Ögel, 1983, 19,41).

Çin kaynaklannda doğrudan doğruya Hun anlamında kullanılan deyim Hyung- nu'dur. Soğdakça Hun/Gun, Latin ve Yunan yazarlannda Hunni, Orta Farşçada Hyon, Süryanicede Hûn, Ermenicede Hon-k, Hintçede Hûna adlandırmaları, Hyung-nu'nun bu dillerdeki biçimleri olarak kabul edilmiştir. Kelime, Türkçede "halk" anlamına gelen kündür (Bayrak, 2006, 19).

Hyung-nu adı Çin kaynaklarında ilk defa M.Ö. 318'deki bir anlaşma dolayısıyla geçer. Bu tarihte Çindeki savaşçı devletlerden dördü, gittikçe güçlenen Çin devletine karşı Hunlarla bir ittifak yapar. İşte bu ittifak dolayısıyla Hyung-nu adı ilk defa Çin kaynaklarında geçer (Kafesoğlu, 1996, 58).

Askeri güç olarak ortaya çıkışı, M.Ö. 1700 yıllarına dek götürülür. İlk Çin tarihleri, Hun hükümdarı Tuman'dan önce binden fazla yıl geçtiğini ve bin yıl süresince, Hun devletinin bazen büyüdüğünü bazen de küçüldüğünü belirtirler (Ögel 1983, 117– 121). M.Ö. 318 yılı, Asya Hunlarıyla ilgili ilk tarihi kayıttır. Daha önceki dönem Hun tarihinin efsanevi dönemi olarak kabul edilir. M.Ö. 318'de Hunlar yazılı tarihe girer (Eberhard, 1996, 65).

M.Ö. 256’da Çin hanedanı, Çin'deki tüm derebeylikleri birleştirerek Çin'i büyük bir imparatorluk haline getirir. Bu hanedanın en büyük imparatoru Şi huang-ti (M.Ö. 221–210) kuzeydeki tüm Çin duvarlarını birleştirerek, büyük Çin Seddini meydana getirir. Bu sırada Motun'un babası Tuman, Hun tahtında oturmaktadır (Harper, 2004, 90). Şi huang-ti'nin komutanı Meng tien 100 000 kişilik bir orduyla, M.Ö. 214'te Hunları Ordos’un dışına atar. Daha önce Ordos'un güneyinde bulunan Çin Seddi, Sarıırmak boyu izlenerek kuzeye kaydırılır ve yüzyıllardan beri bozkır kavimlerinin otlağı olan Ordos, Çin sınırları içine alınır. M.Ö. 209 yılında Şi huang-ti'nin ölümüyle Çin hanedanı sona erer. Çin'de başlayan isyanlar M.Ö. 206'da Han hanedanının başa geçmesiyle son bulur. M.Ö. 209'da Hun tahtında da Motun vardır.

Motun gençliğinde, üvey annesinin kışkırtmasıyla, babası Tuman tarafından Yüeçilere rehin olarak verilir, fakat Yüeçilerin elinden kaçarak disiplinli büyük bir ordu kurar. Babasına darbe yaparak babasını ve üvey annesini ortadan kaldırır ve M.Ö. 209'da tanhu ünvanıyla Hun tahtına oturur. Tanhu, Huncada “sonsuz genişlik, ululuk, hükümdar” demektir (Kafesoğlu, 2004, 61). M.S. 6. yüzyılda kullanılmaya başlanan “kağan” ünvanına kadar Türkler “tanhu” ünvanını kullanmışlardır (Eberhard, 1996, 131).

Motun, doğudaki Tunghuları (Tunguzları), Kansu'daki Yüeçileri yendikten sonra M.Ö. 201'de 320 000 kişilik ordusuyla Çin'i de mağlup ederek vergiye bağlar. Kuzeyde ve Türkistan'da bulunan tüm boyları ve kent devletçiklerini de Hunlara bağlar. M.Ö. 174'te öldüğü zaman ülke sınırları Kore ile Hazar denizi arasındadır. Güneyde Vey ırmağına dayanır. M.Ö. 209–174 yılları arasında 35 yıl Türk devletini yöneten Motun, Türk ulusunun ve Türk ordusunun yaratıcısı olmuştur (Kafesoğlu, 2004, 59–60).

Motun'dan sonra Hunların üstünlüğü 50 yıl kadar devam etmiştir. Hunlar M.Ö. 119'da Ordos'ta, Çinlilere karşı ağır bir yenilgiye uğradılar. Bundan sonra gittikçe zayıfladılar. M.Ö. 58'de devlet meclisini toplayan Hun hükümdarı Ho han-ye, Çin'in karşısında boyun eğerek, Çin himayesine girmeyi teklif eder.

Görüşmeler sonunda, Hun hükümdarı ve kardeşi anlaşamaz, aralarında şiddetli bir taht mücadelesi başlar. M.Ö. 51'de Çi-çi, taraftarlarıyla birlikte batıya çekilmek zorunda kalır. Işık Göl ve Talas civarına yerleşir. Bölgedeki Türk kavimlerini kontorlü altına alarak güçlü bir egemenlik kurar. Talas ırmağı kıyısında, etrafı surlarla çevrili bir kent kurarak başkent yapar. Ancak Çin, bu güçlü oluşumu daha başlangıçta yok etmek için harekete geçer. Wu-sunları ve Kang-kü devletini kendi tarafına çeker. Ho han-ye'den de aldığı destekle Çi-çi üzerine 70 000 kişilik bir ordu gönderir. Hun başkentine ve saraya giren Çin kuvvetlerine karşı Çi-çi ve adamları, sokak sokak, oda oda kenti ve sarayı savunurlar (Kafesoğlu 2004, 63–64).

Çi-çi'nin kendine bağlı güçlerle Çu ve Talas ırmakları civarına yerleşmesi Hunların, Orhun vadisi ve Altay bölgesine göre güney batıda olan bir bölgeye ilk yerleşmesidir. Pek çok tarihçi, Talas vadisindeki Çi-çi Hunlarını, M.S. 4. yüzyılın sonlarında İdil'i geçen Avrupa Hunlarının çekirdeği olarak kabul eder.

Çi-çi'ye karşılık Ho han-ye, Çin'e bağlı olarak varlığını sürdürebilir. Milat sıralarında Hunlar tekrar güçlenirlerse de M.S. 48'de kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrılırlar. Kuzey Hunları bağımsız olarak yaşarlar. Moğolistan, Güney Sibirya, Yarış (Cungarya) ve Tarım bölgesini ellerinde tutarlar. Çin tarihinin en büyük komutanlarından biri olan Pan Çap, birinci yüzyılın sonlarına doğru Tarım bölgesindeki kentleri birer birer ele geçirir (Eberhard, 1996, 134).

Böylece ipek yolunun sağladığı geliri kaybeden Kuzey Hunlar, doğudan da Siyenpilerin hücumuna uğradılar. M.S. 155'te Kuzey Hun devleti son buldu. Hun halkı, daha önce Çi-çi'nin çekildiği Talas ve Çu vadilerine çekildiler. Güney Hunları Çin'e bağlı olarak yaşadılar. M.S. 216'da Çinlilerce ortadan kaldırıldılar (Kafesoğlu, 2004, 64–66).