• Sonuç bulunamadı

2.6. KOMNENOSLARIN EVLİLİK POLİTİKASI

2.6.4. Antakyalı Maria

Manuel'in evliliği İkinci Haçlı Seferinin düzenlendiği döneme denk gelir. Fransız, Alman vs. Batılı bir güruh ikinci bir sefere karar vermiş ve bu sebeple Anadolu coğrafyasından geçmek durumunda kalmışlardır. Atası Aleksios'un çektiği kahırdan haberdar olan Manuel, mümkün mertebede Bizans için en risksiz yolu seçmek istemiştir. Nitekim Alman İmparatoru Konrad Heselpontos'a (Çanakkale Boğazına) vardığında İmparator Manuel ile karşılaşır ve onun daveti üzerine Konstantinopolis'e geçerler. At yarışları, kutlamalar ve davetler birbirini takip eder. Daha sonra triremler ile desteklenen Alman İmparatoru Filistin'e doğru yola çıksa da geri dönüş yolunda Thessalonike'de (Selanik) tekrar Manuel ile karşılaştı. Manuel, Konrad ile ikinci bir evlilik ittifakı düzenleyerek Avusturya Dükü Heinrich ile ölen ağabeyi Andronikos'un kızı olan yeğeni Theodora'nın evlenmesini ayarlar.136 Şubat ayında Manuel, Almanya'ya doğru yola çıkmadan önce, iki hükümdar Sicilya Kralına karşı ittifak yapar ve sene sonuna doğru birlikte bir Güney İtalya seferi yapmak üzere sözleşirler. Hatta kral devrildikten sonra Apulia ve Kalabriya'nın geleceği hakkında dahi anlaşmaya varırlar. Her iki bölgede Almanların olacak, ancak Konrad her ikisini de kız kardeşi Bertha Irene'nin gecikmiş çeyizi sıfatıyla Manuel'e verecektir. Fakat

135 Kinnamos, s. 33., McCobe, s. 219.

136 Manuel'in evlilik politikalarını sadece kendine endekslemiyor, akrabalarını da bu politikanın bir aracı olarak kullanıyordu. Heinrich'in yanısıra diğer bir yeğenini (abisi Isaakios'un kızı Theodora) Kudüs Kralı III. Boudin ile evlendirmişti. Theodora'nın çeyizi 100 bin altın sikke, düğün harcamaları için ilave 10 bin altın, yine 40 bin altın para değerinde kumaş, mücevher, halı, ipek ve değerli nesnelerden oluşmuştu. Ayrıca servetindeki taşınmazlardan da bahsedilmektedir ve servetinin bu özelliği sadece damadın ona bir bölgeyi, Akka kentini ( St. Jean d' Acre) hediye etmesi gerçeğiyle vurgulanmış görünmektedir. (Maguire, s. 293.)

113 bu ittifakın yarar getirdiğini söylemek zordur. Sicilya Kralı devrilmez ve birkaç yıl sonra Manuel, Apulia'nın büyük kısmını geri aldığında, bu tamamen kendi girişimleri sonucunda olmuş ve Alman İmparatoru Konrad herhangi bir katkı sağlamamıştır.137

1159 yılı sonuna gelindiğinde Manuel'in ilk eşi Alman Bertha Irene arkasında iki kız evlat bırakarak vefat eder. İlk başlarda hiç ısınamadığı eşine, daha sonra sıcak hisler besleyen Manuel, bu haberden ziyadesiyle üzülür ve yas tutar. Acılarının geçmeye başlamasıyla da ikinci bir eş aramaya girişir. Bu sefer amaç, çapkınlıktan ziyade kendisine veliaht olarak atayabileceği bir çocuğa sahip olma arayışıdır. Bertha Irene'ye oldukça gösterişli bir cenaze töreni hazırlanır ve II. Ioannes ile eşi Irene'nin yaptırdığı Pantokrator Kilisesine gömülür. Sonrasında Manuel, üst düzey askerlerinden biri olan Ioannes Kontostephanos'u Kudüs'e göndererek, Kral Boudin'den Haçlı devletlerindeki prenseslerden birini uygun bir gelin adayı olarak kendisine göndermesini ister. Kontostephanos, Kudüs'e vardığında karşısında iki aday vardır. Birincisi ölen Tripoli (Trablusşam) Kontu II. Raymond'un kızı ve aynı zamanda Boudin'in kuzeni olan Melisende, ikincisi Antakyalı Konstanz'ın ilk kocası Raymond de Poitiers'den olma Maria'dır. İki kuzeninin güzelliği de dillere destan olmakla beraber, Boudin'in seçimi Melisende' den yana olmuştur. Kont III. Raymond'un kızının çeyizi ve düğün hazırlıkları için en az on iki kadırgalık bir filo hazırlar; ancak zaman içinde Konstantinopolis'ten hiç ses çıkmadığını fark eder. Ioannes Kinnamos burada efsanevi bir anlatım içerisindedir. Hikaye kulağa doğru gelmediği gibi, kendi düşüncesini ispatlayacak bir kanıttan yoksundur. Kinnamos, Melisende ile gerçekleşmeyen evliliğin sebebini şöyle açıklar:

"Adamlar kızı gördüler ve güzelliğine hayran kaldılar. Önlerine hiçbir engel çıkmadığından vakit kaybetmeden trirem'e bindiler. Fakat tam yola çıkmak üzereyken kıza şiddetli bir hastalık musallat oldu; kız gerçekten tehlikedeydi. Bu yüzden yolculuğu ertesi güne erteleyerek zamanlarını hiçbir şey yapmadan avare geçirdiler. Kız ağrılardan birazcık kurtulup yola çıkmaya hazırlanınca, sanki kaderin bir cilvesiymiş gibi ağrılar tekrar başlıyordu. Yatakta yatarken vücudu ürperiyor, şiddetle sarsılıyor ve ateşler içinde yanıyordu; gittikçe zayıflamaya tükenmeye başladı. Daha önce ihtişam ile parlayan güzel görünüşü, kısa zamanda değişti, karardı. Kıza bakınca insan vakitsiz solan bir çayır gibi onun haline gözyaşları döküyordu. Böylece evinde

137 Kinnamos, s. 87., Norwich, (III), s. 108.

114

kötü bir durumda yatmakta olan kız, eğer gemiye binip Trablus' dan bir parça uzaklaşacak olsa şüphesiz onun için iki misli felaket olacaktı. Neticede gemi Trablus' da kaldı. Fakat kız orada kendisini terk etmeyen bu hastalık yüzünden daha beter oldu. Bu durum tekrarlandıkça mesele, Kontostephanos'u yeniden düşünmeye sevk etti. Muhtemelen üzüntü içinde kafasından çeşitli düşünceler geçirerek, sonunda oradaki kiliselerden birine girdi ve kızın imparator ile evlendirilmesinin doğru olup olmayacağını sordu. Kutsal kahin ona şöyle cevap verdi: "Düğün hazır ama davet edilenler layık değildi içeri girmeye." Bunu duyunca ne anlama geldiğini anladı; zira kızın kanuni evlilik içinde doğmadığına dair, özellikle utanç verici sebebe dayanan bir rivayet zaten onları üzmüş bulunuyordu. Sonuçta orada kalmaktan vazgeçti ve Byzantion'a dönmek üzere yola çıktı.”138

Kinnamos bu hikayeyi kendisi mi uydurdu yoksa kulağına bu tarz bir rivayet mi geldi bilinmez ancak Melisende'nin gayrimeşru bir ilişkinin meyvesi olduğunun hiçbir kanıtı ve tutarlı bir yanı yoktur. Diğer taraftan bu hastalık kısmı da kulağı pek tırmalamaktadır. Her gemiye binişinde hastalığının artması, realiteden ziyade ders çıkarma amaçlı bir öyküye benzemektedir. Nitekim Manuel'in sonraki faaliyetleri, bu evliliğin gerçekleşmemesinin Bizans' dan yana sebeplerden ötürü olduğunu ortaya koyar.

1160 Kasımında Antakyalı Reynaud, Nureddin' e esir düştüğünde karısı Konstanz yönetimi çabucak ele alır. Ancak onu pek sevmeyen halk kitlesi, kekeme lakabıyla tanınan on beş yaşındaki oğlu Bohemond'u lider olarak görmeyi tercih eder. Aslında Antakya Bizans hegemonyası altında olduğu için böyle bir konunun Manuel'e danışılması gerekmektedir. Ancak bu tür durumlarda Antakyalılar Konstantinopolis' den ziyade Kudüs'e sorma eğilimi gösterdiklerinden, Manuel yerine Boudin'e akıl danışırlar. Boudin, Patrik Aimery'nin on sekiz yaşına gelene kadar genç Bohemond'un kral naibi olması koşuluyla bu teklifi onaylar. Öfkeden çılgına dönen ve kendini aşağılanmış hisseden Konstanz akıllıca bir hareket yaparak, derhal Bizans İmparatorluğuna yönelir. Antakya üzerinde hak sahibi olduğunu düşünen Manuel' de, Boudin'in haddini aştığına kanaat getirir. Melisende ile gerçekleşmeyen evliliğin arka planında da bu olay yatar ancak Manuel sessizce beklemeyi seçer. Nihayet 1161 yazında Raymond sabırsızlanarak, Manuel'e ne yapmak niyetinde olduğunu sormak

138 Kinnamos, s. 152.

115 için elçiler gönderdiğinde, evliliğin olmayacağını tasdik edilir. Tripoli donup kalır, zavallı Melisende'nin hayatı mahvolur ve bir daha kendine gelemez. Boudin endişelenip doğruca Antakya'ya gittiğinde, orada Konstantinopolis' den gelen çok nüfuzlu bir heyetle karşılaşır. Başlarında Anna Komnena'nın oğlu Aleksios Bryennios'un bulunduğu bu heyet, Konstanz'ı tekrar tahta geçirmiş ve büyüleyici genç prenses Maria ve imparator arasında bir evlilik antlaşması yapmak üzeredir. Maria aynı yılın Eylül ayında yola çıkar ve Noel'de Konstantinopolis, Antakya ve İskenderiye patriklerinin huzurunda Ayasofya'da Manuel ile evlenir.139 Niketas, Maria'nın güzelliğini şöyle dile getirir:

"Gelin güzel, fevkalâde güzel, fevkalâde fevkalade güzeldi. Güzelliği öylesine mukayese kabul etmezdi ki, -pırıl pırıl parlayan, sevimli sevimli gülümseyen Aphrodite, beyaz kollu, inek gözlü Hera, zarif boyunlu, güzel ayak bilekli Lakonia’lı (Helene) - antik çağın güzellikleri sebebiyle ilâhlaştırdığı bu kadınlar, hatta hatta güzelliklerini kitapların ve tarihin hikâye ettiği bütün kızlar güzellik bakımından onun yanında hiç kalırlardı.”140