• Sonuç bulunamadı

3. ALEMDÂR MUSTAFA PAŞA’NIN TARİH SAHNESİNDEKİ ROLÜ

3.4. Alemdâr Mustafa Paşa’nın Ölümü

Alemdâr Mustafa Paşa ve Rusçuk Yaranı iktidarı ele geçirdikten sonra kendi iktidarına engel olabilecek ve irtica hareketine başkanlık etmiş olan kimseleri ya öldürmüştür ya da sürgüne göndermiştir. Böylece iktidarda tek söz sahibi kendileri olmuştur. Fakat yapmış oldukları faaliyetler bazılarının menfaatine dokunmuştur. Özellikle Sultan IV. Mustafa’nın tekrar tahta geçmek için yeniçeri ocağını kışkırtması, yeni kurulmuş olan sekban ocağına devletin ileri gelenleri tarafından büyük önem verilmesi ve yeniçerilere sırt çevrilmesi gibi sebeplerden ötürü Yeniçeriler, Alemdâr Mustafa Paşa ve askerlerine kin bağlamıştır. Bu sebeple bunlar Alemdâr ve Yaranını ortadan kaldırmak için fırsat kollar hale gelmiştir427.

Alemdâr Mustafa Paşa’nın yakın çevresinde bulunanlar ve ileriyi gören kimseler yaklaşmakta olan tehlikenin farkına varmıştır. Yeniçerilerin Bab-ı Ali duvarlarına yazdıkları bu sözleri görünce tehlikenin çok yakında olduğunu

425 Kemal Beydilli, “Küçük Kaynarca’dan Tanzimat’a Islahat Düşünceleri”, İlmi Araştırmalar, S. 8,

İstanbul, 1999, s. 56.

426 Cevdet Paşa, IV, s. 2242; Uzunçarşılı, Meşhur Rumeli Âyanları, s. 142-143; Karal, Osmanlı Tarihi,V, s. 92-93.

427 Özgür Erbulut, Alemdâr Mustafa Paşa ve Hayatı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

106

hissetmişler ve Alemdâr Mustafa Paşa’ya “işlerin gidişi iyi değil ordunu al Rumeli’ye geç biraz kuvvet topladıktan sonra tekrar İstanbul’a dönersin” demişlerdir. Fakat Alemdâr onların sözlerine ehemmiyet vermeyerek yeniçeriler hakkında şunları söylemiştir: “Bir takım, Manav, leblebici güruhu ne yapabilir”428.

Bunun üzerine Alemdâr’ın bazı adamları Rusçuk’taki işlerini bahane ederek geri dönmüşlerdir. Yine bu sıralarda Pazvantoğlu’nun ölümüyle boşalan Vidin ve çevresini kontrol etmek için Vidin Valisi olan İdris Paşa yeniçerilerin kışkırtmasıyla Rusçuk’a saldırmıştır. Bunu öğrenen Alemdâr Mustafa Paşa, mahiyetinde bulunan askerin büyük kısmını Boşnak Ağa ile Rusçuk’a göndermiştir. Yaşanan bu olaylar Alemdâr’ın İstanbul’da yalnız kalmasına yol açmıştır429.

Yeniçeriler, daha önce söz ettiğimiz sebeplerden ötürü gizlice bir araya gelerek Alemdâr Mustafa Paşa’yı nasıl öldüreceklerine dair planlar yapmışlar ve Sekban-ı Cedîd askerinin sayısını daha fazla arttırmadan harekete geçmek için karar almışlardır. Bu arada Alemdâr Mustafa Paşa, hakkında söylenenlere her ne kadar ehemmiyet vermediyse de herhangi bir saldırı ihtimalini göz önüne alarak kendisini koruyan muhafızların sayısını arttırmayı da ihmal etmemiştir430.

Şaban ayının 8. perşembe günü (30 Eylül 1808) ulema, devlet ricali, ocaklı, Rumeli ve Anadolu askeri, Sultan II. Mahmud’un geldiği İmrahor Kasrı önünde İlga olunan Nizâm-ı Cedîd tarzında ve Sekbân-ı Cedîd adında yeni askeri teşkilat kurulmasını taahhüt ettiler431 .

Yeniçeriler, yapılan görüşmeler üzerine Alemdâr Mustafa Paşa’yı öldürmek için yaptıkları planları uygulamaya başlamıştır. Alay köşkü tarafına giderek, Sadaret kethüdası dairesini yakmışlar ve etrafa ateş etmişlerdir. Kurşun seslerini duyarak ne olduğunu anlamaya çalışan Sekban askerleri de Yeniçeriler tarafından tek tek vurulmaya başlanmıştır. Yeniçeriler Alemdâr’ın bulunduğu konağı ateşe vermişlerdir. Haremlik dairesinde bulunan Alemdâr Mustafa Paşa, yanındakilerle

428 Cevdet Paşa, IV, s. 2251; Taluy, s. 50.

429 Özgür Erbulut, Alemdâr Mustafa Paşa ve Hayatı, s. 58

430 Yeniçerilerin dokuzuncu bölüğü, yedinci ve elli altıncı cemaat ortalarından bazı ustalar ve zabitleri

bir araya gelerek Alemdâr’ı öldürmek için gizli bir cemiyet kurmuştur. Bunlar, aralarından Alemdâr Mustafa Paşa’yı ortadan kaldırmak için bir fedai grubu seçmiştir. Bu fedai grubu Alemdâr’ı gittiği davetlerin birinde öldürecekti. Bunu haber alan Alemdâr Mustafa Paşa, korumalarının sayısını artırmıştır. Efdalüddin Bey, s. 1240-1241.

431 Midhat Sertoğlu, “Alemdâr Mustafa Paşa Olayına Ait Bir Vekayînâme: 3”, Hayat Tarih Mecmuası,

107

birlikte selamlığa geçmek istemişse de her taraftan ateş edildiği için mecburen olduğu yerde kalmıştır.

Alemdâr’ın yanında bulunan askerler, kendilerini kuşatan yeniçerileri yararak dışarı çıkmayı teklif etmiştir. Fakat Alemdâr Mustafa Paşa kendisine yardım geleceğinden o kadar emin olduğu için bu teklifi red etmiştir432. Ancak beklediği

yardımın gelmediğini gören Alemdâr, yanındakilerle beraber harem dairesinde bulunan kuleye çekilmiştir. Alemdâr Mustafa Paşa ve yanındakiler mahzene geçerek ateş etmeye başlamıştır433. Bu sırada yeniçeriler Alemdâr’ın açtığı ateşin saklandığı

mahzenden geldiğini fark edince taciz ateşiyle karşılık vermişlerdir. Ancak mahzenden atılan kurşunlara engel olamayacaklarını anlayınca, mahzenin arkasından dolanarak kubbeyi kazma ve kürek ile delmek için harekete geçmişlerdir. Daha önce bu kule paşa tarafından tamir ettirilmiş ve bir mahzen yaptırılmıştır. Alemdâr o gecenin seherinden ikindiye kadar ateş etmeye devam etmiştir. Fakat hem beklediği yardımın gelmemesi hem de mahzenin kubbesindeki kazma kürek seslerinin yaklaşması üzerine Alemdâr Mustafa Paşa, mahzende bulunan barut fıçılarını

432Arapyan, gelişen olayları diğer kaynakların aksine şöyle anlatmıştır: “Sadrazam, birden bire çıkan ve gittikçe büyüyerek kapının bir tarafını da tutuşturan bu yangını görür görmez, acele, askerlerin yattığı tarafa gitti ve yüksek, kuvvetli bir sesle onlara: “ Haydi, yiğit silah arkadaşlarım, hep geliniz, hepiniz hazır olunuz. Bütün fenalıklara karşı bazunuzu, kuvvetinizi, gösterecek o acı gün geldi. Sonuna kadar dayanalım. Etrafımızı ateş sardı. Çabuk olunuz, dışarı çıkalım. Birdenbire önümüze çıkan bu tehlikeye karşı koyalım. Düşmanların karma karışık sürüsünü dağıtarak, kılıçtan geçirerek, kendimizi kurtaralım. Onların kalabalığından katiyen korkmayınız. Az olmanıza bakarak çekinmeyiniz. Adetçe az olsak bile hepimiz yiğit oğlu yiğitleriz. Onlar gibi bayağı, terbiye görmemiş, cesaretsiz değiliz. Küçüklüğümüzden beri silah taşımaya alışık değil miyiz? Daima bizden çok onlara karşı dövüşmedik mi? Daima galip daima şerefli, şanlı göründük, düşmanlarımızı kılıçtan geçirdik, kargaya karşı kartal gibi her zaman onları kaçırdık, darma dağınık ettik. Hiçbir zaman kollarımız kuvvet ve kudretini bırakmadı, kahramanlığımız bizi terk etmedi. Bizi saran düşmanların yüreğinde daha müthiş bir korku var. Çünkü bize, kılıçla değil de ateşle taarruz ediyorlar, bizi böyle korkutmak istiyorlar. Fakat bu ateş, içimizdeki mertlik duygularını azaltamaz. Bilakis düşmandan bu alçaklığın intikamını almak için, bizi daha çok tahrik ve teşvik eder.” Askerlerini bu sözleriyle teşci ederken, bir

taraftan da ateş, büyük bir şiddetle artıyor, etrafı sarıyor, kesif bir duman kendilerini boğuyordu. Askerler, yangının şiddetinden dolayı kendileri için artık paşalarını kurtarmak ve ona yanaşmak kabil olmadığını gördüler. Bundan sonra yiğitlik zamanının geçtiğini söyleyerek kendi başlarını kurtarmak çareleri aramaya düştüler. Karşılarındakileri kılıç ve tüfekle dağıtarak kendilerine yol açtılar”. Arapyan, Alemdâr Mustafa Paşa’nın Hayatı ve Kahramanlıkları, s. 17-18.

433 Alemdâr Mustafa Paşa, harem dairesindeki kuleye geçtikten sonra burada harem kethüdası

vasıtasıyla Kırkiki Bölüğün Odabaşını çağırtmıştır. Odabaşı geldiğinde Alemdâr, “Bana Kırkiki’nin

yoldaşı derler, lâkin sizler gibi padişah hayini değilim. Ancak bu arada ellialtı adet caryem var, evvel Allah, sonra sana teslimdir. Bunlar avret makulesi olmağla, bir şeyden haberleri yoktur. Eğer bunlara ihanet ederseniz, Rûz-ı cezâ’da da’vâcınız hazret-i Allah azîmü’ş-şân olsun” demiş ve cariyelerin

hepsini odabaşına teslim ederek göndermiştir. Mehmet Ali Beyhan, Saray Günlüğü (1802-1809), İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 2007, s. 90.

108

ateşleyerek bulunduğu yeri havaya uçurmuştur. Patlamanın etkisiyle yüzlerce yeniçeri ölmüştür434.

Patlamadan iki gün sonra yangın sönmeye yüz tutarken altın ve mücevher aramak amacıyla etrafı arayan yağmacılar, bir demir kapı bulmuş onu açtıktan sonra bir demir kapı daha bulmuştur. Bu kapının da açılmasıyla üç ceset ortaya çıkmıştır. Bu üç kişi Alemdâr Mustafa Paşa, Baş Kadını ve Harem Ağasıdır. Cesetler hiç bozulmadan durmuştur. 27 Ramazan 1223/ 16 Kasım 1808 senesinde Alemdâr Mustafa Paşa ve yanındakiler muhtemelen dumandan zehirlenerek ölmüşlerdir435.

Nizâm-ı Cedîd Defterdârı Behiç Efendi, Bab-ı Ali’deki yangını gördükten sonra, sonunun nereye varacağını tahmin ederek birkaç yüz kişi toplamış ve Rumeli tarafına kaçmıştır436. Yeniçeriler, Bab-ı Ali yangını sonrası Alemdâr’ın arkadaşları

ile nizâm taraftarlarını yakalamaya çalışmıştır. Bunlardan bir kol, Defterdar Tahsin Efendi, Sadaret Kethüdası Mustafa Refik Efendi ve Hasköy Âyanını yakalayıp öldürmüştür437.

Alemdâr’ın vefakâr adamlarından bir kaçı Alemdâr ve Tahsin Efendi’nin cesedini Yedikule dışında bir yere taş bile dikilemeden defnetmişlerdir. Alemdâr ve Tahsin Efendi’nin cesetleri, ancak yeniçeriler Sultan II. Mahmud tarafından 1826 tarihinde ortadan kaldırıldıktan sonra, Sadrazam Benderli Mehmet Paşa’nın emriyle Yedikule’nin surlarının yanına defnedilerek mezar taşları konulmuştur438.

II. Meşrutiyetin (24 Temmuz 1908) ilan edilmesinden bir süre sonra da Yedikule surları yakınına defnedilen Alemdâr Mustafa Paşa’nın kabri üzerine bir türbe inşası için Hazine-i Hassa’dan elli lira ihsan buyrulmuştur439. İhsan buyurulan

434 Uzunçarşılı, Meşhur Rumeli Âyanları, s. 180; Ali Seydi, Alemdar Mustafa Paşa, Kanaat Matbaa ve

Kütüphanesi, 1911, s. 71-72; Şanizade Mehmed Ataullah Efendi, Şanizade Tarihi (1223-1237/1808-

1821), I, (Yayına Haz.: Ziya Yılmazer), İstanbul: Çamlıca Basım, 2008, s. 148-149.

435 Uzunçarşılı, Meşhur Rumeli Âyanları, s. 180; Mustafa Nuri Paşa, III-IV, s. 231. Oğulukyan, diğer

kaynakların aksine Alemdâr Mustafa Paşa’nın dumandan zehirlenerek değil de patlama sırasında üzerine düşen bir taş sebebiyle öldüğünü söylemektedir. Oğulukyan, 1806-1810 İsyanları, s. 40.

436 Beyhan, s. 90.

437 Uzunçarşılı, Meşhur Rumeli Âyanları, s. 184-185.

438 Alemdâr’ın kabri Yedikule surlarının tren geçtiği medhalinin sağ tarafından hendekden itibaren

başlayan Yedikule mezarlığına girilince etrafı büyük taşlarla örülmüş münferid ve yüksek sed üzerinde olup Tahsin efendi’de yanına defnedilmiştir. Uzunçarşılı, Meşhur Rumeli Âyanları, s. 189.

439Alemdâr Mustafa Paşa’nın Yedikule civarındaki kabri üzerine bir türbe inşası için Hazine-i

Hassa’dan elli lira ihsan buyurulduğuna dair: “Alemdâr Mustafâ Pâşâ merhûmun Yedikule civârındaki

kabri üzerine bir türbe inşâsı karârlaşdırıldığı, evrâk-ı Havâdis’de manzûr-ı âlî olmasına binâ’en bu emr-i hayr içün Hazîne-i Hâssa-i Şâhâne’den “Elli” Lira ihsân buyurulmuş ve meblağ-ı mezkûrun me’mûr-ı mahsûsa tevdî’an Makâm-ı Sâmî-i Fehâmet-penâhîleri’ne irsâli ber-mantûk-ı Emr u

109

meblanın padişah tarafından gönderilmesiyle merhum Alemdâr Mustafa Paşa’nın türbesinin yapımına başlanmıştır440.

Alemdâr Mustafa Paşa ile Defterdar Tahsin Efendi’nin Yedikule’de bulunan mezarlarının yakınında ikinci bir demiryolu yapımının inşasına başlandığı için Alemdâr ve Tahsin Efendi’nin kemiklerinin, Soğukçeşme civârında bir mahalle nakil olunarak441 defnedilmesi kararı, Tarih-i Osmani Encümeni’nin teşebbüsüyle padişaha arz edilmiş ve bu karara müsaade alınmıştır442.

Alemdâr Mustafa Paşa ile Rusçuk Yaranı’ndan Defterdar Tahsin Efendi’nin Yedkule’deki kabirlerinin Zeyneb Sultan Camii Haziresi’ne, bir merasim ve tertib programı hazırlanarak nakledilmesine karar verilmiştir443.

Fermân-ı Hümâyûn-ı Hazret-i Tâc-dârî, hazîne-i müşârun ileyhâ müdîriyyet-i umûmiyyesine teblîğ ve iş’âr kılınmış olmağla, ol bâbda emr u fermân, hazret-i veliyyü’l-emrindir”. BOA, İ.MBH. 3/ 51,

(3/N/1328-8/Eylül/1910).

440 Merhum Alemdâr Mustafa Paşa’nın Yedikule civarındaki kabri üzerine inşası kararlaştırılan

türbenin inşa masraflarına medar olmak üzere Padişah tarafından ihsan buyrulan paranın gönderildiği.

BOA, BEO, 3802/ 285124, (06/N/1328-17/Nisan/1912).

441 “Alemdâr Mustafa Paşa ile vak’a-i ma’lûmede müşârun ileyh ile maktûl olan Defterdâr Tahsîn Efendi’nin memerr-i nâs bir mevkı’e nakl-i izâmları derece-i vücûbda görülürken, bu kerre mahall-i mezkûra nef’-i umûm îcâbınca bir ikinci demiryolu ferşi devletçe taht-ı karâra alınarak hattâ inşâ’âta da mübâşeret kılınmasına binâ’en vücûb-i ma’rûz bir derece dahâ kuvvet bulmağla ve izâmın sûr dâhilinde ve Soğukçeşme civârında bir mahalle nakli Şehremâneti’yle bi’l-müzâkere, taht-ı karâra alınmış ve dâhil-i sûra meyyit defni bâ-İrâde-i Seniyye memnû’ bulunmuş olmağla, evvel-i emrde hâric-i sûrdan nakl olunacak bu izâmın mahall-i mezkûra defni husûsuna müsâ’de-i Seniyye-i Hazret- i Hilâfet-penâhî’nin istihsâli zımnında keyfiyyetin huzûr-ı Sâmî-i Sadâret-penâhîleri’ne arz u iş’ârına mücâseret kılınır”. BOA, BEO, 3905/ 292825, (12/C/1329-11/ Mayıs/1911).

442 “Alemdâr Mustafa Paşa ile Defterdâr Tahsîn Efendi’nin Yedikule hâricinde medfûn bulunan bekâyâ-yı izâmının ber-mûceb-i istîzân Soğukçeşme civârında münâsib bir mahalle nakli, makrûn-ı müsâ’ade-i Seniyye-i Cenâb-ı Pâdişâhî olmuş ve Ta’rîh-i Osmânî Encümeni Riyâseti’nin mürsel müzekkeresi melfûfen i’âde ve takdîm kılınmış olmağla, emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir”. BOA, İ.MBH, 6/ 32, (12/C/1329-11/ Mayıs/1911).

443 “Alemdâr Mustafâ Pâşâ ile Defterdâr Tahsîn Efendi merhûmun bekâyâ-yı izâmının Yedikule’den Zeyneb Sultân Câmi’-i Şerîfi Hazîresi’ne nakl olunmak üzre icrâ edilecek merâsim-i ihtifâliyyesi için tertîb edilmiş olan program mûcebince merâsimde jandarma ve polis efrâdının da bulunmaları mukarrer idüğünden Yedikule’de icrâ edilecek merâsim ile Sarâyburnu’nda tertîb olunacak âlâyda îcâbı kadar polis bulundurulması husûsunun taraf-ı vâlâlarına iş’ârı Ta’rîh-i Osmânî Encümeni Riyâseti’nden bildirilmiş ve programdan bir nüshası leffen gönderilmiş olmağla, ber-mûceb-i iş’âr, îfâ-yı iktizâsı mütemennâdır, efendim”. BOA, DH. MTV, 51/ 19, (18/Ş/1329-14/ Ağustos/1911). Bu

110

4. ALEMDÂR MUSTAFA PAŞA’NIN MALLARININ MÜSÂDERE