• Sonuç bulunamadı

ARKEOLOJİK SİT ALANLARININ KORUNMASINDA ALAN YÖNETİMİ PLANLARININ ROLÜ VE ETKİLERİNİN ANALİZİ: HARRAN- ŞANLIURFA ÖRNEĞİ. Fatma BOZKAYA YETKİN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ARKEOLOJİK SİT ALANLARININ KORUNMASINDA ALAN YÖNETİMİ PLANLARININ ROLÜ VE ETKİLERİNİN ANALİZİ: HARRAN- ŞANLIURFA ÖRNEĞİ. Fatma BOZKAYA YETKİN"

Copied!
217
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ARKEOLOJİK SİT ALANLARININ KORUNMASINDA ALAN YÖNETİMİ PLANLARININ ROLÜ VE ETKİLERİNİN ANALİZİ: HARRAN-

ŞANLIURFA ÖRNEĞİ

Fatma BOZKAYA YETKİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EKİM 2019

(3)
(4)
(5)

ARKEOLOJİK SİT ALANLARININ KORUNMASINDA ALAN YÖNETİMİ PLANLARININ ROLÜ VE ETKİLERİNİN ANALİZİ: HARRAN-ŞANLIURFA

ÖRNEĞİ (Yüksek Lisans Tezi) Fatma BOZKAYA YETKİN

GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Ekim 2019 ÖZET

Şanlıurfa Kenti, Harran ilçesi kent merkezi sınırları içerisinde yer alan 1. ve 3. derece Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanı’nda 2015 yılında kazı çalışmaları tamamlanarak restorasyon projelerine başlanmıştır. Bölgede yer alan höyükler, pagan döneme ait tapınaklar, Harran Kalesi ve Çimdin Kale, Harran Ulu Camii, Geleneksel Harran Konik Evleri, Bazda ve Senem Mağaraları, Şuayb Şehri ve Soğmatar Harran’ın önemini artırmaktadır. Alanın böylesine çeşitli fonksiyonlara sahip yapıları ve zamanı içerisinde barındırması, yapıların ve tarihi çevrenin günümüze ulaşabilmiş olması çok önemli bir kazanımdır. Harran 2000 yılından beri UNESCO’nun Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer almaktadır. Arkeolojik sit alanı için alan yönetimi planı hazırlanması fikrinin ortaya çıkışında ilk ve en önemli etken UNESCO kalıcı Dünya Miras Listesi’ne aday olabilmek için yönetim planlarının ön şart koşulması olmuştur. 2014-2016 yılları arasında yapılan çok katılımlı bir çalışma ile Harran ve çevresindeki diğer kültür varlıklarının korunmasını hedefleyen Harran Alan Yönetim Planı hazırlanmıştır. Plan kararlarında, bütüncül koruma bağlamında temel koruma hükümleri belirlenmiştir. Bu çalışmada koruma ve alan yönetimi bağlamında literatür çalışmaları yapılmış, korumanın alan yönetimine evirilme süreci izlenmiş, Dünyadan ve Türkiye’den uygulamada başarılı olmuş örnekler incelenmiştir.

Bununla birlikte alanın mevcut durum analizleri, yönetim planı kararları ile devam eden uygulamalar hakkında bilgiler verilmiştir. Çalışmayı diğerlerinden ayıran saha çalışması bölümünde ise belirlenen evren içinden derinlemesine görüşmeler yapılarak mevcut problemler tespit edilmeye çalışılmıştır. Konuyla ilgili kişilerle yapılan görüşmeler çalışmanın seyrini etkilemiş yeni öneri ve alternatifler sunulmasına katkıda bulunmuştur.

Bilim Kodu : 80205

Anahtar Kelimeler : Alan Yönetim Planları, Arkeolojik Sit, Koruma Planları, Harran Sayfa Adedi : 199

Danışman : Doç. Dr. Kübra CİHANGİR ÇAMUR

(6)

THE ROLE AND EFFECTS OF SITE MANAGEMENT PLANS IN CONSERVATION OF ARCHEOLOGICAL SITES: CASE OF HARRAN-ŞANLIURFA

(M. Sc. Thesis) Fatma BOZKAYA YETKİN

GAZİ UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES October 2019

ABSTRACT

In 2015, the excavations were completed and restoration projects were initiated in the 1st and 3rd degree Archaeological and Urban Sites within the boundaries of the city center of the Harran District of the City of Şanlıurfa. The tumuli, pagan temples, the Harran Castle and the Çimdin Castle, Harran Grand Mosque, Traditional Harran Conic Houses, the Bazda and Senem Caves, Şuayb City, and Sogmatar situated in the region add to the significance of Harran. The fact that the area encompasses such a wide variety of structures and the time itself, and that the buildings and the historical environment have survived to the present are very important gains. Since 2000, Harran has been in UNESCO's World Heritage Tentative List. The first and most important factor in the development of a Field Management Plan for the Archaeological Site was the pre-requisite of the existence of management plans in order to be a candidate for the UNESCO permanent World Heritage List. The Harran Field Management Plan, which aims to protect other cultural assets in and around Harran, was prepared during a multi-participatory study conducted between 2014 and 2016. In the decisions of the plan, the basic protection provisions were determined in the context of total protection. In this study, literature researches were conducted within the framework of conservation and field management, the process of evolving of protection into field management was examined, and successful implementation examples from the world and Turkey were discussed. In addition, information on current situation analyzes of the area, management plan decisions and ongoing practices are provided. In the field study section that separates the study from others, in-depth interviews were conducted with stakeholders selected from the identified universe of the study in order to determine the existing problems. Interviews with relevant persons have affected the course of the study and contributed to the introduction of new proposals and alternatives.

Science Code : 80205

Key Words : Management Plans, Archeological Site, Conservation Plans, Harran Page Number : 199

Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Kübra CİHANGİR ÇAMUR

(7)

TEŞEKKÜR

Çalışmalarım süresince her türlü bilgi ve birikimiyle beni yönlendiren ve sonuca ulaşmamı sağlayan değerli danışman hocam Doç. Dr. Kübra CİHANGİR ÇAMUR’a, özellikle saha çalışmalarım boyunca her türlü destek ve katkılarını benden esirgemeyen Yrd. Doç. Dr.

Cihat KÜRKÇÜOĞLU’na, Harran Kazı Başkanı Prof. Dr. Mehmet ÖNAL’a ve İller Bankası Teknik Uzmanı Yüksek Şehir Plancısı Cemal KAYNAK’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Tez çalışmalarım boyunca her an yanımda olan ve maddi manevi her türlü desteğini sürekli hissettiren sevgili eşim, hayat arkadaşım Yüksek Şehir Plancısı Ömer YETKİN’e, bir tanecik oğlum Muhammed Fatih YETKİN’e ve beni bugünlere getiren, tüm hayatım boyunca her türlü desteği sunan sevgili annem, babam ve kız kardeşlerime teşekkürü bir borç bilirim.

(8)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ... iv

ABSTRACT ... v

TEŞEKKÜR ... vi

İÇİNDEKİLER ... vii

ÇİZELGELERİN LİSTESİ ... x

ŞEKİLLERİN LİSTESİ ... xi

RESİMLERİN LİSTESİ ... xiii

HARİTALARIN LİSTESİ ... xiv

SİMGELER VE KISALTMALAR... xv

1. GİRİŞ

... 1

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

... 5

2.1. Koruma ... 5

2.1.1. Tarihi çevre koruma ... 6

2.1.2. Kültürel miras... 9

2.1.3. Koruma amaçlı imar planı ... 12

2.1.4. Sit kavramı ... 14

2.2. Alan Yönetimi ... 15

2.2.1. Arkeolojik alanlarda alan yönetimi ... 16

2.2.2. Korumanın alan yönetimine evirilme süreci ... 21

3. KORUMANIN TARİHSEL GELİŞİMİ

... 29

3.1. Dünya’da Anıt Yapı Kavramı ve Koruma ... 29

3.1.1. Avrupa’da tarihi çevre koruma ... 33

3.2. Türkiye’de Tarihi Çevre Korumanın Gelişim Süreci ... 36

3.2.1. Cumhuriyet öncesi dönem – Osmanlıdan cumhuriyete ... 36

(9)

Sayfa

3.2.2. Cumhuriyet dönemi koruma anlayışı ... 39

3.2.3. 1980 – 2004 yılları arası Türkiye’de koruma anlayışı ... 44

3.2.4. 2004 yılından günümüze Türkiye’de koruma anlayışı... 46

3.3. Arkeolojik Alanlarda Koruma Kavramının Gelişim Süreci ve Yaklaşımlar ... 51

4. PARÇACIL KORUMANIN ALAN YÖNETİMİNE EVİRİLMESİ

... 55

4.1. Alan Yönetimi (Yönetilmesi) ... 56

4.1.1. Çevresel bağlamda alan yönetimine bakış ... 56

4.1.2. Koruma bağlamında alan yönetimine bakış ... 59

4.1.3. Alan yönetimi ihtiyacı ... 62

4.1.4. Alan yönetimi ve kent yönetimi ilişkisi ... 64

4.1.5. Alan yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri ... 66

4.2. Dünya Mirası ve Alan Yönetimi ... 68

4.2.1. Dünya mirası sözleşmesi ... 69

4.2.2. Dünya mirasının korunması ile ilgili uluslararası örgütler ve danışma organları ... 71

4.3. Dünya’da Alan Yönetimi ve Örnekleri ... 73

4.3.1. Bath Alan Yönetim Planı ... 74

4.4. Alan Yönetiminin Türkiye’de Ortaya Çıkış Koşulları ve Şanlıurfa Örneği ... 81

4.4.1. Göbekli Tepe Alan Yönetim Planı ... 86

4.4.2. Balıklıgöl Alan Yönetim Planı ... 91

4.4.3. Harran Alan Yönetim Planı ... 97

4.4.4. Değerlendirme ... 99

5. HARRAN ALAN YÖNETİMİ PLANI

... 103

5.1. Harran Kenti ... 104

5.2. Harran Alan Yönetimi ... 106

5.2.1. Harran Alan Yönetim Planı’nın yapısı ... 111

(10)

Sayfa

5.2.2. Harran Alan Yönetim Planı’nın amaç ve hedefleri ... 113

5.2.3. Harran Alan Yönetim Planı’nın evreleri ... 116

5.2.4. Harran Sur İçi kentsel tasarım projesi ... 127

6. ALAN ARAŞTIRMASI VE YÖNTEM

... 139

6.1. Yöntem ... 139

6.1.1. Nitel araştırma yöntemleri... 139

6.1.2. Nicel araştırma yöntemleri ... 146

6.2. Derinlemesine Görüşmelerin İçerik Analizi (Bulgular) ... 146

6.2.1. Kategori 1: Alan Yönetimi ... 149

6.2.2. Kategori 2: Harran Alan Yönetim Planı... 156

6.2.3. Kategori 3: Harran kenti... 162

6.3. Kodlama yöntemiyle kelime bulutu oluşturma ... 165

6.4. Kodlama yöntemiyle kelime ağacı oluşturma ... 168

7. SONUÇ

... 171

KAYNAKLAR ... 177

EKLER ... 187

EK-1. Saha çalışması kapsamında yapılan derinlemesine görüşme formu ... 188

EK-2. Alan yönetimi ve koruma konusundaki eksiklikleri ve sorunları tespit edebilmek amacıyla görüşme yapılan yetkili ve uzmanlar ... 190

EK-3. Harran’a ait haritalar ... 192

EK-4. Göbekli Tepe’ ye ait haritalar ... 196

ÖZGEÇMİŞ ... 199

(11)

ÇİZELGELERİN LİSTESİ

Çizelge Sayfa

Çizelge 2.1. Dünya kültür mirası alanlar için yönetim ilkeleri ile koruma alanları

için Alan Yönetim Rehberleri’nin karşılaştırmalı incelemesi ... 19

Çizelge 4.1. Türkiye’de yapılmış Yönetim Planı çalışmaları ... 83

Çizelge 4.2. İlgili yönetmeliğe göre yönetim planı süreci ve yetki dağılımı ... 84

Çizelge 4.3. 2019 yılı itibariyle Türkiye UNESCO DM Listesi’ndeki varlıkları ... 86

Çizelge 4.4. Göbekli Tepe Alan Yönetimi ana hedefleri ... 90

Çizelge 4.5. Balıklıgöl Yönetim Planı paydaşları ve seçilme gerekçeleri ... 95

Çizelge 4.6. Balıklıgöl Alan Yönetim Planı hedef tablosu ... 96

Çizelge 4.7. Balıklıgöl Alan Yönetim Planı değerlendirme çizelgesi ... 99

Çizelge 4.8. Göbekli Tepe Alan Yönetim Planı değerlendirme çizelgesi ... 100

Çizelge 4.9. Harran Alan Yönetim Planı değerlendirme çizelgesi ... 100

Çizelge 5.1. Harran Yönetim Planı GZFT (Swot) analizi örneği ... 121

Çizelge 5.2. Harran Yönetim Planı’nda saptanan ana sorunlar ... 122

Çizelge 5.3. Harran Yönetim Planı tematik alan- hedef ve faaliyet tablosu örneği ... 124

Çizelge 5.4. Yönetim planı faaliyetleri için belirlenen finansal kaynaklar ... 125

Çizelge 5.5. Yıllara göre konik kubbeli yapı sayıları ... 133

Çizelge 5.6. Harran Sur İçi konut fonksiyon dağılımı ... 137

Çizelge 6.1. Katılımcıların “Alan Yönetimi” kategorisindeki görüşlerinin özeti ... 150

Çizelge 6.2. Katılımcıların “Harran Alan Yönetim Planı” kategorisindeki görüşlerinin özeti ... 157

Çizelge 6.3. Katılımcıların “Harran Kenti” kategorisindeki görüşlerinin özeti ... 163

Çizelge 6.4. İnsani gelişmişlik indeksi değerleri ... 165

(12)

ŞEKİLLERİN LİSTESİ

Şekil Sayfa

Şekil 2.1. Thomas ve Middleton’a göre alan yönetimi planlama süreci ... 18

Şekil 2.2. 27.11.2005 tarih ve 26006 sayılı yönetmeliğe göre alan yönetim planı hazırlanma aşamaları ... 20

Şekil 3.1. KAİP hazırlanma süreci ... 48

Şekil 4.1. Dünya mirası amblemi ... 74

Şekil 4.2. Bath Alan Yönetim Planı’nda belirlenen temel başlıkları ... 80

Şekil 4.3. Bath Yönetim Planının uygulama evresi aşamaları ... 80

Şekil 4.4. Bath Alan Yönetim Planı izleme ve değerlendirme aşamaları için belirlenen sorumlu gruplar ... 81

Şekil 5.1. Harran Alan Yönetimi süreci ... 108

Şekil 5.2. Harran Alan Yönetim Planı’nın hazırlanma süreci ... 113

Şekil 5.3. HAYP vizyonu için belirlenen tematik alan, politika, hedef ve faaliyetler hiyerarşisi ... 115

Şekil 6.1. Miles- Huberman Modeli ... 140

Şekil 6.2. İçerik analizi süreci ... 142

Şekil 6.3. İçerik analizi (kodlama) çalışmasından örnek bir bölüm ... 142

Şekil 6.4. Katılımcı özellikleri kapsamında oluşturulan kod ağacı ... 143

Şekil 6.5. Tez kapsamında hazırlanan kelime ağacı analizinden örnek bir bölüm ... 145

Şekil 6.6. Katılımcıların mesleklere göre dağılımı ... 147

Şekil 6.7. Kategorilere göre kodlama sayıları ... 148

Şekil 6.8. Mesleklere göre kodlama dağılım grafiği ... 149

Şekil 6.9. Alan yönetimi kategorisinin görüşmecilere göre dağılımı ... 151

Şekil 6.10. Alan Yönetimi kategorisi için oluşturulan kodlama ağacı ... 151

Şekil 6.11. Harran alan yönetimi kategorisinin katılımcılara göre dağılımı ... 158

Şekil 6.12. Harran Alan Yönetim Planı kategorisi için oluşturulan kodlama ağacı ... 158

Şekil 6.13. Harran kenti kategorisinin katılımcılara göre dağılımı ... 163

(13)

Şekil Sayfa

Şekil 6.14. Harran kenti kategorisi için oluşturulan kodlama ağacı ... 163

Şekil 6.15. İleri düzey kodlama ve teorik entegrasyon sonucunda 5 frekans sıklığı ile oluşturulan kelime bulutu ... 166

Şekil 6.16. İleri düzey kodlama ve teorik entegrasyon sonucunda 25 frekans sıklığı ile oluşturulan kelime bulutu ... 167

Şekil 6.17. İleri düzey kodlama ve teorik entegrasyon sonucunda 75 frekans sıklığı ile oluşturulan kelime bulutu ... 168

Şekil 6.18. “Alan yönetimi” tamlaması için oluşturulan kelime ağacı analizi ... 169

Şekil 6.19. “Yönetim planı” tamlaması için oluşturulan kelime ağacı analizi ... 170

Şekil 6.20. “Harran” kelimesi için oluşturulan kelime ağacı analizi ... 170

(14)

RESİMLERİN LİSTESİ

Resim Sayfa

Resim 4.1. Bath Roma Banyoları ... 78

Resim 4.2. Bath Kenti ... 79

Resim 5.1. Harran Höyüğü ... 117

Resim 5.2. Ay Tanrısı Sin’e adanan Nabonidsteli, bazalt ... 117

Resim 5.3. Harran Ulu Camii ... 117

Resim 5.4. Halep kapısı ve Şehir surunun görünümü ... 118

Resim 5.5. İç Kale’nin görünümü ... 118

Resim 5.6. Şeyh Yahya Hayat El-Harrani Türbesi ... 118

Resim 5.7. Geleneksel Harran Evleri ... 119

Resim 5.8. Geleneksel Harran Evleri ... 119

Resim 5.9. 1953 yılı hava fotoğrafı ... 128

Resim 5.10. 1955 yılı hava fotoğraf ... 128

Resim 5.11. 1959 yılı hava fotoğrafları ... 129

Resim 5.12. 1966 yılı hava fotoğrafları ... 129

Resim 5.13. 1965 yılı hava fotoğrafı ... 130

Resim 5.14. 1965 yılı hava fotoğrafı ... 130

Resim 5.15. 1968 yılı panaromik fotoğrafı ... 130

Resim 5.16. 1968 yılına ait fotoğraf ... 131

Resim 5.17. 1968 yılına ait fotoğraf ... 131

Resim 5.18. 1980 yılına ait fotoğraf ... 132

Resim 5.19. 1988 yılına ait fotoğraf ... 132

(15)

HARİTALARIN LİSTESİ

Harita Sayfa

Harita 4.1. Bath Kentinin konumu ... 78

Harita 4.2. Bath Kenti Yönetim Planı alan sınırı ... 78

Harita 4.3. Proje alanı içerisindeki koruma alanları ... 92

Harita 4.4. Balıklıgöl Yönetim Planı alanı sınırı ... 94

Harita 5.1. Harran ilçesinin Türkiye ve Şanlıurfa ilindeki konumu ... 104

Harita 5.2. Tarihsel süreçte Harran’ın mekansal gelişim analizi ... 105

Harita 5.3. Harran alan yönetim planı bağlantı noktaları ... 107

Harita 5.4. Harran 1/5000 ölçekli nazım imar planı ... 110

Harita 5.5. Harran 1/5000 ölçekli koruma amaçlı imar planı ... 111

Harita 5.6. Harran Sur İçi alan kullanım analizi ... 134

Harita 5.7. Harran Sur İçi güzergahları ... 136

Harita 5.8. Konut alanı bölgesi için örnek fonksiyonel sınıflandırma ... 137

(16)

SİMGELER VE KISALTMALAR

Bu çalışmada kullanılmış simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.

Simgeler Açıklamalar

vs. Vesaire

Yy. Yüzyıl

Kısaltmalar Açıklamalar

AB Avrupa Birliği

ALCA Avon Local Council Assosiation

AY Alan Yönetimi

AYK Anıtlar Yüksek Kurulu

AYP Alan Yönetim Planı

BTP Bath Tourism Plus

ÇED Çevresel Etki Değerlendirme

DCMS Department for Culture Media and Sport

DD Doğa Derneği

DM Dünya Mirası

DÖSİMM Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü

GAP Güneydoğu Anadolu Projesi

GEEAYK Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu GZFT Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar, Tehditler

HAY (P) Harran Alan Yönetimi (Planı)

ICAHM Uluslararası Arkeolojik Miras Yönetimi Komitesi ICCROM Uluslararası Kültürel Değerleri Koruma ve

Düzenleme Çalışmaları Merkezi ICOMOS Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi

IUCN Uluslararası Doğa Koruma Birliği

KAİP Koruma Amaçlı İmar Planı

KHK Kanun Hükmünde Kararname

KMBB Kaz Dağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği

(17)

Kısaltmalar Açıklamalar

KTVKK Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu

KUDEB Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu

M.Ö. Milattan Önce

M.S. Milattan Sonra

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

STK Sivil Toplum Kuruluşu

TMMOB Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası Birliği

TTKD Türkiye Tabiat Koruma Derneği

UÇEP Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı UNESCO Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü

WHC Dünya Mirası Merkezi

WWF Doğal Hayatı Koruma Vakfı

(18)

1. GİRİŞ

Eski uygarlıklardan günümüze gelene kadar koruma kavramı her dönemde insan hayatına dahil olmuştur. Eskiyi anlama çabası, insanoğlunun yüzyıllardır taşıdığı ve vazgeçemediği bir duygudur. Çeşitli aşamalardan geçerek günümüze gelen koruma olgusu geçmiş medeniyetlerin oluşturduğu kültürel varlıkları yaşatma ve sonraki nesillere iletme amacı taşır.

Salt anıt yapının korunmasından tarihi çevreyi koruma fikrine geçiş, kentlerin kendi renklerini koruma isteği ile gelişmiştir. “Kent kimliği” öneminin anlaşılması ile yapının kendisi, yakın çevresi ve alana kattığı değer de önem kazanmıştır.

Korumanın alan yönetimine evirilme sürecinin uluslararası alandaki başlangıcı, tarihi eserlerin ve kentsel alanların korunmasının sistematik ve çok yönlü şekilde yürütülmesi gereken bir çalışma olması gerektiği düşüncesi ile ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda alan yönetimi; korunmaya değer bir yapı veya alan için sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla çok katılımlı planlama, projelendirme ve yönlendirme çalışmalarını içinde bulunduran bir süreçtir.

Uluslararası alanda kültürel miras, devlet yapılanmalarına dahil edilerek idare edilmektedir. Bu bakış açısının en önemli nedeni, miras kavramının kentin tarihi, kültürel değerleri ile birlikte benlik ve ulus tanımlarını içinde barındıran bir anlamı yüklenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Kültürel miras yönetimi konusunda en önemli paydaş yerel halktır. Alanı sahiplenmesi gereken ve devamlılığında söz sahibi olacak olan halkın yönetim sürecine dahil olması, planlamanın “katılımcılık ilkesi”nin de gereğidir. Bununla birlikte, yapılan yönetim planlarının başarısı çok büyük oranda buna bağlıdır. Yerelde koruma bilincinin oluşması, planın geleceğini etkileyen en önemli faktörlerdendir. Ulusal ve uluslararası alanda yapılan alan yönetim planı çalışmalarında halkın katılımının yüksek olduğu projelerin daha başarılı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Yönetim ve planlama çalışmaları öncesinde ve süreç boyunca halk katılımının desteklenmesi ve koruma bilincinin oluşturulmaya çalışılması ile gerçek hedeflere ulaşılabilmektedir.

Çalışmanın başlangıç noktası ve amacı: tarihi çevre koruma kapsamında arkeolojik ve kentsel sit alanlarının korunmasına yönelik planlama çalışmalarında alan yönetiminin rolü

(19)

ve etkisi analizinin, Unesco Dünya Miras Geçici Listesi’nde bulunan Harran arkeolojik sit örneklem alanında ilgili mevzuat çerçevesinde incelenmesidir. Bu çalışma ile korunması gereken arkeolojik kentsel sit alanlarında yönetimsel sorunlar ele alınarak kurumsal altyapı eksikliklerinin tamamlanması için yönetim planlarının araç olarak kullanılabilmesinin önem ve zaruriyeti belirtilecektir.

Harran arkeolojik sit alanının önemi; içinde barındırdığı eşsiz tarihi ve kültürel özellikleri sebebiyle 2000 yılında UNESCO Dünya Miras Listesine dahil olmasıdır. 2015 yılında yapılan Harran Alan Yönetim Planı çalışması ile ilçe, asil listeye girmeye hazırlanmaktadır. Tez çalışmasında incelenecek olan Harran Alan Yönetim Planı bağlamında mevcut durum ortaya koyularak uygulamadaki sorunlar belirlenecektir.

Özellikle kültürel mirasın korunmasında merkezi planlama ve yerel koruma pratikleri arasındaki sorunlara yönelik çözüm önerileri ile birlikte yeni arayışlar: yerelden- yerele yatay ve yerelden merkeze (aşağıdan yukarıya) planlama pratikleri bağlamında incelenmiş ve öneriler geliştirilmiştir. Ülkemizde henüz gelişen pratiğe aktarılan bir kavram olan alan yönetimi ve planlamasının Güneydoğu Anadolu Bölgesi pratikleri temelinde incelenmemiş olması açısından farklılık arz etmektedir.

Ülkemizde son yıllarda gelişmekte olan alan yönetim planlarının tarihsel gelişiminin ve mevzuattaki yerinin incelenmesi, korumanın alan yönetimine evirilme sürecinin ve Şanlıurfa- Harran Arkeolojik Sit Alanı özelinde yönetim planlarının Unesco Dünya Miras Listesi’ne dahil olmadaki etkisinin araştırılması ve bu konuda alternatif kriterler ile alan yönetim planları bağlamında yeni politika ve uygulama araçlarının geliştirilmesi amacıyla hazırlanan bu çalışmada nicel ve nitel araştırma yöntemlerinden faydalanılmıştır. Saha çalışması bağlamında alan yönetimi konusunda deneyimli uzman ve yöneticilerle derinlemesine görüşmeler yapılmış; elde edilen çalışma, bilgisayar destekli MaxQda 18.2 programı ile kodlama yöntemiyle anlamlandırılmış ve alana özgü uygulama sorunları saptanarak önerileri geliştirilmiştir. Literatür taramaları sonucu alan yönetimi bağlamında bugüne kadar yapılmış bilgisayar destekli nitel veri analizine rastlanmamıştır. Tez çalışması, alan yönetimi özelinde yöntem araştırması bakımından da farklılık arz etmektedir.

Araştırma kapsamında; ilk etapta geniş kapsamlı literatür çalışmasının yanında Harran arkeolojik sit alanı çevresine ait nüfus, turizm verileri, kadastro parselleri, tescilli yapı

(20)

alanları, yönetim planı içinde yer alan mahalle ve sit sınırları, ilçeye ait ulaşım ağı gibi sayısal veriler temin edilerek çözümlenmiştir. Bununla birlikte; alandaki mekansal değişimin ortaya koyulabilmesi vealana dair verilerin bir bütün olarak değerlendirilebilmesi amacıyla eski tarihli 1/1000 ve 1/5000 ölçekli planlar, haritalar, kültür envanteri, sit sınırları gibi vektörel veriler ilgili Belediyesi, GAP Bölge Kalkınma İdaresi, İl Kültür Turizm Müdürlüğü gibi kurumlardan temin edilerek kullanılmıştır. Bu veriler ve diğer çalışma yöntemleri ile elde edilen tüm çıktılar birbirini destekleyecek şekilde analiz edilmiştir.

Alanda yapılan fotoğraflama çalışmaları ve yerinde gözlem ile derinlemesine görüşmeler;

tarama çalışmalarından elde edilen nicel veriler ile derinlemesine görüşme formları birleştirilerek alan yönetiminde mevzuat, kurumlar arası eşgüdüm sağlanamaması ve finans gibi çeşitli faktörler sebebiyle yaşanan sorunların tespit edilmesi amaçlanmaktadır.

Nitel veriler derinlemesine görüşme tekniği ile toplanmıştır. Derinlemesine görüşmeler Harran alan yönetim planı sürecine dahil olmuş teknik uzman ve yöneticilerle gerçekleştirilmiştir. Hedef evrenin Türkiye için yaklaşık 325 kişiden oluştuğu hesaplanmış;

araştırma kapsamında incelenecek derinlemesine görüşmelerin %10 luk hedef ile bu evren içinden yaklaşık 30 kişiyle yapılması planlanmıştır.

Derinlemesine görüşme formları ile Harran Alan Yönetimi ve Planı’na ilişkin değerlendirmeler, Alan Yönetimi ve Alan Yönetim Planı’nın koruma amaçlı imar planları ile ilişkisi ve Harran Alan Yönetimi ve Harran Alan Yönetimi Planı’na ilişkin görüşlerle ilişkili mevcut durum, sorun ve önerilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Yapılandırılmamış görüşmelerin sonucunda çok miktarda nitel veri üretilmiştir. Bu veriler üzerinden MaxQda 18.2.0 nitel veri analiz programı ile kavram ve sonuçlara ulaşmak için “içerik analizi”

gerçekleştirilmiştir. Nitel veri analizi, araştırmacının verileri düzenlediği, analiz birimlerine ayırdığı, sentezlediği, biçimleri (pattern) ortaya çıkardığı, önemli değişkenleri keşfettiği ve hangi bilgileri rapora yansıtacağına karar verdiği bir süreçtir (Bogdan &

Biklen, 1992). Diğer bir deyişle nitel analiz yapan araştırmacı, alandan toplamış olduğu verilerden hareket ederek bu veriler içerisinde saklı duran bilgiyi keşfetmeye ve ortaya çıkartmaya çabalamaktadır. Saha çalışması aşamasında nitel veri analiz yönteminin kullanılmasındaki sebep, alan yönetimine ilişkin sorunların altta yatan nedenlerine ulaşmaktır.

(21)

Tez kapsamında çalışma 7 ana başlıkta ele alınmıştır. Birinci bölüm; amaç, kapsam, alanın önemi, tez çalışmasının farklılığı, çalışma yöntemi ve genel çerçevenin çizildiği giriş bölümüdür.

İkinci bölüm; koruma kavramının ve bu bağlamda tarihi çevre koruma, kültürel miras ve sit kavramları ile alan yönetimi ve ilişkili kavramların açıklandığı kavramsal çerçeve bölümüdür.

Üçüncü bölümde, korumanın tarihsel gelişimi, Türkiye’de ve Dünya’da tarihi çevre korumanın gelişimi ve korumanın alan yönetimine evirilme süreci ile arkeolojik alanlarda koruma kavramının gelişim süreci ve genel yaklaşımlar açıklanmaya çalışılmıştır.

Dördüncü bölümde, alan yönetiminin tarihsel gelişimi bağlamında alan yönetimi-kent ilişkisi, alan yönetimi ihtiyacı ve alan yönetiminde ilkeler incelenmiş, Dünya Miras Sözleşmesi ile Türkiye’den ve Dünya’dan örnekler verilerek alan yönetiminin Türkiye’de ortaya çıkış koşulları açıklanmıştır.

Beşinci bölümde; arkeolojik alanlarda alan yönetimi açıklanarak Harran Alan Yönetim Planı detaylı biçimde tetkik edilerek bu kapsamda, Harran Alan Yönetim Planı’nın yapısı, amaç ve hedefleri, evreleri ve uygulama aşamasında hazırlanan Harran Sur İçi Kentsel Tasarım Projesi incelenmiştir.

Altıncı bölüm, Harran Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanına ilişkin saha çalışmasının, çalışmanın amacının ve ayrıntılı yöntem içeriğinin açıklandığı bölümdür. Bu bölümde; tez çalışması kapsamında alan yönetimi planları konusunda deneyimli uzmanlarla gerçekleştirilen derinlemesine görüşmeler, bilgisayar destekli MaxQda 18.2.0 programı kullanılarak kodlama yöntemiyle analiz edilerek veriler anlamlandırılmış ve sonuçlar ve öneriler ortaya koyulmuştur.

Yedinci bölüm sonuç ve değerlendirme bölümü olup tez çalışmasının genel değerlendirmesi yapılmaktadır.

(22)

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Koruma

Sözcük anlamı bakımından incelendiğinde, “dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek” (TDK, 2019) anlamına gelen koruma, kentsel bir kavram olarak “kentlerin belli kesimlerinde yer alan çağbilimsel ve yapıtasarcılık değerleri yüksek yapıtlarla, anıtların ve doğal güzelliklerin - kentte bugün yaşayanlar gibi - gelecek kuşakların da yararlanması için her türlü yıkıcı, saldırgan ve dokuncalı eylemler karşısında güvence altına alınması” (Keleş, 1980, s. 93) şeklinde tanımlanmaktadır.

Mevzuat bağlamında ise 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 4.

Maddesinde“... “Koruma”; ve “Korunma”; taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarında muhafaza, bakım, onarım, restorasyon, fonksiyon değiştirme işlemleri; taşınır kültür varlıklarında ise muhafaza, bakım, onarım ve restorasyon ...” ifadeleriyle taşınır ve taşınmaz varlıkların korunması açıklamaktadır (2863 Sayılı KTVKK, 1983). Koruma olgusu, tarihin eski dönemlerinden itibaren insanoğlunun yaşamında yer almıştır (Gürpınar, 2001). Binlerce yıllık tarihsel skala içinde yer alan ve insanlığın bugüne değin doğa ile ya da doğrudan yarattığı ve bizim bugün “kültür ve doğa varlıkları mirası” olarak nitelendirdiğimiz şeylerin muhafaza altına alınması insanlığın ortak sorumluluğu ve üzerinde özellikle düşünmesi gereken bir olgudur (Alioğlu, 2013, s. 70; Tankut, 2005a).

Düne ve bugüne ait her şeyin, koruma ve yaratmanın; ne şekilde bir araya gelebileceğinin tartışıldığı günümüzde (Can, 1993) koruma, bir faaliyet alanı olarak fazlaca konuyu içerisinde barındırır (Tankut, 2005b; Erder, 2018, s. 18). Her türlü yapının entegrasyonundan, yeniden kullanımı için değişikliğe uğramasına, kentsel korumadan kentsel planlamaya, mimari anlamdaki her çeşit ürün teknolojisine, bakım ve onarım metotlarına, en eski ve en yeni yapı malzemelerinin fiziksel ve kimyasal analizlerine kadar, bilimsel ve teknik anlamda dolaylı ve dolaysız ilişkilidir (Altınöz, 2012, s. 299-302). Bu sebeple konunun önemi dikkate alındığında bazı esasları tanımlamak gerekmektedir.

Bugün koruma anlayışının “kentsel mekân” ve “kentsel planlama” ile birlikte anıldığı düşünüldüğünde ise bu gereklilik zorunluluğa dönüşmektedir (İşbir, 2001, s. 4). Kent adına zaman içinde gelişen ve değişen birçok tanımlama yapılırken, kentleşme de zaman içinde sanayileşme ile birlikte değer kazanmıştır. Kent ve kentleşme, artık dar anlamda yalnızca bir nüfus hareketi olarak tanımlanmamakta, son dönemde artarak beliren yaklaşımlar, kenti

(23)

ve kentleşme sürecini küreselleşme ve onunla birlikte var olan yeni ekonomik oluşumlar ve bilgi çağı ile ilişkilendirecek şekilde irdelemektedir. Bu bağlamda kentsel mekân yalnızca fiziksel açıdan şekillenmiş bir arena olarak değerlendirilmemekte, kentlerin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında oluşan değişimler de kentsel mekânın başka boyutları olarak irdelenmektedir (Sencer, 1979, s. 4; Tekeli, 1982, s. 327; İşbir, 2001, s. 6).

Kentsel mekânlar farklı zamanlarda her topluluğun kültüre ilişkin yapısının maddi bir anlatımını meydana getirmiştir. Bu oluşum, sonraları (fiziksel mekânda) “eski” olarak betimlenmiştir. Zamanla bu yapılar, kentsel mekânlar ve kentler insanlığın kültürel birikiminin ve mekânın fiziksel evrimini gösteren belirtiler olması sebebiyle tarihsel bir nitelik kazanmıştır. Bu sebepten onları kaybetme endişesi “koruma” fikrini geliştirmiş ve zaman içerisinde bu fikir tek bir yapının korunmasından “kentsel koruma” kavramının oluşmaya başlamasına kadar genişlemiştir (Dinçer, 2019; Binan, 1999, s. 7).

2.1.1. Tarihi çevre koruma

Kültür, toplum, insanoğlu, eğitim süreci ve kültürel muhteva gibi değişkenlerin ve bunlar arasındaki karmaşık ilişkilerin bir işlevidir (Güvenç, 1970, s. 95). Tarihin ve doğanın kente bırakmış olduğu bu birikimin temel ögesi, o kentin kimliğidir. Her kentin kimliğinde, o kentin süreklilik kazanmış olan ayırt edici özellikleri saklıdır (Koçak, 2011). Tarihi çevrenin taşıdığı izler farklı dönemlerin farklı kuşakları tarafından, farklı imkan ve koşullara göre yaratılmıştır. Bu da sürekli bir yenilenme, yeni ile eski olgularının birbirine geçtiği anlamına gelmektedir (Arabacıoğlu & Aydemir, 2007). Tarih zaman içinde insanoğluna ait faaliyetlerin diyalektik gelişimiyle oluşan dinamik bir süreçtir (Özer, 1993;

Arabacıoğlu & Aydemir, 2007).

Geçmiş medeniyetlerden günümüze ulaşan yerleşme alanları ve buluntular tarihi çevremizi meydana getirmektedir. Tarihi çevre tamlaması ile genellikle kentsel sitler anlaşılmakla beraber tarihi ve arkeolojik sit alanları da bu kapsamda değerlendirilmektedir (Madran, 2009, s. 6-15). Yirmi birinci yüzyıl gibi teknolojinin nimetlerinden oldukça fazla yararlandığımız, uzay yolculuklarının yaşandığı ve robotların evlerimize kadar girebildiği bir çağda Şanlıurfa’nın tarihi kent dokusunun korunmaya çalışılmasını boşa harcanan zaman ve çaba olarak değerlendirenler olabilir. Ancak tarihi çevreler eşsiz genel görünümleriyle, çeşitli tarz ve biçimleri içinde barındıran zengin düzenlemeleriyle, itinalı

(24)

işçilikleriyle her zaman heyecan uyandırmıştır. Tarihi kent ve mahalleleri araştırmak, irdelemek yeni bir bakış açısı kazandırmakla birlikte geçmişi anlamaya ve bugünümüzü tanımlamamıza yardımcı olur. Ayrıca eski uygarlıkların tarihi, sosyal ve kültürel hayatları hakkında birçok ipucu bulmamıza olanak tanır (Ahunbay, 2018, s. 14; Anonim, 2009).

Anıtsal yapılar gibi tek yapı ölçeğinde koruma düşüncesinden kent koruma fikrine evirilme, tarihi alanlarda yerleşme dokusunu bir araya getiren unsurların şekilsel ve tarihi kıymetlerinin fark edilmesinden itibaren olmuştur (Madran, 2009, s. 6-15). Avrupa’da 19.

yüzyılın sonunda başlayan tek yapı ölçeğinden tarihi çevre korumaya geçiş uygulamaları, uluslararası platformda ilk kez Atina Konferansı Sonuç Bildirgesinin (1931) tarihi anıtların estetik değerinin artırılması maddesi (3.madde) kapsamında “Yapılar inşa edilirken yerleşmelerin kimliğine ve profiline, bilhassa çevresi özel bir önem gerektiren anıt yapıların yoğun olduğu mahallelere saygı gösterilmesi tavsiye edilir. Ayrıca bazı yapı grupları ve istisnai olan manzaraların varlığı muhafaza altına alınmalıdır (Atina Tüzüğü (Carta Del Restauro), 1931).” şeklinde dile getirilmiştir. Cümleden anlaşılacağı üzere buradaki kaygı özellikle tarihi anıtlara temel oluşturan tarihi çevrelerin korunması ile ilgilidir; tarihi yerleşim alanlarının salt kendi biçimsel özellikleri ile korunmaya değer olma düşüncesinin henüz gelişmediği anlaşılır (Ahunbay, 2018, s. 15; Alioğlu, 2013, s. 68- 97; Kuban, 2000, s. 11).

II. Dünya Savaşı ile birlikte büyük yıkım yaşanan Avrupa’da 1945’ten sonra kentsel ve kırsal alanlarda koruma çabaları hız kazanmıştır. Savaş sırasında yıkılan, çağdaş yapılanma ya da endüstrileşme hareketi ile birlikte karakteri bozulan tarihi kentler için bilinçlenen kamuoyu bu durum karşısında çözüm yolları arayışına girmiştir (Binan, 1999, s. 15). Bu konuda tarihi ve kentsel çevrenin korunma düşüncesi 1960’lı yılların ortalarında daha sağlıklı bir şekilde oluşmaya başlamıştır. 1964 yılında bir araya gelen ‘İkinci Uluslararası Tarihi Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi’nde’ kırsal ve kentsel sitlerin korunması düşünceleri tartışılmış ve alınan kararlarla “Venedik Tüzüğü” yayınlanmıştır (Erder, 1977;

Venedik Tüzüğü, 1964). Venedik tüzüğünün 1. maddesinde ‘tarihi anıt’ kavramının kentsel ve kırsal bir yerleşmeyi içine alacak şekilde açıklanması çevre koruma bağlamında ciddi bir adımdır. Bununla birlikte tüzüğün 6. maddesinde anıt yapılarla birlikte yakın çevrelerinin de önemine dikkat çeken bir ilke kararı bulunmaktadır: “Anıtın korunması, ölçeği dışına taşmamak koşuluyla, çevresinin de bakımını içine almalıdır. Eğer geleneksel ortam varsa olduğu gibi bırakılmalıdır. Kütle ve renk ilişkilerini değiştirecek hiçbir yeni

(25)

eklentiye, yok etmeye, ya da değiştirmeye izin verilmemelidir (Venedik Tüzüğü, 1964)”

şeklinde açıklanmaktadır.

Kısa sürede kabul gören Venedik tüzüğünün kararları başta Avrupa olmak üzere birçok ülkeyi etkilemiş yasal düzenlemelerde dikkate alınmıştır. Öyle ki Erder, bu çalışma için

“Venedik Tüzüğü tarihi bir anıt gibi korunmalıdır (Erder, 1977)” derken tüzüğün önemine dikkat çekmektedir. Aynı yıllarda ülkemizde bulunan ve koruma uygulamalarının oryantasyonu işini yapan ‘Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (GEEAYK)’ tarafından da benimsenen tüzük kararlarını tam manasıyla hayata geçirmek mümkün olmamıştır (Kejanlı, Akın, & Yılmaz, 2007). Söz konusu dönem, tüzük ile birlikte genişletilen anıt kavramının yasalarımızda karşılığının bulunmayışı bunun en büyük sebebidir. Mevcut yasalarımızla tarihi bir mahalleyi ya da bir sokağı koruma altına almak pek mümkün görülmemiştir. Onun yerine halen tek tek yalı, konak gibi gösterişli yapılar tescillenmiş çevresi ile değerlendirilmesi gereken değerli ancak görkemsiz yapılar koruma kapsamında değerlendirilmemiştir (Ahunbay, 2018, s. 15; Erder, 2018). Bu sebeptendir ki ülkemizde bu gibi alanlara geç müdahale edildiğinden birçoğu amacına uygun olmayan veya yanlış kararlar içeren imar planlarıyla yıpratılmışlardır.

Ülkemizde tarihi çevreyi tam manasıyla muhafaza edebilmek için uygun olan yasal altyapı 1970‘li yıllarda sağlanabilmiştir. Avrupa ülkelerindeki gelişmelerin ulusal çapta tartışılmaya başlanması, tarihi çevre konusunda üniversitelerin çalışmaları, GEEAYK kararları, Unesco, Icomos ve Avrupa Konseyi gibi kuruluşların uluslararası alanda sürdürdükleri kampanyaların geniş yer bulması gibi gelişmelerle birlikte 1973 yılında

“1710 sayılı Eski Eserler kanunu” çıkarılmıştır (Eski Eserler Kanunu, 1973). Ülkemizde tarihi çevrenin bir bütün olarak ele alınması bu tarihten sonra mümkün olmuştur. Kanun ile birlikte GEEAYK Antalya, Hatay, Bursa, Şanlıurfa, Edirne, Muğla, Kütahya, Mersin gibi kentlerde sit alanı ilan kararları almıştır. Bu kararlar sonucunda konutunun yerine çok katlı apartman inşa edilmesini isteyen hak sahipleri ile birlikte; halk, devletin konuya parasal ve teknik destek sağlayamaması ve kamuoyunda yeterli bilgilendirme yapılmaması ile birlikte korumaya karşı tavır almış ve hedeflenen bütüncül koruma tam anlamıyla gerçekleştirilememiştir. Buna rağmen bu tahripten etkilenseler de günümüze değin ulaşabilen tarihi yerleşmeler mevcuttur (Ahunbay, 2018, s. 16; Eyüboğlu, 2009).

(26)

Ülkemizde gelişigüzel şekilde ve halk nezdinde karşılığı bulunmadan gerçekleştirilmeye çalışılan tarihi çevre koruma denemelerinin aksine Avrupa’da süreç daha farklı gelişmiştir.

Koruma konusu rastlantıya bırakılmadan yerel yönetimlerin parasal desteği alınarak, planlama, ortak akıl ve hak sahiplerinin katılımı ile birlikte yapılmıştır (Ünal, 2014, s. 34- 35; Çekül, 2010). Uluslararası kampanyalar düzenlenerek gönüllülerin de destek vermesi sağlanmıştır. 1975 yılının“Avrupa mimari miras yılı” kabul edilmesiyle desteklenen ve yılsonunda açıklanan Amsterdam Bildirgesi’nde “mimari mirasın koruma altına alınması”

teması vurgulanmıştır. Bu bağlamda bütünleşik koruma ele alınmış ve kamuoyu katılımı ile birlikte başarıya ulaşarak birçok ülkede benimsenmiştir (Ahunbay, 2018, s. 16).

Erder, kentsel koruma kavramını “halkın eskiden kalan sosyal, ekonomik şartlarını ve kültürel taraflarını gösteren fonksiyonel yapısının günümüzde farklılaşan sosyal ve ekonomik şartların etkisiyle kaybolmasını engellemek ve modern yaşantıyla, uygar ilerlemelerle bir araya getirerek sağlamak (Erder, 2018)” olarak tanımlamıştır. Koruma eylemi, toplumsal farkındalığın artırılması ve toplumu bilinçlendirme ile eşdeğer bir olgudur. Bu bakımdan özünde sosyal bir amaç barındırır; bu amacın paylaşılması bireyleri birbirine yaklaştırarak toplumsal bağı güçlendirir. Toplumu birbirine bağlayan binlerce yıllık ortak geçmişidir. Bu geçmişin de en belirgin işaretleri, içinde bulunduğumuz tarihi çevrede yer alan kültür varlıklarımızdır. Bireyin köklerine ve köklerinde var olan değerlere özenli ve saygı ile yaklaşmasını sağlayan koruma eylemi, medeni olmanın bir aracı olarak görülmektedir. Bu bağlamda uygarlığın belirtisi olan bireyin bireye saygı göstermesi, binlerce yıldır oluşturulmuş değerlere saygı ile başlamakta ve gelecek kuşaklara geçmiştekileri aratmayacak kadar başarılı ve değerli ürünler vermekle sürmektedir (Dinçer, 2012, s. 229-231).

2.1.2. Kültürel miras

Kelimenin kökeni bakımından incelendiğinde “kültür” sözcüğünün Latince’de temel anlamı “çiftçilik, doğal büyümenin gözetilmesi” anlamında kullanılan “cultura”dan geldiği düşünülmektedir. Latin dilinde işlemek, oluşturmak, onarmak gibi birleştirici anlamlar yüklenmiş çeşitli içeriklere sahip olan “colere” kelimesinin de “kültür” sözcüğünün kökenini oluşturduğuna ilişkin araştırmalar bulunmaktadır (Williams, 2016, s. 107-110).

İlk kez Voltaire, “culture” sözcüğünü, insan zekasının (esprit) oluşumu, gelişimi, geliştirilmesi ve yüceltilmesi anlamında kullanmıştır (Güvenç, 1979, s. 90). Marx; kültür

(27)

kavramını, “Doğa’nın yarattıklarına karşılık İnsanoğlu’nun yarattığı herşey” olarak tanımlamıştır (Güvenç, 1970, s. 95). Kroeber ve Klockhohn’un “culture”ü bu konudaki en zengin kaynaktır. İki Amerikalı antropolog kültür kavramını 164 farklı şekilde açıklamışlardır (Kroeber & Kluckhohn, 1952, s. 12; Güvenç, İnsan ve Kültür, 1979, s. 95).

Türkçede ise kültür; “tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü” (TDK, 2019) şeklinde tanımlanmaktadır. İnsanoğlu doğumundan itibaren atalarından aldığı kültürü gelecek nesillere aktarır.

Kültür bir “canlı-üstü” varlık olarak “insanla birlikte yaşar, gelişir-değişir” ve ölümsüzdür (Güvenç, 1985, s. 113; Bostan, 2016).Kültür kavramıyla ilişkili olarak miras sözcüğü;

Unesco Dünya Miras Listesi’nde geçmişten günümüze ulaşan, bugün devamlılığı olan ve gelecek nesillere aktarılacak değerlerin tümü olarak açıklanmıştır. Kültürel Miras kavramı ise; bugüne kadar insan eliyle ya da kendiliğinden oluşmuş tüm değerler olarak tanımlanmaktadır. Unesco, miras kavramını “doğal” ve “kültürel” olarak ikiye ayırmıştır.

Kültürel miras ögeleri, anıtlar, yapı toplulukları, sitler; doğal miras ögeleri ise doğal anıtlar, korunmaya değer özelliği kanıtlanmış doğal alanlar ve nesli tükenmekte olan canlıların ya da endemik türlerin bulunduğu bölgeler olarak belirlenmiştir (Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, 1982).

Kültürel Miras, bir toplumun geçmişi ile ilgili, onu kimliklendiren, yaşamsal süreklilikle birlikte günümüze ulaşan yerel ve evrensel değer niteliği taşıyan her türlü somut ve somut olmayan varlıklardır (Ünal, 2014, s. 42). Bu bağlamda Kültürel Miras “geçmişten bugüne ulaşmış, insanların sahiplik bağı içinde olmaksızın, sürekli değişim halinde olan değerlerinin, inançlarının, bilgilerinin ve geleneklerinin bir yansıması olarak betimledikleri bir kaynak” (Icomos Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi, 2013) grubu olarak da nitelendirilebilir.

Kültürel miras, insanoğlunun yüzyıllardır süregelen hayat deneyimlerinin, düşünme ile anlama yeteneği sonucunda oluşturduklarının bugüne kalmayı başarmış kalıntılarıdır.

Geçmişe dair izler olarak düşündüğümüzde her ne kadar ilk etapta arkeoloji ve tarih ile ilintili kalıntılar anımsansa da kültürel miras; tüm özelliklerimizle, geçmişimizle ve kültürel birikimlerimizle ilgili soyut ve soyut olmayan eserlerin ve değerlerin bütünüdür.

(28)

Hanlar, kervansaraylar vb. anıt yapılar, doğal, arkeolojik ve kentsel alanlar kadar yaşayan ancak somut olmayan dil, dans ve müzik gibi değerler de kültürel mirasa örnektir. Kültürel miras kavramı günümüz ile geçmişi ilişkilendirerek, an itibariyle yaşanan zamana, çevreye ve değerlere bir temel oluşturur. Manevi bakımdan ise toplumların yaşamlarını zenginleştirir. XXI. yy. başlarından günümüze ulaşan bir yapı da Bizans medeniyetinden kalan bir çeşme de geçmişe dair fikir yürütebilmek için kullanabileceğimiz birer araçtır.

Kültürel miras canlı bir olgu olmakla birlikte çağın gereklerine ayak uydurarak sürekli bir değişime uğramakta ve küreselleşen dünyada toplum tarafından sürekli yeniden yorumlanmaktadır. Dünya artık sınırların öneminin kalmadığı tek bir pazar anlayışına doğru ilerlemektedir. Teknolojik gelişmelerle birlikte erişebilirlik her alanda hızla artmış, kültürler iç içe geçmeye başlamıştır. Dünyanın farklı yerlerindeki insanların benzer şekilde giyinmeye ve benzer lezzetleri tüketmeye başlamalarıyla yeni bir kültürel sentez ortaya çıkmıştır. Bu benzerlikler içinde, farklılıklar değer kazanmakta ve her millet ya da devlet için kültürel mirasın önemi artmaktadır. Bu aşamada şu soru ortaya çıkmaktadır; somut ya da somut olmayan kültürel varlıklar sadece ulusal sınırları içindeki bölgeye, ülkeye ya da millete mi aittir?

Bu soruya karşılık iki farklı görüş ortaya atılmıştır. Bunlar; geçmişin mirasının insanlığın tamamına ait olduğunu savunan “evrensellik görüşü” ya da bu mirasın milli sahipliği olduğu fikrini benimseyen “milliyetçi görüş” tür. Evrensellik görüşünü savunan ülkeler,

“kültür mirası, ulusal sınırları içinde bulunan bir devlete veya tek bir ulusa ait değildir”

fikrini benimsemektedirler (Çakmak, 2019). Evrenseldir ve tüm insanlık tarafından ortak şekilde korunmalıdır. Bu fikrin savunucu devletleri, kültürel miras niteliğine sahip varlıkların dolaşım ve ticaretinin yapılmasını ve hatta bulundukları yerlerde sağlıklı şekilde korunamadıkları hallerde daha iyi korunabilecekleri düşünülen ülkelere getirilmelerinin şart olduğunu iddia ederler. Bu ülkeler genelde Amerika ve İngiltere gibi kültürel, somut ve somut olmayan varlıklar açısından fakir ancak ekonomisi oldukça güçlü, diğer bir deyişle; “kültür varlığı satın alan veya pazar ülkeleri”dir (Deniz & Pulhan, 2012, s. 34).

Diğer taraftan milliyetçi görüş ise, kültürel mirasın tek bir millete ya da sınırları içinde bulunduğu ülkeye ait olduğunu ve her ulusun kendi kültürünün parçası olduğundan sahip olunan ülke tarafından korunması gerektiğini savunur. Bu fikrin savunucuları genellikle miras açısından zengin İtalya, Fransa ve Türkiye gibi “kaynak ülkeler” den oluşur. Bu

(29)

görüşe göre kültürel miras alınıp satılamaz ve hatta ihracatı yasaklanmalıdır (Deniz &

Pulhan, 2012, s. 35; Çakmak, 2019).

1970 yılında uluslararası alanda kabul gören Unesco sözleşmesi1 ile “kültür varlıklarının yasadışı ithal, ihraç ve mülkiyet transferinin önlenmesi ve yasaklanması” temelli sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme ile milliyetçi görüş kabul edilmiştir. 1970 Unesco sözleşmesi 4.maddesinde2, taraf devletlerin tam olarak neleri kültür mirası olarak saymaları gerektiğini açıkça belirtilmiştir. Bununla birlikte “kültür varlıklarının yasadışı ticaretinin ülkelerin bu varlıklarından yoksullaşmalarının başlıca nedenlerinden biri olduğunu ve bir uluslararası iş birliğinin bu davranışlardan doğacak tehlikelere karşı korumada en etkili yollardan biri olduğunu” açıklamıştır3 (Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç Ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi Ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme, 1970). Türkiye’nin 1981 yılında taraf olarak imzaladığı sözleşme 2019 yılı itibariyle 178 ülkenin de kabul ettiği bir anlaşmadır (Unesco, World Heritage List, 2019).

2.1.3. Koruma amaçlı imar planı

Yerleşmeler tarihinin yaklaşık 8000 yıl önceye uzandığı bilinen ülkemizde, bugüne değin birçok uygarlık yaşamıştır. Sayısız kültür katmanını içinde barındıran nadir yerlerden birisi olmakla birlikte ülkemizde kültürel mirasın korunması konusunda atılacak ilk adım koruma amaçlı imar planları olarak kabul edilmektedir.

1Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) nun XVI ncı Genel Kurulu Tarafından 14 Kasım 1970 Tarihinde Kabul Olunan “Kültür Varlıklarının Kanunsuz ithal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme”

2Madde 4

Bu Sözleşmeye taraf olarak katılmış bulunan Devletler, aşağıdaki kategorilerde yer alan kültür varlıklarının, bu Sözleşme gereğince her Devletin kendi öz kültür varlığı olduğunu kabul ederler:

a) İlgili Devletin vatandaşlarının tek veya kolektif dehasından doğmuş kültür varlıkları ile o Devletin topraklarında, yabancı uyruklu veya vatansız olarak ikamet eden kimselerin yarattıkları, o Devletçe önemli sayılan kültür varlıkları;

b) Ulusal topraklarda bulunmuş kültür varlıkları;

c) Arkeoloji, etnoloji ve tabii bilim misyonlarının, varlıkların esas sahibi olan ülkenin yetkili mercilerinin muvafakati ile edindikleri kültür varlıkları;

d) Serbestçe kabul edilmiş mübadelelere konu teşkil etmiş kültür varlıkları;

e) Varlıkların esas sahibi olan ülkenin yetkili mercilerinin muvafakati ile parasız edinilmiş veya kanun yollarından satın alınmış kültür varlıkları.

3Madde 2

1. Bu Sözleşmeye taraf olarak katılmış bulunan Devletler, kültür varlıklarının kanunsuz ithal, ihraç ve mülkiyet transferinin, ülkelerin bu varlıklarından yoksullaşmalarının başlıca nedenlerinden biri olduğunu ve bir uluslararası iş birliğinin bu davranışlardan doğacak tehlikelere karşı korunmada en etkili yollardan biri olduğunu kabul ederler.

2. Taraf Devletler, bu amaçla, ellerindeki olanaklar ölçüsünde, bu davranışlara karşı özellikte nedenleri ortadan kaldırmak, sürüp gitmeleri önlemek ve zararların telafisine yardım etmek yoluyla mücadeleyi taahhüt ederler.

(30)

Ülkemizdeki kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili koruma kararları ‘Kültür ve Tabiat varlıklarını Koruma Kurulları’ tarafından oluşturulmaktadır. Bu kararlar sit bölgeleri ve objeler ölçeğinde geliştirilmektedir. ‘Koruma planlaması’ bu anlamda uygulayıcı kamu kurum ve kuruluşları ile koruma kurulları arasında kalan yetki ve sorumlulukların paylaşılması açısından önemli çalışmaların ortaya çıktığı bir olgu olarak ülkemiz planlama gündeminin ilk sıralarında yer almaktadır (Dinçer, 1993).

Koruma Amaçlı İmar Planı 14.07.2004 tarihinde kabul edilen 5226 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun”da tanımlanmış ve bu tanımla koruma mevzuatımızdaki son hali oluşturularak 2863 sayılı KTVKK’nın 3.maddesinin tanımlar kısmında 8. bendinde şu şekilde açıklanmıştır: “Koruma amaçlı imar planı: Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla … imar planlarının gerektirdiği ölçekteki planlardır.” (5226 Sayılı KTVKK, 2004). Koruma amaçlı imar planları; kısaca “sit içeren yerleşme alanlarında düzenlenen koruma ve geliştirme amaçlı plan” şeklinde tanımlanabilir (Dikçınar Sel, 2013, s. 8). Özetle Koruma Amaçlı İmar Planları, hızla değişen yaşam koşulları, hızlı kentleşme, nüfus artışı, sanayileşme ve teknik gelişmelerle doğal ve kültürel varlıkların yok olmadan korunması, bakımı ve günümüz yaşamı ile bütünleştirilerek kullanılabilmesi amacı ile yapılan planlardır.

Korumada ilk işlem saptama (tespit) ve belgelemedir (tescil). Koruma amaçlı imar planlarının ana meselesi sit alanlarıdır4. Bir alanın koruma kurulu tarafından sit olarak saptanması ve ilan edilmesi, o alandaki imar planı uygulamalarını durdurur; mevcut plan iptal edilerek yeni bir “koruma amaçlı imar planı” yapılması planlanır. Türkiye’deki kültürel miras alanlarının çok çeşitli, kendine özgü ve zengin olması sebebiyle tek bir plan şablonunun tüm alanlara uygulanması olanaklı değildir. Bu bakımdan alanın gereklerine özgü nitelik ve niceliklerine göre çalışmalar değiştirilip dönüştürülebilir. Koruma amaçlı imar planlarının yapılma sürecinde; tarihi çevre, kültürel miras, sosyal, kültürel ve ekonomik yapı, teknik altyapı, sosyal donatı, yapı ve sokak dokusu, mülkiyet yapısı, ulaşım sistemi, örgütlenme biçimi ve benzerlerine dair tüm analizler kentin tamamı ile ilişkilendirilerek hazırlanır (Dikçınar Sel, 2013, s. 8; Örnek Özden, 2013, s. 55).

4 Sit kavramı, başlık 2.1.4.’te açıklanmıştır.

(31)

2.1.4. Sit kavramı

Sit kavramı 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda “Sit; tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlardır (madde 3)” şeklinde tanımlanmıştır. Sit alanları, bilimsel yöntemlerle kanıtlanmış olan barındırdıkları ölçülebilir özelliklerine göre 4 grupta incelenir. Bunlar;

arkeolojik sit alanları, tarihi sit alanları, kentsel sit alanları ve doğal sit alanlarıdır.

Arkeolojik sit alanları, incelenen tez konusunun öznesi niteliğini taşıdığından tanımlamalara bu yönde devam edilecektir.

Arkeolojik sit; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 658 sayılı ilke kararı ile arkeolojik sit kavramı “İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlardır (658 nolu İlke Kararı, 1999).” şeklinde tanımlanmaktadır.

Arkeolojik sit alanları, Çatalhöyük antik kenti gibi bir kent dokusunu, Topkapı Sarayı ve Hunat Hatun Külliyesi gibi bir yapı birlikteliğini veya Diyarbakır Kalesi gibi geniş alanlara yayılan bir yapıyı kapsar. Bu grupta bulunan yapılar güncel işlevlerini yerine getirememektedir. Bu yapıların büyük çoğunluğu toprak ya da su altında kalmış, deprem, yangın, sel gibi birçok afet yaşamıştır, zaman içinde iklim ve bitki örtüsü şartlarından etkilenerek yapıların birçoğu yıkılmıştır. Bu sebeple mevzuatta “kent ve kent kalıntıları”

olarak bahsi geçmektedir. Bu gibi alanlar geçmişe dair bilgi üretebileceğimiz nadir yerler olmakla birlikte bulundukları yerin tarihi, sosyal ve kültürel açıdan künyesini bizlere sunarken değerli veriler ışığında geçmişe dair değerler, olay dizileri, kültürel değişimler ortaya çıkarılabilir. Tekeli’ye göre bu tür alanların korunması, insanlığın tarihle ilişki kurma biçimi ve varlığını anlamlandırma ihtiyacıdır (Tekeli,2011).

2863 sayılı KTVKK’nun 3. maddesi “kültür varlığı”nı “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer

(32)

altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar” şeklinde tanımlamıştır.

Arkeolojik sit alanlarında bulunan yapılar kendi dönemlerinde; en önemli fiziksel ve işlevsel özellikleri taşırken bugüne gelindiğinde de “anıt yapı” özelliklerine sahip olan nadir eserler olarak değerlendirilmektedir (Özlüer, 2018).

2.2. Alan Yönetimi

Alan Yönetimi ve Yönetim Planı kavramları, Türkiye’nin doğal ve kültürel değerlerini koruma konusundaki gündemine, Doğal Koruma Alanlarından Sulak Alanlar için 1993 yılında taraf olduğu “Ramsar Sözleşmesi (Ramsar Convention, 1971)” ile girmiştir.

Kültürel değerlerin korunması konusunda ise UNESCO Dünya Miras Alanları için Dünya Miras Merkezi, “Dünya Mirası Komitesi (UNESCO World Heritage Committee)”nin aldığı kararlar doğrultusunda yayınladığı ve Türkiye’nin de 1983 yılında taraf olduğu

“Dünya Miras Sözleşmesi ve Dünya Mirası Sözleşmesinin Uygulanmasına Yönelik İşlevsel İlkeler Uygulama Rehberi (Operational Guidelines for the Implementation of the World Heritage Convention 1977, 2008)” ile girmiştir (Gülersoy, 2012).

Yönetim planlarının içinde alanın geleceğine ilişkin vizyon, alanın korunmasına ve planlı gelişimine ilişkin ana hedefler, temel stratejiler, eylemler, projeler ve uygulama araçları yer alır. Yönetim Planı, alanın yönetim hedeflerini ortaya koyar, sorumluları ve sorumlulukları tanımlar ve kaynakları dağıtır. Bu süreç sürekli olarak izlenir, geri beslemelerle desteklenir ve güncellenir. Bu özellikleri ile operasyonel bir plan olma niteliği taşır ve geleneksel imar ve koruma planlarından ayrılır (Kuleli, 2013; Çolak, 2013;

Ulusan, 2016).

“Alan Yönetim Planı” kavramı, farklı kaynaklar tarafından farklı özellikleri ile tanımlanmaktadır:

- Yönetim Planı, koruma alanının korunmasını, yaşatılmasını ve değerlendirilmesini sağlamak amacıyla, işletme projesini, kazı planı ve çevre düzenleme projesi veya koruma amaçlı imar planını dikkate alarak oluşturulan koruma ve gelişim projesinin, yıllık ve beş yıllık uygulama etaplarını ve bütçesini de gösteren, her beş yılda bir gözden geçirilen planlardır (5226 Sayılı KTVKK, 2004)

(33)

- Yönetim planı, alandan faydalanan her türlü kesimin ihtiyaçları doğrultusunda korunmaya değer miras alanının sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla strateji belirleyen, mevzuat anlamında yaptırımları olmayan, alanın yönetilmesi ile ilişkili kararlar kapsamında bilgi vermek amaçlı yönlendirici bir taslaktır (Terrace & Lodge, 2006).

- Yönetim Planı, koruma konusundaki referansları, alana dair fonksiyonların kullanımını ve yönetimi destekleyici alternatiflerin gelişimini kontrol eden ve alanın kılavuzluğunu üstelenen bir belgedir (Thorsell, 1995).

- Yönetim planı, yönetim hedeflerini ve onları sonuçlandırma politikalarını içinde barındıran bir rehberdir. Son bulan bir süreç değil; yönetim, pratik etme ve planlamanın bulunduğu bir taslak metindir (Banff National Park of Canada Management Plan, 2010).

Tüm Yönetim Planı tanımlarının birleştiği ortak nokta, yönetim planının alanı tanımlayan ve yönetim hedeflerini ortaya koyan bir rehber olduğu ve hazırlanıp tamamlanan bir plan olmadığı, sürekli izlenen, revize edilen ve başa dönen bir süreç olduğudur (Gülersoy, 2012).

2.2.1. Arkeolojik alanlarda alan yönetimi

İnsanoğlunun bugüne kadar oluşturduğu ve üstün evrensel değerleri uluslararası ölçütlere göre kanıtlanmış her şey olarak açıklayabileceğimiz kültürel miras kavramı, koruma kavramının yüzyıllar içinde evirilmesine paralel olarak değişim ve gelişim göstermiştir.

Modern koruma anlayışının gelişmesiyle birlikte koruma kapsamının içine yalnızca estetik değere sahip anıt yapıları alabilen tarihi anıt kavramının yerini bugün; antik yerleşimlerden soyut ve somut kültürel varlıklara, anıt yapılardan doğal, tarihi, kentsel ve arkeolojik sit alanlarına kadar genişleyecek şekilde “kültür varlığı” kavramına bıraktığı görülmektedir.

Kültür varlığı kavramı ise; günümüzde miras alanlarında devamlılığın ve koruma-kullanma dengesinin kurulması adına geleceğe yönelik plan, politika ve projeler üretip geliştirebilen yönetsel bir yapının gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Arkeolojik alanlarda, alan yönetimi planlarına ait belirli bir yöntem önerisi oluşturulması amacıyla, “Uluslararası Arkeolojik Miras Yönetimi Komitesi (ICAHM)” 1990 yılında

“Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü”nü hazırlamıştır. Tüzüğe göre

(34)

arkeolojik miras; “temel verileri arkeolojik yöntemlerle ele edilen maddi mirastır. İnsan varlığının her tür izini kapsar ve her tür insan etkinliğini yansıtan yerleri, terk edilmiş yapıları, toprak ve su altındaki sitler de dahil olmak üzere her tür kalıntıyı, bunlarla ilişkili taşınabilir tüm kültürel malzemeyi içerir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bununla birlikte Tüzük; evrensel geçerliliği kanıtlanmış temel koruma ilkelerini ve rehber olma niteliği taşıyan uluslararası kuralları yansıtması, arkeolojik miras alanlarının arkeolog ve diğer meslek gruplarından uzmanlar tarafından gelecek nesillerin faydalanması için araştırılarak incelenmesi ve yorumlanabilmesi için uygulanabilir ve doğru bir yönetim yapılanmasının gerekliliğini vurgulamaktadır (Icahm, 1990).

Arkeolojik alan yönetiminin temeli belgeleme ve araştırma çalışmalarına dayanmaktadır.

Arkeolojik mirasın korunmasında, alanın içeriği ve niteliği hakkında mümkün olan en ayrıntılı bilgi ve envanter çalışmalarının hazırlanması gereklidir (Cengiz & Tanaçzeren, 2015). Arkeolojik mirasın korunmasında önemli aşamalarından olan “sunum ve bilgilendirme” konusunda “Arkeolojik Mirasın Korunması ve Yönetimi Tüzüğü”nün 7.

Maddesi olan “sunuş, bilgi ve yeniden yapım” bölümünde; sunuş ve bilginin mevcut bilimsel çıktıların popüler bir yorumu olarak ele alınmasının, deneysel araştırmaların ve yorumun önemi vurgulanmaktadır. Ulusal mevzuat incelendiğinde, kültür mirası yönetiminin ülkemiz için oldukça yeni bir kavram olduğu görülmektedir (Arabacıoğlu &

Aydemir, 2007). Ülkemizde arkeolojik sit alanları için yönetim planlaması yapma yetkisi;

alanın özelliklerine, arkeolojik, doğal veya kentsel sit alanı olmasına göre ilgili Bakanlıkta ya da belediyeler gibi çeşitli kurumlarda olabilir. Bu çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 27.11.2005 tarih ve 26006 sayılı “alan yönetimi ile anıt eser kurulunun kuruluş ve görevleri ile yönetim alanlarının belirlenmesine ilişkin usul ve esaslar hakkında yönetmeliği” kapsamında yapılabilmektedir.

Yönetim planı çalışmalarının başlangıç aşamasında, alanı tanıyan bir alan başkanının atanması, çalışma alanının niteliği ve gereksinimlerine uygun öneriler getirebilecek çeşitli meslek uzmanlarından oluşan bir planlama ekibinin kurulması planın geleceği açısından oldukça önemlidir. Kültür ve Turizm Bakanlığının alan yönetimine ilişkin yönetmeliğinin

(35)

10. maddesinde yetkili idarece hazırlanacak yönetim planında çalışacak ekibe dair şartlar5 belirtilmiştir.

Yönetim planlarının hazırlanma sürecine ilişkin etaplama; planın hazırlanması, uygulama ve izleme-revize etme olarak şekil 2.1’de gösterildiği biçimde tariflenir (Thomas &

Middleton, 2003). Demans’a göre ise arkeolojik alanlarda koruma ve planlama süreci

“Kimliklendirme ve tanımlama, Analiz ve değerlendirme ile Sonuç-kararların üretilmesi”

şeklinde üç aşamada değerlendirilmiştir(Kuleli, 2013).

Şekil 2.1. Thomas ve Middleton’a göre alan yönetimi planlama süreci (Thomas &

Middleton, 2003)

Alan Yönetim planları hazırlama aşamalarına dair uluslararası kabul gören çeşitli rehberler vardır. Çoğu araştırmacı benzer kapsam ve yaklaşımları benimsemiş olsa da bazı araştırmalar diğerlerine göre daha fazla ön plana çıkmışlardır. Yönetim planlama konusunda yapılan ilk çalışmalardan olan “Dünya Kültür Mirası Alanlar için Yönetim İlkeleri” kitabını hazırlayan Feilden ve Jokilehto (1992) ile “Koruma Alanları için Alan Yönetimi Rehberi” ni hazırlayan Thomas ve Middleton (2003) bu alanda en çok kabul gören ve uluslararası geçerliliği olan araştırmacılardır. Benzerlikler olmakla birlikte her ikisi de planlama aşamalarını Çizelge 2.1’de gösterildiği şekilde tariflemişlerdir.

5 Madde 10 —Yönetim planlarının yetkili idarece hazırlanması veya hazırlattırılması hallerinde uzman bir danışman sorumluluğunda konusunda plan hazırlama ekibi kurulur. Kurulacak bu ekip, en az;

a) Kentsel sit alanları ve tarihi sit alanları için; üniversitelerin mimarlık, şehir ve bölge planlama, sanat tarihi, kamu yönetimi, işletme ve ekonomi bölümleri,

b) Arkeolojik sit alanları için; üniversitelerin mimarlık, şehir ve bölge planlama, sanat tarihi, arkeoloji, kamu yönetimi, işletme ve ekonomi bölümleri,

c) Doğal sit alanları için; üniversitelerin şehir ve bölge planlama, kamu yönetimi, işletme, çevre mühendisliği ile alanın doğal karakterine bağlı olarak orman mühendisliği, jeoloji/jeomorfoloji/jeoloji mühendisliği, ziraat mühendisliği, peyzaj mimarlığı, hidroloji, biyoloji, zooloji gibi bölümleri mezunu uzmanlardan oluşur.

Alanın niteliğine göre sosyolog, antropolog, tarihçi, ekonomist, turizm işletmeciliği, reklamcı, halkla ilişkiler ve iletişim gibi meslek gruplarından uzmanlar ile yönetim planı konusunda uzman bir danışman ekibe dahil edilebilir.

Planın Hazırlanması

Etkilerin İzlenmesi Uygulama

Revize

Referanslar

Benzer Belgeler

6552 sayılı Kanunun 107 nci maddesi ile 3568 sayılı Kanun’un 12 nci maddesine eklenen hüküm uyarınca, yeminli mali müşavirlerin tasdikten doğan mali sorumlulukları

UNESCO uzmanları, Çatalhöyük Neolitik Kentinin listeye girmesinin, Dünya Mirası Listesindeki önemli bir eksikliğin tamamlandığı ve Listenin insanlığın bütün

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Sıvas Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi’nin 2005 yılında başlayan restorasyonu ile ilgili tart ışmalar sürerken,

UNESCO tarafından yayınlanan "Tehlike Altındaki Diller Atlası"na göre Türkiye'de 15 dilin tehlike altında olduğunu ve 3 dilin ise kayboldu ğunu bildiren HDK

UNESCO Dünya Kültür Mirası Başkanı Francesco Bandarin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Valisi Muammer Güler’e açıklama göndererek

Dijital Dünyada Kültürel Mirasın Yönetimi ve InterPARES III Projesi Uluslararası Sempozyumu, 10-11 Mayıs 2012, Istanbul 1.. Bilimsel ve Kültürel Mirasın Korunması:

Bu süre içerisinde yeme-içme yerleri hafta içi günlerde 07.00-19.00 saatleri arasında gel-al ve paket servis, saat 19.00’dan sahur vaktine kadar sadece paket servis, Cumartesi

Özgün bir kültürün göstergesi olan geleneksel yerleşim örün- tüleri, özgün karakterini ve varlık nedenini nesillerden nesil- lere aktarabildiği sürece kültür mirası