iLAHiV
AT FAKÜLTE .
.
.
.DERGI
I
SAYI: 13-14-15
1995-1996-1997
İstanbul
1997
İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGIR
Fİ'L-MANTIK"
AD.LI
RİSALESİ
Y.Doç.Dr.Ali DURUSOY*
RiSALE HAKKINDA
BİR İNCELEME
Bilindiği
üzere
düşünmek,bilmek,
düşüncelerinive bilgilerini dil ve
yazıile
başkalarınailetmek;
insanınen temel ve
ayrılmazözelliklerindendir. Bu
bağlamda mantık;insan
düşüncesiniinceleyen bilim
dalının adıdır.Hiç
şüphesiztarihte insan
düşüncesinienine boyuna, bütün yönleriyle inceleyen ve onu bir bilimin konusu
yapan,
dolayısıylada
MantıkBilimi'nin kurucusu
sayılanilk
kişi;. İlkçağınünlü
fi-lozofu }\ristoteles'tir (M.Ö. 384-322). Aristoteles'in "analitik" (tahlil, çözümleme)
adını verdiğive ona göre bir bilim
olmayıp,bilimiere bir genel
girişmahiyetinde
olan bu inceleme "Organon" (alet, araç) olarak bilinir. Onun bu
çalışmasınadaha
sonra
Aphrodisyas'lı
Aleksandros. (M;S. 160-220)
tarafından
"logica"
adı
verildi.
1Arapça'da
düşünmekve
konuşmak anlamınagelen
"mantık" sözcüğütesbitiere göre
ilk kez asil
manasındaİbnü's-Sikklt(M.S. 857)
tarafından kullanılmıştır.2 Mantık,Aristoteles
tarafındanbir bilim olarak görülmemekle birlikte, sonrakiler
arasındabilim olup
olmadığı tartışala gelmiştir.Fakat
Mantığ'ınsonrakiler
tarafından·bilimsel inceleme ve
fel~efeyapmaya bir
girişhatta zorunlu bir
girişolarak kabul
edilmesi
tartışmasızdır.Bu incelemede
yazılmasınıgerektiren nedenleri ve tarih
içindeki durumunu
açıklamayı düşünmediğimizOrganon, biri
diğerinin mantıksalsonucu olarak tasarlanan
altıbölümden
oluşmuştur."Gerçek bilgi tümel bir
yargı dır", 3 anlayışınıdile getirmeye
çalışanAristote-les Organon'un birinci bölümünü
yargıiçin temel olan "yüklemeler"e (Kategoriai,
Makult1t)
ayırır.4O, burada yüklernelerin
sayısınıve
durumlarınıYunan dilinin
im-kanlarıölçüsünde belirlem.eye
çalışır.Filozof, Organon'un ikinci bölümünü
önerme-*
M. Ü. ilahiyat Fakültesi, Mantık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. W. D. Ross, Aristoteles, 27.2 · N. Rescher, Tatavvurıı '1-nıantıkı '1-arab'i. s. 139 (The Development l~l Arabic Logic'in arapça ya çevirisi).
3 Nihat K ek lik, isiilm Mantık Tarilıi ve Fllrô.bf M antı,~ ı. Il, 17. ·
4 Bu yüklernelere Kategoriler adını Aristoteles vermediği gibi, ona aidiyetı da tartışmalıdır. Belki bu aidiyet tartışması, "yiikleınelere ek" (Post-Predikaınente, leviihıku'l-ınakuliit) için geçerli olabilir. Bakınız, Nihat Keklik, islc7.nı Mantık Tarihi ve Flirôbl Mantıifı, II, 16.
lere
(Peri-hermeneias, ibare)
kısacasıonun ne
olduğu, nasıl kurulduğu, çeşitleri,kip-leri ve benzeri konulara
ayırır. İlkçözümlemeler
(Prior Anqlytics, A11;alituka_
el-Ota) veya
kıyas
(Syllogism)
adı
verilen üçüncü bölümde tümden gelimli bir
kanıtın
biçimsel olarak
nasıl kurulduğu, çeşitlerigibi konular incelenir.
Organon'un
amacınıoluşturan
ve ikinci çözümlemeler
(Seconds Analytiques, Posterior Analytics,
el-AnaliÜ'tka
es-San~et-
Talılilates-Sani) veya bilimsel bilgi (Demonstration, Burhan)
adıverilen dördüncü bölüm, bu bilginin ne
olduğuve hangi
şartlara bağlı bulunduğunun açıklanmasına ayrılmıştır.Aristoteles,
tartışma konularına(topics,
Mevazıu'l-cedell)
ayırdığıOrganon'un
beşincibölümünde genel olarak
tanımve
tanırula ilişkisi'bulunan
beştümeli inceler. Filozof
çalışmasınınson bölümünü
ayrıntılıolarak Mantik
yanlışlarıni (Soplıistics,Mugalata) ve nedenlerini incelemeye
tahsis eder.
5Her ne kadar Aristoteles'in
Organon'u
altıbölümden
oluşmuşsada hitabet ve
şiir (Rlıetoric
ve
Poetics)
s'inatına ilişkin
iki
çalışması
ve Organon'a bir
giriş
(lsagoge, el-Medhal) olsun diye Porphyrius'un (M;S. 232-304), filozofun
dağınıkolarak
çalışmasının beşincibölümünde ele
aldığı beştümel
üzerineyaptığı kısabir
incelemesi. de sonrakiler
tarafından Mantığa
eklenince bu bilim dokuz bölümden
meydana
gelmişoldu.6
Aristoteles'in
Organon'u ve Porphyrius'un /sagoge's1 uzun
yıllar
Yunan
di-linde tedris edildikten sonra
beşincive yedinci
yuzyıllar arasındaSüryaniler
tarafındanYunanca'dan Süryanca'ya çevrildi. Ancak
çeşitlidini nedenlerle
Süryaniler'in
mantık çalışmalarıOrganon'un ilk dört bölümü üzerinde
kaldı, başkabir
deyişle yalnı;2:cakıyas
incelendi burhana geçilmedU
Organon'un,Isagego'de dahil
olmak~zere,
ilk kez bütün bö}l.imleriyle tam
olahı:kçevrisi arapçaya
yapılmıştır.Bu
çeviri
işinisekizinci ve on uncu yüz
yıllar arasındaülkeleri islam hakimiyeti
altınagiren Süryaniler
üstlenmiştir.Süryaniler söz konusu çeviri
işiniya
doğrudanYunanca'dan Arapça'ya veya önce Yunanca'dan Süryanca'ya
~e Süryanca'dan da
Arapça'ya olmak üzere
yaptılar.8 AyrıcaSüryani mütercimler çeviri
işinin yanısıraOrganon'un özellikle ilk üç bölümü ve Isagoge üzerine telhis ve
şerhler yazdılar.Ancak ne var ki Arapçaya çevrilen
Organon'un bütün bölümleri üzerinde ve hatta
daha
başka çalışmalarekleyerek·
çalışanilk
kişiBüyük TürkFilozofu Farabi
(870-5 Organon'un bölümleri ve muhtevası hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Kindl, Risale
.fl
Kemiyyeti Kütiibf Aristıltôlis, 365-368 veya Aristotelesin Kitaplartillll Sayısı Üzerine, ı 54- ı 56; Ffirfibl,ilısilu'l- 'ulılm_. 79-9.ı; W. D. Ross, Aristoteles, 27-72. (Kindl ve Farfibi bölümler arasında
Isagoge'yi saymazlar).
6 N. Rescher'e göre Hatabe ve Şiir en azından 530 civarında Simplicius tarafından Organon'a · eklenmiş olmalıdır (Tatavvuru'I-Mahtıkı'l-arabf'ye M. Mehren'in girişi,35).
7 Süryfinilerin .mantık çalışınas.ı için bkz. Nihat Kekıik, l~ltınl Mantık Twihi ve F'tmlbf Mantiğı, l, 22-36.
8 Mi.itercimler vekonuyla ilgili çevirileri hakkında bakınız. Nihat Keklik, b!ôm Mantık Tarihi ve
Fılrtibl Mantığı, I, 33-70; Mahmut Kaya; 1~\·/ôm Kaynaklan Jşığmda Arislote/es ve Felsefesi.
İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAÖIR Fİ'L-MANTIK" ADLI RİSALESİ 145
950)
olmuŞturY İşte Mantıküzerindeki bu
çalışmalarından dolayıAristoteles'ten
sonra Farabi'ye ikinci muallim (ci-Muallim es-Sani)
ünvanı verilmiştir.Her ne
kadar Farabi Organo11'un arapçaya çevrilen bütün bölümleri üzerinde
ayrıntılı çalışmalar yapmışve
ayrıca 1/ısôu'/- 'ulılm'da10 Mantıkbilimi ve bölümleri
hakkındatol)lu bir
değerlendirme yapmışolsa da
Mantığınbütün bölümlerini bir tek ki tab
içinde ele alan bir
çalışına yapmamıştır.Felsefe'nin bütün bölümlerinde
olduğugibi,
Mantıkkonusunda da ilk
bütün-cü!
çalışmayıyapan ve selcileri
arasındasadece Farabi'den 'övgüyle söz eden Büyük
Türk Filozofu
İbn.Sina'
dır. 1 1Filozofun
eş-Ş(f'l't,·Kitabii'n-Necôt ve
el-lşôrôtve't-Tenbfhôt gibi
çalışmaları,bu durumun
apaçıkbirer göstergesidir. Esasen son derece
dü~enlive
maı1tıklbir
tutarlılıkgözetilerek
yazılanFarabi'nin ihsau
'!-
'ulüm'u
İbn Sina'nınbilim ve felsefenin bütün
alanlarınıiçine alan büyük
çalışması eş-Ş{fc'l'sına' '
bir
girişgibi
değerlendirilebilir.Daha
açıkbir
deyişledüzenli yazma
düşüncesini İbnSina'ya Farabi'nin
çalışınalarıilham
etmişolabilir.
Şuhalde
mantıkkonusunda
Farabi'nin
yapmış olduğutahlilleri,
İbn Sina'nınterkib
ettiğiniyahut Farabi'nin
Mantık
biliminin maddesini
hazırladığını, İbnSlna'mn ise bu, maddeye suret
verdiğini
çekinmeden söyleyebiliriz. Nitekim Endülüs'te
İbn Rüşd'ün(I 126- I 198)
Organon üzerine
yaptığı şerhve telhisleri bir yana
bırakırsak, İbnSina'dan sonraki
mantık çalışmalarının
Aristoteles'in
değilele
İbn Sina'nınmetinleri üzerinde
yürümesi, bu durumun
apaçıkbir göstergesidir.
Şuhalele Yunanca'dan sonra Arap
dilinele
mantığın
kurucusunun Ffirabl ve
İbn
Sina
olduğunu açıkca
söyleyebiliriz. "
Yukarıda
ilk düzenli ve dokuz bölümlü
mantıkmetnini
İbn Sina'nınortaya
koyduğunu söylemişclik.Onun bu konuda
yazdığıen hacimli kitab
eş-Ş(f'li.'nın man-tıkbölümüclür. Bu kitabda
mantığındokuz bölümü bütün yönleriyle ele
alınıp değerlendirilmiştir.Bu
kitabındüzenine göre .ve· orta büyüklükte
yazılan Kitfıbii'n Necat'ın mantıkbölümünde ise "Hatabe ve
Şii'r"e yer
vcrilınemişdir. Mantık,tabi at
ve ilahiyat konusunda
yazmış olduğu el-işc'lrôt ve't-Tenbilıôt'ındaise kategorilere yer
vermemişaksine
mantıkbölümünü "on nehc"e
ayırarakbu
kitabıtamamen
faı:klıbir
yönteme göre
yazmıştır.Keza 'bu incelemenin konusu
yapınaya çalıştığımız el-Mücezü's-sağfrfi'l-mantık ıiıetni
de,
eş-Ş(f'c'l'nın Mantıkbölümündeki gibi, dokuz bölümden
oluşmakta dır.Sözü edilen· bu metin,
mantık,tabiiyyat ve ilahiyattan
oluşanU.v11nu'l-hikm.e'nin
mantık
bölümü olarak biri Hilmi Ziya Diken
(ÜmSfnô
Risfıleleri
I.
Uyunu'l-lıikme,Ankara I 953)
diğeriAbdurrahman Bedevi
(İbnSina,
Uyılnu'l-lıilane,
Dar el-Kalem, Beyrut 1983, 2.
baskı) tarafından ·yayınlanmıştır.Ancak ne
var ki her iki
naşirde
Uyılnu'!-hikme'nin mantıkbölümünün
el-Mucezii's-sagl.r.fl'l-mantık'la aynı
metin
olduğukonusunda bir bilgi
verınczler.Hilmi Ziya Ülken daha
9 Nihat Keklik. lvlôm MantTk Tarihi ı·e Fllnlbl Mllllll/{t. Il, 3. 10 Fiirabl. f/ıs(/u'l-ulıllll. 79-81.
önce
nı antıkbölümü
olmaksızın'Uyt?nu '1-hikme'nin biri
İstanbul( 1298/ 1880)
diğeriKahire ( 1908) de
basılaniki metninin KöprüiLi Kütüphanesindeki (Nr. 868)
Tisa' Resaif
.fi?-hiknıeve't-tabiiy.vat
adlı yazmayıesas
aldığınısöylerken A.
Bedevl,
yayına hazırladığımetne
yazdığıgenel
girişte;gerek yazmalar ve gerekse
tabakat
kitabiarıbu metnin
İbnSina'ya aidiyeti konusunda bir
şüpheortaya
koymazlar demektedir.
Ayrıca A~Bedevi'ye göre bu
kitabınbiri
Uyılnu'l-hikme
diğeri
Kitôbu 'l-Mücez olmak üzere iki
adı vardır.Çünkü A. Bedevl'11in
yayınaesas
aldığı
yazmalardan biri olan ve
yalnızca mantıkbölümünü içeren Vatikan (nr. 977) ·
yazmasının başında
" ... Bu
kitabıUyünu'l-hikme olarak bilinen
İbn Sina'nınel-Milcezl izleyecektir" ifadesi yer
almaktadır.A. Bedevi'ye göre nitekim
İbnei-Kiftl
(h. 646/1248m.) ele
ihbôri'i'l-lllôemft biahbc7ri'l-hiikenu1
(Kahire 132611908, 272) da
bir ciltlik
Kitabtt'l-Mticez'clen söz edip
'Uytuıu'l-hikme'densözetmez. Oysa
İbnEbi
Useybia(h. 667 11270m.)
'Uytuıu'l-enbô
ff
tabakati'l-etibbô'da Bedevi'ye göre
yanlışlıkla el~Mttcez'ive
Uyünu'l-hikme'yi iki
ayrıkitab olarak
nakletmiştir.Bedevi
ayrıca
bu
açıklamasına'Uyww'l-hikme'nin
İbn Sina'nıngeç dönem
yazılarından ol-duğunuve yeni bir
şey içermediğiniekler.
Bize gelince; H. Z. Ülken ve A. Bedevi'nin
yayıniarınatemel
aldıkJan yazma-larından ayrıolarak
Uy[imu'l-Jıikme'nin mantıkbölümünün
el-Mt?cezii's-saglr
fi'l-rnanllk
adıylabiri Süleymaniye Kütüphanesi,
CanıilahEfendi bölümü 1260,
diğeriİstanbul
Üniversitesi kütüphanesi A. 4755 numaralarda
kayıtlı nıecmualariçinde iki
yazmasımtesbit ettik.
Başka
metinleri ele i·çeren Süleymaniye
mecmuasınıniçindekiler
sayfasındasözkonusu metin
Kitabii'l-nuicezii's-sa,~lrli-flm
Slnô
adıylageçmektedir. Ancak
mecmuanıniçinele
yirmibeş satırve
beş.varaktan
olu~anmetnin
adı olmayıp başındasadece
besınele bulunn1aktadır. İstinsahtarihi bulunmayan mecmuanm son
kısmında786 hicri
yılındatamir
görmüştürifadesi yer
alır.Metinele
mantığınilk dört
bölü-münün
başlıklarıarap harfleriyle Yunanca olarak mavi mürekkeble vemetne göre
biraz daha büyük harflerle
yazılmıştır.Yirmi dört risaleden
oluşanÜniversite
mecmuasının, bazırisalelerin sonunda
geçen
kayıtlara bakıldığında,15 Ramazan 588 hicride istinsah
edildiği anlaşılmakta dır. İbn Sina'nın hayatıve eserlerine
ayrılanrisalenin
dışında me~muadakibütün
risaleler
İbnSina'ya aittir. On
beş satırve dokuz varaktan
oluşan el-Mılcezii's-sa,qlr.fl'l-manttk,
ınecmuanınilk
risfılcsidir.Metin
"tcınme el-Mticez.ii's-sal~lr .fl'l-nıanttkve'l-hamdü li vahibi'l-akli bilanilüye" ibaresiyle son bulur. Metnin sonunda
müstensih bu metnin
musannıf nüshasından nakledilmişbir nüsha ilc mukabele
yapılelığınısöyler. Keza hu metinde ele ilk cWrt bölümlin arap harfleriyle Yunanca
isimleri
yazılırve
karşıiannabu isimlerin arapça
anlamlarıbölümlin
muhtevasıaçısından
verilir,
İsfigGclma·nahu:
ci-Külliyctü'l-haınsede
olduğugibi. Bu
mecınuanın
ikinci risalcsi, Kito!Jit · Uytlni'l-!Jif.:.llle'dir.
M::\ntıkbölümünün sonu
"temme
mantıku'UyGni'l-hikmc" diye son bulurken müstensih kenara
şuibareyi
İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGlR Fi'L-MANTIK" ADLI RiSALESi 147
yazar "kO bilet
el-mantıkıyyatmine'!- 'uyOni'l-hikmc ve suhhihat ve
hiye'l-mucczü's-sağlr,inma z'lde fima
ycllhıfusOiun fl kitabi'I-burhan ala'l-mOcez". Bu ifadeden
anlaşıldığınagöre müstensih
"el-Mticez.ii's-sa,~fr'in 'Uyünu'l-lıikme"nin mantıkbölümüyle
aynımetin
olduğunubilmektedir. Nitekim
aynı mccmu~nınsonundaki
Sfretü'ş-Şeylıi'r-reisve fihristii klitiibihi
adlırisalcde -ki bu risa-le müstensih
tarafındançokça tashih
edilmiştir- İbn Sina'nın kitapları sayılırkenel-MOcezü'l-keb'ir
fi'l-nzantTktan hemen sonra
el-Macez.ü's-sa,~fr.fi'l-mwıtlkve hüve
mantıku'Uyünu'l-lıikme
denilmektedir (vr.: 2 I 7). Bütün bu
açıklamalardan anlaşılıyorki üniversite
kütüphanesi A 4755 nolu
ınecmLianın musahhıhı(risalelcr fazlaca tashih'
edilmiştir)ve müstensihi
el-Mücez.ii's-sa,~frfi'!-mantlk ilc 'Uy(inll'l-/uldl!e'nin
mantıkbölümünün
aynımetin
ol~luğunuyakinen bilmektedir.
Ayrıca yukarıdasözü edilen
el-M('tcez.ii'l-kebfr
.fi'l-mwıttk;bu
mecmuanınüçüncü
sırasındayer alan ve sadece
kipli (cihct)
kıyaslarakadargelebilen
er-Risa!etii'/-M('tcez.etiifi Usüli (i!mi)'l-mantik
adlıri sal e
olmalıdır.Ne varki, A. Bedevi ·
Uytinu
'1-/ıikme'yiya
yına hazırlarken,sözkonusu
mecmuanınistinsah tarihi. onun
nüshalctrınınistinsah tarihlerine
yakınolmasına rağmen
burada sözüedilen ·
Uy(inu '1-hikme
nüshasınıdikkate
almaınışdır.Dolayısıyla
A. Bedevi'nin
'Uyt?nu'!-lıikme'ııin ınantıkbölümüyle
efc-Mücez.ü's-sa,qfr
fi'l-manttk'ın aynı
metin
olduğunurark edememesi
doğalbir durumdur.
Ancak daha garib
olanı şuki H. Z. Ülken
'Uyünu'l-lıiknıe'yi yayıolarkenbu-rada -sözünü
ettiğimiz yazınayı kullanmasınave müstensih isminin
verildiğiyaz-maya
el-M{icezii'.\·-sa,~fr.fl'/-mantlk
'ı,örnek olarak göstermesine
rağmenbu metnin
'Uyı?nu'l-hikme'nin mantık
bölümüyle
aynımetin
olduğunufark
edememiştir(H. Z.
Ülke n,
Reseliiii' Ib n Sina, I, · U_vünu 'l-hikme, 55).
Yalnızca
A. Bc_devl, Vatikan
yazınasıüzerindeki
ef-M[lcez'in 'Uyünu'l-hikme
olarak bilinmesinden hareketle
kitabın asıl adının e!-Mtıcez., yaygın adının 'Uytınu'lhi!ane
olduğusonucuriu
.çıkarahilnıiştir.Bu· konuda
İbnü'I-Kıftl'ninihbarli'l-ulama
bia!ıbtıri'l-hiikemli'sı
ve
İbnEbi Uscybia'nm
'Uytuıu '!-elıb[ift
tabakati'!-etibbtı'sınıbasit bir
karşılaştırmailc
yetincliğiiçin "ei-Müccz"
sözcüğünün çağrışımlarınıdaha
ayrıntılıolarak
irclcleyemcmiştir. İbnü'I-Kıftl'nin 'Uylinu'l-/ıikme'densöz etmemesi
ve V at i kan
yazmasının başındakiel-MLicez. ile · Uy1/nu 'l-hikme
bağlantısı, İbnEbi
Usaybia'nınhem
e!-Mücez.f hem de
'Uytlnu'l-lıikme'yi aynıyerele
zikretınesi;A.
Bedevi'nin böyle bir sonuca
varnıasınaneden
olmuştur.Oysa
İbnEbi
Useybia'nınbu konudaki rivayetleri birbiriyle
çelişkiliclir. Şimdibu rivayetleri
İbnü'l-Kıl'tl'ninkiylebirlikte verirsek durum daha
açıkolarak
görülebilir.
1.
ei-M{icez, bir cil d (' Uyünii'l-enbii, 440).
Kittıb el-Mılcez,bir cilcl
(/!ıhclru'!-u/amô,272).
2.
Ki tab u 'U_vtuw 'l-h ik me (' U_)• i/nu '1-enbô, 440).
4. Kitabu'l-Mücezi
1l-kebfr fi'l'-mantlk,
el-Mücezii's-sağfregelince bu
en-Necat'ın mantığıdır('Uyunu'l-enba,
458).
5. Kitabu
'l-Mılcezi's-sağfrfi'l-mantık (aynısayfada).
6.
el-Mulıtasaru'l-asğarfi'l-mwı.tlk'ıtasnif etti. Bu daha sonra
en-Necat'ın baş tarafına koyduğuki
tabdır(
·pyünu'l-enbtı,443).
el-Mulıtasaru 'l-asğar j!'l-nıa!ıtlk, yazdıktan
sonra
en-Necat'ın başınakoydu
(fhbclru'l- 'Ulama,
276).
7.
el-Mu/ıtasaru'l-evsat
.fi'l-nıant1k('
Uyılnu'l-enbd,440).
Yukarıdaki
rivayetlere.
bakıldığında İbnEbi Usaybia,
İbnü'l-Kıftl'ninrivayet-lerini nakletmekle birlikte
başkabir kaynaktan da
yararianmış olmalıdır. AyrıcaUseybia iki rivayet
arasındaki çelişkinin farkında değilgibidit. Burada sormak
gerekir
el-Mılcezü's-sağfrfi'l-mantlk
mıyoksa el-Muhtasaru'l-asgar
fi'l-nıantık mı en-Necôt'ın mantıkbölümüdür? Bir kere elimizdeki
Kitabii'n-Necat'ın mantıkbölümüyle
el-Mucezii's-sağfr fi'l-n~antlk karşılaştırıldığındabu iki metnin gerek
hacim gerekse böltimleri
bakımındanbirbiriyle
örtüşmediğigörülecektir.
Kaldıki
el-Mulıtasaru'l-asgar.f!'l::.manttk'.ında Kitlibu'n-Necat'ınmantıkbölümü olup
olmadığıayrıca
üzerinde
durulmasıgereken ciddi bir sorundur. .Çünkü
İbn Sina'nın mantıklailgili
yazmaları arasındabu adla bir metin mevcut
de~ilfakat uslub ve hacim
itibariyle çok benzerlik gösteönesine
rağmen Köpı-ülüKütüphanesi 869 ve
Süleymaniye Kütüphanesi Turhan V al de Sultan bölüinü 213 n umarada
kayıtlıMuhtasaru'l-evsôt.fl'l-Jnanttk'
da
Kitabu'n-Necôt'ın mantıkbölümüyle
örtüşmez. Şuhalde A. Bedevi'nin
yaptığıgibi, metinler
arasındaçok yönlü bir
karşılaştırma yapmaksızın, yalnızca tabakat kitabiarına dayanarak bazı sonuçlara varmak; ·
yukarıda
l1seybia'da!1 nakledilen
çelişkilirivayetlerde
görüldüğüüzere, bizi
yamltabi-lir. Netice itibariyle
el-Mücezii's-saL~fr.f/'l~mantıkilc 'Uyt1nu'l-hikme'nin
mantıkbö-lümünün
aynı metin olduğu kesinleşnıiştir. Şimdi hurada, iki temel sorun vardır. Bu
sorunlardan birisi
şudur:Acaba bizzat
İbn Sina'nınkendisi 'U.vunu'l-hikme'nin tabiat
ve ilahiyat bölümünü bir
defasında, el-Ml1cezii's-sct,ğfrfi'l-nzcuıttklda bir
başka defa-sında yazıp birleştirdi?Yoksa bunlar
ayrı ayrımetinlcrdi de,
İbn Sina'nın öğrencileri eş-Şi;f'ô,en-Necôt
ve
el-işôriitve 't-
Tenbihta'ın mantık,tabiat ve ilahiyat gibi temel
bölümlerden
oluşmasını göz önüne alarak bir aray<t getirdiler. Nitekim Köprülü
Kü-tüphanesi 868
nuınarada kayıtlı sırftabiiyyat ve ilahiyat bölümlerini içeren bir
'U_vılnu'l-hikme yazması
da mevcuttur.
Bize göre birinci sorudan daha önemli olan ikinci soru ise söz konusu metnin
yazılı ştarihiyle ilgilidir. Oysa A. Bedevl, · Uyünu
'l-hiknıe'ye yazdığıgenel
girişte,hiç
kuşkuduymadan bunun filozofurt olgunluk döne,ni
yazılarından olduğunu söy-lemişti. Mantıkbölümü m.uhteva
bakımından incelendiğinde oı.mnbu
düşüncesine katılmakhiç de akla
yatkın gelnıcmektedi'r.İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGIR Fİ'L-MANTIK" ADLI RiSALESİ 149
Şöyle
ki
İbnSina-ve
Mantıksözkonusu
olduğunda"tasavvur ve tasdik"
ayrı mının 12 tartışmasız İbnSina'ya özgü bir durum
olduğubu konuya ilgi duyan
her-kesee kabul edilir.
Ayrıcabu
ayrıma bağlıolarak O,
mantıkta tanım(hadd) konusuna
çok önem veren bir
mantıkcıdır.Ne
yazıkki tasavvur-tasdik
ayrımıve buna
bağlıolarak hadd'ler
el-Mucezü's-sağlr fi'l-mantık'taveya
'Uyunu'l-lıiknıe'nin mantıkbö-lümünde yer
almamaktadır.Ancak tabiat bölümünün
başında"hikmet"in
tanımıve
bölümleri
açıklanırkentasavvur ve tasdik sözcükleri geçmekte fakat
bunlarınne
ol-duğu, mantık
metinlerindeki gibi
aÇıklanmamaktadır.
13Şu
halde bu metni
İbn
Sina
yazriıışsa yukarıda
sözünü
ettiğimizA. Bedevi'nin
iddiasıkabul edilemez.
Netice itibariyle bize göre
eğer el-Mucezii's-sağlr fi'l-mantık'ı İbnSina
yaz-mışsa-aksi kanıtlanmadığınagöre onun
'yazdığımsöylemek
dui·umundayız:..bu onun
mantıkkonusunda
yazmış olduğuilk metin
olmalıdır. Aynızamanda bu metin
arapça
yazılmışilk dokuz bölümlü ve düzei1li
mantıkmetni olma
özel1iğinide
taşı maktadır. Dahasıbu metnin 'Uyünll 'l-hikme'nin tabii yy at ve
ilahiyatından bağımsızve epey önce
yazılmış olması müi1ıkündür. 'Uyunu'l-hikme'nin· ilahiyat bölümünde
İbnSina
metafiziğininen
teı~ıel konularındanbiri olan sud Gr ve feyz nazariyesinin.
bulunmamasıgöz önüne
alındığındabu iki bölümün de oldukça erken dönemlerde
yazılmış olduğu düşünülebilir:
Fakat daha
son~·a, öğrencileri
veya bizzat kendisi
tara-fındanbu iki metin
arasındakihacim
uzunluğugözetilerek bir araya
getitilmişel-Mücezü's-sağlr fi'l-mcln.tık, 'Uyılnu 'l-lıikme'nin mantık
bölümü
olmuşolabilir.
Ari-cak her
şeye rağmenmetnin hem veciz hem de küçük
olmasıtasavvur-tasdik ve hadd .
konulai·ını görmezlikten gelmeyi gerektirmiştir denilemez.
Yeniden söylemek gerekirse bize göre bu metin
İbn Sina'nın mantıkkonu-sunda
yazmış olduğu,klasik
mantığınbütün bölümlerini içeren ilk tam ve düzenli
kitapdır. Şimdi yukarıdanberi
yaptığımızbu
açıklamalardansonra genel olarak
Man-tıkTarihinde ve özel olarak
İbn Sinamantığındaönemli
bulduğunuz el-Mılcezii's-sa ğfr fi'l-mantık'ınçevirisini sunmaya
çalışalım.12 Her ne kadar tasavvur ve tasdik ayrımını ilk olarak Farabi yapmış olsada (Farabi, el-Burhan, 20; e/-E(fazu'l-Musta 'mete fi'l-Mant1k, 87) Mantıkta hem bu ayrımı yapan hem de bunu bir sistem halii1e getiren İbn Slna'dır. Bakınız İ~n Sina,
e,,·-
1)(/'c/, el-Manllk, el-Med/wl. 16-20; el-Burhan, 51, 53; Kitabu'n-Neclit, 7, 112-113; el-İşôrat ve't-Tenbilult, 8. ve 10. maddeler.RİSALENİN
TÜRKÇE
ÇEVİRİSİ
EN KÜÇÜK
HACİMLİVE EN KISA ANL·1TIMLI MANTlK
KİTABI14
(el-Mılcezii 's-sağfr fi'l-mantık)
·
1-
GİI,?.İŞ(el-MEDHAL, EISAGOGE)
[1]
Bir parçastyla anlammm bir parçasmt göstermek
istel!ıediğinher sözcük
( lqftz);
"i11san"
sözefiğiinde olduğugibi;
_va/m
(mi(fi·ed) bir sözcüktiir. Çünkü bu
sözci(~iin
parçalanyla her hangi bir
şeyigösteremiyorsun.
14 Bu metnin çevirisinde H. Z. Ülken ve A. Bedevi yayınlannın yanısıra özelliklerini tanıttığımız iki
yazınayı da dikkate alıp tek bir metne bağlı kalınadığıınız için çeviri sırasmda arapça ll1\'!tnin sayfa nuınar:ı. ı ı ı ı verme gereğini duymadık. Dokuz böliimiin başlığı, söz konusu iki yayında
bulunmaınaktd ı.ıl-.at sözünü eııiğiıniz iki yazımıda bütün bölümler başlıklı olup bunun yanısıra, ilk'beş bölüme arapça yazılışıyla yunancaları da eklenmiş durumdadır.
Üzerinde
çalı~tığımız
bu metin'Uylınu'l-hikıne'nin
geneliiçind~
Ncemüddinİbn el-Lablıdl
( 1210-1 268) tarafından ihtisar, Fahriiddin Razi ( 1 145-ı::: ı)) tarafından şerh edilmiş olup Razi'nin Şerhi Ahmed Hidzi tarafınJai1 Serlw 'Uy(oıu'f.fıiklllc aJıyla neşrcdildi. İbn Sina'nın e/-/;1'{/rô! ı·e'r-Tenbi!ıat'ına da bir şerh yazan Rftzl. her ne kadar şerhin girişinde 'Uyılnu'l-lıikme'nin
ımıhtevasıııı kabul l.'t ınediğini söyle se de bu ınctıün elden ele. dolaşan •· ve kendi ·alanında çok
değerli ve önemli bir metin olduğunu kabul eder. Esasen metnin bu özelliği onun söz konusu
~erhi yazmasına vcsilc ölınuştur (Razi, Serl1 'Uyünu'/-lıikme. 40-41; gekcek atıOaı·da bu kaynak Razi, Ser/ı olarak geçecektir). Bundan sonra yapılacak açıklam:ıl:ırda uzınanlığa· saygının bir
gereği olarak çoğunlukla Razi'nin açıklaınalarına yer verıneyi dü~uııüyoruz.
Rfızl. tasavvur ve tasdikin metinde bulunup bulunmamasına bakmaksızın şerhe yazdığı girişte
buııların ne oldukları ve nasıl kazanılacakları hakkında bilgi verir. Zaten mantık da bu bilgileri kazanmak için gereklidir. Ancak Rhl'ye göre bilgi kazanmak, ınantık öğrenme şartına bağlı
değil, mantık yalnızca bilginin tahsilini kolayla~tırır (tcshll) ve yetkinleştirir (tekınll). Bu yüzden
ınanlığın konusu dı~arda değil, bilinçteki (ncfis) değişmez kurallardır (el-MakGiatu's-sabite). Razi, mantığın değerinin kendisinden dolayı Jeğil, diğer bilimiere yardımcı olmasından dolayı
olduğunu belirterek Farabi ve İbn Sina'nın görüşlerinin de böyle olduğunu belirtir (Razi, Şer/ı,
43-49).
[1] Razi, iki sözcüğün birleşmesinden oluşan sözcüğün özel isim ise tek anlamlı, sıfat ise çift
aıilaınlı olduğunu söyledikten _,ı>nra Aristoteles'in bu konuya değinmediğini belirtir. Bu
açıklaınaları yaparken ibn Sina'nın e,1'-Sifl7 ve el-f~,·ôrt/1 l'e'!-Tenbflult'a da göndcrıneler·yapar.
Razi, sözelikle anlam arasındaki ilişki için dört durumdan sözedcr (I) sözcük tckil-anlam tekil (2) sözcük bileşik-anlam bileşik, (3) sözcük tekil (ınüfred)-anlam bil,eşik (4) sö.zcük bileşik
anlam tekil olabilir ki bu sonuncusu imkansızdır (Razi, Şer/ı. 51-53).
Razi, Idilll ve cüzl'ye de değinerek İbn Sina, el-i,wlrüt ı·e't-rebf!u/t'ta önce hakk olarak ci.izlyi sonra Idilll'yi incelerken burada hilliyi öne aldı4 diyor. Çünkü ona göre ci.izl'nin mahiyetini tasavvur etmek külll'nin ınahiyeıiıi)lışavvurda bir teıneldir. Bilimsel kavram ve önerıncierin külll olanla yapılmasından dolayı külli'yı öne alınış olabilir (Razi. Ser/ı, 56).
Bize göre ibn ~Ina. sözcükleri bir keresinde yapı-imlam ilişkisinde değerlendirerek
lnüfred-ınürckkeb, bir I(ercJe kaplaıniarı bakımından inceleyerek külll-cüzl, bir başka kczde işievleline
göre ele alarak zat! ki.illl ve arazi külll ayrımını ortaya koymuş oldu .
. Ayrıca Razi, ınahiyet ilc küllilik arasında ilişki kurarak, mahiyeti bilmenin kurucu cUzlerini
bilmey~ bağlı olduğunü bu itibarla ci.izl'yi bilmenin külllyi bilnieden önce geldiğini söyler (Razi,
İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGlR Fİ'L-MANTIK" ADLI RiSALESİ 151
Bir
parçası_)claanlamrnm bir parçasun göstermek
istediğinher sözcük;
"taşatan"
sözcüğünde oldıtl~ugibi;
bile~\·ik(mürekkeb) bir sözciiktiir. Çünkü sen "atan "la
bir
şeyi "taş"la başkabir
şeyigöstermek istiyorsun.
Ister zihinde
(teve!ıhiim)ister varh/aa olsun;
"canlı" sözcüğünde olduğugibi
bir tek
anicinıla(ma
'ntı)pek çok
şeyigöstermek
isted(~inher sözcük tümeldir
(küllf).
Zeyd
sözcüğünde olduğugibi, kendi tek
anlam.ınedeni ile ona
katılabilecekpek çok
şeyigöstermesi miimkiin olmayan her sözeilk tikeldir ( ciizf).
',
Ateşin
kendi
varlil~mdabulunan stcakltk ve kurulu/da nitelenmesinde
olduğugibi,
şeyi, varhğmm,derinl(~indeve tenzelinde (j!
ztıtihi)niteleyene tümel, varbkscll
özellik ( el-kiillf
el-ztıtf)denir.
liısanm
ak ve kara
oluşugibi.
şeyin varhğmdansonra (ba'de
ztıtihi) varltğmıniteleyene tümel geçici özellik ( el-kiillf el- 'arazi) denir.
[2]
Onr;dir? in cevabt; mahiyeti sorulan
.şeyin
en yetkin
gerçekliğini
gösteren yüklemdir.
O hangi
şeydendir?in
cevabı;onu varltksal
özelliği açısmdan diğerlerinden ayıran,varltksal ve tümel bir yüklemdir.
Genel olarak o nedir? in cevabt, beraberce kendilerinden sorulan bir
şeyinen
yetkin
gerçekliğini (kemtılihakikat) gösteren :vüklemdir. Oysa bu yüklern bu
şeylerin bireyleri .için böyle olamaz.
[3
1
Cins; o nedirin
cevabında değişik
gerçeklikleri (
lıaktıik)
kaplayan
y
iiklenıdir.
[2] Razi'ye göre miihiyetle ilgili bir soru; malüyetİn bütününü, bir parçasını veya mahiyet dışındaki (arazi) bir şeyi verebilir. Ancak unutmayalım ki ınahiyetin bir parçası ve mahiyet dışındaki şey lerde kendiliklerinde birer mahiyettirler (Razi, Şerh, 69). Cismin niteliklerİyle ilgili mahiyet soru-sunu, en iyi bilme seviyemiz olan duyulo.rıınızla doğrudan biliriz. Bileşik (mürekkeb) bir mahi-yeti adı veya malüyetİn nitelikleri olan hadd veya resimle bilebiliriz (Razi, Şer/ı, 66-69). Her ne kadar Razi, şerhde 'hadd ve resimden söz etse de İbn Sina metnin gerekli olan bölü-münde buna yer vermez. O şerh yoluyla bu eksikleri bir dereceye kadar gidermeye çalışıyor gibidir.
Yine de biz mahiyeti onun en temel olan (zat!) özelliği (bkz. metin p. 1) ile tanımaya çahşırız. Nitekim Razi'nin dediği gibi insan kendi benliğiıiin hakikatını bedibi ve zorunlu olarak bilir. Sonra bu bilgiyi söz, işaret ve yazıyla başkasına anlatır. Bu özelliğinden dolayı "O niltık dır" diye tanımlanır. Buradaki bilme ve konuşma (nutk) sözcüğü onun mahiyetinin en temel özelliği olur (Razi, Şerh. 70-74).
[3] Razi cinsleri; tabii ve mantık! olarak ikiye ayırdıktan sonra tabii olanla mantık! olanı birbirine karıştırmamamız gerektiğini söyler. Çünkü tabii cins, tabii türün mahiyetinin bir parçası iken mantık! cinsin, mantıki türün mahiyetinin parçası olması imkansızdır. O ayrıca cins ve faslı mahiyetle ilişki içinde açıklar, buna göre cins mahiyetin başkalarıyla ortak, fasıl ise onlardan
ayrıldığı keı'ıdine özgü yönüdür. Ayrıca Razi'ye göre İbn Sina burada faslı; külli, zat! ve ma'kGl
diye tanımlaması gerekirdi. Şu halde fası1 ve cins mahiyetin cüzleridir. Ve her şeyin kendi bulunduğu varlık basamağında birden çok faslı olamaz (Razi, Şerh. 75-82).
Fasıl;
o hangi
şeydendirüı cevabuıa k(ırşıbk düşentümel bir yiiklemdir.
Tür (nev'i'); o nedirin cevabmda verilen iki tümel yüklemin en özei
alanıdır.Hasse; tek bir türe verilen geçici ve tiim.el bir yiiklemdir ( külliye 'araziyye).
Genel
'Arcız;pek çok tlire verilen geçici ve tümel bir yiiklemdir.
II.
YÜKLEMLER (el-MAKULAT,
KATEGOJ?_İAİ)
[4]
Herhangi bir
varhğı
gös'tere.n milfred sözcükler
şunları
gösterirler.
( 1 ). Cevher:
Varlığıkendini niteleyen e
bağlıolmayan ve kendi kendine
ayakta
durandır,insan ve
ağaçgibi.
(2). Nicelik: Kendi
varlığmdan dolayı, örtüştiinneyoluyla
eşitliğiveya
kendi-sinde
eşitsizliğimümkün olan
şeydir.Bu
örtiiştiirmezihinde
(ve/ını);cizgi, yüzey,
derinlik ve zanu;mda
olduğu[tibi kesintisiz veya
sayılarve sözlerde
olduğugibi
ke-sin.tifi bir dizi olarak bulunabilir.
(3). Nitelik:
Aklık, sağlık,güç ve
şekilgibi, nicelikten
tt_vn
olan, içinde
g{j~re ce lik
barındırmayan.ve,
yerleşikolan her özellik niteliktir .
. ' '
K~za Razi, nevi de hakiki ve izafl olarak ikiye ayırır. Mantıkta esas olan hakiki nevidir. Beş
tümel yüklernde incelenen ve söz konusu olan nevi de budur (Razi, Şerh. 84-88). .
İbn Slnii (Şeyh) el-Miicez. el-Keblr'de şunu örnek verir diyen Razi şerhini yaptığı metnin
el-Miiceiü's-sağlr olduğunu biliyormuydu? (Razi, Şer/ı, 90).
A. Bedevi'nin yayınma esas aldığı Vatikan (977) ve 111. Ahmet (3268), nüshalarının sonunda beş
tümel yüklemle ilgili şu metin yer almaktadır. "Bizini özneye yüklediğimiz (nisbet ettiğimiz) her yüklem; (a) Ya, insan canlıdır sözün .gibi, cinsdir. (b) Ya iı!san bilendir sözün gibi, fasıldır. (c) Veya insan hisseden canlıdıı' sözün gibi cinsin faslıdır. (d) Veya insan idrak edendir sözün gibi
faslın cinsidir. (e) Ya da insan cisimdir sözün gibi cinsin cinsidir. (f) veya insan ı:nümeyyizdir
sözün gibi faslın faslıdır. -Bazen üçüncü bir işlem yapman da mümkündür- Buda (8) Ya insan gülendir sözün gibi hassenin arazdır ki bu araz Burhan kitabında ziitl araz denilenler kümesindendir. (h) Veya· insan iriide ile ·hareket edendir sözün gibi cinsin hassesidir. (1) Veya
faslın hassesidir, eğer fasıl hiisseye musiivi ise, musiivl olmayıp fasıl daha genelse hiisse değildir,
insan kendin~ zülmedendir, örneğindeki gibi. Cinsin faslının hassesi de yine bu nevidendir. (k) Veya cinsin hassesini, cinsin arazını ve faslın hassesini içine alan daha genel bir arazdır. Şu
halde bunların hepsi arazı iimındır: Bunların dışındakilerin hepsi yükleın olması doğru olmayan
şeylerdir. Öyle ise bunların hepsi ya gerçek veya zanı1ı galip olarak yüklemdirler".
[4] Riizi' bu on kategorinin mantıkla hiç.bir ilişkisinin olmadığını düşünür. Bunlar mantığın değil,
metafiziğin konularındandır. Ancak İbn Si'nii, eskilerin (mutekaddimin) geleneğine uyarak bu
konuyu ınantık bilimine alınıştır (Razi, Şer/ı, 95). Ancak Riizi bu kategorileri başka bir yerde
düşünce işleminin en küçük birimleri (müfrediit) ve önerınciere giriş olarak değerlendir (Riizi,
Şerh, 106). Yille Razi lsagogie ıniifred anlamlar olan "el-Ma'kulatı el-tamme"yi incelerken kategorias ınüfred anlamlar olan "el-ma'klıliit el-iila"yı inceler dedikten sonra aslında kategoıilerin mantıkta iğreti durduğunu beliıtir (Razı, Şer/ı, I 62).
Riizl, nicelik kategorisiniri özelliklerinden olan örti.iştürıneyi, fazla ve eksik gelmeksizin bir miktar bir miktar üzerine koymaktır diye tanımlar (Razı, Şer/ı, 197-108). . Keza Riizl, kuşatan, kuşatılan sebebiyle hareket ediyorsa iyelik (mülk), etmiyorsa yer kategorisi
olduğunu söyleı:. Aynı şekilde etki ve etkilenme ile kasdedilen sürekli ve siireksiz etki ve
İBN SİNA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGIR Fİ'L-MANTIK" ADLI RiSALESİ 153
(4). Görecelik:
Oğullukve babaliktaki gibi durumlan gösteren bir yüklemdir.
(5). Yer: Evde ve
çarşıdaolniak gibi, bir
ye1~de bulunmayıbildireli yiiklemdir.
(6). Zaman:
Geçmişte,gelecekte veya belli bir zaman içinde _bulunmakta
ol-duğugibi zamam bildiren
yüklenıdir.1
(7)~
Durum:
Parçaları açt~·ındanbütünün, biÜiin olarak; oturma, ayakta durma
ve
eğilme durumlarında olduğugibi; durumunu bildiren yüklemdir.
(8). /yelik: Giysili ve
silahlıolma gibi bir durum bildiren yüklemdir.
(9). Etkileme: Kesendir, yakandir
denildiği
gibi bir'
şeyi yapmayı
bildiren
yüklemdir.
( 1
0).' Etkilenine: Kesilendir,
yakm/andır denildiğigibi, bir
şeyinetkilenme-süii bildiren
yüklenıdir. Işteon
yüklenı (makıtltıt)bunlardan ibarettir.
lll. ÖNERMELER
(el-İJJARE, PERİ-HERMENEİAS)
[S] Birçok
şeye verilen bir sözcük (a) Ya eşdeğer/i tek.bir anlamla, canlının
insan ve ata verilmesi gibi verilir ki /){ma, denkanlamil (mutevôtta) sözcük denir. (b)
Ya da arapçadaki
"ayın" sözcüğünündinar ve göze veriiniesi gibi bir
birindenfarklı,anlamlarla verilir ki buna
değişik anlamlı (müşterek)sözcük denir. (c) Veya
varlık sözcüğününcevher ve araza verilmesi gibi, aym seviye de
olmaksızmtek bir
an-lamla verilir ki buna
anlamıdenk olmayan
(müşekkek)sözcük denir.
Ad (isim);
oluş zamanıgöz önütie almmakstzm
yalnızca anlamıgösteren
milfred sözcüktür.
Fiil (kelime);
anlamı,içinde
bulunduğuzamanla birlikte gösteren milfred
söz-cüktür,
"geçmişte kaldı llsözümüzdeki gibi.
Söz (kavil);
bileşikolan her sözcük sözdür.
Kesin Söz ( el-kavlü'l-clizim);
doğrulanabilir
Veya
yanlışlanabilir
olan sözdür
ki.bu önermedir (kaziyye).
[S] Bir sözcüğüı1 anlamının değişik ınahiyetlerdeki yoğunluğu anlatılırken, Razi sıranın ınütevatıa, ınüşekkek ve müşterek şeklinde olması gerektiğine işaret eder. Çünkü ilk ikisinde sözcük ve anlam tek iken ınüşterekin sözcüğü tek anlamı değişiktir. Görüldüğü gibi ilk ikisinde· denklik, sonuncuda değişiklik esasdır. Razi, bu sıranın müstensih tarafından bozulduğunu düşünüyor. Keza. edatlardan hiç söz edilmemiş ki bu da müstensihin gözünden kaçmış olabilir (Razi; Şerh, ı 18-ı ı 9).
Mantıkta amaç olan söz, bildirim (ihöar) anlamı olan sözdür. Burada sözkonusu olan sözün (haber) mahiyetini tanımlamak gerekmez. Çünkü· Razi'ye göre "O vardır veya o var değildir" diyen herkes bu yargısını açık seçik olarak verir. Bu özel yargının kavranması apaçık (bedihi) olunca yargının tasavvurunun öncelikle apaçık olması gerekir (Razi, Şerh, 1 20).
[6] Yüklemli Önernze (
el-kazi_vyetü'l-hanıliyye):
Yükle m olan bir
şeyin
özne
olan bir
şeyde bulunduğuveya
bulunmadtğlyargtsmt içeren önernzedir. Zeyd
yazardırveya Zeyd yazar
değildirsözilmiizdeki gibi. Buhlann birincisine olumlu, ikincisine
olumsuz
yükfenıliönernze denir.
[7]
Bileşik şartlt
önerme (
el-kaziyyetü'.ş~şarttyyetii'l-muttastla):
.Ard
bileşen
(tdll) denen bir önennenin.
önbileşen(nwkaddem) denen
başkabir önenneyi
izlediğiveya
izlemediğiyarg1suu içeren
önemıeye bileşik şartlıönenne denir. Bunlardan
bi-rincisi,
"güneş doğarsagündüz varchr" sözlinde
olduğugibi, olumlu; ikincisi,
·"güneş doğarsagece var
değildir"sözlindeki gibi. olwnsuzdur.
[8] Aynk
şart!t önernıe (eş-şarflyyetü'l-nıw(fcıslla:).·
Birbirini
c!tşlama
(in&!)
veya
d1şlamamakonusunda iki önermenili birbirine denk
olduğu .varg1suııiçeren
önernıedir.
Birincinin
örneği;"bu sayt
çUt
veya tektir", ikincinin
örneği;"bu say1
çift veya tek
değildir"önermeleridir.
[9] Sekiz ta.ne olan yük! emi önerme/er
şunlardır: (I) "Zeyd yazardır"
sözündeki gibi tekil olumlu
(şalısiy_ve mılcibe)ve (2) "Zeyd yazar
değildir"sözün
gibi tekil olumsuzdur
(şa/ısiyyeslilibe ). Bu iki önermede özne daima tikel ( ciizf) bir
sözciiktür. ( 3) "insan
kuşkusuz hiisrandacil r" sözün gibi, niceliği beli n.~ iz olumlu
(mülımele mılcibe)
ve (4) "in.s;an hiisrlinda
değildir"sözün gibi,
niceliği,belirsiz ve
olumsuz olut. Her iki önermede de özne tümel bir sözcük fakat özneye verilen
yargınrn
ölçüsil belirsizdir. (5) "Hc;r insan canltdtr" sözün gibi
niceliğibelirli ve
tümel olumlu (mahsüre külliye mücibe) ve
(6)"hiç bir insan
ta.ş değildir"sözündeki
gibi
niceliğibelirli tümel
ohımsuz.olur.· (7) "Baz.1 insanlar
yazardır"sözün gibi
niceliği
belirli tikel olumlu ve ( 8) "/zer insan yazar
değildir"veya "baz1 insanlar
yazar
değildir"sözün gibi.
niceli.~ibelirli tikel olumsuz olur. Çünkii bu. iki önerme,
baz1suula olumlww11
bulwınıcı.\'1caizken baZISilll olwnsuz
yapmaktadır.[6] Razi, yi.iklemli önermenin olumsuzluğu ile ilgili önemli bir konuya değinerek yüklemin
kaldırilması yükleın değil, aksine olumsuzlama yüklcmdir. Çünkü o, her an yüklem olına
ihtimalini taşır demektedir. Şu halde bir yükleıiıin bir özneden olumsuzlanması o yüklemin bu
özıieden bütünüyle koparıldığı anlamına gelmemektedir (Razi. Şer/ı, 120- I 22).
[7] -Razi, bileşik şartlı önerınenin yüklemli önerıne olarak yorumlanabileceğini düşünür. Ona göre yüklemli ve şartlı önci·me arasındaki fark salt bir yorum farkından başka bir şey değildir. Şöyleki
"güneş doğarsa gündüz vardır"ın ·anlamı "güneşin doğması gündüzün varlığını gerektirir" demektir ki bu. yükleınli bir qnerınedir (Razi, 1Çerlı. 122).
[8] Keza Riizl. aynı yolla ayrık şartlının da yükleınli ve bileşik şartlı önemıeler olarak
yoruınlanabileceğini belirtir. Buna göre "sayının çift olması tek olmasına aykırıdır." yüklemliye, "her ne zaman sayı' tek ise iki eşit parçaya böliineınez" bileşik şaıtlıya örnektir (Razi, Şer/ı, I 23).
Ayrıca b.ir önermenin gerçek ayrık şartlı olması için .yüklemlerin özneden hepsinin
kaldırılmasının (irtifii) imkansız olması gibi, öznenin önerınede geçen bütün yükleınieri
alınasının da (ictimii') imkansız olması gerekir. Buna göre "bu sayı; ya çift ya da tektir" sözünÜn
bir anlamı olabilmesi için "çiftlik ve tekliğin" ikisinin birden bu sayıdan kaldırılmasının veya
birleştirilmesinin imkansız olması g(':rekir (Riizl,
1
)er/ı, 123). .[9] Niceliği belirsiz önerıne, tikel öneı:me gibi yorumlanır. Ayrıca "her C B'dir" gibi tümel bir önermedeki "her" sözcüğünden amaç; C'nin tümellik ve bütünlüğü değil, C denilen şeylerin her bir bireyidir (Razi. 1)er/ı, 126-127).
İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGIR Fİ'L-MANTIK" ADLI RİSALESİ 155
[ 10] Tekil önerme/erde
çelişki; iki önermenin öznesi, yükle mi, şartı, izafeti,
varsa bütün ve parçast ile fiil-güç, zaman ve
nıektını özdeşolduktan sonra biri
olumlu iken
diğerininolumsuz olmastc!tr.
Niceliğibelirli önerme/erin
çelişkisi;bu
şartların varltğtna iltıveteniki ön ermeden birinin tümel
diğerinintikel
olmasrdır.[ll] Önerme/erin üç tane kipi ( cihet) vardt r. Vacip, mümkün ve mümteni.
Vacip", insan
canlıdtr"; miinıteni,"insan
taşdtr"ve mümkün, "insan
yazardır"sözlerin gibidir.
[ 12] Ônermelerin döndiirülmesi ( akis); önermenin olumlu-olumsuzluk ve
doğruluğunadolammakstzm öznesini yükle m, yüklemini özne. yapmakla o lut. ( 1)
tümel olumsuzun döndürülrnesi kendisini verir. Çünkü "bu
şu değilse şuda bu
değildir".
Buna göre "hiç bir insan
taş c/eğildir"olunca "hiç bir
taşinsan
değildir"olur.
(2-3) Tiinıelve tikel o[umlu önerme/erin döndiiriilmesinin tümel olmalan
gerekmez. Buna göre "her
inscın canlıcbr"veya "bav hareket edenler
karadır"olunca
buradan "her canlt insandtr" veya "her kara olan hareket edendir"
olmasıgerekmez.
Fakat bu iki önermen in tikel olarak döndiiriilmesi gerekir. Buna göre "her veya
bazıbu
şuolunca baZt
şöyle şöyleda böyle böyledir" olur. (4) Tikel ofumsuzun
döndiiriilmesi
yapılamaz.Çünkü "her canli insan olmaymca her insanm
canlıolmamasr" gerekmez.
[10] Razi'ye göre çelişik iki önerınenin biri doğru iken diğerinin yanlış olması, önerıncierin varlığı gereği olınalıdır..Bunun anlamı iki önerınenin doğruluk ve yaniışık üzere birleşmelerinin imkansız olmasıdır.
Aslında doğru ve yanlış olmak kendiliğinde gerçek olan iki nitelikdir. Şu halde kendiliğinde· var
olan bir niteliğin. Razi'nin düşüncesine göre bilinmeyen bir niteliğe dayanınası imkansızdır.
Çünkü bilinmeyenin, bir durumun belirli hale gelmesinde etkisi ve varlığı olamaz. Buna göre
doğruluk ve yanlışlığın her biri için belli bir yer gerekir. İşte bu yüzden bütün (küll) karşısında
parçayı (c üz) söylemek gerekmiştir (Razi, ,)er/ı. 1 49-150). Bize göre Razi'nin ileri sürdüğü bu gerekçe diğer şartlar içinde geçerlidir.
Razi'ye göre İbn Sina burada iki önermenin çelişik olması için sekiz şart ·ileri sürmüş ise de esasen bunlar, iki önerınenin özne, yüklem ve zamanlarının özdeşliği (vahdet) şeklinde üçe indirilebilir. Çünkü iki önernıenin öznesinin özdeşliği, bütün (küll), parça (cüz) ve şartın
özdeşliğini; yükleınİnin özdeşliği, görelik (iziife), güç, fiil ve mekanın özdeşliğini içerir. Böylece
özne-yüklem özdeşlfğini zaman tamamlayınca çelişkinin şartlan tamamlanmış olui' (Razi, Şer/ı,
150-15 ı).
Keza Razi, çelişkinin olumlu ve olunısuzluk ile tümel ve tikel arasında olup iki tüınel ve iki tikel
arası;1da olmadığını belirtir (Razi, Şerh. I 51- 152). Açıklamak gerekirse tümel ilc tümel ve tikel ·
ile tikel arasındaolan durum çelişki değil karşıtlıktır.
[lll Razi, önerıncierin kiplerinin (cihat) özellikle yükleıni özneye bağlayan bağın niteliği olduğunu
belirttikten sonra, bunları bilmenin apaçık olmakla birlikte, bağdan bağımsız kendi başına var olan ınahiyetler olmadığını belirtir.
Razi, kipierin yenıımı konusunda cnçok imkan kipi üzerinde durur. Bu konudaki tartışmaları
uzunca vermek istemiyoruz. yanlızca imkanı, genel, özel ve çok özel diye üçe ayırdıktan sonra
imkanı tekrar zihnl (mantıkl) ve harici (varlıksal) olarak ikiye ayırdığını ve bu imkanın
genellikle karıştırıldığını söylemekle yetineceğiz. ~iceliği belirsiz önermede olduğu gibi, önermenin kipi peliıtilmemişse bu, genel mutlak önermed ir. Razi, imkan ve vucGbu kendi içinde
IV.
TÜMDENGELİM (el-K/YAS, ANALİTİI(ON PROTERON,
PRİOR ANALYTİCS, SYLLOGİSM)
[13]
Kıyas; doğrulukiar~
kabul
edildiğinde yapıları gereği
kendilerinden
başkabir sözün ortaya
çtktığısözlerden
yapılanbir
işlenıdir.Bu.
tanımagöre "her
cismin
bileşikve her
bileşiğin yaratılnuş" olduğu doğrukabul edilince buradan "her
cisnı.in yaratılmış olduğu"ortaya
çıkar.[14]
Kıyaslar; iktirô.nf ve ·seçnıeli (istisna'i) olmak üzere ikiye ayrılır.
Yükfenıli
önermelerden
yapılan iktiranfktyaslarınüç
şekli vardır. Şekil;-geçen örnekteki
"bileşik" sözcüğünde olduğugibi-
kıyasmiki öncülünde yinelehen
bir
şeyinbulunmas
ıdır.Buna göre bu yinelenen, Ölzermelerin birincisinde "yüklem",
ikincisinde özne ise buna
kıyasınbirinci
şeklidenir. Bu yinelenen her ikisinde
birden "yükle m" ise ikinci
şekilveya her ikisinde birden "özne" ise üçüncü
şekildenir.
iştebu ortada
bıJlıtnanm özelliği,kendisi ortadan çekilerek,, öncüllerin iki
ucunu bir sonuçta
birleştirmektir.Buna göre iki uctan, sonuçta özne olana küçük
deyim (el-haddu'l-asgar) ve önçrmesine' küçük öncü!, sonuç ( 6nennesinde) ta
yiiklenıolan
diğerinebiiyük deyim, ve önermesine biiyük öneiii denir.
[15]
Birinci
şekil; küçük öncül olwnlu ve büyük öncü! tümel olmadıkça ..
so-nuç vermez. Sonucun nitelik yani olumlu ve olumsuzluk
bakınundanve kiplik .vani
[12] Önerıncierin döndürülmesini kipleri yönUnden inceleyen Razi, bütün kipli önerıncierin genel imkan kipine döndür~lebileceğini söyler (Razi, Şer/ı. 1 60).
[13] Razi'ye göre bileşik şartlı öncüllerden yapılan seçme! i kı yas; yüklemli öncüllerden yapılan iktirani kıyasdan başka bir şey değildir. İki kıyas türü arasmdaki ayrım; sözde ve değişik
yorumlamadan ibarettir. İşlem şöyle yapılabilir "güneşin doğması gündüzün varlığını gerektirir; Gündüzün varlığı görmeyenin görmesini gerektirir. Öyle ise güneşin varhğı görmeyenin görmesini gerektirir." (Razi, Şerh, 185). Bu örnek şaıtlı kıyasm yüklemli kıyasla anlatılacağıı1ı ve şartlının, yüklemli kıyasdan başka bir şey olmadığını gösterdiğine göre yüklemli kıyaslardan sonra şartlıları anlatmaillll hiçbir yararı yoktur (Rô.zl, Şer/ı, 1 87).
Ayrık şartlı önerınenin bileşenleri birbirinin çelişiği veya çelişiğinin gerektirdiği önerıncierden oluşmuşsa-ki böyle olmak zorundadır- bu biı'eşenlerin birlikte doğru ve bidikte yanlış olmaları imkansızdır.
Ayrık şartlı önermenin bileşenleri, bir önerme ile çelişiğinin daha özelinden oluşmuşsa birlikte doğru olmaları, çelişiğinin daha genelinden oluşıriuşsa birlikte yanlı~ olmaları imkansızdır. Bunun tersi yani birinci durumda ikisinin birden yanlış, ikinci durumda ikisinin birden doğru olmaları
mümkündür (Razi, Şer/ı, 188). . ·
[14] Razi, iktirô.nl kıyaslar konusunda Aristotelesin üç, İbn Sina'nın dö~t şekilden sözettiğini hatırlattiktan sonra bunların içinde tabii olan kı yas ve işlemin birinci şekil· olduğunu belirtir. Çünkü bu işlemde akıl; kliçük deyimden orta deyime, orta deyimden büyük deyime doğru yolalır (Razi, Şerh, 164).
[15] Razi'ye göre bizzat somıç veren öncüller olumlu öncüllerdir. Nitekim olumsuzların sonuç vermesi, kendi zatlarından değil, olumluları gerektirmesinden dolayıdir (Razi, Şer/ı, 171 ). Ancak böyle olmakla birlikte kipi, özel mürükün veya mutlak olunca birinci şeklin küçük önermesinin. olumsuz olması düşünülebilir. Ne var ki sonucun kipi, bazen büyük, bazen küçük önermeyi . izlemekle birlikte bazen her ikisine de muhalif olabilir (Razi, Şerh. 173) Ke?:il. Rô.zl, birinci
şeklin birinci işleminin nedenselıik bilgisini (burhan-ı liıi1mi) vermek için en uygun ve en doğal işlem olduğunu beliıtir. Çünkü tam bir bilgi (el-Marife et-tô.mme) tümel olumlu bir öncülü içeren işlemle kazanılır (Razi, Şer/ı, ı 78).
İBN SINA'NIN "EL-MÜCEZÜ'S-SAGIR Fİ'L-MANTIK" ADLI RiSALESİ ı57
zarurf ve
zarı'lrfolmama bakmundan del{erlendiribnesi (ibre) biiyük önermeye
bac~h-~~ .
( 1 ).
işlem:"Her H B'dir ve her B A 'elir, öyle ise
nasıl ohırsaolsun her
HA'-dır".Ancak küçük
ö~ıermemiim.kijn ve biiyük
önernıemutlak kipli ise sonuç
öner-mesinin kipi mümkündür.
(2). işlem:
"Her H B'dir ve 11ast! olursa olsun her B A
de,ğildir.Öyle ise
nasılolursa olsun her HA
dec~ildir."( 3 ).
işlem: "Baz1 H B'dir ve
nasılolursa olsun her B A
'dır.Öyle ise nasil
olursa olsun baZI HA 'd1 r. "
(4).
işlem: "Baz1
1HB'dir ve her B A
değildir. Öyle ise baz.1 HA değildir".
Bi-rinci
şeklinbu dört
işleminin cbşuulakilersonuç vermez.
(16] Ikinci
şeklin sonuç vermesi, biiyük iinciilün tümel ve iki öneiiiden biri
olwnlu iken
diğerininolumsuz olnzas1
şartma bağhcbr.( 1 ).
işlem: "Her H B'dir ve her A ,B
değildir."Bu
işlemin"her HA
değildir"sonucunu
verdiğinisavunuyoruz. Bunwi.
açıklaması,büyük önermeyi
döndürme-mizle olur.
O
zaman büyük
önernıe"her B A
değildir"olur. Böylece
işlemibirinci
şekleindirger ve bit
soiuıca ulaşırız.(2). işlem:
"Her H B
değildirve her H
B'dir"~Bu
işlemdeaynı şekildesonuç
verir ve sonuç vennesi küçük önermenin döndiirülmesiyle
açıklanırve sonuç her A
H
değildir" çıkar,sonra bunun da
döndürülnıesiyapılarak"her HA
değildir"olur.
( 3).
işlem: "BazıH B'dirye Her AB
değildir"sonuç "Bazr HA
değildir"olur.
Çünkü sonucun böyle
olm.asıbüyük
önernıenindön.diiriilmesiyle
açıklanır.· (4). işlem:
"Her H B
değildirveher A B'dir"
~·onuç"her HA
değildir"olur.
Sonucun böyle
olması,döndünne .voluyla
değil,aksine. varsay un yoluyla ( iftirôz)
açıklanır.Buna göre "B olmayan bem H, D
oüwı"o zaman
işlem"Her D B
değildirve her A B'dir" sonuç "her DA
değildi!:,
olur. Oysa B, H'mn
bazrsı
idi.
O
zaman
so-nuç "her HA
değildir"olur.Kiplik açrsmdan
sonucı(nyorumu, olumsuz öncüle
bağ lıdır.Çünkü olumsuz
oiıciil,döndiirme veya varsayrm yoluyla birinci
şekildekibii-yük öneille indirgenir. Kiplik açtsmdan birinci
şeklinsonucunun
yarıunuda ( 'ibre)
Netice itibariyle Razi'nin kı yas konusunda nihai düşüncesi; kıyasm ancak tümel bir öncü! içermesiyle tam kı)'as olacağı, çünkü önerıne zarurf olınaymca tümel olamaz, bu yüzden onun
yokluğunu farzetmek ınUınkün olacaktır, böyle bir durumda ise aklın külll yargıda bulunmasının
imkansız olacağı yönündedir. Çünkü yararlı kıyaslar zorunlu öncüllerden yapılan kıyaslardır
(Razi, ~)'er/ı. 184-1 84). Razi'nin bu sözleriyle yararlı kıyasıil birinci şeklin birinci işlemiyle yapılan burhan! kıyası söylemek istediği apaçık ortadadır.
[16] Razi'ye göre ikinci ve üçüncü şeklin somıç verınesi ancak döndürme ve indirgeıne yoiuyla birinci şekle konularak ınümküi1 olmakta ise bu ikinci ve üçüncü şekil büsbütün s:ıçm:ıdır. Çünkü sonuç almak içinbirinci şekil yeterli iken ikinci ve üçüncü şekle sarılıp, bunlar da gereksiz yere birinci şekle indirgeyen!k yolları uzatmak apaçık saçınadır (abes) (Razi. Şerit. 1 80).
büyük önerme.ve
bağluilr.Gerçek
şuki
işfemdezan2rf ve zanirf olmayan öncüller
ka-nşmca smlltÇ
zarzirf olur.
[17] Üçiincii
şeklin
somtç vermesi küçük
önernıenin
olumlu ve öncüllerden
birinin
tiinıelolmasma
ba,~ftdtr.(1). işlem
: "Her B H'dtr. Her B A 'dtr." sonuç "BclZI HA 'dtr" olur. Sonucun
böyle olmast, küçiik ijnermenin döndiirelerek
işleminbirinci
şekleindirgenmesiyle
oçTklamr.
(2). işlem:
"Her B H'dtr ve her B A
de,~ildir"sonuç "he'r HA
değildir"olur.
Yine sonuç kiiçiik önermenin döndürii/erek
işleminbirinci
şekleindirgenmesiyle
apkfamr.
(3). işlem:
"Baz1 B H,'chr ve her B A'cl!r" sonuç "Baz1 H A'du-" olur. sonucun
böyle
oluşu işlemdekildiçiik
önernıenindöndiirülmesiyle aÇTklamr.
(4).
işlem:"Her B H'du· ve Baz.T B A 'cl!r" smzuç "Baz1 HA
'dır"olur. Sonucun
bö)ı/e olması;
önce
işlemdeki hii_ı·iik 6nernıeninsonrada smutcwi döndii'rülmesiyle
açıklarur.
Veya "Baz.1 BolanA 'yi D" olarak
varsaynıamTzlaolur, çünkii "Her DA
idi" Buna göre "her D B'dir ve her B H'dtr"
dedi,~imizdesonuç "her D H'chr" olur.
Sonra "Her-D H'cf!rve her D A'cl!r" deyince
iş·teo zaman sonuç "Bav HA 'du·" olur.
(5).
işlem:"Her B
H'dırve Her B A
değildir":sonuç "Her HA
değildir"olur.
Bu
işleminböyle sonuç vermesi, döndiinne
işlemi_vle değilancak
varsayınıla açıklanabilir.
(6). işlem.
: "Baz1 B
H'dırve Her B A
değildir"sonuç "Bazt HA
değildir"olur. Bu
işleminsonuç vermesi küçük önermenin döndiiriilmesiyle
aç1klanı·r.Ve
so-nucun kiplik
açısmdanyorumu bii.vük önermeye
bağl!dtr.Çünkü büyük
önernıe,döndiirme veya varsayun
işlemindensonra birinci
şeklldekigibi ohtr. Ancak küçük
önermenüı
mümkün, büyük önermenin.mutlak
olduğudummfar
başka.f
18]
Bellidir ki bazen
bileşik şart
b önerme/erden
d~
yukandaki üç
şeklin.
tarzlan,na göre iktirô.nf ktyas
işlemleri yapılabilir.Bu durumda
bileşik şartlıönermenin
önbile.şeniniözne, ard
bileşenini yliklenıyerine
koyarsttı.Buna göre iki
öncüiden birisindeki
önbi!eşen, diğerinde ardbileşenolursa. bu iktirô.nf
kıyasınbirinci
şekliolur. Her iki öneiii de yinelenip duran
ardbileşensebu ikinci
şekli,ön
bileşen·
olursa iiçiincü
şekli oluştlirur.Ön
bileşenve
ardbileşenden oluşan şartlı(bileşik)
önermenin iki ucu, sonucu verir.
Bileşik şartlı önemıelerdenyaptlan
iktirônf
kıyaslannsonuç vermesinin
şart/an, yiik.lenıliönerme/erden yapdan iktirô.nf
klyaslann sonuç vermesinin
şartlangibidir.
[17] Tek sözetikle üçüncü şeklin gerçekliği; iki yüklemin bir özne üzerinde karşılaşınca uzlaşmanın
meydana gelmesidir. Bu karşılaşmanın varlığı ve yokluğu iki yükleınİ teşkil eder ki bu da sonucun tikel olmasını gerektirir (Razi. 1"ı'er!ı. 18 I).