• Sonuç bulunamadı

a) Zamirlerin ait olduğu isim veya isim cümlecikleri yeterince anlaşılır mı?

TARĠH ÖĞRETĠMĠNDE YAZMA BECERĠSĠNĠN KULLANIM

III. a) Zamirlerin ait olduğu isim veya isim cümlecikleri yeterince anlaşılır mı?

b) Sözcükleri tekrarlayarak akıllı bir ölçülülük havası mı vermeye çalıştım yoksa aynı amaçla “ bir dereceye kadar” deyimini deneyimsiz bir yazar gibi sık mı kullandım? Ya da tam tersine, her zaman aşırı, olağanüstü ve benzer sözcükleri kullanarak konuyu abarttım mı?

c) Deyim bağlantılarını doğru kullandım mı?

d) Bilim ve diğer alanlardan yalnızca kendimin ilgi duyduğu terimleri çok mu kullandım? Alışkanlık sonucu hangi jargon (halk ağzı) ve gereksiz sözcük kullanıldı?

e) Konuya uzak da olsa bildiğim sözcükleri mi kullanmayı yeğledim? Bir başka deyişle soyut yerine somut, uzun yerine kısa, karmaşık yerine sade sözcükler mi kullandım?

Steffens (1991), tarih öğrencilerine araştırma kâğıtları ve makale yazma konusunda yardımcı olmak amacıyla kendilerine yöneltecekleri sorulardan oluşan bir “görüşme kâğıdı” (self conference sheet) hazırlamıştır. Bu plan, yazıların son halini tamamlamadan önce öğrencilerin kendi çalışmalarını tekrar gözden geçirmelerini sağlar. Steffens (1991), taslağı yeniden okurken öğrencilerin kendilerine şu soruları sormasını önermektedir:

 Benim başlığım, konumu/tezimi/büyük hipotezimi tam olarak tanımlıyor mu?

 Kâğıdımın ilk sayfasında ya da ilk paragrafında konum, tezim, büyük hipotezim yer aldı mı? (Okuyucunun konunu/tezini ve hipotezini hemen anlayacağı cümle ya da cümleler yazılarak bu soru cevaplandırılır).

 Benim konum hakkında okuyucunun gerçekten ne anlamasını istiyorum? (Ana konunun kısa bir durumu yazılarak, konu ile ilgili açık ve yakından ilişkili 3 soru not edilir).

Steffens (1991), eğer bir ödevin ilk taslağı oluşturulacaksa bu sorulara ek olarak şu konularada dikkat edilmesi gerektiğini belirtmektedir:

 Kullanılan özel örnekleri kontrol et. Özel örnekler her sayfada genel konunu gösterir. Okuyucu ne demek istediğini, iddianın ne olduğunu anlamak için örneklere ihtiyaç duyar.

 Taslağını yüksek sesle yeniden oku. Bu senin yazı parçalarını düzeltmene yardım eder.

 Sonucun güçlü ve öz mü? yoksa aşırı duygusal ve genel mi? Sonucun, tezinle ve başlığınla yakından ilişkili mi?

 Dikkatli okuyucular metin hakkında hangi soruları sorabilirler?

Tarihsel bir metin yazan kişi metnini oluştururken bu ilkelere dikkat etmelidir. Langlois ve Seignobos‟un (1937: 305) belirttiği gibi “tarihçinin hesabını vermeğe

çalışacağı hadiseler son derece karışık olsa da, fena yazmaya hakkı yoktur.” Tarih dersinde öğrenciler tarihsel yazılarını yazarken bu hususlara dikkat etmelidirler.

Kompozisyonda dikkat edilmesi gereken giriş, gelişme, sonuç, bütünlük, tutarlılık ve vurgulama gibi ilkeler, yazının amacına göre değişiklik gösterir. Yazının amacı yazının biçimini de belirler. Bu nedenle çalışmanın bu ksmında genel olarak farklı yazma biçimlerine göre geliştirilmiş olan anlatım/söylem biçimleri ele alınarak tarihsel söylem (historical discourse) biçimleri üzerinde durulacaktır.

3..6. BaĢlıca Yazılı Anlatım/Söylem Biçimleri

Yazmaya başlarken elimizde işlenmemiş bir sürü malzeme vardır; anılar, tahminler, alıntılar, düşünceler, teoriler, söylentiler, olaylar... Yazı yazarken yapmamız gereken şey bütün bunların ne ifade ettiğini anlamaya çalışmak ve bu malzemenin hangi biçime ya da biçimlere uygun düşeceğini ve bilginin anlaşılmasına en iyi şekilde yardım edeceğini sezmemiz gerekir (Murray, 1985). Amaçlarımıza göre başlıca dört anlatım biçimi vardır: Açıklayıcı, hikâye edici, kanıtlayıcı ve betimleyici anlatım (Özsarı, 2006: 84). Her anlatım biçiminin farklı amaçları vardır. Aşağıda bu anlatım biçimlerinin özellikleri ele alınmıştır:

3.6.1. Açıklayıcı Anlatım (Expository Writing)

Bir şeyi dinleyiciye yahut okuyucuya izah etmek amacıyla söylenenlere yahut yazılanlara açıklayıcı metin denir. “Açıklama (exposition)”, bir kelimenin ya da bir yolun tarifini, bir bitkinin yapısını, bir gözlem mekanizmasını, tarihsel bir olayın yorumunu, bir faaliyeti ya da felsefi bir yorumu izah etmeye uygun en genel yazım metodudur.

Açıklama yazısı her şeyden önce bir sorunun cevaplandırılmasıyla ilişkilidir. Kimya ile neden meşgul oluyorsunuz ya da Tanzimat inkılâbının sebepleri nelerdir gibi özel konularla ilgili bir soru sorulduğunda, bu tür sorulara sözlü olarak rahatlıkla cevap verilebilir. Fakat soruların yazılı bir şekilde cevaplandırılması istenildiği zaman, bir takım zihni tereddütler ortaya çıkar ve hesap tamamen karışır. Açıklayıcı anlatım tekniğinde sanat kaygısından uzak daha çok açıklama amaçlı hikâyeler anlatılır. Bu hikâyelerde kurgu söz konusu değildir. Olay doğrudan herhangi bir ilave yapılmaksızın, en basit kelimelerle ifade edilir (Özsarı, 2006: 82).

Açıklayıcı anlatımın kendine has metotları bulunmaktadır. Bu metotlar ayniyet (identification), tanım (definition), tasnif (classification), süreç analizi (process analysis), ve nedensel analizdir (causal analysis) (Özsarı, 2006: 66). Aşağıda açıklayıcı anlatımın metotlarına kısaca değinilmiştir:

En basit açıklama metotlarından biri olan tarif “bu nedir?” sorusunun cevaplandırma yöntemidir. Yazılı anlatımda zaman zaman bu tür tariflere başvurulur. Örneğin Bergama‟ya dair yazılacak bir makaleye şu ifadelerle başlanabilir: “Bergama İzmir‟in Kuzeybatısında bir yerleşim merkezidir. Antik dönemde büyük bir krallığa ev sahipliği yapan şehir, Timur‟un İzmir‟i fethedişinden beş yıl sonra Müslüman Türklerin eline geçmiştir” denildiğinde, Bergama şehri kısaca tarif edilmiş olur. Tarif edilen nesneye dair ayrıntılı bilgi verilmesi gerektiğinde, açıklayıcı anlatımın diğer metotları devreye girer. Örneğin tanımlama, analiz ve mukayese gibi yöntemlere başvurulabilir (Özsarı, 2006: 66).

Bu nedir? sorusu tanımında karşılığıdır. Tanımlama belirli bir bilgi gerektirir ve belirli bir amaca uygun bir şekilde yapılmalıdır. Tanımlama bir dengelemedir. Dengeleme iki terimden meydana gelir: a)tanımlayan, b)tanımlanan. Bu durumda tanımlayan ile tanımlananın birbirine eşit olması gerekir. Sözgelimi “köle” kelimesini “bir başkasının yasal mülkiyetinde olan insandır” diye tanımlar ve bu tanıma dengeleme kuralı açından bakarsak şöyle bir tabloyla karşı karşıya kalırız:

Köle = bir başkasının yasal mülkiyeti altında olan insandır. Tanımlanan = Tanımlayan

Burada tanımlayan başa alınıp tanımlanan sona alınsa bile, anlamda herhangi bir değişiklik olmaz (Özsarı, 2006: 66).

Sınıflama, kısaca varlıkların ve eşyanın cins ve türlerine göre ayrılıp, sıralanmasıdır. Tasnifte varlıklar ve eşyalar benzerliklerine veya farklılıklarına göre birbirinden ayrılır. İyi bir tasnifte uyulması gereken iki kural vardır. Bu kurallardan birincisi, sınıflandırılacak bütün varlıkları ve eşyayı yalnız bir tür içine almak; ikincisi ise sınıflandırılacak varlıklardan hiçbirini aynı zamanda iki ayrı türün içinde bulundurmamaktır. Bir yazıya başlamadan önce neler anlatabileceğimizi kafamızda tasarlarız ya da bir müsvedde kâğıdına sıralarız. Konu hakkında bildiğimiz pek çok şey olabilir; ancak onları bir ayrıma tabi tutmayıp, aklımıza geldiği gibi sıralarsak okurumuzun bizden beklediği mantıki tutarlılığı ve açıklığı ihlal etmiş oluruz. Bunun olmaması için uygulayabileceğimiz en basit çözüm, düşüncelerimizi sınıflandırmak ve bir plan dâhilinde sıralamak olacaktır. (Özsarı, 2006: 66).

Örnekleme veya örnek verme (Illustration) açılayıcı anlatımın temelini oluşturur. Herhangi bir konuda genel bir şey söyledikten sonra onu bir yada birkaç örnek vererek daha açık hale getiririz. Günlük hayatta veya yazılı anlatımda, “örneğin”, “mesela”, “örnek vermek gerekirse”, “söz misali” vb. açıklamayı pekiştirici kalıplara daima rastlanmaktadır. Açıklayıcı anlatımda kullanılan örnekler, belirsiz veya genel ifadeleri daha açık, daha eksiksiz ve daha sınırlı bir hale getirir. Açıklayıcı anlatımda verilen örnekler ana düşünceyi desteklemeli, metinde ele alınan konunun içeriğini sağlamlaştırmalı, yazıyı daha anlamlı hale getirmeli ve yazının inandırıcılığına yardımcı olmalıdır. Örneklerin mümkün olduğu kadar özel örneklerden seçilmesi gerekir. Yazının içeriği ile ilgili iyi seçilmiş somut örnekler konunun açıklanması açısından, genel örneklere göre oldukça aydınlatıcıdır. Örnekler düzenli bir şekilde ifade edilmelidir. Düzenlemenin basitten karmaşığa doğru yapılması, konunun anlaşılması açısından daha etkilidir. Örnekler etkili bir şekilde ifade edilmelidir. “Mesela”, “örneğin” gibi bir ifadeyle konuya girmek pek şık bir tutum değildir. Aynı zamanda, “örneğin”, “mesela”, “örnek olarak” gibi ifadeler gereğinden fazla kullanılmamalıdır. Açıklayıcı anlatımda benzerlik ve zıtlıklar/mukayese ve tezat (comparison and contrast) üzerinde durulur. Bir açıklama metodu olan mukayese, bir konuyu iki ya da daha fazla nesne arasındaki benzerlikleri belirtmek suretiyle açıklamaktır. Zıtlık ise iki nesne arasındaki farklılıkların belirtilmesidir. Mukayese ve zıtlıklar bir şeyin diğerinden daha mükemmel olduğu anlatılmak istendiğinde ya da iki şeyin birbiriyle benzeyen ya da birbirinden farklı yönlerini alışılmışın dışında bir yolla göstermek istenildiğinde kullanılır. Bir yazıda karşılaştırma ve tezadı kullanmanın iki yolu vardır: 1)- Blok olarak karşılaştırma. 2)- Parçalar halinde karşılaştırma.

1)- Blok olarak karşılaştırma

I. GiriĢ: Bu bölümde tartışılan iki şey muhataba sunulur. Konulara dair

Benzer Belgeler