• Sonuç bulunamadı

TARĠH ÖĞRETĠMĠNDE YAZMA BECERĠSĠNĠN KULLANIM

III. Sonuç: Sonuç kısmında çözümlemenin bulguları üzerine yorum yapılır, ana noktalar özetlenir ve bazen yazarın bulgulara dayalı olarak vardığı hükümler üstü

3.6.2. Hikâye Edici Anlatım (Narrative Writing)

Hikâye edici anlatım tarzı Türkçe kompozisyon kitaplarında hikâye etme, tahkiye, hikâye yoluyla anlatma, öyküleme (Binyazar-Özdemir, 2006:101), öyküleyici anlatım, vb. adlarla anılmaktadır. Batı kompozisyon kitaplarında hikâye edici anlatım, Telling A Story (Hikâye söyleme), Narration (Hikâye etme), Using Narrative (Hikâyeci Anlatımı Kullanma) başlıkları altında ele alınmıştır (Özsarı, 2006: 85- 86). Hikâye edici anlatım, sorunları, düşünceleri düşleri; kısaca söylemek istediklerimizi bir olay içinde düşünme ya da bir olaya bağlayarak verme işidir. Sadece roman ve öykülerde değil, özellikle tarih, anı, biyografi, otobiyografi, gezi türlerinde de kullanılır. Ancak roman ve öykünün dışında kalan türlerdeki kullanılış biçimine açıklamalı öyküleme denir (Binyazar-Özdemir, 2006:101).

Gerçek olayların anlatıldığı metinler ile düşsel olayların anlatıldığı metinler olmak üzere iki temel hikâyeleme türü bulunmaktadır. Hikâye eğer gerçek hayattan alınmışsa olgu hikâyesi (narrative of fact), eğer yazar muhayyilesinin bir ürünüyse kurgu hikâyesi (narrative of fiction) adını alır (Özsarı, 2006: 89).

Hikâye edici anlatım bize geçmişte olan ve hareket eden bir nesneyi, bir resmi verir. İçinde yaşadığımız andan başlayarak geçmişe yönelik bir dönüşüm sağlar. Brooks ve Warren‟a göre hikâye edici anlatım, anlamı cazip hale getirmeye çalışan açıklayıcı anlatımdan farklı bir tarzdır. Açıklayıcı anlatımda geçen hikâyede belki bir laboratuarda yapılan deneyin yapılma şeklini anlatabilirsiniz. Diğer bir ifadeyle laboratuarda yapılan bir deneyin aşamalarının anlatılması da bir hikâyedir. Fakat bu hikâye, hikâye edici anlatım değildir. Çünkü açıklayıcı hikâyenin amacı bilgi vermek ve bir şeyi açıklamaktır, muhayyileye çekici gelmesine gerek yoktur.

Kompozisyon kitaplarında hikâye edici anlatımı ele alırken zaman (time), anlam (meaning), kalıp (pattern), orantı (proportion) ve bakış açısı (point of view) olguları üzerinde durmuşlardır (Özsarı, 2006: 89- 90).

Hikâye edici anlatımda başlangıç ve sonuç arasında geçen ve belirli bir değişim sürecini işaret eden yani olaylar sürecini gösteren hareketin geçtiği zaman önemlidir. Geleneksel anlayışa göre hikâye edici anlatımda zaman A‟dan Z‟ye doğru bağlantılı bir gelişim düzenine bağlı kalmayabilir. Kimi durumlarda öykü kişilerinin, içinde bulundukları dramatik noktayı başlangıç olarak seçer; zamanın akış düzenini değiştirir. Sözgelimi A‟dan başlamaz, bunun yerine dramatik noktayı gösteren K‟dan başlar L, M,

N, gibi bir sıra izledikten sonra geriye bir dönüşle başlangıca yani A,B,C, ye gelebilir (Binyazar ve Özdemir, 2006:102).

Hikâye edici anlatımın bir başka tanımı da şudur: “Yaşamı bir eylem içinde görme ve gösterme”. Buradaki “eylem” ya da “aksiyon” (Özsarı, 2006: 92) sözünden şunu anlamalıyız: Aralarında etki-tepki, neden-sonuç yönlerinden sıkı bir ilişki bulunan ve anlamsal bir bütünlük taşıyan oluşlar ve kılışlar dizisi (Binyazar-Özdemir, 2006: 102). Aksiyon terimi olaylar silsilesi değil, olayların anlamlı bir şekilde dizilmesi anlamında kullanılmaktadır. Hikâye edici anlatımda bazı olaylar kronolojik olarak verilir. Kronolojik anlatımda da bir evreyle diğer evre arasında anlamlı bir ilişki olmalıdır.

Hikâye edici anlatımda gerek hayali gerekse gerçek, olayın mahiyeti ne olursa olsun, olaylar silsilesi dengeli bir şekilde verilmelidir. Olayların başı, ortası ve sonu yani kalıp belli olmalıdır. Hikâye edici anlatımın temel yöntemi giriş, gelişme ve sonuca dayanır. Her yazı türünde olduğu gibi hikâye edici anlatımla yazılmış bir yazı türünün de giriş bölümü vardır. Hikâye edici anlatımda başlangıç, kuru bir açıklama değil, gelişme ve sonuca hazırlayan, okuyucunun ilgisini kamçılayan nitelikler taşımalıdır (Binyazar-Özdemir, 2006: 110).

Aksiyonun esas kısmı olan orta, anlatım sürecindeki evreler serisidir. Öte yandan orta, anlatıdaki orijinal durum geliştirilirken tırmanan gerilimin veya artan komplikasyonun anlatıldığı noktadır. Aksiyonun ortası bir tarih yazısında da benzer bir işleve sahiptir. Başka bir deyişle orta veya gelişme itibari aleme ait bir yazıda nasıl bir işleve sahipse, bir tarih yazısında da aynı işleve sahiptir (Özsarı, 2006: 94).

Hikâye edici anlatımda sonuç, eylemin bittiği ya da durakladığı nokta değildir. Tersine eylemsel görevin doğal olarak sona erdiği bölümdür. Okuyucu bu konağa vardı mı bütün gerilimlerinden sıyrılacak, başlangıçtan beri zihnini kurcalayan “Şimdi ne olacak? Bundan sonra ne gelecek? gibi sorulardan kurtulacaktır. Bu kurtuluş birdenbire değil; ağır ağır, okuyucuyu inandırıcı bir ortama sokarak sağlanmalıdır (Binyazar- Özdemir, 2006: 111).

Anlatıdaki bölümlerin birbirleriyle ilişkisi belirli bir orantıya göre ayarlanmalıdır. Orantı terimiyle genellikle bir metindeki bölümlerin genişliği akla gelir. Ancak hikâye edici anlatımda orantı metindeki her bölümün birbirleriyle ilişkilerinin uygun bir şekilde kurulup kurulmadığının sorgulanmasıdır. Ayrıca anlatıdaki orantı yazarın amacıyla ilişkilidir. Metnin giriş bölümünde bu amaç açıkça ifade edilmeli ve metin içinde daha önce ifade edilen amaçlara uygun davranılmalıdır (Özsarı, 2006: 96).

Hikâye edici anlatımdaki bakış açısından (point of view) kastedilen hikâyedeki aksiyon içinde bir takım ilişkiler kurup geliştiren bir kişinin veya okura rehberlik yapan bir gözlemcinin ve katılımcının bakış açısıdır. Bakış açısı iki soruya cevap arar: a)- Hikâyeyi anlatan kimdir? b)- Hikâyeyi anlatanın aksiyonla nasıl bir ilişkisi vardır? Konuya biraz daha geniş açıdan bakarsak, birinci kişi ve üçüncü kişi olmak üzere iki muhtemel bakış açısı vardır. Eğer anlatı birinci tekil şahsın gözlem ve deneylerinden hareketle veriliyorsa, bu durumda aksiyona birinci kişi bakış açısından bakarız. Buna karşılık, aksiyon üçüncü tekil şahıs ağzından veriliyorsa, buna üçüncü şahıs bakış açısı denir (Özsarı, 2006: 97–98).

Benzer Belgeler