• Sonuç bulunamadı

Tarihi bir metinde ne yazıldığı kadar nasıl yazıldığı da önemlidir Kötü bir şekilde oluşturulmuş cümleler, yanlış noktalama, fakir kelime çeşitliliği tarihi bir

TARĠH ÖĞRETĠMĠNDE YAZMA BECERĠSĠNĠN KULLANIM

6- Tarihi bir metinde ne yazıldığı kadar nasıl yazıldığı da önemlidir Kötü bir şekilde oluşturulmuş cümleler, yanlış noktalama, fakir kelime çeşitliliği tarihi bir

metnin değerini düşürecektir. Bir tarih metni yazılırken bilgilerin organize edilmesi, analiz edilmesi, tartışılması ve kanıtlar kullanarak ifadelerinin desteklenmesinin yanı sıra öğrencinin güzel Türkçe yazı yazma ve cümle kurma kurallarını da bilmesi gerekmektedir. Barzun ve Graff‟a (2004: 31) göre, yazı yazma yeteneklerinin geliştirilmesine karşı çıkan öğrenciler bile kötü yazılmış kitapları okumaları istendiğinde pek yakınırlar. Bu tür kitapları “sıkıcı” ve “yavan” olarak tanımlarlar, suçu konuya yüklerler. Ama her konu ilginç hale getirilebilir. Çünkü her konu ilginçtir. Yoksa insanoğlu bunlarla ilgilenmezdi. Bir kitap güç okunur: Çünkü fikirler akıcı olmamıştır, çünkü cümleler dengesizdir, çünkü söz dizimindeki hatalar sık sık geriye dönmeyi gerektiriyordur, çünkü sözcükler anlamını bulamamıştır.

Bir kompozisyon yazısının belirli kuralları vardır. Bu kurallar büyük ölçüde Türk-İslam geleneğinde belagattan, batıda ise retorikten çıkmıştır. Yazılı anlatım veya etkili bir kompozisyon öncelikle kelimelerle başlar. Kelimeden sonra cümle, paragraf, – yazının amacına ve hacmine göre-, bölüm ve ardından metin meydana gelir. Kompozisyonu oluşturan bu parçalar belirli bir organizasyon içinde birleştirilir. Organizasyon bir konuya dair fikirlerin gelişim çizgisini vermek amacıyla, birbirini takip eden kelimelerin, cümlelerin, paragrafların ve bölümlerin etkili bir şekilde

düzenlenmesidir. Fikirlerin etkili bir şekilde organize edilmesi için öncelikle yazının başında, söz konusu yazının hangi amaçla yazıldığının tam ve doğru bir şekilde ifade edilmesi gerekir. Bu durum yazının organizasyonunun yazının amacına göre değiştiğini göstermektedir. Kısaca her kompozisyon kendine has bir şekilde düzenlenen organize bir bütünlüktür (Özsarı, 2006: 50).

Tarih yazıcısı yazdığı metinde hızlıca konusunu oluşturarak amacını ifade etmelidir. Makalenin başında okuyucu konuyu bilmelidir. Başlık ile de yazar okuyucuya metnin ne ile ilgili olduğu bilgisini vermelidir. Tarihçi mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde amacını açık bir şekilde başlıklar ile ortaya koymalıdır. Giriş paragrafı bu konuda ilk girişim olmalı ve ikinci paragrafta okuyucu konuyu kesinlikle bilmelidir (Marius, 1989).

Yazının amacı belirlendikten sonra sıra yazı yazmaya uygun konunun tespit edilmesine gelir. Öncelikli olarak yazının hangi konuda yazılacağı tam ve doğru bir şekilde belirlenmelidir. Yazı yazmada karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi oldukça geniş konuların seçilmesidir. Hâlbuki üzerinde yazı yazılacak doğru konu, sınırlandırılmış konudur. Geniş konu verildiğinde öğrenci kendisine verilen sürenin büyük bir kısmında nereden başalayacağını düşünür ve sonuçta da birbiriyle bağlantısız paragraflardan oluşan bir metin yazar. Bu bakımdan yazının amacı belirlendikten sonra yazı yazılacak konu mümkün olduğunca sınırlandırılmalı, kompozisyon daha dar kapsamlı konular üzerinde yazılmalıdır (Özsarı, 2006: 51).

Tarihi bir metin yazılırkende öncelikle konunun sınırlaması iyi yapılmalı, içerikte konu dışı sayılabilecek ifadelere yer verilmemelidir. Örneğin; Roma İmparatorluğu “Orta İtalya‟da bir şehir devleti iken, Akdeniz‟in iki sahilini de içine alacak biçimde genişlemiş ve M.Ö. 100‟le M.S. 476 arasında istila ettiği Doğu‟ya Batı kültürünü taşımış eski bir devlet” olarak tanımlandığında olabildiğince tam sayılabilecek bir tanımlama yapmış olunur. Daha uzun tanımlamalarda ise, verilen ayrıntıların esas fikirden uzaklaşmaması, hatta bu fikri tamamlar nitelikte olması gerekir. Yani tarihsel bir metin içerisinde konu bütünlüğünün sağlanması gerekir. Konu bütünlüğü olmadan ayrıntılar anlamsızdır. “Dişi bir kurt tarafından emzirilen Romus ile Romulus efsanesine bir tam sayfa ayırıp Caesar‟ın öldürülmesini tek bir cümleyle geçiştirmek konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir okuyucunun bile fark edeceği bir yanlışlığın yapıldığını gösterir (Barzun ve Graff, 2004: 15). Marius (1989), tarih dersinde metin yazacak öğrencilere yönelik olarak “Teziniz her neyse ona bağlı kalmalısınız. Eğer konunuz Roma İmparatorluğunun yıkılışı hakkında tarihçilerin

fikirlerini yazmak ise Roma toprak mimarisini ya da Roma ile ilgili herhangi bir konuyu tanımlayarak konunuzu dağıtmayın” şeklinde önerilerde bulunmuştur.

Yazının amacı belirlendikten ve yazı yazmaya uygun konunun tespit edilmesinden sonra yazının bütünlüğünü oluşturmak için genel organizasyon sorununa geçilir. Bir yazıda genel organizasyon, giriş, gelişme ve sonuç ile sağlanır. Girişte kompozisyonun tamamında anlatılacak konuya dair okura kısa bir bilgi verilir. Yani girişte yapılması gereken okuyucuya konunun arka planına dair kısa bir bilgi vererek konuyu basit bir şekilde tanımlamak ve sınırlandırmaktır. Bununla beraber konunun başlığının da okura, ele alınacak konuya dair bazı ipuçları verdiği açıktır. Başlık konuyu sınırlamak, başka bir ifadeyle konunun sınırlarını çizmektir. Girişte ise başlığın daha da ötesine geçilerek konu biraz daha sınırlanır ve tanımlanır. Okura konunun ana fikrinin ne olduğu ve yazarın bu fikri nasıl ele alacağı anlatılır. Kompozisyonun gelişme bölümünde verilecek bilgilere dair ipuçları ortaya konur. Giriş konuya dair ilk izlenimdir (Özsarı, 2006: 51-52).

Bir yazının girişini doğal olarak gelişme ve sonuç bölümleri takip eder. Kompozisyonun asıl bünyesini gelişme bölümü oluşturur. Gelişme kısmı sınırlanmış bir konunun biraz daha ayrıntılı bir şekilde geliştirilmesidir. Bütünlük içerisinde yazılan bir yazının gelişme bölümünde, girişte verilen sözlere bağlı kalmak gerekir. Bu kısım bir ya da birkaç paragraftan oluşur. Genellikle orta kısımda “kim?”, “ne?”, “ne zaman?”, “nerede?”, “nasıl?” gibi soruların cevapları tartışılır. Öne sürülen fikirler detaylandırılır. Tarihsel bir metin yazan öğrencilerin yazdıkları bilgileri tarihsel kaynaklara dayalı olarak mutlaka detaylandırmaları gerekir. Detaylandırma (elaboration) bir metnin “güçlü (strong)” ya da “zayıf (weak)” olarak belirlenmesine neden olan en önemli özelliktir (De Oliveira, 2006).

Sonuç, kompozisyonun en etkili ve en fazla akılda kalıcı bölümüdür. Bu kısımda niçin? sorusuna cevap aranır (McCay, 1974: 69; Kashatus, 2002). Kompozisyonun sonucunda görülen bir başarısızlık, metnin tamamını başarısız gibi gösterir. Kompozisyonun sonuç bölümünde belirsiz genellemelerden ve tekrarlanan özetlerden kaçınmak gerekir. Bazen konunun basit bir özeti iyi bir sonuç olarak kabul edilebilir. Bununla beraber özet verilirken tekrara düşme tehlikesini göz ardı etmemek gerekir (Özsarı, 2006: 53). Tarih hakkında yazılan bir metinde sürpriz (beklenmedik) bir sonuç çıkarmaya çalışılmaz. Böyle bir şey yapmak bir hatadır. Metinler anlaşılır ve düzgün bir şekilde sonlandırılırken genel olarak metin içerisinde söylenmek istenen

özetlenebilir. Yazarın amacına ulaşması için elindeki son şansıdır. Ancak sonuç kısmında şunlardan özellikle kaçınılmalıdır:

a-Okuyucuya öğüt vermek,

b-Okuyucuya söylediğin şeylerle ilgili ahlaki yargılamalar yapmak, c-okuyucuya burada yeni önemli bilgiler vermek,

d- Sorular sormak. (Marius, 1989).

İyi bir metin iyi biçimlenmiş paragraflardan oluşur. Her bir paragraf bir fikirden yada irdelenen fikre yakın diğer fikirlerden oluşmalıdır. Paragraflar oluşturulurken cümleler kısa tutularak, şu sorular sorulmalı ve bunlara cevap olacak nitelikte yazılmalıdır:

b- Ben ne söylemeye çalışıyorum?

c- Hangi kelimeler ile söylemek istediklerimi ifade edebilirim? d- İfadelerim etki yaratacak kadar açık mıdır?

e- Daha kısa mı tutmalıyım?

f- İyi bir şeyler söyleyebildim mi? (Black and MacRaild, 1997: 180).

Her paragrafın bir giriş cümlesi olmalı ve o paragrafta neyin işleneceği hakkında bilgi vermelidir. Okuyucuyu cezb etmek için ilk anda en göz alıcı şey gösterilmelidir. Bu nedenle iyi bir yazar açılış cümlesi üzerinde çok çalışır. Okuyucu paragrafın ilk cümlesini okuduğunda o paragrafta neden bahsedileceğini anlamalıdır. Örneğin, “Zengin ve bekâr bir erkeğin bir eşe gereksinim duyacağı evrensel olarak kabul edilmiş bir gerçektir” şeklinde bir giriş cümlesi okuyucuya metinde “evlilik” ve “zenginlikle” ilgili bir şeyler okuyacağını göstermektedir (Barzun ve Graff, 2004).

Herhangi bir metinde bulunması gereken giriş, gelişme, sonuç bölümleri kompozisyonun genel bölümleridir. Bunlara ilave olarak düzenli bir kompozisyonda olması gereken üç nitelik daha vardır. Bunlar; bütünlük, tutarlılık ve vurgulamadır. Kompozisyonun nasıl geliştirileceği ve giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin birbirleriyle nasıl ilişkilendirileceği tamamen bu üç ilkeyle ilgilidir. Bütünlük yazarın zihninin sistematik bir şekilde çalışıp çalışmadığına veya yazarın vermek istediği mesaja ulaşıp ulaşmadığına işaret eder. Bütünlük kompozisyonda kullanılacak olan malzemenin karmaşık konular üzerine değil, tek bir konu üzerinde olması demektir.

Tutarlılık bütünlükten biraz daha farklıdır. Tutarlılık kompozisyonun öğelerinin birbirleriyle ilişkisi ile ilgili bir terimdir. Bütünlük ve tutarlılık birbiriyle ilişkilidir. Tutarlılığın olmadığı veya eksik olduğu bir kompozisyonda doğal olarak bütünlük de

eksiktir. Bir kompozisyonda tutarlılığın nasıl sağlanacağına dair belirli bir kural yoktur. Yazı için gerekli malzeme toplandıktan sonra malzemeyle ilgili bir taslak plan hazırlanması kompozisyonda tutarlılığı sağlayabilir. Tutarlılık deyince sadece kompozisyonun bütünündeki tutarlılık akla gelmez. Kompozisyondaki ara geçişler de önemlidir. Bir cümleden başka bir cümleye bir paragraftan başka bir paragrafa veya bir bölümden başka bir bölüme geçiş yapmanın da kendine has bir takım kuralları vardır. Bu kurallar yazının dış tutarlılığını verir. Bir bölüm, paragraf ya da cümleyle sunulan şey diğer bölümler, paragraflar ya da cümlelerle ilişki içindedir. Bu ilişki yazının dâhili tutarlılığını verdiği gibi aynı zamanda okurun metni anlamasına yardımcı olur. Örneğin bazı bağlaçların kullanılması, önceki anlatılan fikirlerle ilgili bir fikrin tekrarlanması okura metni anlamada yardım eden tutarlılık unsurlarıdır. Ayrıca metinde dâhili tutarlılığı sağlayan bir takım kelime veya kelime grupları da bulunmaktadır. Örneğin, “ve”, “veya”, “ya da” ifadeleri devamlılık belirten bağlaçlardır. “Fakat”, “her ne kadar”, “bununla beraber”, “buna karşılık” gibi kullanımlar ise zıtlık bildiren ifadelerdir. “Böylece”, “bütün bunlar” gibi kelime grupları sonuç anlamı verirken, “ilk olarak”, “ikinci olarak”,” son olarak” gibi ifadeler ise sıralama bildirirler. “Bunlara ilaveten”, “yukarıda belirtildiği gibi”, “daha önce üzerinde durulduğu gibi” vb. ifadeler devamlılık anlamı veren gruplardır (Özsarı, 2006, 54–55). Fakat bu ifadeleri gerekli gereksiz kulanmak doğru bir tutum değildir. Bir kompozisyonda bu tür ifadeler kullanılmadan tutarlılık sağlanıyor ve buna rağmen söz konusu ifadeler kullanılmaya devam ediliyorsa, okuyucunun konuyu anlaması zorlaşır ve kompozisyondaki tutarlılık bozulur.

Tarihsel bir yazıda da biçime dikkat edilmesi çok önemlidir. “Biçim olmadan isimlerin ve olayların hiçbir anlamı, hiçbir yararı olmaz, geçmişle ilgili bilgiler, uykuda görülen rüyadaki karışık imgeler gibi gözden kaçar, kaybolur. Bir yazının ne anlattığı tartışılırken “içeriği” “biçimden” ayrı tutulamaz. Çünkü içerik yalnızca biçimden anlaşılabilir. Biçim açık olduğunda içeriğin neler olabileceği daha kolay bilinebilir. Araştırmacının anlatmayı amaçladığıyla anlattığının aynı olmasını sağlayabilmesi için içerik ile biçimi bütünleştirmesi gerekir. Biçim her zaman uğraş gerektirir. Her bilgiyi ait olduğu yere yerleştirmek, bir mantık sırasına koymak ve önemli hiçbir şeyi atlamamak için yazarın notlarını iyi işlemesi gerekir. Zaten “biçim” sözcüğü tek başına bir övgü terimi olarak kullanılmasının nedeni bunu elde etmek için ne denli çaba harcamak gerektiğinin herkesin biliyor olmasıdır (Barzun ve Graff, 2004: 186).

Bilimsel formüllerde doğanın incelenmesini değerli kılan düzenlilik gibi, geçmişi değerli kılanda geçmişin düzene sokulmasıdır. Bu nedenle tarihçinin sorması gereken en önemli soru “ne tür düzen” olmalıdır. Bir metinde parça parça bütün bilgiler verilmiş olabilir ancak gruplandırmalar, bağlantılar ve mantık sırası olmazsa anlam tam olmaz. Macaulay, “History of England” adlı eserini derlerken birinci kısmı bitirdiğinde kendi yapıtını ve Thukydides‟in sekiz kitabını yeniden okumuştur ve “üzülerek söylüyorum ama benimkilerden çok daha iyi. Genel anlamda ilk tarihçi. Onda iyi olan noktalar her zaman her şeyin en iyisi. Fakat sıkıcı olan kısımlar berbat sıkıcılıkta ve düzenlemesi kötü. Kronolojik sıra, karmaşık bir anlatımda gerekli olan düzen için tek başına yeterli olamaz.” yorumunu yapmıştır. Bir yıl sonra yine düzenlemelerle uğraşan Macaulay, notlarında şunları söylemiştir:

“Anlatımın akıcı olmasını sağlamak için her kısmın bir öncekinin doğal devamı olmasını sağlamak gerekir. Okuyucunun dikkatini dağıtmadan onu St. George Channel‟dan geçirip geri getirmek kolay değildir. Ama yapılabilir de. Bu geçişleri doğru yapma becerisinin, tarih için, anlatım becerisi kadar önemli olduğuna inanıyorum. (Barzun ve Graff, 2004: 187).

Hemen hemen 4 yıl sonra Macaulay yazarken hala daha aynı zorluklarla karşılaştığını gösteren notlar düşmüştür:

“XIV. bölüm üzerinde daha bir hayli çalışmak gerekiyor. Saatlerce uğraştım ve zaman zaman cesaretim kırıldı. Ama Johnson‟un söylediği gibi, kararlı olmalıyız ve çok sıkı çalışmalıyız. Düzenleme ve geçiş becerilerine çok değer veriyorum ama bu becerilere tam anlamıyla sahip olduğumu söyleyemem.” (Barzun ve Graff, 2004: 187).

Bir tarihçinin eserini yazarken karşılaştığı güçlükleri göstermesi açısından bu notlar öğrencilere örnek olacaktır. Tarihçi eserini düzenlerken olayları oluş tarihine göre ya da konularına göre sıralar. Yapıtının okunmasını isteyen tarih yazarı konuya göre düzenleme yapar. Ancak tarihin “zaman” içinde yer alan olayların anlatımı olduğunuda unutmamak gerekir. Zaman sıralaması gözardı edildiğinde fikirlerin doğal bütünlüğünün bozulması kadar olumsuz bir durum ortaya çıkar. Bu nedenle en iyi yol, tarihsel bir konuyu olabildiğince kısa tutmak, konu ve tarih sırasını birlikte kullanarak iyi bir düzenleme yapmaktır (Barzun ve Graff, 2004: 189).

Öğrencinin yazma gelişiminde, metni düzenlerken tutarlılığı sağlamak için tem ve rem anahtar olabilir. Bir metnin içindeki cümleleri birbirine değişik biçimlerde

bağlanabilir. Cümlelerin bağlanış biçimleri değişik dallanıp budaklanmalar tarzında olur. Bu şematik yapı, tem ilerlemesi adını alır. Tem ilerlemesi yarattığı iç düzen ile metnin tutarlı ve anlaşılır olmasını sağlar.

Her cümle iki unsurdan oluşur:

1- Bir KONU yahut TEM (Theme): Bu, bir cümlede kendisinden söz edilen şeydir. Tem cümlede ilk parça olarak düşünülebilir ve cümlenin bütününün ne hakkında olduğunu okura gösterir.

2- Bir HABER (Rheme, propos): Bu, bir cümlede konu ile ilgili söylenen şeydir, haberdir. Haber konu ile ilgili olarak verilen yeni bilgidir.

Kısacası her cümlede bir problem (konu) ve bu probleme verilmiş bir cevap (haber) vardır. Örneğin; Mehmet Hasan‟dan daha çalışkandır.

Problem: “Mehmet‟le Hasan‟dan hangisi daha çalışkandır” Cevap: “Mehmet daha çalışkandır”

Konu (Theme): “Mehmet ile Hasan‟ın çalışkanlık sıralaması” Haber (Rheme): “Mehmet daha çalışkandır” (Filizok, 2007).

Önemli olan nokta bütün bir paragrafta baştanbaşa aynı temi kullanmamaktır. Bunun için öğrenciler aynı kişi, fikir ya da nesneden bahsederken farklı temleri kullanmaya yönlendirilebilir. Tem ilerlemesinde ardarda gelen cümlelerde aynı kelimeyi tekrarlamak yerine zamir ya da eş anlamlısı kullanılabilir. Ayrıca mürsel mezac ya da dolaylamadan yararlanılabilir (Filizok, 2007).

Tem ilerlemesinin üç yolu vardır:

1- Sabit Tem Ġlerlemesi: Tem ilerlemesinin en basit yolu budur. Bir konudan söz

Benzer Belgeler