• Sonuç bulunamadı

3. TÜRK SİNEMASINDA İSLAMCI İFADE

3.3. İslamcı İzler Taşıyan Türk Filmleri

3.3.17. Yalnız Değilsiniz (1990)

Müslümanların da kalkınarak süper güç olmaları gerektiğini tarihten örneklerle izaha girişir. Bunun da ancak İslam’a sarılmakla mümkün olduğu görüşü savunulur.

İslamcıların “Müslümanlar neden geri kaldı?” sorusu “Neden Alman’ın pensesi sağlam benimki çürük?” sorusuyla revize edilir. Film aynı zamanda Feyza karakteriyle Minyeli Abdullah’ın hareketinden etkilenip hidayete eren bir gencin öyküsünü anlatır.

Müslümanların iktisadi ve kültürel bir savaş vermesi gerektiği savunulan filmde sık sık İslam dünyasının içinde bulunduğu kötü durumun Müslümanların hak etmediği bir durum olduğu ve Batı dünyasının uydusu olmanın kabul edilemeyeceği vurgulanır.

toplamaya başlar. Gözlemleri onu Doktor Murtaza’ya (Haluk Kurdoğlu) kadar ulaştırır.

Hastalıkla şifa arasındaki manevi bağdan bahseden Doktor Murtaza sentetik ilaçlarla halk ilaçları arasındaki farkı da bu bağla ilintili bulur. Doktor Murtaza’nın aynı zamanda Serpil’in okuldan arkadaşı Salih’in amcası çıkmasıyla Serpil sık sık bu kliniği ziyaret etmeye başlar. Bu arada Serpil’in anneannesi bir gece namazdayken vefat eder ve toprağa verilir. Bu olaydan çok etkilenen Serpil yaşam üzerine derin düşüncelere dalar. Kendi bedenine ve dünyaya ilişkin yaşadığı yabancılaşma onu derinden etkiler ve Salih’le Gülten’den kendisine namaz kılmayı öğretmelerini ister. Bu arada annesi Seval Serpil’deki bu değişimden son derece rahatsızdır. Çocukluk arkadaşı ve kuzeni Füsun’un (Funda Birtek) Paris’ten dönmesiyle düzeleceğini umar. Füsun Avrupa’daki öğrenim yaşamı boyunca feminist düşünceden etkilenmiştir ve Türkiye’de bu düşüncenin bir aktivisti olmak istemektedir. Özgür Kadınlar Derneği diye bir dernek kurma amacındadır. Fakat o da Serpil’le Seval’in umduğu iletişimi kuramaz.

Seval bir gece kocasının kendisini aldattığını öğrenmiş olması üzerine öfkeli bir şekilde eve gelip durumu Serpil’e anlatmak için odasına girdiğinde onu namaz kılarken bulur. Az önce yaşadığı öfkeyi unutturan bir öfkeyle kızına saldırır, hakaretler eder ve okuduğu kitapları suçlar. Daha sonra Serpil Doktor Murtaza’nın çevresiyle görüşmelerini sıklaştırır ve kendi yaşantısından giyim kuşamından utanmaya başlar. Bir gün örtünmeye karar verdiğini söyler Doktor Murtaza’ya. O ise Serpil’i çevresinden ve okuldan göreceği baskı nedeniyle uyarır. Serpil yine de örtünmek ister. Daha sonra Gülten ile birlikte tesettüre uygun kıyafetler alır. Eve pardösülü ve başörtülü bir şekilde geldiği sırada Özgür Kadınlar Derneği üyeleri evde Seval’in yaş günü partisi için toplanmışlardır. Serpil’in o kıyafetle içeri girdiğini gören herkes kahkaha atmaya başlar ve Serpil’i ucube gibi sıfatlarla aşağılarlar. Serpil okulda girmek zorunda olduğu bir sınava da kıyafeti sebebiyle alınmaz. Annesi Seval kızının başörtüsü yüzünden sınava giremediğini öğrenince artık onun psikolojik bunalım geçirdiğini düşünmeye başlar. Bu sebeple ünlü bir psikiyatr olan Dr. Çetin Kartal’la görüşür. Serpil’in davranışlarını çeşitli psikozlara bağlayan bu doktor sonunda Serpil evdeki alaylara ve baskılara dayanamayıp evi terk etmek istediğinde Seval tarafından çağrılır ve Serpil kliniğe yatırılır. Füsun’un ona yardım etmek için evine gelen Salih ve Gülten’le konuşmak istemesiyle film sona erer.

Yalnız Değilsiniz adlı film bir kahramanın ölüm üzerine uslamlamalarla değişen hayatını ve içinde bulunduğu toplumun onun bu değişimine tepkilerini anlatan bir hikayeye sahiptir. İlk anatomi dersi sahnesinden sonra tıp fakültesi öğrencileri bir ölünün et yığınından farksız oluşu üzerinden kendilerinin farkını sorgularlar. Fakat üzerine şakalar yaptıkları bu konuda kimse derinlemesine düşünmez. İnsanın et yığınından farkı nedir sorusu Serpil’in zihnini meşgul eder. Yönetmenin yansıttığı toplumda ölüm ötelenen ve üzerine konuşulmayan bir konudur. Bir sahnede parti yapan gençlerin annesinin onlara özenmesi yalnızca gençliğin geçer akçe olduğu bir toplum yapısını izleyiciye aktarır. Tabii bunun aksine hareket eden, ölümü kucaklayan mütedeyyin gençler de mevcuttur. Salih ölümü sevgiliye kavuşma anı olarak niteler.

Anlatının bu sorgulamaların paralelindeki çatışması geleneksel ile modern, doğu medeniyeti ile batı medeniyeti arasındaki antagonizmdir. Namık ve Seval’in katıldıkları bir davette Namık’la bir köşe yazarı arasında geçen diyalog bu anlamda dikkat çekicidir. ABD’nin ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun Batı medeniyetinin temsilcileri olduğunu söyleyen yazar köhnemiş doğu medeniyetini diriltmeye çalışmaktansa Batı medeniyetine yanaşmanın daha akıllıca olduğunu söyler. Bunun üzerine bu durumun bizi şahsiyetten yoksun bırakıp bırakmadığını soran Namık’a yazarın cevabı uluslararası politikaların çıkarlarla yürütüleceği olur ve siyaseti ticarete benzetir. Namık bu benzetmeye cılız bir şekilde karşı çıkar. Yönetmen tarafından bu tartışmada yazarın görüşlerinin karşısında yansıtılan görüş 20. Yüzyılın büyük düşünürlerinden Alman filozofu Heidegger’in insanın, burjuvazinin ticari hırslarından daha fazlası olduğuna ilişkin görüşlerini hatırlatır. Anlatı Doğu Batı antagonizmini tıp alanında da yansıtır. Anlatıya göre Doktor Murtaza halk ilaçlarıyla Tıbbı Nebevi adı verilen tedavileri uygulayan modern bir doktorken, Psikiyatr Çetin Kartal, dini inançlarını yaşamaya çalışan bir kıza psikozlu bir hasta muamelesi yapan bir doktordur.

Anlatı 1980 sonrası Türkiye’sinde yaşanan depolitizasyon ve kavram kargaşasına da değinir. Neo-liberal politikaların etkisindeki tek kutuplu dünyada eski çatışmalar, eski ikilikler anlamını yitirmiş ve yeni bir politik manzara oluşmuştur.

Politik mücadele dinamizmi cinsel kimlik hakları, hayvan hakları ve çevrecilik gibi alanlara kanalize edilmiştir. Füsun’un Avrupa’dan feminist görüşlerle dönmesi bu bağlamda değerlendirilebilir. Serpil’in arkadaşlarıyla toplandıkları bir sahnede sol görüşlü bir gencin feminist idealleri savunan bir arkadaşına “sömürünün uşağı”

yakıştırmasını yapması eski antagonizmin taraflarından sosyalizmin yeni politik mücadelelere bakışını özetler niteliktedir.

Serpil’in geçirdiği değişimlerin rüyasında gördüğü anneannesi tarafından onaylanması başlangıçtaki rüyalarında elini öptürmemesi örtündükten sonra ise buna izin vermesi ile yansıtılır. Serpil ölüm üzerine düşünürken kendisinin bile tam olarak kim olduğunun bilincinde olmadığı sonucuna varır ve kendisine ve çevresine yaşadığı yabancılaşma onun bu dünyada misafir olduğumuza ve bedeninin yaratıcıya ait olduğuna ilişkin görüşlerini pekiştirir. Tesettüre girmeye karar vermesinde bu düşünceleri etkili olur. Tıpkı yönetmenin Zeynepler Ölmesin filmindeki gibi baş karakter yaşadığı bunalımlarla ulaştığı Allah inancını duygusal coşkunluklarla ifade eder. “Allah var ve beni seviyor” ifadesi Uçakan’ın bu filmde tekrarlayan mesajıdır.

Anlatı Serpil’in uyguladığı iki aşamalı baskıyı yansıtır. Serpil’e birincil ilişkilerinde iletişim halinde olduğu insanlar tarafından psikozlu damgası vurulur, ikincil ilişkilerinde etkili olan okul hayatında ise baskıcı devlet aygıtının eğitimine kıyafeti sebebiyle engel olması durumuyla karşı karşıyadır. Anlatıya göre egemen sınıf eğitimden mahrum etmekle ve çevre baskısıyla yola getiremediği Serpil’e, onu toplumun dışına iterek çare bulur. Foucault’nun toplumun disipline edici aygıtlarından saydığı tımarhanenin devreye girmesi, filme, toplumdaki delilik akıllılık diskuruyla ilgili başka bir katman ekler. Politik doğrunun muhalifine hareket eden birey rasyonelin dışında olduğuna hükmedilerek cezalandırılır.