• Sonuç bulunamadı

Yıllarca bizi batıya bir takım ku- ku-rumlar üzerinden monte eden

küresel sistem, NATO üzerinden,

Avrupa Birliği üyeliği

müraca-atı üzerinden, üyeliği bile değil,

veya içten dönüştürdüğümüz

kurumlarımız üzerinden, bizi

ba-tıya yönlendirdiği gibi İslam

üm-metini de batıya yönlendirdi.

toplumlar arasında güveni yeniden tazeleyecek. Ziyaretlerde, ticari ilişkilerde ciddi mesafeler kat ettik aslında. Çok kolay olmuyor, kendi içimizde de bunun mücadelesi veriliyor. Birbirine karşıt du-ran insanlar zaten bunun mücadelesini vermiyor, onlar kendileri için mücadele veriliyor. Bu anlamda dostluklar ve ticari hayatımızda ilişkilerin birbirine güven tesisi artıyor.

Müslüman olmayan ülkelerin yaptığı yatırımlara baktığımda, Hollanda 25 milyar dolar gibi ciddi bir yatırım yapmış doğrudan Türkiye’ye. İkinci ülke olarak Almanya geliyor, sonra diğer Avrupa ülkeleri.

Suudi Arabistan 2 milyar dolar, Birleşik Arap Emirlikleri biraz daha fazla. Katar ile son yıllarda ilişkile-rimizin çok iyi olmasına rağmen 1.1 milyar dolarlık bir yatırımı söz konusu. Siyasi güveni tesis ettikten sonra hem ticari ilişkiler hem de finans ilişkileri devam ediyor.

14 yıllık bir AK Parti iktidarında yeni yeni Sayın Cumhurbaşkanımızın her vesile ile çağrı yaptığı, plat-formlarda talimatlandırdığını bildiğimiz halde, kendi iç çekişmelerimiz ve bürokrasimizin getirdiği engeller sonucunda kendi ülkemizde kamuya ait geçen sene iki tane katılım bankası kurabildik. Ken-di katılım bankamıza, İslami katılım Ken-diyebiliriz. Özal döneminden beri toplam finansımızın içinde yüz-de 5’i geçemedi. Büyük bir hacmi daha oluşturamadık. Dışarıdan yatırım çekecek, ticari finansman imkanlarını genişletecek hale getiremedik. Avni ağabey de bir çok konuda, bürokratik sıkıntılardan, imar kanununun getirdiği zorluklardan bahsetti.

Mevcut sorunların çözümünü geciktirdiğimiz, raflarda beklettiğimiz müddetçe bu konuların Türkiye şartlarında ya da İslam ülkeleri arasında gelişmesi çok kolay olamayacak. İmkanlarımızı hepimiz zor-lamalıyız, insan kaynağımız, endüstriyel potansiyelimiz, üretim gücümüz var. Ancak, sermaye biriki-mi gücümüz yüksek değil.

Sermaye de Arap aleminde ve Körfez ülkerinde mevcut. Ancak yatırımı batıya çok rahat bir şekilde yaparlarken söz konusu Türkiye olunca aynı rahatlığı göremiyoruz.

Yatırımı zorlaştıran koşullar da var elbette. Batıda vade 10-15 sene arasında değişirken, bizde 5 sene içinde bitirilmesi ön görülüyor. Bu yatırımcı açısından zorlayıcı bir durum. Bu yüzden daha temkinli, daha sağlam adımlarla hareket etmek istiyorlar. Sorunlu olan noktalarımızı düzelttikçe çok daha iyi sonuçlar alınacağını düşünüyorum.

Bizim sektör olarak başardığımız bir örnek vereyim. Konu, yabancılara konut satışı. Dış ilişkilerde biz devlet olarak mütekabiliyet kuralını uyguluyoruz. Hangi ülke bize kendi ülkesinde konut ya da gay-rimenkul almaya imkân veriyorsa, biz de onun ülkesinin vatandaşlarına aynı imkanı veriyorduk. Bu kural bizim yıllarca Körfez ülkeleri, İslam dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Rusya ve İran ile ilişkilerimizde önümüze engel olarak çıktı. Neden? Bu devletler kendi ülkelerinden mülk edinmemize izin

vermi-yorlar diye biz de aynı gerekçe ile izin vermedik. KONUTDER olarak çok büyük bir gayret sarf ettik ve başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere bütün devlet kademeleri ile görüştük. Biz çok büyük bir ülkeyiz, diğer ülkelerin uyguladığı mütekabiliyet bizi bağlayıcı olmamalı. Türkmen kardeşlerimize ve Türk Cumhuriyetlerine, “gelmeyin” diyoruz, din kardeşlerimize ve Arap alemine, diğer dindaşlarımı-za, İslam alemine “gelmeyin” diyoruz, komşularımıza da “gelmeyin” diyoruz. Müslüman olmamasına rağmen belki Gürcistan, Rusya, Balkanlara da “gelmeyin” diyoruz, tek taraflı biz uyguluyorduk. Tek sebebi onların Müslümanları kabul etmemeleri.

Bize müsaade etmiyorlarsa etmesinler, tek taraflı biz bunu kaldırabiliriz. Çok çaba sarf ettik bu köh-nemiş sistemin değişmesi için ve sonuç olarak bir kanun yapıldı, yürürlüğe girdi. Yürürlüğe giren kanun Anayasa Mahkemesine götürüldü. Mahkeme de yasayı iptal etti. Ancak biz pes etmedik, ça-lışmaya devam ettik. Çalışmalarımızda Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçelerini dikkate alarak ge-rekli rötuşları yaptık ve yeniden 2012 yılının Mayıs ayında kanunlaşmasını sağladık. Mütekabiliyeti, Bakanlar Kurulu kararı ile tek taraflı olarak kaldırdık.

Uygun koşulların olmadığını düşündüğümüz ülke ile de mütekabiliyet geçerli oluyor. Savaş olma ihtimali olduğu için Suriye ile bunu kaldırmadık. Suriye vatandaşları alamıyor şu anda. Böylece Türki-ye’den sadece Avrupa Birliği üyesi ülkeleri konut alabiliyorken, Batılı ülke ve Amerikan vatandaşları alabiliyorken bir anda dünyanın büyük bir kısmına konut satabilir bir hale geldik.

Konut satılan insanlar buraya geliyorlar yani sadece konutu kağıt üzerinde almıyorlar. Gelip-gitmeye başlıyorlar, aldıkları konutu satıp başka bir konut alıyorlar, burada kalıyorlar, başka alışveriş yapıyor-lar. Hem ekonomik bir ilişki hem de toplumlar arası ilişki doğmuş oluyor. Bu projeyi Hükümetimize sunarken beş sene içerisinde ülkemize 5 milyar dolar getirebileceğimizi söylemiştik. Uzun vadede ise 10 milyar dolar. Üç yıl içerisinde 4 milyar doları ülkemize getirmeyi başardık. Dolar kurunun hareket-liliği, devalüasyon ve kendi siyasi gündemlerimizden dolayı bir miktar yavaşladı ama yine de 2016’da 4.7 milyar dolar seviyesine ulaştık. Hatta doların kur etkisini kaldırırsak 5 milyar doları geçer.

Çok engelimiz var ama çözümleri de kolay aslında, çözülebilir. Örnek vermek gerekirse şu an Türki-ye’den en çok konut alan Irak vatandaşları, sonra Suudi Arabistan, Kuveyt ve Afganistan vatandaşları var. Ruslar da önemli bir pazar. Önümüzdeki dönemde İran vatandaşlarının da yavaş yavaş almaya başlayacağını düşünüyorum. Kendimize olan özgüvenimizi muhafaza ederek işlerimizi, finans akışı-mızı, ticari akışımızı düzelterek; karşılıklı yatırımlarımızı derinleştirebiliriz. Türkiye batı kaynaklı yatı-rımlar aldığı için bugüne kadar finans ihtiyacını da hep batıdan sağlayan bir ülke durumuna geldi.

Son zamanlarda Güneydoğumuzda yaşanan terör hadiseleri, Suriye ve Irak’ta yaşanan dinamikler ve çerçevesinde kurulmaya çalışılan defacto bir PKK oluşumu ve batıda bunun destek bulması. Bu açıdan değerlendirdiğimizde siyasi zeminlerde geriliyoruz ve bu ilişkilerimize de yansıyor.

Finansal kaynaklarımızı çeşitlendirmemiz gerektiği gibi İslam ülkeleri ile olan İslami finans iş birli-ğimizi de derinleştirip, büyütmemiz gerekmekte. İslam ülkelerinde çok büyük bir kaynak var ve biz bu kaynağı yeterli oranda kullanamıyoruz. Sukuk uygulamaları kabul görmüş bir literatür ama hala doğru düzgün bir sukuk uygulaması yapamadık.

Sur Yapı olarak gayrimenkul sektöründe İslami bir finansman modeli ile sukuk yapalım, halka açalım ve halk da buna bir meblağ yatırsın. Biz de finansmanımızı halkla paylaşmış olup yeni bir modele öncülük edelim istedik. Sukuktan faydalanmak için SPK’dan izin aldık,

ancak Maliye Bakanlığımızda sorunu aşamadık. Çok büyük vergiler ve KDV karşımıza çıktı. Konu ile ilgili müracaat ettik, sorunun çözümü 8 ay geçti sonra da bu çalışmanın yapılabilirliği, kabiliyetliliği kalmadı.

Önemli olan karşımıza çıkan engelleri çok kısa sürede aşmak ve bu engelleri tamamen kaldıracak düzenlemeler yapmak. Önümüzdeki dönem İslam ülkesi kardeşlerimiz ile bütün zorlukları beraber aşaca-ğımıza inanıyorum.

MEHMET ASUTAY

Çok teşekkürler, Altan Bey. Konuşmanızın başında bahsettiğiniz kalp, zihin ve hareket uyumu sadece Türkiye değil bütün Müslüman

dün-yanın sorunu aslında. Bu da İslami finansın gelişmesini olumsuz yönde etkiliyor. Altan Bey’in de değindiği gibi hem iş dünyasında hem de inşaat sektöründe İslami finansın kullanılması konusunda.

İslami finans, İstanbul Finans Merkezi’nin bir parçası olarak kullanılabilecek mi? İslami finansın geliş-mesi ile ilgili hazırlanan bir kanundan da söz ettik, bu konuda beklentilerin gerçekleşiyor olması çok önemli. Türkiye’de İslami finans konusunda ciddi bir hareketlilik var, bundan 5 sene önce bu konuyu konuşmuyorduk neredeyse. Artık İstanbul’da konferanslar, work shoplar düzenleniyor. Bu hareket-lilik karşısında iş dünyasının beklentileri de yüksek. Özellikle inşaat sektörünün İslami finans ile ilgili beklentileri nelerdir?

AVNİ ÇELİK

Teşekkür ederim Hocam. Esasen kurum olarak bizim bir beklentimiz yok ama bir pencere açalım.

Şunu kabul etmemiz lazım, Türkiye tasarruf üretemiyor. Bugünkü istihdam hacmimizi yurtiçi tasar-ruflarla aşma imkanımız yok. Türkiye bu anlamda tasarruf fakiri bir ülke. Tam istihdama doğru gitti-ğimiz taktirde yatırım gücümüz bunu karşılamaya yetmiyor. Biraz evvel İsrail’den söz etmiştim, İsra-il’deki ziyaretlerimizden sonra da bir dostumun daveti ile Ramallah tarafına geçtim. Arayı bir duvar bölüyor, aynı coğrafya, bir tarafında Filistin bir tarafında İsrail. İsrail’de istihdam rakamlarını kısaca söylemek icap ederse, işsizlik yüzde 4, Ramallah tarafında ise yüzde 26, temelinde yatırım sorunu var. Dolayısı ile biz tasarruf bakımından yeterli durumda değiliz.

Finansal kaynaklarımızı