• Sonuç bulunamadı

Yani görünürde her ne kadar İs- İs-lami ilkelere uygun gibi dursa da

baktığımız zaman bazı işlemlerin

tanımlanmamış akitlere

oturdu-ğunu, sakıncalı olduğunu tespit

ettik. Ben genel olarak İslami

fi-nansın özellikle borca dayalı

Ortaklık temelli finansman bizatihi faaliyetin kendi etkinliğine olumlu katkı vermektedir; çünkü fi-nanse eden bizatihi faaliyetin kendi başarısını takip etmek zorunda. “Ben krediyi verdim ne yaparsa yapsın ben ana para ve faizimi alacağım” gibi bir yaklaşımın ötesinde “Bu adam para kazanmak zorunda. Kazanamazsa ben de kazanamayacağım” diyerek hareket ettiğimiz zaman doğal olarak faaliyetin etkinliğini teminat altına almış oluyoruz. Ama işte bugünkü bankacılık sisteminde bu çok mümkün olmuyor. Dolayısıyla toplumsal ve kurumsal kabulün yanında bir an önce bu ideal sisteme doğru mevzuatta da gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini söylüyorum. Ve sabrınız için çok teşekkür ediyorum. İnşallah Tayfun Bey de biraz sonra benzer konulara temas edecek. Hepinize te-şekkür ederim...

SORU & CEVAP

KATILIMCI

Hocam benim çok kısa birkaç sorum olacak. Birincisi İslami finansal sermaye araçları konusunda diğer mevduat bankaları karşısında özellikle yüzde 15’lere varan faizler sunuyorlar. Rekabet şansını yüksek buluyor musunuz? İkincisi, Türkiye’deki İslami finans küresel oyuncular için uygun bir zemine taşınır mı? Bir diğeri de Türkiye’de İslami finansal okur-yazarlığını yeterli buluyor musunuz ya da ge-liştirmek için neler yapılmalı?

MEHMET SARAÇ

İdeal arayışlarında önümüze çıkan en önemli engellerden birisi de katılım bankalarının önümüze mazeret olarak koyduğu rekabet zorunluluğu meselesi. Sermayenin önünde her zaman risk almadan kazanç sağlayabilme imkanı var. Şimdi bu katılım bankaları da, “Ben sektörün zaten yüzde 6’sıyım.

Rekabette hayatta kalabilmek için de katılıma verdiğim kâr payı oranları bu civarlarda olmalı” diyor.

Çünkü müşteri beklentisi bu. Aslında sistemi sorgulatır hale getiren de zaten bu. Katılım hesaplarına verilen kâr paylarının paralel seyrettiğini görüyoruz. Fon kullandırmada sabit getirili murabahanın kullanılmış olması bunu kolaylaştırıyor aslında. Fakat buna rağmen o havuz illaki yüzde 100 mevdu-atın sağladığı oranları sağlayacak diye bir şart yok. Dalgalanmalar olabiliyor. Fakat orada zaman za-man düzleştirme deniliyor, smoothing yapılıyor. Yani bu problem dönüp dolaşıp faizin, ekonomideki paranın zaman değerini belirleyen o kâr, paranın fırsat maliyetini belirleyen unsur olmasına bağla-nıyor. Dolayısıyla burada yapılması gereken İslami finans konusunda toplumsal farkındalık bilincinin arttırılması gerekliliği. Bu olmadığı sürece vatandaşın katılım bankasına, “Konvansiyonel banka şunu veriyor. Sen ne kadar veriyorsun?” sorusunu karşımıza çıkarıyor.

Burada zaten iş bitmiş demektir. Yani yapacak bir şey yok. Katılım bankasının burada doğru bir bil-gilendirmeyle, “Bak arkadaş burada oyunun kuralı farklıdır” diyerek müşteriyi ikna etmesi gerekiyor.

Bazı zorlama çözümler istisnai tabi. Sektörün tamamını orada itham edemeyiz. Pratik, pragmatik çözümler bulunduğunu duyuyoruz zaman zaman. Farkındalığı arttırmamız lazım. Bu alan farklı bir alandır. Yapılan ampirik çalışmalar faiz oranlarının değişmesiyle katılım bankası müşterilerinin dav-ranışıyla konvansiyonel mevduat müşterisinin davranışlarını karşılaştırıyor. Faiz oranlarına duyarlılık katılım bankası müşterilerinde daha fazla. Yani onlar da etkileniyor, dolayısıyla aslında fiilen bir faiz oranı riski de var. İşin çözümü büyük ölçüde bu toplumsal farkındalığı arttırmak. Burada küresel re-kabet anlamında mevzuatın yapması gereken çok önemli çalışmalar var. Ve inşallah bu katılım ban-kacılığı, bu katılım finansı mevzuatı yasa tasarısı inşallah mükemmel, problemsiz bir şekilde çıkarsa büyük ölçüde bu sorunların çözümleneceğini düşünüyorum.

KATILIMCI

Murabahadan bahsettik. Murabaha İslami bankaların, İslami bir şekilde topluma yayılması. Malumu-nuz faizli bankacılık işlemleriyle ilgili sıkıntılarımız var. Sizce murabaha Türkiye’de ve İslam ülkelerinde

ne kadar yüzde 100 şeklinde kullanılabilir ya da ne zaman kullanılmaya başlanır? Bankalar ne zaman murabahaya dönebilir?

MEHMET SARAÇ

Müşareke ya da mudarebe demek istiyoruz herhalde. Murabaha şu andaki konvansiyonel uygulanan, zaten borca dayalı olan sistem.

KATILIMCI

Tamamen İslami, faizsiz bir bankacılık sisteminden bahsediyorum... Bunun gerçekçiliği nedir?

MEHMET SARAÇ

Murabahanın bizatihi kendisi faizli bir enstrüman değil aslında. İslam tarihinde de tecrübesi olan son derece faizsiz bir enstrüman. Ancak bunu faizli enstrümanlara yakınsayan bir takım zorlamalar gö-rüyoruz. Rekabet zorunluluğu, mevzuatın getirdiği kısıtlamalar... Söylemeye çalıştığım öncelikle sür-dürülebilir bir ortaklık anlayışının hakim olması. Uzun vadede toplumda gerçekten tasada, kederde ve sevinçte ortak olma, kazançta ve kayıpta ortak olma anlayışının oturması, kısa vadede yapılacak mevzuat düzenlemeleri bunun önünü açabilir. Birtakım teşvik mekanizmaları getirilebilir.

Bu başarı kriterlerini tabii farklılaştırmamız lazım. En başta şunu da kabul etmemiz gerek. Bazen ilke-lerinize sadakat sizin maddi anlamda geride görünmenize sebep olabilir. Bir kere bunu da en baştan kabul etmemiz şart. Buradan fayda teorisine girersek sabaha kadar konuşalım. İslam iktisadında fay-da teorisini nasıl açıklayacaksınız? Bizim şu ömrümüzde maddi hazla tanımlayamayacağımız fay-daha geniş çerçeveli bir fayda anlayışımız var. Dolayısıyla kısa vadede birtakım kayıplar olabilir fakat uzun vadede başarı ve sürdürülebilir olması önemli.

Aslında konvansiyonel taraf da dönüp dolaşıp faydanın bu dar anlamından geniş anlamına gidiyor.

“Sürdürülebilirlik” diyor. Mesela, “Biz bu dünyayı torunlarımızdan ödünç aldık” diyor. Aslında bu ma-teryalist, ahiretsiz anlayışa aykırı bir şey. Bu İslami bir şey. Yani siz ömrünüzün ötesinde birtakım sorumluluklarınızın olduğunu düşünüyorsunuz. Ömrünüzün kapsadığı alandan daha fazla bir mutlu-luktan bahsediyorsunuz. Yani ortak akıl, ortak vicdan, aklı selim dediğimiz şey üzerinden insanlık bu noktada İslami çözümlere yaklaşıyor. Elimizde çok müesses bir İslam fıkıhı var. İslam düşüncesi var.

Tarihi tecrübemiz var. Biz ütopik bir şeyden bahsetmiyoruz. Kısa, orta veya uzun vadede yapılması gereken şeyler yapılırsa bu elbette mümkün.

KATILIMCI

Hocam şöyle desek doğru olur mu? Kısa vadede para kaybetmenin uzun vadede maddi ve manevi kazancı engellemeyeceği, bunu dürüst olarak kabullenmenin esasında gerçek Müslümanın kısa vadeli

hazlardan uzun vadeli getiriye gitmesi esasında bu sistemin değişmesi demek. Çok kısa zamanda olacak bir şey değil.

MEHMET SARAÇ

Elbette biz bu anlayışı, bu öğretiyi İslami ilkelerden doğrudan alıyoruz. Fakat insanlık da yaşadığı acı tecrübelerle bu noktaya gidiyor. Kısa vadedeki hazların problem olduğu her seferinde başka isim, başka şablonlar altında ifade ediliyor. Sürdürülebilirlik dediğimiz kavram buna hizmet ediyor.