• Sonuç bulunamadı

Hiçbir piyasa, birey ya da ülke değişim ihtiyacından ya da

re-formlara olan ihtiyaçtan

bağım-sız değildir ya da bağışıklığı

yok-tur.

anlamında fırsatlar sunmakta. Bildiğiniz gibi İslam ülkeleri dünyanın her yerinde bulunmakta. Çok sayıda Müslüman da gelişmiş ülkelerde yaşamakta. Bu ülkelerin hepsi ekonomik büyüme anlamında birbirinden farklı noktalarda. Bireysel olarak baktığımızda bir ya da daha fazla özellikleri olduğunu görüyoruz. Bazılarının fazla sermayesi var, bazılarının çok fazla gelişmiş nitelikli insan gücü var, ba-zılarının da doğal kaynaklar avantajı var. Emtia diyebilirim, lokasyon diyebilirim, arazi diyebilirim, herkes en iyi fırsatı kendi ülkesi için bulmak durumunda, kendi durumlarına ve bağlamlarına uygun avantajı alıp yakalayabilmeliler.

Bu kaynakları ortak çabalar aracılığıyla birbirimizin ekonomisinden faydalanacak, halklar ya da ül-keler arasında iş birliği yapacak biçimde kullanabilmeliyiz. Bazıları bunun daha da fazla yapılması gerektiğini söylemekte. Bağlantılı olmak çok önemli bir konu. Gerçekten o kadar büyük bir avantaj var ki elimizde, farkında bile değiliz. Ülkeler ikili anlaşmalar aracılığıyla ilişkilerini derinleştirirken iş birliğine yönelik farklı fırsatların daha da arttığını görecek. Tabi bunun profesyonel bir biçimde ya-pılması lazım.

Burada Müslüman ümmet için fırsat ne olabilir? İslami finansı ekonomide büyütmek için bir bağlantı aracı olarak kullanabiliriz. Bu bakış açısına sahip kurumsal seviyede çok fazla örgüt yok; fakat iki tanesinden bahsetmek isterim. İslam İşbirliği Örgütü, ikincisi de İslami Kalkınma Bankası. Merkezi Cidde’de bulunmakta ve öz sermaye sahipleri farklı İslam ülkelerinden gelmekte. İki platform da hem bizlere hem de diğer ülkelere büyüme anlamında, bu faaliyetlerin bir sonraki aşamasına geçmesi konusunda yardımcı olmakta. Düzenleyiciler tabii ana bir rol oynamakta; fakat sadece düzenleme bizi istediğimiz noktaya getiremez. Bu noktada kamu ve özel sektörün ortaklığı son derece önemli.

İslam İşbirliği Örgütü ve İslami Kalkınma Bankası’nın önemli rolleri var. İslam İşbirliği Örgütü’ne bak-tığımızda ülkelerin liderleri, bakanları bir araya gelmekte, önemli konuları ele almakta. Toplantılarda ekonomik kısımdan çok jeopolitik kısımlara odaklanıyorlar. İslami Kalkınma Bankası, Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası gibi bir kalkınma bankası ve aynı şekilde bu ülke-lerde büyümeyi teşvik etmekte. Şimdi bu kurumların özel sektör kısmının büyümesi, iyileşmesi lazım ve İslami finans bakış açısından bakıldığında özel sektör ve hükümet dışı İslami finans kurumlarının büyüdüğünü görüyoruz. İşte bu İslami bankacılığın, İslami finansın temelinde yer alacak ve bunu gerçekleştirmek isteyen her paydaşın elini kuvvetlendirecek.

Özel sektöre ihtiyacımız var. Burada düzenleyici rolü de devlet üstlenecek. Gerekirse bir müfettiş gibi olacak. Pakistan’da Finans Bakanlığından Başbakanlığa geçtiğimde üç sözcükle ifade edebilirim:

Serbestleştir, deregüle et ve özelleştir. Devletin yapması gereken şey düzenlemeleri ortaya koymak ve herkesin kanuna uyduğundan emin olmak. Ama DNA’ları iş yapmaya yönelik değildir. Siz orada devletin DNA’sı aracılığıyla şirket yönetemezsiniz. Bir sürü örnek var.

Devlet ekonomik sistemi oluşturmakta ve sonra vazgeçiyor özel sektörü çağırıyorlar. Tabii ki bir kâr etme durumu var özel sektör için. “Kamu etkilenir, onların kanı emilir” diyebilirsiniz. Hayır bu doğru değil; çünkü özel sektör olduğunda rekabet gelir ve özel sektörle birlikte siz politikalar anlamında yozlaşmayı ve yolsuzluğu engellemek için devlet yönetimini azaltırken çok kuvvetli bir şekilde bütün endüstriyi ve devlet kurumlarını takip edebilirsiniz, ki özel sektörde uygun olmayan kâr edebilmek için usulsüzlükler yapılmasın. Devlet bunu yapabilir. Serbest piyasa girişimleri devletin her şeye el koyması ya da elini çekmesi ya da kısıtlamaları kaldırmak, ortamda herkesi başıboş bırakmak

de-ğildir. Birine özgürlük verebilmek, ama öte taraftan sürekli olarak düzenlemeler ve kurallar aracılığıyla gözünüzü sürekli olarak orada tutmaktır.

Özel sektörün hala kullanılmamış bir potansiyeli olduğunu düşünü-yorum. O roller daha doldurulmamış, daha fazla şey yapılması lazım.

Devlet ya da hükümet politikalar oluşturabilir, bir tavsiye ya da re-çete verebilir tabiri caizse. Ama özel sektör onun yerine bunu yap-mazsa bu olamaz. İnovasyon, yenilik, yani kutunun dışında düşün-mek... Yeni şeriat uyumlu ürünlerin ve hizmetlerin yapılandırılması, bunların özel bir ülkenin, İslami bankacılık bağlamında insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi hedeflenmeli. Buna yönelik çalışmalı-yız. Ben devlette çalıştım, Pakistan’ın Başbakanıydım, yani ülkenin CEO’suydum. 200 milyon insanın olduğu küçük bir ülke, fakat aynı şekilde dünyadaki dördüncü en büyük nükleer santrale sahip ülke.

Masada her gün bir güçlük var mıydı, vardı. Ekonomide herhangi bir tekel olmayacağından emin olduğumuzda sağlıklı bir büyüme gerçekleştirilebilir, fakat en iyi iş yapış şekli özel sektör aracılığı ile olur. Tabii ki bir takım düzenlemeler olacak ve hükümet muhakkak piyasaların nasıl işlediğini bilecek.

Piyasalara hizmet veren ve onların işini kolaylaştıran bir devlet ya da hükümet olursanız her şey çok farklı olacaktır. Yani bir bürokrat gibi olamazsınız. Burada devletler değişmeli, piyasalar değişmeli...

Özel sektörün rolü İslami finans aracılığıyla son derece iyi bir oyun, değiştirici unsur olabilir hepimiz için.

Sözlerime son verirken şunları söylememe izin verin: İslami finans çok fazla potansiyele sahip. Üm-met olarak fark ettiğimizin çok daha ötesinde bir potansiyele sahip. Biz ortak olarak bir araya gel-meli, kolektif bir biçimde ürünleri, tanımları iyileştirebilmeliyiz ve sunduğumuz finansal hizmetleri de iyileştirmeliyiz. Bunu da mümkün mertebe müşterilerimize çok daha geniş bir biçimde yaymalıyız.

Merkez bankaları, finans bakanlıkları, sermaye piyasalarından sorumlu kurumlar ülkelerimizde önemli bir rol oynamakta. Bir kere daha tebrik ederek sözlerime son vermek istiyorum. Sevgili ev sahibimiz

İslami finans çok fazla

potansi-yele sahip. Ümmet olarak fark

ettiğimizin çok daha ötesinde bir

potansiyele sahip. Biz ortak

ola-rak bir araya gelmeli, kolektif bir

biçimde ürünleri, tanımları

iyileş-tirebilmeliyiz ve sunduğumuz

fi-nansal hizmetleri de

iyileştirme-liyiz. Bunu da mümkün mertebe

müşterilerimize çok daha geniş

Ümraniye Belediyesi, Sayın Ümraniye Belediye Başkanı ve bizi davet eden bütün yetkili mercilere, bizleri bir araya getiren sevgili dostlarımıza teşekkür ediyorum. Tabii ki çay-kahve aralarında ve dı-şarıda yemek esnasında yapacağımız konuşmalar da bir o kadar önemli. Ben şuna inanıyorum: Dün-yada hiç kimsenin münhasır bir bilgeliği bulunmamakta. “Ben her şeyi bilirim” dediğiniz an başınız dertte demektir. Başbakan, Başkan, şirket CEO’su ya da yönetim kurulu başkanları olarak baktığı-nızda, yeni fikirlere, yeni düşünüş biçimlerine her zaman açık olmanız gerektiğini fark ettiğiniz gün başarırsınız. “Ben her şeyi biliyorum” demek karanlıkta yürüyüp önünüzdeki şeyi görememek gibidir.

Alçak gönüllülük, dürüstlük, işte bu değerler bir insanı geçek bir insan kılar. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışalım...