• Sonuç bulunamadı

İslam dünyası gerçekten rahatsız olduğu bir dönemi yaşıyor

Çün-kü 30 yıla yakındır Azerbaycan topraklarının bir kısmı işgal al-tında. Arazimizin yüzde 20’si Er-meniler tarafından işgal edildi ve kurtarılması yönündeki çabalar maalesef sonuç vermedi. İslam devletleri de iş birliği yaptılar.

Türkiye zaten her zaman Azer-baycan’ın yanında oldu. Son za-manlarda bazı ülkelerde ihtilaf-lar, çatışmalar artmaya başladı.

Batı ülkelerinde İslamofobi

geliş-meye başladı... Bütün bu olanlar

İslam dünyasının bir araya gelme

gereğini ortaya koymaktadır.

Bu yılın başında İslam Kalkınma Bankası Başkan Yardımcısı Bakü’ye geldi. O zaman bir yasa çalışması vardı ki, bu kurumlarla rahat bir iş birliği yürütelim. Şimdi yeniden kurulması planlanan Uluslararası İstanbul Finans Merkezi de bu bakımdan Azerbaycan’la iş birliği geliştirme konusunda bir fırsat ya-ratacaktır.

Bir konuyu fırsattan istifade ederek gündeme getirmek istiyorum. Türk banka sisteminin görevlileri de burada. Azerbaycan’ın bilindiği üzere petrol dönemi kısmen sona ermiş oldu. Bir dönem bir varil 110 dolara kadar çıkmıştı. Azerbaycan iki sene önce petrol sonrası dönemi yaşamaya başladı. Petrol fiyatları dünya pazarında üç-dört kat düştü ve dolayısıyla bizim finansman sisteminde bunun etki-lerini gördük. Azerbaycan bankacılık sistemini geliştirmek için yeni yöntemler aramaya başladık. Bu konuda da bir sürü sorunlar, krizler ortaya çıktı ve bazı bankalarımız kapandı. Ama dünya bankacılık sistemiyle iş birliğimizin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Azerbaycan’ın karşılaştığı kaçkın dediğimiz göçmen sorununa değinmek istiyorum. Dokuz milyon nüfusu olan bir ülkede, bir milyon insan doğ-duğu toprakları terk ederek göçmen konumuna düştü. Birçok ülke destekte bulundu. Suudi Arabis-tan, İslam Kalkınma Bankası destekte bulundu. Türkiye’nin yardım kuruluşları göçmenlerin yanında yer aldı. Bizim kurduğumuz çadır şehirlerine katkıda bulundular. Ve bu insanlar Azerbaycan’a yerleşti.

Bugünkü görüşmeleri ve Sayın Başbakan Yardımcısını büyük bir dikkatle dinledim. Benim için yeni konular da gündeme geldi. Burada ekonomi ahlakı bizim için yeni konulardan bir tanesidir. Azerbay-can’da da bu konuda çalışmalar yapılıyor. Paranın bölüşülmesi, sosyal adaletin tesis edilmesi günde-mimizde bulunuyor. Petrol dışı sektör, yani ekonomi çok boyutlu önem kazanıyor. Biz fikir olarak or-taya attık. “Petrol sermayesini insan sermayesine çevirmek önemlidir” demiştik. Uluslararası İstanbul Finans Merkezi’nin kurulması Azerbaycan’daki hedeflediğimiz projelerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır. Ve bununla ilgili ileride iş birliği yapmak istiyoruz.

Mehmet Asutay, Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde Orta Doğu ve İslami Politik Ekonomi &

Finans Profesörüdür. Asutay ayrıca Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi’nin, İslami Finans ve İşletme Yüksek Lisans Programının ve Durham İslami Finans Yaz Okulu’nun Direktörlüğü görevlerini yürütmektedir. Mehmet Asutay, İslam ahlakı ve ekonomisi, İslami finans ve bankacılık, İslami politik ekonomi ve Orta Doğu politik ekonomileri konularında öğretim, araştırma, yayım ve danışmanlık faaliyetlerini sürdürmektedir. Asutay’ın yazdığı makaleler çeşitli uluslararası akademik ve sektörel dergilerde yayımlanmıştır. Asutay ayrıca İslam ahlakı ve ekonomisi ile İslami finans konularının deği-şik boyutlarıyla ilgili kitaplar yayımlamış ve editörlükler yapmıştır.

MEHMET ASUTAY

Direktör, Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi, Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi

MEHMET ASUTAY

Selamün Aleyküm. Organizatörlere böyle bir zirveyi Anadolu yakasında organize ettikleri için ve Üm-raniye tarafından organize edildiği için özellikle teşekkür ediyorum. Yeni yapılan konferanslar daha çok İstanbul’un Avrupa yakasında gerçekleşiyor. Tabii finansal merkezin Ümraniye’ye kaymış olması İstanbul’daki dengeler bağlamında da oldukça önemli. Ben Mehmet Saraç Bey’in kendisi gelemediği için yarınki programdan bugüne kaydım. Dolayısıyla bir tane prezantasyonum var ve onu sunmak durumundayım. Benim prezantasyonum daha çok İslami finansın nasıl olması gerektiği ile ilgili.

İslami finansman ile ilgili dünyanın değişik yerlerinde değişik tecrübeler oluştu. Özellikle herkesin ko-nuştuğu Malezya ciddi bir örnek. Öbür tarafta finansal merkez olması bağlamında Londra önemli bir merkez. Ama değişik modeller var bunun dışında. Benim de sunmaya çalıştığım, İslami finansın nasıl olması gerektiği ya da yeni oluşturulabilecek modeller. Mesela “İstanbul Finans Merkezi’nde İslami

finans nasıl olmalı?” sorusu önemli. Başbakan Yardımcımız bir ekonomi politiğinden bahsetti ve üç ilke ortaya koydu. Ben biraz daha onun ötesine gidip İslami finansın nasıl olması gerektiği konusunda yorum yapacağım.

Ama onun dışında “Müslüman ülkeler arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin geliştirilmesi bağlamında özellikle İslami finansın ne tür katkısı olabilir?” sorusu bizim için önemli. Çünkü Müslüman ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilere baktığımızda, politik ilişkiler ne yazık ki istenen seviyede değil. Ülkeler arasındaki ve toplumlar arasındaki ilişkiler de ne yazık ki beklenen düzeyde değil. Onun ötesinde ekonomik ve finansal ilişkilerin de istenilen düzeyde olmama-sı maalesef ciddi problem teşkil ediyor. Ve bu bağlamda bak-tığımız zaman belki İslami finans, Müslüman ülkeler arasında şimdiye kadar oluşmamış olan sinerjiyi oluşturması bağlamın-da önemli olabilir.

“Bunu sağlayabilir miyiz?” sorusu var. Çünkü daha geçen hafta Türkiye Ekonomi Bakanlığı tarafından açıklanan rapo-ra baktığımız zaman 2010-2017 arapo-rasında 140 milyar dolar bir sermaye akışı olmuş Türkiye’ye ve buna baktığınız zaman Müslüman ülkelerden Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabis-tan, Katar ve Lübnan’ın bir payı olduğunu görüyorsunuz. Ve bunlar da ne yazık ki asıl yatırım yapan 20 ülke arasında son-dan 4’üncü ya da 5’inci ancak. Türkiye’ye sermaye yatırımları yine Batı ülkelerinden geliyor. Ve ilginç şekilde Hollanda’dan geliyor. Hollanda en başta gelen ülke. Bu Türkiye için böyle olduğu gibi Pakistan için de öyle, Azerbaycan için de öyle Bangladeş için de, Malezya için de...

Dolayısıyla Müslüman ülkeler arasında bir sinerji yok ve ciddi şekilde bu problematiğin temelin-de Müslüman toplumlarının birbirine güvensizliği yatıyor. Ne yazık ki, her namazda ve her güntemelin-de defalarca ümmet anlayışından söz edilmesine rağmen Müslüman dünyada milliyetçilik yapılması, Müslüman toplumlar arasında ciddi bir bağ oluşmasını engellemiş durumda. Bunu hacca ya da um-reye gittiğiniz zaman da çok ciddi fark edebiliyorsunuz. Olması gereken yerde bile o kaynaşmanın olmadığını ne yazık ki görüyoruz. Dolayısıyla Müslüman toplumları arasındaki bu ciddi problemin aşılması gerekmekte.

Belki finans ve ekonomi bize yardımcı olabilir. Örneğin İslam’ın ciddi bir şekilde problem olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ama İslami finans çok rahatlıkla Londra’da, Paris’te, Lüksemburg’da vs. kabul

Müslüman ülkeler arasında bir