• Sonuç bulunamadı

Müslüman ülkeler arasında bir siner- siner-ji yok ve ciddi şekilde bu

problemati-ğin temelinde Müslüman toplumlarının

birbirine güvensizliği yatıyor. Ne yazık

ki, her namazda ve her günde

defalar-ca ümmet anlayışından söz edilmesine

rağmen Müslüman dünyada

milliyet-çilik yapılması, Müslüman toplumlar

arasında ciddi bir bağ oluşmasını

en-gellemiş durumda. Bunu hacca ya da

umreye gittiğiniz zaman da çok ciddi

fark edebiliyorsunuz. Olması gereken

yerde bile o kaynaşmanın olmadığını

ne yazık ki görüyoruz. Dolayısıyla

Müs-lüman toplumları arasındaki bu ciddi

problemin aşılması gerekmekte.

edilebiliyor. Türkiye’de İslami finans programları başlamadan önce Fransa üniversitelerinde başladı mesela. Dolayısıyla bir şekilde öyle görünüyor ki para bizi yakınlaştırabiliyor ve problemleri aşabi-liyor. İşte belki İslami finansla şimdiye kadar sosyal, sosyolojik, antropolojik olarak yapamadığımız, Müslümanlar arasındaki o ilişkiyi geliştirme bağlamında belki yeni bir safhaya geçebiliriz. Bu bağ-lamda İslami finans önemli. Tabii önemi sadece insanları ticari bağbağ-lamda ya da ekonomik, finansal bağlamda bir araya getirmesi değil. Benim öncelediğim bağlamda yeni bir paradigmadan bahsedi-yor olması önemli.

Müslüman ülkeler arasındaki ticarette de ciddi problemler yaşıyoruz. Mesela Türkiye’nin ithalat ve ihracatına bakın, tamamen Batı Avrupa ülkeleri. Bu problem değil tabii. Ama öbür tarafta, neden me-sela diğer ülkelerle, komşumuz olan ülkelerle ilişkilerimiz yok. Komşumuz olan Müslüman ülkelerle bile. Mesela Türkiye’de kaç tane Ortadoğu Araştırma Merkezi var? Kaç tane Suriye Çalışmaları ya da Suudi Arabistan Çalışmaları Bölümü var? Ama baktığımız zaman Batı Avrupa’da mesela İngiltere’de hemen hemen birçok üniversitede Ortadoğu Çalışma Merkezi var, Katar Çalışma Merkezi var. Yani birbirimizden o kadar habersiziz ki. Tabii Suudi Arabistan’da da aynı şekilde Türkiye çalışmaları yok mesela. Dolayısıyla ciddi bir şekilde habersizlik var aynı coğrafyada yaşıyor olmamıza rağmen. Ve bunda da ne yazık ki tarihsel olarak oluşmuş olan politik algıların ve toplumsal algıların büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.

21. yüzyılın bu yeni çeyreğinde bir şekilde İslami finansın, İslam’ın ilk ortaya çıktığı günlerdeki gibi dünyanın değişik yerlerine İslam’ın yüzünü tüccarları tanıttılar. Gittikleri yerlerde onların dürüstlü-ğü, ahlakı ve ahlaki prensipler çerçevesinde ticaret yapıyor olmaları dünyanın değişik yerlerindeki insanları İslam’a getirmişti. Şimdi de İslami finans o rolü farklı bir şekilde yerine getiriyor. Onun için Londra, İslami finans merkezi olmaya çalışıyor, Lüksemburg ciddi bir rakip. Öbür tarafta Avrupa’da diğer yerler var. Hong Kong mesela kendi başına ortaya çıkıyor.

Şimdi peki İslami finans derken neden bahsetmeye çalışıyoruz? Görülebileceği gibi tekrar bir oryan-tasyon, İslami finans nasıl oryante edilir sorusu var. Buradan kasıt, sabah Başbakan Yardımcımızın da ifade ettiği gibi dünya ekonomi politiği ciddi bir şekilde finansal kapitalizm şeklinde gelişmeye başladı. Artık üreten ekonomilerden değil, sanayi ülkelerinden değil… Finans üzerinden ekonomile-rini şekillendiren ve ekonomik büyümeleekonomile-rini geliştiren ülkeler var. Yani para kimdeyse dominans ve hegemonya da onda.

Öyle bir kapitalizm ortaya çıktı ki, finansallaşma dediğimiz kapitalizmle karşı karşıyayız. Ve burada işte İslami finansın rolü ne, İslami finans acaba aynı şeyi İslami prensiplerle mi yapmaya çalışıyor ve bu kabul edilebilir mi, ya da İslami finansın ayrı bir hikayesi mi var? İşte benim yapmaya çalıştığım o soruyu sormak. Bu bağlamda sizinle paylaşacağım bir-iki şey var. Şimdi büyük politik baskılara

rağmen son 40 yılda oldukça başarılı Türkiye’de değil, mesela Suudi Arabistan’da bile yakın zaman dahil olmak üzere İslami finansa ilgi gösterilmedi. Ona rağmen ciddi başarılar gösterdi İslami finans.

Yani toplam olarak İslam bankacılığına baktığımız zaman 2-3 trilyon dolar global finansal dünya için-de çok küçük bir rakam, ama kat ettiği yola bakarsanız ve karşılaştığı politik problemlere bakarsanız ciddi bir başarı aslında. Ve öbür tarafta bu başarı tamamen parasal bir başarı, yani ciddi bir büyüme var. Ama öbür tarafta bence başka bir hikaye daha olması lazım İslami finansla ilgili. O hikaye de top-lumsal değişmeyi de sağlayabilmesi. İşte sabah belki Başbakan Yardımcımızın söylemeye çalıştığı da oydu. Bir ekonomi politik üretebilmesi, farklı bir hikayede, farklı bir toplumsal yapı oluşturabilmesi...

Çünkü finans ve ekonomi toplumsal yapıların ürünüdür. Ama şu anda bizim takip ettiğimiz ve İslami finansın da kendisini açıklamaya çalıştığı finansal yapı, aslında bu toplumların bu coğrafyanın ürünü değil.

Biz içselleştirmeye çalıştığımız o finansal yapı içinde İslami finansı da aynı şekilde açıklamaya çalışı-yoruz. Orada işte problematik var. Yani “Toplumsal değişimi sağlayabilecek ya da finansal kapitalizmi engelleyebilecek bir yapı mı, yoksa finansal kapitalizmi bu sefer helal kapitalizm anlamında ortaya çıkaracak bir yapıya doğru mu gidiyoruz?” konusu önemli. Eğer İstanbul, İslami finans merkezi ol-maya çalışıyorsa bence farklı bir model üretebilmeli. İşte o farklı model şu anda diğer örneklerde gördüğümüz, tamamen finansallaşma üzerine oturmuş bir İslami finans değil. Toplumsal değişmeyi de öngören ve onu sağlamaya çalışan bir İslami finans modeli olması gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda ekonomi politiği önemli işte.

Amerika’da Wall Street protestoları olduğu zaman oradan çekilen bir fotoğraf. Bir Amerikalı kadın, muhtemelen Müslüman değil. “İslami bankacılık yapalım” diyor. Zaten finansallaşmanın merkezinde yaşayan birisi. İslami bankacılığı isterken demek ki, bu finansallaşmanın dışında bir bankacılığı istiyor aslında. Yani var olan bankacılığın helal versiyonu değil de temelden farklı bir şey olduğuna inanıyor onun ve gerçekleşmesini istiyor. Dolayısıyla işte bu tür sorulara da cevap verebilmek için mecburen farklı bir modelle ortaya çıkmanız gerekiyor.

Müslüman dünyadaki en büyük problemden birisi hala kalkınma. Sosyal ve ekonomik kalkınma, insan gelişmişliği. Türkiye başarılı ekonomik olarak ama sosyal politikalar bağlamında, siyasal ekonomi politikaları bağlamında ne yazık ki bekleneni üretemedi. İnsan gelişmişliği indeksinde Türkiye hala 70-80’inci sıralarda. En başarılı ülke Katar. Katar’ın kişi başına milli geliri 130 bin dolar. Ama insan gelişmişliğinde 36’ncı sırada. İskandinavya ülkelerinin kişi başına geliri 50 bin dolar civarında ama insan gelişmişliğinde ilk sıradalar. Dolayısıyla belli bir tezat olduğunu siz de fark edeceksiniz. Ve biz bunu nasıl aşacağız? İnsan gelişmişliğini, insan özgürleşmesini ve insan güçlendirmesini nasıl sağla-yacağız? Ki bu İslam’ın temel mesajıdır.

İslam ortaya çıktığında iki temel esas önemlidir. Yani Kelime-i Şahadet’teki temel esas. Bir insanın özgürleştirilmesi, iki güçlendirilmesi. Ve bu mesaj çerçevesinde ise İslami finans ve yeni bir ekonomi politiği oluşturması lazım. Toplumların ve insanların özgürleştirilmesi ve güçlendirilmesi. İslami finans işte bu paradigma çerçevesinde nasıl bir modelle ortaya konabilir? Sabah anlatılanlar üzerinden de-vam edersek... Türkiye kredi kartı cenneti oldu mesela. Herkes cebinde olmasa da kredi kartını finan-sallaşma çerçevesinde kullanabiliyor. Dolayısıyla finanfinan-sallaşma dediğimiz şey tamamen bir ideoloji.

Tamamen bir ekonomiyi, belli bir ekonomi politik çerçevede, finans bağlamında ifade edebilmek.

Şimdi bu Türkiye gibi bir ekonominin kaldıramayacağı realite. Çünkü Türkiye ciddi şekilde iş yarat-ması gereken bir ülke. Ve bu bütün Müslüman ülkeler içinde Suudi Arabistan’ın önündeki en büyük problem, elindeki sermayeye rağmen yeni iş alanları üretememesi. Dolayısıyla İslami finans mesela bu toplumsal değişme ve insan özgürleşmesi ve güçlendirmesi derken bunu nasıl yapabilir? Ve fi-nansın amacı ne? İşte orada farklılık var.

Finansın amacı şu yaşadığımız zamanlarda tamamen yeni bir ideolojik yaşam tarzı. Finansın merkez-de olduğu ve finansın her şeyi açıklayabildiği bir ekonomik yapıdan bahsediyoruz. Gerçek ekonomi-ye dayanmayan, tamamen hayali şeyler satıp oradan kârlar üretebilen

ve bunun sonunda krizler üretebilen bir yapıdan bahsediyoruz. Ve bu bağlamda işte mesela finans nedir? Finans aslında insanları koruma ve insanların finans ihtiyaçlarını karşılama metodudur. İslam banka-cılığı ne yazık ki, insanı öne çıkartan ve insan gelişmişliğini merkeze alan bir yapıya gelemedi.

Ve bu bağlamda baktığımız zaman İslami finans derken sadece alış-verişin helal ve faizsiz olduğu değil, onun dışında başka bir hikaye-den bahsediyoruz. Yani moral ekonomi dediğimiz aslında alternatif bir paradigmadır. Ve o alternatif paradigmada faizin haramlığı sade-ce ticari ilişkilerde faizin olmaması değil, aynı zamanda üretim-tüke-tim ilişkilerinde insanların yerlerini belirleyen bir sosyal formasyon-dan bahsediyoruz. Yani farklı bir model. Sadece alışveriş yaparken faiz ödememek değil; ama onun dışında sermaye sahibi kimdir, işçi kimdir, emek nedir vs. onun tanımlamasını yapıyor. Yani Kur’an’daki ayet, “Ticarette onu yapmayın” derken, sadece alışverişle ilgili değil-dir. Farklı bir dünya ve farklı bir tahayyülü ifade eder. Ve o bağlamda

baktığımız zaman sadece finansal praksislere değil, ama onun ötesinde tamamen İslam ahlakını, İslam morali dediğimiz o morali, gündelik hayatın içinde, sadece ekonomide değil, gündelik hayatın içinde içselleştirmiş bir yapıdan bahsediyoruz. İşte finansın da ekonominin de bunu gerçekleştirmesi

Kur’an’daki ayet, “Ticarette onu