• Sonuç bulunamadı

PROTOKOL KONUŞMALARI İSLAM ÜLKELERİ FİNANS ZİRVESİ Mayıs 2017 Kozyatağı Hilton Otel

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "PROTOKOL KONUŞMALARI İSLAM ÜLKELERİ FİNANS ZİRVESİ Mayıs 2017 Kozyatağı Hilton Otel"

Copied!
189
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

25-26 Mayıs 2017

Kozyatağı Hilton Otel

(2)

ISBN 978-605-67514-7-9

Kültür İşleri Müdürlüğü Atatürk Mah.

Fatih Sultan Mehmet Cad. No: 63 Ümraniye - İstanbul

Tel : 0216 443 56 00 / 1184 Fax : 0216 328 47 47 www.umraniye.bel.tr kultur@umraniye.bel.tr twitter.com/UmraniyeKultur facebook.com/kultur.sosyal Baskı

Pelikan Basım

Maltepe Mah. Gümüşsuyu Cad.

Odin İş Merkezi No: 28/1 Topkapı - İstanbul

copyright © 2018 Ümraniye Belediyesi

Kitabın tüm yayın hakları, Ümraniye Belediyesi’ne aittir.

Yazılı izin alınmadan hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

Ümraniye Belediyesi Kültür Yayınları: 50

(3)
(4)
(5)

MODERATÖR 12

Artunç Kocabalkan, Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı

BİRİNCİ OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI

Shaukat Aziz, Pakistan Eski Başbakanı 22

BİRİNCİ OTURUM

İslam Ülkeleri Arasındaki Finansal ve Ekonomik İşbirliği İmkanlarını Yeniden Düşünmek KONUŞMACILAR

Hadi Recebli, Parlamento Üyesi ve Azerbaycan Sosyal Politika Komisyonu Başkanı 36 Mehmet Asutay Direktör, Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi, 39 Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi

MODERATÖR

Artunç Kocabalkan, Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı

İKİNCİ OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI

Baroness Sayeeda Warsi, İngiltere Hükümeti İlk Müslüman Kabine Bakanı, 60 Lordlar Kamarası Üyesi, Global İslami Finans ve Yatırım Grubu Başkanı

MODERATÖR

Artunç Kocabalkan, Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı İKİNCİ OTURUM

İslam Ülkeleri Arasındaki İşbirliği Zemini Olarak İslami Finans ve Bankacılık KONUŞMACILAR

Jeffrey H. Singer, Direktör, Dubai Finans Merkezi 70

Sheikh Bilal Khan, Yönetim Kurulu Başkanı, Dome Advisory / Başdanışman, 76 Partiler Üstü İslami Finans Parlamento Grubu

MODERATÖR

Artunç Kocabalkan, Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı

içindekiler

(6)

ÜÇÜNCÜ OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI

Doç. Dr. Mehmet Saraç, Müdür, İstanbul Üniversitesi İslam İktisadı ve Finansı Uygulama ve 92 Araştırma Merkezi

MODERATÖR

Artunç Kocabalkan, Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı ÜÇÜNCÜ OTURUM

Türkiye’de ve Dünyada Katılım Bankacılığı KONUŞMACILAR

Tayfun Özkan, Genel Müdür, Kuveyt Türk Portföy 112

Hakan Aydoğan, Genel Müdür Yardımcısı, Ziraat Katılım Bankası 122 MODERATÖR

Artunç Kocabalkan, Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı

DÖRDÜNCÜ OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI

Fatih Kazan, Finans Sektörü Uzmanı, Dünya Bankası Küresel İslami Finansı Geliştirme Merkezi 130 MODERATÖR

Kerem Alkin, Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Varlık Fonu Yönetim A.Ş.

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Finans Merkezleri Örnekleri ve İstanbul Finans Merkezi KONUŞMACILAR

Gligor Tashkovich, Makedonya Eski Yabancı Yatırım Bakanı 142 Sayasat Nurbek, Genel Müdür, Astana Finans Merkezi 148 MODERATÖR

Kerem Alkin, Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Varlık Fonu Yönetim A.Ş.

BEŞİNCİ OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI

Hasan Can, Ümraniye Belediye Başkanı 162

BEŞİNCİ OTURUM

İslam Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İşbirliğinin Sağlanması OTURUM BAŞKANI

Mehmet Asutay, Direktör, Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi, Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi

KONUŞMACILAR

Avni Çelik, Yönetim Kurulu Başkanı, Sinpaş 166

Z. Altan Elmas, Yönetim Kurulu Başkanı, Sur Yapı / KONUTDER 172

(7)
(8)

PROTOKOL KONUŞMALARI

Konuşmacılar

Prof. Numan Kurtulmuş

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakan Yardımcısı

Moderatör

Artunç Kocabalkan

Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı

(9)

MODERATÖR

Sayın Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum. Küçük bir anımı anlatayım. En son Cannes’da bir gayrimenkul fuarındaydım. İngiltere’de Londra önemli bir finans merkezi. Sonra dışişleri bakanı olan Boris Johnson, Türk asıllı belediye başkanı... Orada sırt çantasıyla Londra’nın tanıtımını yapıyordu stant stant dolaşarak. Dolayısıyla orada onu görünce burada bu konuşma daha da anlam kazanmış oldu. Bir belediye başkanının bu bilinçle çalışıyor olması şüphesiz çok önemli ve ardından da böyle bir uluslararası toplantıyı en üst düzeyde temsille Türkiye’de, İstanbul’da, finans merkezine bu kadar yakın yerde yapıyor olmak da ayrıca bir önem taşıyor. Bu heyecanla birlikte ben yine açılış konuş- masını yapmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş’u davet ediyorum...

NUMAN KURTULMUŞ

Bismillahirrahmanirrahim... Dost ve kardeş Pakistan’ın eski Başbakanı, değerli dostum Shaukat Aziz Bey, dost ve kardeş Azerbaycan’ın değerli milletvekili ve Sosyal İşler Komitesi Başkanı, değerli dos- tum. Makedonya’dan, Arnavutluk’tan ve İngiltere’den bu konferansa teşrif eden saygıdeğer misafir- ler... Bu salonda bu güzel toplantının gerçekleşmesine vesile olan, katılımlarıyla bu toplantıyı anlam- landıran değerli katılımcılar... Hepinizi en içten, en kalbi duygularımla selamlıyorum. Allah’ın selamı, Lisans ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladı. ABD’de Cor- nell Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulundu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde doktorasını tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde uzun yıllar Sosyal Siyaset ve İnsan Kaynakları Yönetimi konularında dersler verdi. Kurtulmuş, 2014 tarihinden itibaren Türkiye Cumhu- riyeti Hükümeti’nde Başbakan Yardımcısı olarak görev üstlendi ve halen bu görevi sürdürmektedir.

PROF. NUMAN KURTULMUŞ T.C. Başbakan Yardımcısı

(10)

Özellikle 2008 küresel krizin- den bu yana dünya ekonomi- si çok önemli bir türbülanstan geçiyor. Her ne kadar 2008’de Avrupa kıtası merkezli yaşanan bu küresel kriz şiddetini azalt- mış olarak görünüyor olsa da dünya ekonomisi aynen dünya siyaseti gibi her hangi bir den- geye oturamamış görünüyor.

Herhalde ömrü yetenler göre- ceklerdir ki, belki dünya siya- setindeki ve ekonomisindeki bu türbülans önümüzdeki 10 yıl devam edecek ve belki 10 yıl sonra belli bir seviyede denge- ye oturacaktır.

rahmeti, bereketi, mağfireti hepimizin üstünde olsun. Hem yer itibarı ile önemli bir toplantıyı icra ediyoruz, hem konusu itibarı ile önemli bir toplantıyı icra ediyoruz, hem de zamanlaması itibarı ile önemli bir toplantıyı icra ediyoruz.

Bu toplantıda ortaya çıkacak ufuk açıcı görüşlerin İslami finansmanın gelişmesine katkıda bulun- masına, İslam ülkeleri arasında finans alanındaki iş birliklerine katkıda bulunmasına ve özellikle dün- ya ekonomisindeki günümüzde yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler bulunmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Bu toplantıda görüşlerini dile getirecek olan bütün arkadaşlarımıza, akademik seviyede, siyasi seviyede bu tartışmayı anlamlandıracak bütün dostlarımıza da yürekten teşekkür ediyorum.

İstanbul Finans Merkezi inşallah Türkiye’nin gelişimine paralel bir şekilde önemli bir finans merkezi haline gelecektir. Bu, hükümetimizin 2023 vizyonunun bu çerçevede alınmış olan kararlarından biri- sidir ve bu ilçede, Ümraniye ilçesi sınırları içerisinde İstanbul Finans Merkezi inşallah çok kısa bir süre içerisinde Türkiye ekonomisine ve dünya ekonomisine yön veren önem-

li bir merkez, önemli bir kuruluş olarak vücut bulacaktır. Dolayısıyla bu toplantının burada yapılmış olmasının son derece anlamlı olduğunu ifa- de etmek isterim. İkinci olarak İslam ülkeleri arasında çeşitli alanlarda iş birlikleri var. Zaman zaman bu iş birliklerinde gelişmeler kaydediyoruz ama mal ve emtia alımından karşılıklı ticarete, sınır aşan bir takım ticari çabalardan eğitim ve kültür alanındaki yardımlaşmalara ve iş birlikleri- ne baktığımızda İslam ülkelerinin çok da istediğimiz düzeyde bir eko- nomik ve siyasi ilişki geliştirememiş olduğunu herhalde bir özeleştiri olarak ifade etmek mümkündür. Bu organizasyonun özellikle bu spesi- fik alanda yani İslami finansman alanında, İslam ülkeleri arasında da iş birliğini sağlayacak önemli bir toplantı olacağını ümit ediyorum.

Zamanlama bakımından önemli, şunun için; özellikle 2008 küresel kri- zinden bu yana dünya ekonomisi çok önemli bir türbülanstan geçiyor.

Her ne kadar 2008’de Avrupa kıtası merkezli yaşanan bu küresel kriz şiddetini azaltmış olarak görünüyor olsa da dünya ekonomisi aynen dünya siyaseti gibi herhangi bir dengeye oturamamış görünüyor. Her halde ömrü yetenler göreceklerdir ki, belki dünya siyasetindeki ve eko- nomisindeki bu türbülans önümüzdeki 10 yıl devam edecek ve belki 10

yıl sonra belli bir seviyede dengeye oturacaktır. Meseleye bugün tartıştığımız şekliyle sadece sanayi ya da yüksek teknolojilerde yatırım yapabilmek, sadece inovasyon alanındaki yeni gelişmeler, hatta finans sektöründeki yeni inovasyonlar çerçevesinde bakmanın yeterli olmayacağı kanaatindeyim.

(11)

Dünya ekonomisinde bu türbülansın temel nedenlerinden birisi, dünya ekonomisindeki yapısal kriz- ler ve yapısal sorunlardır. Bu sorunları çözebilecek adımları atamadığımız sürece hem finansman alanında hem diğer alanlardaki sorunların önemli küresel meseleler olarak insanlığın önünde dura- cağı açıktır. Şunu kastediyorum: Sanayi toplumları 1950’ler, 1960’lar, 1970’ler boyunca iyi-kötü sa- nayi üretimi üzerinden dünyada bir üretim yapısını ortaya çıkardı. Bir teknolojik yapı ortaya çıkardı.

Bunun sonucunda iyi-kötü sanayi toplumları refahı toplumsal tabana yayabilme becerisini gösterdi.

Ama 1970’lerin sonundan itibaren başlayan, özellikle 1980’lerde hızı artarak devam eden, bir taraftan yüksek teknolojilerin hızla gelişmesi, diğer taraftan küreselleşme eğilimlerinin bütün dünyayı kapsa- ması sonucu dünya yeni bir evreye girdi ekonomik sistem bakımından. 90’lı yıllar bu artan küresel rekabetin yeni bir alana taşındığı dönem olmuştur.

90’lı yıllardan sonra adına finans kapitalizmi diyebileceğimiz, dünya ekonomisinde yeni bir dönem gündeme gelmiştir. Yani Türkçesi parayı elinde bulunduranlar, finans sektörünü yönlendirenler, para- dan rahat bir şekilde para kazananlar dünya ekonomisinin, o sanayileşmenin getirmiş olduğu yapının değişmesinden de istifade ederek, dünyanın yeni aristokratları olmuşlardır. Bu çerçevede dünyanın bugün geldiği noktada parayı elinde bulunduranların hakim olduğu bir sistemin de sonuna gelindi. 90’lar böyle geçti. 2000’li yıllar böyle geçti.

2010’lu yıllar da böyle geçiyor. Ama artık son 25-30 yılın bu sisteminin değişmek mecburiyetinde olduğu da ayan beyan görünüyor.

Birkaç rakam vermek isterim. Bugün dünya aklınıza gelebilecek her şeyin üretildiği, her türlü malın, emtianın ve her türlü hizmetin küresel pazarlar- da satılabildiği, finans sektöründe de çok çeşitli alternatif finansal araç- ların dünya piyasalarında alıcı bulduğu bir ekonomiye sahiptir. Ancak bu finansal aristokrasi dünyayı öyle bir noktaya getirmiştir ki, bugün dünya nüfusunun sadece yüzde 1’i dünyadaki toplam varlıkların yüzde 50’sine sahiptir. Dünyanın en zengin yüzde 10’u dünyadaki toplam zenginliklerin yüzde 86’sına sahiptir. Bu yapı böyle devam edemez. Dünya ekonomisi- nin arkasındaki temel meselelerden birisi bu küresel gelir dağılımı adalet- sizliğini çözebilecek imkânları ortaya koyabilmektir.

Bu öyle şekilde gelişmiş bir adaletsizliktir ki, sadece gelişmiş-gelişmemiş ülkeler arasındaki makas farkı değil, aynı zamanda gelişmiş ülkelerin ken- di içerisinde de farklı toplumsal kesimler arasında oluşmuş olan büyük bir makas farkıdır. Sadece Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en zengin, en büyük ekonomilerin- den birisi, toplumsal refahın görece olarak daha iyi göründüğü bir yer. Bu anlamda adaletin daha iyi sağlandığı varsayılan bir yer. 2008’deki kriz sırasında dünyadaki küresel kriz sonrasında Amerika

2008’deki kriz sırasında dün- yadaki küresel kriz sonrasın- da Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin oluşturduğu toplam zenginliğin yüzde 95’i sadece nüfusun yüzde 1’i tarafından elde edilmiştir.

Böylesine bir ekonomi de-

vam edemez. Bu ekonomi

dünyadaki diğer bütün sıkın-

tıların da esas kaynağını teşkil

etmektedir. Bunun için bugün

dünyadaki görülen üç önemli

ekonomik siyasal krizden bir

tanesi bu söylediğimiz küre-

sel finans krizidir.

(12)

Birleşik Devletleri ekonomisinin oluşturduğu toplam zenginliğin yüzde 95’i sadece nüfusun yüzde 1’i tarafından elde edilmiştir. Böylesine bir ekonomi devam edemez. Bu ekonomi dünyadaki diğer bütün sıkıntıların da esas kaynağını teşkil etmektedir. Bunun için bugün dünyada görülen üç önemli ekono- mik siyasal krizden bir tanesi bu söylediğimiz küresel finans krizidir. Bunun giderilmesi, bir çözüme kavuşturulması mecburidir. Bunun beslediği ve büyüttüğü kriz, küresel diğer bütün sıkıntıların da esas kaynağını teşkil etmektedir. Bunun beslediği ve büyüttüğü küresel gelir dağılımı adaletsizliğidir.

İkincisi Türkiye’nin de çok açık bir şekilde yaşadığı önemli ölçüde de bu küresel adaletsizliklerden de kaynaklanan küresel göç hareketleri ve illegal göçmenler sorunudur. Bugün eğer Asya’dan, Ön Asya’dan, Afrika’dan insanlar bir dilim ekmek, yarım bardak temiz su bulabilmek için Avrupa’ya ya da gelişmiş ülkelere canı pahasına göç edebilecek bir durumu göze alabiliyorlarsa, Ege’nin o soğuk sularında çocuklarıyla, eşleriyle birlikte o derin sularda yok olmayı göze alabiliyorlarsa burada çok büyük bir sorun var demektir. Bu çerçevede dünyanın bugün ikinci önemli ekonomi-politik sorunu olan küresel göç meselesinin de hiç şüphesiz küresel adaletsizlikten beslendiği aşikârdır.

Üçüncü temel sorun ise dünyadaki işgaller, savaşlar, baskılar ve özellikle ülkelerin içeresindeki iç ça- tışmalarla ortaya çıkan insani dram ve bir takım adaletsizlikler, eşitsizliklerdir. Sadece Suriye’deki iç savaşın 10 milyona yakın Suriyeliyi Suriye’nin içinde ve dışında göçmen haline getirdiğini herhalde hiçbir şekilde insanlık tarihi unutmayacaktır. İşte bütün bu üç temel neden ve bunların en başında gelen küresel adaletsizliği ortadan kaldırabilmek için gerçekten hep beraber çalışmamız lazım. Yeni bir bakış açısına ihtiyaç var. Dünyada hem malları, hem hizmetleri, hem insan gücünü, hem de serma- yeyi daha adil kullanabilecek ekonomik yapıya ihtiyacımız var. Bunun için İslam ülkelerinin dünyanın muhtaç olduğu bu yeni perspektifi ortaya koyabilecek her türlü çabanın içerisinde olması lazım.

Bunlardan birisi de küresel sisteme katkıda bulunacak İslami finansman yöntemleriyle daha adil bir ekonomik sistemin oluşmasına katkıda bulunacak görüşlerin, sözlerin ortaya konulmasıdır. Ancak bunu söylerken tabii ki şunu da ifade etmiyorum, tek başına bunları yapabilmek İslam ülkelerinin al- tından kalkabileceği bir mesele değil. Bu çerçevede İslam ülkeleri bu faizsiz finans ya da İslami finans dediğimiz alanda yoğunlaşmak mecburiyetinde.

Bugün baktığımız zaman dünya ölçeğinde önemli gelişmeler oluyor. Finansal çeşitliliğe İslami finans- man katkıda bulunuyor. Milyonlardan, milyarlarca dolarlık ticaret hacmine ulaşmış örnekler var. İngil- tere, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde faizsiz finansman yöntemleri ile özellikle orta sınıfların nasıl yeniden diriltilebileceğine dair bir takım çalışmalar gündeme geliyor. Dolayısıyla burada İslam ülkelerinin bu alanda da önemli bir iş birliğine ihtiyacımız var. Bu şunun için de gereklidir. Bugün evet Müslümanlar inançları gereği faizden kaçınan insanlardır. Ama sadece faizden kaçınmak inanç gereği faizden kaçınmak değil. Bugün dünyadaki bu finansal aristokrasinin en önemli zulüm araçlarından

(13)

birisi yüksek faizler ya da faiz hareketleri ile insanların üretime yönlendirecekleri paraların bir takım finansal aristokratların eline gitmesini sağlamaktır. Bunu ortadan kaldırmak için üretimin gücünü bir kaldıraç olarak kullanmak mecburiyetindeyiz. Üretim de ancak orta sınıfların gayretli bir şekilde sis- temin içine girmesi, yüksek teknolojilerde rekabetin arttırılabilmesi, inovasyonlar ve markalar yoluyla özellikle gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş olan ülkeler arasındaki makasın kapatılabilmesinden geçi- yor. Bunun için daha fazla üreteceğiz. Daha fazla ihracat yapacağız. Daha fazla markalarımız olacak.

Daha fazla inovasyonlarla hareket edeceğiz ve küresel rekabete aradaki bu makası kaldırarak, gelir dağılımı farklarında azalmaya vesile olacağız. Bunun için finans sektöründe de yeni inovasyonlara ihtiyacımız var.

Şu anda sadece İslam dünyası içerisinde değil, Müslüman dünyası çalışanları arasında değil dünyanın birçok yerinde özellikle alternatif finans yöntemleri üzerinde çalışılmaktadır. Bunlardan bir tanesi doğrudan doğruya yatırımcıların kendi aralarında oluşturdukları fonlarla, küçük paralarla oluştur- dukları fonlarla yatırımcıların desteklendiği model. Bu çerçevede faizsiz finans sisteminin yeni bir inovasyon olarak finansal sisteme kazandırılması üzerine çalışılan konulardır. Ancak bunlarla ilgili çok ciddi gayret sarf etmemiz gerekiyor.

İslami finans sektörünün yeterince tanıtılmadığını söylemek de herhalde haksızlık olmaz. Bu çerçe- vede hem dünya ekonomisinde hem Türkiye ekonomisinde maalesef İslami finans diyebileceğimiz ya da faizsiz finans diyebileceğimiz bu sektörün payı oldukça sınırlıdır. Türkiye’de toplam mevduatların sadece yüzde 4.5’inin bu alanla ilgili olduğunu ifade etmek isterim. Finansal büyüklükler bakımın- dan da sadece yüzde 5’inin bu sektörün kontrolünde olduğunu ifade etmek yeterlidir. Dolayısıyla çabamız hem alternatif bir yol, hem gelir dağılımı adaletini sağlayacak bir mekanizma olarak ortaya konulması, hem de yüksek faiz kıskacından üreticileri ve özellikle bir ekonominin ana damarını oluş- turan orta direği kurtarmak, bu grubu güçlendirmek için bir araç olarak kullanılması kaçınılmazdır.

Bunun için bu tür toplantıların bu alandaki faaliyetlere destek olacağını, bu alanda yeni görüşlerin ortaya çıkmasında katkıda bulunacağını ifade etmek isterim.

Ayrıca yapısı gereği biraz da sağlamcı olduğu için hem dünya finansal sisteminin içerisinde hem Türkiye’nin finansal sistemi içerisinde faizsiz finans sisteminin gerçekten son derece sağlam temel- lere oturduğunu ifade etmek isterim. Bankacılık sektörünün kullanmış olduğu kriterler üzerinden de bu sonuca ulaşmak mümkündür. Sistemin kullandığı Basel III kriterlerini karşılamak açısından İslami finansal kuruluşların hem yeryüzünde hem de Türkiye’de gerçekten Basel ölçeğinin çok üstüne çıktı- ğını söylemek gerekir. Mesela Basel III’te bankalarla ilgili rasyonun yüzde 10 olarak iyi kabul edildiği bir ortamda örneğin Türkiye ve İngiltere’deki katılım bankalarının ortalamasının yüzde 33 olduğunu, yani üç katından daha fazla sağlam bir yapıya sahip olduğunu ifade etmek isterim. Bu rakam İran ve Körfez ülkeleri bakımından yüzde 13, Afrika ülkelerindeki katılım bankaları bakımından da yüzde

(14)

32 seviyelerindedir. Bu rakamın sağlam olması katılım bankacılığının ya da İslami finans sektörünün sağlam bir yapıya sahip olduğunu gösterir, ama aynı zamanda çok da sağlamcı olduğunu gösterir.

Yani yüzde 100 garanti etmediği bir alanda yatırıma ve yatırımcıya destek olmadığını ifade eder.

Dolayısıyla burada katılım bankacılığı sektöründen Türkiye’de ve küresel ölçekte beklentilerimizden birisi de ortaklık şekillerinin çeşitlenmesini sağlamak. Kullandırılan finansal araçların daha fazla çeşit- lenmesini sağlayarak hem bu anlamda mevduatını yatıranların mevduatlarının nemalanmasını daha iyi nemalanmasını, hem de yatırım yapacak olan insanların daha cesur bir şekilde bu kaynaklardan istifade etmesini sağlamaları.

Evet bankacılık, katılım bankacılığı bu anlamda kendisini garantiye alacak bir sağlamcılıkta buluna- cak; ama şunu da unutmamaları gerekir ki, eğer orta direk özellikle çok sağlam olmazsa bu ülkede de diğer Müslüman ülkelerde de katılım bankacılığının sağlam olmasının imkân ve ihtimali yoktur.

Onun için biraz daha fazla özellikle yeni müteşebbisleri, genç müteşebbisleri, orta direği katılım bankacılarının çok daha güzel ve çok daha güçlü bir şekilde des-

teklemesini de can-ı yürekten arzu ettiğimizi ifade etmek isterim.

Bu konuda çok daha fazla şeyler söylenebilir. Ben bugün ve yarın devam edecek bu toplantılarda güzel görüşlerin, önemli fikirlerin ortaya çıkacağını ümit ediyorum.

Dünya ekonomisi, içinde bulunduğu ve maalesef vakit darlığı do- layısıyla kısaca üzerinde durduğumuz bu sorunları çözebilmek için bütün gücünü teksif etmek mecburiyetindedir. “Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” Türkçede çok güzel bir söz. Dünya böyle devam etmez. İstesek de devam etmez, istemesek de devam et- mez. Dünyada bu gücü elinde bulunduranlar istedikleri kadar silah gücüyle, istedikleri kadar siyasi güçleriyle bu yapıyı sürdürmeye devam etsinler, bu yapı devam etmez. Çünkü dünyada bu kadar bü- yük nimetler varken, bu nimetlerin bu kadar gayr-i adil bir şekilde dağıldığı küresel ekonomik sistem en önce bal tutup parmaklarını yalayanların o parmaklarını kırar, o parmaklarıyla balları tutamaz hale gelirler. Bunun için adaleti önce yeryüzündeki nimetleri pay- laşmak noktasında yeniden gözden geçirmek zorundayız. Adalet sadece mahkeme kapılarında görülen bir şey değildir. Adalet sade- ce adalet saraylarının kapısında yazan bir şey de değildir. Adalet en

başta insanların, yaklaşık yedi milyarı aşkın bir nüfusa sahibiz, insanlık aleminin tamamının herkese fazlasıyla yetecek bu nimetlerden daha iyi şekilde istifade edeceği bir ekonomik yardımlaşmayı ve dayanışmayı gerektiriyor.

“Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar” Türkçede çok güzel bir söz. Dünya böyle devam etmez.

İstesek de devam etmez, isteme-

sek de devam etmez. Dünyada bu

gücü elinde bulunduranlar istedik-

leri kadar silah gücüyle, istedikleri

kadar siyasi güçleriyle bu yapıyı

sürdürmeye devam etsinler, bu

yapı devam etmez. Çünkü dünya-

da bu kadar büyük nimetler var-

ken, bu nimetlerin bu kadar gayr-i

adil bir şekilde dağıldığı küresel

ekonomik sistem en önce bal tu-

tup parmaklarını yalayanların o

parmaklarını kırar, o parmaklarıyla

balları tutamaz hale gelirler.

(15)

Aynı şekilde küresel ölçekte böyle baktığımız tablo, İslam ülkeleri olarak baktığımızda da farklı de- ğildir. Belki aktörler farklı, konular farklı, güncel olarak ele aldığımız sorunlar farklı olabilir. Ama İslam ülkelerinin de en temel sorunlarından birisi zenginlik eksikliği değildir. İnsan gücü eksikliği değildir.

Yeraltı kaynaklarının eksikliği değildir. İslam ülkelerinin de en büyük eksikliği maalesef uzun on yıllar boyunca gelen bu sömürü düzeninin de ortaya koyduğu şekilde iktisadi zenginliğin topluma yayıl- mış olmaması, sınıflar arasında, gruplar arasındaki farklılıkların artık toplumsal çatışmaya dönmeye başlamış olmasıdır. Bunun için şöyle bir gözden geçirin Fas’tan Endonezya’ya kadar olan coğrafyada Allah için İslam ülkelerinin neyi eksiktir? Dünyada hangi madenden bahsediyorsanız onlar mutlaka İslam ülkelerinde bir yerde vardır. Petrol, altın, bor, kalay hangi madeni istiyorsanız, kömürler, doğal- gazlar ne istiyorsanız Fas’tan Endonezya’ya kadar bu coğrafyada. Ne istiyorsanız Balkanlardan Orta Asya’ya kadar, Çin’e kadar uzanan bu coğrafyada. Nitelikli insan gücü... Çok şükür özellikle son 30 yılda çok ciddi şekilde insan gücü bakımından ileriye gidiyoruz. Hatta öyle ki, İslam ülkeleri kendi nitelikli adamlarını, insanlarını ve kadınlarını İslam ülkeleri beyin göçü olarak dışarıya ihraç ediyor.

Baktığınız zaman her şey var ama maalesef yanlışlıklar dolayısıyla, özellikle ekonomi politikalarındaki yanlışlıklar dolayısıyla bu zenginliğin içerisinde yine Türkçenin güzel tabiriyle “varlık içinde yokluk çekiyoruz.”

Bütün bunların hepsinin ortadan giderilmesi yeni bir ekonomik politik perspektifi ortaya koymaktan geçiyor. Acil olarak bu ekonomi politik perspektifin bazı temel öğelerinin üzerinde durarak konuş- mamı bitirmek istiyorum. Bunlardan birincisi adaleti esas almayan, gelir dağılımını ve varlığın hakça paylaşımını esas almayan bir ekonomik düzen yürümez. İslam ülkeleri bu anlamda adalete dayalı varlığın hakça paylaşıldığı bir ekonomik düzen üzerine yoğun- laşmak mecburiyetindedir.

İkincisi mevcut durumda var olan birtakım adaletsizlikleri gide- rebilmek için sosyal politika tedbirlerini geliştirecek yeni adım- ları ortaya koymak mecburiyeti. Sadece sosyal yardımlar de- ğil, sosyal yardımlar işin önemli bir kısmıdır ama esas itibariyle bir ekonomik bütünlük içeresinde sosyal politika tedbirleriyle İslam ülkelerinin durumunu geliştirmek mecburiyetindeyiz.

Üçüncüsü ve belki de bütün dünyaya ışık tutacak olan şeyse ekonomi-ahlak ilişkisini kurmak ve ahlaki temeller üzerinde bir ekonomik sistemi inşa etmek mecbu- riyetindeyiz. Çünkü bugünkü dünyanın bu adaletsizliklerinin temel sebebi, bunu bir ekonomi hocası olarak söyleyeyim: Dünyada öğretilen bütün modern ekonominin kaynağı üç beş kelimedir. Onlar- dan birisi de “ekonomi ahlakdışı bir bilimdir.” Yani immoral bilimdir. Yani ahlaki değerlerle ekonomi ilgilenmez. Modern ekonomi parayı nasıl kazandın, nerede kazandın, helal mi kazandın, alın teri ile mi kazandın, çalışarak mı, adaletle mi elde ettin?.. Bunları hiç sorgulamaz. Modern ekonomi paranın

Adaleti esas almayan, gelir dağılımını ve varlığın hakça paylaşımını esas al- mayan bir ekonomik düzen yürümez.

İslam ülkeleri bu anlamda adalete da-

yalı varlığın hakça paylaşıldığı bir eko-

nomik düzen üzerine yoğunlaşmak

mecburiyetindedir.

(16)

nasıl kazanıldığı ile değil ne kadar çok para kazanıldığı ile ilgidir. Onun için modern devletler de post- modern devletler de ne kadar çok vergi aldığı ile ilgilenir.

Halbuki biz ekonominin de ahlak temelli olması gerektiğine inanıyor ve o şekilde bir ekonomiyi ge- liştirmeyi de boynumuzun borcu kabul ediyoruz. Üç şey söyledim. Adaleti esas alan, sosyal politi- ka tedbirleri ile donatılmış, adalet ekseninde yeni bir ekonomik modelle dünya ancak içindeki bu sorunları çözebilir ve ortaya yeni fikirler koyabilir. Ben bu çerçevede Türkiye’nin sadece herkesin bildiği, gördüğü ana eksendeki görüşler etrafında değil, sadece ekonomide, sanayide kalkınmak ba- kımından değil, yeni fikirleri geliştirmek bakımından da İslam dünyasının ve yeryüzünde hak adalet arayışı içerisinde olan geniş kitlelerin gözünün içine bakacağı bir ülke olacağını ümit ediyor ve buna yürekten inanıyorum. İşte bu tür toplantılar sadece birtakım teknik görüşlerin dile getirilmesinden öte yeni görüşlerin, yeni perspektiflerin, ama en önemlisi yeni paradigmaların oluşturulabilmesine de katkıda bulunacak olan toplantılardır. Ben bu vesile ile hem toplantıya teşrif eden yabancı misafirleri- mize, yabancı demeyelim hiçbirisi için Türkiye yabancı değil, bütün misafirlerimizin ikinci vatanlarıdır.

Onların her birisi de bizim kardeşlerimizdir, dostlarımızdır. Misafirlerimize çok teşekkür ediyorum. Bu toplantının vücut bulmasına vesile olan siz değerli katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Tabii ki Üm- raniye Belediye Başkanımız Sayın Hasan Can Bey’e ve Ümraniye Belediyesi’nin değerli yöneticilerine bu anlamlı, zamanlaması bakımından da önemi olan bu toplantıya ev sahipliği yaptığı için ayrıca teşekkür ediyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Allah’a emanet ediyorum.

(17)
(18)

BİRİNCİ OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI

Shaukat Aziz

Pakistan Eski Başbakanı

(19)

MODERATÖR

Gayet güzel ve hızlı bir başlangıç yaptık. Güzel açılış konuşmalarının ardından bu toplantının en önemli isimlerinden, en önemli katılımcılarından bir tanesini, birinci oturumumuzun açılış konuşma- sını yapmak üzere Pakistan eski Başbakanı Shaukat Aziz’i sahneye davet ediyorum...

SHAUKAT AZİZ

Sayın Başbakan Yardımcım, kıymetli misafirler, hanımefendiler, beyefendiler... Selamün aleyküm.

Sözlerime başlarken bu önemli zirvenin organizatörlerini tebrik etmek isterim. Hepimizi bir araya getirdiniz. Bu zirvede önemli konuları tartışma fırsatı bulacağız. Kendilerini şu sebeple de tebrik etmek isterim. Bizi bir araya getirdiniz ve ümmet için de son derece önemli bir konuyu ele almamızı sağladınız. Finans konusunu. Finans dünyada çok iyi bir şekilde anlaşılamamış bir konu. Bu konuda ne kadar fazla toplantı düzenler ve bu konuyu ele alıp konuşursak daha fazla uyum ve anlayış ortaya konulacaktır. Ümmetin üyeleri olarak hepimizin bir sorumluluğu bulunmakta. Fikirlerimizi paylaşma- lıyız, birbirimizden öğrenmeliyiz. Çünkü hiç kimsede tek başına bir bilgelik bulunmamakta.

Ekonomik büyümeyi arttırmalı ve teşvik etmeliyiz. Fakat uyum, hoşgörü ve barış temelinde bunları Shaukat Aziz, İşletme lisansını Gordon College’ta, MBA eğitimini Karaçi Üniversitesi’nde tamamladı.

Citibank’taki 30 yıllık kariyerine Karaçi’de başlayan Aziz, Filipinler, Ürdün, Yunanistan, ABD, İngiltere, Malezya, Singapur ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde önemli pozisyonlarda çalıştı. 1999’da Ekonomi Bakanlığı da yapan Aziz, 2004-2007 yılları arasında Pakistan Başbakanlığı yaptı. Citibank’a bağlı Saudi American Bank ve City Islamic Bank’ta Yönetim Kurulu Üyesi olan Aziz, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda da çeşitli görevlerde bulunmaktadır.

SHAUKAT AZİZ Pakistan Eski Başbakanı

(20)

yapmalıyız. Bu İslam’ın da yaymaya çalıştığı ilkelerdir. Bu zirve için davet aldığımda ve bütün bu elit kitleyle fikirlerimi paylaşmam istendiğinde hem çok mutlu oldum hem de heyecan duydum. Çok onore oldum. Ve gerçekten de enerjim en uç seviyelere kadar çıktı. Çünkü Türkiye pek çoğumuz için ikinci vatanımızdır. Türkiye-Pakistan arasında ilişkiler son derece sağlam ve kuvvetli. On yıllardır iliş- kilerin bu şekilde devam ettiği iki ülke olmuştur. Bu zirve sayesinde şunu da görüyoruz, hiç kimsede tek bir bilgelik bulunmamakta, birbirimizden münhasır bilgelik kimseye ait değil. Hepimizin birbiri- mizden öğreneceği şeyler var. Birbirimizi tanırsak, fikirlerimizi paylaşırsak, işbirliği yaparsak ve kal- kınmaya yardımcı olursak ümmet büyüyecektir. Ve dünya yaşama açısından daha iyi bir yer olacaktır.

Türkiye bildiğiniz gibi İslam dünyasının en önemli ülkeleri arasında yer almakta. Bir Pakistanlı olarak gururla söylüyorum, Türkiye çok fazla şeyi başardı. Bu noktaya gelene kadar çok fazla güçlükle başa çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Bizim rolümüz bu noktada bireysel ve ülkeler anlamında ilişkileri daha da derinleştirmektir. Türkiye ekonomisi Sayın Başbakan

Yardımcısı Numan Kurtulmuş Beyefendiden de duyduğumuz üzere ciddi şekilde gelişti, derinleşti. İnsanların yaşam standart- ları ciddi şekilde arttı. Ben Pakistan’ın bakanıyken Sayın Baş- kan Recep Tayyip Erdoğan’la pek çok konuda yakın bir şekilde çalıştım. Başbakanlığım süresince sadece ekonomik meseleler- de değil birçok konuda çalıştık. İki ülkenin birbiri için ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak isterim. Pakistan, Türkiye’yle olan ilişkilerinden gurur duymakta ve bir Pakistanlı olarak dediğim gibi bu fırsatı da bana verdiğiniz için gerçekten çok büyük onur ve gurur duyuyorum.

Şu an küresel bir dünyada yaşamaktayız. Ve küresel bir dünyada yaşadığımız için de bir değiştirici, dönüştürücü etki görüyoruz.

Küreselleşmenin etkisi yaptığımız her şeyin üzerinde. Küresel- leşme bir gerçeklik ve hepimizi etkileyen bir şey. Katılsak da, ka- tılmasak da, farkında olsak da olmasak da, hoşumuza gitse de

gitmese de bu elbette bizim hayatlarımızı da değiştirecek. Hem şimdi hem de gelecekte bu değişim görülecek. Aslında suya taş attığınızda halkaların yayılması gibi küreselleşmenin etkisi görülmekte.

Yeni piyasaların açılmasına şahit olduk. Küreselleşme eşi benzeri görülmemiş pek çok değişikliği beraberinde getirdi. Yeni fırsatlar ortaya çıktı. Milyonlarca insanı yoksulluktan kurtardı. Fakat aynı şekilde küreselleşme ekonomik, sosyal, politik güçlükleri de beraberinde getirdi.

Yakın zamanda yapılan seçimlere bakıldığında dünyanın pek çok ülkesinde aslında bir bölünme söz konusu. Bir bölünme hissiyatı... Eskiden çok fazla zikredilmeyen şeyler artık konuşulmaya başlandı.

Türkiye bildiğiniz gibi İslam dünya- sının en önemli ülkeleri arasında yer almakta. Bir Pakistanlı olarak gururla söylüyorum, Türkiye çok fazla şeyi başardı. Bu noktaya gelene kadar çok fazla güçlükle başa çıktı ve çıkma- ya devam ediyor. Bizim rolümüz bu noktada bireysel ve ülkeler anlamın- da ilişkileri daha da derinleştirmektir.

Türkiye ekonomisi Sayın Başbakan

Yardımcısı Numan Kurtulmuş Beye-

fendiden de duyduğumuz üzere cid-

di şekilde gelişti, derinleşti. İnsanların

yaşam standartları ciddi şekilde arttı.

(21)

Yani dünyada bir ilerleme var, fakat politik olarak ya da ekonomik olarak sıkıntılar da kendini gös- termeye başlamakta. Eminim hepiniz katılacaksınız. Hiçbir ülke ya da birey diğerinden daha üstün, daha ayrıcalıklı değil, hepimiz eşitiz. Fırsatlar farklı olabilir, sonuçta dünyada hepimiz huzur ve barış içerisinde yaşayabilmeliyiz.

“Peki diğer olan biten şey nedir” diye baktığımızda teknolojinin etkisi. İnsanlar buna ezber bozan ya da yıkıcı teknoloji diyorlar... Şu an pek çok büyük şirket için bu teknoloji ile ezberler bozulmakta iş akış şekilleri değişmekte. Hayatlarımıza bakalım. Bu artık sadece bir telefon değil, bir bilgisayar, bir teleks makinası, bir e-posta makinası, müzik dinlememizi, film izlememizi, aklınıza ne gelirse yapmamızı sağlıyor. Bu ezber bozan teknoloji hayatımızı değiştirmekte. Bundan kaçamaz, bunu yok sayamayız. Dolayısıyla bundan bizim için ve bir sonraki nesiller için en fazla verimi alabilmeliyiz.

Bağlantılılık en iyi yöntemlerden, bu dünya için oyunu değiştiren unsurlardan biri. Bizler bu nesil olarak bunu artan şekilde görüyoruz. Artık sınırlar hiçbir şey ifade etmemekte. Arayabilirsiniz, bağ- lantı kurabilirsiniz, haber alabilirsiniz. Bunu dünyanın herhangi bir yerindeki insanla yapabilirsiniz. Bu çok büyük bir değişim. Aslında tektonik diyebileceğimiz bir değişim. Beraberinde olumlu bir büyü- meyi ve fırsatları herkes için getirecek. O DNA bizde olmalı, o anı yakalayabilmeliyiz, bu bir fırsat.

Bazı insanlar ve uzmanlar buna “ezber bozan” ya da “yıkıcı” diyebilir; ama bu bir fırsat. Piyasaları, ekonomileri bu fırsatı yakalayacak şekilde yeniden şekillendirmemiz gerekiyor.

Belli açılardan bakıldığında değişim aslında değişmeyen şeyin ta ken- disi. Yaşamda hoşumuza gitsin ya da gitmesin etrafımızdaki her şey değişmekte. Bu korkulacak bir şey değil. Bu açıkça bir fırsat. Bunu ciddiye almalıyız. Hiçbir piyasa, birey ya da ülke değişim ihtiyacından ya da reformlara olan ihtiyaçtan bağımsız değildir ya da bağışıklığı yoktur. Sayın Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un da söylediği gibi ülkelerde reform ve değişimler yeniden yapılandırılabilirse dün- yanın güçlüklerine karşı gelebilecek biçimde başarılı olunabilir. Dola- yısıyla değişim bir fırsattır. Fakat bunu iyi kullanabilmeniz lazım. Eğer bu konuda hiçbir şey yapmazsanız bir tehdit haline gelir. Olaylar sizi bir yere götürür. Olduğumuz yerde durmak bir çözüm değil. Proaktif olmalısınız ve durumdan faydalanmak zorundayız. Eğer bunu yap- mazsak son derece güçlüklerle dolu bir ortamda kalabiliriz.

Benim bugün birincil hedefim İslami finansa genel bir bakış sağlamak. İslami finans bir fırsat sunmak- ta, daha da gelişmekte, ekonomilerimizi büyütme ve bu sayede halkların yaşam kalitesini iyileştirme

Belli açılardan bakıldığında de- ğişim aslında değişmeyen şeyin ta kendisi. Yaşamda hoşumuza gitsin ya da gitmesin etrafımız- daki her şey değişmekte. Bu kor- kulacak bir şey değil. Bu açıkça bir fırsat. Bunu ciddiye almalıyız.

Hiçbir piyasa, birey ya da ülke

değişim ihtiyacından ya da re-

formlara olan ihtiyaçtan bağım-

sız değildir ya da bağışıklığı yok-

tur.

(22)

anlamında fırsatlar sunmakta. Bildiğiniz gibi İslam ülkeleri dünyanın her yerinde bulunmakta. Çok sayıda Müslüman da gelişmiş ülkelerde yaşamakta. Bu ülkelerin hepsi ekonomik büyüme anlamında birbirinden farklı noktalarda. Bireysel olarak baktığımızda bir ya da daha fazla özellikleri olduğunu görüyoruz. Bazılarının fazla sermayesi var, bazılarının çok fazla gelişmiş nitelikli insan gücü var, ba- zılarının da doğal kaynaklar avantajı var. Emtia diyebilirim, lokasyon diyebilirim, arazi diyebilirim, herkes en iyi fırsatı kendi ülkesi için bulmak durumunda, kendi durumlarına ve bağlamlarına uygun avantajı alıp yakalayabilmeliler.

Bu kaynakları ortak çabalar aracılığıyla birbirimizin ekonomisinden faydalanacak, halklar ya da ül- keler arasında iş birliği yapacak biçimde kullanabilmeliyiz. Bazıları bunun daha da fazla yapılması gerektiğini söylemekte. Bağlantılı olmak çok önemli bir konu. Gerçekten o kadar büyük bir avantaj var ki elimizde, farkında bile değiliz. Ülkeler ikili anlaşmalar aracılığıyla ilişkilerini derinleştirirken iş birliğine yönelik farklı fırsatların daha da arttığını görecek. Tabi bunun profesyonel bir biçimde ya- pılması lazım.

Burada Müslüman ümmet için fırsat ne olabilir? İslami finansı ekonomide büyütmek için bir bağlantı aracı olarak kullanabiliriz. Bu bakış açısına sahip kurumsal seviyede çok fazla örgüt yok; fakat iki tanesinden bahsetmek isterim. İslam İşbirliği Örgütü, ikincisi de İslami Kalkınma Bankası. Merkezi Cidde’de bulunmakta ve öz sermaye sahipleri farklı İslam ülkelerinden gelmekte. İki platform da hem bizlere hem de diğer ülkelere büyüme anlamında, bu faaliyetlerin bir sonraki aşamasına geçmesi konusunda yardımcı olmakta. Düzenleyiciler tabii ana bir rol oynamakta; fakat sadece düzenleme bizi istediğimiz noktaya getiremez. Bu noktada kamu ve özel sektörün ortaklığı son derece önemli.

İslam İşbirliği Örgütü ve İslami Kalkınma Bankası’nın önemli rolleri var. İslam İşbirliği Örgütü’ne bak- tığımızda ülkelerin liderleri, bakanları bir araya gelmekte, önemli konuları ele almakta. Toplantılarda ekonomik kısımdan çok jeopolitik kısımlara odaklanıyorlar. İslami Kalkınma Bankası, Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası gibi bir kalkınma bankası ve aynı şekilde bu ülke- lerde büyümeyi teşvik etmekte. Şimdi bu kurumların özel sektör kısmının büyümesi, iyileşmesi lazım ve İslami finans bakış açısından bakıldığında özel sektör ve hükümet dışı İslami finans kurumlarının büyüdüğünü görüyoruz. İşte bu İslami bankacılığın, İslami finansın temelinde yer alacak ve bunu gerçekleştirmek isteyen her paydaşın elini kuvvetlendirecek.

Özel sektöre ihtiyacımız var. Burada düzenleyici rolü de devlet üstlenecek. Gerekirse bir müfettiş gibi olacak. Pakistan’da Finans Bakanlığından Başbakanlığa geçtiğimde üç sözcükle ifade edebilirim:

Serbestleştir, deregüle et ve özelleştir. Devletin yapması gereken şey düzenlemeleri ortaya koymak ve herkesin kanuna uyduğundan emin olmak. Ama DNA’ları iş yapmaya yönelik değildir. Siz orada devletin DNA’sı aracılığıyla şirket yönetemezsiniz. Bir sürü örnek var.

(23)

Devlet ekonomik sistemi oluşturmakta ve sonra vazgeçiyor özel sektörü çağırıyorlar. Tabii ki bir kâr etme durumu var özel sektör için. “Kamu etkilenir, onların kanı emilir” diyebilirsiniz. Hayır bu doğru değil; çünkü özel sektör olduğunda rekabet gelir ve özel sektörle birlikte siz politikalar anlamında yozlaşmayı ve yolsuzluğu engellemek için devlet yönetimini azaltırken çok kuvvetli bir şekilde bütün endüstriyi ve devlet kurumlarını takip edebilirsiniz, ki özel sektörde uygun olmayan kâr edebilmek için usulsüzlükler yapılmasın. Devlet bunu yapabilir. Serbest piyasa girişimleri devletin her şeye el koyması ya da elini çekmesi ya da kısıtlamaları kaldırmak, ortamda herkesi başıboş bırakmak de-

ğildir. Birine özgürlük verebilmek, ama öte taraftan sürekli olarak düzenlemeler ve kurallar aracılığıyla gözünüzü sürekli olarak orada tutmaktır.

Özel sektörün hala kullanılmamış bir potansiyeli olduğunu düşünü- yorum. O roller daha doldurulmamış, daha fazla şey yapılması lazım.

Devlet ya da hükümet politikalar oluşturabilir, bir tavsiye ya da re- çete verebilir tabiri caizse. Ama özel sektör onun yerine bunu yap- mazsa bu olamaz. İnovasyon, yenilik, yani kutunun dışında düşün- mek... Yeni şeriat uyumlu ürünlerin ve hizmetlerin yapılandırılması, bunların özel bir ülkenin, İslami bankacılık bağlamında insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi hedeflenmeli. Buna yönelik çalışmalı- yız. Ben devlette çalıştım, Pakistan’ın Başbakanıydım, yani ülkenin CEO’suydum. 200 milyon insanın olduğu küçük bir ülke, fakat aynı şekilde dünyadaki dördüncü en büyük nükleer santrale sahip ülke.

Masada her gün bir güçlük var mıydı, vardı. Ekonomide herhangi bir tekel olmayacağından emin olduğumuzda sağlıklı bir büyüme gerçekleştirilebilir, fakat en iyi iş yapış şekli özel sektör aracılığı ile olur. Tabii ki bir takım düzenlemeler olacak ve hükümet muhakkak piyasaların nasıl işlediğini bilecek.

Piyasalara hizmet veren ve onların işini kolaylaştıran bir devlet ya da hükümet olursanız her şey çok farklı olacaktır. Yani bir bürokrat gibi olamazsınız. Burada devletler değişmeli, piyasalar değişmeli...

Özel sektörün rolü İslami finans aracılığıyla son derece iyi bir oyun, değiştirici unsur olabilir hepimiz için.

Sözlerime son verirken şunları söylememe izin verin: İslami finans çok fazla potansiyele sahip. Üm- met olarak fark ettiğimizin çok daha ötesinde bir potansiyele sahip. Biz ortak olarak bir araya gel- meli, kolektif bir biçimde ürünleri, tanımları iyileştirebilmeliyiz ve sunduğumuz finansal hizmetleri de iyileştirmeliyiz. Bunu da mümkün mertebe müşterilerimize çok daha geniş bir biçimde yaymalıyız.

Merkez bankaları, finans bakanlıkları, sermaye piyasalarından sorumlu kurumlar ülkelerimizde önemli bir rol oynamakta. Bir kere daha tebrik ederek sözlerime son vermek istiyorum. Sevgili ev sahibimiz

İslami finans çok fazla potansi-

yele sahip. Ümmet olarak fark

ettiğimizin çok daha ötesinde bir

potansiyele sahip. Biz ortak ola-

rak bir araya gelmeli, kolektif bir

biçimde ürünleri, tanımları iyileş-

tirebilmeliyiz ve sunduğumuz fi-

nansal hizmetleri de iyileştirme-

liyiz. Bunu da mümkün mertebe

müşterilerimize çok daha geniş

bir biçimde yaymalıyız. Merkez

bankaları, finans bakanlıkları,

sermaye piyasalarından sorumlu

kurumlar ülkelerimizde önemli

bir rol oynamakta.

(24)

Ümraniye Belediyesi, Sayın Ümraniye Belediye Başkanı ve bizi davet eden bütün yetkili mercilere, bizleri bir araya getiren sevgili dostlarımıza teşekkür ediyorum. Tabii ki çay-kahve aralarında ve dı- şarıda yemek esnasında yapacağımız konuşmalar da bir o kadar önemli. Ben şuna inanıyorum: Dün- yada hiç kimsenin münhasır bir bilgeliği bulunmamakta. “Ben her şeyi bilirim” dediğiniz an başınız dertte demektir. Başbakan, Başkan, şirket CEO’su ya da yönetim kurulu başkanları olarak baktığı- nızda, yeni fikirlere, yeni düşünüş biçimlerine her zaman açık olmanız gerektiğini fark ettiğiniz gün başarırsınız. “Ben her şeyi biliyorum” demek karanlıkta yürüyüp önünüzdeki şeyi görememek gibidir.

Alçak gönüllülük, dürüstlük, işte bu değerler bir insanı geçek bir insan kılar. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışalım...

(25)
(26)

SORU & CEVAP

(27)

MODERATÖR

Pakistan eski Başbakanı Shaukat Aziz’e ilk soruyu sormak isterim. Sayın Başbakan Yardımcımız Nu- man Kurtulmuş da küresel ekonomide ve siyaset arenasında on yıllık süre içerisinde çok ciddi deği- şiklikler olacağını dile getirdi. Özel sektör ve siyaset anlamında. Sizin kafanızdaki zaman çizelgesi ve yapılacaklar listesi ne şekildedir? Sizce küresel ekonomi ne kadar hızla, ne kadar bir sürede değişe- cek ve İslam ülkelerinin yeri ve rolü bu dünya üzerinde nasıl olacak?

SHAUKAT AZİZ

Değişime yönelik felsefemle az önce onu açıklamaya çalıştım. Bu hiçbir zaman durmayacak. Yani biz değiştik, yeterince değiştik, artık değişime gerek yok dediğiniz an başınız dertte. Sayın Başbakan Yardımcısı da aynı şeyi söylemek istediler. Burada önemli olan değişimin süreklilik taşıyan bir süreç olduğunu fark etmek. Dün iyi olan, bugün iyi olmak zorunda değil. Dolayısıyla zihninizi açık tuttuğu- nuz müddetçe, sadece gideceğiniz yere değil de daha da geniş bir alana odaklanarak bunu bece- rebilirsiniz. Her şey, bütün yaşamlarımız değişmekte. Eski zamanlarda üç-dört kişi olurdu ofiste, biri telefona bakardı, biri çıktı alırdı... Şimdi o gitti, herkes bunu elektronik şekilde yapıyor. Bir şeyi yapar- ken aynı anda pek çok şeyi yapabilirsiniz. Değişim anlamında hiçbir zaman belli bir zaman çizelgesi olmasın kafanızda. Bugün böyle olur, yarın değişir. Normal ampul kullanıyorduk, LED kullanmaya başladık. On yılda bir sürü yeni teknoloji çıkacak. O yüzden ezber bozan ya da yıkıcı teknoloji anla- mında kullanılıyor. Kötü bir anlamı da yok bunun. Şu anlama geliyor. Daha fazla etkisi olacak, mesela ampullerde olduğu gibi daha az elektrik kullanılacak. Bizim ve çocuklarımızın zihniyeti değişmeyen tek şeyin değişim olduğu yönünde olmalı. Sürekli yapılacak yeni şeylerin arayışında olmalıyız. Toru- numla konuşuyorum. Apple telefonuyla konuşuyor. Ben zaten onların gerisinde kalmış durumdayım.

Çünkü bu çocuklar gerçekten teknolojiyi yakalamış durumdalar. Biz sistemin onları olumsuz ve kötü bir biçimde etkilemesini engellemeliyiz. Bu tabii ki bizim ebeveynler ve veliler olarak görevimiz. De- ğişmeyen tek şey değişimin kendisi. Kendilerini hiç esnek olmayacak bir konuma yerleştirenler, yıkıcı bir biçimde etkilenecek ve negatif biçimde etkilenecek taraflar olacaktır.

KATILIMCI

İstanbul’da bir avukatım. Ülkenizle ilgili bir sorum olacak. Pakistan’la ilgili. Özel birtakım düzenleme- lerinizin olup olmadığını merak ediyorum. Yani İslami finansa yönelik düzenlemeler ya da bir gün- dem var mı? Çünkü Türkiye’de bankacılık düzenlemelerimiz sadece geleneksel bankacılık için. İslami bankacılık için de yani bir düzenlemede iki farklı konuyu ele almaya çalışıyoruz. Pakistan’da bu nasıl düzenlenmektedir?

SHAUKAT AZİZ

Genel bir kuram içerisinde her şey. Elbette ki İslam’a uygun değilse yapamayız, kullanamayız. Ama yorumlar, tefsirler değişmekte. Tek bir bankacılık kanunumuz var fakat İslami bankacılık alanında ça-

(28)

lışmaya yönelik bir takım hükümlerimiz var. Süpervizör yönetim konumunda İslami Kalkınma Bankası var. Kurallar var yani. Özel çalışma komiteleri var. Ama düzenleyici her zaman Merkez Bankasıdır. Sa- dece banka değil de finans şirketi olabilir, başka bir finansal örgüt olabilir... Dolayısıyla iki ayrı ünite, birim ya da fonksiyon var.

KATILIMCI

Bildiğim kadarıyla İslami Ülkeler Birliği gibi bir oluşumda iş gücü hareketliliği, sermaye hareketliliği son derece önemli konular. Eğitim ve eğitimli kadınlar bu noktada çok önemli. İslam ekonomilerinde ve İslam finansında kadın iş gücünün rolü nedir?

SHAUKAT AZİZ

Kadın iş gücü aslında erkeklerin hemen yanında. Ben daha gençken, bu arada hala gencim de, daha da gençtim birkaç yıl önce. Biliyorsunuz yaş zihinsel bir durumdur. Lütfen bunu unutmayın, yaş zi- hinsel bir durumdur. Sizin saçınızın rengi ile alakası yoktur. Kadınların rolü çok dramatik bir haldeyse değişebilir. Ben bankacılık kariyerimde 10 ülkede yaşadım. Ve yaklaşık 50 ülkede City Bank’ın yöne- ticiliğini gerçekleştirdim. City Bank CEO’su olarak çalıştığım ülkelerden biri Suudi Arabistan’dı. Bir İslam ülkesine gittim. İki tane büyük sultan var ve unvanları çok önemli. Belki 20-25 yıl önceydi. Yeni bir CEO geldiğinde genel bir gezinti yapılır büyük merkezde. “İnsanlarla yapabildiğim kadar el sıkı- şacağım, iyi bir başlangıç yapacağım” dedim. Her bir bölgeye gittim. Kadınların şubesine gittiğimde,

“Kusura bakmayın efendim giremezsiniz” dediler. “Ben CEO’yum” dedim. Olmayacağını, sorun yara- tacağını söylediler. Kabullenerek ofisime geri döndüm. Aradan yıllar geçti. Şimdi Suudi Arabistan’da dünyanın en büyük özel bankalarından birisinin CEO’su bir kadın. Bana, 25 yıl önce, “Böyle bir şey mümkün mü” diye sorsanız, “Mümkün de olasılığı çok düşük” derdim. Ama bakın dünya değişti. Nasıl bir değişim tahayyül edilemez. İnsanların farklı misyonları var. İslam’da kadınların rolü erkeğinki ile aynıdır. Elbette ki belli bir takım sorumluluklar vardır.

Bakın bu Suudi Arabistan örneği bir banka, ticari bir banka, CEO’su bir kadın, kadınların bulunduğu bir ofis var, kadın görevli var. Yani yıllar önce bulundukları yere erkek CEO giremiyordu düşünün.

Şimdi her şey çok ciddi şekilde değişti. Dünya değişmekte ve değişim yönetilmeli. Bu arada değişi- min zamanlaması da iyi olmalı. Eğer yanlış zamanlama ya fazla erken ya fazla geç olursa ters tepe- bilir. Kadınların Türkiye açısından da çok önemli bir rolü var. Pakistan’dan da bahsedeyim. Benden önceki iki başbakan kadındı. Benazir Butto ofis sürecini tamamladı. Harika bir iş çıkardı. Onu bireysel olarak da tanırdım. City Bank’ta çalıştığımda ekonomi konusunda tavsiye istemişti. Yani o nokta- lardan bu noktalara geldik. Dünya değişti. Fakat bu Suudi Arabistan örneğini ele alalım. Kısa süre önce New York’taydım insanlara anlattım şaşırdılar. Çünkü medyadan elde ettiğimiz izlenim bu yanlış anlaşılmayı oluşturmakta. Yani hanımlar, lütfen eşit bir noktaya gelemeyeceğinizi düşünmeyin. Tabii ki daha hızlandırılabilir. Hakkaniyetli bir erdemin kullanılması lazım. Yani uzmanlığa bakılması lazım.

(29)

Pakistan’daki gelişmeleri yakından takip ediyorum. İslami finans konusunda çalışan pek çok Pakis- tanlı öğrenci var. Ama hala kafam karışık. Neden Pakistan daha da fazla ilerleyemiyor İslami finans anlamında. İlk işlemlere baktığımızda Pakistan tarafından yapıldı. Entelektüel olarak harika örnekler var. Fakat uygulamalı örneklere baktığımızda maalesef parlak örnek çok fazla karşımıza çıkmamak- ta. Cevap düşündüğünüzden çok basit aslında. Pakistan’da bankalara müşterilerin isteklerine cevap verme konusunda bir özgürlük sunulmakta. Pek çok İslami banka var. Ya da geleneksel bankacılık kısmı var. Bence çok yetenekli düzenlemeleri, kuralları bulan yetenekli insanlarımız var. Bu insanlara seçenek sunmayacağımız anlamına gelmiyor. Bu arada mantıksız kurallardan bahsetmiyorum. Se- çeneklerden bahsetmiyorum. Çünkü bankalar artık yerel şirketler, iştirakler değil. Küresel, her yerle bağlantılı. İslami bankacılık aracılığıyla bunu yapabilirsiniz. Normal bir geleneksel banka da yapabilir.

Başarının sırrı insanlara seçenek sunabilmektir. Bırakın onlar karar versin ne istediklerine. Dolayısıyla onlara bir çatı sunuyorsunuz, bir şemsiye ya da kolaylaştırıcı bir ortam. İnsanlar istedikleri bütün finansman seçeneklerini, İslami finans istiyorsalar bunu da sunuyorsunuz.

İslami finans açısından çok büyük bir ilerleme kaydedildi. İslami Kalkınma Bankası ve diğer mer- kezler. Suudi Arabistan’da çalıştım, aynı şeyler orada da geçerli, bütün dünya böyle artık. Giderek artan şekilde İslami finansı biliyorlar. Suudi Arabistan’da, Pakistan’da ve diğer yerlerde teknik olarak çok iyiyiz. Mesele bu değil, teknik konuları aşabilirsiniz konsept olarak, kavramsal bakış açısı son derece önemli. Pakistan’ın yapabildiğini herkes yapabilir. Kimse onları durdurmuyor. Fakat bu talep insanlardan gelmeli. İnsanları itip “şunu yap, şunu yapma” diyemezsiniz. Suudiler bunu yapıyor şu an. Malezya’da çalıştım mesela aynı şey. Doktor Mahathir ile bu tartışmaları yapardık. Nihayetinde kabul etti. İnsanlara seçenek sunmalıyız. Bu yapıldığında İslami kısım büyüdü, daha da büyüdü. Tabii ki büyümede optimum seviyelere geldi bu noktalarda. Yani biraz felsefi düşünmek durumundasınız.

Çok dar düşünemezsiniz. İnsanlara özgürlük vermek durumundasınız...

KATILIMCI

Yeni inovasyon ve enstrümanlardan bahsediyoruz. Altın yatırımı, altın fonları şu anda gündemde.

İslam finansmanı üzerinden bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

SHAUKAT AZİZ

Bence altını unutun, emtiadan bahsedelim. Altın da bir emtiadır. Bu gümüş de olabilir, petrol de alüminyum da. Ortalama yatırımcılara her zaman şunu tavsiye ederim: Bilmediğiniz, anlamadığınız işlere girmeyin. Birçok kişi tanıyorum 30 yıldır bankacılık yapıyorlar. Ve kendilerini yatırımda haddin- den fazla dağıttıkları için ziyana uğruyorlar. Sadece tek bir emtiaya itibar etmeyin. Yani bu yarışta yapmanız gereken, riskinizi de yönetebilmeniz. Şayet altının arttığını düşünüyorsanız tasarrufunuzun bir kısmını altına yatırabilirsiniz. Ama her şeyi oraya koyar, ondan sonra kaybederseniz hem kendini- ze, hem ailenize, hem de sizden sonra gelecek nesillere karşı adil davranmamış olursunuz.

(30)

Komisyondan pay alan kişilere de dikkat edin. “Altın alın zengin olacaksınız” derler. Çünkü yüzde 10 komisyon alacaklardır. O yüzden siz şu soruyu sorun: “Maaş mı alıyorsunuz, komisyonla mı çalışıyor- sunuz?” Komisyonda sıkıntı yok tabii ama en azından meselenin özünü idrak edebilmek bakımından faydalı olacaktır. Bizim gibi kişiler açısından yapılması gereken şey dikkatli, temkinli şekilde hareket etmek, kendi geleceğinizi, ailenizin geleceğini spekülasyonlu alanlara koymamak. Milyonlarca doları olan insanlar istediklerini yapabilirler. Ama herkes onlar gibi değil. Para zor yolla kazanılıyor. O yüz- den lütfen çok dikkatli olun. Biraz agresif olabilirsiniz ama durumu dikkatli bir şekilde analiz edin.

Tabii kimi zaman insanlar fazla aç gözlü davrandıkları için ya da gerekenden daha basit düşündükleri için de kaybedebiliyorlar. O yüzden temkin çok önemli. Temkinli olun, temkinli ve adil davranırsanız Allah da sizin yardımcınız olur.

(31)
(32)

BİRİNCİ OTURUM

İslam Ülkeleri Arasındaki Finansal ve Ekonomik İşbirliği İmkanlarını Yeniden Düşünmek

Konuşmacılar

Mehmet Asutay

Direktör, Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi, Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi

Hadi Recebli

Parlamento Üyesi ve Azerbaycan Sosyal Politika Komisyonu Başkanı

Moderatör

Artunç Kocabalkan

Gazeteci, TV Finans ve Ekonomi Programları Yapımcısı

(33)

Moskova Gıda Endüstrisi Enstitüsü’nde Teknoloji Bölümü’nde lisans eğitimini, Baku Higher Party School’da siyaset bilimi doktora eğitimini tamamladı. 8 kitap ve 200’ün üzerinde makalesi bulu- nan Recebli, muhasebe, teknoloji ve ekonomi alanında çeşitli görevler yaptı. Azerbaycan’da birinci meclis ve ikinci meclis dönemlerinde milletvekili seçildi. Mecliste Sosyal Politikalar Daimi Komisyon Başkanı olarak görev yapıyor.

HADİ RECEBLİ

Parlamento Üyesi ve Azerbaycan Sosyal Politika Komisyonu Başkanı

MODERATÖR

Efendim ilk oturumumuzu gerçekleştireceğiz. Hemen kısaca konuklarımı tanıtayım. Sayın Mehmet Asutay, Durham Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi Direktörü. Hadi Recepli Bey de Azerbaycan Sosyal Politika Komisyonu Başkanı ve Azerbaycan Parlamentosu’nun bir milletvekili.

Bu oturumda “İslam Ülkeleri Arasındaki Finansal-Ekonomik İş Birliği İmkanlarını Yeniden Düşünmek”

başlığı altında bir değerlendirmede bulunacağız. Önce konuğumuz olduğu için Hadi Bey, ardından da Mehmet Bey sunumlarını yapacak. Sonra da sizin sorularınızla zirvemizin ilk oturumunu tamam- lamış olacağız.

HADİ RECEBLİ

Çok teşekkür ederim. İslam Ülkeleri Finans Zirvesi organizatörlerine çok teşekkür ediyorum. Benim için burada konuşma yapmak iki nedenden dolayı çok önemli. Birinci neden, Azerbaycan’da hepimiz diyoruz ki, “Bir millet, iki devletiz Türkiye’yle.” Dolayısıyla ben Azerbaycan Türkçesinde konuşmamı yapacağım. İkincisi Azerbaycan İslam dünyasının birleşmesi konusunda fikir üretmekte ve bu sene İslam Ülkeleri İş Birliği toplantıları düzenlendi. Bu nedenle özellikle konuşmamın başında bunu ifade etmek istedim.

(34)

Azerbaycan’ın asırlar süren tarihi boyunca ülkenin kaderi İslam aleminin kaderi ile yakından ilgili olmuştur. Doğu dünyasının bir parçasıyız. İş birliğimiz vardır. İş birliğimizi geliştirmek istiyoruz. Bu etkinliğin Ümraniye Belediyesi tarafından düzenlenmiş olması da çok önemli. Çünkü burada bir nevi Avrupa ile Asya bir araya gelmekte. 25 yıl önce Azerbaycan bağımsızlığını kazandığında ülkemizde sadece 17 yedi camimiz vardı. Şu anda cami sayısı 2000’e ulaştı ve bu şekilde İslam değerlerine saygı gösteriliyor. İslam değerlerine saygı... Bunu sadece bir fanatizm olarak görmemek lazım. İslam değerleri, manevi anlamda İslam dünyasının bir araya gelmesi bakımından önem taşıyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı her zaman İslam dünyasının birleşmesi için çaba harcamakta ve bununla ilgili etkin- likler düzenlemektedir. Bir sene önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan’a, Katar’a, İran’a resmi ziyaretlerde bulundu. Dört İslam devletinin temsilcileri de Azerbaycan’a geldi.

İslam dünyası gerçekten rahatsız olduğu bir dönemi yaşıyor. Çünkü 30 yıla yakındır Azerbaycan topraklarının bir kısmı işgal altında. Arazimizin yüzde 20’si Ermeniler tarafından işgal edildi ve kur- tarılması yönündeki çabalar maalesef sonuç vermedi. İslam devletleri de iş birliği yaptılar. Türkiye zaten her zaman Azerbaycan’ın yanında oldu. Son zamanlarda bazı

ülkelerde ihtilaflar, çatışmalar artmaya başladı. Batı ülkelerinde İsla- mofobi gelişmeye başladı... Bütün bu olanlar İslam dünyasının bir ara- ya gelme gereğini ortaya koymaktadır.

Bu gelişmenin diğer güzel örneklerinden bir tanesi de İslam İş Birliği Oyunları. Bakü’de 8. Genel Kurul Toplantısı’nda karar verildi ve 4. İs- lam İş Birliği Oyunları Bakü’de yapıldı. Mayıs ayının 20’sine kadar de- vam eden oyunlar geçtiğimiz günlerde tamamlandı. İslam ülkelerinde yaşayan üç binden fazla sporcu ülkemizde çeşitli yarışmalara katıl- dı ve bu süre zarfında İslam dünyasının kalbi Azerbaycan’da atmış oldu. Ülkemiz açısından önemli bir etkinlik gerçekleşti. Azerbaycan’ı bir merkez olarak gören ve bu etkinliği ülkemizde düzenleyen bütün İslam ülkelerine teşekkür ediyorum.

Tabii ki birçok İslam kuruluşuyla iş birliği içerisindeyiz. Bunlardan ilki İslam İş Birliği Teşkilatı’dır. İkincisi ise ISESCO. Aynı şekilde İslam Kal- kınma Bankası. İslam Kalkınma Bankası ülkemizde çalışmalarını geliş- tirmekte ve aramızda büyük bir iş birliği bulunuyor. Biz 1992 yılında bu iş birliğine başladık ve dünyadaki en iyi faizsiz çalışan banka ile

iş birliğimizi sürdürüyoruz. Daha yeni Bakü’de konferans da gerçekleştiren İslam Kalkınma Bankası, Azerbaycan’da 18 projeyi hayata geçirdi. Bu projelerin 14’ü tamamlandı, 4 proje hala sürdürülmekte.

Bunlar için İslam Kalkınma Bankası 1 milyar dolar civarında kaynak yatırmış oldu Azerbaycan’a.

İslam dünyası gerçekten rahatsız olduğu bir dönemi yaşıyor. Çün- kü 30 yıla yakındır Azerbaycan topraklarının bir kısmı işgal al- tında. Arazimizin yüzde 20’si Er- meniler tarafından işgal edildi ve kurtarılması yönündeki çabalar maalesef sonuç vermedi. İslam devletleri de iş birliği yaptılar.

Türkiye zaten her zaman Azer- baycan’ın yanında oldu. Son za- manlarda bazı ülkelerde ihtilaf- lar, çatışmalar artmaya başladı.

Batı ülkelerinde İslamofobi geliş-

meye başladı... Bütün bu olanlar

İslam dünyasının bir araya gelme

gereğini ortaya koymaktadır.

(35)

Bu yılın başında İslam Kalkınma Bankası Başkan Yardımcısı Bakü’ye geldi. O zaman bir yasa çalışması vardı ki, bu kurumlarla rahat bir iş birliği yürütelim. Şimdi yeniden kurulması planlanan Uluslararası İstanbul Finans Merkezi de bu bakımdan Azerbaycan’la iş birliği geliştirme konusunda bir fırsat ya- ratacaktır.

Bir konuyu fırsattan istifade ederek gündeme getirmek istiyorum. Türk banka sisteminin görevlileri de burada. Azerbaycan’ın bilindiği üzere petrol dönemi kısmen sona ermiş oldu. Bir dönem bir varil 110 dolara kadar çıkmıştı. Azerbaycan iki sene önce petrol sonrası dönemi yaşamaya başladı. Petrol fiyatları dünya pazarında üç-dört kat düştü ve dolayısıyla bizim finansman sisteminde bunun etki- lerini gördük. Azerbaycan bankacılık sistemini geliştirmek için yeni yöntemler aramaya başladık. Bu konuda da bir sürü sorunlar, krizler ortaya çıktı ve bazı bankalarımız kapandı. Ama dünya bankacılık sistemiyle iş birliğimizin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Azerbaycan’ın karşılaştığı kaçkın dediğimiz göçmen sorununa değinmek istiyorum. Dokuz milyon nüfusu olan bir ülkede, bir milyon insan doğ- duğu toprakları terk ederek göçmen konumuna düştü. Birçok ülke destekte bulundu. Suudi Arabis- tan, İslam Kalkınma Bankası destekte bulundu. Türkiye’nin yardım kuruluşları göçmenlerin yanında yer aldı. Bizim kurduğumuz çadır şehirlerine katkıda bulundular. Ve bu insanlar Azerbaycan’a yerleşti.

Bugünkü görüşmeleri ve Sayın Başbakan Yardımcısını büyük bir dikkatle dinledim. Benim için yeni konular da gündeme geldi. Burada ekonomi ahlakı bizim için yeni konulardan bir tanesidir. Azerbay- can’da da bu konuda çalışmalar yapılıyor. Paranın bölüşülmesi, sosyal adaletin tesis edilmesi günde- mimizde bulunuyor. Petrol dışı sektör, yani ekonomi çok boyutlu önem kazanıyor. Biz fikir olarak or- taya attık. “Petrol sermayesini insan sermayesine çevirmek önemlidir” demiştik. Uluslararası İstanbul Finans Merkezi’nin kurulması Azerbaycan’daki hedeflediğimiz projelerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır. Ve bununla ilgili ileride iş birliği yapmak istiyoruz.

(36)

Mehmet Asutay, Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde Orta Doğu ve İslami Politik Ekonomi &

Finans Profesörüdür. Asutay ayrıca Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi’nin, İslami Finans ve İşletme Yüksek Lisans Programının ve Durham İslami Finans Yaz Okulu’nun Direktörlüğü görevlerini yürütmektedir. Mehmet Asutay, İslam ahlakı ve ekonomisi, İslami finans ve bankacılık, İslami politik ekonomi ve Orta Doğu politik ekonomileri konularında öğretim, araştırma, yayım ve danışmanlık faaliyetlerini sürdürmektedir. Asutay’ın yazdığı makaleler çeşitli uluslararası akademik ve sektörel dergilerde yayımlanmıştır. Asutay ayrıca İslam ahlakı ve ekonomisi ile İslami finans konularının deği- şik boyutlarıyla ilgili kitaplar yayımlamış ve editörlükler yapmıştır.

MEHMET ASUTAY

Direktör, Durham İslam Ekonomisi ve Finans Merkezi, Durham Üniversitesi İşletme Fakültesi

MEHMET ASUTAY

Selamün Aleyküm. Organizatörlere böyle bir zirveyi Anadolu yakasında organize ettikleri için ve Üm- raniye tarafından organize edildiği için özellikle teşekkür ediyorum. Yeni yapılan konferanslar daha çok İstanbul’un Avrupa yakasında gerçekleşiyor. Tabii finansal merkezin Ümraniye’ye kaymış olması İstanbul’daki dengeler bağlamında da oldukça önemli. Ben Mehmet Saraç Bey’in kendisi gelemediği için yarınki programdan bugüne kaydım. Dolayısıyla bir tane prezantasyonum var ve onu sunmak durumundayım. Benim prezantasyonum daha çok İslami finansın nasıl olması gerektiği ile ilgili.

İslami finansman ile ilgili dünyanın değişik yerlerinde değişik tecrübeler oluştu. Özellikle herkesin ko- nuştuğu Malezya ciddi bir örnek. Öbür tarafta finansal merkez olması bağlamında Londra önemli bir merkez. Ama değişik modeller var bunun dışında. Benim de sunmaya çalıştığım, İslami finansın nasıl olması gerektiği ya da yeni oluşturulabilecek modeller. Mesela “İstanbul Finans Merkezi’nde İslami

(37)

finans nasıl olmalı?” sorusu önemli. Başbakan Yardımcımız bir ekonomi politiğinden bahsetti ve üç ilke ortaya koydu. Ben biraz daha onun ötesine gidip İslami finansın nasıl olması gerektiği konusunda yorum yapacağım.

Ama onun dışında “Müslüman ülkeler arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin geliştirilmesi bağlamında özellikle İslami finansın ne tür katkısı olabilir?” sorusu bizim için önemli. Çünkü Müslüman ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilere baktığımızda, politik ilişkiler ne yazık ki istenen seviyede değil. Ülkeler arasındaki ve toplumlar arasındaki ilişkiler de ne yazık ki beklenen düzeyde değil. Onun ötesinde ekonomik ve finansal ilişkilerin de istenilen düzeyde olmama- sı maalesef ciddi problem teşkil ediyor. Ve bu bağlamda bak- tığımız zaman belki İslami finans, Müslüman ülkeler arasında şimdiye kadar oluşmamış olan sinerjiyi oluşturması bağlamın- da önemli olabilir.

“Bunu sağlayabilir miyiz?” sorusu var. Çünkü daha geçen hafta Türkiye Ekonomi Bakanlığı tarafından açıklanan rapo- ra baktığımız zaman 2010-2017 arasında 140 milyar dolar bir sermaye akışı olmuş Türkiye’ye ve buna baktığınız zaman Müslüman ülkelerden Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabis- tan, Katar ve Lübnan’ın bir payı olduğunu görüyorsunuz. Ve bunlar da ne yazık ki asıl yatırım yapan 20 ülke arasında son- dan 4’üncü ya da 5’inci ancak. Türkiye’ye sermaye yatırımları yine Batı ülkelerinden geliyor. Ve ilginç şekilde Hollanda’dan geliyor. Hollanda en başta gelen ülke. Bu Türkiye için böyle olduğu gibi Pakistan için de öyle, Azerbaycan için de öyle Bangladeş için de, Malezya için de...

Dolayısıyla Müslüman ülkeler arasında bir sinerji yok ve ciddi şekilde bu problematiğin temelin- de Müslüman toplumlarının birbirine güvensizliği yatıyor. Ne yazık ki, her namazda ve her günde defalarca ümmet anlayışından söz edilmesine rağmen Müslüman dünyada milliyetçilik yapılması, Müslüman toplumlar arasında ciddi bir bağ oluşmasını engellemiş durumda. Bunu hacca ya da um- reye gittiğiniz zaman da çok ciddi fark edebiliyorsunuz. Olması gereken yerde bile o kaynaşmanın olmadığını ne yazık ki görüyoruz. Dolayısıyla Müslüman toplumları arasındaki bu ciddi problemin aşılması gerekmekte.

Belki finans ve ekonomi bize yardımcı olabilir. Örneğin İslam’ın ciddi bir şekilde problem olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ama İslami finans çok rahatlıkla Londra’da, Paris’te, Lüksemburg’da vs. kabul

Müslüman ülkeler arasında bir siner-

ji yok ve ciddi şekilde bu problemati-

ğin temelinde Müslüman toplumlarının

birbirine güvensizliği yatıyor. Ne yazık

ki, her namazda ve her günde defalar-

ca ümmet anlayışından söz edilmesine

rağmen Müslüman dünyada milliyet-

çilik yapılması, Müslüman toplumlar

arasında ciddi bir bağ oluşmasını en-

gellemiş durumda. Bunu hacca ya da

umreye gittiğiniz zaman da çok ciddi

fark edebiliyorsunuz. Olması gereken

yerde bile o kaynaşmanın olmadığını

ne yazık ki görüyoruz. Dolayısıyla Müs-

lüman toplumları arasındaki bu ciddi

problemin aşılması gerekmekte.

Referanslar

Benzer Belgeler

Faiz beklentilerine duyarlı olan ABD'nin 2 yıllık Hazine tahvillerinin getirisi ise Salı günü %2.2020 ile yine üç yılın zirvesine yaklaşmasının ardından bugün

TCMB'nin Eylül ayının ilk günlerinde gerçekleşen yatırımcı toplantısında artık çekirdek enflasyona bakacağını ifade etmesi ve faiz indirimlerinin yakın

Yeni haftaya 8.45 seviyelerinde başlangıç yapan USDTRY paritesinde piyasalar yurtiçinden gelecek olan ekonomik verileri takip edecek.. TSİ 10:00’da açıklanacak olan Sanayi

TCMB'nin son faiz indirimlerinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yatırımların önünü açmak daha çok istihdam yaratmak için istediği düşük kredi faizleri

Piyasalarda bu hafta önce ABD Merkez Bankası'nın (Fed) sonra TCMB'nin faiz kararı yön belirleyici olarak izlenecek.. Dolar/TL ise TCMB'nin erken faiz indirimi izlenimi yaratan

Piyasalarda bugün ABD Merkez Bankası'nın (Fed) yarın ise TCMB'nin faiz kararı bekleniyor.. Eylül ayına 8.3 civarında başlayan ve belirgin yükselişe geçen

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada yatırımcıların ilgisi "yoğun" olarak nitelenerek Nebati'nin Türkiye'nin ekonomik görünümü ve yeni ekonomik model

Limasol Türk Kooperatif Bankası ., işbu materyalin içeriği ile ilgili, materyalin içeriğinden kaynaklanan ya da içerikle bağlantılı olarak üçüncü