• Sonuç bulunamadı

Ulus Devlet ve Sosyal Devlet Anlayışının Gerilemes

GSMH’YA ORANI (%)

2. Ulus Devlet ve Sosyal Devlet Anlayışının Gerilemes

Yirminci yüzyılda gelişmiş ülkelerde devlet “sosyal devlet” şeklinde yapılandırılmış, eski klasik devlet anlayışının ötesinde pek çok sosyal ve ekonomik sorumluluğu olan devlet modeli geliştirilmiştir.Yirminci yüzyılın sosyal devlet görüşü, ekonomik ve sosyal gelişmeye aynı derecede önem veren, her iki gelişmeyi birbirinden ayrılmaz kabul ederek, bu gelişmelerin sağlanmasında devlete önemli görevler getiren bir yaklaşımı benimsemiştir. Sosyal devlet; ekonomik adaleti gerçekleştirmek için kişiyi ekonomik yaşamda yalnız bırakmayan, ekonomik ve sosyal yapıda değişiklik yapılmasını öngören, bu amaçla ekonomik ve sosyal yaşama müdahale eden devlettir325. Şunu da vurgulamak gerekir ki sosyal devletin hayata geçmesi, asla kendiliğinden ve kapitalizmin doğal bir sonucu olarak gerçekleşmiş değildir. Böyle önemli bir dönüşümün gerisinde, kapitalizmin bünyesinde ve fakat ona karşı ve ona rağmen varlık kazanan, Batılı emekçi kitlelerin asırlar süren çetin sendikal ve siyasal mücadeleleri yatar326.

Ancak 1980'lere gelindiğinde küreselleşme olgusunun etkisiyle sosyal devlet konusunda dünyayı saran değişik görüşler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisi, küreselleşme

322 Ellwood, s.11-12.

323 Dikbaş, s. 240-241.

324 Brendan, Martin; Özelleştirme Kimin Çıkarına (Çev.O. Deniztekin) Cep Kitapları, İstanbul, 1995, s.139-147. 325 Sözer, Ali Nazım ; Türkiye’de Sosyal Hukuk, 2. Baskı, Barış Yayınları, İzmir,1998, s. 7.

326 Işıklı, Alpaslan; Dünya Bankasının Laik İmparatorluğunda Kumarhane Kapitalizmi, Otopsi Yayınevi, İstanbul,

taraftarlarınca (radikaller) desteklenir. Buna göre küreselleşme olgusu uluslararası şirketlerin büyümesi ile küresel kapitalizmin yayılmasını sağlar ve böylece piyasa kuralları, homojenlik, barış, uyum ve uluslararası bağımlılık ile karakterize edilen "sınırsız bir dünya" yaratır327. Küreselleşme taraftarlarının başında gelen Thomas Friedman bunun kaçınılmaz olduğunu, bir tercih olmadığını bir realite olduğunu belirtmektedir. Friedman'a göre devletler küreselleşmeye karşı koymaları halinde bedelini Tayland, Malezya, Endonezya'da olduğu gibi ağır ödeyeceklerdir. Bununla birlikte Friedman, devletin küreselleşme süreci karşısında önemini yitirmeyeceğini, büyük olmaktan çok hızla küçülmek ve kalitesini arttırmak zorunda kalacağını ileri sürmektedir328 .

İkinci görüş küreselleşme karşıtlarınındır. Bu görüştekiler küreselleşmenin olumsuzluklarını; ulusal ekonomiler, insani değerler, ulusal egemenlik ve üçüncü dünya ülkeleri açısından ortaya çıkan sonuçlarla göstermektedirler. Söz konusu sosyal bilimcilere göre sermayenin küreselleşmesi refah devletini zayıflatmakta, zengin-fakir uçurumunu ve sosyal dengesizlikleri arttırmaktadır329.

Üçüncü görüş, küreselleşmenin fazla abartıldığını iddia etmektedir. Buna göre devletin en önemli yönetim fonksiyonları baki kalacaktır, yeni "realite" kaçınılmazdır ve korkulmamalıdır. Bu gruptakiler, küreselleşmenin olumsuz etkilerini önemsiz gösterme eğilimindedir. Küreselleşme ile devlet güçlerinde azalma olmayacak, tersine ulusal ve uluslararası alanda devlet daha güçlü hale gelecektir. Hatta bazı uluslararası ilişkiler bilimcileri, devletin egemenliğinin "de facto" olarak zayıflamaktan ziyade güçleneceğini ifade etmektedir. Bu görüşün bir uzantısı küreselleşmeyi bir realiteden çok bir ‘mit’ olarak gören ve 1913'te, 1990'a göre daha küresel bir ekonomi olduğunu iddia edenlerdir. Buna göre küresel ekonomi fikri yeni bir olgu değildir. Günümüzde küreselleşme olmadığına göre devletin nüfuzunu azaltan etkileri de yok demektir330 .

Bu noktalardan hareketle, küreselleşmeyi tamamen savunanların devletin gerileyeceği hatta yok olabileceğine, bunun iyi bir şey olduğuna ilişkin görüşleri ile; buna karşın küreselleşmeyi sosyal açıdan sakıncalı gören, devlete olumsuz etkileri olduğuna inanan temelden farklı iki görüş olduğu anlaşılmaktadır. Üçüncü görüş küreselleşmenin abartılı

327 Farazmand, Ali; “Globalization, The State and Public Administration: A Theoretical Analysis with Policy

Implications for Developmental States”, Public Organization Review, Vol 1. Kluwer Academic Publishers, Norwell, Massachuttes, 2001 s.439.

328 Friedman, Thomas; Lexus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği, (Çev. Elif Özsayar), Boyner Holding

Yayınları, İstanbul, 2000, s.35.

329 Farazmand, s.440.

330 Jegede, Francis; "Globalisation -The New Order or Disorder? Consequences for Individuals, Nation-States

olduğunu savunurken devlete etkisinin olmayacağı hatta devletin daha da güçleneceğini savunmakta, yararı bakılan pencereye göre ayarlamakta, genel olarak devletin gerileyeceğini ileri sürmektedir.

Öte yandan sosyal devletin işlevsel yapısının ekonomik imkanlardan soyutlanarak kısıtlanmak istenmesi gelir dağılımı, sosyal adalet gibi pek çok konuda kaygıları gündeme getirmektedir. Çünkü sosyal devlet, piyasa mekanizmasının yerine getirmediği gelirin dağılımındaki adaleti sağlamak durumundadır. Bu noktada sosyal güvenlik harcamaları önem kazanmaktadır. İleri sosyal güvenlik uygulamaları olan AB ülkelerinde sosyal içerikli harcalamalar milli gelirin ortalama %31.4’nü teşkil etmektedir. Bu durum sosyal devletin, ekonomik refah devleti ile eş anlama geldiğini göstermektedir331. Amaç ise genelde aşırı servet farklılıklarını azaltmak, bir grubu veya bölge halkını korumak olabilir. Sosyal devletin ücretler konusu ile yakından ilgili en önemli politika araçlarından biri de ücret politikalarıdır. Çağdaş ve sosyal ücret politikasının üç esas amacı; kitlelerin enflasyondan korunması, refah düzeyinin düşürülmemesi, ücret politikasının üretimi arttırmaya yönelik olması, ulusal gelirin adil dağılımının sağlaması şeklindedir. Ayrıca asgari ücret tespiti ve sosyal güvenlik kurumlarının yapılandırılması gereklidir332.

Bu sosyal gerekliliklere karşın yeni-liberal politikaların yarattığı sonuçlar farklı olmaktadır. Küreselleşmenin ücret düzeyi üzerindeki potansiyel etkileri ise; sosyal devleti, işgücü talebini, kamunun işsizlikle mücadelesini ve emeğin pazarlık gücünü aşağı çekmektedir333. Bu amaçların gerçekleştirilmesinde önce alt yapı hazırlanmakta, ulus devletin küresel ekonomiye zoraki eklemlenmesinde kendi ekonomik politikalarını belirleyebilme ve bunu uygulayabilme işlevlerine büyük ölçüde sınırlama getirilmektedir. Burada söz konusu olan Merkez ülkelerin ürettiği uluslararası ekonomik politikaların diğer ülke ekonomilerini kendi ulusal ekonomilerine uyumlu olacak şekilde ölçek, gelişmişlik düzeyi, çeşitlilik, ekonomi ve sanayi politikalarını düzenlemekte olmasıdır334.

Küreselleşmenin dünya üzerindeki ulusal hükümetlerin ve devletin doğası ile niteliğine önemli katkılarda bulunduğunu savunan yeni-liberal yaklaşıma göre ise, devletin doğasındaki değişim küresel bir olgudur. Ancak artan uluslararası bağımlılık ve uluslararası güç haline gelen şirket güçlerinin çıkarlarını devletlere dikte ettirme ve toplumda kamu politikası

331 Eurostat (Statistical Office of the European Communities); Taxation in the European Union : 1995 to 2001,

İnfoBASE EUROPE: European Database, Luxembourg, 18 June 2003, Record No. 6966.

332 İnce, Ergun; Her Yönüyle Ücret , Milliyet Yayınları : 115, İstanbul, 1999, s.33. 333 Dolvik, Torres, s. 17.

334 Jones,Barry; The World Turned Upside Down? Globalization and the Future of the State, Manchester

tercihlerini etkileme kabiliyetini elde ettikleri ortamda, küreselleşme ve uluslararası bağımlılık, hem olumsuz hem de olumlu etkilere yol açmakta, ABD ve bazı Batı Avrupa ülkeleri gibi en güçlü birkaç sanayileşmiş ülkeye yararlı olurken, çoğu az gelişmiş ülkeyi önceki koloni güçlerine daha bağımlı hale getirmektedir 335.

Öte yandan yeni-liberal görüşün sosyal devlet konusundaki öğretisi, bu uygulamanın geçici olduğu yönündedir. Bu anlayışa göre sosyal devlet ve Keynesyen ekonomik yaklaşım, iki kutuplu dünyada bir tarafta merkezi planlama ekonomilerinin varlığını sürdürdüğü ve kapitalist ülkelerde işçileri etkileme imkanlarının olduğu dönemlerde geniş kitlelere karşı kapitalist düzeni koruma işlevini yerine getirmiştir. Artık bu risk kalktığına göre, demokrasi ve sosyal devlet kapitalizm için bir tehlikedir. Krizi yaratan husus devletin ekonomiye müdahalesi ve yüksek ücretlerdir. Yeni-liberal yaklaşımın çözümü, sosyal devlet yükümlülüklerinden kaynaklanan maliyetlerden kurtulma, özelleştirme politikaları, devletin elindeki kaynakların sermayeye aktarılması şeklindedir. Ayrıca sendikaların etkinliğini azaltacak veya onları ortadan kaldıracak senaryolar uygulanmaktadır. Bu senaryolarda kullanılan savlara göre; şirketler zor durumdadır, rekabet koşulları ağırdır, çözüm çok çalışmak az ücret almaktır. Bu bağlamda esnek firma, işçinin sayısını, çalışma saatini, ücretini sınırlamaya tabi olmaksızın esnekleştirebilmeli, kazanılmış haklar, iş hukuku kuralları terk edilerek kuralsızlaştırılmış bir ortamda sermaye emeği istismar edebilmeli ve uluslararası pazarda ayakta kalınabilmelidir336. Sosyal devleti zayıflatan bu gelişmeler doğal olarak gelir dağılımının yapısal bozulmasında büyük bir etken olmaktadır. Konu aşağıda şematize edilmiştir.