• Sonuç bulunamadı

TAYLOR İ ST-FORD İ ST MODEL YEN İ LENEN İ Ş LETME MODELİ

359 Yentürk, Nurhan; "Üretim ve Organizasyon Sisteminde Değişmeler ve Türkiye Uygulamaları", Petrol- İş Yıllığı

'93-'94, No 36, İstanbul, 1995, s.803.

360 a.g.e., s. 802-806. 361 Erdut, Tijen; s.42-43. 362 a.g.e.,s.44-50,64.

Standart üretim Ürün farklılaşması Fiyat rekabeti Kalite rekabeti Hareketli montaj hattı Modül üretimi

Tek amaçlı makineler Genel amaçlı makineler Niteliksiz işçiler Nitelikli işçiler

Düşük iş motivasyonu Yüksek iş motivasyonu Çatışmacı iş ilişkileri İşbirliğine dayanan ilişkiler Hiyerarşik yönetim Katılımcı yönetim Dikey işbölümü

(planlama ve uygulama arasında ayırım) Dikey iş entegrasyonu

(planlama ve uygulamada işbirliği) Dışarıdan kontrol İçeriden kontrol

Yatay işbölümü

(görevlerin aşırı genişlemesi)

Yatay iş entegrasyonu

(işin sınırlandırılması) İşçileri işyerine bağlama Rotasyon

Makine temposuna uygunluk Montaj hattından bağımsızlık Zaman standartları Zaman egemenliği

Kaynak: Bozkurt Veysel;Enformasyon Toplumu ve Türkiye, Sistem Yayıncılık, İstanbul,1997,s.37. Tablo 13 yorumlandığında; yatay işbölümünde iki sistem arasında birinin daha merkezi, diğerinin ise ademimerkezi olan değişik planlama, çalışma ve denetim özelliklerinin olduğu, nitelik yönünden işgücü gereksiniminin farklılaştığı görülmektedir. Üretim ilişkilerinin değişime uğramasında küresel rekabet ortamı öncelikli faktör olmaktadır. İşletme yapısının değişiminde, yeni-liberalizmin ulusal ekonomileri saf dışı bırakarak oluşturduğu küresel mal ve hizmet pazarlarının değişen rekabet koşullarından kaynaklanan işgücü maliyetini düşürme baskısı etken olmaktadır. Bu durum Fordist üretim biçimine göre şekillenmiş üretim ilişkilerinin esnekleşmesine ve taşeron ilişkisinin yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır.

1. Rekabet ve İşgücü Maliyetini Düşürme Baskısı

1980’lere kadar etkili olan Fordist üretim sisteminde rekabet gücünün fiyat üzerine kurulu olduğu ve verimlilik artışının maliyet düşürme esasına dayalı ucuz işgücünün oluşturduğu karşılaştırmalı üstünlük söz konusudur. Fakat 20. yüzyılda ortaya çıkan üretim sistemleriyle rekabetin niteliği değişikliğe uğramaktadır363. Ekonomilerin giderek uluslararası nitelik kazanması rekabetin ve rekabet gereklerinin artması, işkollarının bütününü, boyutu ne olursa olsun işletmelerin tamamını etkilemektedir. Uluslararası piyasalarda tarifeye bağlı ve tarife dışı engellerin azaltılması, ulaştırma ve iletişim sistemlerinin etkinliğinin arttırılması ve genel olarak teknolojilerin ve sermayenin uluslararası akıcılığı ekonomilerin küreselleşmesine ve işletmeler arası rekabetin artmasına yol açmıştır364.

Ekonomide küreselleşme; ticaret, finans ve uluslararası şirketlerin doğrudan yatırımları gibi konularda yapısal değişikleri beraberinde getirmiştir. İkinci Dünya Savaşı

363 Yentürk, Nurhan; “Post- Fordist Gelişmeler ve Dünya İşbölümünün Geleceği” Toplum ve Bilim Dergisi, Bahar

sayısı, No.56-61,1993, s.52.

364 Erdut, Zeki; Rekabetin İşgücü Piyasasına Etkisi, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri

sonrasındaki görüşmeler sonucunda; gümrük tarifelerinin %40’dan %6’ların altına indirilmesi, hizmet ticaretinde sınırlamaların düşürülmesi, kuralsızlaştırma ve özelleştirme, ulusal ekonomileri ithalata açmıştır. Ticaretin büyük artışında, ulaşım ve haberleşmedeki teknolojik ilerlemenin sağladığı maliyet azalması büyük etken olmaktadır. Ancak bütün bu gelişmelere rağmen ticaretin büyük bölümü gelişmiş ekonomiler olan ABD, Batı Avrupa ve Japonya ile Doğu Asya ve Latin Amerika’daki yükselen pazarlarda cereyan etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin çoğu bu gelişmelerin dışında bırakılmakta, gıda ve ham madde ihracatçısı konumları değişmemektedir365.

Bu bağlamda coğrafya ile rekabet ilişkisi kurulduğunda, rekabetin kapsamı biri yerel (ulusal ölçekte), diğeri küresel (dünya ölçeğinde) iki zıt uç arasında değişiklik göstermektedir. Günümüzdeki rekabet ortamında sanayi veya ürün piyasalarından çok azı tamamen yerel veya tamamen küresel özellik taşır. Eğer tüketimin %10’nundan azı ithalat ile karşılanıyor veya ihracat toplamı ile doğrudan yabancı yatırım oranının toplam üretim içersindeki payı %10’nun altında ise rekabetin yerel olduğu söylenebilir. Bu oranların %50’nin üzerine çıkması ise küresel rekabetin göstergesidir. Bu bağlamda 1990’larda otomotiv sektöründe Kuzey Amerika, AB, Japonya arasındaki uluslararası sermaye akış oranı %30’a ulaşmıştır. ABD ve Japon otomobil imalatçılarının AB pazarındaki pazar payı %37’dir. Gelişmekte olan Asya ülkelerinde ABD ve Avrupa otomobil imalatçılarının payı %10’u bulmaktadır. Bu durum gelişmiş ülkeleri içeren otomotiv endüstrisi pazarlarının küresel olma yolunda büyük mesafe katettiğini, ancak bu değişimin henüz dünyanın belirli bölgeleriyle sınırlı olduğunu göstermektedir. Bu kriterlere göre küresel pazar koşulları sıralamasında Kuzey Amerika, AB, Japonya önde gelirken, Doğu Avrupa, Güney Amerika ve Doğu Asya (Japonya dışında) tali bölgeyi oluşturmakta, ancak bütün pazarlarda küreselleşme eğilimi genişlemektedir366.

Genişleyen küresel pazarlardaki çok uluslu şirket rekabeti, satranç karşılaşmasına benzeyen üç boyutlu bir mahiyet kazanmıştır. İşletmenin bir pazarda yaptığı hamle, aslında diğer pazarlardaki rakiplerine üstün konuma gelebilmek için yapılan şaşırtıcı manevra olabilmektedir. Bu yaklaşıma “stratejik karşılıklı bağımlılık altında rekabet” adı verilmektedir. Bu şartların olduğu durumda rekabetin karmaşık ilişkileri kolayca bilinen analiz biçimleri ile anlaşılmayabilir. Çünkü oyun kuralları içersinde rakip oyunculardan birinin yaptığı hamle, rakibinin yaptığı hamle seçeneklerine göre düzenlenmektedir. Hatta bazen bu rekabet biçimi bulunduğu coğrafyanın çok ötesini etkileyebilmektedir. Kapitalist dünya ekonomisi içersindeki bu oyunda her devlet kendi kapitalistlerini önce rekabetçi, sonra da tekelci konumuna

365 Gilpin, s.5-6 .

366 Calori, Roland-McDonald, Sarah-Katryn-Nunes, Pancho; The Dynamics of International Competition, SAGE

getirmek için çaba harcamakta, sistemin küresel özelliği arttıkça, Merkezdeki güçler arasındaki iktisadi, siyasi, kültürel rekabet ivme kazanmaktadır367.

Şema 4 yorumlandığında, ulusal ekonomi dışına taşınmış, kamu veya alternatif bir denetim sisteminin olmadığı küresel rekabetin, gelir dağılımının bozulmasına yol açmakta olduğu söylenebilir. Kapitalist ekonominin işleyişinde talebin sürekli ve kar sağlayıcı olması yeterlidir. Talebin toplumun hangi sosyal katmanından geldiği, bunun toplumsal ihtiyaçları karşılaması veya karşılamaması dikkate alınmaz. Çünkü kapitalist ekonomide esas olan emek gelirleri ile temin edilen ücret mallarını belirlemek değildir. Emek gelirleri ve ücret malları, üretim sürecindeki işlerliği sağlamadaki rolleri oranında değer taşırlar368. Eğer ücret malları kar sağlamak için yeterli talep oluşturabiliyorsa, üretim bu talebe cevap verecek şekilde örgütlenir. Burada niteliği düşük işçi kitlelerinin ihtiyaçlarını karşılama, veya sosyal öncelikler önemli değildir. Üretimde az miktarda nitelikli işçiyi, değişik ücret politikaları ile istihdam etmek yeterlidir. Kaynakların kıtlığı söz konusu değildir. Çünkü yeni-liberal düzenin doğal dengeyi ve çevresel faktörleri dikkate almak gibi bir kaygısı pek yoktur369.

Yeni-liberal düzenin ortaya çıkardığı bozuk gelir dağılımı temeline dayalı rekabet ortamında öncelik, az gelirli insanların ihtiyaçları değil, yüksek gelir dilimlerindeki azınlığın az,

367MacMillan, Ian C.- Van Putten, Alexander B. - McGrath, Rita Gunther; “Global Competition: What’s the First

Move?” Business History Review, Harvard Business School, Boston, June 23, 2003, s.19-21.

368 Kuruç, Bilsay; “Ücretler ve Karlar Üzerine” İktisat Üzerine Yazılar II,İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 32-33. 369 Şenatalar, Burhan; “Globalleşme ve Türkiye Ekonomisi”, Dünya ve Türkiye’deki Son Gelişmeler Işığında Yeni

Endüstriyel İlişkiler, Öz İplik-İş Sendikası Eğitim Yayınları, Ankara,(tarihsiz) s. 45-46. KüRESEL

REKABET