• Sonuç bulunamadı

GRAFİK 3: KURULDUKLARI ÜLKELER İTİBARİYLE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER (2000)

B. Ücretin Unsurları

Günümüzde ücret değişik alanlarda olduğu kadar sosyal politikalar açısından da önemli bir yer işgal etmektedir. Çünkü ücretlerin kişiler açısından taşıdığı önem ve ekonomi içindeki yeri ülkelerin gelişme derecelerine göre büyük farklılık göstermez. Ücret çalışanların yegâne gelir kaynağını oluşturur ve çalışanlar bu gelirlerine bağımlı olarak, ihtiyaçlarını gidermeye, durumlarını iyileştirmeye ve sosyal güvenliklerini sağlamaya çalışırlar. Bu nedenle daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak amacı ile gelirlerini yükseltmek isterler. İşverenler ise maliyet yönünden emeğe mümkün olduğu kadar az ödeme yaparak giderlerini azaltmayı amaçlarlar. Buna karşılık kamu açısından ücret ve ücretlerin düzeyi hem sosyal ortamı hem de fiyatları, istihdam hacmini, ekonominin gelişme hızını doğrudan etkileyen bir etkendir. Ücret sadece ekonomik yönü ile değil, toplumsal yanının da bulunması nedeniyle hassas ve önemli bir konudur152. Bu açıdan yaklaşıldığında ücretin aşağıdaki unsurlarının olduğu anlaşılmaktadır.

i-Ücret bağımlı çalışma karşılığı elde edilen bir gelir türüdür.

ii-Genelde işçilerin yegâne gelir kaynağı olmasından ötürü sosyal yönden büyük önem taşır.

iii-Ücret işçi açısından gelir, işveren açısından maliyet unsurudur.

iv-Sosyal barışın korunması yönünden taşıdığı önem nedeniyle, diğer bir unsur ücrette yasal koruma bulunmasıdır.

v-Ücret makro ekonomik açıdan bir değişken olup, izlenen politikalar ücretin oluşumunu yönlendiren unsurdurlar. Ücretle ilgili bu hususlara aşağıda değinilmektedir.

1. Bağımlı Çalışma

İşçi ile işveren arasındaki çalışma ilişkisi iş sözleşmesine dayalıdır. İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir 153. İş sözleşmesi, bir bireyin diğer bir kişi yararına, onun emri altında faaliyette bulunmayı, diğerinin gördürdüğü işe karşılık bir ücret ödemeyi yükümlendiği

152 Akalp, Gizem; “ İnsan Kaynakları Yönetimi'nde Ücret Sistemine Genel Bir Bakış”

http://www.isguc.org/arc_view.php?ex=33 ,(30.01.2005).

sözleşmedir. Burada en önemli unsurlar iş görmenin ücret karşılığı olması ve işverenin emri altında yapılmasıdır154. İşçi, iş sözleşmesinin bağlayıcılığından dolayı işverenin yönetim hakkını kabullenmek, verdiği işin yapılması ve işyerinin düzeniyle ilgili talimatlarına uymak zorundadır155.

İş sözleşmesi işçiye iş görme borcunun yanı sıra, işverenin talimatına uyma (itaat) borcu, sadakat (bağlılık) borcu, rekabet etmeme borcu olarak sıralanan yükümlülükleri getirmektedir156. Bu durumda işçi, işverene iş görmenin ötesinde her yönden tam bağımlı konumda bulunmaktadır. İşverenin işçi karşısındaki bu çok güçlü konumu nedeniyle oluşan eşitsizlik ücretin belirlenmesindeki pazarlık konusunda da kendisini hissettirmektedir. Özellikle toplu pazarlık dışında kalan niteliksiz işgücü için bu durum daha ağırlık kazanmaktadır. Enformel ekonomide ise bu bağımlılığın boyutunun daha çok olduğu dikkate alındığında ücretin karşılıklı pazarlık yerine işverenin takdirine bağlı olduğu ifade edilebilir.

2. Ücretin İşçinin Yegâne Gelir Kaynağı Olması

Emek bir üretim faktörü, ücret bunun fiyatı olduğundan, işçi için gelir niteliği taşır157. İşçiler yaşamlarını sürdürebilmek, kendilerinin ve ailelerinin gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışmak zorundadırlar. İşçilerin hemen hemen tek gelir kaynağı emekleri karşılığı elde ettikleri ücrettir158. İşçi olarak kırsaldan kente göç sürecinin hızlandığı 1960’lı ve 1970’li yıllarda bu kitlelerin geldikleri bölgeler ile bağları hemen kopmamış, toprağı olanlar veya ailelerinin geri kalanlarından tarım ile uğraşanların bir miktar parasal veya ayni desteği devam etmiştir. Ancak IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası sermaye kuruluşlarının, kırsal kesimde küçük üreticiliğin tasfiyesine yol açacak politikaları sistemli bir biçimde savunmaları, gelişmekte olan ülkelerde ucuz ücretli işgücü gereksinimini arttırmış, kırsal ile bağlarını koparma ve mülksüzleşme sürecini hızlandırarak, ücreti işçinin tek gelir kaynağı haline getirmiştir159.

Bu nedenle üretim sürecine katılan işçilerin yaşamsal ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması için sahip oldukları satın alma gücünün geliştirilmesi en azından korunması daha önemli hale gelmektedir. Burada nominal ücret, gerçek (reel) ücret gibi kavramlar ortaya çıkmakta ve bunlar günümüz ekonomilerinde az veya çok gerçekleşen enflasyon ile ücreti ilişkilendirmek amacıyla

kullanılmaktadırlar. Nominal ücret enflasyonu ihmal eden ücrettir. Enflasyona göre ayarlanan ücret veya emeğin fiyatı ise gerçek ücrettir160.

154 Oğuzman, Kemal; İşçi-İşveren İlişkileri İstanbul Üniversitesi Yayın No. 3211, Fakülteler Matbaası, İstanbul,

1984, s.4 .

155 Çelik, Nuri; İş Hukuku Dersleri, Beta Yayınları, İstanbul, 1990, s.99.

156 Demir, Fevzi ; İş Hukuku ve Uygulaması, Birleşik Matbaacılık , İzmir, 2005, s. 83-100 157

İnce, Ergun; Her Yönüyle Ücret, Milliyet Yayınları: 115, İstanbul, 1990, s.33.

158 Bağdadioğlu, Enis; İşçiler Açısından Ücret, TÜRK-İŞ Eğitim Yayınları No.30 Ankara, 1999, s.5.

159 Koç, Yıldırım; Türkiye’de İşçi Sınıfının Yapısı, Yol-İş, Gıda-İş, Tes-İş, Orman-İş Ortak Yayını No.8, Ankara,

2000, s. 23-24.

160 Reynolds, Lloyd-Masters, Stanley- Moser, Colletta; Economics of Labor, Printice-Hall Inc., New Jersey, 1987,

Nominal ücret işçinin eline geçen ücretin parasal ifadesi iken, gerçek ücret; bu gelir ile satın alınabilen mal ve hizmet miktarını ifade etmektedir. Gerçek ücret, ücret gelirinin veya ücret düzeyinin mal veya hizmet olarak alabileceği değer ölçüsüdür. Uygulamada, bu ölçü ücret miktarı veya ücret gelirinin perakende fiyat endeksine yansıtılmasıyla saptanır161

. Fiyat artışları söz konusu olduğunda nominal ücret, emeğe tespit edilen sistem içersinde para cinsinden yapılan ödemeyi, gerçek ücret ise nominal ücrette varsa fiyatların yarattığı aşınmayı, satın alma gücü kaybını dikkate alarak ücretin gerçek miktarını ifade etmektedir162

. İhracata yönlendirilen ekonomiler başta olmak çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşturulan ücret politikalarında üretim maliyetini aşağı çekebilmek için ücretlerin nominal değeri ile ücret artışı görüntüsü verilmesine karşın enflasyon kullanılarak ücretlerin gerçek satın alma gücü azaltılmaktadır. Bu nedenle toplu pazarlık düzeninin işlediği alanlarda sendikalar temsil ettikleri işçilerin satın alma güçlerini koruyabilmek için ücretin nominal değerindeki yıpranmayı dikkate alarak gerçek ücret artışı elde etmeye çalışırlar.

3. İşveren Açısından Maliyet Unsuru Olma

İşveren yönünden ücret, işçiyi üretimde kullanabilmek için yapılan bir giderdir. İşverenler üretilen birim başına işçi maliyetiyle ilgilenirler ve benzer işletmelerin ücret düzeyini göz önünde tutarlar. İşletmenin ücret politikaları ücretlerin belirlenmesinde

rol oynar163.

Ücret, işveren için bir maliyet öğesidir. Maliyet “üretimi gerçekleştirmek için yapılan girdilerin, parasal veya malsal ekonomi koşullarında karşılaştırmalı gerçek değer olarak anlatımıdır” şeklinde tanımlanmaktadır164. Ücret üretim girdilerinden biri olan emeğin bedeli olduğundan, anılan bedel işverenin maliyet öğesidir.

Çünkü işsizlik ve aile ödeneklerinin finansmanı, ücretten doğrudan veya dolaylı ayrılan sigorta primleri ile oluşturulan fonlardan yapılmakla ve ücret niteliği taşımamakla birlikte, ücret maliyeti içersinde yer alırlar. Ayrıca işçiler emrine parasız olarak verilmiş taşıtlar, iş elbiseleri, temizlik malzemeleri, dinlenme ve kolaylık hizmetlerinin kısmen ücretin bir parçası olarak kabul edilmesi gerekir165

.

Burada çıplak ve giydirilmiş ücret kavramları ortaya çıkmaktadır. Çıplak ücret işçinin emeğinin karşılığı olan ücret haddi ve çalışma süresi hesaba katılarak elde edilen ücrettir. Giydirilmiş ücret ise bunun üzerine sosyal yardımlar ve yan ödemelerin eklenmesiyle bulunur166. Dolaylı emek maliyeti (ek ödemeler) büyük bir parçayı oluşturmakta ve bu oran gün geçtikçe artmaktadır. Bu tarz ödemeler genellikle vergi dışı bırakılırlar ve zaman içersinde vergiler arttığında oluşan bu durum yan ödemeleri tercih edilen bir ödeme şekli haline sokar167. Esas ücreti doğrudan arttırarak yapılan ücret iyileştirmesi (artan vergi kesintisi nedeniyle) işçinin eline geçen parayı azalttığından, işverenler açısından ise kesinti miktarının toplu iş sözleşmelerinde işverenden talep edilerek daha yüksek ücret vermesi için baskı unsuru oluşturduğundan, özel sektör tarafından tercih edilmemektedir.

4. Koruma Unsuru Bulunması

Ücreti yalnız yapılan işin karşılığı olarak değerlendiren anlayış yetersizdir. Ücret aynı zamanda sosyal bir olgu olarak değerlendirilmek durumundadır. Sosyal yönden ücretin incelenmesi, ücretin işçilerin tümünün değilse bile çoğunun tek ve başlıca geliri olduğu gerçeğini ortaya koyar. Sosyal siyaset yaklaşımı, ücreti iş görenin (işçinin) yaptığı iş karşılığında ve yaşam standardını belirleyen bir unsur olarak açıklamaktadır168. Ücret işçinin gördüğü iş karşılığı elde edebileceği mal ve hizmetlerin toplamı olması nedeniyle, işçi verimliliği yönünden motive edici niteliği bulunmaktadır.

Ücret, üretim faktörlerinden emeğin fiyatı olarak ekonomik hayatta önemli bir yer tutmaktadır. Ücret 19.Yüzyılda hızlanan sanayileşme ve o günün liberal ekonomi anlayışı içersinde ekonomik bir faktör olarak düşünülmüştür. Ancak toplumsal gelişmeler ücretin sosyal boyutunu ortaya çıkarmıştır. İlkel liberal anlayış içersinde ücret karşılığı elde edilen emek, herhangi bir mal gibi kabul olunmuştur. Günümüzde emek geçmişte olduğu gibi bir mal olarak kabul edilmemekte dolayısıyla ücret de yalnız işçinin emeğine değil, kişiliğine, insanlık haklarına bağlanarak ekonomik olduğu kadar, sosyal bir olay olarak ortaya çıkmaktadır.

İş yasalarında ücretin korunmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Zaten iş hukukunun doğuşundaki temel yaklaşım işçinin ve işçi gelirinin korunması olmuştur. İşgücünü geliri olan ücretin, işçi ve ailesinin çoğu kez tek gelir kaynağı olması nedeniyle günümüzde diğer üretim faktörlerinden farklı olarak sosyal yönü ön plana çıkmıştır. Çünkü işçi üretim araçlarına sahip değildir. İşgücü olarak üretim araçlarından biridir. İşveren adına ve ona bağlı olarak iş görmesinin karşılığında işverenden ücret almaktadır. İşçinin tek gelir kaynağı ücret, üretim araçlarına sahip işverenin geniş ekonomik güç ve olanaklarıyla karşılaştırılınca ortaya çıkan ekonomik bağımlılık ve eşitsizlik işçi aleyhine bir baskı aracı olarak kullanılabilir169

.

İşçi ve işverenin iş ilişkilerindeki bu farklı konumları nedeniyle iş ilişkileri özel hukukla düzenlenmeye çalışılırken, sanayi devriminin hızlı gelişimi karşısında genişleyen işçi kitlelerinin ortaya çıkması ve bunların iş yaşamlarının ihtiyaçları, devletin kamu hukukunda düzenlemeler yapmasını gerektirmiştir. Bu nedenle iş hukuku; bir iş sözleşmesine dayanarak, ücret karşılığı bir başkası adına ona bağlı olarak çalışan işçi ile onun işvereni ve bir işçi grubu ile işveren veya işverenler grubu arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen kaidelerin tümüdür ve kamu hukuku içersinde yer alır 170

.

161 Pearce, Dawid; The Dictionary of Modern Economics, The MIT Press; 4th Edition, New York, 1992 s.99. 162 Önsal, Naci; Ücretler ve Toplu Pazarlık Sisteminde Ücretlerin Oluşumu, KAMU-İŞ Yayını Ankara, 1992, s.1. 163 İnce, s.70.

164 İnce, s.34. 165 Talas, 1972, s. 4. 166 Ataay, s.73.

167Gunderson, Morley-Riddell, Craig; Labour Market Economics, Theory, Evidence and Policy in Canada McGraw-Hill

Ryrson Limited, Ontario, 2002, s.342-343.

168 Karadenizli, s.2.

169 Güven, Ercan-Altan, Zühtü-Gerek, Nüvit; İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Anadolu Üniversitesi Yayınları,

Eskişehir, 1997, s. 25.

Ücret konusunun iç hukuk açısından 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer aldığı görülmektedir. Anayasada “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır” hükmü bulunmaktadır171. Son değişiklikle maddeye “ülkenin ekonomik durumu ve çalışanın geçim durumu” ibaresi eklenmiş, böylece sosyal ve ekonomik koşullar arasındaki uyum gerekliliği ifade edilmiştir.

Yasal olarak ücret işgücü piyasası koşullarında ve toplu pazarlık düzeni içersinde oluşmakla birlikte, insanın asgari yaşamsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Bu nedenle tespit edilen asgari ücret, konunun sosyal yönünü oluşturur. Böyle bir ücret taban fiyatını çalışanlara sosyal bakımdan uygun asgari bir yaşam standardı sağlar, sefalete düşmelerini önler. Asgari ücretin bir diğer amacı, aynı iş için ödenen ücretleri birbirine yaklaştırmak ve ücretler genel düzeyinin bütünü itibariyle yükselmesi için ortam hazırlamaktır. Böyle bir mekanizmanın devreye sokulması ile referans alınacak genel bir ücret seviyesi tespit edilmiş olur. Diğer taraftan asgari ücretin haksız rekabetin önlenmesinde önemli katkısı vardır. Böyle bir tespitin yapılmaması halinde bazı işverenlere çok düşük ücretlerle işçi çalıştırma fırsatı ortaya çıkar. Bu yolu tercih etmeyen işverenlerin rekabet imkânları azalır. Asgari ücret işçiye insanca yaşama olanağının sağlanmasına katkıda bulunurken, bir yandan da işverenlerin ücretler üzerinden yapacağı rekabetin önlenmesini sağlar. Ayrıca işçiler açısından asgari ücretin tespit edilmiş olması bir güven unsurudur. Asgari ücretin daha geniş kapsamlı amacı ise çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ekonomik büyümeye yardımcı olunması ve ulusal gelir dağılımında daha adil davranılmasına imkân sağlamaktır172.

Ancak uygulamada asgari ücretten çalışanların gerektiği gibi yararlanması ve gelirlerinin yükselmesi pek mümkün olmamaktadır. Çünkü yasal olarak asgari ücretin artması sonucu meydana gelen işgücü ödemelerindeki artışı işverenler; ücret dışı sağladıkları (servis aracı, yemek vb) katkıları azaltmak, işçilerin daha fazla çalışmalarını istemek, çalışma saatlerini değiştirme gibi diğer yollarla telafi etmektedirler173.

5. Ücretin Makro Ekonomik Bir Değişken Olması

Ücret konusunun değişik etkileri arasında makro ekonomik ve sosyal yönden etkileri çok boyutludur. Kısaca değinilecek olursa adil olmayan, düşük veya tersine çok yüksek olan ücret, ekonomik yaşantıyı çeşitli şekillerde ve yönlerde etkiler, sefalet ücretleri veya düşük ücretler sosyal barışa karşı risk oluşturur, sosyal çalkantılara kaynak olur. Ayrıca bu durum işçilik dalına rağbeti düşürür, işçilerin nitelikleri üzerinde olumsuz etki yaratır. İş verimi düşer ve ekonominin gelişmesi zarar görür. Diğer taraftan, kısa dönemler için dahi olsa verimliliğin üzerine çıkmış ücretler, işsizlik yaratabilir, işsizliğin yaygınlaşması ise yaratacağı manevi çöküntü ile sosyal istikrarı bozabilir. Aşırı yüksek ücretler üretimde makineleşmeye yol açabileceğinden, otomasyon denilen ve işsizliğin artmasına neden olan uygulamaları hızlandırabilir. Buna ilave olarak tam istihdamın sağlanabildiği ekonomilerde, marjinal verimi aşan artışlar ekonomiyi olumsuz etkiler, enflasyona yol açar, devamlı bir gelişmenin imkanlarını sınırlar, sonunda sosyal adaletsizliğin ortaya çıkmasına zemin hazırlar174.

Makro ekonomik açıdan ele alındığında ücret düzeyi gelir dağılımı açısından önemli işleve sahiptir. Yıllık ücret gelirleri toplamı, emek sahiplerinin milli gelirdeki payını belirler175. Diğer husus ücretin sosyal yaşam üzerindeki etkisi olmaktadır. Çünkü belirli ücret düzeylerinde işçilerin özel yaşamları için sarfedecekleri zaman ile ihtiyaçlarının tatmini arasında denge kurması ve tercihlerini kullanmalarıdır. Ekonomik politikalar ücretleri etkileyerek işçilerin normal çalışma süreleri ile elde edecekleri yaşam kalitesini değiştirirler. Bu nedenle ücret makro ekonomik bir değişken olarak sosyal yaşamın düzenlenmesinde de etkin işlev görür176. Bütün bu hususlar sonrasında ücretlere ilişkin olarak hem makro, hem de mikro ücret politikalarına ihtiyaç vardır denilebilir.