• Sonuç bulunamadı

1. DEĞERLER SİSTEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

1.6. Değerlerin Psikolojik Özellikleri

1.6.2. Değerler ve Tutumlar

1.6.2.3. Tutum ve Davranış İlişkisi

Tutumların sosyal psikolojide en gözde konu olmasının sebebi, tutumların kuvvetli muhtemel olarak davranışa yol açacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Hatta tutum araştırmalarının yapılanmasının başlıca sebeplerinden birisi, davranışları tahmin edebilmeye imkân tanımalarıdır. Zira bu durum toplumun farklı kesimlerinde; siyasî ve sosyal sahalarda çalışan insanlar için önemli bir veri alanı olarak kabul edilmektedir.

Bu açıdan tutum F. H.. Allport’a göre davranışın karakteristik biçimi olarak kabul edilir. Tutum hareketin sınırlarını belirler ve diğerlerine karşı tepkilerin mahiyetini ortaya koyar.301 Bu gibi tanımlamalarda, tutumların davranış üzerindeki etkilerini ön planda

tutulmuştur. Gerçekten de tutumların davranışlara yansıması ve tutumlarla davranışlar arasında önemli bir bağ vardır, ancak insanların davranışlarından onların tutumlarını

öğrenmeye ve çıkarmaya çalışmak doğru sayılmaz. Örneğin sabah spor elbiseleri ile koşan birini, sabah sporu yaptığı zannedilebilir, ama o aynı zamanda otobüse yetişmeye çalışan bir beden eğitimi öğrencisi de olabilir.

Değer, tutum ve davranış arasındaki münasebette çoğunlukla, tutarlılığın olduğu ileri sürülmüştür. Mesela siyasî ve ideolojik değerler doğrultusunda bir politikacıyı tutan kişi ona oy vermek eğilimindedir veya kişi sağlığa değer vererek, sigarayı sevmiyorsa onu kullanmama eğilimindedir. Fakat bu teorinin sanıldığı kadar geçerli olmadığı bu gün daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla tutumların açık davranışlarla tutarsız ya da az tutarlı olmaları ihtimali, büyük ölçüde tutarlı olmaları ihtimalinden daha yüksek olduğu ileri sürülmüştür. Ancak bu yargıya da temkinli bakmak gerekir. Zira tutarlı davranışın oranı, yapılan araştırmalarda %80’ler civarında tespit edilmiştir. Elbette ki tutumlar ne kadar güçlü, tutarlı ve açık olurlarsa davranışa o kadar etki ederler.302 Ancak tutumların davranışa yansımasında ve işlevsel olmasında, tutumun gücü ve hali hazırdaki ortam birlikte etki eder. Zira güçlü tutumlar yüksek seviyedeki ortam engellerini de aşabilirken, zayıf tutumlar düşük seviyedeki ortam engellerine dahi takılıp kalmakta, davranışa yansımamaktadır.

Tutumların gücü haricinde sosyal ortam, insanların günlük hayatlarında önemli tesirlerde bulunur. Örneğin bir kaplana ormanda rastlanıldığında korku duyulabilir ancak kaplan eğer demir kafes arkasında bir hayvanat bahçesinde ise bu korku duygusu ve tutumu gerçekleşmeyebilir. Yine siyasilere karşı nefret ve korku hisseden bir insanın, berber koltuğunda otururken traşını yapan siyahî bir berbere karşı farklı duygular ve heyecanlar duyabilir.303

Tutumların davranışa yansımalarında sosyal ortam önemli bir süzgeç hükmündedir. Dolayısıyla sosyal ortam ve çevre tutum-davranış ilişkisini kısıtlayan önemli bir faktördür. Tutumlar bir sosyal çevre ve ortam içerisinde gerçekleşir. Eğer çevrenin etkisi tutumun yönünden farklı ve ondan daha güçlü ise tutumun tepki boyutu azalır veya çevrenin istikametinde yön değiştirir.304 Tutum davranış ilişkisinde sosyal ortamın belirleyiciliğini tespite yönelik değişik araştırmalar yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinin güneyinde bir kömür ocağında çalışan beyaz ve siyahî işçilerle yapılan bir araştırmada; beyaz işçilerin %60’ının siyahîlerle kömür ocağında konuştukları, şehirde ise konuşmadıkları görülmüştür. Bunun sebebi kömür ocağında iş kurallarının hüküm sürmesidir. Bu kurallara göre işçilerin bir birleri ile konuşması gerekirdi. Şehirde ise siyahîlerle beyazların konuşmasını engelleyen

302 Freedman, Jonathan L.-Sears David-Carlsmith, Merrill; A.g.e., sh. 283-285 303 Krech, D.- Crutchfield R.; A.g.e., sh. 160-161

sosyal normlar söz konusu idi. Beyaz işçilerin %20’sinin kömür ocağında da, şehirde de konuştukları, %20’sinin ise kömür ocağında da şehirde de siyahîlerle konuşmadıkları belirlenmiştir. Bu son %20’lik gruplardan birisinin siyahîlere karşı olumlu, ikincisinin ise olumsuz tutumları olduğu ve bu tutumlara uyan davranışlar gösterdikleri söylenebilir.305

Aynı doğrultuda Amerika’da yapılan bir araştırma sosyal ortamın davranışlar üzerine etkisini göstermektedir. Bu araştırmada beyaz bir sosyoloji profesörü olan La Pier genç bir Çinli ve karısı ile birlikte ABD’yi dolaşmıştır. Bu seyahat esnasında ABD’de Doğululara yönelik güçlü ön yargılar ve olumsuz tutumlar bulunmasına karşın, biri dışında gittikleri bütün otel ve moteller kendilerini ağırlamış ve hiç bir lokanta servis yapmayı red etmemişlerdir. Bir müddet sonra aynı otel, motel ve lokantalara bir Çinli çifti konuk edip etmeyeceklerini soran bir mektup gönderilmiştir. Mektubu cevaplayan 128 kuruluştan %92’si kabul etmeyeceklerini belirtmişlerdir. Yani Çinli çift yüz yüze bir ortam içerisinde kusursuz bir hizmetle karşılanılırken, sonraki mektuplarda ayrımcılığa tabi tutulmuşlardır.306

Bütün bu örneklerden görüldüğü üzere değerler ve tutumlar, davranışın temelini teşkil etmekle birlikte, bire bir davranışa yansımazlar. Bu durum her davranışın arkasında illa ona ait bir değer ve tutum olmadığını gösterir. Zira o zaman binlerce değer ve tutum teşekkülü gerekir ki, bu mümkün değildir. O halde davranışları nasıl açıklamamız gerekir sorusu ortaya çıkmaktadır. Buna verilecek cevap, harekete yönelik hedef değerler ve geniş tutumlar çerçevesinden hareketle davranışların yönlendirildiğidir. Hakikaten, belirli değerler istikametinde teşekkül etmiş bulunan tutumlarımız, davranışlarımız için bir izafet çerçevesi oluşturmaktadır.

Araştırmamızın sonuçlarına göre de bazı değer sahalarında kuvvetli tutumlar oluşmakta iken, bunların davranışa dönüşemediği görülmüştür. Örneğin dinî değerlerin, dinî tutumlar üzerine olan yüksek etkisi, davranış boyutunda düşmekte ve zayıflamaktadır. Yani burada değer tutumu inşa ederken, tutum davranışa dönüşememektedir. Bu konuda dinî değerleri önemli olarak kabul edenlerin ibadetlerini yerine getirme durumları, dinî değer ve tutum arasındaki ilişki oranlarına nazaran düşük bir seviyede olduğu görülmektedir. Dinî değerlerin önemliliği ve değerler hiyerarşisinde üst sırayı alması, ibadet boyutunda bağımlılığı, ısrarı ve bir sürekliliği gerektirirken, çıkan sonuçlarda da görüldüğü üzere sürekliliğin ve bağımlılığın çok olmadığı, ibadetlerin seyrekleştiği ve ara sıra gerçekleştiği görülmektedir. Zira Tablo 16’da da görüldüğü üzere, mükemmel bir mümin olmak gibi

305 Kağıtçıbaşı, Çiğdem; İnsan ve İnsanlar, İstanbul –1988, sh.95-96 306 Freedman, Jonathan L.-Sears David-Carlsmith, Merrill; A.g.e., sh. 284

yüksek bir değeri benimseyenlerin, %49’u ibadetlerini sürekli yaparken, %32,2’si ara sıra, %18,2’si de fırsat buldukça yapmaktadırlar.

Tablo 16: Dinî Değer, Tutum ve Davranış İlişkisi

10 25 10 5 1 2 53 18,9% 47,2% 18,9% 9,4% 1,9% 3,8% 100,0% 4,2% 7,5% 7,5% 9,4% 3,3% 14,3% 6,6% 1,2% 3,1% 1,2% ,6% ,1% ,2% 6,6% 70 46 26 1 0 0 143 49,0% 32,2% 18,2% ,7% ,0% ,0% 100,0% 29,2% 13,8% 19,5% 1,9% ,0% ,0% 17,8% 8,7% 5,7% 3,2% ,1% ,0% ,0% 17,8% 3 6 3 1 2 0 15 20,0% 40,0% 20,0% 6,7% 13,3% ,0% 100,0% 1,3% 1,8% 2,3% 1,9% 6,7% ,0% 1,9% ,4% ,7% ,4% ,1% ,2% ,0% 1,9% 18 12 6 2 1 1 40 45,0% 30,0% 15,0% 5,0% 2,5% 2,5% 100,0% 7,5% 3,6% 4,5% 3,8% 3,3% 7,1% 5,0% 2,2% 1,5% ,7% ,2% ,1% ,1% 5,0% 2 5 1 4 1 0 13 15,4% 38,5% 7,7% 30,8% 7,7% ,0% 100,0% ,8% 1,5% ,8% 7,5% 3,3% ,0% 1,6% ,2% ,6% ,1% ,5% ,1% ,0% 1,6% 110 137 48 16 13 2 326 33,7% 42,0% 14,7% 4,9% 4,0% ,6% 100,0% 45,8% 41,0% 36,1% 30,2% 43,3% 14,3% 40,5% 13,7% 17,0% 6,0% 2,0% 1,6% ,2% 40,5% 23 91 38 23 11 8 194 11,9% 46,9% 19,6% 11,9% 5,7% 4,1% 100,0% 9,6% 27,2% 28,6% 43,4% 36,7% 57,1% 24,1% 2,9% 11,3% 4,7% 2,9% 1,4% 1,0% 24,1% 4 12 1 1 1 1 20 20,0% 60,0% 5,0% 5,0% 5,0% 5,0% 100,0% 1,7% 3,6% ,8% 1,9% 3,3% 7,1% 2,5% ,5% 1,5% ,1% ,1% ,1% ,1% 2,5% 240 334 133 53 30 14 804 29,9% 41,5% 16,5% 6,6% 3,7% 1,7% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 29,9% 41,5% 16,5% 6,6% 3,7% 1,7% 100,0% Zengin Olmak

Mükemmel bir mümin olmak

Büyük bir ressam veya sanatçı olmak

Alim-Bilim adamı olmak

İyi bir siyasi lider olmak

Ahlaklı biri olmak

Girişken ve sosyal biri olmak Kişilikli ve Özgür olmak Size göre idealinizdeki en yüksek değer nedir? Toplam

Sürekli Ara sıra buldukçaFırsat Dikkat etmem önemli değilBenim için Dini inancımyok Dini görevlerinizi ne ölçüde yerine getiriyorsunuz?

Toplam

X²=115.852, df;35, P<0,01

Belirttiğimiz bu durum örneklemin camiye gitme davranışlarında da kendini göstermektedir. Zira ideal alınan değer ile camiye gitme davranışını ilişkilendirdiğimizde, mükemmel bir mümin olmayı yüksek bir değer olarak kabul eden erkeklerin %23,6’sı sürekli, %18,1’i haftada birden fazla, %43,1’i haftada bir cumaları, %2,8’i ayda bir camiye giderken, %6,9’u bayramlarda, %5,6’sı da hiç camiye gitmemektedir.

Gerek din ve gerekse ahlâk gibi değer ve tutumların, dinî ve ahlâkî bir davranış boyutunda kendisini yeteri kadar gösterememesi, değerlerin muhakkak davranışa yol açacağı düşüncesinin hatalı olduğunu ispatlamaktadır. Değerlerin tutumlar ve davranışlar üzerine olan etkisi vardır ve önemlidir, ancak bu etki sürekli ve determinist bir biçimde değildir. Değerlerin tutumları ve dolayısıyla da davranışları etkilediği, biçimlendirdiği doğrudur ancak bu sürekli gerçekleşen bir durum değildir. Değerlerin duygu boyutundaki eksiklikler,

değerlerin yeteri kadar özümsenip içselleştirilememesi ve ortamdan kaynaklanan kısıtlayıcı ve yönlendirici etkiler, değerlerin davranışlara bire bir yansımasını engelleyebilmektedir.

Bütün bunları da dikkate alarak değerlerin psikolojik dünyadaki yerini ve bu noktada oluşan psikolojik süreci Şekil 3’de ifade edebiliriz:

Şekil 3: Değerlerin Psikolojik Faktörler İçerisindeki Yeri

DEĞER

Bilgi-İman-Kanaat

Duygu Bilgi-İman-Kanaat Duygu

Bilgi-İman-Kanaat Duygu Bilgi-İman-Kanaat Duygu Bilgi-İman-Kanaat Duygu

TUTUM

B D B D B D SOSYAL ORTAM Belirleyici/Sınırlayıcı DAVRANIŞ- 1 DAVRANIŞ- 2

Sosyal ve Kültürel Yapı

Örf ve adetler, Normlar Sosyal ve Kültürel Yapı Örf ve adetler, Normlar

İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya